SADİST(KaiSoo)

By Exolatam

46K 3.2K 2.1K

"G-git lütfen" dedim. Sesim başka birine aitmiş gibi çıkıyordu. İncecik bir tona bürünmüştü. Siyah deri ile... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24 Final
❇Teşekkürler❇

Bölüm 7

1.7K 135 74
By Exolatam

Kararsızlık insana verilmiş en büyük eziyet olsa gerekti. Ve ben Kai konusunda birkez daha kararsız kalmıştım. Belki kararsızlık bir nevi korkumun dışa yansıması gibi bir şeydi ama bu bile beni ona karşı bir güven duymaya itmiyordu.

Korktuğum Kai mi? Yoksa kendim mi ondan bile emin değilim. Fakat onun sadist olma ihtimali içimi kemirirken ona nasıl güven duymamı bekliyordu ki? En azından bana bir kanıt sunmalıydı. Beni korktuğum o kişi olmadığına inandırmalıydı.

Düşüncelerim bunlardan oluşuyordu ve bu düşünceler beynimi kemirirken uyumak istememe rağmen aklımdakiler yüzümden bir türlü uyuyamıyordum. Bu yüzden yapabileceğim en iyi şeyi yapıp sol tarafıma dönerek bebekler gibi mışıl mışıl uyuyan adamı izlemeye başladım. Bir şekilde sol tarafımda olmayı başarıyordu. Kimi zaman korku, kimi zaman hoşlantı, kimi zamanda nefret gibi dengesiz duygular yüzünden olsa da bir şekilde vardı işte ve görünen o ki olmaya da devam edecekti.

Akşam ki konuşmanın üzerine benim cevap vermeme dahi fırsat vermeden kendini bir nevi yatağına kapatmıştı.

Fakat sözleri bana o kadar samimiyetsiz geliyordu ki.

Evet kabulleniyorum onu öpmüş hatta yeri geldiğinde büyük bir heyecanla her seferinde bu kapıdan içeri girmesini beklemiştim. Ama bu bile Kaiden tıpkı bir vebalı gibi kaçıp uzaklaşmamam için geçersiz bir neden değildi. Ben ilişkiler konusunda dengesiz biri olabilirdim lakin asıl dengesiz olanın bana göre Kai olduğunu düşünürsek bu durum beni fazlası ile korkutuyordu.

Bu yüzden ona daha fazla bakmaya tahammül edemeyerek kapının altından ışığı sızan koridora çıkmak için ayağı kalktım. Terliklerimi ayaklarıma geçirdikten sonra ince bir hırkayı sanki beni soğuktan korumaya gücü yetermiş gibi sırtıma geçirip sessiz olmaya çalışarak dışarı çıktım.

Dışarı çıktığım an Yifan'ın koridorda bulunan kalorifere yaslanmış bir şekilde bizim odayı izlemesi beni şaşırtsada fazla bozuntuya vermemeye çalışarak gülümseyip ona doğru yürümeye başladım. Beni gördüğü an yüzünde ki kararsızlık yerini genişçe bir gülümsemeye bırakmıştı. Henüz yeni tanıdığım biri olmasına rağmen bana karşı bu denli samimi olması zaman zaman kalbime nifak tohumları eksede umursamadım. Bir şekilde bunun Kai'yi kızdıracağını biliyordum ve bundan en az sadistin bana acı çektirirken aldığı zevk kadar zevk alıyordum. Belki biraz abartmış olabilirdim. Ama yaşadığım şeylerde abartılmayacak gibi değildi hani.

"Seni de uyku tutmamış anlaşılan." Yifan parmaklarının arasına sıkıştırdığı sigarayı dudaklarına doğru götürürken söylediğinde başımı sallayıp onu taklit ederek popomu kalorifere yaslayarak sıcaklığın bedenimi ele geçirmesine izin verdim.

"Yurt içinde sigara içmek yasaktır."

"Bunu umursuyor gibi bir halim mi var?" Her zaman ki gülümsemesi yine suratındaydı.

"Chanyeol'un babası ne kadar yumuşak gibi görünsede sert bir adamdır ve kuralları ihlal edildiğinde çok kötü bir adama dönüşür."

"Emin ol Chanyeol denen adamda babası da umurumda değil. ve ben istediğimde herkesten daha sert bir adam olurum." Yüzünde ki gülümseme silinip sigarasından bir yudum daha aldığında başımı sallayıp kollarımı göğsümde kavuşturdum. Onun güçlü olduğunu hissedebiliyordum. Ve evet her söylediğine inanabilirdim.

"Kyungsoo" sessiz geçen beş dakikanın ardından ismimin dudaklarından dökülmesi ile birlikte ona doğru döndüm. Yüzünde gizemli bir hava vardı ve polislik okuyan içgüdülerim -ben her ne kadar olmadıklarını düşünsemde- ondan hafifçe şüphelenmeye başlamıştı. Herkese kolayca güvenen aptalın tekiydim ve ben ilerde güya bir polis olacaktım.

"E-efendim." Sesim titremişti. Korkum birkez daha yüzüme yansırken bu kez o gülümsemesinden nefret etmiştim.

"Bana güvenecek kadar aptal mısın?" Sorusuyla birlikte ondan uzaklaşmak istesemde kolumu tutup kaloriferin sıcağından uzaklaşan popomun birkez daha kalorifer ile buluşmasını sağlamıştı. Nefesi yüzümü yalayıp geçerken dün bana bal rengi gibi görünen gözleri şu an için bürüne bileceği en koyu tona bürünmüştü. Ve ben, bugün bunu kaç kere söyledim bilmiyorum ama birkez daha çok korkuyordum.

"Şu an i-için sanırım güvenmiyorum."

"Güzel çünkü bende bana güvenmiyorum."

Nefesi, bugüne kadar sigaraya el sürmemiş benim için çok fazla iğrenç kokuyordu. O yüzüme yaklaştıkça ben koku alan tüm çakralarımı kapatmak istiyordum. Ve karşımda duran bu adamdan korkmamak Tanrı'dan imkansızı istemek gibi birşeydi. İçten içe olmayacağını biliyordunuz lakin yine de bir ümit işte.

"Yifan canımı yakıyorsun." Dudakları neredeyse dudaklarıma değmek üzereyken kolumu sıkan iri elleri yüzünden ağlamak istiyordum. Canımın yanmasından nefret ediyordum ve istemediğim bu durumla sürekli baş başa kalmak zorunda kalıyordum. "Sence bunu umursuyor gibi mi duruyorum Kyungsoo?"

"Ama ben umursuyorum. Bırak hemen onu"

Aramıza üçüncü bir ses daha katıldığında gözlerimi Yifan'ın koyu renk gözlerinden çekip en az onunki kadar koyu olan gözlere sabitledim. Kai, kendisine ait olan alan istila edilmiş bir aslan edası ile bize doğru gelmeye başlarken heybetli vücudu ve dünyayı kurtaran adamın oğlu hareketleri şu an için, içinde bulunduğum tehlikeli durumdan beni çekip almıştı. Her seferinde yanımda olmayı bir şekilde başarıyordu. Ama iyi ama kötü.

"Bırakmadım diyelim. Ne yaparsın?" Yifan kolumu biraz daha sıkıp sorduğunda Kai sinirden titreşen göz kapaklarını birkez açıp kapattı. "İyi şeyler olmayacağı kesin."

Neden bilmiyorum Kai, bugün ilk defa gözüme korkutucu olmaktan daha çok beni korumak için gönderilmiş biri gibi gözükmeye başlamıştı. Ona her ne kadar inanmamayı tercih etsemde şu an onu karşımda gördüğüm için mutluydum. Hatta Yifan'ın elini kolumdan çekip beni arkasına aldığında gözüme bir kahraman gibi gözükmeye başlamıştı. Dengesiz biri olduğumun farkındaydım lakin yaşadıklarımı şöyle bir gözden geçirecek olursak halen daha tek parça kaldığım için mutlu olmalıydım.

"Gözüm üzerinde Wu Yifan."

Yifan'ı son kez ikaz edip ardından kolumu çekiştirerek beni odamıza doğru sürüklemeye başladı. Odamız fikri bana niye bu kadar mutluluk vermişti bilmiyorum ama şu an için bunu görmezden gelebilirdim.

Tıpkı Kai'nin yaptığı gibi.

Odaya girdiğimiz anda tüm o korumacı tavırları yok olup yerini hiç tanımadığım yabancı birine bırakmıştı. Beni yatağıma ittiği gibi geri yatağına yatıp poposunu bana dönerek yorganını kafasına kadar çekmişti. 

Tamam belki bu tavırlarını haketmiştim. ama böylesine güvensiz bir insan olmam, benden değil yaşadıklarımdan dolayı kaynaklanıyordu. Bende böylesine güvensiz bir insan olmayı istemezdim. Geçmişte yaşadıklarımı yaşamasaydım tabi.

****

Birkaç saatlik uykunun ardından Kai'nin tıkırtılarına uyandığım sırada hızla yatağımda doğrulup parmak boğumlarımla yüzümü ovuşturdum. Kai erkenden uyanmış olmalıydı. Bu süreç boyunca yatağını toplamış üzerini çoktan giyinmişti bile.

Ona ayak uydurmaya çalışarak hızla yerimden kalkıp dolabımda asılı duran formalarımı aldıktan sonra vakit kaybetmeden banyoya girdim. Kahvaltıya inmeden ona yetişmek ve kahvaltı yaparken bir yandan da dün gece hakkında biraz konuşmak istiyordum. Ayrıca teşekkür etmek.

Çoktan banyoya girip üzerimi giydikten sonra aynada kendime şöyle bir bakıp dağınık saçlarımı ellerimle düzeltip banyodan dışarı çıktım. Kai'yi dışarı çıkmak üzereyken yakalamıştım.

"Hey"

Ardından ona seslendiğimde beni duymamış gibi yapıp kapıyı ardından kapatıp çıktı. Bende hemen ardından çıkmıştım tabi. Benim koşuşumla eş değer adımlar attığı için onu takip etmem zor olsa da nihayetinde yemekhaneye girmeden Kai'ye yetişebilmiştim.

"Neden beni beklemedin?"

Sorum üzerine kaşlarını kaldırıp gözlerini gözlerime gömmüştü. Oldukça korkutucu görünmesine rağmen son konuşmamızdan sonra artık ondan korkmuyordum.

"Bundan sonra seni beklemeyeceğim, sen ardımdan gelmek zorunda kalacaksın"

Masa üzerine dizilmiş açık büfe şeklinde ki kahvaltılıklara yöneldiği sırada söylediğinde gülümseyerek onu takip ettim.

"Sorun değil eğer öyle yapmamı istiyorsan bende öyle yaparım."

Yüzümde ki gülümseme halen daha varlığını sürdürürken söylediğim sırada birden bire ortaya çıkıp kulak tırmalayan gürültü yüzünden ikimizde kahvaltılıklarımızı almadan gürültünün kaynağına dönmüştük.
Öğrenciler ellerinde ki çatalları metal tabletlere vurarak  henüz bilmediğim bir nedenden dolayı olay çıkarmaya başlamışlardı.

Biz meraklı gözlerle etrafı süzerken benim yaşlarımda bir çocuk ayağı kalkıp çatalını bana doğru yöneltti.
"Onu buradan gönderin. Bu herif yüzünden her gece, yarın acaba kimin öleceğini düşünerek uyuyorum."

Üzerime dikilmiş çatal sayesinde henüz beni görmemiş gözlerde nihayetinde bedenimi çivilemeye başlamıştı bile. Kai tıpkı dün gece olduğu gibi vücudunu benim için siper ederken dolu gözlerim yüzünden zor anlar yaşıyordum.

"Gitsin"

"Gitsin"

"Gitsin"

Tüm öğrencilerin belli bir ritimde tabletlerinden çıkardıkları metalik ses ve dillerinden dökülen o kelime yüzünden canım çok fazla yanıyordu. Canım yanıyordu ve yapacak birşeyim yoktu. Korkmak dışında, korkup Kai'nin arkasına saklanmak dışında.

Sandalyelerden birinin sert bir şekilde çekilmesinin ardından korkuyla Kai'ye biraz daha yaklaşıp titreyen ellerimle üzerine geçirdiği deri monta sıkıca tutundum. Tek sığınağım o'ymuş gibi. Kaiden başka hiçkimsem yokmuş gibi yanlızca ona tutundum.

"Hepiniz kapatın çenenizi." Fakat duyduğum bu kalın ses Kai'nin sesinden daha çok sevdiğim başka birinin Chanyeol'un sesine benziyordu. Keza öyleydide. Kai'nin kolunun ardından el verdiğince kafamı uzatıp baktığımda Chanyeol'un sinirden kızarmış gözlerini tüm yemekhanede gezdirdiğini gördüm. Sanki herkesle bire bir göz teması kuruyor ve onlara çenelerini kapatmaları gerektiğini söylüyordu.

"Bu yurtta, okuduğunuz o okulda bana ait. İstesem bir an bile burada barınamazsınız. O yüzden hepiniz ayağınızı denk alın. En azından canınız yanmasın istiyorsanız."

Uyarısını yaptıktan sonra sandalyesini sert bir şekilde geri çekip Baekhyun'un elini tutarak, halen daha şaşkın bir şekilde ayakta dikilen Kai ve bana doğru yürümeye başladı. "Kyungsoo bizimle gelecek misin?"

Elini bana doğru uzatıp sorduğunda, Kai'ye bakıp Chanyeol'un boşta olan diğer elini tuttum. Yüzünde bulunan karamsarlık ve gözlerinde ki koyuluk beni çelişki içinde bırakırken bunu yapmaktan başka çarem yoktu.

"Ü-üzgünüm Kai."

"Yaptığın en iyi şey bu zaten. O yüzden artık sorun değil."

Chanyeol beni çıkışa doğru sürüklerden söylediği son şey ve benim duyduğum son şey bu olmuştu.

Üzgündüm, üzgündü.

Fakat şartlar beni öylesine zorluyordu ki ne yapacak başka bir şeyim nede gidecek başka bir yerim yoktu.

*****

Slmm nasılsınız? (*^o^*)

Uzun zaman oldu ha?

Bir daha ki bölümü daha kısa sürede atmaya çalışacağım(´・_・')

Continue Reading

You'll Also Like

185K 6.6K 31
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...
605 61 6
İstanbul'un bir yakasında. Oynar mahalle ortasında. Hepsi bur'da bir arada. RAFADAN TAYFA!
27.3K 5.1K 34
Huzurla yaşadığın evinde yalnız mısın gerçekten? Hiç tanımadığın ve sokakta gördüğünde yüzünü çevirdiğin biri ile paylaşmak ister misin? Peki ya on...
666K 22.1K 23
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...