Beklenmedik Aşk

By mavivetonlari

14.2K 484 66

Başına geleceklerden habersiz olan Alina, Barlar Sokağının yolunu tutmuştu gene. Hayatını değiştiren birisiyl... More

Tanıtım
1-
2-
3-
4-
5-
6-
7-
8-
9-
10-
11-
13-
14-
15-
DUYURU
16-
17-
18-
19-
20-
21

12-

483 16 0
By mavivetonlari

İngilizce öğretmeni'nin girmesiyle herkesin yerine oturması bir oldu.

"Çocuklar, bugün size çok yakın bir aile dostumu getirdim. Kendisinin sürekli yurt dışına gitme imkanı olduğu için ingilizcesi şuan çok iyi. Biraz 'spoken' yapmak eminim size çok yararlı olacaktır.

dedi ve kapıdan birisi girdi.

Gördüğüm kişi karşısında şok olmuştum. Bu bir rüyaydı, öyle değil mi ?

Lara beni dürtüp duruyordu. "Sendeki şanşta kimsede yok be kızım." 

"Ya, ya ne şans (!)"

Herkes Bora'ya tren görmüş öküz gibi bakıyordu. Ağızlarının suyu akıyordu resmen. Bora bana yandan yandan bakıyordu. Eminim benim bu sınıfta olduğumu biliyordu. Ve bu yüzden gelmişti. Sınıfımızın gevşek kızı Eda hemen ağzını yayarak konuşmaya başladı. Bende diyordum ki bu kız ne zaman konuşmaya başlayacak "Benim adım Edaaağ. Seninki ah pardon sizinki nee?" "Bende Bora. Sen diye hitap edebilirsin." diyip göz kırptı Eda'ya. Kalbimin hızı gittikçe artıyordu. Ama heyecandan değil, sinirden. Onu az önce kıskanmış mıydım? Tabiikide hayır. Sadece bana bu kadar kaba davranırken ona çok kibar davranmıştı. Beni üzen tek şey buydu 'sanırım.' Başka ne olabilir ki ? Neden kıskanayım ki onu? Tüm bu saçma sapan düşüncelerden arınarak kendimi toparlamaya başladım. Allahtan ingilizcem iyiydi ve tüm sınıfın önünde Bora'ya rezil olmayacaktım. 

Bora Eda ve onun sürtük arkadaşlarının yanına oturdu. İngilizce bir şeyler konuşmaya başladı. Eda eminim hiçbir şey anlamıyordu. Anlıyormuş gibi gülüyordu. Halbuki Bora ona 'Neden dil sınıfını tercih ettin?' diye soruyordu. O salak ise sadece gülüyordu. Lara da benim gibi bunu fark etmiş olmalı ki gülmemek için kendini zor tutuyordu. Kıpkırmızı olmuştuk. Hoca ise bu sene yeni geldiğinden kimin ingilizcesinin iyi kimin kötü olduğunu bilmiyordu. Eda'yı başarılı bir öğrenci sanıyordu. Ah yazık.

"Eee çocuklar, biraz ingilizce konuşmaya ne dersiniz? Edadan başlayalım ve böylelikle Alina Lara ve tüm sınıftakiler bir kaç şey öğrenmiş olur." diyip bize sırıttı. Bu hoca kesinlikle hiçbir şey bilmiyordu. Ne benim hakkımda ne Lara'nın hakkında ne de Eda'nın hakkında. Hocanın bu laf sokuşuna karşılık tüm sınıf bize dönüp baktı. Ben bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Çünkü benim hakkımda hiçbir fikri olmayan insanların bir şeyimi yanlış bir şekilde kendinden emin olarak eleştirmesinden nefret ediyordum. Bundan 3-4 yıl önce annemler boşanırken ben ve Lara, Lara'nın akrabalarında kalmak için Londra'ya gitmiştik. 3 ay orda kalmıştık. Bir sonraki yıl ise ben Paris'e gitmiştim Fransa öğrenebilmek için. İngilizceyi ana dilim gibi konuşabildiğimi hoca kesinlikle bilmiyordu.

Hoca bir cevap bekler gibi bize bakıyordu ve Bora'da öyle. Evet Bora'da ingilizce bilmediğimi düşünüyordu. Ahmaklar. 

