GİRDAP

By msyerrih

348K 14.3K 2.4K

Her şey tanrının planıyla başladı. Melek tanrıya ihanet etti, tanrı onu cehenneme hapsederek cezalandırdı. S... More

GECE
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
17
Duyuru
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
Duyuru / His köşesi
29
30
31
32
_33_
|•|•|
_YILBAŞI ÖZEL_
_34_ "Sırlar"
#Facebook grubu#
_35_
_36_
_37_
Duyuru
_38_
ÖNEMLİ DUYURU!
,
Kesit

16

5.1K 321 38
By msyerrih

Karnımı poşetten çıkan tacolarla doyurduktan sonra, aradan neredeyse bir üç geçmişti ve biz hâlâ yoldaydık. Açgözlülükle fazlaca yediğim şeylerin ardından, sindirmem için kendime bayağı bir süre tanımam gerekmişti.

Elimi poşete uzattım ve aile boy mevsim yeşillikli cipsi tek hamlede açtım, şuanki mutluluğum tarif edilemezdi. Annemin yaşadığını öğrenmiştim ve kötü olan diğer her şeyi görmezden gelmeyi seçiyordum, bu da benim küçük ama harika kutlamamdı.

Ağzıma cipsi atıp, gözlerimi kapatarak çiğnemeye başladım. Bu lezzet.. en son ne zaman yemiştim, ne kadar zamandır uzaktım şu mükemmelliğe?

"Yavaş ye, boğulacaksın."

Şişmiş yanaklarımla, bakışlarımı yüzüne çevirdim. Yola bakıyordu. Ağzımdakileri hızlıca çiğneyip yuttum ve poşetten gözüme kestirdiğim iki kutu kolayı açtım. Neyse ki arabanın içi, klima sayesinde serindi ve ısınmamışlardı. Kutulardan birini açıp içtim, diğerini ise açarak ona uzattım. Bana garip bir ifadeyle baktı. Kutu kolayı elimde hafifçe salladım. "Içsene,"kendi kolamdan bir yudum daha aldım. "Rungenalar ağzının tadını bilmiyor, bunlar enfes."

Bana bakmadan cevapladı. "Ve sağlıksız."

"Hadi ama,"dedim kaşlarımı kaldırıp ona bakarak. Shadow'la ne ara bu kadar samimi olduğumu bilmiyordum ama bu umrumda da değildi. Uzun zamandır ilk kez bu kadar iyi hissediyordum. "Bir kere şunları denemek, seni öldürmeyecek."

"Tüm kötü alışkanlıklar, bir kereden bir şey çıkmaz diyerek başlar."

Gözlerimi devirip, uzattığım kolayı geri çektim ve dizime indirdim elimi. "Sanki sigara dedim, sanki alkol tüketti." Iki elimdeki kolalara, dudağımı büzerek baktım. "En iyi ikililerden biri, kola ve cips. Sayende bunu yapamıyorum."

Elini uzatıp dizimde tututtuğum kolayı, elimden çekip aldı ve yudumladı. Beklentiyle yüzüne baktım ama hiçbir ifade yoktu. Kucağımdaki paketi de uzattım. "Yağlı, elimi süremem." Gözleremi devirdim, büyük bir cips parçası çıkarttım ve dudağına uzattım. Önce elime, sonra gözlerime baktı ve kaşlarını çattı. Omuz silktim. "Ben sürebilirim."

Uzattığım dilimi bir kerede ağzına atmıştı, parmak uçlarıma temas eden dudaklarıyla elimi hızla geri çektim. Ağzında bir süre çiğnedi. Bitince de üstüne bir yudum kola içti ve kolayı kucağıma bıraktı. "Ee?"dedim ses çıkarmayınca. "Ne düşünüyorsun?"

"Bunu neden yaptığını."dedi kesin bir sesle, dikkatini yoldan ayırmamıştı. Birkaç saniye oldukça düzgün yan profilini inceledim.

Sonra aklıma ilk gelen şeyi saçmaladım, kendimi toparlayıp. Ben ne düşünüyordum? Ilk geldiğim günden bu yana bana kötü davranmıyor muydu? Şimdi neden iyi davranmaya başladığını sorgulamayıp neden onunla bu kadar yakın duruyordum? Sahi bunu neden yapıyordum? "Üst düzey Rungenalardan birisin neticede, belki yersin de şu lezzetsiz şeylerin yerine bir iki güzel şey eklersin diye düşündüm."

Tek kaşını kaldırıp bana baktı, ben de ona baktım gözlerimi kaçırmadan. "Yanlış düşünmüşsün."

Omuz silktim. "Şansımı denedim."

Hepsini bitirmediği kolasını, dizlerimin arasına sıkışırdım ve cips kola keyfime devam ettim. Paketin neredeyse tamamını tek başıma bitirmiştim. Sessizlik canımı sıkmaya başlayınca, bir konu açtım. "Diğerleri nerede? Geçit açılmadığına göre, onlar da gidememiş olmalılar."

"Onlarla, gittiğimiz yerde buluşacağız."

Kafamı salladım. "Müzik açmamın bir sakıncası var mı?"

Elini radyoya getirip, rastgele bir müzik açtı. Elimde duran kolasına bir bakış attım, ve etrafa bakındım. Ileride bir çöp konteynırı olduğunu fark etmiştim. "Kolanı bitirecek misin?"

Bir şey demedi, onun yerine konteynırın yanına geldiğimizde durdu. Cevabımı alarak bitmiş cips paketini, birkaç abur cubur ambalajını ve kola kutularını alıp araçtan indim ve yolun karşısına geçerek çöp poşetini kapağı açık konteynıra attım.

Dönmek üzereyken, bir ses duydum konteynırın yanında. Eğilip sesin kaynağını bulmaya çalıştım, bir kedi miyavlaması gibiydi.

"Pisi pisi,"diye seslendim ileri doğru. "Gel buraya kedicik."

Arkama doğru bir bakış attığımda, Shadow'un dirseğini camdan çıkartmış bir şekilde bana baktığını fark ettim. Güneş yüzünden tek gözünü kısmıştı, ışığın vurduğu yeşil gözü bir yakut gibi parlıyordu.

O sırada ayağıma bir şey temas etti, irkilerek önüme döndüğümde bir kedi yavrusunun patilerini yere vura vura etrafımda dönmeye başladığını fark ettim. Bacaklarıma sürtünerek mırlıyordu. Gülerek onu kollarının altından tuttum ve kucağıma aldım. "Sen ne güzel bir şeysin." Kafasını sevdiğimde, ön patilerinden destek alarak kafasını iyice kaldırdı ve elime sertçe sürdü kendini. Çok gür bir şekilde mırlıyordu. Başının altını okşadım ve etrafa kısa bir bakış attım, görünürde herhangi bir yerleşim yeri veya ev yoktu. Kollarının altından tutup küçük bedenini havaya kaldırdım ve yüzümün hizasına getirdim. Ilk yaptığı şey, küçük patilerini yüzüme sürüp yanaklarımı sevmek oldu. "Çok sevecen bir yavrusun. Buraya ait değilsin, değil mi?"

"Muhtemelen insanların kaçtıkları yüzlerce sorumluluklardan yalnızca biri." Shadow'un sesiyle ayağa kalktım ve kucağımda tuttuğum kedi yavrusuyla ona döndüm. Eli direksiyonda ritim tutuyordu, bakışları önümüze uzanan düz yoldaydı. Patilerini kaldırıp çeneme sürüyordu, patilerini elimle okşadım.

"Haklı olabilirsin, sokak kedisi gibi değil." Kulakları, kuyruğu ve burnu koyu renkti. Patileri beyaz, geri kalan kısmı hafif sarıya çalan kirli bir beyazdı. Boncuk gibi parlayan yuvarlak, mavi gözleri vardı. "Cins bir kedi. Birman ya da Balinese.." saçlarımın uçlarıyla oynayan kediye dudağımı büzerek baktım. "Emin değilim."

"Bir an önce orada olmalıyız, yol uzun." Bakışlarını bana çevirdi.

Kucağımdaki yavruya baktım. "Onu burada bırakamayız, açlıktan ölür."

Birkaç saniye ifadesizce kucağımdaki kediye baktı, sonra bana döndü. "Yol boyunca tüm ihtiyaçlarını sen karşılarsın." Kaşlarımı kaldırarak şaşkınca ona baktım. Bakışlarını yeniden yola çevirdi. "Bir an önce orada olmamız gerekiyor, daha ne kadar orada dikileceksin?"

"Sanırım artık birlikteyiz, minik." Kucağımdaki yavruya kocaman gülümseyerek, arabanın önünden dolaştım ve ön koltuktaki yerimi aldım. Içeri geçtiğimiz an, kedi kucağımdan kaçıp Shadow'un kucağına kıvrılıp yatmıştı.

Dudağımı ısırdım, ilk andan şansını zorlamaya başlamıştı. "Almamı ister misin?"diye mırıldandım, korkarak.

"Gerek yok."dedi ve arabayı çalıştırıp sürmeye devam etti. Kucağındaki kediye bakıp, ikisini gülümseyerek izledim. Sanırım bu onun teşekkür etme şekliydi.

Bir süre sonra kedi kucağından kalkıp, benim kucağıma yerleşmişti ve yolun geri kalan kısmında orada uyumaya devam etmişti. Ben de o süre içerinde, birçok şey düşümüştüm. Halam, artık resmi olarak halam olmadığını öğrenmiştim, hiçbir zaman bir hayvan sahiplenmeme izin vermemişti. Oysa hayvanları çok severdim, sürekli sokak hayvanlarına mama vermeye çalışıyordum ve bakımlarını üstleniyorum, bu kadar çok belaya düşmeden önce. Jussy ile iki haftada bir hayvan barınaklarına gider, sahipsiz hayvanları beslerdik. Kedilerle pek anlaşamaz ama köpekleri çok severdi.

Düşündüğüm şeylerden bir diğeri ise minik kedinin adı olmuştu, sonunda ise ismini 'Cookie' koymaya karar vermiştim, çünkü çikolata parçacıklı kurabiyeyi andırıyordu bana.

En önemli sorunlarımdan biri ise Cookie'nin bakımıydı. Kedi bakmak için yeterince sakin bir hayatım olduğunu pek sanmıyordum, görüşüne göre kıyameti falan koparacaktım. Sürekli bir yerlere kaçmam gerekecekti ve bu arada Cookie'ye nasıl bakacaktım? Bir an için Shadow'un ona bakabileceğini düşündüm ama bu fikri hemen yok etmiştim. Kediyi aracına almama izin vermiş olabilirdi, hatta kucağında kalmasına da müsaade etmişti ama onu kediyi eline almış severken hayal edemiyordum.

Güneş batmak üzereydi, Shadow aracı ana yoldan küçük bir yola saptı. Bir tabela olduğunu görebilmiştim ama ne yazdığını okumaya fırsatım olmamıştı. "Nereye gidiyoruz?"

"Yemek yemeye." Göz ucuyla kucağımdaki kediye baktı ve çenesiyle Cookie'yi işaret etti. "Belki onun için de bir şeyler almak istersin, arabama sıçmasını istemem."

Kafamla onayladım ve Cookie'nin başını sevdim. "Haklısın, onun için birkaç şey alınması gerek."

Birkaç dakika içerisinde küçük kasabanın ışıklarının merkezine gelmiştik, güneş batmış ve hava çoktan kararmıştı. Sokak ışıklarının aydınlattığı kadarıyla gördüğüm cadde, eski ingiliz mimarisine sahipti. Shadow aracı durdurduğunda Cookie hareketlendi. Shadow araçtan indiğinde, dizlerimin üstünde poposunu havaya dikerek gerindi ve bana en ufak bir pas vermeden koltukların arasından geçip arka koltuğa atladı. Oraya kıvrılıp yatarken, hayretle onu izliyordum. "Rahatlığa bak, sanki daha birkaç saat önce tanışmamış gibi."

Kafamı iki yana sallayarak araçtan indim ve Shadow'un yanına ilerledim. Kaldırımda durmuş beni bekliyordu, ne zaman yanına aldığını bilmediğim siyah deri ceketini üstüne geçirmişti. Araca son kez baktığımda camın açık olduğunu fark ettim. "Cam açık Cookie kaçabilir. Kapatabilir misin?"

"Cookie?"diye sordu tek kaşını kaldırarak.

"Kedi."dedim kısaca.

Camları kapatıp, kapıyı kilitledi ve biraz ilerleyip bir restorana girmemizi sağladı. Burnuma gelen yemek kokularıyla gülümsedim, karnım acıkmıştı.

"Hoşgeldiniz, efendim."dedi kısa boylu, göbekli adam bize yaklaşırken. Yüzü de tombuldu ve fazla kilosundan olsa gerek yanakları pembeydi. Garip bir aksanı vardı.

Shadow adama kafasını salladı.

Adam önden ilerleyerek bizi boş masalara götürüyordu, ben de etrafı inceleme fırsatı bulmuştum bu arada. Ahşap duvarlara sahip bir dekorasyon tercih edilmişti, duvarların üstünden led ışıklar sarkarken, masalar siyah mermerden yanlızca bir iki kişilikti. Adam bizi en üst kara çıkardığında, etrafa baktım beğeniyle. Bazı yerlerde puflar, bazı yerlerde ise siyah mermer masalar konumlandırılmıştı. Loş bir sarı ışık ara ara etrafı aydınlatırken, şehrin ışıklarından uzakta, yıldızlar net bir şekilde görünüyordu. Terastı ve üstü açıktı. "Çok güzel görünüyor."diye mırıldandım bakışlarım sonunda onlara döndüğünde. Shadow'un gözleri kısılmış bir şekilde benim üstümdeydi ama bakışlarından bir anlam çıkaramamıştım.

"Sizin gibi güzel bir çift için, güzel bir akşam yemeği." Adam göbeğini tutarak güldü. Bakışlarımı Shadow'dan ayırmadım. Çift mi? Biz mi? Güzel bir hayaldi. Onunla çift olma ihtimalimiz bile yoktu, o kuzey kutbuysa ben güney kutbuydum. Hem benzerdik, hem de çok uzak. Beni sevme ihtimali yoktu.

Gidip masalardan birine oturdum, Shadow da bir şey demeden karşıma geçmişti. Elimdeki menüye baktım, et ağırlıklı bir yerdi. Fransız mutfağından, Italyan mutfağına kadar uzanan pek çok çeşit olması beni şaşırtmıştı. "Geniş bir ürün yelpazeniz var, mösyö."

Adam memnuniyetle gülümsedi. "Dünyanın pek çok yerini gezip, gelip şu küçük kasabaya vuruldum, matmazel. Sonunda da tüm öğrendiklerimi burada, sofralara döktüm."

Shadow'a göz ucuyla baktığımda, sandalyesinde yayılarak oturmuş olduğunu fark ettim, bizi izliyordu sessizce.

Menüye kısa biz göz gezdirip, adama döndüm. "Bizi karar vermemiz için yalnız bırakır mısınız?"

Adam başını eğerek uzaklaştı ve bizimle birlikte koca terasta tek olan, köşeye oturmuş çifte yaklaştı.

O sırada Shadow'a döndüm ve arkama yaslanarak ona baktım. Onun bakışları da bendeydi, soluk ışığın aydınlattığı profili bir tanrının teni kadar güzel ve ilahi görünüyordu. "Gelmek için yanlış bir restorant seçtin, Shadow." Isaret parmağımı katlayarak, tersiyle menüye bir kez vurdum. Gözleri benden ayrılmamıştı. "Burası çok pahalı bir yer."

Yerinde daha çok yayılarak, kafasını hafifçe omzuna doğru eğdi. "Parayı dert eden birine mi benziyorum?"dedi düz sesiyle.

Omuz silktim. Pekala, ödeyecek olan oydu neticede. "Senin için de seçmemi ister misin? Icinde şarap var çoğunun."

Gözleri yüzümü dikkatle inceledi. "Şarap sorun değil, hatta yanına şarap siparişi de verebilirsin."

Gözlerimi devirdim. "Cips ve kola sorun ama şarap sorun değil mi?"diye homurdandım kendi kendime.

"O yediğin şeylerin %90ı zehir denilebilecek katkı maddesi." Çenesiyle restorantı işaret etti gözlerini benden ayırmadan. "Şarap ise meyvelerin suyu özünde, böyle yerler kendi şaraplarını yapar genelde, yerel mahsüllerle. Yıllanmış şarapları vardır muhtemelen."

Gözlerimi kıstım. "Bu kadar şeyi nereden biliyorsun?"

Tek kaşını kaldırdı. "Irkım üstün zekayla ödüllendirildi."

Gözlerimi devirdim. Benim daha havalı bir özelliğim var, dünyayı yok etmek gibi. Bedeni iblisleri dünyaya salabilecek kaç kişi tanıyorsun, söylesene.

Adamın yanımıza yeniden geldiğini, sesini doyduğumda fark etmiştim. "Siparişleriniz hazır mı?"

Shadow menüye bakmadan, aksanlı bir şekilde siparişini verdi. Kaşlarımı kaldırarak ona baktım. "Filetto Di Manzo Al Vino Rosso."

O an fark etmiştim ki, benim Shadow hakkında bilmediğim çok fazla şey vardı.

"Ya siz ma'am?"

Şaşkınlığı üstümden attım ve siparişimi verdim. "Chateaubriand, lütfen."

Onunki kırmızı şaraplı, benimki ise beyaz.

Adam gülümseyerek yanımızdan uzaklaştığında, kafasını geriye atmış yıldızları seyreden Shadow'a baktım. Sen kimsin, güzel adam?

Yemeklerimizi yedikten sonra, Shadow hesabı ödemişti ve restoranttan dışarı çıkmıştık. Arabaya yönelmek üzereyken kolumdan tutan Shadow'la bakışlarımı yüzüne çevirdim. Ona döndüğümde, kolumdaki elini çekmişti. "Çok iyi bir sahipsin."dedi.

"Ha?"dedim anlamayarak.

Çenesinin ucuyla arabayı işaret etti, o an anladım ki kediden bahsediyordu. "Alman gereken şeyler yok muydu senin?"

Kafamı salladım ve etrafa bakındım. Hava kararmıştı, açık bir dükkan var mıydı ki? Kapının girişinde bize gülerek bakan yaşlı adama döndüm. "Afedersiniz, buralarda kedim için kedi kumu, mama kabı gibi şeyler alabileceğim bir yer bulabilir miyim?"

Adam kaşlarını kaldırıp, çenesini ovuşturdu ve birkaç saniye düşündü. Sonra yüzü aydınlanmış bir şekilde bana döndü. "Şu saatte açık olabilecek tek bir yer var, leydim." Sokağın sonunda bir yeri gösterdi. "Köşedeki sarı tabelayı görüyor musun?" Bakışlarım işaret ettiği yeri takip etti ve gördüğüm sarı tabelayla kafamı salladım. "Orası Leonard'ın veteriner kliniği. Eminim aradığınız her şeyi bulabilirsiniz."

Gülümseyerek teşekkür ettim ve arabaya yönelip kapının önünde durdum, bakışlarım Shadow'a açması için dönmüştü. Bir şey sormadan kapının kilidini açtı. Benim tarafımdaki kapıyı açıp, koltuğu öne eğdim ve arkada hâlâ uyumakta olan Cookie'yi aldım. Kapıyı kapattığımda, tekrar kilitlemişti. Karşı kaldırıma dikkatlice geçerek, gördüğüm sarı tabelaya doğru ilerledim. Kucağımda rahatça uyuyan Cookie'nin aksine ben oldukça gergindim. Her an kucağımdan atlayıp yola kaçabilecekmiş gibi bir tedirginlik içindeydim, onu çok sıkmamaya çalışarak sıkıca tutuyordum. Shadow'un arkamdan geldiğini biliyordum. Kendimi cam kapıyı açarak aceleyle içeri attığımda, rahatlamıştım biraz daha. Kapıdan içeri girmemle çalan zil sesinden, geniş odanın en köşesinde oturan adam bakışlarını masanın üstünde duran kediden ayırmış ve gözlüklerini çıkartarak gülümsemişti. Mavi gözleri ve sarıya çalan saçları vardı, sakallarının arasından fark edebildiğim kadarıyla yanağında güzel bir gamzesi ve çok düzgün beyaz dişleri vardı.

Wow, dedim kendi kendime. Gördüğüm en yakışıklı veteriner hekim.

"Hoşgeldiniz," elindeki eldivenleri çıkartıp kenara bıraktı ve ayağa kalkarak bana yaklaştı. Kucağımdaki kediyi alıp kafasını okşadı. "Kim varmış burada?"

"Cookie,"diye mırıldandım kendimden geçmiş bir vaziyette. Beni kendime getiren şey kapıdan içeri giren Shadow olmuştu. Yanımda dimdik dikiliyordu, ne kadar uzun olduğunu bir kez daha fark etmiştim.

"Size nasıl yardımcı olabilirim?"dedi adam genişce gülümseyip bana bakarken. "Oldukça sağlıklı bir yavru gibi görünüyor."

"Gibi görünüyor?" Shadow'un sesi keskindi. "Gibi görünüyor." Kafasını salladı. "Veteriner olduğuna emin misin?"

Adam şaşkınca ona baktı. Bense kaşlarımı çatmıştım. Ne yapıyordu?

"Anlamadım."

"Anlamazsın."dedi ciddi bir sesle. "O kadar kabiliyetin yok."

Ikisi birbirine sert bakışlarla bakmaya başlayınca, araya girerek ihtiyaçlarımı söylemiş ve mama, kedi kumu, tuvaletini yapabileceği uygun bir kap, onu taşıyabilmemiz için geniş bir kafes ve ona uygun, küçük bir yatak almıştık. Shadow sessizce bizi izlemiş, ben ve Leonard ihtiyacımız olan şeyleri seçerken kapının önünde, kucağında Cookie'yle dikilmişti. Kucağında kedi olan bir adam için, fazla sert bakıyordu.

Sonunda Cookie'yi kafese koyup, araca bindirmiş ve yola devam etmiştik. Kafes geniş olduğundan içine yatağı, kedi kumu sığabilmişti ve mama kabını da suyla birlikte koymuştum. Mamanın neredeyse tamamını bitirip, uyumaya kaldığı yerden devam etmişti. Yolun geri kalanında daha rahat hissediyordum kendimi.

Birkaç saat daha yola devam etmiştik, bir ara uyumuştum ama uyandığımda onun hâlâ sürmekte olduğunu fark etmiştim. Saatlerdir durmadan sürüyordu ve yorulmamış mıydı? Veya uykusu yok muydu?

Güneş doğmaya yakın, ahşap, eski bir kulübenin önünde durduk. Cookie'yi alıp araçtan indim ve Shadow'u takip ettim. Kapıyı açıp içeri girdiğinde, ben de hemen arkasından girmiştim. Iceri girdiğimde Simon ve Amora yanıma gelip endişeyle nasıl olduğumu sormuşlardı, onlarla zaman geçirirken bir yandan da gözüm Shadow'daydı.

Krem düşkünü öpmek için ona yaklaşmıştı ama Shadow omzuna koyduğu elini sertçe itti.

Oraya baktığımı fark eden Amora, sessizce kulağıma fısıldadı. "Zoe'nin sorumsuz hareketine çok sinirlendi, sen ortadan kaybolunca deliye döndü. Araları pek iyi değil."

Onları izlediğimi fark eden Shadow, bize döndü ve bakışlarımız kesişti.

***

Fantastik olaylardan uzak bir bölüm oldu, ama bu bölüm de böyle olsun. Nasılsa sonraki bölümlerde bolca fantastik olayların içine düşeceğiz. :)

Continue Reading

You'll Also Like

1M 68.6K 84
Hiç bilmediğiniz bir yerde, tanımadığınız varlıkların arasında bir şeytana bağlı olduğunuzu öğrenseniz, ne yapardınız? Üstelik tüm varlıkların soyu s...
2.4M 76.3K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...
271K 18.4K 32
"Sakın onun adını anma." "Neden?" "Eğer yaparsan sana sonsuza kadar sahip olur." ~~~~ "Büyü zayıflıyor Aria. Sen ölmek istesen bile o buna izin verme...
189K 8K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...