White Rabbit |vmin&yoonkook|...

By notthatbad

133K 13.3K 4.7K

Nasıl kazanılacağını öğrenmek için kaybetmek zorundasın. More

White Rabbit
-Giriş-
1| Geçmiş Olsun Öpücüğü ve Ağlayan Hayaller
2| Birilerinin Elinde Oyuncak Olan İki Hayat
4| Geleceği Görüyorum ve Gelecek Çirkin
5| En Dipte
6| Gerçek Kim
7| Kazanmak Mı Kaybetmek Mi?
8| Eğer Seçme Hakkım Olsaydı...
9| Hiç Var Olmamışım Gibi
10| Özür Mü Teşekkür Mü?
11| Pişman Mıyım? Yoo, Hiç de Bile
12| Daha Ne Yapayım?
13| Beni Bırakma
14| Yaram İçeride
15| Mavi ve Beyaz
16| Siktir, Jeon
17| Kayıp... Kalpsiz?
18| Birlikte
19| Sen Bir Ölüsün
20| Defalarca Kez
21| Ölüm Kokusu
22| Ağlak Velet
23| Beni Hasta Eden, Nefes Aldıran İlacın Ta Kendisi, Nasıl Bırakayı(m) Seni?
24| Kaçış'a İlk Adım
25| Daha Suçlu, Daha Zayıf
26| Düştüğünde Kurtarıl(m)aya İhtiyacın Var
27| Kaçış'a Bir Adım Kala
28| Kaçış

3| Ölmeden Önce Yapılacaklar

5.2K 500 206
By notthatbad

Muse-Showbiz

Sağlıklı kararlar verdiğini ve doğru seçimler yaptığını söyleyemezdi. Bunun bir kanıtı da Park Jimin'di ne de olsa. Her şey bir yana, belki de yaşaması gereken hayatın içinde değildi, iyi şeyler yaptığını sanmıyordu. Yine de, bunların içinde olmaktan pişman değildi. Kendi kararlarının sonuçlarına katlanıyordu, kendi kararlarına güvenmeyecekse nasıl yaşayacaktı?

Şimdi yirmi yedisindeydi, pişman olacak veya sızlanacak yaşı çoktan geçmişti. Her zaman bir diğer ihtimali düşünmekten ve merak etmekten geri kalmıyordu ama geri dönüşü yoktu girdiği yolun. Merakını dindiremeyeceğini biliyordu.

Şaka kısmını geçerse, hiçbir zaman Jimin'in olmadığı bir hayatı düşünmemişti. Hayatta kalabildiyse veya kalmayı istediyse, bunların hepsi Jimin sayesindeydi. Onu tanımış olmaktan pişmanlık duymuyordu, onun, hayatındaki tek varlık olmasından rahatsız değildi.

"Uykum kaçtı sanırım. Ne uykuyu getirir biliyor musun? Orgazm olmak."

Ya da rahatsızdı? Bir miktar.

Elindeki anahtarı montun cebine koydu ve girdikleri kapıyı gelişigüzel kapattı. Kilitlemek gibi bir alışkanlığı yoktu. Geniş salonda ilerlerken mutfak tarafına döndü, susamıştı fazlasıyla ve uyumadan önce midesini doldurmak istiyordu. Yemek yemeye vakitleri kalmamıştı.

"Mastürbasyon yap. Bu hataya yıllar sonra tekrar düşerim mi sandın?" dedi kendini koltuğa atan Jimin'e. Geçmişte bir iki şey yaşamışlardı ama bu 'şey' o ikisi arasında asla yürümezdi. Bir sevgili olarak ilerleyemeyeceklerine konuşarak karar vermişlerdi. Yoongi'nin, Jimin'i bu tip bir şey yüzünden kaybetmeye niyeti yoktu.

"Sadece şaka yapmıştım," dedi Jimin. "Ama yine de ölmeden önce düşünebilir-"

"Ölmeyeceğiz, bir şeyler düşünüyorum ben." Dolapta yiyecek hiçbir şey bulamayınca kapağı sinirle kapattı ve tezgahın önünde duran küçük, kare şeklindeki masaya oturdu. Yakın zamanda alışveriş yapmaları gerekiyordu, buzdolabında örümcek ağları gördüğüne emindi. Jimin de koltuktan kalktı ve masaya, onun karşısına geçti.

"İki seçenek var, basit," dedi Yoongi. Seçim yapmaktan nefret ediyordu. "Ya her zamanki gibi yarışır ve kazanırız ya da kaybeder ve parayı alırız."

"Haejin kazanırsak borcumuzu silecek," dedi Jimin. "Ama bize zarar vermeyeceği konusunda söz vermedi." Jimin dirseklerini masaya yasladı ve başını da ellerine yerleştirdi. Gözleri kapanıyordu.

"Evet, ona güvenemeyeceğimiz bir gerçek. Diğer türlü..."

"Kim Seokjin. Onu daha önce hiç duymadım. Ona nasıl güveneceğiz ki?"

Yoongi suyundan bir yudum aldı ve bardağı ses çıkaracak şekilde masaya koydu. Gözleri masanın üzerindeki çiziklerdeydi. "Güvenemeyiz," dedi. "Onu tanımıyoruz. Her türlü Haejin'den daha iyi bir seçenek ama bu kadar önemli bir şeyi kaybedersek Haejin bizi kesinlikle yaşatmaz."

Jimin derin bir nefes aldı. Karışıklıklardan veya problemlerden nefret ederdi. Basit düşünür ve basit yaşardı, canının istediğini yapardı.

"Takımın beyni sensin," dedi. "Ne istiyorsan onu yap. Şu an sadece uyumak istiyorum."

Jimin masadan kalkarken, Yoongi yüzünde silik bir gülümsemeyle masada yazanları okuyordu. Ne zaman önemli bir şey olsa veya sıkılsalar oraya bir şeyler karalarlardı. Jimin not kağıtlarını ve kalemlerini her zaman kaybettiğinden Yoongi görsün diye karalardı bir şeyler. Neredeyse hiç yer kalmamıştı.

Gelirken yumurta al, yazıyordu mesela. Evden birbirlerinden ayrı çıkacaklarsa mutlaka orayı kontrol eder ve yeni bir şeyler var mı diye bakarlardı.

Canım dondurma istiyor.

Yirmi dördüncü doğum günün kutlu olsun, hyung. Bir diğer yirmi dört yıl daha peşindeyim.

Yoongi'nin gülümsemesi genişledi.

*

Düzensiz uykularından dolayı sabaha karşı üçte uyandığında, daha fazla uyuyamayacağı için dışarıya çıkmaya karar vermişti. Ne yapacağını bilmiyordu, tek başına içebilir veya tek başına dolanabilirdi ama her biri, evde geçireceği tek bir saniyeden daha iyi hissettirecekti.

Bahçenin büyük kapısı değiştirilmiş gece bekçisi tarafından açıldı, arabasıyla birlikte yola çıktığında orada bulunmaması gereken bir şeyi gördü. Jungkook'un arabası. Arabayı yola öylesine bırakıp indi, diğer arabanın plakası sökülmüştü ve arka camı yoktu. Yine de araba buradaydı. Sileceklerinin biri altına sıkıştırılmış bir notla birlikte.

Üzgünüm, söz verdiğim günden bir gün geciktim ama tahmin edersin ki beni meşgul eden bir şeyler vardı ;) Her neyse, ara beni bebeğim.

-Fazla seksi hırsızdan

Gözlerini devirdikten sonra kağıdı katlayıp cebine koydu. Aramasını istiyorsa öyle yapacaktı, saatin kaç olduğunu önemsemedi. Telefonuna kaydettiği numarayı buldu ve onu aradı. Açılana kadar birkaç kez aramıştı tekrar tekrar.

"Gecenin bir köründe beni arayanlara çalışmıyorum." Hattın diğer ucundan gelen uykulu ve huysuz sese karşın gözlerini devirdi. Jimin, oldukça sinir bozucu bir adamdı.

"Benim, Taehyung."

"Ben Taehyung diye birini tanımıyorum. Unutamadığın gecemizde adını söylemeyi akıl edememiş olmalısın." Jimin'in sesi daha net gelmeye başlamıştı. "Ama sırf sesinden kesinlikle seksi olduğunu söyleyebilirim." Evet, ayılmıştı.

"Arabasını çaldığın," dedi Taehyung kısaca.

"Ah, sevgilim! Neden daha önce söylemedin? Seksilik konusunda daha önce hiç bu kadar haklı olmamıştım."