"Eee, Eda bizimle ingilizce konuşsana? Bir şeyler öğrenmiş oluruz." diyip gülümsemiştim. Eda donup kalmıştı. Çünkü hiçbir sikim bildiği yoktu. 

"So, talk to English with me."

(Benimle ingilizce konuş.)

"You have no idea what i say. Do you?"

(Söylediğim şey hakkında hiçbir fikrin yok. Değil mi?")

"You know. My English is not good."

(İngilizcem iyi değil. Bilirsiniz.)

"I pity all of you."

(Hepinize acıyorum.)

"And, Mrs.Altıntaş. You have no idea who i am"

(Ve. Siz bayan Altıntaş. Kim olduğum hakkında hiçbir fikriniz yok.)

Hoca ve Bora bana şaşkınlıkla bakıyordu. Diğerleri zaten böyle şeyler diyeceğimi biliyordu. Bir çoğu anlamasa da tahmin ediyordu ne dediğimi. Zilin çalmasıyla sessizliğin bozulması bir oldu.

"Herkes dışarı çıksın." "Hemen!" diye bağırınca hoca hepsi dışarı çıktı. Bende kapıya doğru gidiyordum ki.

"You stay Mrs. Ergelen. We need to talk. And Mr. Öztürkoğlu. You should go. I thank you for come."

("Sen kalıyorsun Bayan Ergelen. Konuşmalıyız. Ve Bay Öztürkoğlu. Gitmelisin. Teşekkürler geldiğin için.")

"İngilizcenin iyi olduğunu bilmiyordum. Sadece seni dersle çok alakasız gördüm. Bu yüzden böyle sert bir tepki verdim."

"Siz benim aynı zamanda sınıf öğretmenimsiniz. Sizin böyle çıkışmanız ve beni tanımadan yargılamanız beni üzdü. Özellikle Eda gibi bir öğrenciyle kıyaslamanız. Cidden üzdü."

"Kendi adıma özür diliyorum tatlım. Sınıfımda böyle ingilizcesi iyi olan bir öğrenci görmek beni gururlandırdı. İngilizceni nasıl geliştirdin."

"Bir nedenden dolayı yurt dışında kalmıştım. O sırada olan bir şey."

"Neyse ben senin daha fazla vaktini almıyım. Çıkabilirsin."

"Peki hocam."

Sınıftan çıktığımda direk kantine indim. Bir kaç çikolata beni rahatlatabilirdi. Gözlerim bir yandan da Bora'yı arıyordu. Hemen gitmiş miydi? Buradaki kızlara hava atmadan nasıl giderdi Bora Beyfendi.

"Beni mi arıyorsun?" diyip muzipçe gülümsedi.

"T-tabikide hayır. Ben arkadaşlarıma bakıyordum. Seni neden arıyım?"

"Bilmez miyim? Neyse, çıkışta benimle geliyorsun. Baran seni görmek istiyor."

"İşim var."

"İşin beni ilgilendirmez."

"İlgilendirsin veya ilgilendirmesin. Benimde bir hayatım var. Akşam oyunum var. Gelemem."

"İyi nerede?"

"Köprü Güzel Sanat Merkezi."

"Akşam ordayız. Biletleri alırsın."

"İyi."

7 saatin ardından sonunda okul bitmişti. Şimdi içimde bir heyecan vardı. Oyundan 1 hafta önce başlayan o heyecan içimi kıpır kıpır ediyordu. Bir yandan korkuyordum. Bir yandan ise iyi bir iş çıkartacağıma inanıyordum. 

Eve gelir gelmez koyu mavi nike çantamı alıp direk evden çıktım. Biran önce gidip hazırlanmam gerekiyordu. Ha birde ellerinde kalan 2 bileti de Boralar için almam gerekiyordu. 

2 SAAT SONRA-

Oyunun başlamasına dakikalar kalmıştı. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Herkes sakin olmamı söylüyordu. Annem sayesinde tüm ekip ve rol arkadaşlarım kalp çarpıntım olduğunu öğrenmişti ve ekstra bir ilgi gösteriyorlardı. Ben ise bana acımamaları için, bana böyle nedenlerden ilgi göstermemeleri için bu gerçeği onlardan saklamaya karar vermiştim. Ta ki annem söyleyene kadar.

Bora ve Baran'a 4. sıradan yer bulabilmiştim. Yer bulduğuma şükretsin Bora. Baran neyse de.

MOLA-

Sonunda 15 dakikalık bir mola vermiştik. Sahnedeyken hissetiğim heyecan, ses titremesi biraz da olsa gidebilmişti. Tamamıyla rolüme odaklanmıştım. Alina değildim ben. Oynadığım kişiydim. Sahnedekilere bakarak konuşma yaptığım sırada Bora'yla göz göze gelmiştik. Baran zaten her zaman ki gibi bana bakıyordu. 

Annemler, Laralar 3. koltukta oturuyordu. Çıkışta annemi Baran ile tanıştıracağıma söz vermiştim. Bunun için Bora'ya mesaj atmayı unutmuştum. Ah aptal kafam. Hemen telefonu elime alıp,

"Çıkışta beni muhakkak bekleyin. Annem Baran ile tanışmak istiyor."

Yazıp gönderdim. Çok vakit geçmeden cevap gelmişti.

"Tamam."

Odun işte odun. Ben o kadar oyunumun molasında ona mesaj atıyorum. Bir şey diyorum o sadece 'tamam' diyor. Sakin ol Alina. Sen şuan Alina değilsin. Rolüne odaklan. Oynadığın kişiye odaklan. Sen oynadığın kişisin. Ve işte tekrar sahneye çıkıyoruz.

OYUN BİTTİKTEN SONRA-

Üstüme rahat bir şeyler bile giymeden hemen eşyalarımı toplayıp soyunma odasından çıktım. Bora eminim bekletilmekten hoşlanmıyordu. Eğer birde tersine gelip giderse annemden bir ton laf işitirdim. Üzerimde straptez siyah, göğüs kısmı kalp şeklinde gelen tül mini bir elbise vardı. Oldukça şık bir elbiseydi. Ayakkabı ise çok yüksek topuklu değildi. 3-4 cm bir topuğu vardı. 

Merdivenlerden eteğimi tuta tuta indim. Ceket giymeyi unutmuştum. Ah kahretsin. Dışarı çıkınca kıçım donacaktı. Tam koşmaya başlamıştım ki biri kolumdan tuttu. Ufak çaplı bir çığlık attım ve kolumu tutan kişinin Bora olduğunu görünce rahatladım.

"Nereye gidiyorsun böyle acele acele? Üstünü bile değiştirmemişsin. Makyajın bile duruyor."

Makyajımı silmeye bile fırsatım olmamıştı. Zaten abartılı bir makyaj yaptırmamıştım. Siyah göz kalemi, rimel, çok ince bir eyeliner, biraz kapatıcı, kırmızı allık ve kırmızı ruj vardı. Saçım ise topuzdu. 

"Şeey, annemlerin yanına gidiyordum. Hem sizi hem de onları bekletmek istememiştim." dedim nefes nefes kalmış bir şekilde. "Hem sen burda neyi bekliyorsun? Baran nerede?" diye ekledim.

"Lavobaya girdi. Ve ayrıca sen bu şekilde dışarı çıkamazsın. Ceketini giy."

"Ceket almayı unutmuşum. Neyse ya sorun değil."

"Al şunu."

"Gerek y-"

"I said 'take'"

(Al dedim.)

"Fine."

Ceketini vermesi oldukça hoşuma gitmişti. Hangi kızın hoşuna gitmez ki? Umarım Baran bunu yanlış anlamaz. Baran'ın lavobadan çıktığını görünce oldukça mutlu görünmeye çalıştım. Hiçbir şey olmamış gibi.

"Merhaba Alina. Abim bana biraz hasta olduğundan bahsetmişti. Gerçekten geçmiş olsun. Umarım iyileşmişsindir. Ve oyunda bir harikaydın. Arkadaşlarında öyle. Çok iyi bir şey sergilediniz. Hepinizi tebrik ediyorum."

Bora'nın aksine Baran beni tebrik etmişti. Beni düşünmüştü. 

"Ah, evet şimdi gayet iyiyim. Teşekkür ederim. Böyle düşünmen beni mutlu etti.Hadi annemlerin yanına gidelim." diyip yürümeye başladım. Onlarda beni takip ettiler.

Annemlerin yanına gelince içimi bir korku kapladı. Nedeninin çözemediğim bir korkuydu bu. 

Kısaca annemle Baran'ı tanıştırdıktan sonra evlere dağılma vakti gelmişti. Ama ben eve gitmek istemiyordum. Özellikle bu kadar şıkken. Abime 'eve gitmeyelim lütfen, nolur, her istediğini yaparım' bakışı atıyordum. Abim bunu anlamış olmalı ki, 

"Validem, biz biraz canım kardeşimle şöyle bi gezsek. Birazcık eve geç gelsek." diyip bana sarıldı. Bende ona sarılarak anneme masumca bakışlar attım. "Tamam be tamam. Çok geç kalmak yok." diyince hemen annemin yanağına sulu bir öpücük kondurdum.  Annemi taksiye bindirdikten sonra, Aras, Bora, Baran ve ben kalmıştık. Bora'nın bizimle gelmek istediği çok belliydi. Abimle kesişip duruyorlardı.

Baran "Alina, seninle ve ailenle tanışmak benim için bir onurdu. İzninizle ben eve gideyim. Şöför zaten şurada beni bekliyor. Siz eğlencenize bakın. Bugünlük beni affedin. Yeterince yoruldum." diyerek hepimizin elini sıktı. Bora da "Bende Baran'ı bırakıp geliyorum. Bir yere ayrılmayıın." diyip gülümsedi. Kardeşinin yanında ve kızların yanında oldukça kibar oluyordu bu öküz.

"Sakın bu çocuğa aşık olayım deme Alina." dedi abim. Ne saçmalıyordu yahu? "Ben ve böyle bir çocuğa aşık olmak? Hem de ben?" 

"Tam olarakta sen Alina. Şuna eminim ki aranızda bir şey olduğunu görmemek için kör olmak gerekiyor."

"Ya, hayır. Saçmalıyorsun. Hayır." diyip abimi dürttüm. Çünkü Bora bize doğru geliyordu. 

"So, where are we going?" diyip gülümsedi.

"Sende mi bizimle geleceksin?" dedim soğuk bir sesle. "Bir sakıncası mı var? Aras?" dedi abime bakarak. "Hayır tabiikide sorun yok eski dostum" diyip gülüştüler. Eski dostum?

Arabaya bindiğimizde (tabiikide beni en arkaya attılar) "Ne dostluğu, siz nereden tanışıyorsunuz?" diye bir soru yönelttim. Abimle Bora biranda gülmeye başladılar. Dışarıdan ne kadar düşmanmış gibi görünseler de şuan çok iyi anlaşıyorlardı. Ve benim soruma cevap vermiyorlardı. Sadece eskiden yaptıkları şeylerden bahsedip gülüyorlardı. 

"Bugün iyice dağıtıyoruuz." diye bağırdı abim. "Uzun bir aradan sonra BorAras ikilisi. Mekanlara şimdiden acıyoruum." diye ekledi Bora. Onların bu mutluluğunu bozmamak için bende onlar gibi konuşmaya başladım. "Bir HerAlina kadar iyi değilsiniz." diyip gülmeye başladım. "Göreceğiiiz." dediler aynı anda. Anlaşılan bu gece her şey çok güzel olacaktı. Kafalar bileee.

Kalp çarpıntım olmasına rağmen vücudum alkole karşı çok dayanıklıydı. Sadece sigara, nargile kullanamıyordum. Alkol sonuna kadardı.

Bilmem kaçıncı shotımdı bu hatırlamıyorum ama bildiğim tek şey Bora'yla yarış yaptığımdı. Aras ise bize bakıp gülüyordu. "Bende kendimle shot yapıyooğuuum." diyip anırıyordu. Sanki sevgilisi varmışcasına aşkımlı canımlı konuşuyordu. Kadeh kaldırıyordu. Bizde onun bu haline gülüyorduk. Gülerken Bora bana, bende Bora'ya sarılıyordum. Ama hiçbir şeyin bilincinde bile değiliz. Salak salak gülüyoruz. Birimiz a desek gülüyor, b desek anırıyor. Abim iyice kıyak olduktan sonra iki tane kız abimi alıp sahneye çıkarttılar. Kızlar şarkı söylerken abim ortalığın amına koyuyordu. Biz ise onun bu haline gülüyorduk. Bir anda çok çişimin geldiğini fark edip "Çişim geldiiiğ." diye Bora'ya söylenmeye başladım. "Sus, Allahın belası. Benimkini de getirdin. Hadi yürü baş belası." diyip sallana sallana lavobaya doğru gittik. Ayağımın töküzlemesiyle Bora'nın kucağına düştüm. Aramızda sadece 1 cm fark vardı ve nefesini burnumda, ağzımda kısacası yüzümün her yerinde hissediyordum.

Önüme gelen saçımı kulağımın arkasına doğru attı ve yanağımı okşamaya başladı. Sonra ensemden tutup yavaşça kendine çekmeye başladı. Dudaklarıma yapışıp, sertçe öpmeye başladı. Hiçbir şeyin farkında olmadığımdan dolayı ona karşılık veriyordum. Beni kucağına iyice oturttuktan sonra bacaklarımı okşamaya başladı. Kimse bizim bu halimizi yadırgamıyordu. Çünkü herkes bu haldeydi. Öpüşmeye ara vermeksizin devam ediyorduk. Onunla öpüşmek beni rahatlatıyordu. Çektiğim bütün acıyı, geçirdiğim kötü haftaları bana unutturuyordu. 

Beni kucağına alıp duvara yasladı. O sırada çantamın düşmesiyle kendime geldim. Ne yaptığımın farkına vardım ve kendimden utanmaya başladım. Bora ise şaşkınca bana bakıyordu. Yüzümü diğer tarafa doğru çevirince beni kucağından indirdi ve abimin olduğu yere doğru hızlıca gitti. 

Bende kendimi lavobaya attım. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Midem çok kötü bulanıyordu. Az önce Bora'yla deli gibi öpüşmüştüm. Ve bana karşılık bile vermişti. Hatta o beni öpmek için adım atmıştı. Ama sonunda her şey berbat olmuştu. Hiçbir şey demeden çekip gitmişti. Her zaman ki gibi.

Kendimi toparlayıp lavobadan çıktım. Bora'nın yüzüne bile bakmadan abimin yanına gittim. "Artık gidebilir miyiz? Yarın okul var ve ben çok yorgunum." dedim uykulu bir sesle. "Tabii gidelim. Boracığım bizi bıraksıın." diyip gülümsedi. Bora'nın yüzüne bile bakmadan, pardon bakamadan arabaya bindim. Arabaya biner binmez bir uyku bastırdı ve sonrası bilinen son. Uyuyakaldım. 

BORA ÖZTÜRKOĞLU-

Arabaya biner binmez uyuyakalmıştı baş belası. Onu az önce büyük bir açlıkla öpmüştüm ve kendime inanamıyordum. Kendime kızgındım. Onu kucağıma oturtup deli gibi öpmüştüm. Kardeşime ihanet ediyordum yavaş yavaş.

Evlerine geldiğimizde Aras'ın Alina'yı taşıyacak, kaldıracak bir hali yoktu. Hepimizden çok içmişti, dans etmişti. Ve çok yorulmuştu. Alina'yı taşıma işi tabiikide bana kalıyordu. 

Kucağıma yavaşça aldım. Aras ise sallana sallana kapıyı açıyordu. "Hadi amına koyayım." dedim sessiz bir şekilde. Kapıyı açtıktan sonra dikkatlice geçtim. Onu uyandırmamaya özen göstererek merdivenlerden yukarı çıkarttım. Aras odasının kapısını açtıktan sonra "Kanka ben uyumaya gidiyom. Çıkışı biliyon. Eyvallah." diyip hemen gitti. Beni bu veletle, baş belasıyla tek bıraktı. 

Continue Reading

You'll Also Like

970K 43.7K 57
(Bu isimle yazılmış ilk kitaptır.) Girdiği depresyon sonucu gittiği bir barda birlikte olduğu adamdan hamile kalan Hira, hayatında bir çocuğa yer ver...
414K 19.9K 19
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
54K 2.9K 19
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
543K 34.2K 43
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*