SADİST(KaiSoo)

By Exolatam

46K 3.2K 2.1K

"G-git lütfen" dedim. Sesim başka birine aitmiş gibi çıkıyordu. İncecik bir tona bürünmüştü. Siyah deri ile... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24 Final
❇Teşekkürler❇

Bölüm 8

1.6K 130 182
By Exolatam

Bölüm Şarkısı: Chen feat Punch, everythime.

***

Çoğu zaman hayatı sorguladığım anlar olurdu. Neden doğduğumu, neden bunları yaşamak zorunda olduğumu sorgular dururdum. Çok sonra fark ettim ki aslında bir şeyleri sorgulamak insana hiçbir şey kazandırmıyordu. Biraz kafayı yemek dışında...

Kai gelene kadar her şeyi sorgularken, Kai geldikten sonra değişip çok daha büyük bir çıkmaza girerek karmakarışık bir insana dönüşmüştüm. Bu karışıklık çoğu zaman beni korkutsada ve çoğu zaman kendimden emin olamadığım gibi ondan da emin olamasam da fark etmiştim ki, onun varlığı bir şekilde beni rahatlatıyordu. Her ne kadar ben öyle olduğuna inanmamak istesem de bazen o yokken kendimi olduğundan çok daha fazla savunmasız hissediyordum.

Tıpkı şu anda olduğu gibi...

Birbirleriyle iletişime geçen sıra arkadaşlarını gördükçe derin bir iç çekip başımı eğerek yanımda ki boş sandalyeye bakmaya devam ettim.

Kai'yi yemekhanenin orta yerinde öylece bırakmamın üzerinden saatler geçmişti ve ben halen daha onu görememiştim. İçimde ki duygunun özlem mi yoksa pişmanlık duygusu mu olduğuna bir anlam veremiyordum. Ve tuhaf bir şekilde çıkıp gelmesini bekliyordum. İşin aslı niye böyle olduğumu bende bilmiyordum. Sanırım dengesiz biriydim.

"Hey iyi misin?" Baekhyun yanıma oturup kolunu omuzuma attığında ona gülümseyip başımı salladım. " Kai halen daha gelmedi. Üstelik bize verilen ödevi de yapmadık."

"Eğer konu ödevse Chanyeol ile benim grubuma da katılabilirsin."

"Inan bana bende konunun ne olduğunu bilmiyorum. Asıl tuhaf olan bir saat önce ondan nefret ederken bir saat sonra onu böyle bekliyor olmam. İçim çelişkiler ülkesi. Kararsızlık beni boğuyor."

"Kararsız olmanı anlıyorum. Kai, nasıl desem biraz gizemli gibi." Baekhyun'u onaylayıp başımı sallarken gözüm bizi izleyen Chanyeol'e takılmıştı. Gözlerinin kahverengi tonu, ilk defa bugün bende bir korku uyandırmıştı. Tanıdığım Chanyeolden çok daha farklı bakıyordu.

"Baekhyun"

"Hmm."

"Chanyeol'le aranızda ki sorunları çözdünüz mü?" Sorum üzerine Baekhyunda tıpkı benim gibi Chanyeol'e doğru döndüğünde uzun adam bana bakmayı kesip önüne dönmüştü. Chanyeol'ün gözlerini üzerimden çekmesinin ardından biraz da olsun rahatlayabilmiştim.

"Tam olarak çözdüğümüz söylenemez. Aramızda hep başka biri var gibi hissediyorum. Bunu ona da sordum ama beni tersleyip geri çevirmekten başka bir şey yapmadı."

"Bana kalırsa, Chanyeolde tıpkı Kai gibi. Fazla gizemli."

Cümlemi bitirdiğim an Baekhyun ne demek istediğimi sorgularcasına gözlerimin içine bakmaya başlamıştı. Fakat içimde ki şeyin ne olduğundan ben bile emin değilken ona ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Ve görünen o ki hiçbir zaman da öğrenemeyecektim.

Baekhyun'a gülümseyip elimi boşver anlamında salladığım sırada bize doğru yaklaşan uzun gölgenin verdiği huzursuzlukla kafamı kaldırdım. Chanyeol az önceki görüntüsünün aksine fazlasıyla sevimli gülümsemesi ile karşımızda dikiliyordu.

"Bahçeye çıkıp biraz hava almak ister misiniz kızlar?"

"Hey bizimle bu şekilde konuşamazsın"

Baekhyun ayağı kalkıp en şımarık ses tonuyla konuştuğu sırada onun bu haline gülümseyip bende ayağı kalktım. Chanyeol bu okulda Baekhyundan sonra iyi tanıdığım tek kişiydi. Ve ondan bir anlığına şüphe etmem bile asla kabul edilemezdi.

"Eğer sevdiğim o çikolatalardan alacaksan neden olmasın." Söyleyip montumu elime aldığım sırada ikimizde gülümseyerek, sınıftan çıkmak üzere olan Baekhyun'a doğru yürümeye başladık.

Arkadaşlarımla olduğum da her şey böyle kusursuz görünüyordu gözüme. Çünkü onlarlayken ağlamaktan daha çok gülüyordum ve beni güldüren tek şeyde onlardı zaten. Özlem duyduğum yuva özlemini bir nebzede olsa giderebildiğim nadir insanlardı.

Beni problemlerimden saniyelik sürelerle uzaklaştırmaları bile onları sevmem için geçerli bir sebepti zaten.

Dışarı çıktığımız an soğuk hava genzime dolup ciğerlerimi yakmaya başlamıştı. Buna rağmen temiz havayı biraz daha teneffüs edip aklımdaki düşünceleri bedenimden uzak tutmaya çalıştım. "Siz yerimize geçin ben çikolata ve kahvelerimizi alıpta geleyim." Chanyeol bize karla kaplı duvarın dibini gösterdiğinde hiç ikiletmeden oraya doğru yürümeye başladık. Birkaç tanıdık göz üzerimde gezinirken Baekhyun onları boşver dercesine elimi sıkıp beni kolumdan sürüklemeye başladı. Ve ona itaatsizlik etme gibi bir durumumda yoktu.

Duvarın dibine varıp en nihayetinde orada sessiz bir şekilde Chanyeol'u beklemeye başladığımız sırada o da bizi fazla bekletmeden, beş dakika sonra tepside ki kahve ve benim sevdiğim hindistan cevizli çikolatalarla geri dönmüştü bile. Minnettar bir şekilde gülümseyip tepside ki pet bardaklardan birini elime alırken elime yayılan sıcaklık beni mutlu etmişti. Farkında olmasamda oldukça üşümüştüm.

Chanyeol kahvesinden bir yudum alıp tedirgin bir şekilde bana döndüğünde ister istemez içimde kötü bir his oluşmuştu ve asıl tuhaf olan bu hissin tıpkı ailem yok olduğunda oluşan boşluk hissi gibi olmasıydı. Sanki hayatımda hiç kimse yokmuş gibi tamamen savunmasız ve yanlız bırakılmış gibi hissediyordum. "Uzaktan bakınca çok anlaşamıyor gibi görünseniz de bunu sana söylediğimde üzüleceğini biliyorum."

"Fazla uzatmana gerek yok. Alıştım artık. Hemencecik söyle ve bitsin."

Sesim benden bağımsız bir şekilde oldukça sert çıkarken dengemi sağlaya bilmek adına elimde ki kahve dolu bardağı yanımızda duran karla kaplı bankın üzerine bıraktım. Aniden sanki hayatımda ki tek yük o pet bardakmış gibi hissetmeye başlamıştım. "Kai."

"Ne olmuş ona?" Gözlerim aniden beyaz örtüyü izlemeyi kesip Chanyeol'un kahverengi gözleriyle buluştuğunda uzun adamın yüzünde ki belirsiz ifade bana hiç yardımcı olmuyordu. Bomboştu.

Gözlerinden tek bir duygu ifadesi dahi yoktu.

"Kaydını aldırmış. Düşündümde üzülmek yerine sevinebilirsin. Odanda eskisi gibi yine yanlız kalabileceksin."

"Chanyeol." Baekhyunda tıpkı benim gibi elinde ki bardağı bankın üzerine bırakıp sevgilisine seslendiğin de uzun adam nihayetinde gözlerini benim üzerimden çekip ona doğru dönmüştü. Benden habersiz yüreğimde koca bir boşluk bırakarak hemde.

