YARIM KALAN (KUMA)

By heryersiyaholsa

187K 7.3K 1.3K

Belki bir kaçış belki bir vazgeçiş her şeyi Mirhan'ın sevgisi belirleyecekti ben o güne kadar sabredecektim s... More

birinci bölüm
üçüncü bölüm
Botan ve Zeynep
dördüncü bölüm
beşinci bölüm
kesit
BİTİŞ B&Z
altıncı bölüm
yedinci bölüm
sekizinci bölüm
YENİ BÖLÜM DEĞİL
dokuzuncu bölüm
onuncu bölüm
on birinci bölüm
Evin&Serhat
on üçüncü bölüm
ön dördüncü bölüm
on beşinci bölüm
on altıncı bölüm
on yedinci bölüm
on sekizinci bölüm
on dokuzuncu bölüm
İhanet
yirmi birinci bölüm
yirmi ikinci bölüm
yirmi üçüncü bölüm
yeni hikaye&silinecek

ikinci bölüm

13.5K 456 20
By heryersiyaholsa

"Asmin." diye bağıran ses uykuya daldığım yerden sıçramama neden oldu.
Kapı izinsiz açılırken üzerimdeki eteği yeni düzeltmeye fırsat bulmuştum.
Kapı hızla kapanıp kilitlendiğinde olanlara hiçbir anlam verememiştim.

"Baran'la ne gibi bir ilgin var?" diyen ses beni tam beynimden vurmuştu.

"Mirhan." dememe fırsat vermeden iki el boğazıma yapışmıştı. Bu duyguyu ilk defa hissediyordum, içimdeki acizlik gün yüzüne çıkmış yaşadığım şeyin şokuyla bir tepki verememiştim.

"Söyle lan bana." dediğinde morardığına emin olduğum boynumdan ellerini çekti nefesimi düzeltmeye çalışırken gözyaşlarım istemsiz akıyordu.

"Naptın?" dediğimde kendime yeni gelmiştim. Ne demek istediğimi, ne sormak istediğimi gayet iyi anlamıştı. Bize bunu neden yapmıştı? Canımı nasıl bu denli acıtabilmişti? Ve benim duygularıma nasıl zarar verebilmişti?

"Konuş." dediğinde odaya ilk girdiğindeki sinirli yüz ifadesi hâlâ oradaydı. Pişmanlıkta gözlerinin içinde.

"Ne duydun?"

"Ne duymam gerekiyor lan? İkimizinde bu odadan sapasağlam çıkmasını istiyorsan anlat. Anlat ki Asmin içimin yangını dursun." Hiç kıyamadım ona, eline bir taş gelse benimde canım acırdı. Şimdi nasıl benden şüpheye düşmüş karısının namusuna dil uzatmıştı?

"Baran, Kuzenim Mustafa'nın yakın bir arkadaşıydı bir kere yüreğindeki beni dile getirdi sonra bende ona yüreğimdeki seni dile getirdim. Bir daha ne gözümün içine baktı ne bana bir şey söyledi. Sonra seninle evlendim en az iki yıldır görmediğim bir insana bu öfken nedir Mirhan?" dediğimde tek bir yalan söylememiştim, Baran'ın bakışlarının hep farkındaydım, ama sevememiştim belki Mirhan'ı hiç görmesem şuan onun yanındaydım. Ama ben Mirhan'ı sevmiştim işte. Bana bu acıları hak gören yakıştıran adamı.

Gözlerime baktı, pişmanlık şimdi daha net okunuyordu gözlerinden. Acı acı gülmemin sebebide buydu.

"Sen benim içimin yangınını nasıl söndüreceksin Mirhan?" dediğimde gözlerime bakmak dışında bir şey yapmadı.
Az önce tam karşımdaki aynadan gördüğüm morluğa elimi bastırıp tam karşısına geçtim.

"Bu iz geçer, ama buradaki parmak izlerin o yüzündeki ifade benim ne aklımdan ne kalbimden silinmez."dediğimde neye sinirlendiğini merak ediyordum ama sormayacaktım.
Yanıma gelip elini boynuma uzattığında bende bir adım geri çekildim.

"Dokunamazsın bana Mirhan, eğer bana dokunursan bir daha yüzümü bile göremezsin ona göre ver kararını." dediğimde durdu.

"Asmin delirdim tamam mı? O adam öyle konuşunca ne yapacağımı bilemedim." şimdi acıdan değil sinirden gülmüştüm.

"Ben senin karınım Mirhan, senin bana yaşattığın her acıya göğüs gerip, ellerimle seni başka kadının yatağına gönderen ben ve benden şüpheye düşen sen!Öyle mi Mirhan? Ben senin için abimi karşıma almışken senin bana bu yaptığın hak mı?" dediğimde sabah ki aramızdaki soğukluğun üzerine aklı karışmıştı emindim.

"Şimdi bunları yüzüme vuracaksın öyle mi? Ben mi istedim lan Gülşen'i, senin aşık olduğum kokunun üzerimden uçması iki dakika sürüyor o odaya girdiğimde, gözüme bir saniye uyku girmiyor sabahı zor ediyorum biliyor musun? bilmiyorsun bir senin duyguların mı var sanıyorsun? Bir sen mi yandın bana? Bende yandım Asmin. Sen farkında olmasanda bende yandım. Sen kendi acından başka bir şey görmüyorsun."

"Sen beni anlayabileceğini sanıyor musun Mirhan? Benim sana üzüldüğümü göremeyecek kadar bencil olan sensin işte.
Sen o kadının yanından gelip hiçbir şey anlatmadan bana sarıldığında bir gün sadece bir gün seni ittim mi? geri çevirdim mi? o kadının tenine sinmiş kokusunu benim üzerime bulaştırdığında sesimi çıkardım mı?" durdum, çünkü boğazım acıyordu bağırışım fısıltıya dönüştü çünkü kalbim sızlıyordu.

"Sen şimdi haklı olsan ne olur? Sen şimdi yansan benim aşkımdan ölsen ne olur? Sen bir kere bende hiç geçmeyecek izler bıraktın ya, bunun bir telafisi yok. Benim sana olan aşkım bunun karşısında durabilecek kadar güçlü mü bilmiyorum."
gözleri doldu, onu ilk defa böyle gördüm. İçim sızladı ama sesimi dahi çıkarmadım. Bana bu yaşıma kadar babam dışında tek bir kişi bile elini sürmemişti, canımı yakmamıştı. Onu da sileli çok oldu zaten.

"Asmin..."dediğinde devamını getiremedi, bende beklemedim.

"Çık Mirhan nereye gidersen git ama bu gece bu odaya adımını dahi atma." beklemedi, özür bile dilemedi dilese ne olur demeyin dilese en azından içimdeki yangını biraz söndürebilirdi.

Herkes uyumuştu, bu oda bana dar gelmeye başlamış saat gece üç olmuştu kavgamızdan hemen sonra bir kapı sesi duymuştum yan taraftan ona gitmişti işte tam üç saattir bu yatakta oturuyordum ve yan odadan tek bir ses çıkmıyordu.

Yerimden kalkıp ışıkları söndürüp, korka korka yatağa giderken yandaki odanın kapı sesiyle meraklandım. Bu odaya gelmeyeceğini biliyordum, biliyordum da bu saatte nereye giderdi ki? Camın aralık perdesine fazla yaklaşmadan dışarı baktığımda ceketini üstüne giymeye çalıştığını fark ettim. Yüzüne vuran dışardaki ışık, kıpkırmızı olmuş suratını öne çıkarmıştı gözleri de bir farklı bakıyordu. İçim içimi yerken kapının önünde anlık bir duraklama yaşadığını fark ettim, nefesimi tutup ne yapacağını beklerken yüzündeki acı gülümsemeyle yoluna devam etti. Kalbim tekledi, onun suratındaki o ifade tam içimde bir yere oturdu. Neydi bu ifadesi? Bu mahçupluğu? Bu gelemeyişi veya gidemeyeşi?

Ben içimdeki merakla soğuk yatağa girerken onun yerine yaklaşmadım bile kokusu yastığından bana doğru gelsede bir kere bile dokunmadım, sırtımı o oradaymışcasına ona döndüğümde gözümdeki yaşlara mani olmadım. Ben gözlerimi kapatırken bir araba sesi duymadım veya bir kapı sesi bu konakta olduğunu biliyordum en azından içim rahattı.
Ama ben bilemezdim ki bir zaman sonra bu içimin yangını olacak.

Sabaha doğru üzerimdeki kırgınlık, yorgunlukla yattığım yerde dönüp dururken saate baktım.
Yaklaşık dört civarıydı, kalksam kalkamazdım. Bu saatte biri beni aşağıda görürse ne düşünürlerdi bilmiyordum.
Burnum akıyor, ateşimin çıktığınıda biliyordum.
Ama bir şey yapmak istemiyordum, kendimi yatağın içine biraz daha gömüp soğukla beraber gözlerimi tekrardan kapattım.

Sabah aşağıya kimse uyanmadan inerken havanın soğuğu içime işliyor gibiydi, mutfağın kapısına geldiğimde fısır fısır sesler duydum ama dinlemenin ayıp olacağını düşünüp beklemeden mutfağa girdim.
İçeride yıllardır bu evde yardımcı olan Meryem teyze'nin kızı Dilruba ve onun bir büyüğü Dicle vardı. Beni görünce gözlerindeki korku tedirgin olmama sebep olsada bir anlam veremedim.

"Günaydın kızlar."dediğimde ikisi birbirine bakıp bana döndüler. İlk gülümseyen Dicle oldu.

"Günaydın Asmin." Dicleyle bir anlaşmamız vardı bu evdeki bana yaşıt herkesle bir anlaşmam vardı aslında ismimin yanına bir ek gelsin istemiyordum, başlarda zor olsada bir süre sonra alıştık.

"Günaydın." diyen fısıltıya benzer sesle kaşlarımı çattım.

"Hayrola iyi misin Dilruba?" dediğimde Dicle, Dilruba'nın kolunu görmediğimi sanarak ittirdi.

"Uyuyamamış gece ondan bu hali." diyen Dilruba'ya gülümsemekle yetindim.

"Bende uyuyamadım hava çok soğuk değil mi?" dediğimde o da bana kafa sallamakla yetindi.

"Hadi kızlar kimse uyanmadan şu kahvaltıyı hazırlayalım. Sen çayı yap bende iki dakikada bir börek yapayım. Dilruba sende kahvaltılıkları masaya götürür müsün?" dediğimde bu işleri dağıtma görevinin benim olduğunu biliyordum.
Gülşen kim bilir kaçıncı uykusundaydı ama umursamadım.

Biz kızlarla kahvaltıyı daha yeni hazırlamışken herkes masaya yerleşmişti bile, ben Mirhan'ın yanına oturmak yerine tam karşısına oturmuş bir kere bile bakmamıştım gerçi o da bana bakmak için pek çabalamamıştı.

Herkes yemeğini yiyip kalkarken bizde etrafı toplamış, bulaşıkları yıkamıştık hep bir elden. Mutfakta işim yeni bitmişken bir ben bir Dilruba vardı hali beni meraklandırmış bir derdi olduğunu anlamıştım.

"Dilruba bize iki kahve yapsana." diyip sedire oturduğumda kafasını sallamış kahveyi dalgın dalgın yapmıştı.

"Geç otur karşıma." dediğimde elindeki kahveleri ortamıza bırakıp bana dönük oturmuştu.

"İyi misin?"

"İyiyim abla neden öyle dedin ki?" diyip bana meraklı gözlerle baktığında gülümsedim.

"Sabahtan beri bir değişik bakıyorsun, varsa bir sıkıntın derdin anlat bana ben senin ablan sayılırım söz kimseye tek kelime etmem." kararsız gözlerle bana baktığında cesaret vermek için eline uzanıp sıktım.

"İçinde kalırsa dert olur sana yazık anlat ki kurtul. Hem belki bende bir çözüm bulurum." dediğimde ellerine bakıp bana döndü.

"Birini seviyorum abla."dediğinde derdine gülümsedim sevmek güzel şeydi çünkü.

"Ne kadar güzel bir şey bu. Bunda üzüleceğin ne var?" dediğimde dolu gözleriyle bana döndü.

"O beni sevmiyor abla, bazen gözlerine bakıyorum belki diyorum belki o da beni sever bir gün. Ama biz imkansızız, artık bir umudum yok." umutsuzluk ne can yakıcı şeydi ama bu hayatta imkansızlık yoktu. İstersen yaparsın.

"Bazen benimde umudum kalmıyor Dilruba,diyorum ki ben yapamam bu yükün altından kalkamam sonra neden diyorum. Neden yapamayayım? Aşk güzel şeydir ama zordur.
Seni sevmesi için gerekiyorsa çabala, biliyorsa zaten duygularını, senin gibi güzel temiz huylu bir kızı kim elinin tersiyle iter." dediğimde gözlerinden bir kaç damla aktı.

"Sen neden umutsuz kalıyorsun ki abla? Sevdiğin adam yanında değil mi? Mutlu değil misin? Keşke diyorum keşke senin gibi olabilseydim." gözlerine baktığımda gördüğüm şey suçlayıcı bakışlar gibiydi ama bunun bir anlamı yoktu bu kız bana abla diyordu ben onu kardeş olarak görüyordum. Kendime kızdım.

"Sende mutlu olacaksın elbet bir gün. Elimden bir şeyler geliyorsa söyle bende sana yardım ederim. Elimden ne gelirse yaparım. Hem söyle bakalım ben tanıyor muyum?" dediğimde kahveme elimi uzatıp bir yudum almaya kalmadan içeriye Dicle girdi.

"Dilruba, bir gelsene sen benimle."

"Ne oldu Dicle?" diyip ona döndüğümde bana bakmadı bile.

"İşimiz var onunla biraz abla kaç saattir bekliyorum bir gelemedi. Kusura bakmazsın dimi sen?"

"Yok ne kusuru? Ben oyaladım zaten onu. Siz gidin hadi." dediğimde bende kahvemden kalan son yudumları alıp bahçeye geçtim. Sabah ki soğuk havanın yerini güneş almış parıl parıl parlıyordu.

"Asmin." diyen sesle gülümseyip o tarafa yürüdüm.

Zozan Anne, Zeynep ve evin en yaşlısı Derman Anne oturup kahvelerini yudumluyorlardı.

"Efendim anne?" diyip ona gülümsediğimde, eliyle yanına pat pat vururak oturmamı işaret etti bir dakika bile beklemeden gösterdiği yere oturdum bende.

"Nasılsın bakalım?"

"İyiyim sağol anne."

"Mirhan'la iki gündür bu haliniz nedir? Anlatmak ister misin?" dediğinde sabahtan beri kafamın bir köşesini meşgul eden adam şimdi gün yüzüne çıkmıştı.

"Karı koca arasında olur böyle şeyler sen karışma." diyen Derman anneyle hepimiz güldük, konuyu değiştirmek için Zeynep söze girdi.

"Annenler gelecekti Asmin, ne zaman gelecekler hazırlık yapalım?" ben cevap vermeye fırsat bulamadan Derman anne telaşlı sesiyle konuştu.

"Bak biz onu unuttuk gördünüz mü? Sen çok yaşa Zeynep. Gelmiş burada kahve içiyoruz. Bu akşam geleceklerdi dimi? Kızlara hemen haber verin bir şeyler hazırlamaya başlasınlar."
diyince gülümsemekle yetindim.

"Tamam ben söylerim sen dinlen biraz halsiz gözüküyorsun." diyen Zeynepe minnet dolu gülümsememi yolladım.
Zeynep, mutfağa giderken ben izin alıp odama gittim.
Yatağın ucuna oturup kafamdaki örtüyü çıkartıp karşımdaki aynadan boynuma baktım.
Gözlerimden sicim gibi boşalan yaşlar içimin yangınıydı.
Burnumda tütüyordu kokusu, bakışı, gülüşü...
Ama nasıl yapardım? Nasıl gururumu ayaklarımın altına alıp ona giderdim veya onu kabul ederdim? Yapamıyordum. Her şey çok yeniyken ben gidemiyordum onun bana gelmesine izin veremiyordum.
Bu gece bu izi nasıl saklayacağımı düşünmeden edemedim 5 parmağın izi vardı dün krem sürmeyi unuttuğum içinde epey morarmıştı.

Duş alıp, üzerimi değiştirip odadan çıkarken kafam çok dağınıktı başımın ağrısı ise cabası. Ben merdivenlerin sonuna gelmişken tam o sırada kapı açıldı, kapıdan giren annemi gördüğümde dolan gözlerimle içimi huzur kapladı. Bir şeyi umursamadan koşup ona sarıldığımda beni iki kolunun arasına almış başıma bir öpücük bırakmıştı.

"Yavrum." dediğinde dolan gözlerimi saklayarak elini öptüm.

"Çok özlemişim seni." dediğimde o güzel gülümsemesiyle dertlerimin hepsini unuttum.

"Bakıyorumda bizi gözün bile görmüyor." diyen sesin sahibiyle gülüşüm bir kaç kat daha arttı.
Güzel gülüşüyle bana bakan kız kardeşlerim içimin sevgiyle dolup taşmasına neden olmuşlardı.

"Canlarım." diyip onlara sarıldığımda gözüm abimleri aramıştı.

"Abimler nerede?" diyip geri çekildiğimde annem saçımı okşadı.

"Botan gelemeyecek işleri varmış güzel kızım. Baran akşam uğrayacak... Berzandan ise haberim yok."dediğinde yüzümün düşmesine engel olamadım. İnsan abilerini yanında istiyordu, hepsi bana abiden çok arkadaş olsada Mirhan için karşıma alıp hayatımdaki tek yanlışı yapmıştım.

"Gelmeyecek anladım." dediğimde arkadan adım sesleriyle sarılmalar hoş geldinler eşliğinde içeriye geçildi.

Yemekler yendi, kahveler içilirken evin erkekleri Mirhan ve kayınbiraderlerim gelmedi.
Abimi gözüm yolda beklerken arada konuşmalara gülüyormuş gibi yapıp dinlemiyordum.

Evin yanıma sokulup bana yanaştığında bu haline gülümsedim.

"Biliyorum üzgün olduğunu ama gelecek abim, o verdiği sözü hep tutar biliyorsun."dediğinde ona sarılmaktan geri kalmadım.

"Gelir dimi Evin? Kardeşini yalnız bırakmaz."

"Hiç bırakmadı bugünde bırakmaz."

"Kızlar siz yukarı çıkın isterseniz hava soğudu." diyen Zozan anneyle Zeynep, kız kardeşlerim önde, ben arkada odaya geçtik. Zeynep ve iki kız kardeşim bir köşeye geçerken onların bu haline güldüm.

Evin hep bana daha düşkün olmuştu her ağladığımda benden çok ağlayıp mutlu olduğumda benden çok sevinmişti. Gidişim en büyük boşluğu onda açmıştı biliyordum, farkındaydım.

"Abla saçlarını örebilir miyim?" dediğinde ona döndüm.

"Zaten gözükmüyor Evin uğraşma bi daha." dediğimde eli baş örtüme gitti.

"Abla ne olur ya beğenmezsen açarız." eskiden hep benim saçlarımla oynardı o en çok saçlarla oynamayı severdi zaten.
Kafamı sallamakla yetindiğimde başımdaki örtüyü çıkardı.

"Bekle tarağını alıp geliyorum." tarağı aynanın önünden alıp karşıma geçerken saçımı büyük bir dikkatle ortadan ikiye ayırdı.

"Benimkinide örer misin sonra Evin?"diyen Zeyneple gülümsedi.

"Örerim tabi Zeynep abla." dediğinde kafamı tutup onlara çevirdi.

"Sizce bu ortadan olmuş mu?" dediğinde herkes bir durdu.
Ne olduğuna başta anlam veremesemde Evin'in konuşmasıyla aydınlandım.

"Ne oldu ya? Orta değil mi?" dediğinde ikimizde başta bir şey anlamamıştık.

"O boynundaki iz ne?"diyen Zeyneple Evin beni kendisine çevirip elimle itmeme rağmen boynumu kaldırdı.

Bağırışıyla ne yapacağımı bilemeden ağzını kapatmaya çalışırken elimden kurtulup kapıya koştu.

"Anneeee, koş yetiş."diye bağırdığında yerimden kıpırdayamadım.

Herkes ayaklanmıştı, merdivendeki adım seslerini duyuyordum. Benim hatamdı gizlemeyi unutmuştum.

"Ne oluyor Evin ne bu bağırtı?"diyen anneme koşup boynumu gösterdiğinde gizlemeye çalıştığım ellerimi itti.

"Bu ne?" dediğinde kimseden çıt çıkmadı. Annemin başta sakin çıkan sesi şoku atlatmasıyla bağırtıya dönüştü.

"Bu ne Asmin?"

"Önemli bir şey değil." dediğimde gözlerim ıslanmaya başlamıştı. Bu sıralar çok ağlıyordum, ağlatıyorlardı.

"Bu ne demek oluyor Zozan? Ben kızımı siz döveseniz diye mi yolladım? Sana emanet ettim ben kızımı bu hal ne?" dediğinde bağırtı sesi konağı inletiyordu.

"Vallahi bilmiyorum Gülendam, şimdi görüyorum."

"Ne oluyor burada?" diyen sesle yerin dibine girmek istedim.

"Sen karışma oğlum." diyen annemle, bana doğru gelen abimi gördüm.

"Ne demek sen karışma? Dışarıdan geliyor anne bağırtın söyle ne oldu?" dediğinde abim annemin işaretiyle geldiğinden beri bakmadığı yüzüme baktı.

Mirhan'ı affetmeyecektim. Beni bu kadar utandırdığı için beni bu kadar mahçup ettiği için asla affetmeyecektim.

"Ne lan bu?"diyen abim elini yüzüme koymuş boynumu açığa çıkarmıştı.

"Çek elini karımın üzerinden." diyen Mirhan'ın sesi bütün herkesin ona dönmesini sağladı.

Hiç böyle hayal etmemiştim aslında abimi haftalar sonra görüşümü en çok o acıtmıştı, bana acıyan gözler hiç umrumda değildi de aileme yaşattığım bu duygu için kendimide affetmeyecektim.

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 91.3K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
1.1M 44.7K 25
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir, karanlık aşk türündedir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik...
157K 8.5K 52
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...
944K 65.9K 38
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...