Karantina Serisi

By beyzaalkoc

110M 4.4M 4.3M

''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' ... More

Tanıtım
1.Bölüm : Bir Felaketin Ortasındayız.
2.Bölüm : Bu İşte Birlikteyiz!
3.Bölüm : Bu Büyük Bir Olay.
4.Bölüm : Buram Buram Tehlike.
5.Bölüm : Belanın Ta Kendisi...
6.Bölüm : Bela Mıknatısı
7.Bölüm : Ateşin Ta Kendisi!
8.Bölüm : Seni Bırakmayacağım.
Karantina Hakkında.
9.Bölüm : Evet, Komik.
10.Bölüm : Ela Gözlerin Ardında...
11.Bölüm : İyi Seyirler.
12.Bölüm : Sonunu Görmek.
13.Bölüm : Hepimiz Beyaz Atız!
14.Bölüm : Canım İstiyor.
Yeni Bölümler Hakkında
15.Bölüm : Ölüme Yakın.
16.Bölüm : Ay Benim, Gece Senin...
17.Bölüm : Onur'unki...
İletişim
18.Bölüm : Sevgilim Olur Musun Desem...
19.Bölüm : Kayboldum!
20.Bölüm : Gitme İhtimalini Yok Etmek...
21.Bölüm : Kurtuluş Adımı!
22.Bölüm : Seninleyim!
23.Bölüm : İstediğim Her Şeyi Alırım.
24.Bölüm : Ayrılmayacağız.
25.Bölüm : Kayıp Kız
- Duyuru -
26.Bölüm : İntikam Vakti.
27.Bölüm : Hokus Pokus...
28.Bölüm : Perde Kapanıyor, Oyun Bitti...
29.Bölüm : Kısa Vadede Mahvolmak...
30.Bölüm : Dokunma Bana!
31.Bölüm : Aradığın Sendin...
32.Bölüm : Bu Filmin Son Sahnesi...
33.Bölüm : Bir Savaşın Başlangıcı
34.Bölüm : Oyun Başlıyor!
35.Bölümden Kesit
35.Bölüm : Paramparça Bir Duvar
36.Bölüm : Bir Katile Aşık Olmak
Özel Bölüm - Onur'un Sorgusu
37.Bölüm : Savaşın Sonu
38.Bölüm Fragmanı
38.Bölüm : Bir Şehir Yıkıldı.
Tanıtım Videosu + Karakterler
40.Bölüm : Yaşam Ağacı...
41.Bölüm : Hepimiz Onur Zorlu'yuz!
42.Bölüm : Hoş Geldin Onur Zorlu!
43.Bölüm : Öyle Güzelsin Ki...
44.Bölüm : Sonsuza Kadar.
45.Bölüm : O Evi Yıktık.
46.Bölüm : Ben Seni Bırakamıyorum.
47.Bölüm : Güneşin Parçaları - PART 1
47.Bölüm + Part 2
48.Bölüm : Şah Mat!
Karantina Kitap Oluyor! Bizimle Misiniz?
49.Bölüm : Hiç Kimsesizlik.
50.Bölüm : Sahne Onur'un.
Kitaba Doğru...
Kapak^^
Ayrıntılı Karantina İncelemesi!
Karantina Raflarda!
Karantina^^
KARANTİNA 2'den...
Karantina 2'den Alıntı + Çekiliş
Karantina - İkinci Perde - Tanıtım
İmza Günü + Duyuru
İkinci Perde : Giriş + 1.Bölüm
İkinci Perde - 2.Bölüm : Sevgilim
İkinci Perde : 3.Bölüm : Seni İçimde Tutabilmek.
İkinci Perde - 4.Bölüm : İki Küçük Kibrit Çöpü.
5.Bölüm : Vazgeçilmek.
İkinci Perde - 6.Bölüm : Koskoca Bir Şehir
İkinci Perde - 7.Bölüm : Enkaz Bölgesi.
İkinci Perde - 8.Bölüm : Kan.
İkinci Perde - 9.Bölüm : Benim Hayatım.
İkinci Perde - 10.Bölüm : İçimde Bir Dağ
İkinci Perde - 11.Bölüm : Aslan ve Kuzu.
İkinci Perde - 12.Bölüm : Oturma Odası.
İkinci Perde - 13.Bölüm : Öpücük.
İkinci Perde : 14. ve 15.Bölüm
İkinci Perde - 16. Bölüm : Her Şey Daha Farklı Olabilirdi.
İkinci Perde - 17.Bölüm + 18.Bölüm
İkinci Perde - 19.Bölüm + 20.Bölüm + 21.Bölüm
Karantina - İkinci Perde : 22.Bölüm
İkinci Perde - 23.Bölüm
İkinci Perde - 24.Bölüm : Onur.
İkinci Perde - FİNAL - 25.Bölüm : Mahşerin Beş Atlısı
Kapak + İmza Günü + Ön Sipariş^^
Önemli, İkinci İmza Günü^^
Karantina İkinci Perde - Açıklama
Karantina 3 - Çok Yakında!
Karantina - Üçüncü Perde : Giriş + 1. Bölüm
Karantina - Üçüncü Perde - 2.Bölüm : Seni Çok Özledim.
Üçüncü Perde - 3.Bölüm : Bir Ağaç Mesafesi.
Üçüncü Perde - 4.Bölüm : Seni Bırakmam.
Üçüncü Perde - 5.Bölüm : Hikayedeki Eksik
Üçüncü Perde - 6.Bölüm : Ben Neredeyim?
Üçüncü Perde - 7.Bölüm : Darmaduman
Üçüncü Perde - 8.Bölüm : İncir Ağaçları
Üçüncü Perde - 9.Bölüm : Kalbim.
Üçüncü Perde - 10.Bölüm : Kafes.
Üçüncü Perde - 11.Bölüm : Bana Yardım Et.
Üçüncü Perde - 12.Bölüm : Aşık Olduğu Kız.
Üçüncü Perde - 13.Bölüm : Düşmek İçin Koşmak.
Karantina - Üçüncü Perde - 14.Bölüm : Anne
Üçüncü Perde - 15.Bölüm : Zeynep...
Üçüncü Perde - 16.Bölüm : Kaçıyordum.
Üçüncü Perde - 17.Bölüm : Kaçıyorsun...
Üçüncü Perde - 18.Bölüm : Ben Güçlüydüm.
Üçüncü Perde - 19.Bölüm : Bir Devrin Kapanışı!
Üçüncü Perde - 20.Bölüm : O Nokta... (FİNAL)
SELAM!
Son Perde - 1.Bölüm : Mucize.
Son Perde - 2.Bölüm : Ben Bir Kahramanım.
Son Perde - 3.Bölüm : O Gece.
Son Perde - 4.Bölüm : İçimde Büyüyor.
Son Perde - 5.Bölüm : Bir Mucize Olsun.
Son Perde - 6.Bölüm : Gece.
Son Perde - 7.Bölüm : Adil Bir Anlaşma.
Son Perde - 8.Bölüm : Aslan ve Kuzu.
Son Perde - 9.Bölüm : Neredesin?
Dördüncü Perde - 10.Bölüm : Üç Kişi.
Dördüncü Perde - 11.Bölüm : Hayat Ağacı.
Dördüncü Perde - 12.Bölüm : Sıradan Bir Hayat.
Dördüncü Perde - 13.Bölüm : İşaret Parmağı.
Dördüncü Perde - 14.Bölüm : Güzelim.
Dördüncü Perde - 15.Bölüm : Ay ve Gece
Dördüncü Perde - 16.Bölüm : Bir Tek Ona...
Dördüncü Perde - 17.Bölüm : O Gece...
Dördüncü Perde - 18.Bölüm : 1 Mayıs.
Dördüncü Perde : 19. ve 20.Bölüm (Final)
-TÜYAP AÇIKLAMASI-
Karantina - Son Perde - Giriş Bölümü
Son Perde - 1.Bölüm : Başlıyoruz...
Son Perde - 2.Bölüm : Biz Yine Birbirimizi Buluruz.
3.Bölüm : Bir Felaketin Gelişi.
Son Perde - 4.Bölüm : O Fırtınalı Gecede...
Son Perde - 5.Bölüm : Karanlık.
Son Perde - 6.Bölüm : Hala Bizimle Misin?
Son Perde - 7.Bölüm : Çıkıp Sana Geleceğim.
Son Perde - 8.Bölüm : Söz Veriyorum.
9.Bölüm : Gece'nin Yükü.
10.Bölüm : Kar Yığını.
Son Perde - 11.Bölüm : Bebek.
Son Perde - 12.Bölüm : Yağmur.
Son Perde - 13.Bölüm : Mezar
Son Perde - 14.Bölüm : Atlı Adam.
Son Perde - 15. 16. ve 17. Bölümler
18.19.20.21.22.Bölümler!
Son Perde - 23.Bölüm : Düğün
Son Perde - 24.Bölüm : Aydınlık.
Son Perde - 25.Bölüm : Karantina.
Özel Bölüm : Aile.

39.Bölüm : Bizimle Misiniz?

661K 30K 8.2K
By beyzaalkoc


39.Bölüm : Bizimle Misiniz?

*Biz buradayız, onunlayız...*


Ne oldu, ne bitti anlamadım. Ne zaman ayağa kalktığımı hatırlamıyorum, herkes ne zaman ayağa kalktı, bu salon nasıl bu kadar karıştı... Herkes ayakta, herkesten bir ses çıkıyor, Onur'un babası baygın, Onur şok içinde, Mert, Burak, bağırıyor... Benimse gözlerim Onur'da. Öyle çaresiz bakıyor ki babasına. Öyle çaresiz başını kaldırıp bakıyor ki bize, sanki bir şeylerin yeni yeni farkına varmış gibi. Konuşmak istiyorum onunla, ''Senin susman,'' demek istiyorum, ''seni suçlu yapacak. Konuş!'' Oysa konuşmamız yasak, yanına yaklaşmamız yasak, dokunmamız yasak. Sonra hakimin sesini seçebildim bu karmaşanın içinde, önceki söylediklerini duyamadım, sonraki söylediklerini dinleyemedim. Tek bir cümle geçti kulaklarımdan,

"Yeterli delilin sağlanmaması ve itiraf alınamaması üzerine, diğer cesedin incelenmesi için, mahkemenin 4 Ekim'e ertelenmesine, Onur Zorlu'nun tutukluk halinin ve görüş yasağının devamına karar verilmiştir...'' İki hafta, bir sonraki mahkemeye koskoca iki hafta. Her şey öyle bulanık ki şuan, bir yere sığınıp kendimi yere atıp duvarlara vura vura ağlamak istiyorum sadece. Onur'dan bir adım bekliyorum, bir şey söylemesini bekliyorum. Ona da konuşmak yasak, bize de oysa. Beklediğim yardım çağrısını asla alamayacağımı biliyordum, buna rağmen bir şekilde Mert ve Burak Onur'un babasının başında kalırken koridora Onur'u son kez görmek için çıktım. Koridorda iki askerin arasında bekletiliyordu diğer askerlerin onlara katılması için. Tam karşısında, öylece uzaktan baktım ona. Başını kaldırdı, yüzüme baktı, uzun uzun baktı. Gözlerimle yalvardım ona, gözleriyle bana bir şey söylesin diye. O kadar üzgün, o kadar bitkin, o kadar yılmış duruyordu ki... Ona doğru bir adım attım büyük bir cesaretle, sonra yasak meyveye doğru yürüyormuşum gibi askerlerden birinin elini kaldırdığına şahit oldum.

''Görüşmek yasak.'' Attığım adım, yerde donakaldı. Cesaretim içimden düştü, koridora doğru yuvarlandı sanki. Geriye doğru bir adım attım, duvara yaslandım. Onu izlemeye devam ettim, yere bakışını, kelepçeli elleriyle kendi ellerini tutuşunu... Sonra birden, başını dikleştirdi, bana baktı. Öyle bir şey yaptı ki o an, aklım günler öncesine gitti. Bana sol gözünü kırptığında kaşlarımı çattım, bu normal bir göz kırpma değildi. Günler önce, ikinci kez sorguya alınmadan hemen önce korkudan tir tir titrediğim sırada bana kurduğu cümleler yankılandı beynimin içinde,

''Ben küçükken, annem babam ve ben bir oyun oynardık. Annemle ben takım olurduk. Babam da tek başına bir takım olurdu. Oyunda takım arkadaşlarının birbirleriyle konuşması yasaktı. Ama annem bana oyundan önce demişti ki, 'eğer yardımıma ihtiyacın olursa bana göz kırp, sana yardım edeceğim...' Her yardıma ihtiyacım olduğunda göz kırpardım, her yardım istediğimde gizlice yardım ederdi annem bana. Biliyorum, saçma gelecek. Ama bunları çok film izlemekten beynin sana düşündürtse de eğer gerçekten sana susmanı söylerlerse, üstüne dinleyici yerleştirirlerse, göz kırp Zeynep. Bu da bizim anlaşma şeklimiz olsun. Olur mu?''

Bu oyunun konuşması yasak tarafları bizdik şimdi, ve Onur içeride babası baygın bir halde yatarken bana öylesine göz kırpmıyordu. Bana göz kırpıyordu, çünkü benden yardım istiyordu artık. Bana göz kırpıyordu, çünkü ayakta kalmamızı istiyordu, pes etmememizi istiyordu, onun için çabalamamızı istiyordu.

Gözlerimin önünde askerler tarafından götürülürken ardından baktım. Kesilmiş saçlarına, bomboş kalan o güzel ensesine bakakaldım... Ama şimdi durup uzun uzun onu seyretme zamanı değildi, sonra bol bol vaktim olacaktı bunun için. Bana borcu vardı. Şimdi, harekete geçme zamanıydı. Hızla mahkeme salonuna girdiğimde avukatları, Mert'i, Burak'ı ve müdür yardımcısını Onur'un babasının başında buldum. Burak'ın kolunu tuttuğum gibi bana döndü,

''Ne oldu?'' diye fısıldadı telaşla, ''benimle gelmeniz lazım. Konuşmamız lazım.''

''Onur'un babasını bırakamayız!''

''Bırakmak zorundayız! Yanında bir sürü insan var!'' Mert bize kaşları çatılı bir halde bakarken başımla koridoru işaret ettim,

''Siz geçin,'' dedi Mert, ''konuşup geliyorum.'' Burak'la birlikte koridora doğru ilerlediğimiz sırada Mert durumu açıklıyordu. Burak'ı koridorun köşesine çektiğimde merakla baktı bana,

''Ne oldu şimdi?'' Kapıya baktım, Mert iki saniye sonra kapıdan çıkıp yanımıza geldiğinde yutkundum.

''Bakın, biliyorum saçma bulacaksınız. Ya da çocukça gelecek belki, ama... şöyle bir şey oldu... Onur az önce götürülmeden önce bana göz kırptı. Bana geçen gün demişti ki bu ann-'' derken Burak atladı,

''Yardım istiyor!'' Kaşlarımı çattım şaşkınlıkla,

''Siz... bu olayı... biliyor musunuz?'' Mert alt dudağını ısırdıktan hemen sonra konuşmaya başladı,

''Bu annesiyle arasında bir olaydı. Sonra bizim aramıza da yayıldı. Sokakta her oyun oynadığımızda grup olurduk, ve göz kırpmak demek, birbirimizden yardım istiyoruz demekti. Kart oyunu oynarken mesela, göz kırpıyorsa elinde iyi kart yok demekti, bizden kart istiyor demekti... Şimdi de bu göz kırpma pes etmekten vazgeçtiğinin göstergesi. Babasını, bizi bu halde gördükten sonra yardım istiyor. Elinde iyi kart kalmadı, bizden kart istiyor.''

