DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN...

By SeymaGk

1.2M 66K 6.7K

Kumdan bir kalenin içinde büyümüştüm. Kör ve dilsiz olarak. Kalem üstüme yıkılıyordu ve ben altında eziliyor... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
RÖPORTAJ!!
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
YENİ HİKAYE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. Bölüm
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
YENİ BÖLÜM HAKKINDA DUYURU
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66 BÖLÜM
67. BÖLÜM
~ FİNAL ~
KOŞUUUUUUUUNNNNNN!!!!
SONUNDA GELDİM 😄
Kısa Hikaye Geldi
Yeni Hikaye

50. BÖLÜM

16.2K 790 79
By SeymaGk

### Merhaba arkadaşlar. Bu hafta itibari ile vizelerimin hepsini vermiş bulunuyorum. Bu yüzden bundan sonra tekrardan eski düzenimizi alıp, haftada bir bölüm koyacağım. İnşallah diyeyim ben yine de :D Biran önce bölümleri tamamlayıp, finali vermek istiyorum. Finala var daha ama artık uzatmadan asıl olaylara da bu bölümden sonra geçeceğim. Bu Hatay da geçen son bölüm. Artık çiftimiz evlere dönecek ve... Neyse okuyarak öğrenirsiniz artık :D İYİ OKUMALAR ;-* ###





Başıma sıkıca havluyu sardıktan sonra bedenime de sarıp dışarı çıktım. Gece yarısını çoktan geçmiş olsa da o kadar oynadıktan sonra duş almadan yatağa girmek istememiştim. Sonunda yarın düğün vardı. Her ne kadar Asya'larla olmak harika olsa da onların enerjilerine yetişmek çok zordu. Günlerce oradan oraya koşturmuş, bütün işleri halledebilmek için hep bir elden halletmeye çalışmıştık. Bu süre zarfında da Ali bir saniye olsun uyarmadan etmemişti. Krizden sonra daha da bir dikkatli olmaya başlamıştı çünkü. Bunların hepsi bir araya gelince daha da fazla yorulmuştum aslında. Hele bu gece, kına da attığım göbeklerden sonra ayaklarım neredeyse su toplamaya başlamıştı. Göbek atabildiğimi bilmezdim ama kadınların doğasında olsa gerek Asya'dan bakmamla hemen kapı vermiştim. Asya ile Arya beni kendilerine benzetme yolunda çok kararlılardı zaten. Hele Arya, baş öğretmendi.
Düşüncelerime daha çok gülerek dolaba giderken Ali de yatakta yan dönüp bana bakmaya başladı. Yine hemen bir şeyim var mı diye kontrol etmişti. Sanırım o korkuyu uzun bir süre üstünden atamayacaktı.
Onu göz ardı edip dolaptan alt iç çamaşırımı çıkardım ve havlunun altından giydikten sonra usulca havluyu çekip uzun saten geceliği başımdan geçirdim. Ali'den utanma gibi bir durumum kalmamıştı artık. Her bir karemi benden iyi biliyordu. Bazı açık sözleri yüzümü kızartsa da artık onlara bile alışmıştım. O her zaman ki Ali'ydi.
Sabahlığımı geceliğimin üstünden giyip, aynanın karşısına geçtim ve başımda ki havluyu çıkartarak saçlarımı kurutmaya başladım.  Düğüne saatler kala baş ağrısı çekmek istemiyordum. Zorlu uğraşlardan sonra saçlarımı fırçalarken, Ali'yle aynadan bakışlarımız çakıştı. Ellerini başının arkasında birleştirmiş, gözünü bile kırpmadan bana bakıyordu. Gülerek öpücük attım. Yüzü aydınlanmıştı. Ölürdüm ki ben bu adama.
Elimi de güzelce kremledikten sonra sabahlığımı çıkarıp yatağa girdim. Ali anında sırnaşmaya başlamıştı. Bu kadar sabretmesi mucizeydi. Her zaman ki gibi şuh bir ifadeyle parmağını yüzümde gezdirmeye başladı. Parmağını gözleri de takip ediyordu. Ağırca yutkunmadan edemedim. 


"Yine mis gibi kokuyorsun." 


"Yeni banyo yaptım." saçlarımı koklayıp, gözlerini saten geceliğimden belli olan göğüslerime dikti. Yüzümdeki parmağını usulca oraya indirip göğsümün etrafında dolandırdı. İnlememe az kalsa da bakışlarımı ondan çekmedim. 


"İyice belirginleşmişler." erotikleşmişti sesi ve bu haline bayılıyordum artık. Gülerek elini bastırdım ve usulca inlemesini zevkle dinledim.


"Artık eve gitmek istiyorum. Doyasıya birlikte olmayı özledim. Çığlıklarını özledim." deli olacağını bile bile fısıldamaya başladım.


"Bende sabaha kadar seninle sevişmeyi özledim." sinirle tıslayıp üstümüzü örttü. Devamı olmayacağını biliyordu. Sabah erken kalkmamız gerekti çünkü. Ve bugün bir hayli yorulduğumu da biliyordu.


"Beni deli ediyorsun kadın. Hem de çok fazla." kıkırdayarak bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerinde arzu parıltıları ardı. Hiç sönmüyordu ki o arzu zaten. Göğsünün tam ortasına öpücük koyduktan sonra gözlerimin önüne gelen saçlarımı geriye ittim. 


"Ali'm?" 


"Efendim kızıl?" 


"Ben saçlarımı kestir-" 


"Sakın o cümlenin devamını getirme. O saçlara dokunulmayacak Şule. O saçların arasından nefes alıyorum ben. Seni en iyi hissedebildiğim yer o saçların arası. Sakın bak." tatlı uyarısından sonra gülüp tekrardan göğsünden öptüm. İzin vermeyeceğini biliyordum zaten. Zorlamanın alemi yoktu. 


"Pekiyi aşkım. Bende bir ömür boyu böyle uzun saçlarla gezerim." hemen kabullenmem hoşuna gitmiş olacak ki yatakta iyice yayılıp kollarını sıktı ve az önce ki sözlerini tasdiklercesine sesli bir şekilde saçlarımı koklayıp, koca bir öpücük kondurdu. 


"En sevdiğim yanın, bu uysal hallerin. Her yerini, her şeyini ayrı seviyorum ama uysallığını bir başka seviyorum. Bana koşulsuzca güvenmeni, ne olursa olsun bana inanmanı seviyorum. Şule'm ben seni hak edecek ne yaptım?" son sorusu şaşkınlık içinde çıkmıştı ağzından. Ciddi ciddi soruyordu bu soruyu. Hiçbir zaman kendinin farkına varamamıştı zaten. Her ne kadar kendini beğenmişlik yapsa da hep kendini hor görmüştü Ali. Kendinin ne denli değerli olduğunu bir türlü görememişti. 


"Beni çok güzel sevdin Ali'm. Bana çok güzel eş oldun, hayat yoldaşı oldun. Daha ne yapasın?" tekrardan öptü saçlarımı. Bir elimi yüzüne yasladığımda hemen avucumun içini soluyup gülümsedi.


"Kına yakmışsın." hafifçe doğruldum üstünden ve hevesle kafamı salladım. 


"Asiye teyze Asya'ya yakılırken bana da yaktı. İçine altın bile koydu. Yeni geline de böyle yaparlarmış diye adet falan dedi ama belli ki benim gönlüm kalmasın diye öyle dedi. Daha önceden hiç öyle bir adet duymamıştım çünkü." elimi koklayıp tekrardan ona koklattım. Seviyordum kına kokusunu. 


"Sevdin mi? Yakışmış mı?" gözlerini bir süre kapalı tuttu ve açtığında yüreğim sızlamıştı. Gözlerinde pişmanlık vardı. 


"Özür dilerim." kalbimin sızısı biraz daha artmıştı. Yüreğim yine onunla dolmaya başladığında cevabını bildiğim soruyu gülerek sordum. 


"Neden özür diliyorsun ki Ali'm?" derin bir iç çekerek elimi alıp yüzüne dayadı ve aynı pişmanlık dolu sesle konuşmaya başladı. 


"Sana istediğin gibi bir düğün yapamadım. Masumluğuna yakışır bir gelinlik giydiremedim. O heyecanı tattıramadım. Hayallerinde ki gibi mutlu bir gelin yapamadım seni. Özür dilerim." git gide kötüleşen sesiyle alnına koca bir öpücük koyup, saçlarını okşamaya başladım. Benim güzel adamım nelerde düşünüyordu böyle. 


"Ben seninle mutlu bir gelinim Ali'm!"


"Seni seviyorum ateş parçam. Çok seviyorum. Ama yine de hayallerini gerçekleştiremediğim için kendimi suçlu hissediyorum." düğünüm ile gelinliğim ile evleneceğim adam ile bir sürü hayallerim vardı. Doğru. Ama ali'm olduktan sonra hepsinin değeri kayboluyordu. Ben ailemden aşkı görmüştüm hep. En çok hayalim seveceğim adamla evlenmekti. Diğer şeylerin olmamasının ne önemi vardı ki? 


"Herkes hayalinde ki düğünle evlenecek değil ya Ali'm! Tamam belki nikâhımızda bile bulunamadık ama ben seninle evli olmaktan çok mutluyum. Seni sevmekten de, beni sevmenden de gayet mutluyum. Sen yeter ki beni sevmekten vazgeçme. Beni bırakma. Seni sevdiğime asla pişman etme." gözlerinde hem mutluluk hem de korku hareleri oluşurken kollarını tekrardan vücuduma sarıp beni göğsüne hapsetti. Erkeksi kokusu bütün bedenime yayılırken memnun bir şekilde gözlerimi kapatarak, bende ona karşılık verdim. Biz birbirimizi seviyorduk. Tek önemli olan buydu. Gerisinin hepsi boştu. 


"Seni seviyorum kadın." keskin sesiyle kıkırdayıp daha çok ona sarıldım ve memnun bir şekilde gözlerimi kapattım. 





*************





Küpelerimi takarken Esma ile Asya'nın İzmir'den arkadaşı Gizem, Asya ile uğraşıyorlardı. O kadar heyecanlıydı ki Asya iki dakika bir 'Güzel oldum değil mi?' diye soruyordu. Bu tatlı telaşına gülerek son kez kendime baktım ve onlara döndüm. Ali beni bu kıyafetle görünce kafayı yiyecekti. Üstüme fazlaca oturan, straplez, balık modelli bir kıyafetti. Görümcemin düğünüydü sonuçta. Süslenmeden de olmaz ki canım.


"Düşünme. Bırak geçmişte kalsın yaşananlar. Çok şey atlattınız siz. Dönmeyeceksin o günlere." Esma'nın güçlü sesiyle Asya'ya döndüm. Eski acı günlerine gitmişti anlaşılan. Yine geçmiş bırakmamıştı yakasını.


"Zor günlerde yoldaşım oldun. İyi ki varsın." Asya sıkıca ona sarılırken, Esma da aynı şekilde ona karşılık verdi. Bir Asya da yumuşuyordu Esma. Bunu çok net görmüştüm. 


"Benim hem annem hem ablamsın asıl sen iyi ki varsın! Benden bir daha böyle sözler duyamazsın iyice hafızana kazı." Asya kahkaha attığında Gizem araya girdi. Bense sessizce onları izliyordum. Esma ablasıyla vedalaşıyordu. Üstelik aramız hala gerginken benim girmem doğru olmazdı.


"Hadi bakalım biz inip hazırlıklara bakalım Esma. Birazdan Damat Bey gelir." birlikte odadan çıkarken Asya da benim yanıma geldi. Kocaman gülerek eteğini havalandırdım. Dantel detaylı omuzları ve zarif eteğiyle o kadar güzel olmuştu ki... Rüya gibiydi. 


"Gelin olmak çok yakıştı sana." gözleri parladı. Öyleydi ama. Güzelliğine güzellik katmıştı resmen.


"Olaylar karışık olmasaydı, çifte düğün yapardık ama Ali'm varsa olay var sevgili yengeciğim. Nasip olmadı." elini tuttum usulca ve gülüşüne karşılık verdim. Abi kardeş takmışlardı benim olmayan düğünüme. Ben umursamıyordum yahu!


"Ali bana aşkını verdi, ailesini verdi. Bundan kıymetli bir şey yok Asya, inan bana. Gelinlik, düğün kabul ediyorum her kızın hayali, herkes düğünü olsun ister ama böyle bir hazineye sahipken düğünümün olmamasına üzülmem ben." 


"Abim ve Ali'm benim için çok kıymetlidir Şule. Hep dua etmişimdir onlar için. Mutlu olsunlar diye. Onlar mutsuzken ben ölürüm çünkü. Allah'ım dualarımı duydu önce abimi sonra Ali'mi kavuşturdu mutluluğa, aşka. Arya'yı da seni de o kadar çok seviyorum ki! Size minnettarım!" gelinliğine dikkat ederek kollarımı omzuna sardım. Ayağımda Allah'tan topuklu vardı. Yoksa ona bu şekilde sarılamazdım. Tam ayrılmıştık ki kapı tıklatıldı ve Asiye teyzenin sesi duyuldu. 


"Kızım müsait misiniz?" 


"Gel anneciğim!" Asiye teyze ve Ethem amca birlikte içeri girdiklerinde ikisi de Asya'ya kitlenmiş gibi bakıyorlardı. İlk kızlarıydı ve o kadar olanlara rağmen bu görüntü paha biçilemez olmalıydı. Ben anneliği bilmeme rağmen gözlerinden bunları çok net görebiliyordum.


"Çok güzel olmuşsun prensesim." Ethem amcanın içli sesiyle Asya'nın da gözleri dolmuştu. Ağlamamalıydı böyle bir günde ama ya!


"Kızın makyajını bozacaksın Bey. Ağlatma kızımı." Asiye teyzenin sert sesiyle hepimiz gülmüştük. Adamları ancak eşleri hizaya getirebiliyordu. Bu koca aşiretin ağası Ethem Karaman da olsa değişmiyordu. Asya gözlerini kuruladıktan sonra Asiye teyze, Ethem amcaya bir kutu uzattı. Anlaşılan düğün hediyesini önceden vereceklerdi. Ben bir adım geri çekilirken Asya biraz daha yaklaşmıştı onlara. 


"Bu sana değil Asya sulanma." Asiye teyzenin alaycı sesiyle onlara döndüm. Asya'ya değilse kime vereceklerdi? Hala onlara bakarken Ethem amca gülerek bana yaklaştı.


"Kızım... Sana davullu zurnalı düğün yapamadık, yanında bile olamadık. Sana karşı çok mahcubuz. Ali, bizim oğlumuz. Aynı kandan olmamamız onun bizim evladımız olmadığı anlamına gelmez. Sen ise bize bahşedilmiş ikinci gelinimiz, yedinci kızımızsın." tam olarak sözlerini algılayamadan kutuyu açınca gözlerim daha da şaşkınlıkla açıldı. Safir taşlarından oluşan gerdanlıkla ne yapacağımı şaşırdım. Harika ötesiydi bu. 


"Kayınvaliden ve benden ufak bir hediye. Umarım kabul edersin." ikisine baktım şaşkınlıkla. Ben bunu kabul edemezdim ki. Bu çok fazla değerliydi. Ali zaten altına boğmuştu, burada gelin altınsız olmaz diyerek. Birde böylesine değerli bir taştan olan gerdanlık... Çok fazlaydı bu. 


"Ethem amca ne gereği vardı? Ben..." daha cümlemi bitiremeden lafa girmişti. 


"Gerek vardı kızım. Evet bunları düşünüp üzülen biri değilsin ama gelinimize bir hediyemiz olmasına müsaade et. Bunu kabul etmeni çok isteriz." Asiye teyze hadi diye tebessüm edince dolmuş gözlerimle güldüm. 


"Teşekkür ederim." fısıltımla Ethem amca hemen gerdanlığı kutusundan çıkartıp boynuma taktı. Hızla elini öptüm ve tekrardan fısıldamaya başladım. 


"Çok mutlu ettiniz beni. Bu gerdanlık harika ama ondan da harika olan şey, beni kızınız olarak görmeniz. Ailenize kabul etmeniz. Çok teşekkür ederim. Bana tekrardan bir aile verdiğiniz için çok teşekkür ederim." bir damla yaş gözümden düşerken Asiye teyzenin de elini öptüm. Ali'm en büyük şansımdı işte. Bana her şey bahşediyordu.


"Sen hep mutlu ol kızım. Sen Ali'mi tamamladın ya Rabbim sizden mutluluğu hiç eksik etmesin!" tekrardan


"Teşekkürler!" dediğimde tekrardan kapı tıklatıldı ve içeri Ali abi, Ali'm ve Defne girmişti.


"Zamanı geldi." hızla yüzümü kurulayıp Asya'ya döndüm. Resmen nefesini tutmuştu. Çok az kalmıştı. Sevdiği adamla biraz sonra evlenecekti. Artık tamamen onunla olabilecekti. Tamamen kenara çekilip onları izlemeye başladım. Ali abi elinde ki kırmızı kuşağı Ali'me uzattı. 


"Bu görev senin." dedi. Bunu bekliyordum aslında. Asya ile öyle farklı bağlıydılar ki ancak Ali'me yakışırdı bu.


"Abi olmaz-" 


"Olur Ali'm, olur! Asya ve sen ayrı bir dünyasınız. Bunu benim yapmam uygun olmaz." Ali kuşağı alıp Asya'ya döndü ve uzunca bir süre baktı. Artık Asya Ali de ne gördüyse burnunu çekip


"Ben vazgeçtim." diye fısıldadı. Kıkırdamadan edemedim. Ah Ali ah. Bütün kozlarını son dakikaya kadar oynuyordun. 


"Tamam o zaman." Ali de dünden razı tabi hemen kabul etti. Asya ciddi ciddi yok dese sevinçten göbek atacaktı. Deli adam. 


"Asya!" Diye uyarınca Asiye teyze Ali de araya girdi. 


"Bir ayırdım diye dünyayı getirdin burnumdan Asya'm." 


"Tak şu kuşağı." derken Asya'nın sesi titremişti. Yüzümde ki gülümseme buruklaştı. Alaz'ı çok seviyordu, düğün için heyecandan ölüyordu ama bu durum çok başkaydı işte. Evinden gidiyordu. Ailesinden gidiyordu. Her ne kadar aynı şehirde olsalar da evli olmak, başka bir evin kadını olmak çok başkaydı. 


"Bugünün geleceğini hiç düşünmedim, düşünmek istemedim. Ben dört elle sana sarılmıştım. Annem yerine koydum, annemin emaneti dedim, abla yerine koydum dizinde yattım, kardeşim yerine koydum sahiplendim, dostum oldun! Ne yaptıysam sizin için, senin için yaptım. Ne söylenir bilmiyorum. Tek avuntum sevdiğin biriyle evlenecek olman. Mutlu ol!" duygu dolu sözlerden sonra usulca kuşağı bağladı. Ah Ali, sürekli öküzlüğünü konuşturuyorsun ama bir duygusala bağladın mı da herkesi ağlatıyorsun. İçinde gizli kalmış duygusal bir erkek mi vardı ki acaba? 


"Sen bensiz kaldığında seni mutlu edecek biri o. Maalesef. Her zaman bir telefon uzaktayım." Asya'nın yüzünü avuçladı. 


"Bu gözlerden yaş akmayacak." deyip başparmaklarıyla sildi yaşlarını ve alnından öptü. 


"Benden gittiğini sanma, kırarım bacaklarını. Ben hep en çok sevdiğin olacağım." Asya son ana kadar sussa da buruk gülümsemesiyle kafasını sallayıp cevap verdi. 


"Sen hep en sevdiğim kalacaksın." daha fazla kimse konuşamadan Yonca neşeyle bağırdı. 


"Eniştem geldi." ortamda ki ağır hava aniden kalkarak herkesi toparlamıştı. Artık düğün vaktiydi. Hemen toplanıp üstüme şalımı alıp asiye teyze ile birlikte aşağıya indim. Alaz heyecandan elini kolunu koyacak yer bulamıyordu. Sakince gülümseyip ikizlerin yanına geçtim. Asya Ali ile merdivenlerden inerken herkes onlara kilitlenmişti. Kapının dışından davul zurna sesleri gelse de içeride kimseden çıt çıkmıyordu. Sonunda Asya merdivenlerden indiğinde Ali daha da gerilerek Alaz'a baktı ve bir şeyler söyledi. Duyamıyordum buradan ama Alaz'ı uyardığı her halinden belliydi. Asya'ya karşı olan son görevlerini yerine getiriyordu işte. Biran gözleri gözlerime değdiğinde her şeyi görmüştüm. Korkuyordu. Seviniyordu. Üzülüyordu. Ama ne olursa olsun Asya'nın mutluluğuyla mutlu oluyordu. Sana da bu yakışırdı Ali'm.
Zılgıtlar eşliğinde konaktan çıkarken bir anda kolumdan çekilmemle neye uğradığımı şaşırdım. Ali az önce ki duygulardan tamamen soyutlanmış, öfkeyle bana bakıyordu.


"Sakın bana o göğsü açık kıyafetlerden giydiğini söyleme!" masumca gülerek şalı daha çok çekiştirdim. 


"İstemezsen söylemem aşkım." yememiş olacak ki bu şirinliğimi daha da çok öfkeyle soludu.


"Şule! Katil edeceksin beni." Asiye teyze kurtarıcım gibi gelmiş, gidiyoruz diyerek bizi dışarı doğru sürüklemişti. Ali'ye bakmadan hemen yanında hızla ilerlemeye başladım. Vallahi olay çıkaracaktı. Bu sefer kesin çıkaracaktı. Yanımızda Asiye teyzenin olmasının rahatlığıyla, Ali'nin öfkesini göz ardı etmeyi başarmıştım. Ama araba da bile dibine çekmiş, bir milim kımıldamama izin vermemişti. Tüm gece de kımıldamama izin vermeyecekti anlaşılan.
Sessiz ve gergin geçen yoldan sonra büyük bir konak gibi bir yere gelmiştik. Sanırım restore edilmiş oteldi burası. Her yer çiçeklerle süslenmiş, incilerle donatılmıştı. Çok güzel bir yerdi. Asya'nın gerçekten de her şeyi çok güzel olmuştu. Tekrardan büyük bir seremoni eşliğinde içeriye girildi ve direk nikâh töreni başladı. Ali ve Arya nikâh masasına giderken bende Ali'nin gitmesinden fırsat bulup şalımı üstümden çıkarmıştım. Kızsa da ben bugün böyle duracaktım. O kadar da açık değildi hem. Omuz kısmı açıktı sadece. Saçlarımı bile açık bırakmıştım.
Nikâh kıyılırken bütün ortamı Asya'dan da çok Alaz'ın heyecanı kaplamıştı. Gözlerinden ışıklar çıkıyordu resmen. O derece mutlu o derece heyecanlıydı. Yüksek sesle söylenen evetlerden sonra, alkışlar eşliğinde Asya artık Alaz'ın karısı karıştı. Sevinçle cüzdanı salladıktan sonra Alaz alnından öperken Ali mikrofonun açık olduğunu unutarak


"O dudaklarını kesmeden çek!" diye tıslayınca herkes kahkaha atmaya başlamıştı. Ah Ali ah. Akşama kendi evlerinde tek kalacaklardı zaten. Hala bu koruma niye?
Kolumda bir el hissedince o tarafa döndüm. Yonca hülyalı hülyalı dans eden Asya'lara bakıyordu. Gülüp kolunu sıktım.


"Aman Yonca, ablana özeneyim falan deme. Bir Ali vakası daha kaldıramayacağım." Alayımla birlikte gülse de gözlerini de devirmişti. 


"Ali'm abime kalsa bu evin kızları evden dışarı bile çıkmasın yenge. Ama bak Asya ablamın şahitliğini bile yaptı. Bazen boş konuşuyor galiba o." bu sözlerine kahkaha atarken Ali yanımıza gelmişti. Ve yine kaşları çatık, suratı düşüktü. Allah'ım! Hiç mi biraz gülmezdi bu herif? 


"Ne güldürüyorsun karımı Yonca? Sende niye üstünde ki şalı çıkardın? Deli mi edeceksiniz lan beni? Vallahi katliam çıkaracağım." alayla güldüm bu haline. Giymeyecektim o şalı Ali'm Yalman. 


"Karının güzelliğinden bahsediyordum abi. Şu afete baksana, resmen denizkızı gibi olmuş. Saç, makyaj, kıyafet... Saçları doğal kızıl birde. Aman Allah'ım. Benim bile sulanasım geldi sana yenge." Ali'nin her sözle gözlerinden ateş fışkırırken ben gülmemek için zor tutuyordum kendimi. Yok yok. Tek suç Ali de değildi onu anlamıştım. Biz de kudurtuyorduk adamı. Hızla beni çekip sandalyeye oturttu ve kolunu tamamen sararak kendince beni kapatmaya çalıştı. 


"Asla kalkmayacaksın buradan. Bak şaka yapmıyorum Şule. Kalkmayacaksın." cevap vermeden önüme döndüm. Cevap versem ne olurdu ki? Ali ukalaca dediğini yaptıracaktı. Cidden gözünde ki deliliği görmüştüm ama. Biri benimle konuşmaya kalksa kimseyi umursamadan olay çıkarırdı. Düğünün selameti için bence de yerimden kalkmamam en iyisiydi. Arada kızlarla ve Asiye teyze ile konuşarak düğünü geçirirdim artık. Arya bile benden açık giyinmişti ama ortada resmen göbek atıyordu. Gerçi Ali abi de peşinde kuyruk gibiydi ama. Bu halimize gülmeden edemedim. Yakında Ali'ler kapanın bence derlerse hiç şaşırmazdım. Uzun süre sonra dans müziği çalınca daha bir merakla dans edenlere baktım. Ali hayatta kaldırmazdı beni dansa. Kocamla bile dans edemiyordum şuna bak. Öküz herif. Hırsla omzunda ki elini düşürdüm. Umursamadan tekrardan sardı. Sinirle ona dönmüştüm ki Ali abi yanımıza gelerek bize eğildi. 


"Kaldırsana gelin kocanı."


"Yok abi. Ali dans etmez." tahmin edermiş gibi gülerek elini uzatmıştı ki Ali daha çok çekti kendine. 


"Abi sakın bak. Otursun burada. Kıyafeti görmüyor musun?" ufak bir kahkaha eşliğinde elimi tuttu Ali abi. 


"Karışma bana Ali'm. Ben gelinimle dans edeceğim." Ali'nin homurtularını aldırmadan Ali abiyle dans etmeye başlamıştık. Ali'nin yüzümü kızarmıştı? Kesecekti beni. Kesin kesecekti.


"Bir şey yapamaz korkma." 


"Abi deli deli bakıyor. Benden daha iyi tanıyorsun. Bir şey yapacak gibi." tekrardan kahkaha atıp kendine daha çok bastırdı. 


"O cücük azıcık deli olsun. Sar kız kollarını boynuma." bende gülerek dediğini yaptım. Ya Ali efendi, herkesle konuşursan olacağı buydu. 


"Ama sende bir daha böyle giyinme gelin. Bir çok kişi bakıyor. Bana değil ama başkalarına bir şey yaparsa yardım ederim valla." 


"Görümcemin düğününde de süslenmeyeyim mi abi?" 


"Süslen süslen de kocan böyle seni kıskacı altına aldığında da şikayet edemezsin. İki gelin bizi maymun ettiniz resmen." tekrardan kahkaha attığım da hemen yanımıza Arya ile Ali'm dans ederek gelmişti. Daha çok güldüm. 


"Görüyor musun puştu? Sırf bana inat karımı almış. Kusura bakma gelin buna kayıtsız kalamam işte." der demez hızlıca beni Ali'ye bırakıp, kendisi de Arya'yı aldı. Ah ah... Sizin bu yaptıklarınıza ne demeli acaba? Arya'yla birbirimize göz kırpıp, önümüze döndük. Sağ olsun ama Ali abi. O olmasaydı hayatta Ali dansa kalkmazdı. 


"Gece bunun acısını çıkaracağım kızıl. Sen hiç merak etme." kollarımı tamamen boynuna sardıktan sonra, topuklularıma aldırmadan ayağının üstüne basarak yüzüne doğru uzandım. Gözlerinde ki öfke anında buhar olup uçmuştu. Madem maymun ediyorduk biz, sonuna kadar da etmeye devam etmeliydik. 


"Çıkarmazsan üzülürüm Ali'm!" ağırca yutkunduğun da beni etrafında döndürdü. Sanırım böyle bir atak beklemiyordu benden. Daha da ileri giderek şuh bir ifadeyle güldüm. Cidden etraftakileri umursamıyordum ama. Her halükarda bakıyorlardı zaten. Üstelik bu adam benim nikâhlı kocamdı.


"Kaşınıyor musun sen?" bir kere ağırca kafamı salladım. 


"Hoşuna gitmedi mi kaşınmam?" sonunda bedeninde ki bütün gerilim gitmiş ve ufak bir kahkaha atmıştı. Hızlıca açıkta kalan omzuma bir öpücük koyup kulağıma sıcak nefesini üfledi. Bedenim baştan aşağı titremişti. Sanırım bu konuda benden çok çok daha iyiydi. 


"Geceye kadar sabret bebeğim." daha fazla cevap veremedim ve başımı göğsüne yaslayarak, beni usulca sallamasına izin verdim. Bu durumda çok sürmeden takı törenine geçmiştik zaten. İyi ki de geçmiştik. Biraz daha sıcak kollarında kalsaydım, kül olup uçacaktım. O kadar ki beni kendimden geçirmişti dokunuşları, sözleri...






#######





Etrafa hızlıca göz atarak gözlerimi Asya'ya diktim. Mutluydu çok şükür. Her ne kadar istemesem de Alaz ile mutlu olduğu her halinden belliydi. Gözleri parlıyordu. Şule'nin bana bakarken olduğu gibiydi gözleri. Buna şahit olmasam hiçbir güç Alaz ile evlenmesine izin verdiremezdi. Şimdi de istemiyordum gerçi ama bu durum farklıydı işte. Sevginin önüne ben bile geçemezdim. Bir kez daha kontrol ettim etrafı. Şimdilik bir şey yok gibi görünüyordu ama yine de tedbiri elden bırakmamak gerekti. İki gün önce Alaz gelip özellikle uyarmıştı beni. O it babası her an her bokluk yapabilirdi. Asya'nın gülen yüzünü bu sefer solduramayacaktı ama. Bu sefer direk beni karşısında bulurdu.


"Ne bu halin senin? Etrafa bakıp duruyorsun?"  Şule'nin meraklı sesiyle ona döndüm ve istemsiz bir kere daha kaşlarım çatıldı. Neden bu kadar güzeldi bu kadın? Allah'ım! Yonca'nın dediği kadar vardı bu kız. Resmen denizkızı gibi olmuştu. Bu sefer ona bakan var mı diye etrafa baktım. Gebertirdim karıma bakanı. Bir hareketle nefesini keserdim. 


"Beni delirteceksin kadın. Niye bu kadar güzelsin sen?" ufak bir kahkaha attı. Ağzını kapatmamak için kendimi zor tuttum. Birde gülüyordu. Hoşuna mı gidiyordu bu halim? Hayır bilerek beni kıskandıracak biri de değildi ki Şule. Daha çok deli olacağımı bilirdi. 


"İltifat etmen bile bir garip Ali'm. Düğün bitecek artık. Yeter." homurdandığım anda Cemal'in yaklaştığını gördüm. Direk Şule'den uzaklaşıp ona baktım. Umarım kötü bir şey yoktur. Umarım. 


"Abi etrafta silahlı adamlar dolanıyor." kulağıma fısıldadığı şey ile ayağa kalkıp kenara çektim. Şerefsizlerin rahat durmayacağını biliyordum. Acaba babam mıydı? Sırf bana inat her şeyi yapabilirdi. 


"Yalçın'ın adamları mı?" 


"Tanıdık yok abi. Çok değiller zaten. Arka tarafta iki kişi dolanıp duruyormuş. Bir de Kerem etrafı dolanırken fark etmiş. İleride ki konağın çatısında adamlar varmış. Belli bir bokluk yapacakları." kafamı sallayıp etrafa baktım. Takı töreni daha devam ediyordu. Kimse fark etmeden bu işi halletmem gerekti. Asya hiçbir şey anlamamalıydı.


"Gidin halledin şu işi. Adamları toplayıp konağın ahırında tutun. Özellikle başını bulun. Ve dikkat edin. Silah girmesin işin içine. Düğünün bitmesine az kaldı zaten." kafasını sallayıp hızla yanımdan ayrıldığı anda da Şule yanıma geldi. Bir şeyler olduğunu anlamıştı. Saklayamazdım ondan. Daha çok telaşlanırdı ve diğerleri de bu sefer bir şeyler olduğunu anlardı.


"Kötü bir şey mi oldu yine?" korku dolu gözleriyle kollarıma alıp alnını öptüm. Böyle korkmasını sevmiyordum. Ben varken ne yapabilirlerdi ki ona? 


"Sakın korkma. Telaşlanıp milleti de ayağı kaldırma. Etrafta bir iki tekin olmayan birileri dolanmış, Cemaller de yakalamışlar. Onu haber verdi. Abim ile konuşmam gerek şimdi. Asya böyle bir günde huzursuz olmasın." gözlerimle abimi aradım hemen. 


"Kim olduğunu biliyor gibisin?" kafamı salladım. Babamdan şüphelenmiştim ama böyle basitçe bir işe kalkışmazdı. 


"Alaz'ın babası diye düşünüyorum. Uyarmıştı zaten gelebilir diye. Ama korkulacak bir şey yok. Cemal halletmiş." 


"Ali'm-" hızla sözünü kestim. Bu ses tonunu biliyordum. Normalde olsa asla bahsetmezdim. Bu tür şeyleri bilmese de olurdu. Ama böyle bir ortamda bilmemesi daha kötüydü. Kendi telaşlandığı yetmiyormuş gibi diğerlerini de telaşlandırırdı. Üstelik Asya benim yokluğumu da fark etmemeliydi. 


"Bir şey yok dedim Şule. Telaşlanacak hiçbir şey yok." kafasını usulca salladı. Ah be güzelim. En ufak şey de böyle oluyorsan sen, diğer işlerimi öğrensen... Hızla kafamı sallayıp onunla birlikte masaya doğru ilerlemeye başladım. Saçmalıyordum. Asla öğrenmemeliydi. O hayat kurtarırken benim işlerim ona iğrenç gelirdi. Kaldıramazdı. Masaya geldiğimiz de abimi de ileri de Arya ile uğraşırken görmüştüm. Başka yerde olamazdı zaten. 


"Sakin ve uslu ol kızıl. Beni de ufak bir süre idare et. Sadece bakıp geleceğim." uysalca başını salladı yine ve ben yumuşamaktan alamadım kendimi. Böyle olması bütün gardımı indirmeme sebep oluyordu. Başının tepesinden öpüp hızlıca abimlerin yanına gittim. 

"Abi gelsene bir."


"Ay Ali'm abi al. Bir rahat huzur vermedi. Al getirme bir daha." 


"Arya deli etme beni..." daha sen çok deli olacaksın Ali Karaman da şimdi sırası değildi işte. 


"Abi!" uyarımla birlikte Arya'ya laf yetiştirmeye son vererek bana baktı. Arya'nın yanında çok ciddi de olmak istemiyordum. Hemen anlasa! 


"Ya bir gel, Şule deli etti beni. Kafam attı. İki konuşalım." sessiz kızın da günahını aldım. Bir tanecik karım hiçte deli etmiyor beni, uslu uslu oturuyor ama neyse artık. Bir şekilde abimi çekmem gerek. 

"Gel koçum gel. Bende deli oldum. Kardeşimin düğününden bir bok anlamadım. Bu kadınlar öldürecek bizi. Arya sende Şule'nin yanına git. Durma böyle ayakta." Arya'nın homurdanmalarını umursamadan düğün alanından çıktım. Abim de başladı hemen içindekileri dökmeye. Ciddi ciddi deli etmişti Arya onu ama şu anda önemli olan bu değildi. O yüzden hızla sözünü kesip konuşmaya başladım. 


"Abi etrafta adamlar varmış. Benimkiler alıp ahıra götürdüler." 


"Ne? Ne diyorsun sen Ali? Ne adamları?" 


"Alaz'ın babasından şüpheleniyorum. Az kişilermiş. Alaz gelebilir diye önceden beni uyarmıştı zaten. O yüzden çocuklar sürekli etrafı kontrol edip durdular gece boyu. Arka tarafta ve ileride ki konağın çatısında silahlı adamlar varmış. Yalçın böyle yapmaz işini. Kesin o ittir." kısa bir küfür edip dolanmaya başladı. 


"Yine o it kabus gibi çökecek. Yine Asya'yı mahvedecek." 


"Ben varken o sıkar biraz. Şimdi gidip bakacağım. Asya'nın da hiçbir şeyden haberi olmayacak. Sen sakin ol bir." tekrar hışımla konuşacakken asıl olması gereken kişi olaya dahil olmuştu.


"Her şey yolunda mı?" hızla ikisini alıp kenara çekildim. Olay büyümese daha iyiydi. 


"Bizi üçlü görürlerse anlarlar." Alaz'ın gözü merakla açılmıştı. Eğer ki bu adamlar babasıysa bilmeliydi. Sonu için hiçbir şey diyemezdim. Ne olursa olsun o yüzden bilmeliydi.


"Silahlı adamlar bu çevrede görülmüş. Cemal ahıra kaldırdı." gözleri anında gölgelenince babasının olduğunu anladığını anlamıştım. Hızla atılıp 

"Bende geleceğim." dedi. Bu isteğini anlasam da onun gelmesi olmazdı. Damattı o. Asya kesin anlardı. Abim de hemen bunu belirtmişti zaten. 


"Asya endişelenir." 


