ORTA ŞEKERLİ

By nurrelia

3.6M 249K 25.7K

[Aşkın Tatları Serisi - 1] Bir lezzet düşünün. Biraz yaramaz, boyuyla romantikliği doğru orantıda, yaptığ... More

1. BÖLÜM "Süt, Bücür ve Hödük"
2. BÖLÜM "İstenmeyen Ot"
3. BÖLÜM "Turp Beyinli ile Yer Elması"
4. BÖLÜM "Tanısan Seversin"
5. BÖLÜM "Bücür Cadının Özel Şoförü"
6. BÖLÜM "Depresyon Meselesi"
7. BÖLÜM "Gözlerinde Kuşlar Uçan Kız"
8. BÖLÜM "İyi Şeyler"
9. BÖLÜM "Cem Vakası"
10. BÖLÜM "Süper Kahraman"
11. BÖLÜM "Sıcak Yenen İntikam"
12. BÖLÜM "Huysuz ve Tatlı Kadın" (1. Kısım)
12. BÖLÜM "Huysuz ve Tatlı Kadın" (2. Kısım)
13. BÖLÜM "Kısa Boy, Uzun Dil"
14. BÖLÜM "Bir Tuhaf His"
15. BÖLÜM "Kobra Takibi"
16. BÖLÜM "Kıskanmak Aşkın Kanunu"
17. BÖLÜM "Sevdiğim Kız Bana Abi Deyince"
18. BÖLÜM "Narin Papatyanın Sığınağı"
19. BÖLÜM "Tatlı İşkence"
20. BÖLÜM "Havadaki Güzel Koku"
21. BÖLÜM "Pamuk Prenses"
22. BÖLÜM "Bir Çuval İncir"
23. BÖLÜM "Narin'in Anahtarı"
24. BÖLÜM "Ve Nihayet"
25. BÖLÜM "Dost Tavsiyesi"
26. BÖLÜM "Aşk ve Gurur"
27. BÖLÜM "Doğru Seçenek"
28. BÖLÜM "Her Şey Karşılıklı!"
29. BÖLÜM "Sabrın Sonu Selamet"
30. BÖLÜM "İki Erkek Arasında"
31. BÖLÜM "Kuruntu Silsilesi" (1. Kısım)
31. BÖLÜM "Kuruntu Silsilesi" (2. Kısım)
32. BÖLÜM "Bir Rüya Gibi"
33. BÖLÜM "Yeni Bir Narin, Yeni Bir İhtiyaç"
34. BÖLÜM "Çifte Kumrular" (1. Kısım)
34. BÖLÜM "Çifte Kumrular" (2. Kısım)
35. BÖLÜM "Kaynanayı Ne Yapmalı?" (1. Kısım)
35. BÖLÜM "Kaynanayı Ne Yapmalı?" (2. Kısım)
36. BÖLÜM "Bir Küçük Eski Sevgili Meselesi" (1. Kısım)
36. BÖLÜM "Bir Küçük Eski Sevgili Meselesi" (2. Kısım)
37. BÖLÜM "Zayıf Nokta"
38. BÖLÜM "Büyük Bulaşma"
39. BÖLÜM "Aç, Muhtaç, Yarım"
40. BÖLÜM "Kabul Görme Telaşı" (1. Kısım)
40. BÖLÜM "Kabul Görme Telaşı" (2. Kısım)
41. BÖLÜM "Üçüncü Dünya Savaşı"
42. BÖLÜM "Tuzlu Kahve" (1. Kısım)
Dertleşme Seansı
42. BÖLÜM "Tuzlu Kahve" (2. Kısım)
42. BÖLÜM "Tuzlu Kahve" (3. Kısım)
43. BÖLÜM "Her Şey Güzel Olacak"
44. BÖLÜM "Biz"
46. BÖLÜM "Gelecek" (Final)
TEŞEKKÜR
1. ÖZEL BÖLÜM "Acı Tatlı"
2. ÖZEL BÖLÜM "Tatlı Cadı, Tatlı Dil ve Tatlı Aşk"
3. ÖZEL BÖLÜM "Neşeli Günler"
4. ÖZEL BÖLÜM "En Güzel Ses"
5. ÖZEL BÖLÜM "Hamilelik Mesaisinin İlk Günü"
6. ÖZEL BÖLÜM "Huzur Kuşatması"
7. ÖZEL BÖLÜM "Hayatımızın Rutini"
AÇIKLAMA
Orta Şekerli 2 Milyon!
BURÇİN VE OZAN'IN HİKAYESİ TATLI TELVE BAŞLADI!
Yeni kullanıcı adım ve Instagram!

45. BÖLÜM "Mutlu Sonsuz"

42.4K 3.5K 538
By nurrelia

Çok beklettiğim için özür dileyerek başlıyorum bölüme. Vakitsizlik ve sorunlar nedeniyle yazamadım bir türlü. Şimdi de ailevi sorunlar yaşadığım için acayip moralsiz yazdım, umarım kötü olmamıştır. :)

Sayfama ve grubumuza bekliyorum. Profilimde bütün adreslerimi bulabilirsiniz. İnstagramda iki hesabım var, kitap hesabım nurlukitaplik, diğeri nurotken. :)

Ayrıca Oğuz ve Fulya'nın hikayesi Bol Köpüklü'nün tanıtımını paylaştım bile. Hala okumadıysanız kahve kokusunu takip edin, profilime ulaşacağınıza eminim. :)

İyi okumalar! :)

"Düğün biter bitmez uçağa mı binilir? Bir gece evinizde bekleseydiniz bari."

"Anneciğim, abim patronunu a zor durumda bırakmak istemediği için izni uzatmamış, onun için de hemen gidebilecekleri şekilde bilet almış."

"Bu da yeni çıktı. Balayı mı vardı eskiden? Büyüklerin eli öpülür düğünün ertesi gün. Bunlar gezmeye gidiyor."

Burçin ile annesinin atışmalarını sessizce dinliyordum ama aslında kalbimin sesi kulaklarımı tıkıyordu. Gelinliğimin içinde hazırlanmış otururken heyecandan titriyordum. Saçım, makyajım bitmişti. Kıvırcık saçlarımın doğallığıyla fazla oynanmadan, dağınık bir topuz yapılmış, aralarına düğün alanının her yerinde olduğu gibi papatyalar serpiştirilmişti. Duvağım ayak bileklerimde bitiyordu, annem yerlerde sürünen duvakların beni zorlayacağını düşünmüştü. Ayaklarımda da başta Vildan olmak üzere Burçin ve Birsen Abla'nın da olduğu uzun bir liste yazılı topuklularım vardı. Gerçekten de düğün günümdü, gerçekten de ben Erdem'le evleniyordum. Kalbim duracakmış gibi sıkışınca dikkatimi Burçinlerin konuşmasına çekmeye çalıştım.

"Cennet Teyze, Erdem zaten üç gün için orada kalmamızı düşündü, sonra iki gün de Muğla'da olacağız."

Cennet Teyze gözlerini kırpıştırdı.

"Allah'ım hala teyze diyor, bu kız beni öldürecek!" Annem hüzünlü gözlerinin altında hafifçe gülümsedi. "Melek Hanım! Siz bir şey söyleyin kızınıza, insan kaynanasına teyze mi der?"

Annem bana bakıp daha samimi ve gözlerinin derinine ilişen bir gülümseme takındı. İşin aslı onun yanında başka birine anne demeye çekiniyordum.

"Kızım..." dedi herkes dikkatini ona yoğunlaştırmışken. "Erdem'le evleniyorsunuz. Bir bütünün iki parçası oluyorsunuz artık. Bir yarı, diğer yarısının annesine neden teyze desin?"

Birden sessizlik oldu. Birsen Abla bile söyleyecek bir şey bulamamış gibiyken gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Ama saatlerce süren makyajımı ve az sonra başlayacak olan düğünümü düşünerek kendimi tutmak zorundaydım. Zaten tepemde dikilmiş duran Vildan eğer ağlamaya kalkarsam gözlerimi sökeceğini söylemişti. Kına gecemde annemle o kadar çok ağlamıştık ki zorla göbek attırmışlardı bize.

Konuşan yine Cennet Teyze, yani Cennet Anne oldu.

"Vay yahu..." dedi anneme kollarını dolarken. "Düğünüme baksanıza siz! Ben böyle laflar edemem hiç!"

Herkes kıkırdarken ben de bir kez daha aynaya bakıp tekrarladım evleniyor olduğumu. Gerçek gibi değildi. Başkasına ait bir düğüne katılan davetli gibi hissediyordum ama gelinliğin içinde durup aynaya bakan bendim.

"Tamam Cennet Anne..." dedim tekrar ona dönüp.