''Abi bizim de elimizde kart kalmadı ki! Böyle sikik oyun mu olur!'' Burak sinirle ellerini kaldırdığında derin bir nefes aldım,

''Yapacak bir şeylerimizin olması lazım. Bir şeyler bulmak zorundayız.'' Mert düşünceli bir şekilde birkaç saniye duvara baktıktan sonra bakışlarını bize çevirdi,

''Onur'a destek lazım.'' diye mırıldandı birden aklına bir şey gelmiş gibi, ''çok büyük destek.'' Kaşlarımı çattım merakla,

''Nasıl yani?''

''Olayı daha fazla incelemelerini, Onur'a bir şans vermelerini, zaman kazanmamızı sağlamak için yapılacak tek şey Onur'a inanan daha fazla insan olması. Düşünsenize, bir okuldan bir öğrenci suçlanıyor ve o okulda kimseden ses çıkmıyor. Kimse ''O yapmaz!'' demiyor, mahkeme bomboş... Ne kadar şans verirler? Ne kadar daha uzatırlar bu mahkemeyi? Ne kadar daha incelerler bu olayı? Görmüyor musunuz, herkesin geldiği hal yüzünden bir şans daha verildi ve iki hafta daha uzatıldı mahkeme. Bir sonraki mahkemede karar verilecek, Onur müebbet yiyecek. Ama eğer, onu destekleyen bir kitle olursa, ''O yapmaz!'' diyen insanlar olursa, olay iyice duyulursa ve bir şekilde Onur'a haksızlık yapıldığına inanılırsa mahkeme de bu insanlar için daha çok inceleyecek bu olayı, daha çok zaman verecek.''

Anlattıkları o kadar mantıklıydı ki içimde bir umut ışığı doğdu.

''Peki ne yapacağız? Nereden bulacağız bu kadar insanı?''

''Bulmayacağız. O insanlar zaten var.'' Mert başka hiçbir şey söylemeden koridordan hızla çıkışa yöneldiğinde Burak'la peşine takıldık. Bize hiçbir şeyi açıklamadan hızla ilerlerken biz de hiçbir şey sormadan peşinden ilerliyorduk. Arabaya bindiğimizde meraktan delirmek üzereydim.

''Anlatmayacak mısın? Nereye gidiyoruz?'' Mert cevap vermeyip arabayı hızla sürdüğünde Burak'tan cevap geldi,

''Görmüyor musun Zeynep, hepimiz kafayı yemeye başladık. Önce Onur, şimdi Mert, sıra bizde...'' Gözlerimi devirip Mert'e baktığımda yüzündeki gaza gelmişlik ifadesi içimde bir umut oluşturdu. Dakikalar sonra anladım aklına gelen olayı, okul bahçesindeydik. Zorlu Koleji'nin bahçesinde. Oysa buraya gelmemiz, umudumu kaybetmeme yetmişti bile.

''Mert...'' diye mırıldandım, ''Okuldaki herkes Onur'dan nefret ediyor...''

''Onlar öyle sanıyor.''

Okula girdiğimiz gibi kendimizi müdür odasında bulduk, Mert okula ciddi bir sesle anons yaptığında korkuyla izliyordum olacakları,

''Okulda kurs için bulunan tüm öğrenciler konferans salonuna!''

''Okulda kurs için bulunan tüm öğrenciler konferans salonuna!''

''Okulda kurs için bulunan tüm öğrenciler konferans salonuna!''

Defalarca yaptığı anonstan sonra odayı terk edip herkes toplanmıştır umuduyla konferans salonuna arka kapısından girdiğimizde yanılmadık. Herkes oradaydı. Birinin ''Yine ne oluyor abi ya okul kabusa döndü!'' dediğini duydum. Ona bir arkadaşı eşlik etti, ''Ya biri ölmüştür, ya karantina altında kalacağız ya da soygun filan vardır herhalde...'' Kendi aralarında gülüşürlerken Burak, Mert ve ben çıktık sahneye. Mert, eline ayaklı mikrofonun mikrofonunu aldığında herkes bize döndü.

''Arkadaşınızın müebbet yiyip yemediği belli oldu mu?'' Gelen cümle üzerine birkaç kişinin gülüşmesi Burak'ın elini yumruk yapmasına yetti,

''Gel ben sana yedireyim müebbeti-'' derken elimi ağzına götürdüm. Şuan bunun yeri veya zamanı değildi. Şuan bu insanları kızdırmak için değil, destek almak için buradaydık. Mert söze girdiğinde herkes sessizleşti bir anda,

''Biliyorum, Onur'un size karşı her zaman soğuk olduğunu düşündünüz ve gördüğüm kadarıyla hala düşünüyorsunuz. Ama ben bugün buraya bazı şeyleri açıklamak için geldim. Öncelikle burada duyacağınız hiçbir şey, sizi hiç kimseye karşı utandırmamalı. Çünkü Onur hakkında konuşurken hiçbiriniz utanmıyordunuz. Ben burada, kimsenin ismini vererek açık açık kimin ne yaptığını söylemeyeceğim. Tuvalette ne yaparak yakalananlar olduğunu gayet iyi biliyorsunuz, okuldan atılmamak için ne kadar yalvaranlar olduğunu... Bu okuldan bugüne kadar tek bir kişi bile atılmadı. Bunun aileleriniz sayesinde, sizin ağlamalarınız sayesinde olduğunu mu düşünüyorsunuz? Ben her disiplin suçunun her aşamasında oradaydım, olayın içindeydim. Her şeyi gördüm. Okul müdürümüzü, babasını ikna eden hep Onur'du. Eğitim hayatınızla oynatmayan, yaptığınız her şeye rağmen birer şansı daha hak ettiğinize dair babasını ikna eden Onur'du. Hangi Onur'dan bahsettiğimi anladınız mı? Bundan yıllar önce ödenmeyen taksitlerin senetlerini babasından saklayan Onur, sizin şuanki durumuna mutlu olduğunuz Onur... Aranızda Esra'yı hatırlayanınız var mı, lise birinci sınıftaydık... Kanser olduğunu öğrenmişti, ama okuldan mezun olabilmek en büyük hayaliydi. Derslere gelmiyordu, sınavlara giremiyordu. Ama eğer geçen sene onu kaybetmeseydik seneye bu okuldan mezun olacaktı. Çünkü kanser olduğunu öğrendikten, hastaneye yattıktan sonraki iki yılda bile derslerde var göründü, sınavlar onun hastane odasında yapıldı onun için. Peki bu fikri okul müdürümüze sunan kimdi, onu ikna eden kimdi? Onur Zorlu. Nefret ettiğiniz Onur'un ta kendisi. Beş yaşında annesini kaybeden, annesinin ölüsünün kucağında saatlerce yatan Onur. Yıllarca her saklambaç oynadığımızda bir yerde annesini de bulacağını düşünen Onur. Bir kere altı yaşındayken yanlışlıkla benim anneme anne dediği için saatlerce ağlayan Onur. Yedi yaşına kadar sırf annesinin kokusunu duyarak uyumak için annesinin tshirtlerini giyerek uyuyan Onur. Her ay annesinin mezarına gidip saatlerce sessizce orada oturan, ama şimdi annesinin mezarını bir daha görememe tehlikesiyle hapsedilen Onur. Üstüne büyük bir suç atılan, bir oyun oynanan, her delilin onu gösterdiği, ama onun bizden yardım istediği Onur. Tertemiz ellerinin kanlı olduğu iddia edilen Onur. Benim, bizim, kardeşimiz. Burası, basit bir lise değil arkadaşlar. Hepinizi tanıyorum, en başından beri. Hepinizin çocukluğunu biliyorum, burası bizim evimiz. Biz hep beraberdik. Biliyorum, Onur size karşı hep soğuk göründü. Ama tek biriniz, TEK BİR TANENİZ, Onur bana bunu yaptı diyebilir mi? Onur beni üzdü, Onur bana zarar verdi? Diyebilir misiniz, bir taneniz diyebilir misiniz? Diyebilir misin?'' dedi Mert bir kıza bakarak. Kız başını hayır der gibi salladı. Herkes dağılmıştı, herkesi dağıtmıştı bu konuşma. Gözleri dolan insanlar, suspus olmuş insanlar öylece bize bakıyorlardı...

''Diyebilir misin?'' dedi Mert bir çocuğa,

''Diyemem...''

''Sen? Sen diyebilir misin!''

''Hayır...''

''Sen?''

''Hayır...''

''Diyebilirim diyen var mı? Onur bana bir kötülük yaptı diyen var mı? Onur bana zarar verdi, beni üzdü, diyebilen var mı?'' Ses çıkmadı. O an öyle bir hava vardı ki ortamda, tüylerim diken dikendi. Herkes mahvolmuştu. Sanki hepsinin öz kardeşleri hapisteydi, öyle kendilerine getirmişti bu konuşma onu.

''Onur benim kardeşim, Onur bizim kardeşimiz. Yıllardır beraberiz, konuşsak da konuşmasak da. Birbirimizi bu zamana kadar sevsek de, sevmesek de. Başına gelenleri duydunuz, size ne kadar sıcak davranmasını beklerdiniz? Annesini kaybetmiş bir insanın, başkasını bulmayı istememesini gayet iyi anlamanız lazım. Onur size göstermeden hep sizin yanınızdaydı, arkanızdaydı. Ve şimdi, ilk defa o bizim yardımımıza muhtaç. Şimdi biz onun yanında olmak zorundayız. Her mahkemede, her yerde, her şekilde yanında olmak zorundayız. Ben, Zeynep, Burak, biz varız... Siz? Siz var mısınız? Bizimle misiniz?''

''Ben sizinleyim!'' dedi bir ses kalabalık arasından,

''Ben de!''

''Biz de... Abi ne yapabiliriz, bir imza kampanyası mı başlatsak?''

''Benim babam avukat, eve gider gitmez konuşacağım.''

''Gazeteci bir tanıdığımız var, bu olay hakkında Onur için olumlu konuşarak haber yapmasını isteyeceğim, insanlar Onur'a inanmalı! Ben varım.''

Kalabalıktan sesler yükselirken, herkes kendi fikrini anlatırken, herkes Onur'a inanırken içimdeki umut büyüdü o an. Başaracaktık. Çok daha fazla insan inanacaktı Onur'a, Onur'a inanmayan insan kalmayacaktı. Herkese duyuracaktık, gerekirse milyonlarca insanla tek tek konuşarak anlatacaktık her şeyi. Çünkü Onur, bana göz kırpmıştı... Bir göz kırpması uğruna onu oradan kurtaracaktık. Ve artık, tek başımıza değildik. Yüzlerceydik, binlerce de olacaktık. Biz buradayız, onunlayız. Peki siz... siz bizimle misiniz?


40.Bölüm Fragmanı :

Sesi titriyordu. Sesim titriyordu. Daha hiçbir şey söylemeden, söylemesine gerek olmadan gözyaşları süzülmeye başladı yanağımdan. Titrek bir nefes aldığım sırada tek bir cümle söyledi içimi ısıtan. Ağır ağır konuştu, fısıldadı adeta, oysa onun sessizliği benim içimin en büyük gürültüsüydü,

''Mahkemede... çok güzeldin...''


---
Instagram : beyzalkoc

Snapchat : beyzaalkoc


Çalışma için Arzu Akçin'e çok çok teşekkürler^^

Continue Reading

You'll Also Like

2.3M 74K 58
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
806K 52.4K 46
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
732K 49.4K 32
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.5M 49.7K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...