37.BÖLÜM

24.7K 997 208
                                    

Merhabalaaar! Sizlere günaydınların en güzeli bana ise iyi geceler <3

Görsel kısmında Berrak'ın bu bölüm giyinmiş olduğu kıyafet bulunuyor! Umarım beğenirsiniz :)

Keyifli okumalar dilerim <3 :*

****

Gözlerimi yavaşça araladığımda mesajların yağmakta olduğu telefonumu elime aldım. Hepsi Pars'tandı... Yüzümde gittikçe büyüdüğünü hissettiğim bir gülümsemeyle Pars'ı aradım.

"Günaydın güzelim." Sıcacık sesiyle uykum hem yavaş yavaş açılıyor hem de sıcak sesi beni daha da mayıştırıyordu. Bu ne yaman çelişkiydi!

"Günaydın hayatım, nasılsın?"

"İyiyim güzelim. Bu arada çabuk hazırlan yirmi dakikaya oradayım bugün beraber kahvaltı yapalım." 

"Tamamdır ama bu sefer Mor Salkım'a gidelim."

"Tamamdır, görüşürüz." Telefonu kapattıktan sonra bedenime dolanan yorgandan kurtuldum. 

Banyoda elimi, yüzümü yıkayıp dişlerimi de fırçaladıktan sonra üzerime siyah pantolonumu ve siyah kazağımı giydim.

Hafif bir makyaj yapıp, saçlarımı özenle taradım. Üzerime peluş görünümlü krem paltomu giyerken gözüm çalışma masamdaki takvime kaydı. 

Bugün 18 Mart'tı... Bundan tam yedi yıl önce kalbim göğüs kafesimi delerek Pars'ın avuçlarının arasına konmuştu. Onun haberi bile olmadan. Kalbim tıpkı o gün olduğu gibi hızla çarpmaya başladı. Ciğerlerime doldurduğum kesik nefeslerin sayısı gittikçe arttı. Bedenim hafifçe ürperdi. Bugün benim aşkı ruhuma hapsettiğim gündü...

Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Beynim düşünceleriyle uğulduyor, kalbim hızla çarpıyordu. İçimde yaşatmaya devam ettiğim küçük kız hayallerinin gerçek olmasının verdiği mutlulukla dans ediyordu.

Birkaç gözyaşım firarlarını gerçekleştirirken; Pars'tan geldiğine dair bir mesaj gelmişti. Gözyaşlarımı sildikten sonra beyaz beremi kafama, beyaz atkımı da boynuma doladım.

Evden çıkıp kapıyı kilitlediğimde; mart ayının ürpertici soğuna aldırmadan arabasının önünde beni bekleyen sevdiğim adamla gözlerim buluştu... Simsiyah paltosunun içindeki heybetli vücuduyla, günlerdir sırf ben sevmediğim için kesmediği sakalları ile heykelleri aratmıyordu... Adımlarımı hızlandırarak kollarımı koca gövdesine doladım.

"Bugün Kaf Dağı'ndaki bir prensese benziyorsun ya da bir tanrıçaya mı demeliyim?" Sözleriyle yüzümde içime işleyen bir gülüş oluştu.

"Yalnızca senin tanrıçan..."

Soğuk elleri, soğumaya başlamış ellerimi bulunca ürperdim. "Çok üşümüşsün, hadi arabaya geçelim. Hem sen bu soğukta arabadan neden çıkarsın ki?" Saçlarıma kondurduğu öpücükle erkeksi gülüşü boğuklaştı.

"İçimde öyle bir ateş var ki güzelim... O ateş senin sayende büyüdükçe büyüyor o yüzden üşüme yetimi kaybettim. Kaybettirdin..." Ellerimi yumruk yaparak karnına geçirdim.

"Hadi arabaya geçelim!" 

Arabaya geçtiğimizde benimle olan uğraşmalarına hız kesmeden devam ediyordu. "Kırmızı kesinlikle benim kadınımın rengi. Bir de benim yüzümden kızarmışsa!"

"Pars!" Yüzümdeki kızarıklık gitgide artarken ellerimle kızarıklığımı gizlemeye çalıştım. 

"Tamam tamam daha fazla üzerine gelmeyeceğim." Ses tonunun muziplikten sıyrılıp normal hale dönmesiyle ellerimi yüzümden çektim. Sonra onun sakallı çehresini izlemeye başladım. Yıllar önceki genç yüzü bir hayli olgunlaşmıştı. Yaşını belli ediyordu, yüzünde ona ait hafif çizgiler yavaş yavaş yerini alıyordu. Her geçen gün daha bir karizmatik oluyordu. İçimden kendime kanıtlamak istercesine defalarca; 'Bu adam benim.' dedim.

AŞKA ESARETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin