YARIM KALAN (KUMA)

By heryersiyaholsa

187K 7.3K 1.3K

Belki bir kaçış belki bir vazgeçiş her şeyi Mirhan'ın sevgisi belirleyecekti ben o güne kadar sabredecektim s... More

birinci bölüm
ikinci bölüm
üçüncü bölüm
Botan ve Zeynep
dördüncü bölüm
beşinci bölüm
kesit
BİTİŞ B&Z
altıncı bölüm
yedinci bölüm
sekizinci bölüm
YENİ BÖLÜM DEĞİL
dokuzuncu bölüm
onuncu bölüm
on birinci bölüm
Evin&Serhat
on üçüncü bölüm
ön dördüncü bölüm
on altıncı bölüm
on yedinci bölüm
on sekizinci bölüm
on dokuzuncu bölüm
İhanet
yirmi birinci bölüm
yirmi ikinci bölüm
yirmi üçüncü bölüm
yeni hikaye&silinecek

on beşinci bölüm

5K 272 63
By heryersiyaholsa

Evin'i, kafa dinlemek için sığındığı tek yere getirdi Sergen, Evin'i düşünmek için kaçtığı tek yere, her bir odada ona ait düşünceler vardı bu evde, her bir santiminde bir tek onu düşünmüştü.

Peki zor kullanmak yetecek miydi Evin'in onu sevmesine? Cevabını biliyordu aslında Sergen, Evin'in gönlünde biri olduğundan haberdardı kim olduğunu bilmesede, biliyordu işte ama vazgeçemiyordu, vazgeçmek için çabalamamıştı da gerçi... Hayatını tehlikeye attığının farkındaydı, ama bu da gram umrunda değildi. Sevdiği kadınla beş dakika daha fazla geçirecekse her şeye katlanabilirdi, herkesi karşısına alabilirdi.

"Seni hep burada hayal ettim ben." dedi sevdiği kadın salonun ortasında kıpkırmızı gözleriyle onu izlerken.

"Seni hep buraya yakıştırdım." dediğinde Evin çaresizdi ne demesi gerektiğini, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Aşk öyle bir şey değildi ki sırf siz istiyorsunuz diye birini sevemezdiniz, sırf o sizi istiyor diye sizde onu isteyemezdiniz. Sergen'in onu gerçekten sevdiğinin farkındaydı Evin ama bunun bir yararı yoktu onun ruhuna çoktan dokunulmuştu, kalbi çoktan başkasına ait olmuştu.

"Bana bu yaptığını unutmayacağım." dedi Evin, ona karşı yumuşak olmaktan korkarken.

"Ben seni sevmekten başka sana ne yaptım ki Evin? Söyle ben sana ne kötülük ettim de bana bu öfken, gözlerindeki bu nefret." dedi Sergen çaresizce. Evin ben senden nefret etmiyorum demek istedi, sana bir kinim yok, sen bana bir şey yapmadın demek... ama hiçbirini söyleyemedi bir türlü gardını indiremiyordu ona karşı çünkü kalbi izin vermiyordu, Serhat'a ihanet edecek gibi hissediyordu onunla her konuştuğunda, Serhat ona ihanet etmemiş bir başkasının değilmiş gibi...

Sergen, Evin'in cevap vermediği her dakika daha derine batıyordu.

"Ben sana bir şey yapmadım ki." dedi ellerini iki yana açarken. Karşılıksız aşk acı çekmekten başka bir şey değildi, tek taraflı sevgi kendine acı çektirmekten zevk almak dışında başka bir işe yaramıyordu.

"Beni buraya zorla getiren sen değil misin Sergen? Daha ne yapacaksın?" dedi Evin, ablasının ve kardeşinin hali gözünün önüne geldiğinde delirecek gibi oluyordu. Onları böyle üzmeye hakkı yoktu kimsenin, sonra bir an aklına Serhat geldi acaba onunda haberi olmuş muydu? Onun için endişelenmiş miydi?

"Niye anlamıyorsun, seni seviyorum ben Evin, sana deli gibi aşığım. Sadece sev beni istedim ben, güzellikle çıktım karşına anlattım dinlemedin, başka çarem yoktu senden ayrı geçirdiğim her dakika delirirken, sonuçlarını düşünmedim, umrumda da değil." her kelimesinde Evin'e daha çok yaklaşmıştı Evin ise geri çekilmemişti, içinden çekilmek gelsede korkuyordu sinirlenmesinden.

Şimdi ayakları birbirine değecek kadar yakındılar, Sergen elini kaldırdığında Evin'in yüzüne dokundu öyle yumuşaktı ki, bütün tüylerinin havaya kalktığını hissetti. Bu his çok farklıydı. Evin ise korkuyla yumdu gözlerini, aynı zamanda bir iki damla da gözlerinden çıkıp dudaklarına ulaşmıştı bile. Nefret etmişti bu histen.

"Şimdi buradasın işte, tam yanımda." dedi Evin'in yüzünün her santiminde gezdirirken gözlerini, Evin sesini çıkarmayacaktı.

Sergen gülümseyerek geri çekildi, koltuğa otururken hala karşısında bütün güzelliğiyle duran kıza baktı.

Eski halinden eser kalmamış biraz önce karşısında acı çeken adam yok olup gitmişti. Evin kendisine dokunmasına izin verdiği için içten içe kendine kızarken, ayakta durmaktan yorulmuştu.

"Ablamı aramak istiyorum." dedi duvarın dibindeki koltuğa otururken, Sergen ise hala gözünü kırpmadan onu izliyordu.

"Arayamazsın."

"Ne demek arayamam? Ararım, aramak istiyorum." dedi sinirle konuşurken, bu haline gülen Sergen sinirliyken onu daha çok beğendiğinin farkındaydı.

"Şimdi olmaz, belki sonra." Evin bu cümleyle beraber şansı olmadığını anladığında kollarını birbirine bağlayıp yüzünü düşürerek geriye yaslandı. Sergen her bir hareketinden, her bir mimiğinden etkilenmekten kendini alıkoyamıyordu.

"Üst kattaki oda senin için, her şey var eğer yorgunsan uyuyabilirsin." Evin'in gram uykusu yoktu bu adama güvenmiyordu ve karnı açtı ama açlıktan bayılsada o havadaki burnunu indirmeye niyeti yoktu.

"Uykum yok." dedi Evin, Sergen bu duruma içten içe sevinmişti çünkü onun yüzünü bir dakika fazla görmek, ondan uzakta otursa da bir metre öteden havaya yayılan bütün evi saran mis kokusunu duymak Sergen'in bütün sinirini, stresini alıp götürüyordu.

"Aç mısın?" Bu soruyu en başında sorması gerekiyordu çünkü hava kararmış gece olmuştu. Tam o sırada Evin kafasını iki yana sallarken karnından gelen sesler ben açım diye adeta bağırmıştı. Evin utandığını belli etmemeye çalışarak kafasını diğer tarafa çevirirken Sergen de gülmekten kendini alıkoyamamıştı Evin bunu gördüğünde kucağındaki yastığı Sergen'e fırlatmıştı.

"Ne gülüyorsun be! Kahvaltı bile yapmadım ben." dedi bu kelimelerin hepsini dakikaya yaymak yerine bir saniyede söylemiş Sergen zar zor anlamıştı. Evin sinirlenince hep hızlı konuşurdu Serhat biliyordu, Sergen ise bunu yeni öğreniyordu.

Sergen gülümsemesini gizlemeye çalışarak ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı.

"Tamam, tamam bir şey demedim. Bende acıktım hem. Ne yemek istersin?" Evin fazla samimi olduklarını düşünüp ağzını açmazken, omuzlarını silkti. Şu an ne olsa yiyebilirdi, böyle bir soru sormasına gerek yoktu.

"Tamam ben bir şeyler hazırlayacağım." dedi Sergen yerinden kalkarken, dolaptaki her şeyi çıkarmıştı ama ne yapabileceğini bilmiyordu onun için tost yapmakta buldu çözümü.

Sergen mutluydu hatta Evin'i sevdiği günden beri ilk mutluluğuydu bu, Evin'le bu kadar konuşmak yan yana oturmak içine umut tohumlarını serpmişti. Belki demekten kendini alıkoyamıyordu. Belki aklındakini unutturan ben olacağım diye düşündü, bu onun için zordu aslında hayatında hiç böyle bir cümle kurmamıştı, bugüne kadar bir kıza bağlanacağınıda hiç düşünmemişti onun kızlara olan tek ilgisi bir yatakta başlayıp bir yatakta bitiyordu ama Evin'i gördüğü ilk an hayatının değişeceğini o da tahmin etmişti.

Evin onun düzensiz hayatına düzen getirmemişti, aksine başlarda Sergen Evin'e olan aşkını kabullenmek istemezken daha çok dağıtmıştı hayatını, hırsını artık kadınlardan alıyor, her an patlamaya hazır bir bomba gibi geziyordu ortada, sonra anladı ki bunların hepsi anlamsız, hayatını değiştirmesede her gece başka bir kadınla değildi, artık günlük yaptığı şeyler haftalık haftalık yaptığı şeyler aylık olmuştu.

Artık hayatına aldığı kadınlardan dahi bir zevk alamıyordu çünkü onlara her baktığında Evin'i görüyordu.

"Yakıyorsun." dedi Evin tezgahta tost makinesinin önünden onu iterken, Sergen savunmasız yakalanıp iki adım oynarken ne ara daldığını dahi bilmiyordu, işte Evin bunların hepsinin sebebi sensin demek istesede yapmamıştı, ilk günden onu korkutup kaçırmak istemiyordu.

Tost makinesinin fişini çekip, tezgahtaki yan yana duran iki tabağa tostları koyarken kendi tostunu alıp masaya oturmuştu Evin, aklından Serhat'ı çıkarmak için verdiği mücadeleler sonuçsuz kalıyordu o da bunu hırçın kılıyordu.

Sergen de tostunu alıp elindeki portakal suyunu Evin'in önüne koyarken kendi yerine oturdu. Hayalleride hep bu yöndeydi tam bu masada karşılıklı kahvaltılar, akşam yemekleri... Bu mutfağı dolduran gülüşleri hep hayallerindeydi. Yüzüne yayılan gülümsemeyi anında silerken tostundan bir ısırık aldı.

"Ne zaman bırakacasın beni?" dedi Evin, bu evde kalmak istemiyordu artık.

"Nereden çıktı bu?" dedi Sergen çattığı kaşlarıyla.

"Ne demek nereden çıktı? Tatile gelmişiz gibi konuşma Sergen, buraya zorla getirdin beni evime gitmek istiyorum artık, ablamın ne halde olduğunu bile bilmiyorum Berivan kim bilir nasıl korkmuştur ama tabii bunlar senin için önemli değil ki." dedi sonlara doğru yükselen sesiyle.

"Evin.." cümlesini bitirmesine fırsat vermedi Evin.

"Ne Evin? Ne var? Hiç düşünmüyorsunuz siz dimi? Kendi istediklerinizi yaparken karşınızdaki ne ister diye hiç düşünmüyorsunuz? Benim ablam hamile Sergen, sonunda yavrusuna kavuşacak senin köpeklerin onu yerde sürüklerken bunu hiç düşündü mü? Sen ailemin ne kadar üzüleceğini düşündün mü beni buraya getirirken? Bence cevap hayır. Aşk diye bir şeyin peşine düşüyorsunuz ve etrafınızdaki o seviyorum dediğiniz insanı dahi hiç düşünmeden üzüyorsunuz. İstediğin her şeye sahip olamazsın sen, istediğin her şey senin olamaz duydun mu beni?" boğazları yırtılırcasına bağırıyordu Evin, içinde tuttukları artık onu boğmaya başlamıştı, tek Sergen'e değildi bu öfkesi hala onu kurtarmaya gelmemiş olan Serhataydı da.

"Haklısın."

"Ne?"

"Haklısın işte, düşünmedim o ne der bu ne der Evin ister mi ailesi üzülür mü diye hiç düşünmedim, neden tek ben üzülüyorum diye düşündüm ama ne yalan söyleyeyim, senin bana hiçbir şey hissetmediğini maalesef ki biliyorum Evin! Ama elimde değil kalbinin bir başkası için çarptığını bile bile şuraya söz geçiremiyorum." dedi sol tarafına sert bir şekilde vururken Sergen.

"Benim tek istediğim bizim mutlu olmamızdı, bizim yan yana olmamızdı." dedi kollarını iki yana açarken. Evin onun bu halini kalbi parçalanarak izledi aşk buydu işte, şimdi Serhat karşısında olsa her şeyi tek tek kusardı Evin, bana neden bunu yaptın diye dikilirdi karşısına ama onun şu an Derya'nın yanında olduğundan adı gibi emindi, Sergen'e kendini borçlu hissetmekten alıkoyamıyordu kendini ve aynı zamanda aklında ki tek görüntü Serhat'ın kollarının arasında ki Deryaydı. İkisinin yan yana diz dize olduğunu düşündü, bu düşüncenin saçmalığının farkında olsada öyleydi işte.

Gözlerinden akan yaşları silmeye gerek duymadı Evin, iki kolunu ona sararken bundan sonra pişman olacağını bilerek yapmıştı. Şimdi mutlu olmasını istemişti, bu kadar acımasız olmak istememişti. Ve aynı zamanda Serhat'tan intikamını o bilmesede almak istemişti. Sergen'in ise dünyası durmuştu, öfkesi anında yatışırken ilk defa böyle heyecanlandığını hissetmişti. Kokusunu ilk defa bu kadar yakından duymuştu mis gibiydi imkanı olsa saatlerce, günlerce koklayabilirdi onu, hiç beklemeden iki kolunu ona sararken incecik belinin kolları arasında kayboluşunu izledi. Böyle aylarca durabilirdi Sergen, ama yapamazdı Evin kendini geriye çekerken Sergen de mecbur kendini geriye çekmişti.

Evin ise hiçbir şey hissetmemişti, yoldan geçen birine sarılmak gibiydi onun için... Serhat'a sarıldığı günler gelmişti aklına Sergen ona sarılınca, Serhat'ın kolları arasında kayboluşu, mis kokusunu getirmişti aklına.

"Gitmek istiyorum tamam mı? Sadece gitmek istiyorum. Bu olay birilerine zarar gelmeden kapansın istiyorum. Her şeyi zamana bırakmak zorundayız Sergen, ne olur sende beni bırak." dedi Evin, Sergen onun bu haline şaşırmıştı karşısında ilk defa güçsüz görüyordu Evin'i o da bırakmaya karar verdi, her şeyi zamana yaymaya.

"Tamam." dedi kabullenmişlikle Sergen, başka şansı yoktu çünkü.

Şu alttaki yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmazsanız çok sevinirim, sizi seviyorum ve iyi okumalar 💜✨

Continue Reading

You'll Also Like

25.6M 909K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
234K 14.6K 27
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
7.3M 420K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
2M 121K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.