KURTARICIM

By Minnak_KumsaL

22.6M 821K 187K

Onun gri kaldırımda oturup sigara içmesini bekleyen küçük kızdım ben. Bakışları bana döndüğünde 'Acaba ne iç... More

1.BÖLÜM: "GİZEM"
2.BÖLÜM: "ANNE KATİLİ"
3.BÖLÜM: "BALONLAR"
4.BÖLÜM: "TAKINTI"
5.BÖLÜM: "OLMAYAN BABA"
6.BÖLÜM: "ONU GÖRMEK"
7.BÖLÜM: "LUNAPARK"
8. BÖLÜM: "ÖLDÜRMEK DEĞİL, DÖVÜŞMEK"
9.BÖLÜM: "TABAK AŞKINA"
10.BÖLÜM: "SİNEMA"
11.BÖLÜM: "ÖZLEMEK"
12.BÖLÜM: "TONTİŞ"
13.BÖLÜM: "MORG"
14. BÖLÜM: "SARHOŞ"
15.BÖLÜM: "KRİZ"
16.BÖLÜM: "TOKAT"
17.BÖLÜM: "CESARET HAPI"
18. BÖLÜM: "PASTA"
19.BÖLÜM: "KIZ ÇOCUĞU"
20.BÖLÜM: "SİGARA"
21.BÖLÜM: "KÖY"
22.BÖLÜM: "MANDALİNA AĞACI"
23.BÖLÜM: "GİTMEK"
24.BÖLÜM: "DUMAN"
25.BÖLÜM: "İSTEKLER"
26.BÖLÜM: "YOLCULUK"
27.BÖLÜM: "KOYUNLAR"
28.BÖLÜM: "HIRKA"
29.BÖLÜM: "HEMŞİRE"
30.BÖLÜM: "RÜYA"
31.BÖLÜM: "HASTANE" (I)
32.BÖLÜM: Ön Bölüm
32.BÖLÜM: "KALP ATIŞLARI"
33.BÖLÜM: "BEBEK"
34.BÖLÜM: Ön Bölüm
34.BÖLÜM: "BABA"
35.BÖLÜM: "GAMZEDEN ÖPMEK"
36.BÖLÜM: Ön Bölüm
36.BÖLÜM: "ONUN KUTSALLIĞI"
37.BÖLÜM: Ön Bölüm
37.BÖLÜM: "HAYRANLIK"
38.BÖLÜM: Ön Bölüm
38.BÖLÜM: "KARANLIK BODRUM"
39.BÖLÜM: Ön bölüm
39.BÖLÜM: "KÖPRÜCÜK"
Gülümseyin.
Geri dönüş
40.BÖLÜM: Ön bölüm
40.BÖLÜM: "ŞAHESER"
41.BÖLÜM: "BALKON"
42.BÖLÜM: Ön bölüm
42.BÖLÜM: "HASTALIKLI KALP"
43.BÖLÜM: ön bölüm
43.BÖLÜM: "TEHLİKE"
44.BÖLÜM: Ön bölüm
44.BÖLÜM: "HAİN KEDİCİK"
Su Yıldırım
45.BÖLÜM: Ön bölüm (I)
45.BÖLÜM: "BİPOLAR BOZUKLUK"
46.BÖLÜM: "MASAL"
47.BÖLÜM: Ön bölüm
47.BÖLÜM: "KADINSI BİR KEDİ"
48.BÖLÜM: Ön bölüm
48.BÖLÜM:"ANLAYIŞ"
49.BÖLÜM: Ön bölüm
UYGAR ARAL
49.BÖLÜM:"GÖZYAŞI"
50.BÖLÜM:Ön bölüm
50.BÖLÜM: "NEFRETİNİ KUS" (I)
Duyuru
Soru- cevap
50.BÖLÜM: "NEFRETİNİ KUS" (II)
51.BÖLÜM: Ön bölüm
51.BÖLÜM: "GİTARIN SAHİBİ"
52.BÖLÜM: "KADIN VE ADAM"
Arda Karahan
Röportaj!

31.BÖLÜM: "HASTANE" (II)

280K 11.5K 2K
By Minnak_KumsaL

Multimedya: Uygar Aral

"Arda, Sen mayakmısın nesin ya, Kendini düzeltene kadar beni arama!"

"Yıfrım gitme la, Valla bir daha hiçbir çocuğun elindeki çikolatayı alıp yemeyeceğim."

"BIRAK DEDİĞM KOLUMUAĞ!"

Oha!
Ulan az önce suratıma böğüren benim sevgilim Öykü'müydü?
Ulan melek gibi kız nasıl o surata büründü lan?

Öykü suratıma değişik bir varlık gibi böğürünce kolunu bırak
mak zorunda kaldım.
Topuklularını yere vura vura giderken topuğu kırıldı ve yere yapıştı.

"Laan, Öykü, iyimisin yafrım!"

"Allah belanı versin Yıfrım, pardon Arda!"

diye tekrar cırlayıp yarım ayakkabı ile yoluna devam etti.

Bu kızı anlamıyorum.

Banka oturuyorduk ve bakkal olduğumuz yere uzaktı benimde canım çikolata çekince önümüzden geçen bir çocuğun elindekini almıştım sonra buyrun bu haldeyiz.

Ne olmuş yani çikolatasını aldıysam ? Sen niye beni terk ediyorsun ya?
Ben şimdi böyle konuşunca o kadın gelmişti aklıma.

Sen beşyüz milyon sen, sen bu parayı sen, sen bu parayı n'aptıaağn!

"Aa, manyakmısın be?"

Yanımdaki kadın hızla uzaklaşırken bana söyleniyordu. Seslimi düşünmüştüm lan?

"Göbeğin senden önde gidiyor hacı abla, az zayıfla lan hayvan gibi şey yapıyorsun."

"Aa, terbiyesiz."

Yanımdan geçen çocuğun elindeki çikolatayı görünce haince sırıttım,

"Lan puşt, ver bakayım onu Abiye."

Arkamda ağlayan çocuğa göz kırpıp dahada çok ağlattım ve Uygar'ı Aradım.

"Söyle,"

"Çok koborson lon."

"Kaç kere diyeceğim geri zekalı, Ağzın doluyken konuşma."

O görmesede orta parmak salladım.

"Sana sokarım o parmağı."

"Nereden bildin lan?"

"Ulan bütün hayatım boyunca senin gibi bir orospu çocuğuyla uğraştım, bırakta bileyim."

"Ay, Karşim ya"

Araba sesi geliyordu, Bu demek oluyor ki, Sayın Pezeveng geziyor.

"Nerdesin Yıfrım?"

"Su'yu almaya gidiyorum, haberi yok."

"Niye haber vermedin lan?"

"En son sabah konuşmuştum, Az önce aradım Su'da Berra'da açmadı. Neyse sonra görüşürüz."

Deyip yüzüme telefon kapattı. Ulan ne olurdu birkez ben kapatsam? Neyse, birazda Öykü'yü arayım,Tabii açarsa.

*****

Adam yurdun önüne park etti arabasını. Bilmem kaç saattir direksyon sallamanın verdiği sersemlik ile yürüdü yurda.

Kapıdan içeriye girdiğinde " Hoşgeldiniz" diyerek ona saygı gösteren Yurt müdürüne elini alnına götürüp kısa bir selam verdi ve görevlinin yanına yaklaştı.

"Su Yıldırım, kaçıncı katta?"

Görevli Giriş- Çıkış işlem defterine baktı.

"Su Yıldırım 3.katta kalıyor fakat, yurda daha giriş yapmamış."

Adamın kaşları çatılırken kolundaki Saate baktı.

"Saat 21:56 ne demek daha giriş yapmadı?"

dedi bakışlarını görevliye dikerek. Görevli başına geleceği felaketin farkındaydı ama yapabileceği birşeyde yoktu.

"Kayıt defterimizde Su Yıldırım'ın giriş yaptığı not alınmamış, Ama isterseniz sizi kaldığı odaya götüreyim."

Adam eli ile görevliyi başından attı ve Asansör kullanma gereği duymadan merdivenleri hızlıca çıktı.

3.Kattaki bütün odaların kapılarını açıp tek tek baktı. Herkes uyuyordu.

Sondaki odanın kapısını açtığında Su'yun yatak örtüsü ve boş olan yatağını gördü, Yan tarafında da Berra'nın boş yatağı vardı.

"Herkes burada, uyuyor, ne demek yurda girgiriş yapmamak!"

"Efendim, sakin olun yurdu ayağa kaldıracaksınız."

Adam derin bir nefes verip yatağa oturdu ve telefonunu çıkarıp Su'yu tekrar aradı.

"E-efendim?"

Bu Berra'nın sesiydi, ağlıyordu. Adamın kaşları dahada çatılırken elindeki Su'yun tokasını sıktı.

"Ne oluduğunu hemen anlat."

dedi, sakin çıkartmaya özen gösterdiği sesi ile.
Kötü birşey olduğunu anlamıştı fakat kabullenmemeye çalışıyordu.

"Uygar. Su,"

"Yavaş yavaş sinirleniyorum."

diye tısladı, bakışları eline kaydı. Toka elini kanatmıştı.
Siyah deri ceketinin altına giydiği beyaz tişörtüne sildi elini.

"Uygar, Su uyuşturucu kullanmış,"

Adam duyduğu şeyin etkisiyle yataktan fırladı, sesi ifadesiz ölüm sakinliği barındırıyordu.

"Ne demek, Su uyuşturucu kullanmış?"

"Bilmiyorum.. Uygar, Bilmiyorum! Sadece bir an boş bırakmıştım,"

Nedensiz bir sakinlik vardı Adamın üzerinde. Bu patlayacağının işareti olurdu genelde.

"Hangi hastane?"

Hastaneyi öğrenir öğrenmez telefonu duvara fırlatıp koşmaya başladı adam, Araba aklına dahi gelmemişti.

Yolun yarısında ceketini çıkarıp eline aldı ve dahada hızlı koştu.
Merdivenleri nefes nefese çıkıp 2.kata geldi.

Berra Yoğun bakım kısmında oturuyordu. Hızla yoğun bakım bölümüne ilerleyip camın arkasında küçük bedeni ile tıpkı bir ölü gibi yatan, ağzının kenarında büyük bir hortum olan ve gözleri kapalı olsada gözlerinden yaş gelen Su'ya baktı.

Demek kendindeydi diye sevinmesine kalmadan, akan göz yaşları kendinde olduğunu ispatlarcasına dahada arttı.

Su kendindeydi ve doktorların yaptığı şey canını yakıyordu.
Doktorlar onun canını yakıyorlardı!

Yoğun bakım kapısına ilerlediğinde kilitli olduğunu gördü.

"Açın."

dedi, yan tarafında duran kat görevlisine.

"Üzgünüm, yoğun bakıma girmek yasak."

Bakışlarını kapıdan alıp hızla görevlinin üzerine saldırdı.

"Sikerim senide, yasağını da! İçeride yatan,"

Sustu,

Görevliyi bırakıp duvara yaslanırken fısıldadı.

"Benim herşeyim."

Yoğun bakımdan çıkan doktor, Bayıldı bayılacak olan Berra'ya ve duvara yaslanmış genç Adama baktı.

"Su'yun yakınları?"

Ağzını dahi açmadan doktorun karşısına dikildi, Uygar.

"Nesi oluyorsunuz?"

"Herşeyi, şimdi anlat."

Sesi tehdit edercesine çıkmıştı.

"Su ağır bir madde kullanmış. İlk madde kullanmaya böyle ağır birşey ile başladığı için miğdesi kaldıramamış ve zehirlenmiş. Miğdesini yıkadık fakat bu yetmez. Evde sıcak bir ortamda terlemesi ve zehri teri ile dışarıya atması gerekiyor. Geçmiş olsun."

Derin bir nefes verdi adam, tehlikeli birşey yoktu demek.
Elindeki ceketi oturma yerlerinden birine fırlatıp Berra'nın önüne dikildi.

"O kız uyuşturucu kullanmaz, Berra. Ne bok yediniz?"

Göz yaşlarını sildi Berra.

"Lan sadece beş dakika boş bırakmıştım. Ne olduğunu bilmiyorum, bayılmış ve 3-4 saattir buradayız."

Ellerini saçlarına daldırdı adam.

"3-4 saat önce geldinde neden benim haberim yok!"

Berra ağzını açmışken, Yoğun bakımdan sedye ile çıkarılan Su'ya takıldı Adamın gözleri.

Doktora işaret yapıp sedyeyi durdurdu.
Su'yun gözleri kapalıydı.

İki eli ile sedyeyi tutup iyice özlediği kızın suratını inceledi.
Solgundu, zayıflamıştı.

Baştan aşağı süzdü, Su'yu.
Bu bedeni ölesiye özlemişti.

Buraya gelirken böyle hayal etmemişti adam, Su onu görünce şaşıracak ve o can veren gülümsemesi ile boynuna atlayacaktı.

Ama olmadı.

Su, hastanede bir sedyede baygınca karşıladı onu.

İlk defa hayal kurmuş ve ilkinde de başaramamıştı.

Sedyeyi bırakıp geri çekildi. İyileşince Su'ya soracağı bir hesap vardı.

"Uygar, Arda. Seni istiyor."

Telefonu uzatan Berra'nın yüzüne bakmadan aldı elinden.

"Söyle."

"Lan, telefonun neden kapalı?"

"Su, uyuşturucu kullanmış."

Karşı taraf bir süre sessiz kaldı.

"Hadi lan, bizim bebe Su'mu kullanmış?"

"Arda, havamda değilim."

"Hangi hastane, geliyorum."

SU'DAN

Burnuma gelen ağır ilaç kokuları ile gözlerimi araladım. Konuşmak için ağzımı açmıştım ama o kadar uyuşuktum ki dudaklarım kıpırdamamıştı.

Odaya giren Uygar hayal
ürünümüydü?

Tabikide hayal ürünüydü. Kafamı yana yatırıp gözlerimi kapattım.

"Su, kendindemisin güzelim?"

Gözlerimi yavaşça açıp sese baktım.
Uygar?
Evet, Uygar'dı. Yanıma oturmuştu. Kanlı beyaz tişörtüne kaydı gözlerim.

Ağzımı açıp bir yara alıp almadığını soracaktım, dudağım kıpırdamasıyla kaldı. Konuşamıyordum.

Kafamı iki yana salladım.

"Tamam, kendini zorlama."

Gözlerimden yaşlar akarken Uygar'ı yavaşça kendime çekmeye çalıştım, yaptığım şeyi anlayıp eğildi ve bana sarıldı.

Sarılması sıkı değildi, oysaki ben sıkı sarılmasını istemiştim. Ama benimde gücüm yoktu, Uygar beni bıraktığında kollarım yana düşmüştü.

Onunla konuşmak istiyordum, ne zaman gelmişti? ben nasıl buraya gelmiştim? O Sigaradan olmalıydı.

Elimle tuhaf bir kaç hareket yaptım.
Uygar elime bir kalem ve kâğıt yerleştirince zorla olsada yazdım.

"Üzerinde kan var."

Kağıdı okuyunca bakışları tişörtüne kaydı.
Bana gülümsedi sonra.

"Elim çizildi."

Kafa sallayarak tekrar yazdım.

"Konuşamıyorum."

Saçlarımı okşadı.

"Zaten konuşabilseydin bu kadar sakin olmazdık. Vereceğin hesaplar var, Su. Ne demek uyuşturucu kullanmak?"

Kafamı hızlıca iki yana salladığımda dudağımın kenarındaki hortum canımı yakmıştı. Sıkıca gözlerimi kapattığımda yanaklarım hızla göz yaşlarım ile ıslanmıştı.

"Tamam, aptal tamam. Ani haraket yapma."

Gözlerimi ona çevirdiğimde parmakları ile göz yaşlarımı sildi.

Kalemi tuttuğumda birşeyler yazacağımı anladı ve kağıda baktı.

"Bir kız zorla sigara içirdi, içtiğim tek şey oydu."

Kafasını sallayıp sinirle solu.

"O kızı bulup sikeceğim, hiç merak etme."

Parmaklarım ile ağzını kapattım, küfre bile değmeyecek insanlar için küfür etmesi saçmaydı.
Parmaklarımı öptü.

Öptü!

Tekrar gözlerimden gelen yaşların sebebi korkumdandı.
Onu kaybetmek istemiyordum, Onu kaybetmeyi düşündükçe kendimi kaybediyordum.

Ağzımdaki hortum canımı yakmaya başlamıştı, o ne işe yarıyordu ki?

"Canın mı yanıyor?"

Ağlarken onu onaylayıp hortumu gösterdim.

"Anladım, ama biraz daha dayanman gerekiyor, küçük."

Koluna sarılıp gözlerimi kapattıım, hem uykum vardı hemde ne zamandır onsuz uyuyordum.

"Ya Öykü, sabahtan beri ağzıma sıçtın gelip ananın donlarını asmana bile yardım ettim, daha ne istiyorsun?"

Diyerek odada dört dönen Arda'yı görmemle gülümsedim.

Hâlâ üzerimde yorgunluk vardı, sanki hiç uyumamışım gibiydi ve ağzımdaki hortum çıkarılmıştı.

Uygar'a baktığımda kenardaki koltukta oturmuş ve kafasını geriye yaslayarak gözlerini kapatmıştı.

Uyandığımın farkında değillerdi.

Ayakladığımda Arda beni görmüş ama yalvaran hareketler yapıp susmasını sağlamıştım.

Oda kafa sallayıp telefonla hararetli bir görüşme yaparak odadan çıkmış ve çıkarken öpücük atmıştı.

İlerleyip Uygar'ın dizine oturdum.

Uyanmamıştı, demek yorgun diye düşündüm ve kollarımı ona sararak başımı köprücük kemiğinin yanına koydum.

Onunda kolları belime sarıldığında kulağıma fısıldadı yorgunca.

"Bir yerin acıyormu?"

Kafamı salladım, boğazım yanıyordu.

Kenarda duran ceketini alıp beni tekrar göğsüne yatırdı ve üzerimizi örttü.

"Biraz daha uyu, hastanede kalman daha iyi."

Ellerimi tişötünün kanlı yerine götürdüm ve oraya dokundum.

"Canın acıdı mı?"

Yüzüne bakmıyordum, ama onun bakışlarının bana kaydığının farkındaydım.

"Sen daha fazla acıttın Küçüğüm, o acıtmadı."

İçim acırken içimden gelen şeyi yapıp Uygar'ın köprücük kemiğini öptüm.
Gülümseyerek ona baktım,

"Şimdi geçti mi?"

Kafasını iki yana sallayıp parmağı ile iki kez dudaklarına vurdu, bu hâli çok tatlıydı.

Evet.
Uygar tatlıydı.

İstediği şeyi anlayıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.

Bana bakıp gözlerini devirdi ve beni öpmeye başladı, canımı yakmamaya özen gösteriyordu.

Dahada çok arkaya yaslanırken sırtımdaki kollarıda sıklaştı ve benide üzerine çekti. Saçlarım ikimizinde yüzünü saklıyordu.

Kasları dahada sıklaşmıştı, bu dövüşlere devam ettiğinin anlamıydı. Zaten yüzünde bazı çizikler vardı ve kaşı patlamıştı.

Uygar dudağımı ısırdığında canım yandığı için gıcık olmuş ve aynı şekilde-daha sert- bende onunkini ısırmıştım.

Geriye çekilip eli ile dudağındaki kanı sildi ve çarpıkça gülümseyerek memnuniyetle parmağını bana gösterdi.

"İşte, benim kızım."

Annesinden Aferin almış bir çocuk gibi gülümsediğimde beni kendine dahada yaklaştırdı ve parmağındaki kanı dudağıma sürüp tekrar öpmeye başladı.

Yaptığımız şeyin sadistliği beni korkutmuştu.

Onun ise çıkardığı sesler bunun hoşuna gittiğinin anlamıydı, Uygar'ın böyle sadistce davranışına ilk defa şahit olmuştum.

Gözlerim açılırken Uygar'ın yüzüne baktım.

Yaptığı şeyden hoşlandığı her halinden belliydi.

Geri çekildiğinde koyulaşmış olan gözleriyle gözlerime baktı ve kendine gelmeye çalışır gibi kafasını iki yana salladı.

Dudaklarıma bulaşmış olan kanı silerken sessizce küfür mırıldanmıştı.

"Siktir, yapmamalıydım."

Yüzümü elleri arasına alırken gülümsedi.

"Hayır Su, korkmak yok Güzelim."

Sıkıca sarılıp derin nefes alıp veren göğsüne yattım, korkmak yok, ama korkuyordum.

Continue Reading

You'll Also Like

1.8M 105K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
599K 26.7K 17
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
1.7M 29.1K 34
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...
25.3M 903K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...