"Ha şöyle!" Bir sürü alkış geldi ardı sıra.

Kapı da tam o sırada çalındı. Ben yerimden fırlarken diğer herkes benim gibi ayaklanmıştı. İrem'in sesi kapının ardından duyurdu.

"Hadi bakalım hanımlar! Memurumuz geldi, biz de gelinimizi almaya geldik!"

Annemle bakıştık, bana doğru hızlı adımlarla gelip sarıldığında durumun ciddiyetini gerçekten kavrayabilmiştim. Ben evleniyordum! Vildan da aynı şekilde sarıldığında Cennet Anne kapıyı açtı. Onur, İrem, Erdem... İrem beyaz elbisesinin içinde peri kızı gibiydi, mor saçları ise örgüyle hafifçe topuz yapılmıştı. Onur Bey'le el eleydiler, artık alıştığımız şekilde. En azından Onur Bey'in ailesi ile sorunların halledilmesine mutluydum. Düğünümde kimsenin, özellikle de yakın olduğum insanlardan dargın kimsenin olmasını istemezdim.

Erdem siyah damatlığının içinde ne kadar iyi olduğunu söylememe gerek yoktu. Ve yine kimse ona papyon taktıramamıştı, tıpkı babası gibi.

Ben yavaş adımlarla dışarı çıkarken dikkatle bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırmaktan kendimi alamadım.

"Bir dakika..." dedi Burçin abisinin omzuna kolunu dolayarak. "Gözlerin mi doldu senin?"

Erdem'e çevirdim bakışlarımı. Gözlerini kırpıştırdı.

"Nereden çıktı? Gözlerim falan dolmadı benim!"

Vildan da arkadan Burçin'i destekledi.

"Yok, gerçekten de doldu gözleri!"

"Fesuphanallah!" dedi başını sallayarak. "Hadi, memur bekliyor!"

Herkes önümüzden kıkırdaşarak giderken biz arkada kalmıştık. Durup bana baktı uzun uzun. Sabahın erken saatlerinde hazırlıklar başlamadan önce birbirimizi günlük hallerimizde görmüştük. Şimdi ise evlenmeye hazırlanan bir çifttik.

"Çok güzel olmuşsun..." dedi gözlerime bakarak. "Narin bir papatya."

"Teşekkür ederim..." deyip bakışlarımı onun yoğun bakışlarından kaçırdım. Elimi hafifçe tuttu.

"Bu arada..." Kulağıma doğru eğilip fısıldadı. "Az kalsın çocuk gibi ağlayacaktım." Ona baktım, yandan bir gülümseme takındı. "Hadi gidelim." dedi ben bir şey diyemeden. Elimi büyük bir güçle, umutla ve bana fısıldadığı bütün güzel sözcükleri parmaklarında toplar gibi bir şefkatle tuttu.

Yeşil çimlerin üzerindeki daire masalar beyaz örtülerle örtülmüştü, her yerde uçuşan tüller ve yapma papatyalar yerleştirilmişti. Ortada eğlence için ayrılmış alan ve herkesin görebileceği şekilde yerleştirilmiş nikah masası...

En sevdiklerim en önde ayakta duruyordu, Burçin herkesten daha heyecanlıydı sanki. Muğla'dan gelmiş, burada bir organizasyon şirketinde çalışmaya başlamıştı ve bizim düğünümüz onun ikinci işiydi.

Biz alkışlar arasında masaya yerleştik. Benim şahidim Vildan, Erdem'inki Onur'du. Nikah memurumuz orta yaşlı, şakakları kırlaşmış, sevimli yüzlü bir adamdı.

Adam açılışı yapıp nikah ahdini okuduktan sonra o anahtar soruyu sordu.

"Erdem Demirkaya ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?"

Erdem'e baktım, o da geçireceğimiz ömrün güzelliklerini fısıldayan ışıltılı gözleriyle bana baktı. Gülümsemesi öyle güzeldi ki binlerce defa olduğu gibi şükrettim onunla karşılaştığım için, ona aşık olduğum için, beni sevdiği için. Onunla ilgili her şey için şükrettim.

"Evet." dedim önümüzdeki mikrofona eğilerek. Alkışlar yıldızlı gökyüzünün altında yankılanırken verdiğim en güzel kararın bu olduğunu düşünmeden edemiyordum.

