GECE'NİN HÜZNÜ -2-

By ayseklncr

13.1K 811 70

Yeniden başlamaya hazır mısınız? Onlar çoktan hazırlardı. Hadi bakalım hikayemizin başlangıç kelimesi; ... More

TANITIM
TANITIM -2
TANITIM-3
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
7. Bölüm
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm(Finale Doğru)
FİNAL

6. BÖLÜM

436 32 0
By ayseklncr


MEDİADAKİ YENİ TANITIM  VİDEOMUZ. UMARIM BEĞENİRSİNİZ ^_^

İYİ OKUMALAR  

**********

Her şey neden hep karışırdı? Neden bir şeyler için savaşmak zorundaydık? O kadar çok severken, neden sevdiğinden ayrı kalırdı insan? Neden içimizde taşmaya hazır olan duygular bastırılmak zorunda kalırdı? Neden geçmiş bir anda karşımıza çıkıp, hayatımızı eskisinden daha da kötü bir hale getirirdi? Neden?

Bu soruların hiç birine cevap yoktu. Olmak zorundaydı. Oluyordu...

Bize düşen sadece susmaktı. Canımız çok yansa da. Ayakta kalacak gücümüz kalmasa da susmalıydık. Bazen kabullenmeliydik. Çok fazla anlam yüklemeye çalışmamalıydık. Çünkü olmalıydı. Oluyordu.

Ayaz içindeki bu düşüncelerle Berna'ya yürüdü. Gözlerinden süzülen her damlaya direnecek gücü kalmamıştı. Kendini boş vermişti. Şu an aklı, kalbi karısında olsa da, Berna'yı hastaneye götürmek zorundaydı. Genç kızı kucağına alıp merdivenleri çaresizce indi. Depodan çıktığında herkes korkuyla onlara bakıyordu. Egemen bir anda ayağa kalkıp, sevgilisine doğru koştu.

"Berna? Ne oldu?"

"Yaralandı." dedi Ayaz. Genç kızı Egemen'in kucağına bırakırken, karanlığa adımladı. Elif Ayaz'ın vahim durumunu fark etti. Endişe ile Çağrı'ya döndü.

"O iyi değil. Bence Ayaz'ı yalnız bırakmayın."

Çağrı sıkıntıyla Elif'e sarıldı "Sen iyi olacak mısın?" diye sordu. Elif gözyaşlarını elinin tersiyle kuruladı "Mutlaka iyi olacağım. Hadi canım git sen. Ayaz'ın sana ihtiyacı var." dedi. Çağrı sevgilisinin başına sevgi dolu öpücüğünü bırakıp Ayaz'ın peşinden yürümeye başladı. Ne yanına gidiyordu ne de bir şey söylüyordu. Sadece kardeşini takip ediyordu. Çünkü biliyordu yalnız olmaya ihtiyacı vardı. Ozan'da Çağrı'ya eşlik ediyordu. Adım atacak hali olmasa da destek olmak zorunda olduğunu biliyordu. Ayaz onun her şeyiydi. Yıllardır öz kardeşlerinden daha yakın görmüştü onu. Ozan hayatı boyunca üvey evlat muamelesi görmüştü. Sanki o ailenin öz çocuğu değildi. Kendini kimsesiz hissettiği zamanlarda Ayaz ile tanışmıştı. Onu kardeş bilmişti. Yalnızlığını unutmuştu. Şimdi de kardeşine destek olmalıydı. Her ne kadar yorulmuş olsa da. Zalim kadere direnmeliydiler. Hep birlikte...

Ayaz mutluluğa olan inancını kaybetti. Umudunu kaybetti. Kendini uzay boşluğunda sürükleniyormuş gibi hissediyordu. Öylesine çaresiz, öylesine yorgundu. Gücü kalmamıştı. Bir kez daha karısını görememekten korktu. Bu düşünce kalbine akın ettiğinde olduğu yerde donup kaldı. Dizlerine eğilip iki eliyle sıktı. Derin nefes almaya çalıştı. Ama başaramıyordu. Sağ elini dizinden alıp göğsüne bastırdı. Çok şiddetli bir ağrı vardı. Kendi kalbiyle çırpınıyordu. Sanki karanlık onu sonsuza kadar yutacaktı. Nefesini dışarı sesli bir şekilde verirken hıçkırıklara boğuldu.