Sessizdim.

O an için ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Hoş söylesem bile bir anlam ifade etmeyecekti. Sadece yalnızdım ve bir ayağım kapalı gözlerimin ardından uçurumdan aşağı sarkmış vaziyetteydi. Benim ise bu durumun biran önce sona ermesini dilemekten başka çarem yoktu.

Ölmek, ölmek ve birkez daha ölmek istiyordum.

Güz geçiren bir ağaç gibi kalmıştım ortada. Kış geliyordu ve yapraklarım beni terk ediyordu. Üşümek kötüydü elbette ama beni korkutan üşümekten daha ziyade fırtınaydı. Kış yapraklarımı almıştı tamam ama ya fırtına dallarımı alırsa? O zaman ne olacaktı?

Ben filizlerimden yeniden doğacak kadar güçlü olmadım ki hiçbir zaman.

"K-Kyungsoo iyi misin?"

Baekhyun tedirgin bir şekilde gözlerimin içine bakarken ben ona bakmak yerine Chanyeol'e bakıyordum. Sanki ondan başka hiç kimse yokmuş gibi. Sanki dudakları daha önce o cümleyi hiç kurmamış gibi.

"Ağlama." Uzun adamın emirler yağdıran ses tonu yüzüme yüzüme çarparken dudaklarımı kemirip ağlamamı durdurmaya çalıştım. Sadistten sonra 'ağlama' diye emir veren ilk kişi Chanyeol olmuştu. Daha önce yapmıştım. Birkez daha yapabilirdim. Ağlamayı kesebilirdim.

Ama yapamadım.

Ne ben ağlamayı kesebildim nede gözyaşlarım durmayı başarabildi.

Ayaklarım benden izinsiz bir şekilde koşmaya başladığında ise artık ikinci bir emiri daha duymak istemiyordum. Talan olmuştum. Birkez daha yıkılmıştım. Yüzüme kapatılan her bir kapı gibi bu da tüm ümitlerimi yerle bir etmişti.

Gözyaşlarımı silmeyi başaramıyordum ki zaten öyle bir uğraş içinde olduğumda söylenemezdi.

Yurda girdiğim an küçümseyen bakışlar kırmızı gözlerimle buluşup ezici tonlar beni biraz daha içine çekerken bir an için tüm o insanların bana acımalarını istemiştim.

Acımalarını ve beni kendi acımla yanlız bırakmalarını.

"Kyungsoo, evladım bir sorun mu var?" Yurt müdürümüz, babacan bir tavırda elini saçlarımda gezdirirken en az Chanyeol'un ki kadar uzun olan boyu beni biraz daha zor durumda bırakmak için yetmişti. "Bir sorunum yok bay park teşekkür ederim."

"Gözlerin kızarmış."

"Yorgunum. Biraz dinlenirsem geçer."

"Pekala." Elini çekip yukarı çıkmam için merdivenleri işaret ettiği an minnettar bir şekilde gülümseyip merdivenlere doğru, çökmüş bir şekilde yürümeye başladım.

"Ha Kyungsoo."

Bay Park birkez daha seslendiğinde ona doğru dönmeden omuzlarım çökmüş bir şekilde söyleyeceği şeyi dinlemeye başladım. "Belki biliyorsundur ama ben yine de söyleyeyim. Oda arkadaşın Kim Kai, yurttan ayrıldı. "

Aynı gerçekle bir kez daha yüz yüze bırakıldığım an bir hıçkırık daha kaçmıştı dudaklarımdan.

Lakin arkamda ki adamı umursamadım. O da tıpkı oğlu gibi çok acımasızdı.

Başımı hafifçe sallayıp merdivenleri bir bir tırmanırken ardıma birkez dahi bakmadım. Sanki tüm suç Chanyeol'un babasındaymış gibi hissetmekten alı koyamamıştım kendimi. Öyle olmasada şimdilik suçu ona atmak daha kolay gibi görünmüştü gözüme.

Merdivenler en nihayetinde sona erdiğinde uzunca koridoru aşıp en son da bulunan odamıza atabilmiştim kendimi. Odamız fikri önceden kulağımı tırmalarken nasıl olsa şimdi bir anlam ifade etmiyordu.

Sırtımı beyaz renkli kapıya yaslayıp, ciğerlerimi Kai'nin kokusuyla doldurmaya çalıştım. Ama kendisiyle birlikte sanki kokusu da terk etmişti beni.

Hıçkırıklarım artıp artık tüm odayı doldururken güçsüz bacaklarımla dolabına doğru yürümeye başladım. Tek bir ahşap askıdan başka bir şey olmayan dolap inanmak istemediğim gerçekle beni yüzleştirirken küfür etmem gereken kişiyi tespit edemiyordum. Kime küfür etmeliydim?

Hayata mı?

Kendime mi?

Yoksa beni bırakıp giden aileme mi?

Küfür etmek bir şeyleri değiştirecek miydi? O da bir muamma.

Kaybolan hayatım, ailem ya da Kai geri dönecek miydi küfür edince?

Aslında bu soruların tüm cevabı koca bir 'hayır'dan başka bir şey değildi.

Ve ben göt gibi birkez daha orta da bırakılmıştım.

Ayaklarım artık beni taşıyamaz hale geldiğinde, titrek bacaklarımı sabah toplamaya fırsat bulamadığım yatağıma doğru yönlendirdim. Her şey o kadar acıydı ki. Bütün ömrümü bir şişeye tıkıp, ağzına bir mantar sıkıştırdıktan sonra uçsuz bucaksız bir okyanusa atmak istiyordum. Atmak ve yok olmak.

Bacaklarım yatağa uzanmış olmanın verdiği rahatlıkla titremeyi bırakırken en azından beni sevindiren küçük bir neden bulmuştum.

Gözyaşlarım artık akmayı bıraktığı için biraz daha rahattım üstelik.

Kirli tavan ağlamaktan sızlayan gözlerime uyku mahmurluğu yüklerken elime ilişen kağıdın rahatsız edici varlığıyla gözlerimi hafifçe araladım. Dörde katlanmış beyaz kağıt bende hafif bir tedirginliğe neden olurken sırtımı yatağıma yaslayıp, kim tarafından yatağıma koyulduğunu bilmediğim kağıdı açmaya başladım. Birbirine karışmış kırmızı yazılar göründüğü an içimde bir ürperti oluşsa da o kağıdı açmaktan vazgeçmedim.

En nihayetinde kağıt tamamen açılıp yazılan yazılar belirdiğin de o ana kadar tuttuğum nefesimi geri verdim.

"Aşağı da yazılı olan adrese gel Kyungsoo. Seni bekleyeceğim. Sevgilerimle Kai."

Kağıdı tekrar tekrar en az on kere okuduğum da Kai'nin bana not bırakmış olduğuna halen daha inanamıyordum. Gözyaşlarım bu kez mutluluktan akarken yanaklarımdan aşağı, Kai'ye gitmek için daha fazla bekleyemezdim. Onu bulduğum da sarılıp defalarca özür dilerken hatalı olanın ben olduğunu itiraf edecektim çünkü.

İtiraf edecek ve bir daha asla benden gitmemesini sağlayacaktım.

***

Bir karar verin aaa.

Sadist Kai mi? Kris mi? Yoksa Chanyeol mu? Bu ne kararsızlık:)))

Continue Reading

You'll Also Like

TUTSAK By Elsa

Mystery / Thriller

68.2K 2.4K 36
"Ben; kışı yaşadığım bir akşam beni yakan rüzgarı da çok iyi tanıyorum, bir cehennem akşamı beni üşüten alevleri de"
3K 91 11
okuldan kaçırılan Aras zorla gay barda striptizci olarak çalışmasını istiyorlardir ama tek kuralları vardı oda bakir olması
1.4K 143 6
Sıcak yaz gününün ortasında Yuta'nın büyük, kalın bir penisten ve onu doğru yerde tutmak için kalçalarını kavrayan güçlü ellerden başka isteyebileceğ...
377K 10K 24
▸ Tao 18, Kris 29 yaşında Uyarılar; daddykink! yetişkin içerik, yaş farkı, slut-shaming (kötü laflar ile aşağılamak), bondage, halka açık yerde cins...