ORTA ŞEKERLİ

Asosyal_Kitapkurdu

3.6M 248K 25.7K

[Aşkın Tatları Serisi - 1] Bir lezzet düşünün. Biraz yaramaz, boyuyla romantikliği doğru orantıda, yaptığ... Еще

1. BÖLÜM "Süt, Bücür ve Hödük"
2. BÖLÜM "İstenmeyen Ot"
3. BÖLÜM "Turp Beyinli ile Yer Elması"
4. BÖLÜM "Tanısan Seversin"
5. BÖLÜM "Bücür Cadının Özel Şoförü"
6. BÖLÜM "Depresyon Meselesi"
7. BÖLÜM "Gözlerinde Kuşlar Uçan Kız"
8. BÖLÜM "İyi Şeyler"
9. BÖLÜM "Cem Vakası"
10. BÖLÜM "Süper Kahraman"
11. BÖLÜM "Sıcak Yenen İntikam"
12. BÖLÜM "Huysuz ve Tatlı Kadın" (1. Kısım)
12. BÖLÜM "Huysuz ve Tatlı Kadın" (2. Kısım)
13. BÖLÜM "Kısa Boy, Uzun Dil"
14. BÖLÜM "Bir Tuhaf His"
15. BÖLÜM "Kobra Takibi"
16. BÖLÜM "Kıskanmak Aşkın Kanunu"
17. BÖLÜM "Sevdiğim Kız Bana Abi Deyince"
18. BÖLÜM "Narin Papatyanın Sığınağı"
19. BÖLÜM "Tatlı İşkence"
20. BÖLÜM "Havadaki Güzel Koku"
21. BÖLÜM "Pamuk Prenses"
22. BÖLÜM "Bir Çuval İncir"
23. BÖLÜM "Narin'in Anahtarı"
24. BÖLÜM "Ve Nihayet"
25. BÖLÜM "Dost Tavsiyesi"
26. BÖLÜM "Aşk ve Gurur"
27. BÖLÜM "Doğru Seçenek"
28. BÖLÜM "Her Şey Karşılıklı!"
29. BÖLÜM "Sabrın Sonu Selamet"
30. BÖLÜM "İki Erkek Arasında"
31. BÖLÜM "Kuruntu Silsilesi" (1. Kısım)
31. BÖLÜM "Kuruntu Silsilesi" (2. Kısım)
32. BÖLÜM "Bir Rüya Gibi"
33. BÖLÜM "Yeni Bir Narin, Yeni Bir İhtiyaç"
34. BÖLÜM "Çifte Kumrular" (1. Kısım)
34. BÖLÜM "Çifte Kumrular" (2. Kısım)
35. BÖLÜM "Kaynanayı Ne Yapmalı?" (1. Kısım)
35. BÖLÜM "Kaynanayı Ne Yapmalı?" (2. Kısım)
36. BÖLÜM "Bir Küçük Eski Sevgili Meselesi" (1. Kısım)
36. BÖLÜM "Bir Küçük Eski Sevgili Meselesi" (2. Kısım)
37. BÖLÜM "Zayıf Nokta"
38. BÖLÜM "Büyük Bulaşma"
39. BÖLÜM "Aç, Muhtaç, Yarım"
40. BÖLÜM "Kabul Görme Telaşı" (1. Kısım)
40. BÖLÜM "Kabul Görme Telaşı" (2. Kısım)
41. BÖLÜM "Üçüncü Dünya Savaşı"
42. BÖLÜM "Tuzlu Kahve" (1. Kısım)
Dertleşme Seansı
42. BÖLÜM "Tuzlu Kahve" (2. Kısım)
42. BÖLÜM "Tuzlu Kahve" (3. Kısım)
43. BÖLÜM "Her Şey Güzel Olacak"
44. BÖLÜM "Biz"
45. BÖLÜM "Mutlu Sonsuz"
46. BÖLÜM "Gelecek" (Final)
TEŞEKKÜR
1. ÖZEL BÖLÜM "Acı Tatlı"
2. ÖZEL BÖLÜM "Tatlı Cadı, Tatlı Dil ve Tatlı Aşk"
3. ÖZEL BÖLÜM "Neşeli Günler"
4. ÖZEL BÖLÜM "En Güzel Ses"
5. ÖZEL BÖLÜM "Hamilelik Mesaisinin İlk Günü"
6. ÖZEL BÖLÜM "Huzur Kuşatması"
AÇIKLAMA
Orta Şekerli 2 Milyon!
BURÇİN VE OZAN'IN HİKAYESİ TATLI TELVE BAŞLADI!

7. ÖZEL BÖLÜM "Hayatımızın Rutini"

33.1K 2.1K 224
Asosyal_Kitapkurdu

Gerçekten, uzuuuun bir zaman sonra yeniden bölüm paylaşmanın mutluluğu ile hepinize merhaba! Bu süreçte beni sabırla beklediğiniz ve şu anda bunu okuyor olduğunuz için çok teşekkür ederim. Ve bu kadar beklettiğim için özür dilerim. Umuyorum ki artık bu tıkanıklık olayı bitti, artık yine birlikteyiz. ♥ 

Artık her zaman yeni bölümün ne zaman geleceğini Wattpad duvarımda yazacağım, siz de beklediğinizi ifade ettiğinizde gerçekten yazmak zorunda hissediyorum ve yazabiliyorum. Bir kere başına geçince de yazıyorum. :) 

Bir de... 

Ben bir Kore dizisine hayran kurgu yazacağım, Lookout için. Tanıtım kısmını paylaştım bile. Acaba bu ilk denememde benimle olur musunuz?

Sevgiler! 

İyi okumalar! :) ♥

***

Sürekli ağlıyordu ve ben ne yapacağımı bilmiyordum.

Bir bebek bu kadar çok ağlayabilir miydi?

Gözlerim dolu dolu olmuştu.

Nazenin, yani Erdem'le benim kızımız doğalı 2 ay olmuştu. Zor ama yine de mutluluk verici bir zamandı benim için. Bebek bakmakla ilgili hiçbir bilgim olmadığından annem yardımcı oluyordu ama artık kendi başımın çaresine bakmam gerektiğini düşünmüştüm. Nazenin gece uyandığında Erdem'le sırayla kalkıp ilgileniyorduk ama an itibariyle ben epey başarısızdım. Karnı toktu, ateşi yoktu, gazı yoktu ama ağlıyordu. Yaptığım şirinlikler nafileydi. En sonunda kendimi tutamayıp ben de ağlamaya başlamıştım. Bu hem beceriksizliğimin öfkesinden hem de kızımın sorununu çözememenin neden olduğu üzüntüden kaynaklıydı.

Erdem kısık ve uykulu gözlerle bebek odasının girişinde bizi izliyordu.

"Uyumuyor mu?" dedi hala uyanamadığını belli edercesine.

"Yok, uyudu aslında ama zevkine ağlatıyorum." diye terslemekten kendimi alamadım. Suçu yoktu ama insan stresini atmaya yer arıyordu böyle durumlarda.

Erdem dudaklarını birbirine bastırıp kaşlarını kaldırarak tuhaf bir yüz ifadesi takındı.

"Ver bakayım..." dedi sonra kollarını kaldırıp bana yaklaşarak. Üzüntüyle kızımı babasına teslim ettim. "Bu nazlı kız neden ağlıyor?" diye mırıldanarak bebeğin başını omzuna yasladı ve hafifçe sırtını okşadı. Abartısız daha bir dakika bile olmadan Nazenin susmuş, uykuya dalmıştı. Şaşkınlıktan ağzımın açık kalmasına engel olamıyordum.

"Bu-bu nasıl olabilir?" diye mırıldandım. Erdem ise gurur dolu bir gülümseme ile yanımdan geçip bebeği beşiğine yatırdı.

"Babasının kızı da ondan..." diye fısıldarken mışıl mışıl uyuyan bebeğin karnını okşuyordu.

"İkimizin kızı bir kere..." dedim sesimi yükseltmeyi zar zor engelleyerek. "Hatta pek çok açıdan ben daha büyük kısmı alıyorum."

Yanıma geldi, kapıyı hafifçe çekerken beni dışarı çıkardı.

"Nereden büyük kısmı alıyormuşsun?" dedi esnemesinin arasında. "Tamam, taşıdığın için gerçekten büyük bir kısım senin olabilir ama o dokuz ayda bana neler çektirdiğini hatırlatırım. Hele de şu aşerme zamanı..." dedi yüzünü sıvazlarken. "Neredeyse sabah olmuş, bir kahve mi içsek?"

"Konuyu değiştirmesene..." dedim omzuna vurarak. "Ne yapmışım ben?" O sırada çoktan mutfağa doğru ilerlemeye başlamıştı. Bense havanın ağarmaya başladığını ancak o zaman fark edebilmiştim. Zaman mefhumu yeni bebeği olan çiftler için anlamını yitiriyordu pek çok gün.

Kahvenin suyunu hazırlarken benim duyabileceğim kadar ama düşük bir ses tonuyla konuşmasını sürdürdü.

"Aşerme zamanlarını unuttun mu gerçekten? Hani şu tebeşirden başlayan çeşitli isteklerini..." Dudağımı ısırıp gülmemi engelledim. Açıkçası o zaman kendimi tanımakta güçlük çekmiştim. "Suşi istemiştin ya, şaka gibi." Kendi kendine güldü.

"Ne var yani?" dedim mızmızlanan bir sesle. "Canım çekemez mi?"

"Tabi canım..." dedi mutfak tezgâhına yaslanarak bana dönerken. "Her Türk kadının canı sabahın beşinde suşi çeker. Japon aşçı tanıdığımız olmasa nereden bulacaktık bilmiyorum. Kızcağızı kaldırıp suşi yaptırmıştık. Hiç değilse malzemeleri vardı."

O günü tabi ki hatırlıyordum. Suşi resmen rüyama girmişti, uykumdan uyanıp Erdem'i dürtüklemiştim. O andaki bakışı görmeye değerdi, keşke fotoğraf çekseydim, diye düşünmekten kendimi alamadım uzun süre.

"Şuşi mi?" demişti uykusundan ayılamadan.

"Suşi, suşi!" dedim onu kolundan tutup sallayarak.

"Bu saatte şusiyi nasıl bulalım..." deyip uyumaya devam etmek için sırtını dönüyordu ki onu yataktan ittim. Yemezsem ölecektim sanki.

"Çocuğumuzda suşi şeklinde izler olursa görürsün!" dedim fırlayarak. Yerde yuvarlanmakta olan Erdem'i kolundan tutup çekiştirdim.

"Saat... Ya bu saatte nasıl bulalım?"

"Hikari'yi kaldıralım, o yapar."

Homurdanarak yerden kalktı, üstünü değiştirirken de mırıldanmaya devam etmişti.

"Kız bize karate falan yapacak, samuray soyundan gelen bir insanı bu saatte kaldırıp suşi yaptırmak ne demek?"

Saçmaladığının farkında değildi, gerçekten uykusundan uyandırıldığında ayrı bir şapşal oluyordu.

O zamanın anılarıyla gülmemi bastırdım, gülersem olmazdı şimdi.

"Bir açıdan... Canı çeken de ben değilim ki!" dedim omuzlarımı silkerek.

"Tabi tabi... O zaman da öyle demiştin sahi. Benim değil, bebeğin canı çekiyor..."

"Aman sen de... Keşke söylemeseymişim..."

Sözlerim işe yaradı, nazım yerine ulaştı ve Erdem hemen beni kollarına alıp sımsıkı sarıldı. En sevdiğim şeylerden biriydi kesinlikle. Onun uzun kolları arasında kaybolmak... Yaz sıcağı falan da umurumda olmazdı.

"Ya benim minik sevgilim hemen de alınır mıymış? Ben şikayet etmiyorum ki. Sadece benim de çok emeğim geçti diyorum."

"Tabi..." diye mırıldandım yüzümü gömerek gövdesine. Uykum o kadar fena gelmişti ki. Zaten benim için dünyanın en rahat yerinde olduğum gerçeği de gözlerimin kapanmasına neden oluyordu.

Hamilelik zamanlarım aklıma gelince gülümsedim. Gerçekten ilginç zamanlar geçirmiştik. Bir gün canım altın çilek çekmişti, gündüz vakti olmasına rağmen bulmakta çok zorlanmıştık. Dördüncü ay dolduğunda artık aşermelerim tamamen bitmişti, hepimiz rahat bir nefes almıştık. Annem her seferinde kendisinde hiç böyle şeyler olmadığını söyleyerek beni ayıplasa da elimden gelen bir şey yoktu.

Doğum vakti de ayrı bir olaydı. Ben evdeydim, Erdem işte. Çalışamadığım için çok sıkılıyordum, bütün gün Cadı ve Süt ile uğraşıyordum. Kocaman bir karnım olduğunda Süt bunu epey yadırgamıştı ve her seferinde biraz uzak duruyor, kulaklarını kaldırıp ilgiyle bakıyor, biraz dikkatle yaklaşıp kokluyordu. Cadı ise bebeği hissediyor olmalı ki sürekli mırıldayarak bana sürtünüyordu. Normalde onun kolay kolay, belli bir çıkarı olmadan yapacağı iş değildi ama demek ki dişi birliği kurmuştuk.

Kızımız hastaneye yatmam için kararlaştırılan günden bir gün önce gelmeye karar verdiğinde hazırlıksız yakalandık, diyebilirim. İlk sancı geldiğinde Süt bir uluma kopardı, Cadı korkuyla yatağın altına saklandı. Ben de onların desteğiyle iyice gerilip hemen Erdem'i aradım.

Erdem sonradan anlattıkları kadarıyla ben aradığımda o kadar panik olmuştu ki, mutfakta ortalığı birbirine katmıştı. Tencereleri düşürmüştü, tabakları kırmıştı. En son arabaya elinde pırasayla koşmuştu.

Eve geldiğinde o pırasa hala elindeydi ve biz o pırasanın neden elinde olduğunu asla çözemedik. Adeta bir can simidi gibi tutunmuştu pırasaya. Ben fark edip ona ne yaptığını sorduğumda ise ilk defa görmüş gibi elindeki pırasaya şaşkın şaşkın bakmıştı.

Gerçekten acı vericiydi, hele de benim gibi zayıf bir bedeni olan kadınlar için... Bayılmamak adına kendimi çok sıktım, bazen acı çok ağır gelse de o anlarda kızımızı ve Erdem'in desteğini düşündüm. Erdem destek olmak adına bazen epey saçmalamıştı. Hatta bir ara "Senin yerine doğurabilir miyim?" gibisine bir şey söylediği için ben acı içinde kıvranırken hemşireler kahkahalara boğulmuştu, ben de acımı onlardan çıkarıp bir bahane hepsini azarlamıştım.

Sonra da tek tek özür diledim tabi...

Nazenin doğduğunda o hep bahsedilen büyülü anın gerçek olduğunu anladım. Erdem besbelli ağlamamak için dişlerini sıkıyordu, annem ise bir köşede çoktan gözyaşlarına boğulmuştu. Erdem'in kardeşi Burçin ise sevinçle zıplıyordu, bense sadece Nazenin'i düşünüyordum, buruş buruş, insanın korumaktan başka bir şeyi düşünemeyeceği melek gibi bir canlıydı. Yumuş elleri kıpır kıpırdı. Birkaç tel açık kahverengi saç teli vardı başında ve gözleri yeşile çalan bir eladaydı, sonradan daha koyu bir renge dönüştü. Çok tatlıydı, çok güzeldi. Çok da tuhaftı, kızım, demek. Benim kızımdı.

İsmini Erdem bulmuştu, ben çok beğenmiştim, annem benden de fazla... Nazenin Narin'le aynı anlama geliyordu ve kulağıma o kadar hoş gelmişti ki onaylamam bir saniye bile sürmedi.

Ben bütün bu anılarla neredeyse uyuyacakken bir foşurtu duydum, kahve almış başını gitmişti. Erdem aceleyle tüpe koştu, altını kapattı, sonra da üzgün bir yüzle simsiyah olmuş yüzeye, heba olmuş kahvesine baktı.

İşte, hayatımızın rutin günleri böyle geçip gidiyordu.

Ve ben her günden ayrı mutlu oluyordum.

Продолжить чтение

Вам также понравится

Çapkınlığın Son Durağı: Aşk Büşra

Любовные романы

223K 9.6K 21
O güne kadar sevgili Eros'un attığı oklardan kaçmayı başarmıştım. Ta ki onunla tanışıncaya dek! Berika, adının anlamı gibi göz kamaştırıcı birisiydi...
Kız Kardeşime Mektuplar nimlahza

Короткий рассказ

92.5K 13.7K 50
Canım Kardeşim, Bu tuhaf adamla nasıl tanıştığımın hikayesi.
Karmen Yeterbekereci46

Любовные романы

1.7K 249 35
"sevdiklerim için, senin için..." Gökyüzüne bakmış, oda beni göstermiş "senin için, gülümse... Ağlama... " Bir adam vardı, gülümsemesiyle... Bir a...
Pırlanta ✓ Mss-Perfect

Приключения

18.9K 1.5K 43
•Tamamlandı• "Paraya sıkışan Alisia Parlak, hiç tanımadığı bir polise asistanlık yapma teklifini kabul etmek zorunda kalır. Gizemli polis Cevat Ufuk...