SİYAH

By blueanalien

17.6M 296K 44.4K

Kozadan çıkmış bir kelebek, Bir günlük ömre aşık olmuş adam. More

Yıllar sonra... Merhaba!
SİYAH
1.BÖLÜM: Başlangıç
3.BÖLÜM: Yemek
4.BÖLÜM: İlk
5.BÖLÜM: Sahil
6.BÖLÜM: Talihsiz Gün
7.BÖLÜM: Nişan
8.BÖLÜM: Adım
9.BÖLÜM: Hatırla
10.BÖLÜM: Konser
11.BÖLÜM: Piknik
12.BÖLÜM: Senin İçin
Açıklama
13.BÖLÜM: Karar
14.BÖLÜM: Seninleyim
15.BÖLÜM: Davet
16.BÖLÜM:*Sevgilim
17.BÖLÜM: Kabul
18.BÖLÜM: Aşama
19.BÖLÜM: Güzel Bir An
20.BÖLÜM: Gitmek
21.BÖLÜM: Çiftlik
22.BÖLÜM: Acı
ÖZEL
23.BÖLÜM: Hastane
24.BÖLÜM: Ev
25.BÖLÜM: Beraber

2.BÖLÜM: Tanışma

454K 13.5K 1.6K
By blueanalien

Evde birkaç gündür ağır bir sessizlik vardı. 

Bu içi dolu bir sessizlikti aslında. Doğru zamanda kulaklarda patlamaya hazırlanıyordu. Pimi çeken ben olmayacaktım fakat belli ki ilk önce bende patlayacaktı.

Abim çoğu zaman bana karışmazdı, açıkçası çok karışacağı bir şey olmamıştı. Hayatımı oldukça sıradan bir çizgide götürürdüm. Okula gider, dershaneye gider, nadiren arkadaşlarımla bir yere otururdum. Çoğu vaktim evde ders çalışmakla ya da boş boş tavana bakmakla geçerdi.

Bundan şikayetçi değildim.

Annemin, ardından babamın vefatıyla hayattan elimi kolumu çekmiştim. Parçalarım hareket etmeye korkuyor, adımlarım farklı bir noktaya gittiğinde titremeye başlıyordu. Sadece bildiğim noktada durmak istiyordum. Dört duvar içerisinde, kimsenin beni incitemeyeceği bir nokta. Çünkü her bir noktam acıyor, can çekişiyordu. Onlara yenilerini eklemeye ne isteğim vardı, ne de cesaretim.

Kısaca ailesini kaybetmiş bir çocuktum işte, konuyu fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek yoktu. 

Bıkkınca yerimden kalkıp odadan çıkacağım sırada, "Arya müsait misin?" diye dayımın sesini duymamla iç çekerek kapıyı açtım. "Evet."

Güler yüzüyle içeriye girip, yatağımın bir köşesine oturdu. Bende yanına oturduğumda gelecek konuşmaya tahmin etmek zor değildi, alttan almam gerektiğini, ortada abimin mutluluğu olduğunu söyleyecekti.

"Yüzünde ne diyeceğini biliyorum dayı diyen bir ifade var," dediğinde güldüm. "Evet, içimden tam da bunu diyordum."

"Yalnızca bir ay. Bir ay abin için sabretmeni istiyorum," Konuşmak istediğimde elini kaldırdı. "Zaten daha evlenmelerine var, lise son sınıftasın ve üniversite sınavına gireceksin. Başka şehir yazabilir ya da yurtta kalmak istediğini söyleyebilirsin. Abinin karşı çıkacağını zannetmiyorum."

"Dayı beni asıl sinirlendiren şey saçma sapan şeyler düşünüp buna kendi başına karar verebilme yetkisi görmesi. En nihayetinde burada bir hayat söz konusu ve o hayat benim, ilk önce benimle konuşmalıydı." Sinirle iç çektim, "Buna katlanmak zorunda değilim. Ben mümkünse odamdan çıkmak istemiyorum, o gidip hiç tanımadığım insanlarla yaşamamı istiyor. Bunun neresi mantıklı Allah aşkına?"

"Sorunda bu. Odandan çıkmak istemiyorsun ama gördüğün gibi hayat devam ediyor, sırf incinmemek için bir yere kendini hapsedersen bu ahmaklık olur. Hadi ama beni duygusallaştırma, sadece ona bir iki destek ver ve sonra üniversiteyi kazanıp git. Olmaz mı?"

"Olmaz," diye net bir şekilde reddettiğimde iç çekti.

"Peki. Sonuçlarının sorumluluğunu alabilecek misin? Aras'ı tanıyorsam evlilik işinden yüzden yüz vazgeçecektir."

Biliyordum ve bu tam olarak korktuğum noktaydı.

"Bana çocuk diyor birde," diye sinirle bağırdım. "Bu ne ya? Sonsuza dek beraber yaşayacak değiliz. Yemin ederim kafasını duvara sürte sürte kıvılcım çıkartmak istiyorum."

"Arya," dediğinde gözlerimi kapattım. İkna edilmek cidden çok can sıkıcıydı. "Onunla konuşacağım. Hemen evlenemezler, ben mezun olduktan sonra evlenirlerse geriye kalan duruma bakarız."

"Abine kıyamayacağını biliyordum," deyip heyecanla yerinden kalktı. "Koş git konuş bakayım, koridorda kendine acıyordu."

Homurdanarak kapıyı açtım, "Şu yaptığımı başka hiç kimseye yapmam."

Sırıtarak el salladığında odadan çıktım. Abim gerçekten askılığa bakarak iç çekiyordu. Ona kıyamıyor olmak ne kadar yorucu.

"Askılıkta seni bu kadar cezbedecek ne olabilir acaba?" dediğimde dikleşip bana baktı. Günlerdir hiç konuşmamış, hatta yüz yüze dahi gelmemiştik. Sürekli sırt çevirmekle meşguldük. Genelde tartışmalarımız bu kadar uzun sürmezdi fakat bu sefer oldukça ciddi bir konu söz konusuydu. 

"Bir şey yok."

Kafamı sallayarak yanına geçtim ve bende baktığı noktaya bakmaya başladım, "Dayım biraz önce beni ikna etti üç cümleyle." Cevap vermediğinde devam ettim, "Hemen evlenemezsiniz. Mezuniyetime yakın evlenin, bir süre senin için onlara katlanabilirim ama üniversiteyi kazandığım an gideceğimi bilmeni isterim."

"Arya!" diye kızgınca söylediğinde ismimi, "Bence şartları daha fazla zorlama abi," dedim. "Endişeleniyor olabilirsin ama bu hayatıma bu kadar karışabileceğin anlamına gelmiyor. Sürekli yan yana olacak değiliz. İki farklı hayatız, bir yaşamaya zorlamaya gerek yok."

"Her zaman ilk önceliğim olacaksın."

"Olmayacağım. Evleniyorsun Liva var, belki daha sonra çocukların olacak. İlk önceliğe beni koymaya çalışacaksan hiç evlenme daha iyi," dediğimden ağzımdan çıkan kelimeler biraz kırıcı olmuştu benim için. Gerçekten ilk önceliği olmayacaktım. Abim gerçekten gidecekti. Buna hazır mıydım, değil miydim emin olamıyordum ama abim hazır olduğumu bilmeliydi.

"Bunları konuşmak için çok erken," dedi huzursuzca. "Hem zaten gidip yarın evlenmiyoruz, daha ortada tek bir hazırlık bile yok. İlk önce bunları halledelim."

"Aynen öyle. O yüzden şekerini kaybetmiş çocuk gibi davranmayı bırak ve hazırlıklara başla. Annesi çok şey isteyecek gibi duruyor," dedikten sonra odama döneceğimde kolumdan tutup durdurdu. 

Yüzü yavru köpek bakışına dönerken, "Hayır," dedim. Ne isteyeceğini bilmiyordum ama kesinlikle nefret ettiğim bir şey olacaktı.

"Henüz ağzımı açıp tek kelime etmedim Arya."

"Yüz ifaden yeterince açık. Hayır tamam mı? Ne dersen hayır." Kolumu kurtarmaya çalıştığımda biraz daha sıktı.

"Liva senin için endişeli, hem daha önce hiç oturup konuşmadınız. Seninle gerçek bir tanışma istiyor. Bir yere gitsek ölür müsün sanki? Azıcık da alış veriş yaparız," dediğinde dehşetle suratına baktım. Bu kesinlikle hayırdı.

"Ölürüm abi."

Tanışmak problem değildi fakat alış veriş devasa bir problemdi. Alış veriş yapmaktan nefret ederdim.

"Arya, kardeşim..." deyip kolumdan çekti ve sarıldı. "Canım. Bir tanem. Güzel kardeşim. Biricik tat-"

Hızla gövdesini ittirip, "Yeter," dedim. "Basit bir tanışma olacaksa gelirim, alış veriş yapmam."

Ofladı, "Tamam. Bu da yeter, ben haber veriyorum. Sende hazırlan."