"Gece neredesin?" diye sorguladı. Ama ses yoktu ki. Sevdiği kadın ondan çok uzaktaydı. Ayaz gözlerini sımsıkı kapatıp, gözyaşlarının yanağına süzülmesine izin verdi. Ve dizleri üzerine çöktü. Issız yolda endişe ile iki can dostu ona bakıyordu. Ama o izlendiğinin farkında bile değildi. Karanlıkta kaybolurken delirmemek için kendini zor tuttu. Ama bunu başarmak mümkün değildi. Ayaz çoktan kendini kaybetmişti. Bundan sonra asla eskisi gibi olmayacaktı. Çok değişecekti.

"Gece!" diye haykırışı gökyüzünü doldururken Çağrı ile Ozan ona doğru koşmaya başladı.

(Ozan) "Ayaz!"

(Çağrı) "Ayaz!"

Bundan sonra çarelerde çaresizdi. Ayaz dipsiz bir kuyunun içine düşmüştü. Acı kalbinde zincirlere vurulmuştu. Ve uzun sürede kurtulamayacaktı. Bu acı onu yok edene kadar dev bir kasırgaya dönüşecekti.

****

BİR HAFTA SONRA

Yorgun gözlerle yeni hayatlarına baktılar. Erkeklerin eli pantolonlarının cebindeyken kızların elleri ceketlerinin cebinde, ihtişamıyla karşılarında duran ' Rüzgâr koleji' ne' baktılar. Yeni bir sayfa onları bekliyordu. Eksik başlayacaklardı. Çünkü Gece artık yoktu. Ayaz kalbindeki acıyı o günden sonra gizlemişti. Gözleri acısını yansıtsa da herkesin karşısında başka bir Ayaz vardı. Vurdumduymaz, eskisinden bile daha tehlikeli, egolu biriydi artık o. Egemen defalarca onunla konuşmaya çalışmıştı. Ama başaramamıştı. Ayaz kimseleri dinlemiyordu. Her gece dışarı çıkıyor, sabahın ilk ışıklarına kadar eve gelmiyordu. Geldiğinde ise zil zurna sarhoştu. Onu durdurmaya kimsenin gücü yetmiyordu.

Ayaz kimseyi umursamadan okula doğru yürümeye başladı. Elif endişe ile ona bakıp "Çağrı, bu ne kadar daha böyle sürecek? Ayaz iyi değil. O çok değişti." dedi. Çağrı sıkıntıyla nefes verdi.

"Bırak aşkım. Bir süre ne yapıyorsa yapsın. Eninde sonunda kendine gelecek." dedi. Elif sevgilisini "Umarım." diye onaylarken onun koluna girip okula yürüdü. Herkesin gözleri onlardaydı. Ama onların umursayacak halleri yoktu. Yeni sınıflarına kurulduklarında Selin'in suskun hali Ozan'ın gözünden kaçmamıştı. Bir haftadır böyleydi. Selin kimseyle konuşmuyordu. Ağlamamıştı da. Kendini bir anda dış dünyaya kapamıştı. Pek fazla bir şeyde yiyip içmiyordu. Ozan sevgilisi için korkmaya başladı. Ya ona da bir şey olursa? Ozan bunu kaldıramazdı. Selin'i kaybedemezdi. Endişeyle soluna dönüp, sırada biraz daha sevgilisine doğru kaydı. Selin sağ elinde kalem, kareli defterini karalayıp duruyordu. Sol elini çenesine yaslamıştı. Gözleri ışığını kaybetmişti. Aklı kardeşindeydi. Ve o geceyi hiç unutamıyordu. Gece'yi nasılda bir anda onlardan koparmışlardı. Gece olmazsa onlar yaşayamazdı ki. Gece onların can suyuydu. O olmazsa kurur ölürlerdi. Selin kendilerini bitkiye benzetti. Susuz nasıl ölebileceklerini onayladı. Gece 'siz olmazdı. Yaşayamazlardı. Onu mutlaka bulmalılardı. Nasıl yaparlardı bilmiyordu ama Gece'yi kurtarmalılardı. Çünkü hissediyordu. Kardeşi hiç iyi değildi.

"Selin, hadi benimle konuş."

Selin Ozan'ın sözlerini duymadı. Tamamen kendini düşüncelerine kaptırmıştı. Kalbi acıyordu. Canı bedeninden çekiliyormuş gibi hissetti. Güçlükle yutkundu. Boğazı kurumuştu. Günlerdir bir şey yiyip içmiyordu. Artık hastalanacaktı. Ama yine de umursamadı. Aynı halde defterini karalamaya devam etti. Ozan onu duymayan sevgilisine endişe ile bakıp sağına döndü. Elif ile Çağrı beraber oturuyorlardı.

"Elif?" diye fısıltıyla seslendi. Elif ile Çağrı sohbetlerini bırakıp merakla Ozan'a baktılar.

"Konuşmalıyız." dedi Ozan. Elif merakla "Ne oldu?" dediğinde Ozan gözleriyle dışarıyı gösterdi. Ardından ayağa kalkıp koridora çıktı. Elif ile Çağrı'da onu takip ettiler. Ozan sağ elini saçlarından geçirirken, sol elini beline koymuştu. Endişe ile "Selin iyi değil. Günlerdir konuşmuyor. Farkındasınızdır. Yemekte yemiyor. Soru soruyorum, cevapta vermiyor. Sanki burada değil. Bir şey yapmalıyız. Bu böyle devam edemez." dedi.

Elif kapıya başını çevirip, kardeşinin hüsran dolu haline baktı. Gözleri acıyla doldu. Ne yapacaktı? Hiç bilmiyordu.

"Bilmiyorum. Durun bir, geliyorum." deyip kardeşine doğru adımladı. Selin'in önündeki boş sıraya oturup "Selin ne yapıyorsun?" dedi. Selin Elif'i fark etmedi bile. Elif sıkıntıyla kardeşinin kolunu dürttü.

"Şittt... Kız sana diyorum. Bir şey söylesene!"

Selin dalgın kahvelerini nihayet kareli defterden kaldırmıştı. Elif'in endişeli gözlerine bakıp "Bana mı dedin?" diye sorguladı. Elif'in kalbindeki küçücük endişe kırıntıları büyümeye başlamıştı.

"Selin sen iyi misin?"

"Gayet iyiyim. Muhteşemim!" diye son kelimede sesini yükseltti Selin.

"Bak ne söyleyeceğim. Okuldan çıkınca avm'ye gidelim mi? Sen çok seversin. Hem sinemaya da gireriz."

Selin öfkelenmişti. Öfkeyle kardeşine bakarken "Ne söylüyorsun Elif? Gece kötü adamların elindeyken ben alış veriş mi yapacağım. Oldu olacak parti yapalım. Gece'den kurtulduk deyip sevinelim." derken bir anda iki eliyle masaya vurup ayağa kalktı. Elif şaşkın halde kardeşine bakıyordu.

"Canım yanıyor benim. Kardeşimiz kötülerin elinde ne halde bilmiyoruz. Adamların gözü dönmüş. Dilay'ı öldüresiye dövdüler! Berna'yı vurdular! Sıra kimde? Onu bile bilmiyoruz. Bir de eğlenceye mi gideceğiz! Yazık!" derken hızla çıkışa yöneldi. Ozan'ın gözlerine öfkeyle bakarken, omuzuna çarpıp koridorda uzaklaşmaya başladı.

Elif gözyaşlarını tutamıyordu. Endişeli halde ayağa kalkıp Selin'in peşinden koştu. Kolundan yakalayıp yüzlerini buluşturduğunda "Bende üzgünüm tamam mı? Benimde canım yanıyor! Ya senden çok Gece ile benim anılarım var! Sen çocukluğunuzu bile adam akıllı hatırlamıyorsun! Ama ben hatırlıyorum! Abla diye nasıl yanımda dolaştığını biliyorum. Aramızda bir yaş olsa da ben onun ablasıyım! Saçlarını ören, oyuncak bebeğini paylaşan, sokakta onunla ip atlayan bendim! Sen değil! Şimdi bana böyle umursamıyormuşum gibi davranamazsın! Kendini de bize kapatamazsın! Şimdi küsme, üzülme zamanı değil! Şimdi kardeşimizi bulma zamanı!" dedi. Selin gözyaşlarını tutamıyordu. Ama kalbi herkese öfkeliydi. Kardeşine sımsıkı sarılmak istese de yapmadı. Sırtını Elif'e dönüp soluk sarının hâkim olduğu koridorda uzaklaşmaya devam etti. Acıyla...

********

Gece gözlerini zifiri karanlıkta araladı. Vücudunun her uzvu acıyla çırpınıyordu. Uzun süre karanlığın hâkim olduğu, soğuk topraktan kalkamadı. Güçlükle ellerini soğuk toprakta sıktı. Gözyaşları suladı, yaralı yanağını. Gece hala ne olduğunu algılayamıyordu. Sanki bir anda tüm dünyadaki sesler susmuştu. Dilay'ın çatıdan düşüşü, Ege'nin çığlığı, abisinin arabaların arkasından koşup, haykırışı kalmıştı. Hafızasının yorgun belleğinde...

Gece karnındaki yaraya sol elini bastırarak doğruldu. Etrafına umutsuzca baktı. Bir ışık aradı. Kapıya en yukarıdaki pencereden güneş ışığı yansıyordu. Genç kadın güçlükle ayağa kalktı. Üstü başı çamur içindeydi. Korku dolu gözleriyle demir kapıya baktı.

"Neredeyim ben?" diye sorguladı yalnızlığını.

Ama hala cevap yoktu. Gece karası gözlerinin, tuzlu suyu, yanağındaki yarayı yakmaya devam etti. Güçlükle adım attığında, nasıl yaralandığını hatırlamaya çalıştı. O kötü adamlara direnirken olmuştu. Serkan'a tekme atmıştı. Karanlık, ıssız bir yerdeydi. Korkmuştu ve genç adama en sert tekmesini atmıştı. Serkan ayağındaki şiddetli acıyla yere çökmüştü. Ama Gece'nin bu hareketinin bedeli çok kötü dövülmek olmuştu. Gece yüzündeki ve karnındaki derin yaralarla nihayet güneş ışınlarının aydınlattığı kapıya yaklaştı.

İki eliyle demir kapıya vurmaya başladı. Defalarca seslendi ama ona cevap veren hiç olmadı. Bu sessizlik onu daha fazla korkutmaya başladı. Ruhunun cam bir fanusa hapsolduğunu hissetti. Acı ve hayal kırıklığıyla demir kapıya baktı.

"Çıkarın beni buradan..." dedi fısıltıyla.

Genç kadın içindeki son ümit kırıntılarını da birer birer kaybetti. Sevdiği adamı, ailesini anımsadı. Onları çok özlediğini en derinden hissetti. Daha ne kadar burada kalacaktı? Daha kaç gece? Kaç gündüz? Kaç mevsim?

Ne kadar olmuştu? Bir gün, bir hafta, bir ay...

Belki de bir yıldır buradaydı. Gece bir haftayı, bir asır gibi yaşamıştı. Sanki zaman olduğundan daha yavaş ilerliyordu. Duvara her gün bulduğu bir taşla, çizik atmıştı. Yorgun halde geriye birkaç adım atıp, kapıdan uzaklaştı.

"Allah'ım yardım et. Ne olur kurtar beni buradan."

Duaları kabul olur muydu? Bu cehennemden çıkacak mıydı? Ayaz'ın sıcacık kollarının arasına gizlenir miydi? Bilemedi. Artık sorgulamaktan vazgeçti. Çaresizce başını elleri arasına alıp, soğuk deponun ortasında hıçkırıklara boğuldu. Sanki kalbi yerinden sökülüp alınıyordu. Bir an gerçekten burada olduğuna inanmak istemedi. Eşinin sıcacık kollarında, huzurla uyuduğunu düşündü. Yine öyle olmak için nelerini vermezdi. Çıkmak istiyordu bu cehennemden. Daha fazla dayanamıyordu.

Korkuyla "Ayaz, çıkar beni buradan! Çıkar! Nefes alamıyorum..."

******

Gecenin kör karanlığı inmişti yeryüzünün üzerine. Bu gece yine çok karışacaktı. Yine bilinmeyen garip yollarda kaybolacaktı kahramanlarımız. Ayaz iki eli siyah kapüşonunun cebindeydi. Şapkasını takmış, maskesiyle yüzünü gizlemişti. Bir haftadır, gizlice İstanbul'u talan ediyordu. Aklına gelen her yere bakmıştı. Ama yoktu kara gözlüsü. Yoktu can bildiği. Nereye gitmişlerdi? Karısını hangi cehenneme götürmüşlerdi? Bulamadı.

Yine arıyordu. Zifiri karanlık gecenin, tehlikeli sessizliğindeydi. Ama fark etmediği bir şey vardı. Bu gece Çağrı ve Elif'de onu takip ediyordu. Onlarda kendilerini karanlığa gizlemişti. Başlarına gelecekten bir haber yürüdüler, kimselerin olmadığı orman yolunu. Ayaz yeni bir yer bulmuştu. Bu mekân iki gün önce kızıl orduya aitmiş. Bunu anlamasıyla bu gece buraya gelmeye karar verdi. Son günlerde ondan şüphelenen Elif sevgilisini de peşinde sürükleyerek onu takip ediyordu. Ayaz inşat halindeki binaların ortasındaki meydanda durdu. Sanki binalar etrafında dönüyordu. Hali kalmamıştı. Ama karısını bulmadan bu savaşı bitirmeyecekti.

"Kimse yok mu?" diye haykırdı. Onu fark eden kızıl ordunun beş üyesi buldukları duvarın ardına gizlendiler. Ayaz pusudaydı. Tek başına kurtların ortasında yemdi. Elif bunu anladığında endişe ile Çağrı'ya döndü.

"Buradalar. Abimlere haber vermelisin."

Çağrı'da binalara göz gezdirdi. Birkaç adamı Ayaz'a silah doğrultmuş gördüğünde "Ben hemen Egemen'i arıyorum. Elif sakın ortaya çıkma. Buradan Ayaz'ı koru." derken koşarak ağaçların arasına gizlendi. Egemen'in numarasını tuşlarken bu gecenin hayatının en karanlık günü olacağını tahmin bile etmemişti.

Birkaç kişi Ayaz'ı ateş ablukasına almışlardı. Ayaz binalardan birine koşarken Elif iki silahını çıkarıp kızıl ordunun üyelerine doğrulttu. Birkaç kişiyi vururken, Ayaz'ın inşaat için temeli atılan binalardan birinde, pusuya düştüğünü gördü. İki kişi silahını ona doğrultmuşlardı. Ayaz silahını kaptırmıştı. Elif o binaya koşmaya başladı. Beton merdivenleri hızla çıkıp Ayaz'a silahını doğrultanlardan birinin başına silahını dayadı. Sol elindeki silahı da Ayaz'ın arkasındaki adama çevirdi.

"Silahlarınızı indirin! Hemen!" diye uyardı. Ayaz endişeli gözleriyle "Senin burada ne işin var?" diye haykırdı. Elif öfkelenmişti.

"Sen yalnız değilsin! Asla yalnız hareket edemezsin!"

"Karım kaçırıldı! Ne yapmamı bekliyorsunuz?"

Elif öfkeyle "Benimde kardeşim kaçırıldı! Bencilliği bırak!" diye haykırdı. Gözleri dolmuştu. Ayaz sıkıntıyla nefes verdi.

"Lanet olsun!" diye haykırdı. Elif 'in önündeki adam bir anda ona dönüp, sağ kolunu büktü. Feyzan acıyla inlerken, sol elindekini adama doğrulttu.

"Ah!"

" Elif !" diye haykırdı Ayaz. Ama artık çok geçti. Adam Elif 'i inşaattan aşağı itmişti. Elif sert zemine sert bir şekilde düşerken, tüm kemiklerinin kırıldığını hissetti. Gözleri gökyüzünün puslu karanlığındaydı. Acı kalbini ele geçirirken, gözyaşlarını yanağına bıraktı. Elveda demek için daha çok erkendi. Gitmek için henüz çok erkendi.

Çağrı korkuyla yanına geldiğinde gözlerine inanamıyordu. Sevdiği kız yerde kanlar içindeydi. O çok sevdiği zeytin karası gözleri elveda der gibiydi.

" Elif ?" derken yanına çöktü Çağrı. Titreyen elleriyle Elif 'in yanağına dokundu.

" Elif ? Hayır... Olamaz! Gidemezsin! Aşkım! Aşkım hayır!" diye haykırdı. Elif konuşamıyordu. Gözleri yaşlarını yanağına süzerken, sessizce veda etti. Ve karanlığa gözlerini kapadı. Çağrı'nın gözyaşları yanağına süzüldü. Elif 'in bedeninin yarısına sımsıkı sarıldı. Titreyen sol eliyle kanlı yüzüne dokundu. İnanamıyordu. Daha az önce aşkım dememiş miydi? " Elif sakın ortaya çıkma. Buradan Ayaz'ı koru." dememiş miydi? Aslında tam da o an hissetmişti ayrılığı. Korkuyla sevdiği gözlere bakmıştı. İçten içe iyi olmalısın diye yalvarmıştı. Ama korktuğu başına geldi. Çağrı hayatının aşkını, bir tanesini Azrail'in pençesine bırakmıştı. Korkuyla gitmemesi için yalvarıyordu.

"Ben senin yüzüne bakmaya doyamıyorum. Meleğim? Hadi aç gözünü. Ne olur. Yalvarırım gitme. Çok erken. Ben sensiz yaşayamam ki. Nefes alamam. Ölürüm. İnan bana ölürüm. Lütfen. Git... me..."

Gitmeye karar veren insan ona yalvaran sesi duyabilir miydi? Gitmekten vazgeçebilir miydi? Bu bilinmez. Ama Elif ağır yara almıştı. Çoktan bilincini kaybetmiş, karanlığın ıssız yollarında kaybolmuştu. Ellerini uzatsa sevgilisi sımsıkı tutmaya hazırdı. Ama onu o karanlıktan çekip alabilecek miydi? Yoksa ikisi beraber kaybolacaklar mıydı?

Egemen siyah minibüsten endişe ile asfalta ayak bastığında, gözleri Çağrı'nın kucağındaki yaralı bedende takılıp kaldı. O an sanki beynine bir balyoz ile vurulmuştu. Kalbi tamamen tuzla buz olduğunda yere diz çöktü.

" Elif ?" diye fısıldadı.

Dünyanın en güzel şeyi nedir bilir misiniz? Bir kardeşe sahip olmak, dünyanın en güzel mucizesiydi. Ona sımsıkı sarılmak, sevmek, oyunlar oynamak, hayal kurmak müthişti. En önemlisi de en yakın dostun olurdu. Sırdaşın, yol arkadaşın olurdu. Onunla kavga etmek, onu sinirlendirmek en sevdiğin hobi haline gelirdi. Kardeşti işte. Her şeyini gözünü kırpmadan feda edeceğin, canının bir parçası... Egemen önce Gece'yi kaybetmişti. Nerede bilmiyordu. Şimdi de tam önünde can çekişen diğer kız kardeşi vardı. Canı yandı. Hatta yanmaktan öteye geçip kül oldu. Egemen delirmemek için günlerdir kendini tutarken, bu defa koy verdi. Asfalta iki eliyle vurmaya başladığında deli gibi " Elif ! Elif ! Hayır! " diye haykırdı.

Ayaz'a saldıran ikili kayıptı. Peşlerinden gitmekten vazgeçip, koşarak aşağı indi. Herkesin donup kalmış ifadesinin aksine Elif 'i güçlükle Çağrı'nın kucağından alıp "Suat'ı arayın! Acele edin! Hadi!" diye haykırdı. Diğer yandan da kucağında Elif minibüse bindi. Egemen hızla ayağa kalktı. Diğer yandan da Çağrı'yı kolundan tutup ayağa kaldırdı.

"Gidiyoruz!" diye haykırırken bir yandan da telefonunu cebinden çıkarmakla meşguldü. Helikopterini hazırlatırken, korkuyla "Çok mu ağır durumu? Ayaz bir şey söyle!" diye haykırdı. Ayaz endişe ile Elif 'e baktı.

"Bilmiyorum! Allah kahretsin! Neden peşimden gelirsiniz ki? Neden?"

"Sus Ayaz! Beni delirtmeden sus! Yoksa çeker vururum seni!" diye uyardı Egemen. Onun bu bencil, düşüncesiz tavırlarından bıkmıştı. Ayaz acı çektiği zaman her şeyi, herkesi unutuyordu. Onun hatasının bedelini de onlar ödüyordu. Bu kaçıncıydı? Egemen artık sayamıyordu. Ama bu kez sondu. Bunun bedelini ona çok ağır ödetecekti. Öfkeli gözlerini Ayaz'ın üzerinden bir saniye olsun ayırmıyordu. İstiyordu ki Ayaz onun nefret denizinde boğulup, kaybolsun. Yoksa bunu bir zat kendi yapacaktı.

******

Serkan merakla dev ekrandan Gece'ye baktı.

"Durum nasıl?" diye yardımcısına sordu. Yardımcısı büyük heyecanla ona dönüp "Efendim, aklını kaybetmek üzere. Bir süre daha burada kalırsa tamamen delirecek." dedi. Serkan memnun bir ifadeyle gülümsedi. Yanındaki psikolog Nil'e döndü.

"Sence bu işe yarayacak mı?"

"Kesinlikle. O benim hayatımın vakası. Mutlaka başaracağız."

"Daha öncekilerde başarılı oldunuz mu?"

Psikolog Nil gülümserken, yeşil gözlerini Serkan'a çevirdi.

"Kesinlikle başardım. Ama bu kez bu vaka çok heyecanlı... Eğer Kızıl'ın istediği olursa, maskeli sonsuza kadar değişecek."

Serkan gülümsedi "Tamda olması gerektiği gibi olacak. Ve bu benim intikamımın miladı olacak. Berna, bana yaptıklarının bedelini sevgilisini kaybederek ödeyecek." dedi.

Nil ona samimiyetsiz gülümsemesini gönderirken, yüzünü avuçlarının arasına aldı.

"Ve bize sonsuz bir zafer kazandıracak. En tepede yerimizi aldığımızda hiç kimse karşımıza çıkamayacak."

Serkan bu sözleri Nil'in günah kokan dudaklarına yaklaşarak onayladı.

"Kesinlikle..."

Şimdi ne yapacaklardı? Gece yok. Dilay ve Berna yaralıydı. Ve en ummadıkları anda Elif sonsuz boşluğa düşmüştü. Kim yaşayacaktı? Kim ölecekti? Kim kazanacaktı? İşte bunların cevabını henüz kimse bilmiyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

1.9M 96.7K 78
"Çocukken yanağıma kondurduğun öpücük sayesinde tüm acılarım geçmişti. Şimdi ben senin kalbinden öpsem geçer mi? Tüm acıların diner mi?" İlk görüşte...
85.6K 2.7K 31
Sevdanın ellerinden bir avuç hüzün içerken o kışın sert geçeceğini bilmiyordu Gülay. Bir daha göremeyeceğini bilseydi asla kırmazdı sevdiğini, önleri...
13K 1.4K 27
Hikayem kesinlikle orijinal olup tüm haklarıyla bana aittir. 2016 yapımdır! '' Keşke biz de kitaptaki karakterler gibi olabilseydik.'' Yandan, gerç...
90.7K 6.2K 43
1.KİTAP - TUTKULU AŞK 2.KİTAP - AŞKA GÜVEN 3.KİTAP - YALANCI AŞK Murat Yıldırım'ın biricik kız kardeşi Cemre hamiledir! Bir...