FARKLI

By AlaraTurgut

73.3K 6.3K 3.8K

* Gerçekten FARKLI bir fantastik kitap okumak istiyorsanız doğru yerdesiniz. Bu kitap lisede olan olağan üstü... More

ÖNSÖZ
00 - BAŞLANGIÇ
1. BÖLÜM - TÖREN
2. BÖLÜM - ORMAN
3. BÖLÜM - TOPRAK
4. BÖLÜM - WOLFİX
5. BÖLÜM - YABANCI
6. BÖLÜM- GÖZLER
7. BÖLÜM - ATEŞ
8. BÖLÜM - AĞLAYAN KALPLER ÇİÇEĞİ
9. BÖLÜM - ŞARAP
10. BÖLÜM - YARA
11. BÖLÜM - GÜÇ BULUTU
12. BÖLÜM - GEÇMİŞ
Duyuru - 1
14. BÖLÜM - KAÇIŞ
15. BÖLÜM - SAVAŞ
16. BÖLÜM - GÜVEN YOLU
17. BÖLÜM - YEŞİL IŞIK
Duyuru 2
18. BÖLÜM - DANS
Hakkımda 20 şey
Wattys 2016
BEN GELDİM!
19. BÖLÜM - CAM KÜRENİN GERÇEKLERİ
YENİ BÖLÜM VE GERİ DÖNÜŞ

13. BÖLÜM - YOLCULUK

1.9K 232 160
By AlaraTurgut




Herkese mutlu yeni yıllar! Umarım bu yıl sevdiklerinizle beraber geçirir ve tüm dilekleriniz gerçek olur! Beni okumaya devam edip bana destek olduğunuz için çok teşekkür ediyorum. Benden size küçük bir yeni yıl sürprizi. Bu bölümü de yazmayı bitirdim ama heyecan beklentisi olanlar için söylemem gerekir ki bu bölüm heyecana hazırlık bölümü oldu. Biraz bilgi sonlara doğru da gizem bürüyor. Umarım beğenirsiniz. Bu yeni yılın ilk gününde iyi okumalar ve iyi dinlemeler. Yorumlarınızı bekliyorum!

🎧Lindsey Stirling - Ascendance

                  

Marcus çantasını takmış İfe'ye gülümsüyordu. İfe de gülümsemesini tutamamıştı.

-        Gelmeyeceğini zannediyordum.

İfe'nin düşünceleri bir anda dökülüvermişti ağzından.

-        Hayatımı kurtardın kelimesini düşündüm ve yaptığım hesaplara göre beni iki Wolfix'den kurtardığın için sana bir can borcum kalmış olabilir.

-        Yani tek Wolfix'den dolayı geliyorsun.

İfe tek kaşını kaldırmış, başka bir cevap bekliyordu.

-        Bir de babana sözüm var tabi.

Güldü İfe ama gene de beklediği cevabı alamamıştı. Fazla üstelememeye karar verdi çünkü sonuçta bir karar almıştı. Kalbinin kapılarını bir daha açmayacaktı. 

Yürümeye başladılar. Yol ayrımına geldiklerinde artık mor çiçeklerle kaplı ormanı ve köyü geride bırakmışlardı. Marcus son kez dönüp baktı köyüne. Sanki bir daha asla geri dönemeyecekmiş gibi... Düşünceli bir hale bürününce İfe hemen yanına gelip elini omzuna koydu.

-        Bir şey mi oldu?

Marcus ağzında birkaç sözcüğü geveledikten sonra " Hayır. Sorun yok." Diyebildi. Yol ayrımına geldiklerinde Wega ormanı yönünde ilerlemeye başladılar. Tabi İfe'nin sormak istediği birçok soru ve söylemek istediği birkaç sözcük vardı.

-        Ben gerçekten özür dilerim.

İfe'nin üzüntüsü sesinden anlaşıyordu.

-        Neden dolayı?

-        Benim yüzümden ağaçlarınız yakılmış ve ben bunları bilmiyordum. Yani annemle Bayan Felix'in arkadaş olduklarını, annemle beni korumaya çalıştıklarını, hatta benim yüzümden katlanmakta olduğunuz şu durumu...

Marcus içindeki burukluğu saklamaya çalışırcasına gülümsedi.

-        Sorun değil. Sonuç olarak dediğim gibi geri hayata döndürmek çok zor bir iş. Şu anda ağacım canlı olsa bile başarılı olunacağını zannetmiyorum.

İfe ne kadar bu cümleden tatmin olmasa da fazla konuyu irdelemek istemedi. Ağaç kelimesi kafasında bir müddet yankılandıktan sonra hemen Marcus'a sorusunu yöneltti.

-        Ağaç. Evet ya. Benimde ağacım var değil mi?