Kafamı salladığım ortamı başka bir soru delip geçti, "Bende gelecek miyim canım yeğenlerim?"

Telaşlanan abime zafer gülümsemesi göndererek odama geçtim. Ben hazırlanırken o durumu halledebilirdi.

Dolaptan kot pantolon, düz beyaz bir tişört ve kot ceketimi çıkarıp giyindim. Saçlarımı olduğu gibi bırakırken ilk tanışma için biraz özensiz olduğunu biliyordum ama yapacak bir şey yoktu. Zorlamanın sonucunda böyle şeyler doğabilirdi.

Odadan çıktığımda abim telefonla konuşuyordu ve dayımdan eser yoktu. Gitmiş olmalıydı.

"Tamam, orada görüşürüz," deyip telefonu kapattığında bana dönüp, "Direkt pijama giyseydin abicim," dedi.

Umursamadım. Şu kıyafete karışma huyundan vazgeçse iyi olacaktı. "Hadi gidelim."

Ayakkabılarımı giydiğimde o da konuşmadan giyindi. Evden çıkıp arabaya bindiğimizde, "Gökyüzü kafesinde buluşacağız," dedi. "Lütfen sadece surat asma."

"Niye surat asayım ki? Ondan hoşlandım. Çok güzel bir havası var. Keyifle sohbet edeceğime eminim," dediğimde şüpheyle baksa da bir şey demedi. Ama ciddiydim. Liva'yı gerçekten sevmiştim.

Kısa sürede kafeye gelip durduğumuzda arabadan indik. Bahçesine girince Liva'yı hemen görmüştüm ve o da bizi hemen gördü. Gülümseyerek el salladığında tam bende gülümsüyordum ki yanında duran adamı fark etmemle duraksadım. Evlerinde karşılaştığım son derece kaba davranan adam.

Pekala.

Bu o kadar da iyi geçmeyecekti.

"Selam," deyip abime sarıldı. Geri çekildiğinde, "Abim, sana bahsetmiştim Aras. O da tanışmaya geldi," dedi.

Memnuniyetsiz bir şekilde yüzünü buruşturdu, "Zorla getirildim."

"Bizde zorla geldik ama bu kadar belli etmiyoruz," diye mırıldandığımda beni duymuştu. Kaşlarını çatarak baktığında bende sinirle yüzüne baktım, ilk karşılaşmamız korkunçtu ve belli ki ilk tanışmamızda korkunç olacaktı. 

"Neyse içeri geçelim mi?" diye telaşla söylediğinde Liva, dik dik bakmayı bırakıp içeriye girdik. Dört kişilik masaya oturduğumuzda ortam fena halde gergindi. Bu beni öfkelendiriyordu çünkü abisi denen adam yumuşatmak için hiçbir çabaya girmiyordu.

"Ne içersin Arya?"

Gülümseyerek baktım, "Filtre kahve olur. Abine de istersen espresso falan söyle de kendine gelsin."

Abim sertçe bacağıma vurduğunda omuz silktim. Burada gerginliği oluşturan kesinlikle ben değildim, hala çatık kaşla bize bakan adamdı. 

"Adım Utku. Kardeşimle evlenecek adama gülümseyecek değilim."

Alayla güldüm, "Kardeşinin mutluluğunu istemiyorsan tabi ki gülümsemek zorunda değilsin."

"Hadi ama böyle yapmayalıyım," dedi Liva. "Abi lütfen, konuşmuştuk."

Abim sandalyemi iyice kendine çekip kulağıma eğildi, "Çok iyi gidiyorsun ama Liva üzülecek. Bu yüzden artık yeter." Geri çekildi, "Bende Türk kahvesi alayım. Siz ne içersiniz?"

İkisi kendi aralarında konuşmaya başlayıp sipariş verdiklerinde Utku denen adam bizimle olan tüm irtibatını kesip telefonuna odaklanmıştı.

Aferin pislik.

Geriye kalan zaman şaşırtıcı bir şekilde güzel geçmişti. Abisi neredeyse hiçbir konuşmaya katılmamış sadece kahve içip tatlı yemişti. Sanırım şanslı sayılırdık, yoksa kuyruğumu indirmeme ihtimal yoktu. Evde davranışlarıyla sinirlerime oynamıştı bir kere.

"Alış verişe gidiyor muyuz?" diye sorunca Liva, abim hızla, "Evet," derken ben, "Hayır." dedim.

Abim yerinden kalkıp, "Biz gidelim," dedi ve Liva ile birlikte tepki veremeden hızlıca çıktılar.

Donakaldım. Abim beni bu herifle tek mi bırakmıştı?

"Sen bir şey almayacak mısın?" dediğinde sağıma soluma bakındım. Bana mı demişti? "Aptalı mı oynayacaksın? Senden başka kime diyebilirim?"

"Pardon insan gibi sorunca şaşırdım. Hayır alacağım bir şey yok, ben eve gidiyorum."

"Liva seni alış verişe götürmemi söyledi," diye diretince cevap vermek için ağzımı açmıştım ki çalan telefonumla duraksayıp, cebimden çıkardım.

Eyvahlar olsun. Şule.

Sakince açıp, "Alo?" dedim. Fakat karşımdaki ses benimki kadar sakin değildi.

"Beni aramışsın," diye dişlerini sıka sıka konuştuğunda, "Sen aradın ya kızım," dedim dalga geçerek. Yapmamalıydım.

"Vay be, gerçekten mi? Aferin sana. Üç gün boyunca ne okula gel, ne mesajlara cevaplar, ne ara. Bravo valla! Abinin evleneceğini de senden değil de başkasından öğreneyim. Pes Arya! Okula gelme ağzına sıçarım," diye bağırıp telefonu kapattı.

"Bittim ben," dedim telefona bakarken. Kesinlikle bittim. Fena halde kızgındı ve haksız sayılmazdı. Cidden ne aramalarını açmış, ne de mesajlarına cevap vermiştim. Ne büyük hata. "Gidiyorum."

"Kalman için yalvaracak değilim elbette," O da yerinden kalktı. "En nihayetinde üzerime düşeni yaptım, tanıştım, davet ettim ve bitti."

"Çok zor bir iş becerdin," deyip gözlerimi devirdim. Dışarıya çıkacağımızda, "Vay kardeşim," diye birinin gürültüsünü duyduğumuzda adımlarımız durdu. 

Otuz iki diş gülümseyerek gelen kişi hayatımda daha önce görmediğim bir sempatikliğe sahipti. Sarı ve hafif kıvırcık saçlarında etkili olabilirdi. 

"Ne yapıyorsun burada?" Gözleri bana değdi, "Bu küçük hanım kim?"

Ve sempatiklik koca bir toz bulutuna dönüşür. "Küçük hanım mı?" Yüzümü buruşturdum, "Neredeyse kusacağım."

"Liva'nın sevgilisi olacak kişinin kardeşi. Ufak ama aksi," diyerek güldü. "Hep beraber oturuyorduk ama diğerleri biraz önce çıktı. Bizde kalkıyorduk."

Elini uzattı, "Timuçin ben. Bu adamın arkadaşıyım."

"Umurumda değil. Bu ufak ama aksi kız gidiyor," deyip bir kez daha konuşmalarına fırsat vermeden gitmek istediğimde tekrar çalan telefonumla durunca neredeyse bağıra çağıra küfredecektim. Ekranda abimin ismini görmek bu isteğimi yalnızca daha fazla körükledi. Tüm sınırlarımı zorlamaya son hız devam ediyordu. "Efendim abi?"

"Utku'yla eve git," dediğinde cevap vermeden birkaç saniye bekledim. "Tek başıma gidebilirim."

"Bize değil Arya, onlara gideceğiz. Akşam yemek yenecek ve durumları daha detaylı konuşacağız," derken sesi o kadar temkinli, o kadar yumuşak çıkmıştı ki. Yanlış davrandığının, işleri yokuşa sürdüğünün oldukça farkındaydı.

"Böyle davranmak konusunda emin misin? Olacakların sorumluluğunu alacak mısın abi?"

"Alacağım," dese bile sesi oldukça tereddütlüydü. Olmalıydı da.

"Güzel, o zaman geliyorum. Görüşürüz."

Keyfi bilirdi. Deve kini, keçi inadı vardı bende. Unutmam, unutturmam ve vazgeçmezdim.

🕊

Üçüncü bölüm yarın gelecek. Pusat'ımızla biraz geç karşılaşıyoruz maalesef, azıcık daha sabır 🙁

İnstagram: blueanalien

Continue Reading

You'll Also Like

126K 4.6K 31
@Magazindetoksu yeni bir gönderi paylaştı. Şok! Şok! Şok! Genç basketbolcu Çağan Akın Arsal 8 ay önce yumruk yumruğa kavga ettiği takım arkadaşının e...
1.8M 67.4K 58
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
285K 14.1K 72
4 arkadaşın numara komşuları üzerine iddiaya girmeleriyle başlar her şey... Argo, küfür vs. içerir!!!
6M 197K 99
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...