ORTA ŞEKERLİ

By Asosyal_Kitapkurdu

3.6M 248K 25.7K

[Aşkın Tatları Serisi - 1] Bir lezzet düşünün. Biraz yaramaz, boyuyla romantikliği doğru orantıda, yaptığ... More

1. BÖLÜM "Süt, Bücür ve Hödük"
2. BÖLÜM "İstenmeyen Ot"
3. BÖLÜM "Turp Beyinli ile Yer Elması"
4. BÖLÜM "Tanısan Seversin"
5. BÖLÜM "Bücür Cadının Özel Şoförü"
6. BÖLÜM "Depresyon Meselesi"
7. BÖLÜM "Gözlerinde Kuşlar Uçan Kız"
8. BÖLÜM "İyi Şeyler"
9. BÖLÜM "Cem Vakası"
10. BÖLÜM "Süper Kahraman"
11. BÖLÜM "Sıcak Yenen İntikam"
12. BÖLÜM "Huysuz ve Tatlı Kadın" (1. Kısım)
12. BÖLÜM "Huysuz ve Tatlı Kadın" (2. Kısım)
13. BÖLÜM "Kısa Boy, Uzun Dil"
14. BÖLÜM "Bir Tuhaf His"
15. BÖLÜM "Kobra Takibi"
16. BÖLÜM "Kıskanmak Aşkın Kanunu"
17. BÖLÜM "Sevdiğim Kız Bana Abi Deyince"
18. BÖLÜM "Narin Papatyanın Sığınağı"
19. BÖLÜM "Tatlı İşkence"
20. BÖLÜM "Havadaki Güzel Koku"
21. BÖLÜM "Pamuk Prenses"
22. BÖLÜM "Bir Çuval İncir"
23. BÖLÜM "Narin'in Anahtarı"
24. BÖLÜM "Ve Nihayet"
25. BÖLÜM "Dost Tavsiyesi"
26. BÖLÜM "Aşk ve Gurur"
27. BÖLÜM "Doğru Seçenek"
29. BÖLÜM "Sabrın Sonu Selamet"
30. BÖLÜM "İki Erkek Arasında"
31. BÖLÜM "Kuruntu Silsilesi" (1. Kısım)
31. BÖLÜM "Kuruntu Silsilesi" (2. Kısım)
32. BÖLÜM "Bir Rüya Gibi"
33. BÖLÜM "Yeni Bir Narin, Yeni Bir İhtiyaç"
34. BÖLÜM "Çifte Kumrular" (1. Kısım)
34. BÖLÜM "Çifte Kumrular" (2. Kısım)
35. BÖLÜM "Kaynanayı Ne Yapmalı?" (1. Kısım)
35. BÖLÜM "Kaynanayı Ne Yapmalı?" (2. Kısım)
36. BÖLÜM "Bir Küçük Eski Sevgili Meselesi" (1. Kısım)
36. BÖLÜM "Bir Küçük Eski Sevgili Meselesi" (2. Kısım)
37. BÖLÜM "Zayıf Nokta"
38. BÖLÜM "Büyük Bulaşma"
39. BÖLÜM "Aç, Muhtaç, Yarım"
40. BÖLÜM "Kabul Görme Telaşı" (1. Kısım)
40. BÖLÜM "Kabul Görme Telaşı" (2. Kısım)
41. BÖLÜM "Üçüncü Dünya Savaşı"
42. BÖLÜM "Tuzlu Kahve" (1. Kısım)
Dertleşme Seansı
42. BÖLÜM "Tuzlu Kahve" (2. Kısım)
42. BÖLÜM "Tuzlu Kahve" (3. Kısım)
43. BÖLÜM "Her Şey Güzel Olacak"
44. BÖLÜM "Biz"
45. BÖLÜM "Mutlu Sonsuz"
46. BÖLÜM "Gelecek" (Final)
TEŞEKKÜR
1. ÖZEL BÖLÜM "Acı Tatlı"
2. ÖZEL BÖLÜM "Tatlı Cadı, Tatlı Dil ve Tatlı Aşk"
3. ÖZEL BÖLÜM "Neşeli Günler"
4. ÖZEL BÖLÜM "En Güzel Ses"
5. ÖZEL BÖLÜM "Hamilelik Mesaisinin İlk Günü"
6. ÖZEL BÖLÜM "Huzur Kuşatması"
7. ÖZEL BÖLÜM "Hayatımızın Rutini"
AÇIKLAMA
Orta Şekerli 2 Milyon!
BURÇİN VE OZAN'IN HİKAYESİ TATLI TELVE BAŞLADI!

28. BÖLÜM "Her Şey Karşılıklı!"

60.9K 4.1K 487
By Asosyal_Kitapkurdu

Evet, gün geçmiyor ki Nur bölüm paylaşmasın! :P Bağımlılık gibi :)

Geçen bölüm tek tek yanıt veremedim, çünkü başım fena ağrıyor, bölümü paylaşıp ekrandan kendimi çekmem lazım. O yüzden çok özür dilerim ama hepsini okudum yine salak bir sırıtışla. :)) Çok mutlu oluyorum tatlış yorumlarınızla ♥

Bölüm sonunda da bir açıklamam var, dikkate alırsanız çok sevinirim :) 

İyi okumalar kiraz çiçekleri! ♥


Mutluluk sarhoşu olmak dedikleri bu olsa gerekti. Daha önce sırıtmamı engelleyemediğim, evin içinde içimden taşan bir enerjiyle kıpırdanıp durduğum başka bir zamanı hatırlamıyordum. Kendimi zorlukla dizginliyordum. O anlar aklımdan geçtikçe takla atmak istiyordum.

Aslında bir an duygularımın karşılıksız olduğunu zannederek yıkılmıştım. Narin ben ona aşkımı anlattıktan hemen sonra aniden kalktığında büyük bir hayal kırıklığının pençesinde kıvranmaya başlamıştım bile. Ama uzun sürmedi. Kelimelerle ifade etmese de bakışıyla, dokunuşuyla bana sevgisini hissettirdi. Narin'in dokunuşunu, bana sevgiyle bakışını, öpücüklerini daha önce hayal ettiğimi inkâr edemezdim ama bu benim düşündüğümden çok daha büyük bir etkiyle olmuştu. Parmakları yüzümde dolaşırken ne zamanı ne mekânı fark edebiliyordum. Sadece Narin'le olmak ve Narin'le kalmak istiyordum. Ya o küçük öpücükleri? Eminim hiçbir art niyeti yoktu, beni öldürmek üzere olduğunun farkında bile değildi. Onu çeşitli bahanelerle öpmüş olsam da ilk defa onun dudakları benim tenimdeydi ve tek kelimeyle büyülüydü. Onu tutmak, ona sarılmak istiyordum ama bildiğim bir şey varsa o da Narin'i ürkütmek istemediğimdi. Onun için yavaş olmalıydım, sınırımı bilmeliydim. Narin dünyaya karşı çok güçlü olabilirdi ama bana karşı kırılgan olduğunu yaşayarak öğrenmiştim.

"Duymam gerekiyor." dedim hevesle. Ama yine de cevabımı alamadım. Gitmesi gerektiğini söyledi ama heyecanı fazlasıyla belliydi. Kaskını yere düşürdüğünde daha da iyi gördüm, resmen karşımda titriyordu ve bunu yapan bendim.

O hızla çıkıp gittiğinde son bir kez görebilmek için balkona koştum. Ama gördüğüm manzara tahmin edebileceğimden çok daha güzeldi. Yerinde zıpladı ve çevresinde bir tur döndü. Küçük çocuklar gibi mutluydu benim hislerimin yansıması gibi. Ve bunu ona yapan bendim. Mutluluğum katlanırken beni görüp utangaç bir bakış atarak bisikletiyle uzaklaşmasını izledim.

Günün geri kalanında Cadı ile uğraştım, dışarı çıkıp bisikletimle dolaştım. Aslında yapmak istediğim Narin'e gitmekti ama ona zaman tanımak istiyordum. Üzerinde baskı kurar gibi görünmemeliydim. Bu yüzden dayandım. Nasılsa duyacaktım o güzel sözcükleri tatlı cadının pamuk dudaklarından. Ve sonrası ikimizin olacaktı.

Sabah erkenden, alarmdan çok daha önce uyandım. Bu dizginlenemez, uçsuz bucaksız heyecanımla zaten biraz olsun uyuyabildiğim e bile şükreder haldeydim. Giyindim, aynada kendime baktığımda tuhaf bir gülümsemenin yüzümde olduğunu gördüm. Böyle mi uyanmıştım ben? Ah be Narin, ne hale getirdin dağ gibi adamı?

Lokantaya vardığımda Fulya çoktan gelmişti. Bazen bu kızın herkes gittikten sonra lokantaya dönüp orada yattığını düşünmüyor değildim. Ben erken geldiğimi düşünürken bile o çoktan gelmiş oluyordu.

"Günaydın!" diye seslendim heyecanla kapıdan girer girmez. Elinde malzeme listesi olduğunu bildiğim bir kâğıda bakarken gözlerini bana çevirdi.

"Bu aptal sırıtış, dengesiz neşe, acayip enerji... Demek oluyor ki Narin'le barıştın?" Alaylı cümlelerine samimi bir gülümseme eşlik ediyordu. Aslında belki de ona kızgın olmam gerekiyordu ama bende o olumsuz duygular nerede?

"Aynen öyle oldu." dedim gülerek.

"Sadece o kadar da değil." dedi bana imalı bakışlarla. O kadar mı belli ediyordum?

"O kadar değil. Ama şimdilik o kadar."

"Bu mantıklı konuşmaya kalbim dayanmayacak." derken elini kalbinin üzerine koymuş, dramatik bir ses tonu takınmıştı. Başımı iki yana sallarken gülmekten kendimi alamıyordum. Ortada komik bir şey olmasına ise kesinlikle gerek yoktu. "Tekrar özür dilerim." Birden ciddileşmişti. "Daha olay anında suçlunun ben olduğumu söylemeliydim."

Tezgâha yaslanıp ciddi olmaya gerek duymayarak en canlı sesimle konuştum.

"Kendini suçlama! Evet, gerçekten berbat iki gün geçirdim ama sanırım Narin'le bizim için bu gerekliydi. Belki de kafasının içindeki o bin bir kuruntuyu bana asla söylemeyecekti ya da çok daha kötü bir anda ortaya çıkacaktı. Şimdi ise biliyorum ve ona göre davranacağım." Göz kırparak konuşmamı bitirdiğimde elini alnına vurdu.

"Bu âşık halin çekilecek gibi değil! Şefimi geri istiyorum."

"Eski şefin bulunmamak üzere kayboldu ve yenisine alışmak zorundasın."

Ekibin geri kalanı yavaş yavaş gelirken benim gözlerim kapıdan ayrılmıyordu. Narin'in mesaisi bize göre biraz daha geç başlıyordu zaten ama o daha da gecikmişti. Bir an gelmeyeceğini düşündüm. Benimle karşılaşmak istemiyor muydu yoksa? Hadi canım, ben Narin'e benzemeye başlıyordum.

Kapıdan girdiğinde nefes nefese kalmıştı. Yanakları kıpkırmızıydı, saçları da dağılmıştı ki bu benim için görsel şölen gibiydi.

Yanıma geldiğinde saçlarını düzeltmeye çalışıyordu bir yandan.

"Gü-günaydın..." dedi soluk soluğa.

"Günaydın. Geç kaldın." Sırıtma isteğimi zar zor bastırıyordum.

"Bisikletle gelecektim..." Elini boğazına yerleştirip bir süre nefeslendi. "Ama arkadaş bana ihanet etti ve yolda tekerleği patladı." Kaşlarımı çattım. "Ama evden çok uzaklaşmamıştım neyse ki. Yine de geciktim işte."

"Bir şey olmadı değil mi?"

Soruma başını sallayarak cevap verdi.

"Yok, düşmeden yalpaladığımda anladım sorun olduğunu." Normal sohbetimizin ardında gözlerini kırpıştırıp durması, ellerini nereye koyacağını bilemiyor oluşu heyecanını ele veriyordu. "Gideyim artık, size kolay gelsin." deyip odasına doğru yol aldığında hemen arkasındaydım. Mesai bitene kadar dayanamazdım.

"Sen nereye?" dedi arkasına bakmadan.

"Bilmem nereye?"

"Sen de hep kaytarıyorsun ama..." diye mırıldandığında ona sarılmamak için zar zor duruyordum.

Odasın girdiğimizde kapıya yaslanıp bekledim. Paltosunu çıkardı, çantasını masaya bıraktı, saçlarını düzeltti ve bunları yaparken bana bakmamak için insanüstü bir çaba gösterdi. En sonunda masaya yaslanıp sessizce durduğunda önce benim konuşmamı beklediğini biliyordum.

Ama ben birkaç adımda yanına varıp onu kollarımla sardım. Şaşkındı, farkındaydım, kuş gibi atan kalbini bile hissediyordum. Saçlarının kokusu yüzüme vururken onu sarmanın huzurunu yaşıyordum. Bu zamana kadar nasıl dayanmış, kendimi engelleyebilmiştim? Büyük bir tebriki hak ediyordum!

"E-erdem..."

Başını kaldırıp bana baktığında yüzümü daha rahat görebilmesi için kollarımı gevşettim. Onun da gitmeye, çekilmeye niyeti yoktu. Gözlerime bakıyordu ve ben o yeşil gözlerinin güzelliğinde dalıp gitmenin isteği ile yanıp tutuşuyordum.

"Duymam gerekiyor..." dedim mırıltılı sesimle. "Ben sana kendimi ifade ettim. Duygularımı anlattım. Unutma, her şey karşılıklı. Sıra sende." Gülümsemem yayılırken engel olmadım. Onun da kızarak yanakları altında kendini gösteren utangaç gülümsemesi beni mahvediyordu. Ama yine de sabrediyordum. Dayanıklı adamdım, vesselam.

"Her şey karşılıklı mı?" dedi anlamamış gibi. Sadece zaman kazanmaya çalışıyordu, biliyordum.

"Evet... Her şey... Hadi!" Heyecanımı saklayamamıştım. Bakışları, gülüşü, her şeyi bana olan hislerini ele veriyordu artık. Yeterince saklamıştık besbelli, ikimiz de gizlemeye gerek görmüyorduk ama duymak benim için bir ihtiyaç haline gelmişti.

"Şey..." Gözlerini kaçırdı. "Ben..." Duymak üzereydim, duyacaktım istediğim sözleri.

Tabi Onur odaya dalmasaydı...

"Narin, şu geçen ay-"

Kapı kolunu tutmuş halde şaşkın bakışlarla kalakaldı. Narin ise elektrik çarpmış gibi uzaklaştı benden.

"O-Onur Bey..." diye kekelemeye başladığında Onur'a içimden saydırıyordum.

"Kapı çalmak nedir bilmez misin sen?" diye homurdandım.

İçeri tamamen girip kollarını kavuşturdu. İşimiz vardı.

"Çaldım. Ama sizin duyamayacak kadar meşgul olduğunuzu düşünmemiştim." Narin'in adeta kıvrandığını görüyor ve Onur'a sinirleniyordum. Ama Onur böyleydi. Lokanta sınırları içinde patrondu ve bu gerçeği bize hatırlatmaktan geri kalmıyordu. "Mesai saatleri içindeyiz, değil mi? Yoksa ben mi yanlış biliyorum."

"Özür dilerim." dedi Narin. Suç mu işliyorduk sanki?

"Sorun yok..." dedi Onur Narin'e gülümseyerek. En azından bu kadarını yaptığı için rahatlamıştım. "Şefim, işinizin başına dönmek istediğinizi düşünüyorum." derken kapıyı açıp çıkmamı işaret etti. Narin'e baktım ama o gözlerini kaçırmıştı. Yarım kalan konuşmamıza sonra nasılsa devam ederdik ama Narin'in dudaklarından o özel sözcüklerin dökülmesine ramak kalmışken basılmak beni öfkelendiriyordu.

Adımlarımı vura vura çıktığımda Onur da peşimden geldi.

"Nedense kızın hiçbir suçu yokmuş, gibi hissediyorum. Her şey senin başını altından çıktı, değil mi?"

"Ağız tadıyla konuşturmuyorsun bile! Bir de aramızı yapıyor!" Huysuz yaşlılar gibi homurdanmama engel olamıyordum. Ya da tam tersi oyuncağı elinden alınmış bir çocuk inatçılığındaydım.

"Her şeyin bir yeri ve zamanı vardır. Sen bir şefsin!" Elini saçlarının arasından geçirdiğinde gergin olduğunu görebiliyordum. "İmam böyle yaparsa cemaat ne yapsın?"

"Tamam! Teslim oluyorum!" dedim ellerimi kaldırarak. "Ve işimin başına dönüyorum, uslu uslu çalışıyorum." Azıcık daha dayanmam gerekiyordu. Tam gidiyordum ki hafifçe adımı seslendi Onur. Bakışlarımı ona çevirdiğimde gülümsüyordu.

"Sevindim."

Sonra da Narin'in kapısını çalarak içeri girdi. Her ne kadar beni sinirlendirmiş olsa da ancak bu kadar kızgın kalabiliyordum. Ne yapacaktık, dostumuz, kardeşimizdi en nihayetinde.

***

Gün bir salyangozu bile geçemeyecek kadar yavaşlıkta adeta sürünerek geçti. Yoğunduk, işler yolundaydı ama benim aklım tamamen Narin'deydi. Onun da benden farklı olmadığını görmüştüm.

Numune almaya geldiğinde bana gülümserken tezgâha çarpıp elindeki tüplerden birini düşürmüştü. Yere bakarken de bana bakıp omuzlarını silkerek "Kırıldı." demişti bir de tatlı gülümsemesiyle. Ortam uygun değildi, yoksa... Sabrımı sınıyordu bu kız. Sabırlı adamdım da, bir sınır vardı elbette.

Mesai bittiğinde nasıl üstümü değiştiğimi, toparlandığımı bilemedim. Sonra da doğruca Narin'in odasında aldım soluğu. O da paltosunu giymekle meşguldü. Beni görür görmez ortak düşüncelerimizi ele verecek bir sıcaklıkla gülümsedi.

Konuşsak büyü bozulacakmış gibi sessiz kaldık. Yanıma gelip bana baktığında elimi uzattım. Bundan sonra her fırsat yapmak istediğim buydu. Onu tutmak, ona tutunmak... Bir bana, bir elime baktıktan sonra en sonunda kavradı parmakları parmaklarımı. Bu hissin verdiği sıcaklıkla bir an durdum ve Narin'e baktım. Her aniye artan tatlılığı ve güzelliği ile yanımdaydı. Sonunda istediğim yerde, istediğim şekildeydik.

Dışarı, temiz havaya çıkana kadar sessizliğimi sürdürdüm ama arabanın yanına vardığımızda binmesine müsaade etmedim. Onu kendime çekip tıpkı sabah olduğu gibi kollarımla sardım minik vücudunu. Bunu yapmaktan asla bıkmazdım. Günlerce onunla sarmaş dolaş kalabilirdim.

"Önce... Yarım kalan konuşmamızı bitirelim." Gözlerini kırpıştırdı, yavaş, diye telkin ettim kendimi. O narin bir papatyaydı, bense fırtına olmayacaktım. "Haydi..." diye cesaretlendirdim.

Alt dudağını kemirdi, beklenti aramızdaki her bir boşluğu doldururken saniyeler uzadı. Hayatımda bir cümleyi duymaya bu kadar aç hissettiğimi hatırlamıyordum. Hiçbir zaman bir sözü bu kadar beklememiştim. Her zaman gerçekçiydim. Ne istediğimi bilirdim, isteklerimin olup olmayacağının farkında olur, deli gibi bir heyecana kapılmazdım. Ama şimdi o deli heyecanın tam ortasında kıvranıyordum. Bu tatlı cadı beni sadece durup bekleyerek kıvrandırıyordu.

"Seni..." dedi gözlerini gözlerimle bitiştirerek. Sonra da derin bir nefes alarak tatlı bir kıkırtıyla doldurdu kulaklarımı. "Cidden zormuş söylemesi..." dedi ve sonra isteğimi gerçekleştirdi. Gözleri küçük bir çocuğun masumluğunu taşıyordu. "Ben de seni seviyorum."

Kahkaha atmak istedim ama deli gibi görünmekten korkarak zapt ettim kendimi. Bir süre sessizce yüzüne baktım. Kelimelerin anlamını yitirdiği bir andı, anlamlı olan tek söz Narin'in ağzından çıkanlardı. Belini kavrayan ellerimden biri çekerek yüzüne getirdim ve yumuşak, pamuksu tenini okşadım. Sıcaklığı, varlığı huzur vericiydi. Tenim tenine ortaklık etmek için deliriyordu sanki.

"Her şey karşılıklı, demiştim." Gözleri merakla kısıldı. Ama ben daha fazla konuşamadım. Yüzüne eğildim ve yanağını uzun uzun, o güzel kokusu ciğerlerimi doldururken öptüm. Nefesini tuttuğunu, kaskatı kesildiğini fark edebiliyordum. Ama alışacaktı. Ben çoktan onunla dip dibe olmaya alışmıştım mesela.

İlk öpücükten sonra geri kalan borcunu ödemeye daha da hevesliydim ama yetmiyordu. O kadar zaman istemiş, beklemiştim ki yakınlığımız az geliyordu. Bu yüzden dudaklarının iki yanına, sınırda kondurdum kalan ki öpücüğü. Kollarımda titreyen bu kıza nasıl tutulduğumu daha derinden fark ettim. Konuşamıyor, titriyordum. Narin de benden farklı değildi. Biz aynı rüzgârda üşüyor, birbirimize sarılıyorduk.

"Sonunda doğru zamanı tutturmuşsunuz."

On metre kadar ötemizde kendi arabasına yaslanmış Onur, alaycı bakışlarını bize yöneltmişti. Narin sabahki şaşkınlığının aynısını yaşıyordu, yüzünden anlıyordum. İri iri açtığı gözleri loş ışıkta parlıyordu. Çekilmeye çalıştı ama izin vermedim. Aksine kollarımı daha sıkı bağladım. Onur zamanlama konusunda bir harikaydı doğrusu. Ama bu sefer bize zararı dokunamazdı.

"Mesai saatleri dışında sevgilimle özgürüz." dedim neşeyle. Ve Narin'e sevgilim derken ağzımda yayılan o hissin ihtişamı ile çarpıldım. Narin'in bakışlarının üzerimde olduğunu, kullandığım ifade ile iyice şaşkına döndüğünü fark ediyordum ama Onur'dan bakışlarımı çekmedim.

"Tamam, bir şey demiyorum." derken gülerek ellerini kaldırmıştı. "Bana, hayırlı olsun, demek düşer." Sonra da arabasına bindiğinde Narin'e döndüm. Güzel gülümsemesi yüzünde ışıldıyordu. Hafifçe alnından öptüm. Kollarımın arasından uzaklaşmasını istemiyordum. Onu eve bırakıp kendi evime gitmek istemiyordum.

"Sevgili mi oluyoruz şimdi?" diye mırıldandı. Başını göğsüme yaslamıştı.

"Olmuyor muyuz?" dedim saçlarını koklayarak.

Sessizliğini kabul olarak yorumladım. Uzunca bir süre kıpırdamadan durduk. Bendeki isteksizliğin aynısından onda da vardı. İkimiz de anı bozmak istemiyorduk. Ona olan hislerimi kabul ettiğim andan bu yana kendimle savaşmıştım. Sabır testi gibi olmuştu bana. Narin'le olma isteğim günden güne artarken şu an bu isteğim gerçekleşiyordu ve öylece bırakıp gidemiyordum.

Ama en sonunda Narin başını kaldırdı.

"Nasılsa yarın yine beraberiz." dedi gülümseyerek. Bu avuntusu beni güldürmüştü.

"Öyleyiz tatlı cadı." diye fısıldadım. Yanağımdan öpüp hızla çekildiğinde boşlukta kaldım. Derin bir nefes alıp şoför koltuğuna geçtim.

Artık yeni bir sabır dönemini açıyordum. Narin'le böyle sarılıp sarmalandıktan sonra onu bırakıp Cadı'nın kollarına gidecektim. Dayanması daha güç bir histi ama dayanacaktım.

Bunu da bir gün geride bırakacağımı umut ediyordum.

***

Seri bir şekilde bölüm paylaşmayı çok seviyorum ama biraz yavaşlasam mı diyorum. Çünkü hem vize haftam kapıda, hem de KPSS. Ve böyle hızlı gidersek, finale çabuk varacağız. Ben de hemen sona varmak konusunda pek istekli değilim. :/

İzmir Kitap Fuarı kapsamında, 23 Nisan Cumartesi 15.00 - 17.00 arası, 24 Nisan Pazar 12.30 - 14.30 arası Postiga standında olacağım. Kitaplarımı almış olmanız gerekmez, gelin, tanışalım. Erdem'le Narin'i çekiştiririz. :))

Bana sormak, söylemek istediğiniz konuları mesajdan yazabilirsiniz. Ayrıca hikaye ile ilgili fikir ve görüşlerinizi çekinmeden yazabilirsiniz. 

Sağlıcakla kalın. :) 

Continue Reading

You'll Also Like

438K 24.8K 47
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...
114K 6.3K 26
Hayatımdaki şanslarını hepsini kullanmış olabilirim.Çünkü bunun bir tek böylece açıklması olabilir!. Sıkıntıdan telefonumdan rastgele numara sallarke...
17.1K 1.5K 27
Bir anda "Oyun Oynayalım mı?" adlı gruba alınan Göksel'in sonrasında anonimden aldığı mesajlarla gruptakileri korkutarak eğlenmesi ve devamında gelen...
2.3M 3.2K 23
"Erkekler ağlar mı Egemen ?" "Ağlar." diye yanıtladı beni hiç düşünmeden. "Ne zaman ?" Merak ediyordum. Kadınlara inat erkekler ağlamaz tabusunun ne...