DÜRÜST YALANCI: KISADIR AŞKIN...

By SeymaGk

1.2M 66K 6.7K

Kumdan bir kalenin içinde büyümüştüm. Kör ve dilsiz olarak. Kalem üstüme yıkılıyordu ve ben altında eziliyor... More

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
RÖPORTAJ!!
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM
32. BÖLÜM
33. BÖLÜM
34. BÖLÜM
35. BÖLÜM
36. BÖLÜM
37. BÖLÜM
38. BÖLÜM
39. BÖLÜM
40. BÖLÜM
41. BÖLÜM
42. BÖLÜM
43. BÖLÜM
44. BÖLÜM
45. BÖLÜM
46. BÖLÜM
47. BÖLÜM
48. BÖLÜM
49. BÖLÜM
50. BÖLÜM
51. BÖLÜM
52. BÖLÜM
53. BÖLÜM
54. BÖLÜM
55. BÖLÜM
56. BÖLÜM
57. BÖLÜM
58. BÖLÜM
YENİ HİKAYE
59. BÖLÜM
60. BÖLÜM
61. Bölüm
62. BÖLÜM
63. BÖLÜM
YENİ BÖLÜM HAKKINDA DUYURU
64. BÖLÜM
65. BÖLÜM
66 BÖLÜM
67. BÖLÜM
~ FİNAL ~
KOŞUUUUUUUUNNNNNN!!!!
SONUNDA GELDİM 😄
Kısa Hikaye Geldi
Yeni Hikaye

10. BÖLÜM

20.7K 1K 32
By SeymaGk


Bahçeden içeri girdiğimde Haydut hemen üstüme atladı. Onunla da doğru düzgün ilgilenememiştim ki! Gülerek sevmeye başladığım da hemen havlamaya başladı.

"Oğlum! Sen beni mi özledin oğlum? Yalnız mı kaldın sen?" anlamış gibi havlaması daha da artarken elimde ki çantayı kapının kenarına atarak Haydutla oynamaya başladım. İyice yaşlanmış olsa da hala fazla enerjikti. Haydut ile oynamak iyi gelmişti. Hem biraz da olsa eski neşemi kazanmıştım. Hem de kafamı dağıtabilmiştim. Hızla kulübesine gidip ağzında oyuncağıyla birlikte gelmişti. Anlaşılan uzun bir süre daha bırakmayacaktı beni. Gülerek bende kabul ettim. Sürekli aynı şeyleri düşünmekten kafayı yiyecektim artık çünkü.
Oyuncağı ileri doğru fırlattığım da telefonum sesi kulağıma doldu. Haydut oyuncağa doğru koşturduğun da bende telefonumu almaya gittim. Yerde ki çantamın içinden telefonu çıkardığım da kapanmak üzereydi o yüzden hemen açıp kulağıma tuttum.

"Alo!"

"N'aber tatlım?" Seda'nın sesini duyduğum da gülümsemem daha da genişlemişti. Ve aynı sırada da Haydut'un üstüme atlamasıyla yere düşmüştüm. Ah oğlum ya! Ağzımdan istem dışı bir çığlık koparken Haydut hala üstümde oyun oynamaya çalışıyordu. Yaramaz şey.

"Oğlum bir dur!" desem de beni dinlememişti. Hala oyun peşindeydi. Patilerini hızla yüzüme vururken yere düşen telefonumu elime alıp kulağıma tuttum. Seda ismimi bağırıp duruyordu.

"Haydut üstüme atladı ya!"

"Korktum çığlığını duyunca. İyisin değil mi?"

"İyiyim merak etme. Bizim yaramaz oyun istiyor. Oğlum bir rahat dur." bir yandan Seda ile konuşurken bir yandan da Haydut'un darbelerinden kurtulmaya çalışıyordum. Tabi ki de beceremiyordum ama. Seda'nın kahkahası kulağıma doluşunca hızla doğrulup Haydut'u kollarımın arasına aldım. Rahat durmayacaktı yoksa bu yaramaz.

"Dur bakalım oğlum." sert sesimle birlikte inceden uluyup kafasını aşağı eğmişti. Bu bir süreliğine onu oyalardı artık. Kafasını okşarken Seda ile de konuşmaya başladım.

"Ne yapıyorsun bakalım?" sorumla derince inlemişti.

"İki gün üst üste nöbetteyim tahmin et artık nasıl olduğumu." alayla güldüm. Benimde onun gibi perişan olduğum zamanlar çok olmuştu ama alay etmeden de geçemiyordum işte.

"Ah birileri mızmızlanıyor sanki!"

"Ben seni de göreceğim iki gün sonra nöbetin olduğunda." kıkırdadım sadece. Yalan değildi sonuçta.

"Bir kaç saat sonra bitecek nöbetim. Eve gidip hemen uyumayı düşünüyorum ama sabah birlikte kahvaltı edelim diyorum. Uzun zamandır konuşamıyorduk hem bir sürü dedikodum var anlatacak." son cümlesini gizli bir sır verir gibi sessizce söyleyip ardından kıkırdamıştı. Hiç bıkmayacaktı dedikodu yapmaktan.

"Sabırsızlıkla bekliyorum!"

"Dalga geçme bakayım benimle. Hayatım o dedikodular da olmasa ot gibi olacak. Onlar benim neşe kaynağım." gür bir kahkaha atmama engel olamadım. Evde kalmış koca karılar gibiydi şu anda.

"Bence senin birini bulma vaktin gelmiş artık. Böyle yaşlanacaksın diye korkmaya başladım."

"Yaşın ilerledi imanı görmezden gelerek orta da adam gibi adam yok diyorum Şule Hanım. Adam olsalar benim gibi kızı kaçırırlar mıydı?"

"Hiç! Senin gibi harika ötesi kişiliği görmüyorlarsa senin ne suçun var canım?" beceriksizce taklitimi yaptıktan sonra

"Dalga geçmen bittiyse ben nöbetime gidiyorum küçük hanım! Seni yarın ben alırım. Öptüm." diyerek benim bir şey söylememe izin vermeden telefonu kapattı. Deli. Gülerek telefonu çantama koyduktan sonra ayağa kalktım. Biraz dinlenmek istiyordum. Ama önce Haydut'u halletmem gerekti. Bahçeden dolanarak mutfağa girdim. Ben bir şey demeden Haydut da arkamdan geliyordu zaten. Kaplarına suyla mama koyup tekrardan bahçeye çıktım. Yaptığımı anlamış olacak ki komşuları rahatsız edecek şekilde havlayarak etrafımda zıplamaya başlamıştı. Bu halleri bugün olanlara rağmen beni neşelendiriyordu. Eskimden kalan bir tek o kalmıştı çünkü. Ailemden sonra ki en değerlimdi. İyi ki de vardı. Neşelenmemi sağlıyordu.
Mamasını ve suyunu önüne koyduktan sonra çoktan ilgi odağından çıkmıştım. Böyle de satıcıyız işte. Son kez başını okşadıktan sonra eve geçtim tekrardan. Sabahki olanları kafamdan atmaya çalışıyordum. Düşünmeyecektim daha fazla. Olanlar oluyordu zaten. Kendimi düşüncelerimle boğmak istemiyordum. O yüzden hızlıca bir duş alıp Leyla'yı aradım. Beni bekliyormuş gibi hemen açmıştı telefonu.

"N'aber?"

"Sanırım iyiyim!" ben bile verdiğim cevabı anlamamıştım ya!

"Anlat bakalım neler konuştunuz? Sonuç ne? Anlaşabildiniz mi?" evet düşünmeme kararım buraya kadarmış demek ki. Ne yaparsam yapayım tekrar aynı duyguları hissetmekten kaçınamıyordum. Bugünü anlatırken tekrardan Ali'ye anlattığım gibi kötü olmuştum. Aklımın ucundan bir saniye olsun çıkmasa da o görüntüleri dile vurmak ya da ima etmek bana azap veriyordu. Yeterince uykularımı esir almış, benliğimi savurmaya çalıyordu zaten. Evet kendim bu işin içine bile bile giriyordum ama her adımında da acıyı baştan sarıp yaşıyordum sanki. Bu beni yoruyordu aslında. Onlarsız bir boşluğa düşmüştüm ve o boşlukta bilmediğim yerlere savrulup duruyordum. Belki katilleri bulursam biraz da olsun rahatlarım diye umuyorum. Sebebini bilmeden, kimin yaptığını bilmeden asla eskisi gibi olamayacağımı biliyordum çünkü. Her günüm huzursuz, her günüm daha da azap olacaktı. Katiller dışarı da dolaşırken ben sadece çaresizliklerle boğuşuyordum.

"Kısacası anlaştık yani. O benim istediğimi kabul etti bende onunkini." daha fazla konuşmaya devam edemediğim için kısaca anlatmıştım olayları. Genel itibariyle ne demek istediğimi anlamıştı zaten.

"Çok dikkatli ol Şuleciğim. Seni destekledim bu konuda, ki hala destekliyorum ama her zaman çok dikkatli ol. Mümkünse her yaptığınız araştırmayı, bütün kaydettiğiniz ilerlemeyi bana da anlatmanı istiyorum. Ne kadar sana yardım edecek kişi o olsa da bu işte hala birlikteyiz."

"Tamam merak etme sen. Zaten ona hala güvenmiyorum yanımda güvenebileceğim ve bana yol gösterecek birinin olması iyi olur." gülümsediğini hissettim.

"Öyleyse kendine iyi bak. Konuşuruz yine."

"Görüşürüz." telefonu kapattım. Derin bir sessizlik karşıladı sonra da beni. Bu kadardı işte. Hayatımda olan insanların doluluğu bu kadardı. Telefonla beş dakikadan öteye gitmiyordu artık yalnızlığım. Eve baktım. Her an bir yerden annem ya da babam çıkacakmış gibi hissediyordum. Çıkmayacaklarını adım gibi bilsem de düşüncesi kalbimi heyecanlatmaya yetiyordu işte.
Yalnızlığın içinde çığlık çığlığaydım şu anda. Beni benden başkası duymuyordu. Beni benden başkası görmüyordu.
Yalnızlığımın kalabalığında boğuluyordum.
Yalnızlığım gürültüsünde sağır oluyordum.
Yalnızlığımın ağırlığında eziliyordum.

Gözlerimin dolmasına izin vermeden kalkıp üstümü giyindim. Dinlenmek istiyordum artık. Bugün fazlasıyla yorulmuştum. Ayrıca bir yanımda umutla dolmuştu. Tanımadığım bir adama güvenmekle ne kadar doğru yaptığım tartışılırdı ama şimdilik her şeyi akışına bırakarak ona güvenmem gerekiyordu. Ailemin katilini bulmaya adım adım yaklaşacaktım artık. Belki kolay olmayacaktı ama elimde ipuçları olacaktı en azından. Bu sefer umudumu kaybetmeyecektim. Bu sefer her şeyin sonuna kadar gidecektim. Bu sefer korkmayacaktım.



************************


Evden çıkınca Seda yine telefonla hararetle konuşuyordu. Konuşmaları hiç bitmezdi zaten. İleri geri doğru yürüyerek sinirle karşı taraftakine bir şeyler anlatıyordu. Bende Haydut'un tasmasını taktıktan sonra yanına gittim. Dışarı çıkacağımızı anladığı için sevinçle havlamaya başlamıştı. Fazla boşlamıştım onu. Kaç gündür hiç dışarı çıkarmıyordum. Şimdi de beni gördüğü her yerde deli gibi havlıyordu. Artık çok fazla huzursuzdu. Belki de o da yalnızlıktan şikâyet ediyordu. Kendince!

"Bu konu kapanmadı haberin olsun." Seda hışımla telefonu kapatıp bana döndü.

"Bir gün bunlar yüzünden fena halde azar işiteceğim annemden. Yemin ediyorum hayattan soğutuyorlar ya!" çıldırmış haline gülerek karşılık verdim.

"Bu sefer hangisi?" bıkkınlıkla nefes alıp yere, Haydut'un yanına eğildi. Onu severken sinirle de konuşmaya başladı.

"Oğlanlardan ortancısı. Arkadaşlarıyla birlikte dağa, kayak yapmaya çıkacaklarmış. On sekizine gelmemiş çocuk, hayatında hiç kayak yapmamış birde annemlerden gizli gizli gitmeye çalışıyor. Yetmiyor birde beni buna alet ediyor. Bir hafta annemleri oyalamalıymışım. Allah aşkına bir hafta ne diye oyalayayım kadını? Kaldı ki gitmesini bile onaylamıyorum." her zaman ki halleriydi bu. En büyükleri Seda olduğu için de hepsinin dertlerini çekiyordu.

"Sende babanla konuş. İki erkek karşılıklı konuşsunlar."

"Bu sefer de beyefendinin küsmesiyle uğraşayım değil mi? Büyüdüm, adam oldum diyor en ufak bir şeyde küsüp, tirip atıyor. Kulağını ben çekeceğim artık. Bu sefer kızartana kadar çekeceğim ama kararlıyım." kahkaha atmama engel olamadım. Siniri geçtikten sonra kardeşini güzellikle ikna etmeye çalışacaktı. Ama her zaman ki gibi yine yenilip o ikna olacaktı. Böyle kaçıncı olaylarıydı acaba?

"Çok uzağa gitmeyelim. Hemen sahile inip çay bahçesi gibi bir yere gidelim. Kaç gündür Haydut'u çıkarmıyorum dışarı." kafasıyla onayladıktan sonra elimde ki Haydut'un tasmasının ipini kendisi aldı. Haydut'sa havlayarak çekiştirip duruyordu. Bahçeden çıktıktan sonra Seda tekrardan konuşmaya başlamıştı. Demin ki siniri tamamen gitmiş, kendinin neşe kaynağı olan dedikodularını anlatmaya başlamıştı. Sadece gülerek onu dinliyordum. Bahsettiği kişilerin bazılarını tanımasam da benim de kafam biraz olsun dağıldığı için dalga geçerek ona katılıyordum. Benim tabi ki de ciddi olmadığımı biliyordu.

"Şimdi siz anlatın bakalım küçük hanım? Nasılsın? Bensiz ev çekiliyor mu?" kâbuslarımı ve yalnızlığımı soruyordu. Ama anlamazlığa vurarak konuyu saptırmaya çalıştım. Bu kadar güzel bir zamandayken o konuları konuşmak istemiyordum.

"Sensin ev daha da güzel oldu valla. Vır vır konuşan kimse yok." yalandan kaşlarını çatarak elime vurdu.

"Sus bakayım seni yalancı." çocuk gibi de dil çıkarınca daha fazla kahkahamı tutamamıştım. Uzun zamandır böyle gülmüyordum. Gerçekten iyi gelmişti. Güle konuşa kahvaltımızı yaptıktan sonra hızla eve gidip Haydut'u bıraktık. Sonra da onun arabasıyla hastaneye doğru yola çıktık. Gelirken taksiyle de gelebilirdim. Vaktimiz baya bir az kaldığı için, açık olan yolda hızla gidiyordu Seda. Tabi ki de bu onun konuşmasına engel değildi ama. Bu kadar konuştuğunu bilmezdim doğrusu. Benim kötü zamanlarımda hep yanımda olduğu için o zamanlar daha sessiz ve sakin biriydi. Ondan önce de bu kadar yakın değildik zaten. Gerçekten bana arkadaş olmaya çalışırken bu kadar yakınlaşmıştık. İyi de olmuştu. Arada bütün sorunlardan uzaklaşıp, arkadaşımla konuşmak iyi geliyordu.
Hastaneye geldikten sonra hızla vedalaşıp odalarımıza gittik. Bugün küçük bir ameliyatım vardı. Ve tabi ki de acilde ki hastalarım vardı. İşimi gerçekten çok seviyordum. İnsanlara yardım etmeyi, onları iyileştirmeye bayılıyordum. Her ne kadar babama özenerek bu mesleği seçmiş olsam da iyi ki de seçmiştim. Hastalarımla ilgilenmek özel bir terapi gibiydi benim için.
Önlüğümü giyindikten sonra dosyalarımla birlikte acile doğru yürümeye başladım. Ameliyatım öğleden sonraydı. O zamana kadar birçok hastayla ilgilenebilirdim.


*****************


Yorgun bir şekilde ceketime daha da çok sarınarak hastaneden çıktım. Seda ne kadar beni bırakmak için ısrar etse de sürekli tartıştığı kardeşiyle ilgilenmesi daha iyi için kabul etmedim. Sabahtan beri rahat bırakmamıştı kardeşi. Birde beni bırakmakla vakit kaybetmesine gerek yoktu. Aklımda TUS'la ilgili düşünceler dolaşırken sonunda hastaneden çıkmıştım. TUS'a hazırlanmam gerekti. Bu kadar karmaşıkken nasıl odaklanacağımı bilmesem de uzmanlığımı da almam gerekti. Kendime çalışma programı ayarlamayı düşünürken önümde tanıdığım araba, daha doğrusu arabalar durmuştu. Arkada ki siyah arabadan adamlar inerken önümde ki mavi arabadan da Ali olağanca kusursuzluğuyla çıkmıştı. Her zaman bunu mu yaşayacaktık acaba? Tek eli pantolonunun cebinde, önümde durdu.

"Her zaman böyle büyük seremoniler eşliğinde mi geleceksin? İnsanlar yanlış anlayacak!" tabi ki umursamadı beni. Bir tepki bile göstermedi. Nasıl bu kadar tepkisiz kalabiliyordu anlayamıyordum.

"Bugün formundasın belli ki!" yüzünde tek bir mimik bile oynamadan benimle dalga geçmişti. Görmezden gelmeyi seçerek bende ciddileştim.

"Bir şey mi oldu da geldin?"

"Bir şey olmasına gerek mi var? Artık ortak sayılırız." evet duygusuzdu ama dalga geçmesini de çok güzel biliyordu. Öyle olsun.

"Peki ortak, n'aber nasılsın? Adamlarınla günün nasıl geçti?" madem dalga geçmek istiyordu bende ona uyardım o zaman. Tek kaşını kaldırarak imayla gözlerime baktı.

"Gerçekten bilmek ister misin adamlarımla neler yaptığımı?" ima ettiği şeyi anlasam da bu seferkinin şaka olduğunu bildiğimden, ufak bir kahkaha atmıştım.

"Mafya bozuntumuza bak sen!" bu sefer ufakta olsa dudakları kıvrılmıştı. Mini minnacık bir şeydi. Ama çok sürmeden tekrar eski haline dönmüştü.

"Ben mafya değilim. Sen öyle sanıyorsun." dediğine tabi ki de inanmadım. Ama daha fazla yorum da yapmadım.

"Neden geldin sahiden? Yoğun bir gün geçirdim ve yarın erkenden nöbetim başlayacak. Beni çok fazla yormadan derdini söylemeyi düşünüyor musun?" tek kaşını kaldırarak baktıktan sonra geriye doğru yürüdü ve sırtını arabaya yaslayarak kollarını göğüslerinde birleştirdi. Sessizce gözlerime bakarken ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum ama tabi ki de beceremiyordum. Amacı neydi? Kara gözlerini kısarak adamlarına baktı. Bizden biraz uzaklaşmışlardı. Sonra tekrardan bana bakarak konuşmaya çalıştı.

"Şu olayın olduğu adresi vermedin bana."

"Bunun için mi geldin? Telefon açabilirdin ya da mesaj atabilirdin!" her ne kadar birbirimize telefon numaralarımızı vermemiş olsak da tabi ki de biliyordur benim numaramı. Benim gibi o da beni araştırdığını söylemiş ve birçok kere de buna şahit olmuştum. Dün adresimi vermediğim halde evime götürmesi en büyük kanıttı.

"Beni oraya sen götürürsün demiştim aslında." anında bedenim gerildi. Bu sefer feci saçmalamıştı işte. Benim dünkü halimi bu kadar çabuk mu unutmuştu? Tamam beni umursamıyor olabilirdi ama anlatırken bile o kadar perişan olduğuma şahit olmuşken hangi akılla oraya gitmemi beklerdi?

"Adresi vereyim ben sana. Adamlarınla istediğin araştırmayı yaparsın." diyerek ellerimin titrememesini umdum ve telefonumu çıkardım çantamdan. Düşüncesi bile kötü yapmaya yetmişti beni. Oraya gidecek gücüm de cesaretim de yoktu.

"Birlikte gideceğiz!" emir dolu sesini işittiğimde bakışlarımı kara gözlerine çevirdim. Umursamıyordum artık acımı görmesini. Hatta görsün ve boşuna ısrar etmesin istiyordum.

"Ben gelemem!" güçsüzleşen sesimle olduğu yerden doğruldu. Bakışlarımı çekmedim ama. Ancak bu kadar cesaretli olabiliyordum zaten. Küçülen gözleriyle bana bakıp kısık ama sert bir şekilde konuştu.

"Oraya birlikte gideceğiz ve sen bana polisin anlattıklarını ve nasıl olduğunu anlatacaksın." gittikçe bedenim küçülüyordu. Yine görüntüler uçuşmaya başlamıştı etrafımda. Yine duman kokusu sarmıştı etrafımı, çığlıklar kulağıma dolmuştu. Sendeleyiverdim. Yapamazdım. Oraya gidemezdim.

"Hayır gelmeyeceğim. Hayır." diyerek yanından uzaklaşmaya çalışsam da kolumdan tutmuştu. Hızla kolumu çektim.

"Zorlama gelmeyeceğim. Bunu yapacak güçte değilim. Sana dün olanları yeterince ayrıntısıyla anlattım daha fazlası yok. Polisin dedikleri de dosya halinde var avukatımda onu da veririm sana ama daha fazlasını bekleme benden." yalvaracak kadar kötü olmuştum. Gidemezdim oraya. Kaldıramazdım.

"Üzerinden aylar geçmiş. Bence atlatman gerek artık."

"Bu senin karışabileceğin bir konu değil. Lütfen... Oraya gitmeyeceğim." ondan uzaklaşmak istediğimde iki kolumdan tutmuştu. Ne yapmaya çalışıyordu Allah aşkına? Neden bu kadar hassas olduğum bir konu da zorluyordu? Neden bana bile bile acı çektiriyordu?

"Bırak beni! Bana zorla bir şey yaptıramazsın. Buna hakkın yok. Senden yardım istedim diye bana bile bile acı çektiremezsin." gözleri olabilirmiş gibi daha da koyulaştı. Gece gibi kapkara ve korkutucuydu.

"Sakin ol! Amacım sana acı çektirmek değil. İşi bana bırakıp çekilmeni istemiyorum. Madem ailen için her şeye katlanıyorsun üstesinden gel böyle şeylerin. Göğüslen her türlü acıyı. Kabuğuna çekilip, ezilme onların altında." çektiklerimi biliyormuş gibi konuşmuştu. Duygu aramadım ama gerçeklik vardı bu sefer. Bilmişlik vardı. Ama bilmediği şey ben zaten çoktan onların altında ezilmiştim. Kalkacak güce sahipte değildim.

"Şu anda olmaz. Yapamam bunu." kısık sesimle başımı yere eğdim. Daha fazla görmesin istedim beni. Daha fazla bedenime de aklıma da hükmetmesin istedim. Tıslar gibi bir nefes koy vererek usulca kollarımı bıraktı. Bense hala boş boş yere bakıyordum.

"Peki o zaman şimdilik senin dediğin gibi olsun. Seni eve bırakayım." diyerek hızla arabasına bindi. Ağladım ağlayacak duruma geldiğim için bir süre serin havayı içime çektim. Düşüncesi bile cayır cayır yanmama sebep olmuşken dediğini asla yapamazdım. Her gece aynı şeyleri görmekten yorulmuştum, her gece aynı kâbusun içine çekilmekten yorulmuştum. Birde kendime daha fazla acı çektiremezdim. Daha fazla acı demek daha fazla savrulmak demekti çünkü.
Gözlerime dolan yaşları geri gönderdikten sonra usulca yanına bindim. Buna itiraz edecek halde değildim. Şoför de bindikten sonra hızla yola koyulmuştuk.

"O dosyayı bana vermen gerek. Aylar sonra en baştan bilgi toplayamam. Olayın ilk kalıntıları muhakkak vardır." düşüncelerimin arasına dalmışken sesi uğultu gibi geliyordu. Cevap vermedim. Sadece uysalca kafamı salladım.

"En ufak şeyde dağılıp gidiyorsun. Bu seni korkaklaştırıyor, acizleştiriyor." acımasız sert sözlerini de umursamadım. Sadece benim anlattığım kadarını biliyordu. İçimde tam olarak ne yaşadığımı bilmiyordu. Ve şu anda bunu konuşacak halim yoktu. O yüzden yolun sessizce geçmesini bekledim. O da bir daha sessini çıkarmamıştı.

Trafik nedeniyle uzun olan yolculuktan sonra hızla arabadan indim. O da peşimden geldi tabi.

"Bak! Tehlikeli bir işe bulaştın. Bu kadar kendini güçsüz yapma. Ne sanıyorsun? Her şeyin aynı kalacağını falan mı? Neye bulaştığını kavra artık."

"Benim hakkımda bilmediğin o kadar çok şey varken böyle şeyler söylemeye hakkın yok." nedenini bilmediğim bir şekilde gerildi. Umursamadım.

"Madem beni kendi işine bulaştırdın her şeye hakkım var benim. Bu konuda hiç şüphen olmasın. Ayrıca senin için söylüyorum. En ufak bir şeyden etkilenip, kırılırsan en başta yıkılırsın. Kolay şeyler yaşamamış olabilirsin ama bu hayatta tek kaldıysan savaşmayı öğren. Ailen için nasıl cesur olabiliyorsan kendin içinde ol. Yoksa seni bu hayatta hiç düşünmeden yerler. Bu kadar güçsüz olma." diyerek arabasına ilerledi. Ağzımı açamadım. Ne diyecektim ki ağzımı açıp?

"Biraz güçlenmenin vakti geldi bence. Ayakta kal ve savaş. Tabi ilk önce kendinle!" diyerek arabasına bindi. Bense arkasından bir ton düşüncelerle baka kalmıştım. Yaşadıklarım dejavuydu sanki. Aynı şeyleri yaşayıp duruyormuşum gibi hissediyordum. Beni bir sözüyle bir bakışıyla yerle bir edip gidiveriyordu. Anlaşılan gerçekten yaşayacağım çok şey vardı.


*** BÖLÜM SONU ***

Continue Reading

You'll Also Like

19.7K 468 3
Bir dileğin kabul olur ve hayallerinin gerçeğe döndüğü yerden vurulursun. Bedelini ödemediğin dileğin sahibi olamazsın... Çok şey söylemeye gerek yok...
SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.2M 73.9K 6
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
94.8K 2.6K 8
Gece boyu izledi kadın genç adamı Gülüsünü Nefes alışverişini Yüzünü Her şeyini Geçmişin gösterdiği ihanete rağmen o adamla olmak istedi . Ve...
854K 38.7K 40
TANITIM! Artık aşka inanmayan ve sadece iş dünyasında göstermelik olması için evlenen bir adam! Kibarlığı ile kızların dikkatini çekse de artık düzen...