Ben mutlulukla kıvranırken Erdem herkesi şaşırtarak öne doğru eğildi.

"Duyamadım ben cevabı!" dedi elini kulağına yaslarken. "Biraz daha sesli söylemesi gerekiyor gelin hanımın."

Yanaklarım utançla yanarken memur da dahil herkes kahkahalarla gülüyordu.

"Eh, damat bey duyamadıysa bana da sizden tekrarlamanızı rica etmek düşer."

Erdem'e yandan bir bakışla, azarlar gibi bakmaya çalıştım ama omuzlarını silkti. Nikahında bile Erdem tanıdığım Erdem'di işte.

"Evet!" dedim daha yüksek sesle.

İnsanlar alkışlarken Erdem ellerini havaya kaldırarak bağırdı.

"Bir daha söyle!"

"Erdem ya!" dedim isyanla. Herkes daha yüksek kahkahalarla gülerken ben hafifçe omzuna vurmuştum Erdem'in. Ama o da benim tepkime gülmekle meşguldü.

"Benim için de epey farklı bir nikah anı oluyor." dedi gülüşünü susturmuş olan memur. Bu sefer Erdem'e dönerek soruyu sordu, "Narin Özcan'la evlenmeyi kabul ediyor musunuz?"

Erdem yerinde kıpırdandı, herkes ona dikkatle bakarken yüzünü ciddileştirip ellerini masanın üzerine yerleştirdi. Sanki az sonra önemli bir konuşma yapacakmış gibiydi.

"Size bir itirafta bulunmam gerekiyor..." İnsanlar fısıldaşırken gözlerimi kısıp onu izledim. Yüzü seyircilere dönükken hafiften gözlerini bana çevirdi. "Narin onunla evlenmem için beni zorladı." Gözlerimin ne kadar iri açıldığını gerilen kaşlarımdan anlayabilirdim. İzleyenlerin bir kısmı yalancı bir şaşkınlık nidası çıkarırken bir kısmı da gülüyordu. Uğultunun arasında Erdem aynı ciddiyetle konuşmasına devam etti. "Doğru söylüyorum, Narin beni zorladı! Açıkçası, onunla karşılaşmadan önce benim evlenmeye niyetim yoktu. Sonra bütün tatlılığıyla beni kendine aşık etmesi yetmiyormuş gibi, onsuz yaşayamayacak hale getirdi ve görüyorsunuz ki şu an buradayım. Mecburen evleniyorum."

Önde kaşları çatık, gülmekle kızmak arasına sıkışmış gibi bakan Erdem'in babasının sesi duyuldu.

"Fasulye sırığı oğlum! Süpürge sapı oğlum! Nikahında bile şebeklik peşinde! Sen yalvarmadın mı hemen evleneceğim diye? Niye uzatıyorsun?"

Erdem şaşkınlıkla yumruğunu masaya vururken herkes bir kere daha gülüşleriyle geceyi doldurdu.

"Rezil oldum baba!" diye seslendi. Memur ise bana göz kırparak konuştu.

"O zaman cevabınız nedir Erdem Bey?"

"Soru mu bu? Tabi ki evet!" diye bağırdı. Şahitlere de sorulduktan sonra imzalar atıldı. Burçin'in bir ayağını yere vurarak hırsla işaret ettiğini gördüm, Erdem'in ayağına basmalıydım! Ayağımı kaldırıp onunkine basmak için niyetlendiğimde ise boşluktan başka bir şey bulamadım. Şaşkınlıkla Erdem'in yüzüne baktığımda bana gülüyordu. Hafifçe çekilip Erdem'in bacaklarına baktım, bağdaş kurar gibi oturmuş, ayaklarını havaya kaldırmıştı!

"Kahveli tuzu yedim, bunu yemem..." dedi ve kimseyi umursamadan kardeşine öpücük gönderdi. Burçin'in dilini uzattığını görmüştüm, o da besbelli neler döndüğünü anlamıştı. Erdem zafer dolu bir ifadeyle yerinden kalkıp bana yaklaştı. "O ayağa basmak için bir sürü vaktin olacak tatlı cadım..." diye mırıldandı ve ben onun gözlerine dalıp gitmeden önce başımı iki yanından kavrayarak alnımdan öptü. Elime hangi ara aile cüzdanının sıkıştırıldığını fark etmemiştim ama verdiği his çok başkaydı. Benim ve Erdem'in kurduğu o yeni aileyi temsil eden bir belgeydi o.

Sarılmalar, kucaklaşmalar arasında Burçin'in sesi duyuldu hoparlörlerden. Alanın ortasında elinde mikrofonla dikilmiş, uzun mavi elbisesine rağmen zıplayarak konuşuyordu.

"Evet! Hadi, şimdi de gelin ve damadı evli olarak yapacakları ilk dans için piste davet edelim! Ama şunu söyleyeyim, ben ve Vildan gibi yalnızları da düşünerek dans faslının uzun sürmesine izin vermeyeceğim!" Gülüşmeler arasında bana göz kırptı ve yine çevresinde dönerek konuşmaya devam etti. "Kimse bana karışamaz! Çünkü bu benim organizasyonum! Evet, bu harika ortam benim elimden çıktı. Düğün, sünnet, doğum günü gibi her türlü etkinliğiniz için Yıldız Tozu Organizasyon Şirketi'ni arayabilirsiniz!" Hafifçe güldü. "Reklamımı da yaptığıma göre artık yeni evli çiftimizi piste alabiliriz!"

Erdem'e baktım, kaşlarını çatmıştı.

"Bu kız iyice aştı kendini..." diye homurdandı.

"Erdem..." dedim onun koluna yaslanırken. " Bugün otoriter abi mi olacaksın?"

"Ne yani? Ben hep otoriter abiyim!"

O sırada müzik ve alkışlar birbirine karışarak başladı. Ben o an resmi olarak evlendiğimi algılayamıyordum. Gerçekten de ilk dansımızdı, evli olarak ilk dansımız. Ben ve Erdem... İnanılır gibi değildi. Her an uyanabileceğim bir rüyaydı sanki. Birazdan annem işe geç kalacağımı söyleyerek beni uyandıracakmış gibi hissediyordum.

Elini belime yerleştirip pistin ortasında dansımızı başlattı Erdem. Topuklum sayesinde aramızdaki boy farkı az da olsa eksiliyordu.

Müziğin ritmine ayak uydurmaya çalışırken birbirimize bakmaktan, gözlerimizi birbirine kenetlemekten kendimizi alamıyorduk. Diğer çiftlerin de sırayla birbirini bulduğunu görebiliyordum. İrem ve Onur hemen yanımızdaydı.

"Elin elimdeyken en sihirli kilit,

Hep mutluluğa açılır.

Essin dertler nereden eserse,

Gülüşünle hepsi dağılır."

"Bu gerçekten bizim anımız..." dedi müziği bastırıp duyabileceğim kadar başını yaklaştırarak. "Sen ve ben... Bundan sonrası bizim..."

Başımı salladım onu kalpten onaylarken.

"Önce kalbime, sonra evime

Girdin ya nasıl mutluyum.

Şeker yapışmış sanki diline,

Bu en tatlı şey duyduğum."

"Ben rüya olup olmadığından emin değilim. Rüyaysa da sonsuza dek uyumak istiyorum." diye yanıtladım onu.

"Hayat dediğin sanki kaç sene?

Ama aşklar ölümsüzdür.

Senin aşkın benim aşkıma

Çok yakışacak bir ömür."

"Kaç defa söyledim? Rüya falan değil. Bu bizim gerçeğimiz."

"Önce kalbime, sonra evime

Girdin ya nasıl mutluyum.

Şeker yapışmış sanki diline,

Bu en tatlı şey duyduğum."

Dans sonlanırken birbirimizden zorlukla uzaklaşıyor gibiydik. Burçin'in müzikleri ayarlayan adamın yanında olduğunu gördüm.

Ankara'nın Bağları'nı açtırdı, gerçekten de o şarkıyı açtırdı ve insanlar az önce dalgın dalgın sallanan onlar değilmiş gibi karışıverdi. Şimdi herkes müziğin ritmine kapılmıştı. Tabi ki Vildan ve Burçin'in başı çektiği kalabalığın arasında ben de onlara uymak zorunda kalmıştım. Topuklu ayakkabılarım dans ederken çok da sorun çıkarmıyordu ama tepinilerek yapılan danslardan pek de memnun oldukları söylenemezdi.

Bir süre o karmaşık hava sürdü ama sonra Erdem'in babası ile Davut Amca kalabalığın ortasında ellerini kaldırarak müziğin durması için bağırdıklarında hepimiz şaşırarak dikkatimizi onlara verdik.

