5-

545 21 4
                                    

Sabah gene alarmın sesiyle uyandım. Doğru aynanın karşısına geçip acınacak halime baktım. Dün o kadar çok ağlamıştım ki gözlerim şişmişti. Hemen kendime çeki düzen vermek için biraz kapatılır sürdüm. Hafif bir eyeliner çektikten sonra ne giyeceğime karar vermek için aynanın karşısına geçtim. Siyah dar kotumu ve kot gömleğimi giymeye karar verdim. Böyle üşüyeceğimi bildiğimden mavi kazağımı da hemen üstüme geçirdim. Sıra saçlarıma gelmişti. Onları düzleştiremeyecek kadar yorgun hissediyordum kendimi. Bu yüzden krem sürüp taramaya başladım. Biraz da şekil alabilmişlerdi. Bugün olan derslerin kitaplarını kahverengi deri çantamın içine koydum. Dil sınıfı öğrencisiydim. Ingilizce ve Almanca dersinden başka bir ders olmuyordu. Çantam bugün baya hafifti.

Aşağı inerek annemin yanına gittim. Bana bir şey söylemek ister gibiydi. Ama bu sefer üstüne gitmeyecektim. Nasıl olsa dayanamayıp bana söyleyecekti."Alina biraz konuşalım. Geç karşıma bir tanem." diyerek bana gülümsedi. Tam tahmin ettiğim gibi dayanamadı. "Seni dinliyorum anneciğim." dedim."Bak kızım bunu size nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Ama fark etmişsindir ki abinin bu durumdan haberi var. Ben ona söylemeden o kendisi öğrendi. Simdi de sana söylemeliyim. Baban evlatlarından birini yanına istiyormuş. Büyük ihtimal almak istediği sensin. Abin reşit olduğu için onu alması zor. Ama yine de direteceğim bir tanem. Bizi ayıramayacaklar." diyip boynuma sarıldı. Sabah sabah bu kadar duygusallık fazlaydı. Saate bakar bakmaz hemen ayağa kalktım. Biraz daha oyalanırsam geç kalacağım. "Anneciğim bizi hiç kimse ayıramaz. Bunları akşam konuşuruz. Şimdi çıkmam gerekiyor." diyip yanağına sulu bir öpücük kondurup siyah deri ceketimi alıp evden çıktım. Kulaklıklarımı takıp hızlı adımlar ile yürümeye başladım. Biraz daha oyalanırsam ilk günden yok yazılacaktım. Karşıdan gelen bir araba bana çarpmaya iki parmak kala durmuştu. Korkudan gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Ama arabaya biraz daha dikkatli bakınca tanıdık gelmeye başladı. Tabiiki de onun arabasıydı. Pencereden kafasını çıkartıp arabaya bin bakışını attı. Hemen arabaya bindim. Okulun olduğu yöne doğru arabayı sürmeye başladı."Kısa keseceğim küçük kız. Öğleden sonra alışveriş merkezine gideceğiz. Çıkışta seni alırım. " dedi her zaman ki sert sesiyle. "Sanada Günaydın Bora. Bu arada hiç önemli değil. Neredeyse bana çarpıyordun ama dediğim gibi önemsiz." dedim alaycı bir ses tonla."Yine boş yapmaya başladın küçük kız." diyerek daha da hızlandı. Bu çocuk beni delirtecek.

Okula havalı bir giriş yapmıştım. Herkes bize bakıyordu. Daha doğrusu Boraya ve arabasına. Bana sadece "vay şanslı piç" bakışları atıyorlardı. Bora yanıma gelip belimden tuttu. "Ne yapıyorsun?" diye fısıldadım. Gülümseyerek "Burada ki herkes kimin ailesine ait olduğunu görmeli. Baran buraya gelip sahiplenemeyecek kadar halsiz olduğundan ben yapmak istedim küçük kız. " diyip yanağımı sıktı. Gıcık çocuk nolacak işte. Bana bahçe kapısına kadar eşlik ettikten sonra hemen arabasına binip uzaklaştı. Lara meraklı bakışlarla yanıma geldi. "Bana hemen anlatıyorsun." dedi heyecanla. Lara benim bu okulda ki hatta hayatımda ki en iyi arkadaşımdı. Çocukluğumdan beri beni çok iyi tanır. Bir de bizim kızlar var. Onlarda bir tanedir. Lara benim aksime kahverengi saçlı ela gözlüdür. Ama bembeyaz bir teni vardır. Ecrin ve Elfin (bizim kızlardan) ikisi de sarışındır. Herkes onların ikiz olduğunu falan sanıyor ama kuzenler. Bir de bizim guruptan Ege, Kıvanç, Kayra ve Ateş var. Hepsi benim her şeyim. Bir tanelerim. Lara heyecanla olayları ona anlatmamı beklerken ona dönüp "Bizim kizlar da gelsin meraklı. Hepinize birden anlatayım." diyip kıkırdadım.

Herkes bahçede toplanmıştı. Ah doğru ya namı değer okul müdürümüz konuşma yapacaktı. Hemen Elfinlerin yanına geldik. Kısa bir kucaklaşmadan sonra onlara başıma gelenleri anlatmıştım. Ve tabiikide kimseye söylememelerine dair yemin ettirdim. Ağızları açık bir şekilde beni dinliyorlardı. "Ne? Oha bugün buluştuğunuz da neler olup bittiğini akşam arayıp anlatacaksın ve senin şu odun iğrenç dedigin çocuk sana karşı bir şeyler hissetmiyorsa ben de Lara değilim." diyip el çırptı. Ah şapşal kız yine kendince tahminler yapıp duruyordu. Ama her tahmini çıkıyordu. Ne yazık ki bu sefer durum çok farklı.

Sıkıcı 8 saatten sonra nihayet okul bitmişti. Sırada Bora Beyciğimiz ile alışverişe çıkmak vardı. Koridor da bir çocuk "Kavga var millet. Koşun. Kavga vaar." diye anırıyordu. Okulun ilk gününden ne kavgasıydı bu böyle. Bahçeye iner inmez kalabalığın olduğu yöne doğru gittim. Aman tanrım, Bora bir çocuğun üstüne abanmış defalarca yumruk atıyordu. Ve o çocuk benim hayatımı berbat eden Berkti. İçimden bir ses bırak dövsün orospu çocuğunu derken diğer yanım insafa geliyordu. Herkes "Ooo kavga var." diyip film izlercesine kavgayı izliyordu. Bora sonunda çocuğun üstünden kalkıp herkese bir bakış attı. "Kavga dediğin iki kişilik olur, gençler." diyip bana doğru gelmeye başladı. Acaba çocuğa neden saldırmıştı ki. Okuldaki kızlar hayran bir şekilde bakarken o odun eminim bundan zevk alıyordu. Gösteriş için buraya gelmişti kesinlikle. "Hadi gidelim." diyip bana gülümsedi. Bana gülümsedi. Aman tanrım bir ilki yaşıyordum. "Neden o çocuğu dövdün?" dedim meraklı sesimle.

Beklenmedik AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin