AŞKA ESARET

By lieebe

1.6M 61.5K 7.3K

"Kolay mı sanıyorsun? Denedim hem de defalarca ama daha fazla yara aldım. Bunun adı zaten artık aşk değil!" "... More

TANITIM
1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
24.BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
30.BÖLÜM
31.BÖLÜM
32.BÖLÜM
33.BÖLÜM
34.BÖLÜM
36.BÖLÜM
37.BÖLÜM
38.BÖLÜM
39.BÖLÜM
40.BÖLÜM
41.BÖLÜM
42.BÖLÜM
43.BÖLÜM
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM
46.BÖLÜM
47.BÖLÜM
48.BÖLÜM-PART1
48.BÖLÜM-PART2
49.BÖLÜM
VEDA
TEŞEKKÜR
ÖZEL BÖLÜM-1
ÖZEL BÖLÜM-2
Özel Bölüm 3 ve Yeni Hikaye...
ÖZEL BÖLÜM-3
YAKAMOZ - TANITIM

35.BÖLÜM

25.5K 959 124
By lieebe

Merhabalaaar <3 İyi geceler!

Bu bölümü canım Aslı'şıma (MyReal) ithaf etmek istiyorum... Desteğin ve güzel düşüncelerin için çok çok teşekkür ederim. Beni çok mutlu ediyorsun! Kucak dolusu sevgiler, kocaman öpücükler <3 :*

Medya kısmında bulunan yeşil kazak Berrak'ın giymiş olduğu kazaktır <3

Keyifli okumalar dilerim :*

****

Ciğerlerime dolan keskin koku, göğsümde hissettiğim ağırlık ve tenimi süpüren yumuşak saçlar... Pars mı buradaydı, yoksa ben hala rüyada mıydım? Rüya olmasını istemiyordum... Ellerimi kavrayan koca, sert ellerle rüyada olmadığımı anladım.

Gözlerimi yavaşça araladığımda bana gülümseyen gözlerle karşılaştım. Her sabaha böyle uyanmak güzel olabilirdi... Dudaklarını dudaklarıma bastırarak günümün aydınlanmasını sağladı. Tamam, ben her sabaha böyle uyanmaya razıydım.

"Günaydın güzelim. Beni gördüğüne şaşırdın mı?" Bu sefer ben dudaklarımı onun dudaklarına bastırarak küçük bir öpücük çaldım.

"Günaydın... Elbette şaşırdım sahi nasıl geldin?" Yorganımın altına yavaşça girip beni kolları arasına aldı, uzun bacaklarıyla bacaklarımı kavradı. Vücutlarımız birbirine kenetliydi...

"Dün sabah seni alacağım demiştim. Sabah geldiğimde Nilüfer Teyze ile karşılaştık, biraz sohbet ettikten sonra o çıktı. Ben de yanına geldim. Güzel olmamış mı?" 

"Olmuş tabii." Yüzümü göğüsüne gömerek keskin kokusunu içime çektim, ruhum kokusuyla sarmalandı. Saçlarımın tepesine küçük bir öpücük bıraktı...

"Güzelse her sabah böyle uyanmaya ne dersin?" Boynuna doğru mırıldanarak küçük bir öpücük bıraktım. "Güzel olabilir..."

Yüzünde çarpık gülümsemesi yerini edindi ve beni hızla yatakla kendi bedeni arasında sıkıştırdı.

Bedenimin her uzvunda Pars'ı hissediyordum... Kalbim hızla gümbürdedi, bu kalp krizine direk biletti...

Yüzüme düşen her saç telini büyük bir özenle geriye doğru attı, göğüs oluğumdan boynuma dek dudakları kısa, ateşli bir keşif sürdü... Ellerim istemsizce saçlarına tutundu, sanki uçurumun ucundaydım da düşmemek için Pars'a tutunuyordum halbuki Pars uçurumun ta kendisiydi...

Dudakları boynumdan yukarı tırmanarak dudaklarımı buldu, tutkudan koyulaşmış gözleri alevlere sürüklüyordu. Dudaklarıyla dudaklarımı esir aldığında hazla gözlerimi kapadım... Uçurumdan süzülüşüm başlamıştı.

Öpüşünün sertliğine, tutkusuna ayak uydurmaya çalıştım. Dişlerim dudaklarını çizdiğinde boğuk iniltisi dudaklarımın arasında hapsoldu... Eli karnımdan göğüslerime doğru yavaşça tırmandı. Dokunuşuyla bedenim ürperdi, uçurumdaki süzülüşüm son bulmuş tutkunun denizinde dibe doğru çekiliyordum...

Sıcak elleri tutkuyla göğsümü kavradı, tatlı bir işkence başlıyordu. Dibe çekilme işkencesi... Dudaklarımızı ayırıp hızla nefes aldığımda Pars ile göz göze geldim... Yanaklarıma hızla kan pompalandı.

Pars'ın öpüşmekten kızarmış dudakları yanaklarımı buldu ve sayısızca öptü. Dudakları ellerine göre oldukça masumdu... Bu düşüncemle kıkırtımı bastıramadım.

Elleri sertçe göğsümü kavradığında hızla aldığım boğuk nefesim odanın duvarlarına çarpıp bedenlerimize doğru savruldu.

Pars dudaklarımdan son öpücüğünü çalıp beni tutkunun denizinde dibe batırdı ve sonra geri çekti... Yatakta ters dönerek beni üstüne aldı... Guruldayan midemle anın büyüsünden sıyrıldık.

Pars'ın erkeksi kahkahasıyla daha da kızarmama sebep oldu. Tam kucağından kalkacağım sırada beni belimden tutarak ata biner gibi kucağına oturttu.

"Demek acıktınız küçük hanım... Sizi kahvaltı için nereye götürmemi istersiniz?" Yüzündeki çarpık gülümsemeyle ben de muzurca gülümsedim ve mırıldandım.

"Bilemedim ki... Hem işe geç kalmadık mı?" Bir elini saçlarıma götürerek saçlarımı okşadı, eğilip dudaklarına öpücük kondurdum.

"Patron benim güzelim, hem sadece bir toplantıya katılmamız gerekiyor ona da daha var. Hadi söyle bakalım!" Heyecanla kucağında zıpladığımda gülümsemesi genişledi.

"Şirkete yakın bir yerde çok güzel bir kafe var ve yakın olduğundan daha fazla oturabiliriz. Şimdi üstümü değişeyim ve çıkalım." Onaylayarak kafasını salladı. 

Kucağından hızla kalkarak dolabıma yöneldim. Dolabımın kulpunda pembe karton bir poşet asılıydı, merakla Pars'a döndüm. Poşeti elime alarak salladım. 

Pars yatakta daha da yayılarak kafasını yastığıma gömdü. "Aç bakalım..." Elimi poşete attığımda yeşil yün bir kazak olduğunu fark ettim. Kazağı incelerken kazağın Pars'a ait olduğunu da anladım. O gün arabada geçen konuşmamızı unutmamıştı.

"Unutmamışsın..." Kafasını yastıktan kaldırarak bana aşkla gülümsedi.

"O dudaklardan çıkan hiçbir sözü unutmam. Bu arada arkandaki aynayı fark etmedin mi?" Dolabımın hemen yan çaprazında üzerinde güllerle süslenmiş aynamız duruyordu.

"Harikasın... Hadi ben üstümü giyineceğim." Anlamamazlıktan gelerek yataktaki rahat duruşunu bozmadı ve elini ileriye doğru sallayarak beni teşvik etmeye çalıştı. Ona şeytani gülümsememi yollayarak yeşil kazağımı ve siyah pantolonumu alıp banyoya geçtim. Arkamdan homurtusunu duymak beni kahkahalara boğmuştu.

Pijamalarımdan kurtulup elim yüzümü yıkadım ve kıyafetlerimi üzerime geçirdim. Saçlarımı fırçayla kabartıp makyajımı da yaptığımda hazırdım.

İçeriye tekrar geçtiğimde Pars'ı telefonda konuşurken buldum. Ses çıkarmamaya özen göstererek siyah yüksek topuklu ayakkabılarımı giydim. Montumu üzerime geçirdiğimde Pars kollarını belime doladı ve burnunu boynuma sürttü.

"Yine kokularımız birbirine karışmış... Seninle tekrar yatağa girmemem için bir sebep söyle." Dudakları küçük öpücüklerle boynumda gezindi.

"Küçük hanımın fazlasıyla aç." Birden ayaklarım yerden kesilip kucağına sığındığımda bu hissi özlediğimi fark ettim. Halbuki uzun bir zaman olmamıştı...

"Küçük hanımım her şeyden önce gelir..."

**

Caddeye bakan masaların birinde kahvaltımızı ediyorduk. "Bugün yapacağımız toplantı İlker Bey ile mi?" Fincanı tutan parmakları gerildi...

"Evet." Sıkıntıyla nefesini verdiğinde masadaki elini sıktım.

"Eğer istersen şirkettekilere beraberliğimizden söz edebiliriz..." Kahve gözleri memnuniyetle parladı elini tutan elimi iki kez öptü.

"Söyleriz güzelim ya da ben senin dudaklarından bir öpücük çalarım herkes anlar. Bence bu daha mantıklı." Kafamı iki yana sallayarak sözleri üzerine kıkırdadım.

"Dün akşam Barış Amca sandığım kadar beni zorlamadı. Sanırım seni üzmek istemedi." Çayımdan bir yudum alarak dün akşamı düşündüm...

"Ben de fark ettim ama sen yine de pek yalnız kalma. Kalp ışığı yokken seni alt edebilir." Yüzündeki çarpık gülüşüyle çayını kafasına dikti ve ben de küçük yudumlarla çayımı bitirdim.

Pars'ın hesabı ödemesiyle kalkmıştık. "Bu kafeyi yine ilerleyen günlerde tercih edebiliriz. Şirkete yakın olması işimize geldi."

"Bence de hayatım. Hatta Atakan'ı da getiririz."

"Şirkete uğrarsa tabii getiririz." Arabaya geçmeden önce ona muzurca gülümsedim.

"Yengesi çağırırsa gelir." Geniş gülümsemesiyle kafasını sağa sola salladı.

**

Şirkete geçtiğimizde işlerimiz yüzünden ayrı kalmıştık. İkimiz de toplantıya kadar çalışmak zorundaydık ve bu çok sıkıcıydı.

Kazağımın boyun kısmını burnuma yaklaştırdığımda Pars'ın solmakta olan kokusu ciğerlerimi doldurdu. Kazağımla keyif sürmek için sabırsızlanıyordum.

Sıcaklığını koruyan kahvemden bir yudum alarak kendimi tekrar işe odaklanmaya zorladım.

Bilgisayardaki verilerle dosyadaki verileri en ince ayrıntısına kadar didikleyince gözlerim yanmaya başlamıştı. Belki yarım saatten fazla aynı yere bakmıştım, gerilen omuzlarımda parmaklarımı gezdirdim. 

Soğumuş kahvemi yudumlarken gözlerimi kapadım ve kapı açıldı. Gözlerimi araladığımda bana doğru yürüyen Pars'ı gördüm. "Yorulmuş gözüküyorsun..."

"Fazlasıyla, omuzlarım masa başında oturmaktan ağrımaya başladı." Adımlarını sandalyemin arkasına yöneltti. Uzun parmakları gergin omuzlarımı kavradı ve nazikçe masaj yapmaya başladı.

"Toplantıya az kaldı ikimize de çay istesene iyi gelir." Şirketin telefonundan Nazlı'yı arayarak çaylarımızı istedim.

Pars masajını bitirip yerine geçtiğinde çaylarımız gelmişti. Sıcak çayımı yudumladığımda daha da rahatladığımı hissettim. "Çay ve masaj çok iyi geldiler. Teşekkür ederim sevgilim."

Çayından bir yudum alarak fincanını havaya kaldırdı. "Her zaman güzelim. Her zaman..."

**

Benim dışında herkesin konuştuğu bir toplantı hükmünü sürüyordu. Şu ana kadar konuşulan konular hakkında fikir belirtmem gerekmiyordu zaten olan şeyler konuşuluyordu ama İlker Bey'in konuşmadığım halde rahatsız edici bakışları üzerimdeydi.

Gözlerim Pars'a kaydığında sıkıntılı olduğunu fark etmiştim. Elinin üzerine elimi yerleştirerek ilk adımı atmış oldum. Bu dedikodu toplantı sona erdikten sonra hızla yayılacaktı. Normalde benim hakkımda başkalarının konuşacak olması hoşuma gitmezken ilk defa hiçbir şey hissetmiyordum. Çünkü doğru bir şeyi konuşacaklardı.

Pars'ın elini bir kez daha sıktıktan sonra elimi çektim ve bana en güzel gülümsemelerinden birini armağan etti. Sadece bana özel olanlarından... Kafamı kaldırıp bakışlarımı masanın etrafındaki kişilerin üzerinde gezdirince gülümsememi bastıramadım. Şaşkın olsalar da mutluydular. Bir tek İlker Bey'in bakışlarını çözemedim ama çok da üstelemedim.

Toplantı bitip herkes odadan çıkmaya başladığında İlker Bey oturuşunu bozmadı.

Odada sadece biz kaldığımızda rahatsız eden bakışlarını tekrar hissettim. "Sizi tebrik etmeliyim sanırım? Tebrikler... Pars umarım sen işle aşkı karıştırmazsın. Görüşmek üzere."

Ben kibarca gülümsemeye çalışırken Pars söylediklerine karşılık sadece kafasını sallamıştı ve bu sırada önündeki dosyayla ilgilenmişti. İlker bu durumu hiç umursamamış sessizce odadan çıkmıştı. Sanırım biraz yüzsüzdü...

"Uzun bir zaman gündemde olacağız sanırım..." Pars çapkınca gülümsedi.

"Ben dudaklarım dudaklarındayken gündemde olmak isterdim ama sen küçük hanımlığını ortaya koydun. Ama elbet o günler de gelecek." Daha fazla konuşmasını dinlememeye çalışarak masadaki eşyalarımı topladım. Tabii yüzümde gittikçe genişleyen bir sırıtışla...

Toplantı odasından çıkıp odama doğru yürürken Pars kolunu belime dolarak beni kendine yaslamıştı. "Toparlan sonra da çıkalım güzelim. İşlerimiz bitti."

**

Pars ile sahildeki köfteciden köftelerimizi almış sahili turlayarak yiyorduk.

"Eve geçince ne yapacaksın?" Pars, ona yönelttiğim soruyla beni sıcak bedenine daha çok yasladı.

"Atakan ile iki set maç oynarız sonra da aklımda güzelimle uykuya dalarım..." Mırıldanarak kafamı omzuma yasladım. "Sen?"

"Senin kokunun sinmiş olduğu yatağımda kazağımla uyuyacağım." Çapkınca gülümseyerek göz göze gelmemizi sağladı.

"Sen beni düşünmeyeceksin sanırım?" Dudaklarımı dudaklarına sürtüp dudaklarına doğru konuştum.

"Seni düşünmediğim tek bir anım olmadı..."

Dudakları hızla dudaklarıma kapandı ve kolları bedenimi gövdesine hapsetti. Çok kısa bir an sonra dudaklarımız ayrıldı. Saliseler önce soğuktan titreyen bedenim şimdi alev alevdi...

**

Pars ile ayrılmış eve gelmiştim. Siyah pantolonumu çıkararak altıma siyah taytımı giydim ve Pars'ın kokusunu hapsetmiş yatağıma iyice gömüldüm.

Gözlerim yavaş bir çekimde kapandı... Beni bekleyen rüyalar güzeldi biliyordum. Ta ki telefonumun rahatsız edici melodisini duyana kadar...

Kimin aradığına bakmadan telefonu hızla açıp kulağıma götürdüm. "Berrak! Hemen buraya gelmen gerekiyor! Hemen!"

****

Bölümü beğendiniz mi? Umarım keyifle okuduğunuz bir bölüm olmuştur <3

Hıımm sizce Berrak'ı kim aradı ve nereye çağırıyor? Düşüncelerinizi gerçekten merak ediyorum :)

Yorumlarınızı, düşüncelerinizi dört gözle bekliyorum!

Haftaya görüşmek üzere! Kendinize iyi bakın. Kucak dolusu sevgiler, kocaman öpücükler <3 :*

Continue Reading

You'll Also Like

205K 8K 42
İki adam. Biri karanlık bir buz, diğeri karanlığın kolları. Biri kızıl bir ateş, diğeri mavi okyanus. Bir kadın. Yaşadığı ihanetle, gözünü intikamın...
117K 5.1K 37
Sessizliğin kör olduğu bir şehirdi Tarık... Şermin'se Dibi görünmez, muallak bir kuyu... Suyun sesi niyedir bu denli nazik ve nazlı? Sebebi ki o suy...
26.4K 2.7K 47
Zorunluluktan kalbe giden yol... *** "Bize bunları yaşatmayı seçen sensin." Söylediğim cümleyi duyunca nefesini bıraktı. "Böyle olmak zorundaydı." Ba...
31.8K 1.8K 8
Bu yüzden kirpiklerini sev bir kadının Avuç içlerini Makyajsız yüzünü Uyku sersemliğini... Ezgin Kılıç