İÇİMDEKİ AŞIK

By NevraMutlu

597K 31.2K 3.9K

Kimsin? AŞK... Ne istiyorsun? AŞK... Ne için geldin? AŞK'a geldim. ***** Hayal edilemez senden sonra bir haya... More

TANITIM
TANITIM 2 - Tesadüflerin Getirdikleri
1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
İstanbul Tüyap Kitap Fuarı(İlk İmza Günüm)
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14. Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
FİNAL❤
Hikaye hakkında ve Teşekkür

Giriş Bölümü

31.3K 1.1K 133
By NevraMutlu

Merhaba arkadaşlar,

Bu hikayeye arada bölüm yazmaya karar verdim. Yani Yüreğimin Kıyılarında bitene kadar arada böyle bölümler gelecek. Giriş bölümümüz biraz kısa ama bir yerden giriş yapayım dedim. Umarım beğenirsiniz. (Ayrıca cast'ta ufak bir değişiklik oldu.) Seviliyorsunuz♥

Önemli...

Bu hikayede gördüğünüze asla inanmayın derim ben. Her şeyin bir sebebi var. Karakterlere kimi zaman çok sinirleneceksiniz. Kimi zaman da çok seveceksiniz. Ama klasiklerin dışında, herkesin beklediğinin aksine gelişecek olaylara hazırlıklı olun. Hikaye hiç beklemediğiniz gibi son bulacak. Belki hikaye ortalarında anlarsınız bilemem:) Baştan sona kurgu belli. Sonradan değiştirilmiş hiç bir şey olmayacak. Her sahne belli ama karakterlere güvenmeyin derim ben. Çünkü çok şaşıracaksınız. Zeynep'in aşk ve hayat sınavına merhaba deyin.♥

Ayrıca Yüreğimde Saklı Sevdan artık raflarda. Kitap satan her yerde bulabilirsiniz.

Bu bölüm ithafı hikayeyi heyecanla bekleyen @nursenbakir için. Seviliyorsun ablam.

Her zaman olduğu gibi yanımda olan, benim o kadar kaprisime katlanıp şikayet etmeyen Canparem'e de çok teşekkür ederim bölümdeki emeklerin için. Hep yanımdasın PapatyamZeynep 'im Seviyorum seni♥

Keyifli okumalar...

***

Birbirine bağlı hayatlar...

"Ama baba..."

"Aması yok Zeynep! Bu kaçıncı vukuat? Yeter artık! Yoruldum ben kızım. Gerçekten yoruldum. Başına bir şey gelmesinden korkuyorum. Bu yaşlı kalbim buna daha ne kadar dayanır bilmem. Halen aklım almıyor. Senin uyuşturucuyla ne işin olabilir?" dedi ve sinirle gecenin bir vakti havuzun başında dolaşmaya devam etti Agah Bey. Kızı için aldığı kararın doğruluğuna bir kere daha inandı.

"Ya ama baba..." diyen Zeynep, açıklamaya çalışsa da Agah Bey dinlemedi. Bu sefer kızının melek yüzüne kanıp kararından dönmeyecekti.

"Yok baba falan! Söylediklerim harfiyen yapılacak ve nişana kadar dışarı adımını dahi atmayacaksın," dediğinde, Zeynep delirmenin sınırına gelse de sakin olması gerektiğini bildiğinden derin bir nefes aldı. Biliyordu ki ikna etmesi gereken bir adet tontiş babası vardı. Tamı tamına iki saattir tekrarlanan cümleleri dinlemek zorunda kalsa da yapacak bir şeyi yoktu. Şimdi yapması gereken tek şey öncekiler de olduğu gibi o en masum halini takınmaktı. Ki... Allah kahretsin! Bu sefer gerçekten de masumdu. Buna kendisinin bile inanası gelmiyorken acaba babasını nasıl inandıracakt? 'Adım çıkmış dokuza, kıçımı yırtsam inmez sekize,' diye geçirdi içinden. Ardından derin bir nefes daha çekti içine. Yeniden denemeliydi şansını. Yeniden ve yeniden... Pes etmek Zeynep'in lügatinde yoktu.

"Baba ama beni hiç dinlemiyorsun ki. Bu sefer gerçekten hiçbir suçum yok. Ay ben o geçmişine tükürdüğümün adamını... Yani şey o beyefendiyi tanımıyorum bile. Bir anda yanımızda bitiverdi. Ardından bir şeyler geveleyip, elindekileri gösterdi. Zaten kulübe öyleleri asla giremez. Biz dışarıdayken çıktı karşımıza. Hem Kemal ile Selim bunun özellikle yapıldığını, yani senin adını kirletmek için oynanan yeni bir oyun olduğunu söylediler. Orada ilk kez öyle bir durum yaşanmış. Hem Tuğra da araştır..." derken Agah Bey sinirle kızının lafını kesti.

"Bir de işin Tuğra kısmı var. Çocuk bir ay sonra nişanlın olacak ama hala küçük bir çocukmuşsun gibi peşini topluyor. Üstelik hiç şikayette etmiyor... Ne olacak kızım senin bu halin?" dedi sıkıntıyla. Agah Bey konuşurken arada eğilip mahçup bir şekilde oturan kızına bağırıyor, daha sonra geri kalkıp havuzun kenarındaki yolu arşınlıyordu. Aslında biliyordu kızının suçsuz olduğunu. Zeynep uçarı kaçarı bir kız olmasına rağmen asla kötü alışkanlıklar edinmemişti. Ama zaten kafasına her eseni yapması başının beladan kurtulmaması için yeterdi de artardı bile.

Zeynep ise babasının sonuna kadar haklı olduğunu biliyordu. Özellikle Tuğra konusunda. Gerçekten de Tuğra sürekli arkasını topluyordu ve bundan bir gün bile şikayetçi olmamıştı. Zeynep'i çıldırtan da buydu zaten. Adama 'Höh' dese susuyor, 'Git' dese geliyor, kaçtıkça kovalıyordu. 'İnatçı keçi,' dedi yine içinden gülerek. Ama Zeynep bu hayatta babasından sonra güvenebileceği tek insanın Tuğra olduğunu da biliyordu. Kendisi ne yaparsa yapsın, Tuğra her zaman yanında olurdu. Bütün çocukluk ve şımarıklıklarına rağmen... Zaten kendiside böyle istiyordu. Memnundu böyle. Tuğra'nın hayatında ki rolü büyüktü. Belki de o olmasa annesinin yokluğuna hiçbir zaman katlanamazdı... Tam düşüncelere dalacak iken silkelendi birden. Şimdi duygusal şeyler düşünmenin sırası değildi. Tuğra'nın bu geceki haberin gazetelere çıkmamasını sağladığını biliyordu. Tabi babasına bütün yaşananları kelimesi kelimesine anlattığını da... Tuğra burada çuvallıyordu işte. "Of şekercim ya. Seninle hayat nasıl geçecek?" diye Tuğra'ya söylenirken bunu babasının duyduğundan ne yazık ki habersizdi.

"Bak utanmaza bir de dalga geçiyor. Neyim varmış benim?"dedi Agah Bey, kızının kendisine söylendiğini sandığından sesi daha da huysuz çıkmıştı.

"Baba ben sana söyle..." diye açıklamaya çalışırken, babası yine sözünü kesti.

"Odana git Zeynep! Beni daha fazla sinirlendirme. Ayrıca söylediğim yasaklar da geçerli!" dedi babası taviz vermeyeceğini belli eden bir tonda. Ama bu taviz Zeynep için geçerli değildi. Genç kızın ruhu 1974 Kıbrıs savaşında mücadele gösterip yaşı kaç olursa olsun her daim savaşa hazır olan 2015 gazileri gibiydi.

"Baba yeter ama ya 25 yaşındayım ben. O cezalar biraz ağır değil mi?" dediğin de, Agah Bey'in sert bakışlarına maruz kaldığından, mücadeleci ve her an savaşmaya hazır olan ruhunu bohçasına tıkıp odasına gitmek üzere ayağa kalktı. "Peki babacığım. Size iyi geceleeerr. Benim zaten birden bire uykum geliverdi. Bende anlamadım nasıl geldi. Bence sende uyu. Hatta ben odama gitmeden evvel Latife Sultan'a sana papatya çayı yapmasını söyleyeyim. Sinirlerine iyi gel..." derken ufaktan içeriye doğru kaçıyordu ki babası lafını hiddetle yine böldü ve babasının arkasını döndüğünü görünce daha da hızlandırdı adımlarını.

Agah Bey kızının son sözlerinin üstüne arkasını dönüp susturmak istese de Zeynep'in içeriye girdiği görünce kendiside hızlı adımlarla peşinden ilerledi. "Halen dalga geçiyor. Eşek sıpasına bak sen! Sakın ha uyandırma kadıncağızı. Zaten bütün gün senin peşinde koşmaktan dermanı kalmıyor hiçbir şeye," diye söylenmeye devam ederken, Zeynep son sözleri odasından dinliyordu. On dakika daha dinlendi babasının söylenmelerini. Acıyordu vallahi de adama. Her gece öğüt vermek için bir saat durmaksızın konuşmak zorunda kalıyordu. Acaba babasına bu doğum günün de kayıt cihazı mı hediye etseydi. Ne söylemek istiyorsa oraya kaydeder, böylelikle her gece aynı şeyleri tekrar etmek zorunda kalmazdı. Kesinlikle harika bir fikirdi. Bunu kenara not etti.

Üzerinde ki kıyafetlerini çıkartarak bu saçma gecenin etkisinden kurtulabilmek için duşa girdi. Güzel bir banyo keyfi yaptıktan sonra saatin çok geç olduğunu bildiği halde kremlerini sürmeye başladı. Vücuduna masaj yaparak kremini sürünürken, sabah Tuğra ile konuşmayı aklına not etti. Sonra notu geri sildi. Nasıl olsa Tuğra ile öğlen yemeğin de beraber olacaklardı. O zaman konuşabilirdi. Bakışları yatağının hemen yanında ki komidine kaydı. Tuğra ile tatildeyken çekildikleri fotoğrafa baktı. Nişan mevzusu olmadan önce gittikleri son tatildi. Tuğra'yı boğarcasına boynuna sarıldığından çocuğun yüzünde ki ifade acı çeker gibiydi. Bu fotoğrafa ne zaman baksa gülesi geliyordu. Sahi ne zaman büyümüşlerdi? Daha doğrusu işler ne zaman bu noktaya gelmişti? O anda telefonuna gelen mesaj sesiyle bakışlarını fotoğraftan ayırarak çantasından telefonunu çıkardı. Gelen mesaja baktı.

"Seni merak ettim ama uyumuşsundur diye aramak istemedim. Umarım Agah Amca çok kızmamıştır. Ve umarım bir daha böyle çocukluklar da yapmazsın. Bu sefer ki cezan ne? Oda hapsi mi? Yoksa internetsiz kalman mı? Yarın seni evden ben alırım. İyi geceler başımın tatlı belası."

Tebessüm etti. Tuğra'nın gözünde çocuk kalmak zevkliydi. Kendisini her zaman korumaya çalışması hoşuna gidiyordu. Biliyordu ki alacağı ceza da onun sayesin de son bulacaktı. İki dudak bükse Tuğra dayanamaz hemen babasıyla konuşarak cezasını bitirmesini isterdi. "Çok fenayım çok. Ben bile benden korkuyorum," derken sessiz bir kahkaha savurdu. Ardından mesajı yanıtlayarak yatağına uzandı. Gerçekten uyuması gerekiyordu.

"Oda hapsi:( Ama merak etme şekercim uzun sürmez. Biliyorsun ki sen de babamda bana dayanamazsınız. Yarın erken gel, beni bekletme:) İyi geceler koca adam. Uyumadan önce camını kapatmayı unutma ve suyunu yanına al."

***

"Bu saatte halen uyuyor musun?"

Arden telefonu açtığında tanıdık sesi duyunca başını gömdüğü yastığından kaldırarak duvarında ki şık saate baktı.

"Oğlum saat daha dokuz ve ben sadece gündüz değil gece de çalışıyorum. Hatırlatayım bir kez daha," diye uykulu sesiyle cevap verdi. Ama sanki çok uzun konuşmuş gibi yorularak başını yastığa ağır bir gülle gibi geri bıraktı.

"Hatırlatmana gerek yok. Çünkü zaten gazetelerde gündüz ciddi bir iş adamı, gece ise kulübün haylaz çocuğu başlıkları altında resmini görüyoruz," diyen kuzenini, Arden sessizce dinledi. Ardından bir anda doğruldu yerinden.

"Nidal, babam bu haberleri görünce ne diyor?" dedi merakla. Gazeteler de çıkan haberlerin çoğu aslısızdı. Arden gerçekten de gündüzleri şirketinde harikalar yaratırken, gece ortak olduğu kulüpte aynı şekilde mucizeler yaratıyor ve üstün zekası sayesinde git gide büyüyorlardı.

"Eniştem bu haberlerin gerçek olmadığını biliyor. Benim oğlum yapmaz öyle şeyler diyor," diyerek hafif bir tebessüm etti Nidal. Kuzeninin ailesine ne kadar düşkün olduğunu ve onlar üzülmesin diye yanlış yapmamaya özen gösterdiğini biliyordu. Zaten Arden'in kulübü seçkin insanların geldiği ve özel davetlerin, düğünlerin, partilerin yapıldığı bir yerdi. İstese de çok yanlış yapamazdı.