"Yeter!" diye bağırdı Davut Amca. "Bu nasıl Egeli düğünü yahu? Muğlalılar toplanmış ama hiç de belli eden yok!" Erdem'in babası da adamı onaylarcasına başını sallıyordu. Onlar düğün hazırlıklarında tanışmış olmalarına rağmen kısa zamanda kaynaşmışlardı. Davut Amca Erdem'e dönerek devam etti. "Biz yaşlılar sizin göz zevkinizi bozarız da, böyle boylu poslu adama zeybek dövdürmemek ayıp değil mi?"

Herkes alkışlarla onu onaylarken Erdem kollarını kavuşturup gülümseyerek onları izliyordu. Babası da aynı ses tonuyla arkadaşına katıldı.

"Herkese parmak ısırttırmazsan oğlum demem bak! Hadi bakayım!"

Heyecanlanarak ona baktım. Gerçekten de daha önce görmediğim bir şey olacaktı bu. Erdem'i bir Efe olarak izlemek... Yavaşça ceketini çıkarıp Burçin'in eline bırakışını izledim. Kravatını da aynı ağırlıkla çıkardı. Herkes sesini çıkarmadan onu izlerken gömleğinin kollarını dirseğine kadar kıvırdı. Ağır adımlarla pistin ortasına geçtiğinde daire olmuştu herkes. Ben de onların arasında nefesimi tutmuş, bekliyordum.

Müzik başladı. Kerimoğlu'nun tanıdık ezgisi ortalığı doldurdu. Erdem omuzlarını dikleştirdi, kollarını silkeledi ve nefes almamı unutturacak kadar asil bir havayla zeybeğe başladı.

Alkışlayamadım bile. Kollarını bir kartal misali iki yana açarken yıkılmaz bir heybeti sergiliyordu. Ağır oyunun havasını sonuna kadar gösterirken dönüşlerinde, hareketlerinde büyük bir uyum vardı. Onu daha önce izlemediğim için o kadar pişmandım ki... Saatlerce, durmadan, sıkılmadan izleyebilirdim çünkü. Eğer onu daha fazla sevmeme imkân varsa, o anda bu oluyordu. Asaleti karşısında ona biraz daha vuruluyordum. Dizini yere vuruyor, hızla kalkıp çevresinde dönüyor, görsel bir şölen sunuyordu. Efelerin tarihini, gururunu taşıyordu her bir hareketinde. Onları yaşatıyordu. Erdem'in annesinin gözlerinden yaşlar süzüldüğünü gördüm, benim de bir farkım yoktu. Neye ağladığımı bilmiyordum ama Erdem'i izlerken duygulanmamak, gururla dolmamak mümkün değildi.

Müzik sonlanırken hareketlerini değiştirmeden, o heybetli Efe havasını bozmadan bana yaklaştı. Başımı eğip ne yapacağını beklerken önümde durdu ve dizini yere koyup bana aşağıdan duygu dolu, yoğun gözlerle baktı. Müzik çoktan bitmişti. Elimi tuttu, bileğimden hafifçe öptü ve gür bir sesle konuştu.

"Bir Efe sevdiğinden başkasının önünde eğilmez."

Erdem'in tarafı olduğunu bildiğim insanlar daha gür alkışladı. Erdem kalktı ayağa ve bana sarıldı. Mutluluğum gözyaşlarıma karışmıştı.

O an benim mutlu sonsuzumun başlangıcıydı. 

Continue Reading

You'll Also Like

9M 567K 54
Gözlerinizi açtığınızda yıkılmış bir evde uyanacaksınız. Tek çıkış yolunuz yerin altı olacak. Kendinizi bulduğunuz çıkış noktası her bir yanı kameral...
11.7M 6.7K 4
"Yeter ama bu kadarı fazla!" sinirden gözüm dönerken Savaş abi yanıma gelip omuzlarımdan tuttu. "Yeter mi? Yüsra ben yanında olduğum sürece kimse sa...
3.7M 130K 105
21. yüzyılın en deli dolu çarlarından biri olan, zamanının büyük kısmını sanal ortamda geçiren, gündüzü gecesi, aklı fikri, derdi imanı, sağı solu ki...
10.9M 358K 70
Karanlığın Aç Çocukları Serisi, Akılbaz (1.kitap) ve Canbaz (2.kitap) olmak üzere burada yayımlanmaktadır. ____ Parmak uçlarım geniş omuzlarına doku...