-        Elbette. Her cadının olur.

-        Kendi ağacımı görmen mümkün mü?

-         Mümkün tabi ki de.

İfe'yi heyecanlı bir hal kapladı, yüzünde gülücükler açtı.

-        Gerçekten mi? Peki beni ona götürebilir misin?

-        Seni Wega ormanına götürebilirim ama kendi ağacını bulmak sana kalmış.

-        Nasıl yani?

Gülümsemesinin arkasında düşünceli bir hal almıştı İfe.

-        Ağacın seni çağırır. Wega ormanında gittiğinde onu hissedersin hatta ölmüş olsa bile hissedersin.

Heyecanla atladı İfe.

-        Şu anda Wega ormanına gittiğimize göre bana gösterebilirsin!

-        Hayır.

-        Hayır mı?

Beklediği bir cevabı alamadığından dolayı üzülmüş olan İfe gözlerini yere çevirilmiş bir şekilde yürümeye devam ediyordu. Marcus üzüldüğünü anlayınca konuşmaya devam etti.

-        Şuan da yapmamız gereken bir işimiz var. Bitsin. Söz sana göstereceğim.

Tekrardan mutlu olmuştu İfe. İçten bir gülümsemeyle Marcus'a dönmüş, gözlerinin içine bakmıştı. Marcus İfe'nin mutlu olduğunu her görüşünde o da gülümsemeden duramıyordu. Küçük bir gamzesi vardı İfe'nin sağ yanağında. İşte o an fark etmişti.

-        Seninkini de görmek istiyorum. Ne kadar yanmış olsa bile o da hala bir ruh barındırıyor ve seni çağırabiliyor yanına.

İfe'nin bu sözlerine karşılık Marcus'un yüzü hafifte olsa biraz düşmüştü ama bozuntuya vermeden kafasını aşağı yukarı sallamıştı. Bizim meraklı İfemiz soru yağmuruna devam etmeyi sürdürdü.

-        Şimdi biz büyücüye gidiyoruz değil mi?

-        Evet.

-        Sana önemli bir şey sormam gerekiyor. Büyücüler ve cadılar farklı dedin ama annen büyü yapabiliyor. O zaman cadılar büyücülerin bir üst kademesi gibi bir şey mi?

Gerçekten de güzel bir soru sormuştu İfe. Ne kadar Marcus sorulara cevap verirken biraz sıkılsa da bu soruyu sorması onu şaşırtmış bir o kadar da heyecanlanmıştı çünkü İfe'nin gözünden kaçmamıştı bu olay.

-        Bir üst kademesi denilebilir ama her cadı büyü yapabilir diye bir şey yok. Büyücü olmak için soyunun büyücülerden gelmesi sana kolaylık sağlar ya da cadı-insan melezi olmak. Onlarda baya başarılı oluyorlar ama büyücülük öğrenilen bir şey. Her insan büyü öğrenebilir yani cadılar da öğrenebilir demek bu. Ama başarılı olur mu bunu bilemeyiz. Yetenekle ilgili. İnsan olup da büyücülükte çok başarılı olan kişiler biliyorum ama bir büyücü kanından olmak dediğim gibi sana kolaylık sağlar. Kanında sihir var çünkü. Eğer soyun büyücülerden gelmiyorsa gerçekten iyi bir büyücüden öğrenmek gerekir yoksa pek bir şey yapabileceğini düşünmüyorum.

İfe böyle bir dünyada yaşadığı için adeta büyülenmiş, gözler yerinden çıkacakmış gibi açılmıştı.

-        O zaman annen gerçekten iyi bir büyücüden öğrendi.

Marcus'un öksürükleri arasında belli belirsiz "hatta onla birkaç yıl beraber yaşadı." Cümlesi döküldü.

-        Evet. Şimdi de o büyücüye gidiyoruz.

Bir süre sessizlik oldu. Ormanın kokusu her zamanki gibi ferahtı. İfe her ormanda oluşunda kendini evinde hissediyor, her on adımda bir gözlerini kapatıp derin nefes aldıktan sonra da yürümeye devam ediyordu. İlk defa Vrino ormanından Wega Ormanına geçiş yapıyordu. Farklı tiplerde ağaç görmek onu heyecanlandırmıştı.

Kabilesinde hep bu ağaçların bir parçası gösterilip özellikleri ezberletilmişti. Ama canlı görme fırsatı ilk defa bulmuştu ve böyle bir yolculuğa çıktığı için kendini çok mutlu hissediyordu hatta şanslı. Kabilesinden kaç kişi bu ağaçları canlı görmüştü acaba. Tabi çoğu kişinin ağaçlarla işi yoktu. Ayrıca onlarında öğretmenleri vardı ama dersleri sizinkinden çok farklı olurdu. Azda olsa matematik ve günlük hayatta işe yarayacak dersler görmüşlerdi. Kabilesinin yerli bir dili vardı ama ne yazık ki çoğu kişi diğer kabilelerle anlaşamadıklarından kendi dillerini öğrenmeyi bırakmış genel bir dili öğrenmeyi tercih etmişlerdi. Az kişi yerli dili biliyordu ve onlardan biri İfe'ydi. Nerdeyse bütün dersleri görmeye çalışmıştı bizim zeki İfe'miz. Erkekler çoğunlukla avcılık, kızlar ise seramikle ilgilenseler de İfe her ikisini de almaya çalışmış ve üstüne de şifa derslerine bile gitmişti. Tabi avcılıkta bir yerden sonra İfe'yi almamışlardı sonuç olarak avlanmaya çıkan hiçbir kız yoktu. Ayrıyeten bu dersler sizin bildiğiniz gibi sınıflar ve güzel kalemlerle değildi. Öğretmen öğrencilerini açık bir alanda toplatır, onları yere oturdu ve ellerine aldıkları kömür parçaları ile papirüse benzer kalın kağıtlara yazdırırdı. Çoğu ders ise uygulamalı olurdu. Avcılık, bitki bilimi ve şifa dersleri gibi.

Kabilesini hatırlayan İfe içini azda olsa biraz hüzün kaplamıştı. Sevdiği birkaç kişi vardı ve onları özlemişti. Bir de en önemlisi babasını tekrar ne zaman göreceğini bilmiyordu. Bello ile ilgili kararlarını da değiştirdiğini umuyordu. Kendini düşüncelerinden arındırdıktan sonra bu yolda ilerlemekte haklı olduğu kararına vardı. Ne olduğunu ve gücünü nasıl kullanacağını öğrenmesi gerekiyordu.

-        Marcus. Benim gücümün ne olduğunu ya da benim ne olduğum hakkında bir fikrin var mı?

-        Sen bir cadısın İfe.

-        Cadı olmam için annemin ve babamın cadı olması gerekiyor ki benim babam insan. Bu da beni cadı yapmıyor. Ayrıca gücümü bile bilmiyoruz kaç cadı gücü var ki? En azından tahmin edilebilir.

-        En yaygınları ateş, su, toprak, hava. Tabi bunun yanında nadirler var. Metalleri kontrol edebilen ki her metal için ayrı cadı olmak lazım, dondurabilen, eritebilen, birleştiren, parçalayan cadılar var. Çoğunun gücünü bende bilmiyorum. Ve tabi ki de Büyük Yedili var. Onlarda ise yedi farklı güç ve bu güçleri sadece bir kişi kontrol edebiliyor. Yani gücünü tahmin etmek biraz zor. Annen Natalie toprak gücünden olduğu için ilk öyle düşünmüştüm. Çünkü anne ya da babanın gücünü alırsın normalde ama toprak cadıları sadece toprağı kontrol edebilir sen ise bitkileri de kontrol ediyorsun. Nadirlerden de olabilirsin belki de bitkileri kontrol edebilen bir cadısındır. Ama cadı olduğun kesin yoksa bunların hiç birini yapamazsın.

İfe'nin içi az da olsa rahatlamıştı. Ayrıca birbirinden çok cadı tipi olduğunu öğrenmek onu şaşırmıştı. Belki de bitki cadısıydı ama bu ayağından yeşil bir ışık yükseldikten sonra yarasının yok olmasını açıklamıyordu.

-        Büyük Yedililerin gücü ne peki?

-        Üzgünüm ki söyleyemem İfe. Büyücüye gittiğimiz de o sana yardımcı olabilir. Hakkında konuşulduğunda onlar duyabiliyor.

İfe bu son cümleyi Güç Bulutunda duymuştu. İçlerinden biri Sonsuz Sessizlik olmalı diye düşündü. Ormanda küçük bir yol ayrımına geldiler. Sol taraftaki yol aydınlıktı, sağ taraftaki yol ise daha karanlık ve lacivertin ağırlık bastığı bir ormandı. İfe hemen çantasından haritasını çıkarmış bakmaya çalışıyordu. Haritada yol aydınlık taraftan gidiliyor ve karanlık ormanın etrafından dolanıyordu. İfe aydınlık tara bir adım attığında Marcus onu tuttu.

-        Oradan değil. Bu yoldan gideceğiz. Burası kestirme.

-        Ama harita orayı göstermiyor.

-        Ben hep buradan gidiyorum. Dikkatli olursak bir şey olmaz. Ayrıca diğer taraftan dolaşırsak geceye kalırız ve daha zorlu olur bizim için.

İfe'nin içi ne kadarda onay vermese de Marcus haklıydı. Hem kestirmeydi hem de akşama kalmak istemiyordu İfe. Birçok korkunç yaratık varken özelikle.

Yavaş yavaş kasvetli ormanda ilerlemeye başladılar. Marcus önden ilerliyor, İfe'de arkadan onu takip ediyordu.  Bitkiler fazlasıyla gürdü hatta İfe bu bitkilerin ne olduğunu bilmiyordu. Bu büyülü dünyada bitkilerin onları yutmalarından korkmuyor değildi. Ağaçların yaprakları ormanın içine ilerledikçe aynı gövdeleri gibi irileşti. Hatta yedi sekiz insanın yer kaplayabileceği bir enliğe sahip oldu. İfe'nin bazı ağaçlardaki oyukluklar dikkatini çekti, Bir insan geçebilecek kadar genişti.

-        Cin perilerini bilir misin İfe?

-        Hayır. Ne ki onalar?

İfe Marcus'un bu sorusu karşısında biraz şaşırmıştı.

-        Onlar bizim gibi insanlara benzerler ama daha küçüklerimiz. Yani bir parmak boyutundalar. Ayrıca peri oldukları içinde küçük ince kanatları da var ama çok dikkatli olmasın. Baya tehlikeli olabilirler. Bu orman onlar tarafından kurulmuş. Bunu renginden anlayabilirsin. Yaprakların rengi laciverte dönük ayrıca kasvetli bir havası var. Kısacası burası Doğa Cin Perileri tarafından ev gibi kullanılan bir yer.

O sırada İfe bir yaprağın arkasından çıkan sarı renkli ışığı gördü. Işık bir sağa bir sola hızlı hızlı hareket ediyordu. Şaşkınlık içerisindeki İfe kafasını hafif eğince minik bir yüzün yaprağın arkasına saklandığını gördü. Küçük yüz yavaşça yaprağın arkasından kafasını uzatıp İfe'ye baktı. Ten rengi sapsarıydı ve parlıyordu. Üzerinde yapraktan yapılmış bir elbise, belinde de küçük bir bohçası vardı. Yaprağın arkasından yavaşça çıktı ve bir yaprağın üzerine kondu çekingen cin perisi. İnce kanatlarını şimdi görebilmişti İfe. Işığına büyülenmiş bir şekilde İfe parmağını uzattı ama korkudan geriye kaçtı minik peri. Bir süre bekledikten sonra yavaş yavaş İfe'ye yaklaştı ve minik eliyle İfe'nin parmağına dokundu. Hemen yüzünde gülücükler açtı cin perisinin. Marcus neden tehlikeli demişti ki bu tatlı periler için. Halbuki çok samimi ve sevecendi. İfe o dokununca sanki iğne batması gibi hissetmişti. Tenini yakması gibi bir şeydi ama küçük bir his olduğu için İfe'de anlamamıştı. Cin perisi Marcus'un ilerleyip kaybolduğu yola baktı. İfe de bunun üzerine o yola dönünce Marcus'un çoktan gitmiş olduğunu fark etti. Hemen kafasını kaldırıp Marcus'a yetişmek için bir hamle yaptığında bir vızıltı sesi duydu. Cin perisi ona sesleniyordu. Eliyle yaklaşması için işaret yaptı ve İfe de eğildi. Cin perisi elini bohçasına götürdükten sonra eline aldığı altın renkli tozu İfe'nin yüzüne üfledi.

********

Marcus o sırada anlatmaya devam ediyordu.

-        En çokta insan yemekten hoşlanıyorlar. Biraz ürkütücü değil mi İfe?

İfe'den ses gelmedi. Hemen arkasını döndü.

-        İfe

Hala ses yoktu. Etrafını bakındı ama İfe'yi göremedi. Geldiği yolu koşarak geri gitti ve İfe'nin cin perisini gördüğü yere geldiğinde yerde bir tek İfe'nin çantası duruyordu. Kendisi ise sırra kadem basmıştı ve bunun bir tek nedeni olabilirdi.






Bu bölümünde sonuna geldiğimize göre; sizce neler olacak, İfe nerede?  Marcus, İfe'yi bulmak için neler yapacak Bulduğun da çok mu geç olacak? Tahminlerinizi yorumlarınızda bekliyorum. Umarım beğenmişsinizdir. Bir sonraki Farklı bölümünde görüşmek üzere. :)

Continue Reading

You'll Also Like

69.6K 3.8K 29
Gece yarısı sokakta karşısına çıkan evsiz bir kediyi evine alan bir kız en fazla kediyle ne yaşayabilirdi? "ben aslında evine aldığın kediyim, " ger...
1.1M 69.3K 85
Hiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne yapardınız? Üstelik tüm varlıkların soyu s...
324K 4.3K 24
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
207K 13.5K 62
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...