Arden Nidal'in cevabıyla rahat bir nefes alarak yatağa yaslandı. "İyi bari. Eee sen ne yapıyorsun? Nasıl gidiyor baba adaylığı?" diye mutlukla sordu. Şu anda kuzeninin mutluluğunu görür gibiydi.

Nidal'in bu soruyla yüzü güneş doğmuş gibi aydınlandı ve yukarı da hala uyuyan karısının yanına çıkmak üzere merdivenlere yöneldi. Aynı zamanda da Arden ile konuşmaya devam ediyordu. "Harika gidiyor. Bende senin gibi gece çalışır oldum. Malum Sevgi fena aşeriyor. Ve oda senin gibi şu saat olmuş hala uyuyor," dedi ve kapıyı yavaşça açtı. Yatağa kendini rahatça bırakmış, yüzünde huzur olan karısına bakarak mutlu bir iç çekti. Sonra geldiği gibi sessizce geri döndü. Aşağı, mutfağa indi.

Arden bu tatlı serzenişe gülümsedi. Sonra aklına gelen ile birden yerinde kıpırdandı. "Sen niye bugün işe gitmedin? Sevgi'nin bir şeyi yok değil mi?" diye endişelenmişti. Biliyordu ki kuzeni ne olursa olsun işini asla aksatmazdı.

"Yok yok. Çok şükür Sevgi çok iyi. Sevgili kardeşin bardan vazgeçti ya işlere daha çok asılıyor artık. O bu kadar istekliyken bende bazı şeyleri ona bırakıyorum," diyen Nidal bu sırada karısına süt hazırlamakla meşguldü.

Arden ise duyduklarına bir hayli şaşırmıştı. "Vayyy! Akın'a bak sen.Ama ne yalan söyleyeyim sevindim. Tamam işlettiği bar çok kaliteli ve güzeldi ama Akın fazla kaptırdı kendini. Bu yüzden iyi olmuş bence," dedi keyifle. Artık Adana'da ki şirketlerinin başında sadece kuzeni değil kardeşi de olacaktı. Tam bir aile şirketi. Hep istediği gibi.

"Bence de iyi oldu. Bu arada Ahsen ne yaptı? Var mı haberin?" dedi ısınmış sütü bardağa dökerken.

"Evet. Yanıma gelecek artık. Ayarlamaları yapıyor," dediğin de keyfi daha çok yerine gelmişti. En kıymetlisi artık yanında olacaktı. Sürekli Ahsen hakkında endişe etmesine gerek kalmayacaktı.

"Desene hasret bitiyor. Hadi gözün aydın. O zaman Sevgi'nin doğumuna beraber gelin," dedi Nidal mutlulukla.

"Tabi ki beraber geleceğiz. Ne kadar kaldı?" dediğin de artık yatakta daha rahat bir pozisyonda oturuyordu.

"Bir buçuk ayı var. Ona göre işlerini ayarla. İtiraz istemiyorum sonra. Gelirken de altın falan almaya kalkma. Orada ki şirketten ufak bir hisse yaptır kızımın üstüne yeter. Çok bir şey istememem, beni bilirsin," dediğin de iki kuzende kahkahalara boğulmuştu. Çocukluklarından kalma bu espriyi her fırsatta birbirlerine yaparlardı. Ama hiçbir zaman şuan ki kadar iyi oturmamıştı gediğine. Karşılıklı gülüşerek kapattılar telefonu ve Nidal güzel karısını uyandırmak için yukarı odaya çıktı.

Arden ise telefonu komidinin üzerine koyduktan sonra yataktan kalktı ve banyoya doğru ilerledi. Bir duş alıp hemen geç kaldığı işinin başına gitmeliydi.


Continue Reading

You'll Also Like

797K 31.2K 78
☆ Tüm hakları şahsıma aittir. ☆ Gölgesinde yaşayacağı geçmişi olmayan bir adam, Geçmişin acılarını unutmaya çalışan yaralı bir kadın. Ortaya çıkmay...
766K 49.5K 100
SÖZDE DEĞİL ÖZDE AŞK 'IN ADI DEĞİŞTİRİLEREK AHÜZAR OLDU... ALPER VE ÖZÜM'Ün hikayesi AHÜZAR Ah eden yüreklerin ikrar ve inkar yolculuğu....
22.1M 900K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
136K 7.7K 23
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...