3-

604 27 0
                                    

Ürkek adımlarla arabadan indim. Bora ise beni beklemden önden önden gidiyordu. Ah bu çocuk beni delirtecek. Bir kibarlık anlayışı yok muydu bu odunun? Tabiikide yoktu. Etrafımı dikkatlice incelemeye başladım. Büyük bir bahçenin kapısından içeriye girdik. Güvenlikçi Bora'yı selamladı. Ve tabiikide Bora Bey soğuk bir bakışla ona selam vermişti. Şaşırmış mıydım? Tabiikide hayır.Arkasına dönüp "Biraz daha sallanacak mısın küçük kız?" dedi. Bana küçük kız demesine sinir oluyordum. Ben küçük bir kız değildim! "Onun bu lafına karşılık biraz daha yavaşladım.İnatçı olduğumdan bahsetmiş miydim? Sanırım bahsetmesem bile anlaşılıyor."Canımı sıkıyorsun küçük kız.." diyip beni kolumdan çekiştirdi."Gerek yok.Kendim hızlı yürüyebilirim." diyip kolumu ondan kurtardım. Ah bu çocuktan ilk başta etkilendiğime inanıyorum. İğrenç bir çocuktu. İğrenç!

Kapıyı evin hizmetlisi -benim tahminimce- açtı. "Hoş geldiniz Bora Bey.. Ve sizde hoş geldiniz hanımefendi." dedi kibarlaşmaya çalışarak. Onun bu tavrına karşılık sadece gülümsedim.Merdivenlerden çok tatlı çok tonton görünen bir teyze indi. "Yavrum!" diyerek Bora'ya sarıldı. Bora da onun saçlarını okşayarak öptü. Kimdi ki bu kadın? "Anneaneciğim bak bu Hera." diyip beni gösterdi. İyi de ben Hera adını hiç kullanmazdım ki? Alina denilmesini tercih ediyordum.Nazik bir şekilde yaklaştım ve elini öpüp alnıma götürdüm. Bora'nın aksine çok kibardım."Yoksa bu senin kız arkadaşın mı? İlk defa bir kız arkadaşınla tanışıyorum. Aman tanrım." dedi ve bana gülümsedi. Kız arkadaş? Ben ve Bora? Ah tanrım iğrenç. Bora hemen çıkışarak "Hayır anneanneciğim, benim kız arkadaşım olmaz. Bunu çok iyi biliyorsun. O Baran'ın kız arkadaşı." dedi. Baran mı? Baran kim oluyor be? Borayı kolundan tuttuğum gibi sürükledim. "Sen ne dediğini sanıyorsun?" dedim. Gözlerimden ateş püskürüyordu. Çünkü cidden sinirlenmiştim. Kimse benim adıma kararlar alamazdı. "Küçük kız, bana hesap sormaya hakkın yok. Ben ne dersem o." dedi sakin bir ses tonla. Sonra konuşmasına devam etti."Bak bu sana ilk ve son açıklamam. Baran benim kardeşim. Bundan 2 yıl önce kan kanseri teşhisi konuldu. Onun mutlu olmasını istiyorum." "Niye ben?" dedim ürkek bir sesle."Dinlemeyi bir bilsen küçük kız. Her neyse bundan 2 yıl önce Baran seni bir yerde görmüş ve cidden çok beğenmiş. 2 yıl boyunca hep senin girdiğin ortamlara girmeye çalışmış ama sen onu fark etmemişsin bile. Bize bundan daha yeni bahsediyor. Benden tek isteği seninle tanışmak, arkadaş olabilmek. Bende senin kim olduğunu, nerede olduğunu araştırdım buldum. İlk başta senin kim olduğunu tanıyamadığım için seni o adamın önüne attım. Sonra tanıyabildim. Bak onu mutlu etmek için elinden geleni yapacaksın. Ömrünün 2 yılını senin gibi birisini arayarak geçirmiş. Şimdi mutlu olacak tamam mı? Beni anladın mı küçük kız? Yoksa seni ve aileni pişman ederim. Ölmek için bana yalvarırsın!" dedi kükreyerek. Aman tanrım. Çocuğun haline cidden üzülmüştüm. Onunla arkadaş olabilirdim ama sevgili olamazdım. Ona karşı hiçbir şey hissedemezdim. 

Merdivenlere doğru yürümeye başladı ve bana dönüp "Ne dikiliyorsun orada? Beni takip et." İstemeye istemeye onu takip etmeye başladım. Bi odanın kapısını açtı ve anlaşılan burası onun odasıydı. Siyah ve mordan başka bir renk yoktu. "Burası senin odan mı?" diye sordum. "Evet." dedi gene soğuk bir sesle.Dolabı açıp bana bir kazak verdi. Sanırım kendi kazaklarındandı."Al bunu giy. Banyo şu tarafta." dedi. Gösterdiği tarafa doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Üstümü hemen değiştirdim. Odaya geldiğimde Bora yatağına uzanmıştı. Yanına oturdum. Bana sert bir bakış atarak "Bu yatağa oturamazsın!" dedi ve kolumdan tuttuğu gibi dışarı attı. "Bak küçük kız bu odaya ilk ve son girişin. Şimdi aşağıya in. Ben hemen geliyorum." dedi. Tanrım ne kadar kaba bir çocuktu. İnsan kardeşinin sevdiği kıza biraz da olsa iyi davranırdı. Merdivenlerden indim. Ve bir koltuğa oturdum. Çok güzel bir evdi aslında. Koltuklar krem rengiydi ve oldukça yumuşaktı. Ev bildiğimiz malikane gibiydi. Oldukça büyüktü. İnsan nereye bakacağını şaşırıyordu. Bahçesi zaten devasaydı. Arka tarafında bir hamak ve kocaman bir havuzu vardı. Oldukça iyi inşa edilmiş bir evdi. Etrafıma bakarken bir anda telefonum çaldı. Arayan baş belası abim Arastı. "Efendim." "Neredesin Alina? Provan ertelenmiş."Size haber vermeyi unutmuşum. Yolda bir arkadaşıma rastladım. Onlara geldim." dedim. Yalan söylemeyi iyi beceriyordum. Ama konu Aras olunca anlaması an meselesi oluyordu."Kimmiş bu arkadaş?" dedi imalı bir ses tonuyla."Tanıştırırım." dedim iddialı ses tonumla. "Tamam geç kalma." diyip telefonu suratıma kapattı. Baş belası işte. 

Merdivenlerden inen çocuğa baktım. Bu Baran olmalıydı. Beni görür görmez donup kaldı. Hiçbir şey yapamadı. Bana gerçekten aşık mıydı? Ve en önemlisi ben ona aşık olabilecek miydim? Ama aşk zaman içinde olmazdı ki. Birini gördüğün zaman "ben ona aşık olacağım" diyemezdin veya "bunun aşk" diyemezdin. Zaman içerisinde bir şeyler hissettiğini bilirdin. Ama bunun ne olduğunu çözemezdin. Kutsaldı.Oldukça kutsal. Ama kendimden oldukça eminim ki ben bu çocuğa aşık falan olamazdım."Sen?" dedi şaşkın bir ses tonla. Ne yapacağımı bilmiyordum. Nasıl bir tepki vermeliydim? "Şeey, ben Alina.." diyip elimi uzattım. Ama bir anda yere yığılıverdi. ASIL ŞİMDİ NE YAPACAĞIM BEN?

Beklenmedik AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin