SOLUCAN 1 ve 2. Kitap

By ZeynepSey

46.4M 1.1M 222K

Bölümler düzenlenmiş hâliyle yeniden paylaşılıyor. (Final dahil bütün bölümler eklenecektir.) More

SOLUCAN
1.BÖLÜM: SANA AŞIK OLMAMA İZİN VERİR MİSİN?
2.BÖLÜM: SENİ ANCAK AŞK İYİLEŞTİRİR
3.BÖLÜM: BELKİLER
;
4.BÖLÜM: BORDO CADDESİ
5.BÖLÜM: YENİ ÇOCUK
6.BÖLÜM: MÜZİK KATI
7.BÖLÜM: KORKULAR
8.BÖLÜM: POPÜLERLİK KAVGASI
9.BÖLÜM: BİR DERDİM VAR
10.BÖLÜM: İTİRAF
11.BÖLÜM: KESİCİ
12.BÖLÜM: MELANKOLİ
13.BÖLÜM: KLİŞELERDEN DOĞAN AŞK
14.BÖLÜM: BEDELLER
15.BÖLÜM: AİLE GÜNÜ
16.BÖLÜM: AĞAÇ EVİ
17.BÖLÜM: DAVETSİZ MİSAFİR
18.GÜNLÜK: SAKLI GÜNLÜK
19.BÖLÜM: AŞK UĞRUNA KENDİNDEN VAZGEÇMEK
21.BÖLÜM: SEVMEKTEN USANMAM
22.BÖLÜM: YANGIN
23.BÖLÜM: KABUSLAR
24.BÖLÜM: İÇ GIDIKLAYICI BİR GÜLÜŞ
25.BÖLÜM: AŞK İÇİN ÖLMEK
26.BÖLÜM: OYUN BİTTİ
27.BÖLÜM: ŞEKER GİBİ BİR BAŞLANGIÇ
BÖLÜM 1: BANA AŞIK OLUR MUSUN?
SOLUCAN 2
1.BÖLÜM: KENDİME MEKTUP
2.BÖLÜM: BELALI İSMAİL
3.BÖLÜM: AŞKI HAYATININ MERKEZİNE KOYMAK
4.BÖLÜM: SÖNMEYEN ATEŞ
5.BÖLÜM: GECE SAÇLI ELİF
6.BÖLÜM: KALABALIĞIN İÇİNDEKİ YALNIZ
7.BÖLÜM: YARALAR VE İZLERİ
8.BÖLÜM: DOĞUM GÜNÜ
9.BÖLÜM: KARAOKE BAR
10.BÖLÜM: DAĞ EVİ
11.BÖLÜM: HAYAT VEREN ÖPÜCÜK
12.BÖLÜM: SEVİMLİ BİR TANIŞMA
13.BÖLÜM: KENDİME YALAN SÖYLEDİM
14.BÖLÜM: AYRILIĞIN ERTESİ
15.BÖLÜM: GEÇ KALINMIŞ BİR ÖZÜR
16.BÖLÜM: METAFOR
17.BÖLÜM: ACIYA KARIŞAN UMUTLAR
18.BÖLÜM: HİSLERİNİ KAPAT
19.BÖLÜM: YANINDAYIM
20.BÖLÜM: YÜZÜNDEKİ ACI HOŞUMA GİTTİ
21.BÖLÜM: BİR KAYIP DAHA
22.BÖLÜM: YENİ BAŞLANGIÇLAR
23.BÖLÜM: HER ŞEYİMSİN
24.BÖLÜM: KAYBETME KORKUSU
25.BÖLÜM: YAŞATTIĞINI YAŞARSIN
26.BÖLÜM: KENDİME BİR MEKTUP DAHA
27.BÖLÜM: TAMAM MI SİL BAŞTAN MI?
BÖLÜM 13: SÖYLEMESİ ZOR

20.BÖLÜM: YILBAŞI PARTİSİ

579K 29.9K 2.5K
By ZeynepSey

20.BÖLÜM: "YILBAŞI PARTİSİ"

Büyük bir titizlikle siyah ojemi sürmeye devam ederken Irmak'ın homurdanışına kulak kabarttım.

"Hayatımda duyduğum en saçma şey bu." Onaylarcasına başımı salladım. "Yılbaşı partisini okulda vermek de ne demek?"

Okul Aile Birliği'nin, "Çocuklarımızın arkadaşlarıyla birlikte yılbaşına eğlenerek girmesi motivasyon kaynağı olabilir," demesi üzerine veliler tarafından da desteklenince Tugay Öğretmen okulda parti yapmaya karar vermişti. Ancak görevli olarak okul kulübünü seçmesi Irmak'ı kızdırmıştı. Genellikle bu tarz sosyal etkinliklerde Irmak görev alırdı ama bu yıl ve özellikle böyle bir etkinlikte hiç adı bile geçmeyince öfkelenmişti.

Deniz için hava hoştu. Parti okulda da olsa Irmak'ın evinde de olsa her hâlükârda kızlar etrafında olacaktı.

Batuhan'a göre parti olsa da olmasa da bir şey fark etmezdi, onun için birlikte olmamız ve eğlenmemiz önemliydi.

Benim içinse... Sanırım ben artık yeni yıla evde oturup çerez yiyerek girmek isteyenlerdendim. Artık diyorum çünkü eskiden böyle değildim.

Yedinci yaş günümden sonraki ilk yılbaşı gecesinde, önceki yıllarda olduğu gibi yeni yıla annemlerle oyun odamda oturup şarkı söyleyerek gireceğimizi sanıyordum fakat öyle olmamıştı. Onları üzecek veya kızdıracak bir şey yapmadığım halde yıl boyunca olduğu gibi o gece de benden uzak durdular.

Aylarca onlara ne yapmış olabileceğimi düşünüp durdum fakat çıkarabildiğim sonuç hep aynıydı.

Hiçbir şey yapmamıştım.

Bir süre sonra düşünmeyi bıraktım ve oyun odamdaki bebeklerle oynamaya devam ettim. Okul veya diğer şeyler umurumda değildi. İstediğim tek şey, hiç olmazsa oyuncaklarımın benimle konuşup dertlerime derman olmasıydı. On üç yaşıma kadar her yılbaşında veya doğum günümde, oyuncaklarımın konuşabilmesini dilemiştim. On üçüncü yaş günümdeyse böyle bir şeyin mümkün olmayacağını artık anladığım için ailemin benimle eskisi gibi yakın olabilmesini dilemiştim. Yani sekiz yaşımdan beri her dilek hakkımı ya oyuncaklarımın konuşabilmesi için ya da ailemin eskisi gibi olması için harcamıştım. Bu sefer onlar için harcamayacaktım çünkü gerçekleşmeyecek hayaller kurmayı bırakalı çok olmuştu.

Ojeli tırnaklarımın kuruması için ellerimi havada tuttuğum sırada, "Akşam ne giyeceksin?" diye sordu Irmak.

Dudaklarımı büküp bilmediğimi söyledim. 31 Aralık günündeydik ve akşam dokuzda parti başlayacaktı. Parti hazırlıkları son beş gündür devam ediyordu ama ben, iki gün önce öğrenmiştim. Kıvanç ve onun çevresinde gerçekleşen olaylarla o kadar çok kafayı bozmuştum ki bırak partiyi, sınavların yaklaştığını dahi fark edemeyecek hale gelmiştim.

Kıvanç'ın arabasından indikten tam iki saat sonra ertesi gün geometri sınavının olduğunu Irmak'tan öğrenmiş ve hemen çalışmaya koyulmuştum. Neyse ki sınav kolaydı da iki soruyu boş bırakmak dışında iyi geçmişti. Geometri sınavından sonraki günse konularını çoktan bitiren öğretmenimiz bizi bir sonraki ders yapılacak olan fizik sınavımıza çalışmamız için serbest bırakınca, Irmak hiç vakit kaybetmeden sıraya başını koyup Ozan'la mesajlaşmaya başladı.

Ozan demişken... O hüzünlü bir öyküsü olan çocuklardandı.

Irmak'ın anlattığına göre yıllar önce ailesini bir yangında kaybetmiş. Ozan o sırada sokakta arkadaşlarıyla top oynuyormuş, patlayan tüpün çıkardığı sese korkup arkadaşları gibi çığlık atmış. Ozan ve arkadaşlarının çığlıklarını anne ve babasının çığlıkları takip etmiş. Ailesinin yangın sırasındaki çığlıklarını duymuş, evlerinin nasıl yandığını görmüş fakat hiçbir şey yapamamış... Kurtarma ekibi gelene kadar da ailesi o evde yanarak can vermiş. Birkaç yıl Özdemir–Narin Yolcu adlı bir çifte evlatlık olarak verilmiş. Narin Yolcu, Ozan'ı evlat edindikten iki yıl sonra anlaşamadığını öne sürerek Özdemir Yolcu'dan ayrılmış. Bu yüzden tam üç yıldır Ozan ve üvey babası beraber yaşıyorlarmış.

Ailesini yangında kaybettiğinden beri çevresindeki insanlara karşı hep bir mesafeli davranmış. Kıvançlara karşı bile her zaman mesafeliymiş çünkü bir gün onların da gideceğini biliyormuş, onlara alışmaktansa uzak davranmayı tercih ediyormuş. Bu konuda onu Kıvanç'a benzettim biraz. İşte kayışın koptuğu kısım tam olarak burasıydı. Ozan, Irmak'tan hoşlandığını itiraf etmiş etmesine fakat hemen ardından onunla herhangi bir ilişki yaşamak istemediğini söylemiş. Irmak'a bağlanmaktan korkuyor, bir gün öz ailesi ve üvey annesi gibi onun da gideceğini bildiğinden şimdiden önlem almak istiyormuş.

Irmak farkında olmasa da ben, Ozan'la birbirlerine çok benzediklerini düşünüyordum. İkisi de birini sevse de belli etmekten kaçınan, birilerine bağlanmaktan korkan insanlardı. İkisi de bencil ve çoğu zaman umursamaz olan karakter özelliklerinin altında fedakâr bir kişilik barındıran iki aptal âşıktı ve bu iki aptal âşığın kavuşması pek mümkün olmayacak gibi duruyordu.

Irmak cephesinde olaylar böyle gelişirken, Deniz cephesinde işler daha da karmaşıktı. İnci'nin inanılmaz değişimi Deniz'i pek bir şaşırtmışa benzemiyordu fakat içten içe onun da aynı bizler gibi şaşkınlık yaşadığından emindim. İnci geleli yalnızca üç gün oluyordu fakat kızın gelişi gibi okuldaki varlığı da olay yarattı. Kıvanç'la öpüşmesi okuldaki tüm öğrenciler tarafından duyuldu.

Daha sonra Kıvanç'la beni sevgili sanan birkaç yarım akıllı öğrenci yanıma gelip, "Ah be, başın sağ olsun Nehir!" dedi. Onlara yüzümü buruşturup, çirkef bir şekilde "Ne baş sağ olması be?" dediğimde ve aldığım cevap, "Kıvanç'la ilişkiniz ölmüş ya..."olmuştu.

Okulumuzdaki öğrencilerin mizah seviyesi düşüktü. Bunu o espri olmayan espriden dahi anlayabilirdik. Mizah demişken... Kıvanç'a yetişebilmek için, motoruna atladığım Cem Derin'le artık ben de arkadaştım. Deniz uzun zamandır Cem'le bizi tanıştırmak istediğini fakat bir türlü kısmet olmadığını söylemişti. Sonuç olarak Parazitler grubuna Batu gibi bizden çok daha farklı olan Cem de dâhil oldu.

Irmak tabii ki de Cem'i sevmiyordu. Batu'ya bile yeni yeni ısınabilmişken nasıl olur da sürekli kötü kötü espriler yapıp bu da yetmezmiş gibi yaptığı esprilere kahkahalarla gülen Cem'e hemencecik ısınabilirdi ki?

Cem'in mizahı garip bir şekilde bana güzel geliyordu. Esprileri komik veya ince değildi fakat esprilerini yaparken ki takındığı yüz ifadesi ve ardından attığı kahkahalar beni güldürmeye yetiyordu. Deniz, Irmak ve Batu, onun bu esprileri karşısında kötü tepkiler verirken ben, Cem'in gülüşüne gülünce Cem onun esprilerine güldüğümü sanıp onları umursamadan aynı şekilde devam ediyordu. Cem'in esprilerinden rahatsız olmuyordum fakat İnci yüzünden sinirleri bozulan Deniz epey rahatsız oluyordu.

İnci yüzünden sinirleri bozuktu çünkü dün sınıfımıza girip Deniz'le laf dalaşına girmişti. Artık çok değişmiş de artık Deniz gibi şımarık bir çocuğa dönüp bakmazmış bile de yok efendim artık Deniz kimmiş de falan... İlk gün benim sinirlerimi, ikinci gün Deniz'inkilerini, üçüncü gün de hepimizin sinirlerini bozmuştu.

Hepimizin sinirlerini bozma sebebiyse, üçüncü gün okula girdiğim sırada eşkıya misali önümü kesmesiydi. Onunla kavga etmiş olduğum için –estetikli burnuna vurmuştum– bana gerçekten çok kızgındı. Önümü kesip iki elini beline koymasından bunu anlamıştım.

"İntikam soğuk yenen bir yemektir, bunu biliyorsun değil mi?" diye sormuştu, bu esnada gözlerini hafifçe kısmış ve sesine esrarengiz bir tını katmaya çalışıp başarılı da olmuştu.

"Evet de ne alaka şimdi?"

"Ne bileyim yahu, hep bu sözü kullanmak istemişimdir. Cuk diye oturmadı mı?" diye sorup cevabımı saf saf beklediğinde içinde bir yerlerde hâlâ o masum İnci'yi yaşattığını anlar gibi oldum.

Fakat ne kadar düşünürsem düşüneyim, nasıl bu kadar değişebildiğine anlam veremiyordum. Irmak veya ben ona kötü hiçbir şey yapmamıştık ama hanımefendinin gelir gelmez düşman olarak edindiği ilk kişiler bizlerdik. Kendi çıkarımız olsa da onun güzelleşmesini, daha doğrusu değişmesini sağlamak için elimizden geleni yapmıştık ama o, kendi tercihi ile Amerika'ya gitmişti.

Amerika'da ne olmuştu? Ne yaşamıştı da bu kadar hızlı bir değişim yaşayıp güzel kalbini de kötülükle doldurup gelmişti?

Kendi kendime sorduğum sorulara cevap bulamayacağımı fark ettiğimde, "Ne diyeceksen söyle, sınav başlayacak birazdan," demiştim.

"Diyeceğim şu ki... Bu okula sizden intikam almak için geldim. Belki eski günlerin hatırına intikam almaktan vazgeçerim diye düşünüyordum ama hayır, şu son yaptığınla beni gerçekten sinirlendirdin," deyip susmuş ve sağ elini koyduğu belinden çekip, işaret parmağıyla omzuma üç saniyelik arayla birkaç kez dokunup az da olsa omzumun geriye doğru sendelemesine sebep olmuştu. "Yarın," demişti omzumdaki parmağını çekip, elini tekrar beline koyduğu sırada. "Senden en değerlini alacağım Nehir!" Sesindeki esrarengiz tını varlığını koruyordu. "Ve sen ağlaya ağlaya bitap düşeceksin," diye devam ettikten sonra yüzünde şeytani bir gülümseme belirmişti.

O an, ilk kez İnci'den nefret ettim çünkü Irmak'a zarar vereceğini anlamıştım. Bu yüzden parti gecesine önlem olarak birini davet ettim. Her an Irmak'ın yanında olup onu en ufak bir tehlikeden bile koruyabilecek birini... Ozan'ı... Çünkü o ne yapar eder Irmak'a bir şey olmasına asla izin vermezdi.

Ayrıca partinin yiyecek ve içecek kısmından son anda haberim olmasına rağmen ben sorumluydum. Genellikle bu gibi partilerde kokteyl verilirdi; en olmadı çerez ve kuru pasta dağıtılır, yanında da su ikram edilirdi. Yiyecek ve içecek sipariş edeceğimin tam bir saat öncesinde, Batu bana, "Çok dertliyim be Nehir'im!" deyince, planlarım tümüyle değişti.

Diğer öğrencilere karşı bencillik, Batu'ya karşı ise fedakârlık yaparak siparişimi değiştirmiştim. Akşam yiyecek ve içecekler geldiğinde Tugay Öğretmen ve diğerlerinin yüz ifadelerinin nasıl olacağını çok merak ediyordum.

Öte yandan, merak ettiğim bir diğer şey ise Kıvanç'ın partiye gelip gelmeyeceğiydi. Partiye herkesin katılması zorunluydu evet ama Kıvanç'ın kural tanımaz asi ruhlu bir çocuk olduğunu artık hepimiz biliyorduk. Kıvanç'ın kusursuz sesinden ve saygın ailesinden ötürü Tugay Öğretmen onun her türlü şımarıkça davranışına hoşgörüyle karşılık veriyordu. Kıvanç'ın ailesinin, daha doğrusu babasının okula yaptığı bağışlar en az bizlerinki kadar hatırı sayılırdı. Üstelik Kıvanç'ın yeteneğini göz ardı etmek de aptallık olurdu. Onunla daha şimdiden çalışmak isteyen birçok insan vardı fakat bildiğim kadarıyla Kıvanç'ın müzisyen olmak gibi bir hayali yoktu. O sadece söylüyordu; söylemesi gerektiği gibi...

Tugay Öğretmen ise Kıvanç gibi yetenekli bir öğrencinin bu okuldan mezun olmasını istediği için yaptığı her şeyi alttan alıyor, ona karşı gerçekten çok hoşgörülü davranıyordu. Eğer ki Kıvanç partiye gelmezse, Tugay Öğretmen'in onu zorla partiye getirteceğini sanmıyordum. Bu yüzden Kıvanç'ın partiye katılma olasılığı düşüktü. Ki gelse bile benimle muhatap olmayacağını da biliyordum. İsabet olurdu çünkü ben de onunla görüşmek istediğimden emin değildim. Sindirmem gereken bir günlük meselesi vardı.

Continue Reading

You'll Also Like

3.4M 223K 59
"ÇIĞIR AÇANLAR Kategorisi - The Wattys 2016 Ödülü Sahibi" Mutluluk yoktu, sevinç yoktu, heyecan yoktu, korku yoktu, üzüntü yoktu, acı yoktu, hiçb...
1.6K 898 12
"Bir semte ilk geldiğin gün seni yağmur karşılıyorsa o gözyaşlarındır. Son kez gerçek acı ile akarlar." "Buz kesmiş" bir yandan kediyi okşarken bana...
221K 6K 44
*********** "Çok mu akıllısın sen. Kitabın özetini okumak kitabı okuduğun anlamına gelmiyor. Seni en son yanıltan kitap hangisiydi?" Dediğin de gözle...
2.1K 678 25
Kahramanmaraşlı olan,mavi köy kasabasında yaşayan,Tarık'in üç arkadaşının şaka yoluyla bir arı fabrikasına kapatmasiyla, mutasyona uğrayan kraliçe ar...