"Asya hava alayım diye gönderdi beni. İş uzarsa endişelenmeye başlarsa sen idare edersin. Eğer babamsa yüzleşmeliyim." son sözüyle abimin itiraz cümleleri de kesilmişti. Bu sarıyı sevmesem de hak veriyordum ona. Eğer o itse yüzleşip, tamamen hesaplaşması gerekiyordu.


"Gidin!" abim hızla konuşup yanımızdan ayrıldı. Çok fazla vaktimiz olmadığından bende konaktan çıkarak etrafı dolanmaya başladım. Ahır konağın dışındaydı. Alaz kararlı adımlarla beni takip etse de onu uyarmadan edemedim yine. 


"O senin baban olabilir. Ama ne olursa olsun..." cümlemin sonunu getiremeden ona baktım. Sessiz kalmıştı. O adamı gebertecektim. Sonsuza kadar elimde tutacak değildim sonuçta. Sessiz kabullenişiyle yürümeme devam ettim. Baba yönünden şanssız insanlardık ikimizde. Ve o itler sevdiğimiz kadınları elimizden almak için her boku da yapıyorlardı. Ölmeden asla huzurlu ve tam olamayacaklardı. Ve Alaz ne kadar babasından nefret ederse etsin onu öldüremezdi. Lanet olsun ki aynı kanı taşıyorlardı. Babasıydı onun.

Ahırın önüne geldiğimiz de içerden Cemal çıkmıştı. Başıyla onaylayınca bir şey demeden bende girdim içeri. Arka tarafta yığılmış adamlar, baygın şekilde yatıyorlardı. Ortada bağlı olan adamın yanına gittim ve adam pişkin pişkin gülerek konuşmaya başladı. 


"Hayırlı olsun evlat!" demek babasıydı. Biraz daha ilerledim ve rahat bir şekilde ellerimi cebime koyarak bildiğim soruyu sordum. 


"Düğüne neden geldin?" pişkin bakışlarını bana çevirince aynı rahat hareketlerle önce ceketimi çıkardım ve Cemal'e verdim. Üstüm kan olmamalıydı. Kol düğmelerimi çözerken şerefsizde konuşmaya başlamıştı. 


"Oğlumun düğününe gelmek için nedene ihti-" daha fazla pis sesini duymamak için hızlıca yumruğunu burnuna geçirdim. Kanlar etrafa saçılmıştı. Daha sen benden çok dayak yiyeceksin it herif. Yıllarca benim değerlime çektirdiklerinin bedelini çok fena ödeyeceksin.

Başından tutup yüzüne eğildim. 


"Ne zamandan beri aile düğününe silah kuşanılarak gidilir oldu lan?" soğuk ve tehlikeli bir şekilde tısladım. Aileme ne kadar sabırlıysam düşmanlarıma da bir o kadar sabırsızdım. 


"Ben oyun oynamak isteyeceğin biri değilim." lanet olsun ki değildim. İki dakika da boynunu kırmıyorsam sadece sevmedim sarı yüzleşsin diyeydi. Bu hesap bu gece tamamen kapanacaktı. 


"Ali Yalman. Seninle tanışmak ne büyük şeref. Babanın adını çok duymuştum." aklınca beni mi kışkırtmaya çalışıyordu? Hem de Yalçın Yalman ile? Aptal adam. 


"Babamın adını duyup da tanışmayı şeref olarak görenler onun kadar adi olanlardır." tıslamamın ardına bir yumruk daha çaktım. Şereften haberleri var mıydı acaba bu köpek sürülerinin? 


"Neden geldin?" Alaz'ın soğuk sesini duyunca biraz geriye çekildim. Demek konuşma zamanı gelmişti. 


"Büyümüş de babasından tiksinirmiş. Babanı özlemedin mi Alaz?" 


"Boş muhabbetinle kaybedecek vaktim yok Alper Doğan. Neden geldin?" 


"Bırakacağımı mı sanmıştın Alaz? Hep bunu düşünüyorsun. Merhamet edeceğimi. Ama ben istediğimi alır gerisini umursamam. Bunu unutuyorsun. Ben hiçbir çocuk annesiz kalmamalı diye düşündüm." bana döndü ve alayla güldü. 


"Değil mi Ali Yalman? Kimse annesiz kalmamalı." Asya'nın hıçkırıkları kulağıma dolunca yumruklarımı ardı ardına geçirmeye başladı. Bu zamana kadar hep Asya için savaştım. O ölmesin diye, ona zarar gelmesin diye babam gibi katil bile oldum. Ona dokunamazdı. İzin vermezdim buna. Veremezdim. Her saniye daha da hırslanırken sandalyeyle birlikte yere düştü. Hızla karnına tekme atıp geri yerine kaldırdım. 


"Eninde sonunda ölecek. Benden aldıklarınızın intikamını alacağım. " hala aynı aptalca sözler. Bu kadarı yeterdi. Bu sefer oynamayacaktım. Direk işini bitirecektim. Belimde ki silahı tereddütsüz çıkarıp alnına dayadım. 


"Sen yıllarca yaptıkların bedelini ödeyeceksin Alper Doğan. Bu ailenin başına üşüşmenin bedelini bizzat benden ödeyeceksin." 


"Beni öldürsen bile Yalçın bıraktığım işi bitirecek Ali Yalman. Buna emin ol." kanım dondu. Bu işin içinde de mi vardı o pislik? Yine mi karşıma çıkmıştı? 


"Babanı öldürmesine izin mi vereceksin?" Alaz'a kendini acındırmaya başladığında Alaz'a döndüm. Artık bu herif ölmeliydi. O da benim gibi düşünmüş olacak ki hiçbir duygu barındırmadan soğukça konuştu. 


"Benim babam çocuğumla birlikte öldü." Alaz'ın cevabıyla birlikte etrafı tek bir kurşun sesi yankılandı ve daha son nefesini bile alamadan geberip gitti it. Ona döndüm ve silahımı belime tekrardan yerleştirdim. Artık boş bedenden başka bir şey değildi. Aileme bulaşanların sonu gibi onun da sonu aynı olmuştu. Her öldürdüğümde ki gibi içimden bir parça kopup babama benzediğim hissi içime çöreklense de yine göz ardı ettim. Hepsi ölümü hak ediyordu. Yıllarca pislik içinde boğulmuşlardı. Yıllarca o pisliklerine maruz kalmıştım. Beni kirletmişlerdi. Ama elimde kalan tek masumları da kirletmelerine izin veremezdim. Aileme dokunamazlardı.
Bakışlarımı hala o şerefsizden çekmeden ceketimi giydim. Hak ettiği halde neden böyle hissediyordum? Neden her defasında böyle çıkmaza giriyordum? Babama benziyordum bu halimle. Acımazsız ve soğuk bir katil. Ben onun gibi değildim. Olamazdım. Ben masumları öldüremem. Ben kimseye acı çektiremem. Ben kimseye bile bile zarar veremem.
Lanet olsun. Onun gibi olamazdım ben. Ona dönüşemezdim. Kendime geldim hızla. Öncekiler gibi anlık bir yok oluştu o kadar. Cemal'e kafamla işaret ettikten sonra donmuş bir şekilde babasına bakan Alaz'ı gördüm. Benden pek farklı yoktu aslında. Boktan bir baba, boktan bir hayat ve yaşamaya zorlanmış bir bedel. En değerlimiz için. En değerlilerimiz için.

Elimi omzuna koydum, bana döndü soğuk bakışları. Kendini bırakmamak için sıkıyordu. Bırakmaması gerekiyordu zaten. Artık geçmişi tamamen kapandı. Asya için her şeyini sildiyse bunu da göze almış demektir. 