Taehyung derin bir nefes aldıktan sonra arabasına bindi tekrar, gece hava daha soğuktu. Isıtıcı arabanın içini sıcak tutmuştu, arkasına yaslandı ve gözlerini kapattı.

"Sana bir adres versem oraya gelebilir misin?"

"Saat... Dur bir bakayım-Saat sabaha karşı dört, Taehyung. Sıcacık yatağımda, uykunun kollarındayım."

Taehyung reddedildiğinde kaşlarını çattı, Jimin her şeyi kabul edecekmiş gibi görünmüştü o ana kadar gözünde. Fazlasıyla sarkıntılık yaptığından, gelmeyeceğini hiç düşünmemişti.

"Ama belki sen gelirsin ve uykunun kollarından senin kollarına atlarım?" Jimin fikir değiştirmiş olmalı ki, böyle bir teklifte bulundu.

Taehyung gözlerini devirdi, bu kaçıncı olmuştu, sayamamıştı bile. "Bilgin olsun diye söylüyorum, sevgilim var. Ama yine de konum at, senden almam gereken bilgiler var."

"Olsun sevgilim, duygusal bir şey yaşamak tarzım değil zaten. Sen gel, biz düşünürüz."

*

Taehyung gri ve çok katlı binanın karşısında dikilirken bu binanın yaşamak için uygun olup olmadığını düşünüyordu. Depreme dayanıklı olmadığından emindi, sağlıksız görünüyordu bir de. Boyası olmayan bir binaydı ve pencerelerin çoğu yoktu. Çoktan yıkılması gerekiyormuş gibi görünüyordu.

Zemin katta bulunan daireler terk edilmişti, kapıları bile yoktu. Asansör, türünün ilk örneklerinden olmalıydı, hala çalışıyor olması mucizeydi. Bunu yaptığı için kötü hissetse de asansöre bindi, buraya kadar gelmişken geri dönemezdi.

Burası hiç Jimin'lik bir yer değildi. Tamam, onu tanımıyor olabilirdi ama en azından onun rengini bilirdi. Gri veya siyah değildi, tek bir renk değildi Jimin ve bu bina tam olarak karanlıktı.

Kapıyı çaldı.

"Bu kadar çabuk geleceğini düşünmemiştim açıkçası." Kapıyı açan Jimin mırıldandı. Gözleri kısıktı hala, saçları dağınıktı ve üzerinde kocaman bir tişörtle eşofman vardı. Tişörtün ön taradı eşofmanın lastiğine takılmıştı ve yukarıdaydı. Bir hırsıza veya katile benzemiyordu.

"Üzgünüm," dedi Taehyung. "Uykunu böldüğüm için kusura bakma."

Jimin başını sallayıp gülümseyerek kenara çekildiğinde, Taehyung çekingen bir şekilde içeri doğru adımını attı.

İçerisi, dışarı gibi dökülmüyordu. Tavanı yüksekti, çok geniş bir oda vardı. Salon ve mutfak birlikteydi. Pek fazla eşya yoktu, iki koltuk ve bir televizyon vardı, küçük bir masa, iki sandalye... arka taraflarda bir kapı vardı ve koltukların hemen arkasında da siyah, metal bir merdiven. Odadaki asma kata çıkıyordu.

"Kahve yapacağım," dedi Jimin masayı gösterirken. "Uygun mu?"

"Olur."

Taehyung kollarını masanın üzerine koydu ve parmaklarıyla gergince ritim tutmaya başladı pürüzlü yüzey üzerinde. Kendini güvende hissetmiyordu, sakin olması gerekiyordu.

"Senden istediğim şey sadece biraz bilgi. Başka bir amacım yok, o yüzden iş birliği yaparsan sevinirim."

Jimin çok geçmeden dumanı tüten, mat turuncu bir kupayı Taehyung'un önüne koydu ve onun karşısına oturdu. Hala gözleri kısıktı ama artık o gevşek sırıtış yoktu yüzünde.

"Jungkook hakkında bilgi almak istiyorsun. Benim gibi bir pislik olduğunu öğrenmek için can atıyorsun."

Taehyung gözlerini kupadan kaldırdı ve ona baktı. Jimin, şu ana kadar tanıştığı insanlardan tamamen farklıydı. Farklı bir aurası ve kişiliği vardı. İlgi çekici ama aynı zamanda da sinir bozucuydu. Taehyung belki fazla dengesiz bir karakter olabilirdi ama o da dünyanın en normal insanı değildi.

