FARKLI

By AlaraTurgut

73.3K 6.3K 3.8K

* Gerçekten FARKLI bir fantastik kitap okumak istiyorsanız doğru yerdesiniz. Bu kitap lisede olan olağan üstü... More

ÖNSÖZ
00 - BAŞLANGIÇ
1. BÖLÜM - TÖREN
2. BÖLÜM - ORMAN
3. BÖLÜM - TOPRAK
4. BÖLÜM - WOLFİX
5. BÖLÜM - YABANCI
6. BÖLÜM- GÖZLER
7. BÖLÜM - ATEŞ
8. BÖLÜM - AĞLAYAN KALPLER ÇİÇEĞİ
9. BÖLÜM - ŞARAP
10. BÖLÜM - YARA
11. BÖLÜM - GÜÇ BULUTU
13. BÖLÜM - YOLCULUK
Duyuru - 1
14. BÖLÜM - KAÇIŞ
15. BÖLÜM - SAVAŞ
16. BÖLÜM - GÜVEN YOLU
17. BÖLÜM - YEŞİL IŞIK
Duyuru 2
18. BÖLÜM - DANS
Hakkımda 20 şey
Wattys 2016
BEN GELDİM!
19. BÖLÜM - CAM KÜRENİN GERÇEKLERİ
YENİ BÖLÜM VE GERİ DÖNÜŞ

12. BÖLÜM - GEÇMİŞ

2.1K 248 187
By AlaraTurgut

Merhaba arkadaşlar umarım bu bölümü beğenirsiniz biraz geçmiş dolu bir bölüm. :) Ayrıca ipuçları ile dolu. Cuma günü yeni bölüm yayınlamama ihtimalim var ama daha belli değil. Bitirirsem yayınlayacağım.

🎧Ludovico Einaudi - Life

                  

Bayan Felix'in elleri bağlanmıştı. Sırılsıklam duruyordu karşısında. Ateş yakmasın diye su dökmüşlerdi başından aşağı. O sırada kapıda kara bir adam belirdi. Şaşalı otları ile giriş yapmış kızını gördüğü gibi boynuna atlamıştı.

-        İfe sana bir şey oldu diye çok korktum! Seni o kadar özledim ki.

-        Bende seni özledim baba.

Adam hiç bu söze takılmamıştı bu sefer.

-        Seni zorla tuttular değil mi?

Sinirli bir şekilde Bayan Felix'e dönmüştü. O sırada Marcus kapıdan girmiş, annesini öyle görünce çok sinirlenmişti. Ellerinden büyük kırmızı alev topu oluştu.

-        HAYIR MARCUS DUR!

İfe Marcus'u sinirli görünce hemen atlamıştı. Marcus duraksadı ve içinde isyan duygusu onu yönetircesine bağırdı.

-        Annemi bırakın!

İfe, Marcus onaylarcasına kafasını sallayarak Otto'ya döndü.

-        Evet baba Bayan Felix'i bırakın. Onlar bana yardım ettiler.

-        Nasıl yardım ettiler?

-        Yemekler verdiler sıcak bir yatacak yer... Yaramı bile iyileştirdiler.

Yarası hakkındaki gerçek ne kadar farklı olsa da babasının Bayan Felix'i bırakmasını istiyordu.

-        İfe yaralandın mı?

-        Evet ama Marcus beni buraya kadar getirdi.

Otto Marcus'a baktıktan sonra adamlarına döndü. Kafasını sallayınca adamlar kadındaki ipleri çözüp serbest bıraktılar. Marcus hemen annesine sarılıp adamlardan uzak bir yere gördü. İfe kafasını kaldırdı.

-        Ulu Otto ile yalnız konuşmak istiyorum.

Adamlar hemen kapıdan çıktılar. İfe Marcus'a baktı. Marcus sert bir şekilde kafasını çevirdikten sonra annesini tutup odadan çıkardı. Şimdi babası ile yalnızdı.

-        Her şey geçti İfe. Artık eve gidiyoruz.

-        Hayır baba. Üzgünüm ki seninle gelemem. Kendim hakkımda gerçekleri öğrenmen gerekiyor.

-        Annen İfe. O bir cadıydı. Tıpkı senin gibi. Toprağı kontrol edebiliyordu. Sana daha önce söylemem gerekiyordu ama bana sende böyle bir özellik olmadığı söylendi. Yarım kan hiçbir şekilde cadı yapmazmış. Gene insan olurmuşsun ama olmadın. Başka bir gerçek yok kızım. Annen çok güçlüydü. Sende öylesin. Bunların hepsini atlatacağız.

-        Hayır ben annem kadar güçlü değilim. Olmadım! O kontrol edebiliyor. Ben edemiyorum.

Ses telleri sanki boğazında düğümlenmiş, konuşmasını engelliyordu. Annesini görmese bile ona karşı büyük bir sevgisi vardı ve bunca yıl ondan yoksun olmak onu büyük bir hüzne boğmuştu. Yanında olsaydı belki her şey düzelebilirdi. Otto hemen kızını kolları ile sarmaladı.

-        Ne demek güçlü değilim! Sen hem annen gibi hem de büyük annen gibi güçlüsün! Biliyor musun? Büyük annen bizim kabilemizi kurdu ve halkının Reisi oldu. Tıpkı benden sonra senin Reis olacağın gibi.

İfe bir kadının Reis olmasını tabi ki de beklemiyordu. Daha önce babası bahsetmemişti ona. Ama şaşkınlığının yerini tekrardan düşünceli bir yüz İfadesi aldı. Babası ona annen gibi toprağı kontrol ediyorsun demişti ama bu cümlede bir yanlışlık vardı.

-        Baba ben annem gibi toprağı kontrol etmiyorum.

-        Nasıl yani?

-        Çiçekler de benim duygularımla beraber hareket ediyor. Ben bilinçli yapamıyorum. Olmuyor.

Çiçek demesiyle Güç Duman'ın bahsettiği kolundaki mührün bağlantısı geldi aklına. Hemen dirseği ile bileği arasında kalan iç kısmındaki mühürleşmiş Mavi Salkım Ağacını gösterdi.

-        Baba bu ağaç neden bizim ailemizin simgesi?

-        Bak onun çok güzel bir hikayesi var tatlım.

Otta'nun yüzünü şefkat kaplamıştı.

-        Büyük annen bu halkı kurduğunda tek başınaymış. Çok güçlü bir kadınmış. Ve bir gün bir adama aşık olmuş. Adam kabileden olmadığı için herkesten saklamış. Adam bunu bir kuleye götürmüş. Kule de hiç ama hiçbir şey yokmuş. Ne yiyecek ne içecek... Sefalet içindeymiş. Bir tek bir toprağın içinde Mavi Salkım Ağacı duruyormuş. Bu ağaç onun en kıymetlisiymiş. Büyük annene aşkını göstermek için bu ağacı ona emanet etmiş. Büyük annende o ağacı bizim kabilemizin simgesi haline getirmiş. Aralarındaki aşk gittikçe büyümüş ve küçük bir çocuğa hamile kalmış. Kadın bunun haberini vermek için gittiğinde adam hırpalanmış vaziyetteymiş. Adam haberi alınca onun için çoktan hazırladığı diademi vermiş.

Otto o sırada işaret parmağı ile İfe'nin kafasındaki yeşil taşlardan oluşan diademi göstermişti.

-        İyi olacağını söylemiş. Büyük annen kabilesine geri dönmüş. Tatlı bir erkek bebek dünyaya getirmiş. Ama bir şey olmuş. Ağaç hiç büyümemeye başlamış ve ufacık kalmış. Ne olduğunu anlamak için tekrar kuleye gittiğinde bir daha asla geri dönememiş.

İfe ailesinin geçmişinde böyle bir olayın olması onu çok şaşırtmış, pür dikkat dinlemişti babasını. Kısa bir sessizliğin ardından Otto devam etti.

-        Bunların hepsini boş verelim olur mu? Seni Bello bekliyor. Çok merak etti seni.

-        Söyle o zaman neden burada değil o kendini beğenmiş çok sevdiğin Bello?

-        Çünkü..

-        Çünküsü yok. Hep sen demez miydin annenle büyük bir aşk yaşadık ve sen oldun. Şimdi nerede senin bu sevgi anlayışın baba? Gerçekten seven biri seni merak etmez mi?

"Tanrıya şükür. Seni öldün zannettim!" "NE OLDU?! BİŞEY Mİ VAR?" iç sesi Marcus'un sözcüklerini döktü kafasına. Sinirle düşüncelerini sildi.

-        Peki ya seven biri seni korumak istemez mi? Aramaya çıkmaz mı?

"Düştüğün zaman seni korumak için sıkı sıkı tutmuştu." Tekrar iç ses konuşmuş takılıp düştüğü anıyı hatırlatmıştı. Düşüncelerine "eğer sevseydi yapamam demezdi" dedikten sonra devam etti.

-        Şuan nerede öyleyse? Sen kızını sevmeyen bir insana mı vermek istiyorsun? Özellikle de böyle bir aşk yaşayıp sevginin ne olduğunu bilen bir adamken.

Otto hiçbir şey diyemedi ve öylece kaldı. Sadece kafasını eğdi.

-        Benim gitmem gereken bir yolculuk var. Benim yapmam gereken sorumluluklarım var. Üzgünüm seninle gelemem baba.

-        Hayır seni asla bırakamam bir daha.

-        Bana kötü bir şey yaptırmak zorunda bırmak baba.

Babası korkmuştu ama İfe tabi ki de zarar vermezdi. İfe Güç Dumanı'nın dediklerini hatırlarcasına konuşmaya devam etti. Bu yolda ilerlemesi gerekiyordu.

-        Bazı şeyler öğrenmem gerekiyor baba. Bana ne olduğunu bile bilmiyoruz ve ben gücümü bile kullanamıyorum. İnsanlara zarar verebilirim. Seni az kalsın öldürüyordum. Bunları öğrenmem gerekiyor.

Otto'nun tekrardan gözleri doldu. Ne kadar istemese de kızı haklıydı. Tekrardan onu yalnız bırakmak zorunda kalacaktı.

-        Şimdi Susan ve Marcus'dan özür dilemeni istiyorum. Onlara biraz sert davrandınız. Hem de hiç tanımadan.

-        Susan mı? Susan Felix mi?

Hüzünlü ruh hali bir anda öfkeye dönüşmüştü. Buna karşılık şaşkınlıkla cevap verdi İfe.

-        Evet.

Otto'nun siniri gözlerinden fırlayacak gibi oldu bir anda. Gözleri kararmışçasına hızlı ve sert adımlar holde duran Susan'ın yanına gitti.

-        Susan Felix! Natalie'nin çok yakın arkadaşı! Öyle değil mi?

Kadın korkudan geri geri gitmeye başladı. İfe babasının hızlı adımlarına koşarak yetişebildi ancak.

-        Baba ne yapıyorsun?

-        Annen sırrımızı bir tek ona söylemişti. Bir tek! Cadıların insanlarla ilişkisi yasaktı. Ama bu kadın yüzünden annen öldü!

-        Ne? Ama sen bunların hiç birinden bahsetmedin bana.

İfe şaşırmış bir şekilde Susan'a ve Marcus'a bakıyordu. Susan yere kapanıp ağlamaya başladı.

-        Hayır. Ben hiçbir şey söylemedim!

-        YALANCI!

Bir aslan misali kükremişti Otto. Öfkesi yeterince korkunç gösteriyordu onu.

-        Bebeği sen aldığında görmedin mi? Üzerinde kan lekeleri vardı. Onun toprak gücü olup olmadığını denemek için büyü yaptılar ama büyü olumsuz oldu. O zaman Natalie kaçmaya başladı! Ona yardım ettim anlıyor musun? O benim en yakınımdı. Ailem ölmüştü ve onun ailesi ile beraber büyümüştüm. Nasıl ihanet ederim ona!

-        Sana inanmıyorum!

-        Git kendi gözlerinle gör. Wega ormanındaki iki ağaç yanıp kül olmuş durumda. Yardımım üzerine oğlumun ağacını ve benim ağacımı yaktılar!

İfe annesinin onun yüzünden öldürüldüğünü şimdi idrak edebilmişti. İfe Marcus'a döndü ama Marcus üzgün bir ifade ile gözlerini ondan kaçırıp yere çevirebilmişti sadece.

Otto'nun bakışları donup kaldı ve hiç bir şey diyemedi. O ise hep böyle düşünmüştü. Sırrını bir tek kişi biliyordu ve Susan'nın söylediğine inandırmıştı kendini. Kadın gözyaşlarını zorlukla sildi. Otto dizlerinin üzerine oturup "Özür dilerim." Diyebildi sadece. İfe ani bir şekilde annesinin nasıl öldüğünü öğrenmiş, babasının bunca yıl nasıl sakladığını düşünüyordu. Belki de olağanüstü olaylardan uzak tutmak istemişti küçük kızını ama tam tersi bir şekilde bu olayların kalbinde yer alıyordu. Hala kafasında canlandırmaya çalışıyordu annesine neler olduğunu.

-        Peki bu kız cadı çıkmadıysa sonradan nasıl oldu? Zaten cadı olmaması gerekiyor. O melez. Ben insanım!

-        Cadı sonradan olunmaz. Onun için büyücüye gidecekti zaten.

Boğazına bir şey takılmışçasına zorlukla konuştu Susan ama biraz daha sakinleşmişti.

-        Hayır! Onu o karanlık yaratıkların olduğu ormana tek başına gönderemem.

Otto koruyucu bir tavırla konuşmuştu. O küçük İfe'sine bir şey olmasından o kadar korkuyordu ki...

-        Yalnız gidebilirim baba.

Marcus adımını öne attı.

-        Tek başına değil efendim. Bende gidiyorum onunla.

İfe şaşkınlık içerisinde Marcus'a bakıyordu. Onu terslemiş olmasına rağmen geleceğini söylemişti. İçten içe mutluluk doldu İfe, bir umut varmışçasına.

Otto düşüncelere daldı. Kızı gitmekte kararlıydı ayrıca annesinin güçlerinde olmaması onu da şaşırtmıştı. O da her şeyi kulaktan duyma biliyordu. Cadı-insan melez olur ve sihir barındırmazdı ama cadı-cadı olması kişinin karakterine göre anne veya babasının güçlerini kazanırdı. Otto kesinlikle insandı ve en kötü ihtimal annesindeki gücü alması gerekiyordu. Otto ellerini çenesinde gezdirdikten sonra kafasında bir karara vardı. Çamurlarla kaplanmış işaret parmağını Marcus'a doğrultup, gözlerini kıstı.

-        Kızımın başına küçük bir şey gelsin bunu sana ödetirim. Anlıyor musun?

Marcus korkmuştu. Kelimeler boğazında düğümlendi ve zorlukla çıktı.

-        Evet efendim.

Otto hemen kızına sıkı sıkı sarıldı, güzelce kokladı.

-        Kızım ne olur dikkatli ol olur mu? Benim gitmem gerekiyor. Bütün adamları seni bulması için gönderdim. En sonunda bende çıktım kabilemden dışarı. Halk yalnız. Her an saldırı bile olabilir. Seni çok seviyorum.

-        Bende seni çok seviyorum baba.

Otto sarıldıktan sonra kendini çekti ve adamları ile evden çıkıp gittiler. Marcus'un merdivenlerden yukarı çıktığını gören İfe hemen onu takip etmişti. Marcus odanın aydınlanmasını istemezcesine karanlıkta oturuyor renkli alevlerin dansını izliyordu.

-        Neden böyle bir şey yaptın?

İfe'nin sesi sakin ve huzur vericiydi ama o karanlıkta bir an ürkmüştü Marcus. Düşüncelere dalmıştı çünkü.

-        Baban gitmene izin versin diye söyledim. Artık tek başına istediğin yere gitmekte özgürsün.

-        Hayır. Ben sadece... Gerçekten geleceğini zannetmiştim.

İfe'nin son cümlesi hüznün sesiydi. Marcus'dan hiç ses çıkmadı.

-        Özür dilerim. Benim sinirlerim gergindi ve sana kötü davrandım.

İfe devam etmişti cevap verir umuduyla ancak Marcus'dan hala ses yoktu. İfe kapıya döndü ve çıkmak için yöneldi.

-        Yarın erkenden yola çıkarsan ve hızlı ilerlersen akşama doğru şehre varırsın.

Marcus'un sesi beklenmedik bir şekilde yükseldi karanlığın içinden. Ama bu İfe'nin beklediği bir ses tonu veya bir cümle değildi. Hayal kırıklığının üstüne bir yenisi daha eklenmişti. Onunla gelmeyecekti. En azından kötü davranmamalıydı Marcus'a. Peki neden şimdi böyle hissediyordu İfe? Neredeydi o kızgınlık ve öfke? Kapıyı açtı hiç gitmek istemezcesine.

-        Her şey için teşekkür ederim. Gerçekten. Hayatımı kurtardın.

Ve hemen kapıdan çıktı, kendi odasına yöneldi. Yatağa attı kendini. Bir eksiklik vardı. Sanki içindeki güven artık yok olmuş gibiydi. Neden böyle hissediyordu ki? O hiç aşık olmamıştı ve bu duyguyu hissetmesi yanlıştı. Gözünden küçük bir damla yaş düşmesiyle uykuya daldı.

*****

Derin bir nefes alırcasına kalktı yataktan. Güneş neredeyse doğmak üzereydi. Bayan Felix tarafından çantası hazırlanmış odadaki bir sandalyenin üstüne bırakılmıştı. Masada da bir not yanında da keke benzer bir şey vardı. Bir haritanın üstünde duruyordu. Açlıktan karnı kazınan İfe bir çırpıda keke benzeyen şeyi bitirdikten sonra hemen nota baktı.

"Afiyet olsun. Yolculuk için gerekli şeyleri hazırladım. Yolun açık olsun.

                                              -Susan Felix                                                              "

Haritayı da katlayıp çantasına soktu ve çantasını aldığı gibi merdivenlerden indi ve binanın kapısını açtı. Etraf çok sessizdi ve daha kimse uyanmamıştı. Kuş cıvıltıları rahatlıkla duyulabiliyordu. Kapıdan dışarı bir adım atmasıyla hiç beklemediği bir şeyle karşılaştı.

-        Bende hiç gelmeyeceksin sanmıştım. Hadi yola koyulalım. Akşama kalmak istemeyiz.

Continue Reading

You'll Also Like

7.1M 642K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
207K 13.5K 62
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...
23.8M 1.4M 78
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
40.5K 956 24
"Oyun oynamayacaksak ne yapacağız?" "Ben seni sikeceğim o kadar. İstediğin bir sex türü varmı kedicik?"