ACIMASIZ [ TAMAMLANDI ]

By wonder_vomen

4M 131K 33.7K

Bir adam, beni yangına çevirmişti. Bir adam, benliğimi bozmuştu tereddütsüz. Ve bir adam benim cennetimin at... More

Tanıtım
1 - İzmir
2 - Karanlık Çocuk
3 - Yeni Okul
4 - Katil
5 - Şikayet
6 - Otopark
8 - Korku
9 - Merak
10 - Kalpsiz
11 - Tescilli pislik
12 - Serseri
13 - Senin bu yaptığın?
14 - Şımarık Çocuk
15 - Ceza
16 - Kütüphane
17 - Sarhoş
18 - Sende mi buradaydın?
19 - Ateş !
20 - Bar
21 - Şirket
Karakter Tanıtımı
22 - Doğum günü
23 - Ben yanındayım
24 - Film Gecesi
25 - İtiraf oyunu
26 - Hayır, Ateş dedin!
27 - İlgi Odağısın
28 - Tokat
29 - Kıskançlık
30 - Önyargı
31 - Suçluluk Duygusu
32 - Umrumda değilsin
33 - Pişmanlık
34 - Yaramaz şey
35 - Sevgili sahip
36 - Ölümle satranç
37 - Sana Özel
38 - Baş Belası
39 - Hayal kırıklığı
40 - Oyuncak
41 - Beklenmedik anda
42 - Manzara
43 - Duygular
44 - Senfoni
45 - Oyun
46 - Av
47 - Gerçekler
48 - Enkaz
-Tanıtım videosu-
49 - Geçmişin izleri
50 - Minik sevgilim
51 - Davetsiz Misafir
52 - Kördüğüm
53 - Trip
54 - Rüya
55 - Kalp acısı
56 - Yapboz
57 - Ateş'in kızı
58 - Kelebek
59 - Süpriz
60 - Yangın
Kesit
61 - Yıkılmışlık
62 - Terkediş
Özel Bölüm
instagram
63 - Ruhun yolculuğu
okuyun!
64 - Hikayenin sonu
S O N
satırlarda buluşalım

7 - Yeni Arkadaşlık

74.6K 2.5K 415
By wonder_vomen


"Mediada Didem var"

Ateş'in arkasından sövmeyi bırakıp arabamı park etikten sonra bahçeden içeri girdim. Okulun kapısından adımımı atar atmaz bir sakarlıkla tam düşecekken. Bir elin belimden tutması ile düşmekten son anda kurtuldum. Arkamı döndüğümde dağınık sarı saçlı, saçları alnına dökülmüş, küçük kehribar çekik gözleri olan ve en az aşağı yukarı benim yaşıtlarımda bir çocuk beni tutmuştu. Gözlerindeki endişeli ifadeyle bana bakıyordu. Kirpikleri gür ve yukarı doğru kıvrıktı. Oldukça da beyaz, pürüsüz ve güzel bir teni vardı. Üzerine giydiği dar okul gömleği ile kasları belli oluyordu oldukça havalı ve kendinden emin bir duruşu vardı ki bunu yüzünde belirtiyordu.

Beni ayağa doğrultarak "iyi misin? dedi. Sesindeki endişe tınısını hissetmiştim.

Bakışlarında duyduğu kaygı ve endişe belli oluyordu.
Gözlerimi kırparak şaşkın dolu düşüncelerimi geri plana atıp "iyim teşekkürler" dedim. Dudaklarım sıcacık bir gülümsemeye ev sahipliği yaparken. Acımasız kaçık heriften sonra böyle iyi ve yardımsever birini görmek bana iyi gelmişti.

Gülümsedi "bir an için düşeceğini sandım, beni korkutun." Ah kibar çocuk. Bu devirde böyle kibar çocuklar var mıydı? Gerçi Ateş psikopatını gördükten sonra dünyada iyi kimsenin olmayacağını sanmıştım ama sanırım sırf bir kişi acımasız diye bütün herkesi de genellemeye koyamazdım. Sonuçta beş parmağın beşi bir değildi.

Sıcacık bir gülümseme bahşettikten sonra konuştum. "Ama düşmedim, kurtardığın için sağ,ol"

"Rica ederim," deyip sıcacık tebessüm etti. Sabah Ateşe karşı olan öfkemi körertmişti. Bu gülümseme içimi ısıtmıştı. "Bu arada Ben Doğuş" dedi sevecen bir sesle sağ elini uzatarak. "Doğuş Sargın"

Hemen tuttuğu elini sıkarak aynı sevecenlikle karşılık verip, "Hazan" diye tanıtım kendimi.

"Seni daha önce hiç görmemiştim, yenisin galiba? " Deyip muzip bir şekilde gülümseyerek sol elini saçlarının arasından geçirdi.
Gülüp, ona biraz takılmak adına "okuldaki herkesi tanıyor gibi konuşuyorsun" dedim şen şakrak bir sesle.

Hafif yanakları kızarırken onun utandığını düşünmüştüm. Ya da bana bir anlık öyle gelmişti. "Ah, yok. Yani kimseyle öyle aram yok ama senin gibi güzelliğe sahip biri okulda olsaydı daha önce görmemen imkânsız olurdu." Diye açıklamada bulundu.

Onun bu sempatik hallerine gülüp, "evet bu okulda yeniyim" diyerek merakını giderdim.

Ondan sonra bana okulu gezdirmeyi teklif etti. Daha yeni olduğumdan ve Ateş belalısına uğraşmaktan okulu gezmeye fırsatım olmamıştı. Henüz derslerin başlamasına da yarım saat gibi bir zaman vardı bende bu teklifi hemen kabul etmiştim.

Doğuş çok iyi biriydi yani çok iyi birine benziyordu. Okulu bana gezdirerek sohbet edip birbirimizi daha yakından tanıdık. Benden iki yaş büyüktü ama yaşını hiç göstermiyordu. Çok sempatik ve tatlı bir duruşu vardı. Bir alt sınıftan olması beni hem şaşırtmış hemde canımı sıkmıştı ama yine de onu tanıdığıma çok sevinmiştim. Çok sıcak kanlı ve cana yakındı.

Izmir'e tanışalı iki ay geçmişti ve ben o süre zaafında ne bir arkadaş ne de bir dost edinmiştim. Almanyada çok arkadaşım, dostum dediğim insan vardı. Ya da yoktu ben yanlış kişileri dostum olarak belemiştim. Hani derler ya dost kara günde belli olur diye benim de en kötü günümde ne arkadaş dediğim kişiler yanımdaydı ne de dost bildiğim kişiler. Ailemi kaybettikten sonra hepsi birden bana sırtını dönmüş bir baş sağlığına bile gelememişlerdi. Bende ailemin vefatından sonra orada yaşamak istemediğimden annemin yaşadığı memlekete yani İzmirde yaşamaya karar vermiştim. Buraya geldikten sonra da henüz kimseyle tanışma fırsatı bulamadığım için bir arkadaş edinememistim (Ateş hariç) onu insan yerine bile koymuyorum ya neyse. Sanırım  İzmir de ilk arkadaşım olacak kişiydi Doğuş.  Hem çok iyi hemde çok cana yakın biriydi. Tabi bunu dış görünüşle yargılamak ne kadar doğruydu bilemiyorum. Sonuçta önceki hayatımda yanımda olan onca dost, kardeş bildiğim arkadaşlarım bana sırtını dönmemişler miydi? Ben ise hala insanların dış görünüşüne göre göre onları kendime arkadaş edinme çabasındaydım.

İzmir'deki korkunç geçen bir kaç günüm ve o serseri Ateş'in beni çileden çıkaran davranışlarını düşününce bir yakın arkadaşımın olması hiçte fena bir fikir değildi.

Zilin çalması ardından Doğuş ile sınıflarımıza dağılmak üzere ayrıldık. Sınıf kapısının önüne kadar beni bırakıp kendisi, 11. Sınıfların olduğu katta yönelmişti.

Ben ise sınıf kapısının pervasına yaslanıp kendime boş yer var mı diye bakındım. Ah! Umarım boş yer vardır yoksa yine
Ateş denilen, ateşten yapma çocuğun yanına oturmak zorunda kalacaktım. Artık bana Çin işkencesi yaptıra yaptıra beni öldürür.

Hemen bir erkeğin  yanını boş bulunca bir umut ışığıyla çantama sıkı sıkı sarılıp, o kızın yanına doğru ufak adımlarla ilerledim.

Onun sırasının yanına gelirken derin bir nefes alarak konuşmaya başladım. "Yanın boşsa eğer oturabilir miyim?" Diye sorup çocuğun kahvelerine bakıp onay bekledim.

"Boş otu.." çocuğun hevesli sesini sert bir sesle bölmüştü küt saçlı bir kız. Kalçasının hemen altında biten minicik eteğiyle tam bir neyse siz anladınız ne dediğimi. "Onun yanı boş değil" değil götünü zar zor kapatan eteğini çekiştirip hemen çocuğun yanına oturarak kırmızı uzun, kemikli parmaklarını çocuğun omuzunun üstüne atıp bana ters bir bakış atmıştı. Çocuğun haberi olmadan çocuğu sahiplenmiş gibiydi.

Dudaklarımı büküp boş yer bulmak için tekrar etrafıma kısa bir göz gezdirdiğimde hemen başka bir kızın yanını boş görünce gözlerimde bir umut ışığı yandı ve hevesle onun sırasının olduğu yöne gittim. Sıraya yaklaştığımda hemen en sevimli halimi takınıp "yanın boş mu?" diye sordum.

"Ah, tabi boş, oturabilirsin canım" diye karşılık verdi sevecen bir sesle ve çantasını kucağına alıp bana yer açtı.

Boş yer bulma mutluluğuyla hemen çantamı masanın üstüne koyarak kendim de kızın yanına oturdum. Onun bu sıcak davranışına karşılık kocaman gülümsedim. Ve yanımdaki kızı inceledim kız çok güzeldi. Koyu kahverengi beline kadar uzanan düz saçları vardı. Gözleri de kahverengiydi  Okul eteğinin içine gömleğini sıkıştırmış gömleğinin üstüne de kot bir ceket giymişti, siyah spor ayakkabılarıyla da gözüme oldukça hoş görünüyordu. Çok sevecen ve tatlı bir yüzü vardı. Cana yakın olduğu bariz ortadaydı.

Elimi uzatıp, "ben Hazan" dedim. Tebessüm ederek.

"Bende Didem" dedi tebessümüme karşılık vererek. Gözleri parlak ve sevecendi.

Onun yanına oturdum Ateş'in hemen iki sıra önüydü. Ateş görünürde yoktu umarım hiç gelmezdi de.
"Yeni kız sen olmalısın?" Diye sordu.

Başımı aşağı yukarı sallayarak, "evet" diyerek karşılık verdim.

"Sabahtan beri ismin herkesin ağzında" dedi etrafına kısa bir göz atarken.

"İyi anlamında mı yoksa?" Diye sordum. Hakkımda ne düşündüklerini oldukça merak etmiştim. Gerçi dün pek tanışma faslına görememiştik henüz tenefüs sahi olmadan ben topuklarımı  popoma vura vura okuldan kaçmıştım Ateş beyimiz sayesinde.

"Yani kızlar acısından pek iyi şeyler duyduğumu söyleyemem" derken gülümsemişti. "Bilirsin bir kız başka bir kızı gördü mü kıskançlık iç güdüleri ortaya çıkar." Kısa bir duraklamada derin bir nefes aldı. "Ama anlaşılan gece  erkeklerin bilinç altına girmişsin ki seni paylaşamıyorlar bütün herkesin dilindesin." Bu olanlara gülmekle yetindim. Dünden beri herkesin bakışları zaten üzerimdeydi. Bu bariz bir şekilde ortadaydı.

"Ee dün ben yoktum ilk günün nasıl geçti." Beni daha iyi tanımak için sorular soruyordu.

"Iyi geçti" dedim.  Okulun serseri çocuğu olmasaydı daha iyi de geçebilirdi. Serseri çocuktan  kastım tabikide Ateş'ten başkası değildi. Onun ismini söylemek bile Sesimde bir durgunluk olmasına sebep oluyordu.

Öğretmen sınıfa gelene kadar Didem'le dedikodumuz hız kesmeden devam etti. Kendisi aslen Antalyalıydı ama babasının işleri nedeniyle izmire gelmiş ve yaklaşık 6 yıldır İzmir'de yaşıyorlardı. Kendi özünde çok iyi ve cana yakın bir kızdı. Didem'i sevmiştim. Gerçekten çok çok iyi bir kıza benziyordu falan demeyeceğim çünkü gerçekten de çok iyi biriydi. Kalbinin güzelliği resmen yüzüne vuruyordu. Okulun ikinci gününde onun gibi iyi bir arkadaş bulduğum için ayrıca çok mutlu olmuştum.

Didem'in durduk bilmeyen soru yağmuruna tutulmuş ve hepsine tek tek cevap vermiştim. O sordu ben cevap verdim, ben sordum o cevap verdi ve böylelikle birbirimizi çok iyi tanımış olduk.

Didem ile konuşurken, siyah saçlı çocuk bağırarak "uzaylı geliyor." Dediğinde bir kaç kişi gülüştü, neden güldüklerini anlamamıştım taki uzaylı dedikleri hocayı göreme kadar. Kirpi gibi, gür ve dik dik saçları olduğu için uzaylılara benzetmişlerdi. Gerçekten de çok tuhaf bir saç stili vardı.

En fazla 28 yaşındaydı,  gözlerinde kocaman gözlükleriyle sınıfa girdi .

Geldiği gibi ayağa kalkmış olan sınıfa bakıp, oturmamız için kısa bir el hareketi yaparken beni fark etti ve sorularını ardı ardına önüme dizdi. Yavaş yavaş ona cevap verdim. Kadın yabancı bir ülkeden geldiğimi dahi sordu.
Yerime otururken uzaylı  dedikleri ama aslında adı Ufuk olan öğretmen hala sorularıyla beni rahatsız edecek gibi duruyordu ki tam o sırada sınıfın kapısı gürültüyle açıldı ve Ateş yanındaki iki kişiyle, tehlikeli bir şekilde ağır ağır sınıfa girdiler. Ilk defa Ateş elinde olmadan bana iyilik yapmış uzaylı denilen hocanın sorularından kurtarmıştı. Yüzündeki muhteşem gülüşle bana  baktı ve sabah alay eder gibi gülümserken ki kokusu burnumu doldurdu.

"Yerinize geçin" dedi uzaylı hoca , tek soru sormayıp, geç kağıdı bile almasını istemezken. Hatta sesindeki yumuşaklık o kadar şaşırtıcıydı ki, şaşırmama neden olmuştu. Acaba Ateş'ten mi korkuyordu.?
Bakışları beni bulduğunda dudaklarının kenarı alayca kıvrıldı ondan sonra sırasına geçti.

Didem onlara bakarak, "bizim sınıfın belalıları da geldiler işte," deyip Ateş'e baktı.
Ateş'i tanıyordum fakat hakkında pek fazla bir şey bilmediğim için Didem'e onların kim olduklarını sordum. "Onlar kim ki?" Diye soru yöneltim.

"Okulun serserileri işte. Özellikle Ateş çok tehlikeli biri. Onunla arkadaşlık kurmak cehennem ateşine isteyerek yürümek gibi." Didem bunları söylerken gözleriyle Ateş'i gösteriyordu. Off ama Ateş çok yakışıklıydı.

"Bak bana Ateş'e bulaşma" Didem'in sesi sert çıkmıştı.
Didem'e yandan kaçamak bir bakış attığımda onun da Ateş'in yanındaki arkadaşına baktığını gördüm.

Bende önüme dönüp ve şimdiden hiç sevmediğim hocanın dersini dinlemeye başladım.

Sıkıcı geçen dersin ardından hemen lavaboya gitmek için kapıya doğru yöneldim. Tam kapıdan çıkacakken sarışın bir kız kapıda belirip beni durdurdu.

Bana küçümser bir bakış atıp " sen okulumuza yeni gelen kız olmalısın sanırım.? " yüzünü buruşturmuş sesine de iğrenç bir tını yerleştirmişti.

Cevap vermedim tam kapıdan çıkacakken önüme geçip beni durdurdu. "Ayağını denk al! Burada benim borum öter. Kendini güzel sanıp ta popüler falan olacağını sanıyorsan şimdiden söyleyeyim yanılıyorsun güzelim."

O anda kızın orda saçını başını yolmak istedim ama daha ilk günlerden böyle bir izlenim bırakmak istemediğimden, kızı iterek, "çekil yolumdan" dedim.

Koridordan geçerken pencere kenarında Ateş ve adının Burak ve Mert olduğunu öğrendiğim şahıslarda yanındaydı. Ateş ile göz göze geldiğimde Didem'in uyarılarını dikkate alarak gözlerimi ondan çektim.
İlginç bir şekilde, bu çocuktan hem korkuyor hemde hoşlanıyordum. Bu iki farklı duygu aynı anda yaşamanın ne demek olduğunu anlatabilmek kolay değildi .

Tüm karanlık renklerin kurtarıcısı, siyah fırça darbelerinin altında yıkanan renk zerresi. Ölü bir ruhun duvarlar arasında sıkışan bedenini bile duyan tek şey. Varlığın son çığlıklarını atmamak için tutunduğu tek dal. Kimine göre kirletilmiş bir bedenin en acımasız rengi, kimine göre masum bir ruhun yumuşak dikeni, kimine göre kötü bir gecenin zifiri karanlığına sinen ruhun kırıntıları arasında yer edinen umut ışığı.

Çünkü beyaz; ona uzanan karanlığa rağmen tüm aydınlığa  el uzanan cömert renk.

Hızlı adımlarla oradan geçerken Ateş'in soğuk yüzle kaşlarını çatmış hala bana bakıyor olmasıydı. Bu kadar tatlı bir çocuktan nasıl bu denli kötü bir canavar çıkıyordu anlam veremiyordum. Ondan ne kadar iğrendiğimi gösteren bir bakış attıktan hemen sonra önlerinden geçtim.

Lavaboya geçtim elimi yıkayarak daha sakin olmam gerektiğini kendime hatırlattım.
Hemen lavabodan çıkıp sınıfa doğru ilerledim pencere kenarına baktığımda Ateşlerin orda olmadıklarını görüp derin bir nefes alarak hemen önüme dönüp sınıfa gidecektim ki Ateş'i önümde görmem ile nutkum tutuldu. Ateş önümde dikilmiş bana derince bakıyordu.
Neden bu kadar tatlı duruyordu ki ?

"Yoksa beni mi arıyordun küçük fare?" Deyip ukalaca sırıttı .
Dünya durmuştu adeta Ateş dışında her şey benim için kaybolmuştu o anda neden böyle hissettiğime dair en ufak bir fikrim bile yoktu. Sanırım korktuğum için böyle tepkiler veriyordum .

Bu hödüklüğünden dolayı kaşlarımı çatım.
"Ne alaka ya sana bakmakla" dedim güçlü bir ses tonuyla

"ayrıca benim bir adım var Hazan sadece iki hece, 5 harf söylemesi senin için de kolay " dedim.

"Ne Hazan mı? Hazan diye isim mi olur muş bence sana küçük fare ismi daha çok yakışıyor" deyip alayla güldü.

Haha komik çocuk espiri yaptı aklı sıra.

"Neden Ateş diye isim oluyor da Hazan diye isim mi olmuyor? Bir kere senin ismin çok saçma hem Mecusilik insanlar ateşe taparlar seni görseler kesinlikle sana da taparlardı." Dedim.

Ateş'in bakışları hala üzerimdeydi. Korkma Hazan. Sana ne yapabilir ki.  Kendi kendimi cesaretlendirirken Ateş konuştu, "Neycilik neycilik. .? O ne be öyle saçma sapan kelimeler kullanma bana kızım benim anladığım dilde konuş sikerim belanı ha bak.."

Ateş'in gözlerinden geçen öfke iliklerime kadar işleyip vücudundaki kanın tek bir noktada toplanmasına neden oldu.

"Mecusilik; bir dindir o dine inananlar ateşe tapan insanlardır." Deyip kahkahayla gülmeye başladım. Ondan korkuyordum ama  ne kadar başarılı olduğumu bilmeden çaktırmamaya çalışıyordum. Bunu da gülerek başarıyordum.

Bana karşı bir kaç adım atıp tam karşımda belirdiğinde korkudan yutkunup bir iki adım geriye doğru gittim. Eğilip kulağıma doğru " Ne güzel işte kızım herkes tapıyor, işte. Sende bana tapsan iyi edersin senin iyiliğin için diyorum bak yoksa neler olacağını az çok tahmin edebilmişsindir." Deyip tekrar doğruldu. Ateş'in gözlerine tam derinlerine daldım. O da gözlerini hafifçe kısmış ve bana bakıyordu.

"İşte sorun da beni herkesle bir gibi görmen ama ben herkes değilim. Anladın mı? Ben Hazan Bannister 'im" demem ile etraftakilerin gözü bizi buldu sesim çok mu yüksek çıkmıştı acaba .?

Ateş söylediklerimden sonra alaycı bir şekilde kahkaha attı.
"Küçük fare yürek yemiş olmalı duydunuz mu millet biri bana kafa tutuyor bana kafa tutanların sonu ne oldu biri anlatsın küçük fareye" dedi ve bana alaycı bir bakış attıktan sonra arkasını dönüp gitti.
Arkasından dengesiz, pezevenk diye bağırdım.

Hemen oradan uzaklaşıp sınıfa
gittim ama Ateş yoktu zaten iki ders işledikten sonra da dersimiz bitmişti.

Continue Reading

You'll Also Like

105K 5.3K 151
Çok sevdiğim bir hikayeden esinlenerek oluşturdum. Umarım güzel olur
1.5M 80.2K 46
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
2M 126K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
41.4K 2.5K 11
Hiç arkadaşınız bir suç işledi ve bedelini de siz ödediniz mi? Daha önce ödenen bedellerden farklı bir bedel bu.. Futbolcu arkadaşının gezmeye geldi...