"Sağ ol." fısıltısıyla ikimizde kendimizden nefret ettik. Babasını öldürdüğüm için bana teşekkür ediyordu. İşte bu en boktan olanıydı sanırım. Fısıltıyla karşılık verdim. 


"Asya bilmesin!" kirlendiğimi bilmesin değerlim. Onun için yaptığımı bilmesin. Kendini suçlamasın. Bir kere daha konuştuğumda daha sert çıkmasını umdum sesimin. 


"Ve güçlü ol!" olmak zorundasın demiştim aslında. Zorundaydı. Başka çaresi yoktu.
Sessizce ahırdan çıkıp, konağa doğru yürümeye başladı. Şule'ye ihtiyacım vardı şu anda. Onun güvenli sarılışına, onun sevgisine, onun kokusuna, onun merhametine ihtiyacım vardı. Yaptığımı bilse belki nefret ederdi benden ama nefretine rağmen benim ona ihtiyacım vardı.

Konağa yaklaştığımızda Arya ile abim hızla yanımıza geldi. 


"Abi!" Arya Alaz'ın kollarına atılırken, abimle ben de uzaklaştık yanından.


"Ne oldu?" duygusuz bir sesle 


"Öldü!" dedim. İfadesini değiştirmemeye çalışarak omzunu silkti. 


"Hak etmişti." kafamı salladım bende. 


"Öyle. Hak etmişti." daha fazla konuşmadan içeri girdik. Kalbimde ki o sızı yerine daha büyük bir soğukluğa bırakırken etrafa bakındım. Herkes oynamasına devam ediyordu. Asya ile eniştem ortada oynarken kızlar da çevresini sarmış eşlik ediyordu. Teyzeme gözüm takıldı. Gülüyordu. Mutlulardı. Ve huzurlulardı. Evet işte şimdi değmişti yaptığım. Şimdi tamamen soğumuştu kalbim.
Etrafı taradım. Biraz ileride Esma bana bakıyordu. Tamamen etraftan soyutlanmış gibiydi. Onu göz ardı ederek Şule'ye bakındım. Neredeydi bu kız? Masaların arasında biraz ilerledikten sonra en köşe kısımda düşünceli bir şekilde duvara yaslanmış bir halde buldum. Beni merak ediyordu anlaşılan. Yüzüme zoraki alaycı bir gülümseme oturtarak yanına gittim.


"Aferin benim kızılıma. Kimselere görünmemek için en köşeye geçmiş." sözlerimle hızla bana atıldı. Küçük bedenini kollarımla sararken derince kokusunu içime çektim. Huzurum.


"İyisin değil mi?" burukça güldüm. Beni benden daha çok düşünüyordu. Beni benden daha çok seviyordu. 


"Niye iyi olmayayım ki? Bomba gibiyim karıcığım. Geceyi de sabırsızlıkla bekliyorum." yüzüme endişeyle baktı. Daha çok güldüm.


"Geceden kurtulmak için numara yapıyorsan yemezler küçük hanım. Kendi isteğinle kaşındın sen." o burukça güldü bu sefer. Karşılık verdim bende. Gözlerimden anlıyordu sanırım ne yapmak istediğimi. Göğsümün ortasını öptü ve fısıldadı.


"İyisin şükür. İyisin."





*********************





Hızla üstüme ceketimi giydikten sonra Ali'nin arkasından çıktım. İlla bugün çıkacağız diye tutturmuştu. Daha üç gün vardı oysa ki. Bir gün daha kalabilirdik. Hem düğünün yorgunluğunu da atardık üstümüzden. 


"Ne bu acele be Ali'm? Hafta sonu yola çıksaydınız bari!" merdivenleri inmiştim ki Ali abinin sözlerini duymuştum. Bende demiştim ama dinleyen yoktu. Tam konuşarak yanlarına gidecekken Ali'nin konuşmasıyla susmaya karar verdim. 


"Abi Şule'ye gezdireceğim diye söz verdim. Düğünü, nikâhı bile olmadı. Bari ufakta olsa balayı gibi bir şey yapalım istiyorum. Bir kaç şehir görsün. Yok falan dese de Asya'ya hep imrenerek baktı. Haklı o da. Hiçbir şeyi olmadı. Evlilik cüzdanını bile buraya gelirken gördü. Bir şekilde gönlünü almam gerek o yüzden." yüreğim sızlamaya başladığında gözlerim dolmaya başlamıştı. Ah Ali'm. Ne güzel düşünüyorsun sen öyle. Ne güzel seviyorsun.


"Aşk nelere kadir görüyor musun? Kimsenin düşüncelerini umursamayan Ali Yalman'ı bile ne hale getirdi." Ali abinin alayıyla birlikte gülüşürlerken kapı çalmıştı. Hızla kendimi toparladım. Bu hayatta en doğru yaptığım şey bu adamı sevmekti sanırım. Ona koşulsuzca sevgimi, aşkımı sunmamdı. Yıllarca güvensizliğimi onunla yıkmamdı. O olabilecek tek doğru kişiydi. Benim için tek doğru kişi Ali'mdi.

İyice toparlandığıma emin olduktan sonra salona girdim. Asya'lar gelmişti. Asya herkese sıkıca sarıldıktan sonra Ali'yle beni yanına çekiştirerek oturttu. Son dakikalarını geçiriyordu Ali'yle artık. 


"Evli barklı kadın oldun hala Ali'nin dibindesin." Ali abi Asya'ya laf söyleyince herkes gülmeye başlamıştı. Asya Ali'nin yanında değişiyordu gerçekten. 


"E tabi abi! Değişecek mi sandınız? Ali'm benim kahramanım." burnunu havaya dikerek söylediklerinden sonra Ali'nin yanağını öptü. Daha çok güldüm. 


"İkinizin de kıçını toplayan bendim ama ben değilim o kahraman." Ali abi de böyle sitem ederdi işte. 


"Ali'm abim!" Yonca cıvıl cıvıl sesiyle araya girince herkes ona döndü. Bir şey isteyeceği gülmesinden bile belliydi. 


"İstanbul'a-"


"Hayır!" 


"Ama-" 


"Hayır!" 


"Ya-" 


"Hayır!" Ali'm Yonca'yı üç hayırla susturmuştu. Burukça güldüm. Zamanında bende çok hayırlar almıştım ailemden. Her gitmek istediğim zaman düşünmeden hayır demişlerdi. Her hevesim kursağımda kalmıltı. Bir sğre sonra da alışıp, onlara sormadan ben hayır demiştim. 


"Gerekirse biz geliriz. Siz gelmeyeceksiniz."


"Ama-" 


"Hayır Yaprak." Diye bu sefer yaprağa kızdı. Yaprak başını eğdi. Sanırım kızların ısrarı buraya kadardı. Ali gayet otoriter bir şekilde konuyu kapatmıştı.


"Sanki ben izin verdim de Ali'ye soruyorsunuz. Gitmeyeceksiniz! Sizin yeriniz benim kollarımın arası. Senin de Ali'm bey! İşlerini toparla gel buraya. Ben evlatlarımı bir arada istiyorum. Yaşlandım artık." 


"Baba!" Ethem babanın sözleriyle herkes bir ağızdan konuşmuştu. Yaşlanmamıştı onlara göre hala. 


"Susun! Ne siz peşimde koşan çocuklarsınız ne ben hepinize yeten genç babanızım. Gittikçe yaşlanıyorum. Torunlarım bir arada olsun, evlatlarım hep yanımda olsun istiyorum." Yüreğim sıkıştı. Bunu istemek en doğal hakkıydı tabi ki de. 


"Sayılı günler çabuk geçiyor. Hep birlikte olalım istiyoruz. Oğullarım ve kızlarım aynı sofrada toplanalım istiyoruz." araya Asiye teyze'nin girmesiyle, ortamın havası iyice ağırlaşmıştı. Sürekli gülen gözleri yine hüzünle dolmuştu. Konuşmadan edemedim bu sefer. 


"Asiye teyze... Üzülmeyin ama. Sık sık gelmeye çalışacağız. Değil mi Ali?" Ali sıkıntıyla nefes verdi. Sık sık gelmeyeceğimizi anlamıştım. Ali'nin her zaman işleri olacaktı. Her zaman tehlike de olacaktık. 


"Eskisi kadar arayı açmayacağız. Merak etmeyin." en azından olumsuz bir cevap vermemişti. Kadın daha çok üzülürdü. Bir süre ortam sessizleştikten sonra Ali bana bakıp konuştu. 


"İstersen son kontrollerini yap Şule. Cemaller birazdan eşyaları alırlar." kafamı sallayıp yerimden kalkarken Asiye teyze de benimle birlikte kalktı. Herkeste ayrı bir hüzün vardı bugün. Hayliyle tabi. Kalabalık ortam dağılıyordu artık. Ali'ye yine özlem duyacaklardı. Asiye teyzeyle birlikte odaya çıktık sessizce. Benimle konuşacakları vardı demek ki. Odaya girdiğimizde hemen valizleri kontrol edip, dolaplara ve çekmecelere baktım.


"Sizin için ufak bir koli hazırladım kızım. İçinde kuruluk, salça, tarhana falan var. El yapımı hepsi. Oralarda olmaz böylesi." 


"Ne zahmet ettiniz teyze?" 


"Ne zahmeti kızım. Analık görevim bu benim. Doğal şeyler yersiniz bir süre. Hatta arada gönderirim ben kargoyla. Dondurulmuş yemek bile gönderirim. Ali'm sever yemeklerimi." gülümseyip elini öptüm. 


"Her şey için teşekkür ederim teyze. Biliyorum teşekkür etmemi sevmiyorsunuz ama bırakın minnetimi göstereyim size. Beni ne denli mutlu ettiğinizi anlatayım. Aylardır uzak olduğum sıcaklığı yaşattınız bana. Ailemin sıcaklığını unuttum diye günlerce korkarak yaşadım. Bana tekrar o sıcaklığı, merhameti hissettirdiniz. Teşekkür ederim. Bu yaşıma kadar annemden, babamdan başka kimse olmamıştı. Artık kocaman bir ailem daha var. Bu sevgiyi hiç düşünmeden verdiniz ya, teşekkür ederim." gözünden usulca bir damla aktı. Ah annem. Sana bu insanları anlatabilsem keşke. Ne denli koca yürekli olduklarını anlatabilsem. Beni nasıl sahiplendiklerini anlatabilsem. Keşke. Keşke yaşasan anne. Keşke yine olsan. 


"Kızlarımdan hiçbir farkın yok bunu sakın unutma yavrum. Ne zaman başın sıkışsa, ne zaman dertleşmek istersen ara beni. Her şekilde yanında olurum, oluruz. Bu ailenin bir parçasısın sen. Unutma bunu sakın. Hele benim için daha da ayrısın sen. Asya'mın emanetinin canısın. Asya'mın gelinisin. Asya'mın kızısın. Yaşasa kardeşim, ne severdi seni. Onun yerine de ben seviyorum şimdi." ikimizde iyice gözyaşlarına boğulurken tekrar öptüm elini. Hepimizin kayıpları vardı işte. Yanımızda olmasını istediğimiz kişiler vardı.


"Asya anneye laik bir gelin olacağım teyze söz veriyorum. Onun canına, emanetine iyi bakacağım." hıçkırarak beni kollarına aldı. Anne demem daha da duygulandırmıştı anlaşılan. Öyleydi ama. O benimde annemdi. Ali'min ailesi benimde ailem demekti.

Bol gözyaşlarından sonra toparlanıp, etrafı kontrol ettik birlikte. Valizleri kapının kenarına koyarken, çantamı da boynumdan geçirdim. Asiye teyze hala hüzünlü gözlerle bakıyordu. Dün kızı gelin olmuştu, bugün oğlu gidiyordu. Zor olacaktı onun için. Tam kapıya yönelecekken gözüme ilişen şeyle Asiye teyze'ye döndüm. 


"Ali'nin çerçevesini alabilir miyim?" 


"Tabi ki de alabilirsin kızım. Bizde çok var küçüklük fotoğrafı." sevinçle çerçeveyi alıp çantama koydum. Küçüklük fotoğraflarını görmek isterdim doğrusu. Onunda en güzel anılarını dinlemek isterdim.

Birlikte aşağı indik. Herkes ayaklanmıştı. Gerçekten gitme vaktiydi anlaşılan. İlk önce Asiye teyzenin elini öpüp, sarıldım. 


"Sana emanet artık o." gülüp, kafamı salladım. Ve kızlarla tek tek sarılmaya başladık. Hepsinin gözleri dolmuştu. Hepsi hüzünlüydü. Arya ve Ali abiyle sarıldıktan sonra Asya sıkıca kollarını doladı. 


"Canım çok dikkat et kendine!" Dedim. Olaylardan sonra artık daha dikkat etmeliydi kendine.


"Sen de. Ali'm seni üzerse beni ara tamam mı? Bir çözüm buluruz mutlaka." Kıkırdadık.


"Ali'm sana sen Ali'me emanetsin." 


"Her şey için çok teşekkürler Asya. Beni bir kardeş gibi-" 


"Gibisini at. Sen bizim kardeşimizsin. Teşekküre de gerek yok. Kardeşler birbirlerine teşekkür etmezler. Koskoca bir aileyiz biz." Minnetle tebessüm ettim. Öyle olmuştuk gerçekten. 


"Öyleyiz. Allah'a ısmarladık!" Alaz hemen Asya'nın arkasında duruyordu. Elimi uzattım ve hızlıca tokalaştık. 


"Sonunda selamlaşmayı becerdik." o kadar hüzne rağmen herkes gülmüştü bu sözlere. Ali bu sefer atlamamıştı. 


"Tanıştığıma çok memnun oldum Alaz. Kendine ve Asya'ya iyi bak." gülerek kafasını salladı. 


"Sende kendine iyi bak. Ayrıca dikkat et." Ali'nin yanına gittim. Elime eline dolarken dışarı çıkıp arabaya bindik. Asya daha çok ağlamaya başlamıştı. 


"Güle güle." diye bağırdıktan sonra korna sesiyle birlikte ayrılmıştık. Üstüme daha büyük bir hüzün yerleşti. Alışmıştım onlara. Bu kalabalığa, samimi ortama alışmıştım. Tatlı telaşlara alışmıştım. Şimdi yine tehlikeye gidiyorduk. Sahte olan şehre gidiyorduk. Sahteliklerle dolu olan şehre. 




                             *** BÖLÜM SONU ***

Continue Reading

You'll Also Like

244K 17.6K 21
Çocukların resim defterine çizdikleri Güneş'in sarısında saçları, Bade'den aldığı yeşilleri, Savaş'tan aldığı kararlılığı ve dik kafalılığı... Kavin...
191K 22.3K 62
Portakal Kabuğundan MASAL olur mu? Ben yazarsam olur :) Portakal Kokulu Kız'ın arkadaşı Pelin ve tuzlu deniz kokulu adamın arkadaşı ağır adam Öm...
164K 20.9K 43
Büyük gemide emin adımlarla ilerledim. Topuklu ayakkabılarımın beni sarsmasına rağmen düşmemeyi başardım. Alyansımı aceleyle cebime koydum. Kimsenin...
36.4K 2.2K 16
İki güçlü aşiret,geçmişte yaşanan olaylardan dolayı ağalık Korkmaz'lara verilir,Yıllar sonra iki aşireti karşı karşıya getirecek bir olay yaşanır ve...