"Yanılıyor muyum?" diye ısrar etti Jimin.

"Bir pislik olduğunu söylemedim."

"Henüz dile getirmedin sadece. Ama, önemli değil, değil mi? Bir anlaşma yaptık." Jimin omuz silkti. Aptal bir züppenin onun hakkında ne düşündüğünü önemsediğinden değildi ama söylemeden edememişti.

"Bak," dedi ve derin bir nefes aldı Taehyung. "Öyle bir şeyi söylemedim ama takdir edersin ki, Jungkook'un arabasını çalarken tanıştık. Hırsızlığın dünyadaki en masum şey olmadığı kesin, o yüzden alınganlık etmesen yerinde olur. Şu an seninle aynı masada oturuyor olmamızın tek nedeni de bu zaten."

Jimin, kupasını dudaklarına yaklaştırdı. Sıcak kahve boğazını yakarak ilerlerken sadece vereceği cevabı düşünüyordu. Her zaman yapmak istediğini yapardı, şimdi ne istiyordu?

"Değişim öğrencisi. Clark, Tony. Lisedeyken onunla takılırdı, yarışçı. Jungkook yarışmazdı."

Anlatmaya başladığında, devamını getirip getirmeyeceğini bilmiyordu.

"Jungkook liseyi bitirince yurtdışına gitti çünkü Tony ondan bir yıl önce gitmişti. Onunla olmak için Amerika 'da okuyacaktı. Gerçi o zamanlar aramız pek iyi olmadığından ne olduğunu bilmiyorum."

Sadece temel şeyleri anlatıyordu.

"Ona her ne olduğunu düşünüyorsan, bu, Tony ile alakalı."

Taehyung sessizce iç çekti. Jimin neredeyse hiç ayrıntılı bilgi vermemişti. İstediği bilginin ta kendisiydi, ona giden yol değil.

"Tony ile ne kadar yakındı?"

"Jungkook'un sevgilisiydi."

Taehyung'un gözleri ağzıyla orantılı bir şekilde açılırken, bunu beklemediğini düşündü. Kesinlikle Jungkook hakkında hiçbir kişisel bilgiye sahip değildi. Bu, Jungkook'u bitirmeye yeter miydi bilmiyordu ama iyi bir başlangıç yaptığını düşündü.

"Ona çok zarar verecek misin? Ağabeyisin sonuçta..."Jimin sessizce mırıldandı. Bazı şeylerin tekrarlanmasını istemiyordu.

"Bu seni neden ilgilendirsin ki?"

"Bak, güzel çocuk. Muhtemelen iki hafta ömrüm kaldı ve ben diğer tarafa oldukça net bir şekilde inanıyorum. Yaptıklarım bunu göstermiyor olabilir ama tanrıyla aramda mesafeli bir ilişki var. Pazar günü kiliseye bile gidiyorum. Tamam, her Pazar değil ama arada aklıma geliyor. Her neyse, ölmeden önce yaptığın son şeylerden birinin, onun hayatını mahvetmek olmasını istemem."

Jimin gülümsedi.

"Ve ölmeden önce istediğim son şeyler arasında sen de varsın."

*

Yarıştan önce arazi keşfi yapmayı ve arabayı denemeyi istemişti. Park Jimin ona co-pilot'luk yapmalıydı ama o ne yazık ki uykusundan ödün verememişti. Toprak yol üzerinde hazır bulunuyordu araba, Haejin'e daha önce bunu söylemişti ve kabul etmişti. Arabanın hazırlanmasını istemişti. Demek ki yarış bitene kadar iyi davranacaktı onlara.

Arabaya bindi, motoru çalıştırdı ve gelen gürültülü sesi dinledi. En başta artık emekliye ayrılması gerektiğini düşünse de, bu sesten hala hoşlanıyordu. Pedalları kontrol ettikten sonra emniyet kemerini taktı yavaşça. Tam olarak arabayı hareket ettireceği sırada yolcu koltuğunun kapısı açıldı ve kot pantolonu, ince kazağı ile soğuk havaya meydan okuyan Jungkook, kesinlikle izin almadan koltuğa oturdu.

"Bugün, co-pilot'un olacağım."

Continue Reading

You'll Also Like

220K 21.8K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
391K 36K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
475K 54.8K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
29.1K 2.7K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !