DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN...

By SeymaGk

1.2M 66K 6.7K

Kumdan bir kalenin içinde büyümüştüm. Kör ve dilsiz olarak. Kalem üstüme yıkılıyordu ve ben altında eziliyor... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
RÖPORTAJ!!
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
YENİ HİKAYE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. Bölüm
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
YENİ BÖLÜM HAKKINDA DUYURU
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66 BÖLÜM
67. BÖLÜM
~ FİNAL ~
KOŞUUUUUUUUNNNNNN!!!!
SONUNDA GELDİM 😄
Kısa Hikaye Geldi
Yeni Hikaye

37. BÖLÜM

19.8K 894 123
By SeymaGk

###  herkese merhaba 😇😇 finallerimi verdim, sınavlardan kurtuldum ve hemencecik bölüm başına oturdum. Dua eden ve benim yanımda olan herkese çok teşekkür ederim. Bir tanesiniz 😍😍 YENİ BÖLÜM, YENİ BÖLÜM, YENİ BÖLÜÜÜM 😂😂😂 Uzun bir zaman geçti ama bomba gibi bir bölümle geldim karşınıza. Sonunda beklediğiniz bölüm geldi, bu bölümde vuslat sona eriyor 😈😈 artı 18'lik sahneler var bu bölümde. Ramazan içinde böyle bir bölüm pek uygun değil ama bir hafta daha bekletmek istemedim sizi. O yüzden okumak istemeyen rahatsız olan olacaksa lütfen okumasın. Elimden geldiğince bölümleri hızlı hızlı yazmaya çalışacağım. Bol bol yorum ve vote bekliyorum. Bu bölüme değecek bir ilgi istiyorum. Beni ilginizle sevindirin ki daha da ilhamlarım coşsun 😎😎😇😇 İYİ OKUMALAR. ###




Gülerek koluna sarıldım. Bugün öyle neşeli, öyle mutluydu ki... Bana da yansımıştı tabi ki de. Onu böyle mutlu gördükçe yüreğim pır pır ediyordu. Suratına yapıştığını düşündüğüm sert hali yoktu. Huysuz değildi. Sinirli değildi. Soğuk ve ifadesiz hiç değildi. Karşımda öyle güzel bir Ali vardı ki, gözümü bile kırpmadan bu halini izlemek istiyordum. Çok sürmeyecekti biliyordum. İstanbul'a döndüğümüz anda o yine maskesini takacaktı. Şimdi tamamen o olmuşken doyasıya tadını çıkarıyordum. Bana özel anıları bol bol toplayarak, en kuytu yerlerime saklıyordum.
Bir esintiyle aniden titreyip kollarımı ovuşturduğumda Ali hemen beni sarıp sarmalamıştı.

"Yine üşüdün bakıyorum." onun sıcaklığı hemen çare olmuştu ama. Çok fazla sıcaktı ve bu sıcaklığı cömertçe bana sunuyordu.

"Hava soğuk." biraz daha kollarını sıkıp yanağımla boynum arasına bir öpücük koydu. Bu daha da titretmişti beni. Öpmesinde gizli bir tutku vardı çünkü. Bunu en derinlerime kadar hissediyordum.

"Hadi odamıza gidip dinlenelim biraz." uysalca kafamı sallayıp yönlendirmesine uydum. Hava kararmaya başladığı için göle gitmeyi yarına bırakmıştık. Yemekten sonra çıkıp dolaşmayı tercih etmiştik.

Uzun kavak ağaçları ve bir kaç tane çeşme dışında bir şey yoktu yollarda. Havası çok güzeldi. Kış ayında olsak da insanın içini ferahlatıyordu sanki. İlkbahar ya da sonbahar da harika olurdu buralar. Kış ayı diye çok fazla kişi yoktu etrafta da zaten. Ben hayranlıkla etrafa bakmaya devam ederken Cemal'ler arabayı getirmişti. Demek ki odamız yakın yerde değildi. Hızlıca arabaya binip yola koyulduk. Çok fazla gitmeden büyük çatılı evler görünmüştü. Odalar ayrı ayrıydı. Böyle bir yere de anca böyle bir şey yakışırdı zaten. Modern ve koca bir bina burada çok sırıtırdı. Yolun bitiminde kalan evin oraya geldiğimizde arabalar da durmuştu. Ali yine insanlardan en uzak olacak yeri bulmuştu. Bu düşüncemle gülerek hemen dışarı çıktım. Ali de anında yanımda bitip, kollarını tekrardan sarmıştı. Sert gövdesine bende kollarımı sararken Cemal ufak çantayı alıp içeri girdi. Bizde takip etmiştik onu.

"Keremle yakınlarda olun. Etrafı da iyi koruyun. İki gün burnumuzdan gelmesin."

"Peki efendim." Cemal uyarısını da aldıktan sonra çıkıp gitti. Hızlıca odayı incelemeye başladım. Odadan çok küçük bir eve benziyordu. Amerikan tarzında mutfağı bile vardı. Mutfağa çok bakmadan salona geçtim. Bir tekli birde üçlü koltuk vardı. Karşısında da büyük bir televizyon. Penceresi yoktu ama bu odanın. Etrafı biraz daha inceledikten sonra ileride ki büyük sürgülü kapıya doğru ilerledim. Yatak odasıydı sanırım. Ali'ye dönüp baktığımda sırıtarak, eliyle aç işareti yaptı. Hemen kapıyı açıp içeri adımı attım ve anında büyülenmiştim. Göl bütün ihtişamıyla karşımdaydı. Kenarlarından kavak ağaçları sarkıyordu ve ay tam tepeden yansıyıp, etrafı aydınlatıyordu. Aman Allah'ım! Burası muhteşemdi. İleri doğru gidip boydan olan camı açtım. Soğuk hava hemen bedenimi sarmıştı ama yine de aldırmadan küçük terasa çıktım. Burası gerçekten de çok güzeldi. Gözlerimi kapatıp, ağaç kokusunu çektim içime. İşte huzur buydu. Şehrin gürültüsünden, kalabalığından uzak doğal bir ortam. Dudaklarım kendiliğinden kıvrılırken, belime tanıdık kollar dolandı. Hemen ellerimi ellerinin arasına soktum. O da burnumu boynuma gömmüştü.

"Ağaçlar mı yoksa sen mi daha güzel kokuyorsun karar veremedim." ufak alayıyla gülüp elini sıktım. Beni huylandırmak ister gibi burnunu oynatınca kahkahamı tutamadım. Ne olmuştu bu adama böyle?

"Beğendin değil mi güzelim?" başını boynumdan kaldırdıktan sonra sormuştu bu soruyu. Bende gözlerine baktım hemen. Sıcacıktı karaları şimdi.

"Bayıldım. Teşekkür ederim Ali. Beni gerçekten mutlu ettin. Seninle mutlu olmayı öğrettin. Teşekkür ederim." gülüp burnumun ucunu öptü.

"Benimle daha çok mutlu olacaksın. Bundan sonra sana mutluluktan başka bir şey vermeyeceğim. Söz veriyorum ateş parçam. Arada huysuzluklarımla uğraşsan bile bir daha canını yakmayacağım, gözlerine hüzün bulaşmasına asla izin vermeyeceğim." bir elimi usulca yanağına götürdüm. Ben nasıl bu adamı sevmezdim? Nasıl ona aşık olmazdım. Böyle güzel bakarken, nasıl kalbim titremesin? Parmaklarımın ucunda yükselip dudaklarına ufak bir öpücük koydum.

"Sana güveniyorum. Her şeyim oldun. Kalbimi çaldın. Sana güvenmekten başka ne yapabilirim ki?" usulca dudaklarımı öpmeye başladığında tamamen ona döndüm. Sözünü tutar gibi çok nazikti. Beni kırmak, incitmek istemiyor gibiydi. Elimi hızlıca atan kalbinin üstüne koydum. Benim için atıyordu bu kalp. Benim sevgimle atıyordu. Dudaklarımız ayrılıp gözlerimiz buluştuğunda aklıma hediyesi gelmişti. Ona veririm diye yanıma almıştım. Bundan daha güzel bir zaman olamazdı.

"Sana ufak bir hediyem var." elinden tutup içeriye sürükledim. Dışarıda kaldığımız yeterdi. Hasta olmak istemiyordum.

"Sen bekle burada. Çantamı alıp geliyorum." gözlerinde gördüğüm merakla koşup Cemal'in bıraktığı yerden çantaları aldım ve aynı hızla yatak odasına girip köşede yeni fark ettiğim koltuğun üstüne koydum. Ali hala bıraktığım yerdeydi. Ona gülümseyerek hızlıca çantayı açıp, kadife kutuyu çıkardım.

"Diz çöküp evlenme teklifi mi edeceksin?" alayının ardından ufak bir kahkaha atsa da sadece gözlerine baktım.

"Tamam tamam. Şaka yaptım sadece." daha fazla uzatmadan yanına gidip kutuyu uzattım. Umarım beğenirdi.

"Senin için özel yaptırmıştım. Eğer boşanırsak beni hatırlatacak bir şey olsun diye."

"Boşanmayacağız ama biz." sözlerimin ardından kutuyu açmadan, hızlıca bunları söylemişti. Bu hırçınlığına gülerek omzumu silktim.

"Boşanmayacağımızı biliyorum. Bunu kavga etmeden önce yaptırmıştım. Alışveriş merkezine gittiğim zaman." bu sefer konuşurken gözlerine bakmamıştım. O günün sonunu hatırlamak istemiyordum. O uzunca işkence gibi geçen günleri de. Ama Ali'nin gözlerine bakarsam bugün ki mutluluğumun yerine o gün ki hayal kırıklığım alacaktı. Sessizleşmemle kutuyu usulca açtı ve kol düğmelerinden birini eline aldı. Tam ona yakışacak şekilde tasarlanmıştı. Kale şeklinde ufak parçalardan oluşmuş, kenarında da ufak bir pırlanta vardı. Dediğimin aksine ismi arkasına değil kenarda oval şeklinde duran yerde yazıyordu. İsmi okudum usulca.

"Ali'm..." göz bebekleri titreyerek baktı bana. Mutlulukla açılmıştı o karalar şimdi. Bakışlarımı çekmeden konuşmaya başladım.

"Sen kale gibisin. Güçlü ve asla izin vermediğin sürece geçilemeyecek bir kale. Fazla acımasız görünse de içinde her türlü fedakârlığı, duyguyu barındıran bir kale. Senin koruduğun, sen olan kale. Bu kale sensin. Seni temsil ediyor. Kol düğmesine gelirsek de, gömlek senin bir bütünün gibi ve o bütünü tamamlayanda aslında kol düğmesidir. Sende bir bütünsün ve bundan sonra da seni tamamlayan ben olacağım. Her daim yanında olacağım." Yeni yeni fark ediyordum Ali'nin anlamını. O çok güçlüydü. Herkesi koruyabilecek kadar, herkese merhametini sunacak kadar, herkesi sevebilecek kadar...
Ali soğuk dursa da korudukları içindi. Ben artık onun yüreğini görmüştüm. Yüreğinden öpmüştüm. Fiili olarak da gerçekleştirerek kalbinin üstüne usulca öpücük koydum. Bu adam sevgiyle sarmalanmayı hak ediyordu. Yaralarının sarılmasını hak ediyordu. Aşkı tatmayı hak ediyordu. Bütün bunları benden görecekti. Ona bütün sevgimi verecektim. Gözlerinde ki acıyı yok edecektim. Küçüklüğünde kalmış Ali'yi koruyacaktım. Kâbuslarını silecektim. Ona sahip çıkacaktım.

"Sana söz veriyorum ki bu yüreğine çok iyi bakacağım." güçlü kolları küçük bedenimi sardı. Öyle sıkı, öyle kuvvetli sarılıyordu ki içine sokmak istermiş gibi. Karşılık verdim. Aynı kuvvetle. Aynı istekle.

"Seni seviyorum kızıl. Bunu sakın unutma. Asla kalbine şüphe düşmesin. Asla aklın karışmasın. Bu dünya da sevebileceğim tek kadınsın. Seni seviyorum. Sadece seni." sözleriyle daha da sıkı sarıldım. Birazdan kanatlanıp uçacaktım. Uzun zamandır kalbimde takla atan kelebekler özgürlüklerine kavuşmuşlar, beni sarmalamışlardı. Öyle güzeldi ki bu his... Uçurumdan atlamak gibiydi. Kalbin son hız atarken, heyecandan elinin ayağının titremesiydi. O tatlı kıpırtı hep oradaymış gibi de nefesini kesiyormuş gibi. Bir nevi de kesilmişti nefesim. Ali'ye baktıkça boğazımda bir şeyler tıkanıyordu. Ne zaman olduğunu bilmediğim bu duygu beni bu dünyadan soyutlamıştı resmen. Kollarını çözüp yüzümü ellerinin arasına aldı ve maviliklerime parlayan karalarını dikti.

"Benim sürprizimi gölgeledin. Şimdi benim ki sönük kalacak." biraz daha heyecanlanıp, hemen atladım.

"Senin de mi sürprizin var?" o da heyecanla kafasını sallayıp bıraktı beni. Göz temasını çekmemişti ama. Usulca iç cebinden küçük bir kutu çıkardı. Bu hareketi alayla gülmeme sebep olmuştu.

"Yoksa sen mi diz çökeceksin önümde?" ufak bir kahkaha attı.

"O kadarını sen bile yaptıramazsın!"

"Bak büyük konuşma. Yaptırırsam görürsün!" ufak inatlaşmamı kafasını iki yana sallayarak savuşturmuştu. Bende çok fazla uzatmamaya karar verdim. Kutuyu açmadan bir elimi alıp kutuyla birlikte bir elinin arasına aldı.

"Benim olduğuna kimse itiraz edemez ama parmağında bana ait bir yüzükte olmalı. Benim olduğunu bilmeli herkes. Aynı şekilde benim de sana. Sahipli olduğumu bilsinler. Parmağımda senin yüzüğünün eşini taktığımı bilsinler." elimi oynatarak kutuyu açmamı sağladı. İki altın yüzük anında parlamıştı. Gözlerine baktım. Gözlerimizin parıltısı da birbirimize bulaşmıştı resmen.

"Ali..." fısıltımla elimi bırakıp, birine göre oldukça küçük olan yüzüğü eline aldı. Kalın örgüyle kaplanmış alyanstı.

"Bir sürü pırlantalar, mücevherler vardı kuyumcu da. Ama bu en güzeliydi. Evliliğin asıl simgesi olan alyans. İki kişinin bağlılığını gösteren bir simge." sol elimin yüzük parmağına takıp usulca üstünden öptü. Tam oturmuştu parmağıma.

"Bunu sakın parmağından çıkarma. Ben olduğum sürece asla! Bundan sonra da bensiz bir günün bile geçmeyeceği için ölene kadar çıkarmayacaksın. Daima benim olarak kalacaksın." daha fazla gözyaşlarımı tutamadım ve kendiliğinden yolunu bulup aktı gitti. Allah'ım sen bu mutluluğumu bozma. Ali'yi ölene kadar benim kıl. Benden gitmesine izin verme.

"Ali'm..." içten bir şekilde söylememle alnımı öptü.

"Senin canına ölürüm ben." daha da aktı gözyaşları. Çok seviyordum bu adamı. Sevgisi taşacaktı benden artık. Uzaklaşıp diğer yüzüğü de kendi parmağına geçirdi ve bana yaptığı gibi kendi yüzüğünü de öptü. Tekrardan yüzümü ellerinin arasına alıp alınlarımızı birleştirdi.

"Artık biz tamamen biriz." kafamı usulca sallayarak onayladım. Gözlerini kapattı ilk önce sonra da heyecanla fısıldadı.

"Karım ol." sözleri şaşırtmıştı beni.

"Karım ol!" aynı şeyi tekrarlayınca ne demek istediğini anlamıştım. Yanaklarım anında kızardı. Dilim tutulmuş, kelimeler çıkmıyordu. Gözlerini açtı. Aynı heyecan orada da vardı. Biraz daha yandığımı hissetmiştim.

"Bu sözler seninle birlikte olmak için değildi. Bunlar kalbimin istedikleriydi ve kalbim tamamen seninle olmak, seninle dolmak istiyor. Seni arzuluyorum kızıl. Hem de çok uzun zamandır. Kalbim kalbine kavuştu. Şimdi bedenlerimizde sıra." bir süre gözlerime bakıp usulca beni öpmeye başladı. Zorlamıyordu. Benden izin almaya çalışıyordu. Bir süre karşılık vermedim. Zamanı gelmiş miydi? Hazır mıydım peki ben? Onu istiyordum. Onu seviyordum. Onu bende arzuluyordum. Neydi peki engel? Engel falan yoktu. Bende onu istiyorum ve gerçekten karısı olmakta.

Daha fazla düşünmeden bende ona karşılık verdim. Dudakları memnuniyetle kıvrılmıştı. Biraz daha bastırdım dudaklarımı ve tamamen ona yapıştım. Kolları belime düşerken, benimkiler de boynuna dolanmıştı. Hala zorlamıyordu. Hala çok fazla ağırdan alıyordu. Bir süre daha öyle öpmesine devam edip çekti dudaklarını.

"Seni buna pişman etmeyeceğim."

"Etmeyeceğini biliyorum." fısıltısına karşı fısıldamıştım. Gülüp gölün tam karşısında olan yatağa götürdü. Elim ayağım heyecandan titremeye başlamıştı. Ne yaşayacağımızı tabi ki de biliyordum. Ama ilkimdi o benim. Her anlamda ilkimdi. Heyecanım bu yüzdendi.

"Korkma. Bunu seveceksin."

"Korkmuyorum. Sadece heyecanlıyım." yanaklarıma yayılan ısı bütün bedenime yayılmıştı resmen. Yere eğik olan başımı kaldırıp, gözlerimizi buluşturdu. Cayır cayır yanıyordu o gözler. Önce bir parmağıyla yüzümü okşadı. Gözlerimi, burnumu, yanağımı, en sonunda dudaklarımda durdu. Usulca çekiştirip konuşmaya başladı.

"Çok güzelsin." öylece ona bakmaya devam ettim. Artık konuşma eyleminin nasıl yapıldığını bile bilmiyordum. Birazdan nefes almayı unutacağımda kesindi. Kabanımı çıkarıp yere attı. Sonra da kendi kabanını çıkardı. Sadece gömleği vardı. Ayakkabılarını çıkardı önce. Devamında benimkiler aldı. Yüzümde dolaşan parmağı bedenime indi. Şifon gömleğimi ufak dokunuşu yalayıp giderken, daha da çok titremiştim. Heyecanım bastıralamayacak kadar artmıştı. Sadece ufak dokunuşlarıyla bile bütün hücreme sızmıştı.
Gömleğimin düğmelerini açtı usulca. Her bir düğmede iç çekiyordu. Bense her bir düğmede utangaçlığıma daha da bürünüyordum. Kollarımla kapatmamak için zor tutuyordum kendimi. Bunda garip olan bir şey yoktu. Kocamdı o benim. Sevdiğim adamdı. Düğmeleri açması bittiğinde hızlıca çıkarıp yere attı. Şimdi siyah sütyenimden taşan göğüslerime bakıyordu. Askısızdı bir de sütyenim. Daha fazla dayanamadığım ve hızlıca kollarımı sardım. Anlık gülüverdi. Bir şey demeden kollarımı açtı ve kendini soymaya başladı. Tamamen baksırıyla kalana kadar soyundu. Şimdi karşımda neredeyse çıplaktı. Daha önceden bir kere gördüğüm kasları hızlı hızlı inip kalkıyordu. Kendimi bakmaktan alamıyordum. Öyle muhteşem görünüyordu ki... Ona bende dokunmak istiyordum. Onu hissetmek istiyordum. Bana yaklaştı ve elini pantolonuma götürüp bir çırpıda çıkardı. Bende iç çamaşırlarımla kalmıştım. Bu sefer kapatmaya çalışmadım. Bir elimi alıp dokunmak istediğim kaslarına götürdü.

"Bana istediğin zaman, özgürce dokunabilirsin." sesi iyice boğuklaşmıştı. Arzudan! Elimi oynattığım anda yerinde kıpırdandı. Hızlıca gözlerine baktım. Resmen yakmak istercesine bakıyordu. Daha ne kadar alev alabilirdim ki? Bir süre daha oynattım. Elimin altında sıcacık tenini hissetmek harikaydı. Güçlü atan kasları parmaklarımdan bedenime akıyordu sanki. Hissettiklerini bana sunuyordu.

"Çok güzelsin." kendimi tutamadan söylediğim sözlerden sonra dudağı çapkınca bir tarafa kıvrılmıştı.

"Sen güzelsin." dedi ve biraz daha yaklaştı. Elim aramızda kalınca kenara indirmiştim. Sağ elini saçlarımın arasına sokup okşadı. Yüzünü saçlarıma gömüp, sesli bir şekilde kokladıktan sonra tokayı bir çırpıda açıp yere attı. Uzun ve kalın saçlarım belime ve göğsüme doğru salınmıştı. Biraz olsun kapatmıştı beni. Ama o bunun çok fazla sürmesine izin vermeden iki eliyle saçlarımı arkaya attı ve sıcak dudaklarını omzuma bastırdı. Gözlerim hazla kapanıverdi bu hareketiyle. Bana verdiği hazla birlikte öpücüklerine ağırca devam etmişti. Sıcak, ıslak ve yakıcıydı... Omzumdan gerdanıma geçtikten sonra taşan göğüslerime yöneldi ve oraları öpmeden kopçamı hızlıca çıkarıp, sütyenimi kenara attı. Artık tamamen gözlerinin önündeydim. Daha fazla öpücüklerine devam etmeden kucağına alıp yatağa bıraktı. Soğuk yatakla birlikte tüylerim diken diken olmuştu. Ama çok fazla umursamadan üstüme uzanan Ali'ye odaklandım. Yine gözlerime uzun uzun bakmaya başlamıştı.

"Sende karşılık verebilirsin kızıl. Bana dokunabilirsin. Beni kendin için hazır hale getirebilirsin. Yatakta kural yoktur. En özgür olduğumuz yer burası. En zevk alacağımız yer burası. İlkinde biraz canın acıyabilir ama çok sürmeyeceğine eminim. Dikkatli ve ağır olacağım. Söz veririm." biraz heyecanlı biraz da telaşlıydı sesi. Acemiydim belki ama bilgisiz değildim. Utansam da hafifçe gülerek konuşmaya başladım.

"Ne yaşayacağımızı biliyorum Ali. Ben doktorum, unuttun mu?" biraz rahatlamış bir edayla güldü ve burnuma öpücük koyarak beni iyice kendi ile yatak arasına sıkıştırdı.

"O zaman beni arzuladığını göster." kendinin arzusu odayı kaplamıştı resmen. Bende çok istiyordum onu ama utangaçlığımdan gösteremiyordum. Yanaklarımda ki ısı hala devam ederken utangaçlığı bir kenara koymaya karar vererek, kollarımı boynuna dolayıp üstüme düşmesine izin verdim. İlk anımı en güzel halleriyle yaşayacaktım. Utangaçlığımın bunu gölgemesine izin veremezdim.
Önce dudaklarına yönelip sürtündüm. Ama tam öpmedim. Kesik bir nefesle dudakları aralandı. Sadece nefesimi dudaklarının arasından vermekle yetindim. Anında bedeni tepki vermişti. Dudağının kenarına öpücük koydum. Biraz daha yukarı çıkıp oraya da öpücük koydum. Sonra biraz daha yükseldim. Sonra biraz daha...
Tam yanağına gelince oraya daha sert bir öpücük koyup, dudaklarına kadar dudaklarımı sürterek ilerledim. İnleyip kendini bana bastırdı ve hırçınca dudaklarımı esir aldı. Artık vahşileşmeye başlamıştı. Arzunun verdiği rehavetle utangaçlığım tamamen yok olmuştu benimde. O yüzden aynı vahşilikle bende ona karşılık veriyordum. Sertliğini hissedene kadar öpüşmüştük. Artık nefesim tıkanmışken ayrılıp boynuma yöneldi. Hızlı hızlı nefes alıp verirken o soluk almadan öpücüklerine devam ediyordu. Göğsüm daha da bir sıkışmaya başlamıştı. Çenemi öptü. Başımı kaldırdım. Yüzü tamamen boynumun arasındaydı. Islak öpücüklerini bıraktıktan sonra hafifçe dişlerini geçirdi. Bedenim gerilmişti. Can acısıyla zevk almak arasında kalmıştım. Dudakları daha da aşağıya inip göğüs oluğuma inmişti. Ona baktım. Derince göğüs aramı soluyup, öptü. Titredim. Bana baktı ve bakışlarını çekmeden tekrardan soludu. Bu hareketi hepsinden beterdi sanırım. Göğsümün kenarını ısırdı sonra da aniden göğsümü ağzına alıp sömürmeye başladı. Var gücümle çarşafı sıkmaya başladım. Gerçekten nefes alamıyordum. Sömürüsü daha da hızlandı ve ben biraz daha sıktım çarşafı. Göğüs ucumu dişlerinin arasına alıp çekiştirdiğinde daha fazla kendimi tutamadım ve başımı arkaya atarak inledim. Bu öldürücüydü. Bu çok fazlaydı. Biraz daha çekti. Artık kendimde değildim. Son kez çekiştirdikten sonra bırakıp göbeğime yöneldi. Nefesi tenime vuruyordu. Ilık ve arzulu. Öpücükleri yolunu aldı, aldı ve aldı... En sonunda iç çamaşırıma gelince biraz doğrulmuştu. Bende ona baktım. Bu saatten sonra hiçbir şeyin geri dönüşü yoktu. Olmasını da istemiyordum zaten. Sert ellerini iç çamaşırımın iki yanına koydu ve öpücüklerine devam ederek aşağı doğru çekmeye başladı. Bakışlarımı ondan çekemiyordum. Öyle güzeldi ki dokunuşları, öyle baştan çıkarıcıydı ki... Dudakları kadınlığıma değmeden bacağıma yöneldi ve öylece devam etti. En sonunda iç çamaşırımı çıkarıp, başından arkaya doğru attı. Gözlerime yakıcı karalarıyla bakarken tekrardan yükseldi ve kadınlığıma yöneldi. Bedenim kıpkırmızı kesilse de utangaçlıktan eser yoktu. Kadınlığım zonkluyordu. Artık onu istiyordum. Nefesini bıraktı ve bir kere daha sıkıca kavradım çarşafı. Bir kere daha bıraktığında tamamen kasılmıştım. Bacaklarımdan sıkıca tutup bana bakarak kadınlığımın çevresini öpmeye başladı.

"Sal kendini. Tutma. Bırak çığlıklarını." ağzımı açtım ama sadece derin bir nefes çıktı. Nefesimi tutmuştum resmen. Hızlıca üfleyince yine kasıldım.

"Çığlık at!" sözlerinin ardından hızlıca bedenimde dudakları hüküm sürünce, kendiliğinden var gücümle çığlık atmıştım zaten. Bu resmen işkenceydi. Daha çok çarşafı sıkıp çığlık atmaya devam ettim. Yakıcı dudakları bütün bedenime hakimdi şu anda. Eziyet eder gibi seviyordu resmen. Tatlı ve çıldırtıcı bir şekilde.

"Ali..." fısıltımı duymadı ve işkencesine devam etti. Daha yüksek sesle bağırdım.

"Ali..." durmadı.

"Ali'm..." dediğim anda durmuştu ama dudaklarını hala çekmemişti.

"Yeter. Dayanamayacağım artık." yalvarmamın ardına bir inleme çıkınca dudaklarını bedenimden çekip doğruldu. Hızlıca baksırını çıkardıktan sonra üstüme uzandı. Onu tamamen hissediyordum artık. İki eliyle bacaklarımı açıp yerini hazırladı.

"Sakın kıpırdama. Daha çok canın acır." kafamı sallamaktan başka bir şey yapmadım. Kollarımı tutup başımın kenarında sabitledi ve gözlerimin içine bakarak kendini itti. Nefesimi tutmuştum ama baskısını hala tam hissetmiyordum. Dudaklarımı öptü ve başını kaldırarak tamamen, hızlıca kendini itti. Keskin bir acıyla inleyip, dişlerimi dudaklarıma geçirdim. Gözlerim de anında kapanmıştı zaten. Biraz hareket edince daha çok canım yanmıştı. Acı bedenimde iyice yükselirken bir gözümden bir damla yaş aktı. Bu gerçekten fenaydı. Dudaklarıyla çeneme doğru giden gözyaşını sildi.

"Bu sana akıttığım son damla olsun." fısıldayıp hareket edince gözlerimi açtım.

"Hareket etme. Canım acıyor." durdu. Bedenimin ona alışmasını beklerken o sabırla beni bekledi. İçimden ılık bir şeylerin aktığını hissedince hareket etmeye başlamıştı. O da hissetmişti. Tamamen onun karısı olmuştum artık. Hafif sızlama eşliğinde usulca hareket etmeye başladı. O sızlamayı da bir süre sonra unutmuştum zaten. Gözlerimi açıp tamamen hareketlerine bıraktım kendimi. Kollarımı daha da sıkıp dudaklarıma kapandı ve hareketlerine öyle devam etti. Her bir hareketi bana özeldi sanki. Gizli vaatler verir gibiydi. Sanki dünya da tek kadın benmişim gibi güzeldi. Zorlamadan, canımı yakmadan ağırca sevdikçe sevdi beni. Bu ağırlık uzunca bir süre de devam etti. Ta ki artık dudaklarımız bile birleşemeyene kadar. Bir yerlere tırmanmıştım resmen. En tepedeydim şimdi. Ve biraz sonra atlayacaktım oradan. Hızlandı. Çok fazla hızlandı. Ağzımdan çığlıklar koparken, başımı bile sabit tutamıyordum. O da hırlamaya başladığında kolumu kurtarıp, ellerimle kolunu tuttum.

"Düşüyorum Ali. Ali..." ve son çığlığımdan sonra derin bir inleme geldi ve sıkıca ona tutunup, düşüşümü yaşadım. O da benimle birlikte hırlayarak son kez içimi doldurmuştu. Bedenimi kaplayan sıcaklıkla, anlamıştım. Tamamen içime dolmuştu. Hızlı aldığımız nefeslerden dolayı göğüslerimiz hala birbirine çarpıyordu. Bir süre öyle kaldık. Sonra Ali ilk önce kafasını bıraktı göğsüme sonra da tamamen kendi vücudunu. Nefesim daha çok kesilirken kollarımı beline sarmıştım. Bu dünyadan soyutlanmıştım bir ara. Öyle muhteşem bir histi ki bu. Tarifi yoktu. Kesinlikle tarifi yoktu. Önce nefeslerimiz düzene girdi, sonra da Ali usulca içimden çıkıp yanıma yattı. İçimden çıkarken tekrardan sıcaklığını hissetmiştim. Ama her şey bitmişken tekrardan inlememek için dudaklarımı ısırdım. Ali dişlerimin arasından dudaklarımı çekip okşamaya başladı.

"Benden başka kimse onları ısıramaz artık. Rahat bırak onları." gülüverdim bu sözlerine. Artık bütün bedenimde hâkimiyetlik kuracaktı. Ve benim bunu engelleyebileceğim gücüm yoktu. Sessizce sözlerini kabul edip tavanı izlemeye başladım. Nedensizce aklıma annem gelmişti. Çok mutluydum şu anda. Mutluluk dört bir yanımı sarmış gibiydi. Annemde babamlayken böyle mi oluyordu? Mutluluğu kalbinden mi taşıyordu?

"Pişman mı oldun?" Ali'nin sesiyle ona döndüm.

"Ne?"

"Benimle olduğuna pişman mı oldun? Hazır mı değildin?" ciddi anlamda soruyordu bunu. Ona verdiğim karşılıklardan sonra nasıl düşünürdü böyle bir şeyi?

"O nereden çıktı şimdi?" kaşlarını çattı ve beni tamamen kendine çekti.

"Çok düşüncelisin. Şu anda aklının başında olmaması gerekiyordu." ufak bir kahkaha attım. Ne de rahat söylüyordu öyle. Artık yaptığım her harekete dikkat etmem gerekti. Buluttan nem kapan bir kocaya sahiptim.

"Yaşadıklarımızı düşünüyordum. Hepsi bu. Seninle isteyerek birlikte oldum. Kocam oldun. Bundan neden pişmanlık duyayım?" mutlulukla sırıtıp, alnını alnıma yasladı.

"Karımsın artık. Resmen karımsın." zafer barındıran sözlerine güldüm. Mutluydu o da. Gözlerinde ki parlamadan belliydi. Avucumu yüzüne bastırdım ve fısıldamaya başladım.

"Artık her şeyim sensin. Artık her şeyin benim. Ailemiz bir. Acılarımız bir. Her şeyimiz bir. Derdinde, sıkıntında, mutluluğunda hep ben olacağım. Bana geleceksin ilk önce. Ben saracağım seni. Artık tek kişi değilsin Ali. Bunu sakın unutma." bir anlığına gözlerinden acı geçmişti. Ama çok sürmeden gülerek alnımı öptü. Bende çok uzatmadan kabul ettim öpücüğünü. Acıları yok edecektik. Başımızda belalarda olsa bundan sonra mutluluk sayfaları açılacaktı. Sessizce öylece sarılı durduktan sonra Ali hışımla doğrulup, yataktan kalktı.

"Şimdi duş zamanı. Bekle jakuziyi doldurup geliyorum." benim bir şey dememi beklemeden sol tarafta ki kapıya yöneldi. Demek banyo vardı orada. Gölün manzarasından tam inceleyememiştim odayı. Sonradan da Ali aklımı başımdan almıştı zaten. Bakışlarımı göle çevirdim. Boydan olan camdan ayın güzelliği hala görünüyordu. Gülüverdim öylesine. Çok fazla mutluydum. Ve bu mutluluğun bozulmaması için her şeyi yapabilirdim. Hızlıca havalanınca ne olduğumu şaşırmıştım.

"Banyo zamanı bebeğim." sırıtarak söylediği sözlerden sonra kolumu boynuna doladım. Çok sürmeden de bembeyaz olan banyoya girmiştik. İlerde köpükle dolan jakuziye ilerleyip beni sıcak suyun içine koydu. Hala fazla hassas olduğum için sıcaklıkla gerilmiştim. Ama Ali'ye bunu belli etmeden bacaklarımı ovmaya başladım. Kenarda duran malzemeleri alıp jakuzinin yanına koydu ve suya girip arkama geçti. Beni de anında bacaklarının arasına çekmişti. Sırtımda sertliğini hissedebiliyordum hala. Daha dinmemişti arzusu. Başını mermer başlığa koyup, göğsüne uzanmamı sağladı. Öylece suyun sıcaklığını hissettik. Hafiften kaynamaya devam ediyordu su. Soğuk olma ihtimali yoktu yani. Lifle birlikte ulaşabildiği kolumu ve bacaklarımı yıkamaya başladı. Dokunuşları çok özenliydi. Az öncenin aksine yakmıyordu da. Muazzam gelmişti bu. Gözlerimi memnuniyetle kapatmıştım ki Ali elini göğsümün üstüne koydu. Anında açılmıştı gözlerim. Biraz kıpırdanınca eli, bende kıpırdanmıştım. İtiraz etmiyordum ama sanırım utangaçlığım geri gelmişti. Doğrulup daha çok çekti kendine. Sertliği arkadan içimi dolduracaktı neredeyse. Bu sefer benim kıpırdanmamla ufak bir hırıltı çıktı dudaklarından ve elini oynatmaya başladı. Göğsümü sıktı ve avucunun içini tamamen bastırarak göbeğime doğru yol almaya başlamıştı. Daha da aşağılara indi ve iki eliyle beni okşamaya başladı. Elleri bedenimde, mahrem yerlerimde geziniyordu. Az önce ağzıyla işkenceler ettiği yerlere şimdi de elleriyle ediyordu. Rehavetle gözlerimi kapattım. Bu dokunuşlarıyla bile beni kendimden geçirebilirdi. Aniden ılık nefesini ensemde hissettim. Her zaman ki gibi titreyiverdim tabi. Sanırım bu etki benden hiç gitmeyecekti.

"Uyumak yok güzelim. Sabaha kadar her bir kareni ayrı keşfedeceğim, her bir karene ayrı özen göstereceğim ve her bir kareni ayrı öpeceğim." daha çok titredim. Sesi o kadar erotikti ki yapacaklarını düşündükçe kızarıyordum. Eli usulca kadınlığıma gitti. Refleks olarak kapattığımda hızla yüzümü tutup kendine çevirdi. Gözleri cayır cayır yanıyordu.

"İlk seferinden sonra bedenini yumuşatmak için duşa girdik güzelim. Tadını almışken bu kadar çabuk mu bırakacağımı düşünüyorsun?" gözlerimi kaçırdım. Bakışları içime işlemişti ve ses tonu... Ah o ses tonu kasıklarıma doğru bir sızı indiriyordu resmen. Tek eliyle iki yanağımı tutup yüzüne daha çok yaklaştırdı.

"Utanmayacaksın artık benden. Utanıp o gözlerini gözlerimden kaçırmayacaksın." sertçe dudaklarımı öpüp sersem bir şekilde bırakmıştı beni.

"Birbirimize sahip olurken daima gözlerime bakacaksın. Gözlerinde ki arzuyu, ateşi görmek istiyorum. Anladın mı beni? Seni doldururken hep gözlerin açık olacak." kafamı uysalca salladım. O kadar çok tahrik olmuştum ki sesimi çıkaracak durumda değildim. Tekrar sertçe öptü dudaklarımı. Gözlerim istediği gibi açıktı.

"Artık benimsin bebeğim. Benim kadınımsın." daha fazla dayanamamış ve inlemiştim. Her tarafından erotiklik akıyordu. Bakışları, tavırları, sözleri, dokunuşları... Yakıyordu... Yanıyordum... Bir parmağı usulca içime girdi. Daha derin inledim. Biraz daha cesur olmaya başlamıştım sanırım. Bunda sözlerinin de verdiği etki vardı tabi ki de.
İkinci parmağını da aniden içimde hissedince, kafamı geriye doğru iterek inlememe devam ettim. Aniden içimden çıkarınca parmaklarını hayal kırıklığıyla ona döndüm. Beni böyle bırakamazdı.

"Sana ne dedim ben? Gözlerin gözlerime değecek demedim mi?" kafamı salladım ve tam derinliklerine baktım. Uysallığımı görünce sinsice gülüp aniden üç parmağını birden soktu içime. Çığlık atıp tırnaklarımı omuzlarına geçirdim. Fena tahrik olmuştum. Yavaşça parmakları hareket ettiğinde inlemelerim artarak devam ediyordu. Hiç konuşmadan gözleriyle uzun bir süre işkencesini sürdürdü ve hareketlerini ağırca sürdürerek, bir kez daha aklımı başımdan almıştı. İstediği gibi gözlerimi anın rehavetiyle kapatmamak için Ali'nin dudaklarına kapandım. Bu yaşadıklarımız o kadar güzeldi ki! Bu muhteşem bir histi. Bu asla tarif edemeyeceğim kadar güzeldi. Dudaklarım dudaklarında nefes almaya çalışıyordum resmen. Sanki nefesimi kesen o değilmiş gibi ciğerlerimi dolduracak nefes Ali'nin dudaklarındaydı.

Jakuzinin içinde uzunca kaldıktan sonra beni kollarının arasına aldı ve duşun önüne koydu. Bedenimde ki köpükler yavaş yavaş giderken Ali'nin gözleri biraz daha yanıyordu sanki. Uzun bir süre bu yangının sönmesini bende istemiyordum. İlk defa tattığım bu duyguların devamını istiyordum.

"Her ne kadar yatakta hırçın ve istekli olmanı istesem de ben kadınımı kontrol altına almayı severim Şule. Bunu sakın unutma." sözleriyle kafamı salladım yine.

"Kural yok. Ama benim kontrolüm var!" gözleriyle her şeyi anlatıyordu zaten. Bense bu yeni yaşadığım şeyi öğrenene kadar ona uymak zorundaydım. Bu bilimsel olarak bilmek gibi değildi. Bu tıp terimleriyle öğrenmek gibi de değildi. Alevler içinde yana yana öğreniyordum bunu. Bedenimin verdiği tepkileri, bedenimi keşfetmeyi öğreniyordum. Özenle üstümde ki köpükleri yıkayıp, suyu kapattıktan sonra sadece saçlarıma havlu sarıp öylece dışarı çıkardı beni. Oda daha da aydınlıktı. İşte şimdi bütün bedenim kızarmaya başlamıştı. Odanın ortasına gelince eli havluyu buldu ve saçlarıma masaj yaparak kuruladı. Gözlerimi gözlerinden çekmemeye özen gösterdim. O da çekmeden, hipnoz olmuş gibi bana bakıyordu zaten. Havluyu başımdan çekti. Saçlarımı belime doğru atarken bir parmağı göğüs aramdan geçip aşağı doğru yol almıştı. Alnımdan öptü ve kulağıma fısıldadı.

"Sadece benim kadınımsın!"

                 *** BÖLÜM SONU ***

Continue Reading

You'll Also Like

15.4K 4.2K 56
Kırağı çalıp buz tutmuş kalpleri ne yaparsanız yapın sevgi seline katamazsınız. O, kalpler öylesine katı hale gelmiştir ki, hiçbir doğruya inanmaz. H...
94.8K 2.6K 8
Gece boyu izledi kadın genç adamı Gülüsünü Nefes alışverişini Yüzünü Her şeyini Geçmişin gösterdiği ihanete rağmen o adamla olmak istedi . Ve...
7.3K 998 7
F&Be önemli satış rakamlarına ulaşan ve gelir pastasından en büyük payı alan dergi grubudur. Grubun dinamosu da Life Gleam dergisidir. Ta ki dergini...
19.7K 468 3
Bir dileğin kabul olur ve hayallerinin gerçeğe döndüğü yerden vurulursun. Bedelini ödemediğin dileğin sahibi olamazsın... Çok şey söylemeye gerek yok...