Multi'de Burak,Kuzey ve Sude.
Bölüm Şarkısı/Taylor Swift-Back To December
[Düzenlendi]
Sabah sabah bu gürültüde ne?
Hah! Tabi ya.. Cansu'nun o can alıcı alarmı!
Hayır ben anlamıyorum, hangi insan alarmını Justin Biber - Boyfirend yapar?
Cevap veriyorum Ergen bir adet Cansu.
Hayır anlamadığım madem alarm kuruyorsun, bari kalkta sustur şu alarmı!
Hala çalmaya devam edince bir hışımla ayağa kalkıp, Cansu'nun odasına daldım.
Birde ne göreyim?
Cansu kalkmış hazırlanmış yatakta oturuyor ve bana sinsice sırıtıyor.
"Madem kalktın niye susturmuyorsun şu alarmı, ben sabahın köründe bu çocuğun sesiyle uyanmak zorunda mıyım?!" diye bağırdığımda, omuz silkti.
"Başka türlü kalkmıyorsun ki, birde senin yüzünden geç kalamam hadi git hazırlan geç kalacağız." dediğinde homurdanarak odama gittim.
Bizim okulda serbest kıyafet giyilir (Hadi kıskanın), bende bu yüzden güzel ve rahat birşeyler bulup, giyindim ve ona uygun ayakkabımı ayağıma geçirdim.
Sonra sırt çantama gerekli kitaplari koyup, tek omzuma aldım. Aynamın önüne gidip parfümlerimden en sevdiğimi alıp sıktım. Son olarak telefonumu ve kulaklığımı alıp aşağıya indim.
Cansu koltukta oturmuş bıkkın bir şekilde nefes alıp veriyordu. Beni görünce yanıma geldi ve beni süzdü.
Ben de daha fazla dayanamayıp "Tarz mıyım İvana hanım?" diye sordum, sahte bir heyecanla.
O da İvana'nın sesini taklit ederek konuştu.
"Olmamış canım, kaç kere söyleyeceğim size? Tulum giyin tulum." dediğinde kahkahayı bastım.
Sonra bir anda, beni kolumdan çekiştirdi.
"Hadi abla ya, o kadar beklettik çocuğu. Kesin gelmiştir." dediğinde kaşlarım çattıldı.
"Kimi beklettik, pardon?"
"Sevgilimi." dedi dalgın bir şekilde.
Yalandan bir sinirle konuştum.
"Sevgilin var ve benim bundan haberim yok Cansu? İnsan ablasından hiç böyle şeyler saklar mı? Bak ben senden hiç saklıyor muyum?" dedim.
Kocaman bir kahkaha attı.
"İyi de sen aşka inanmazsın ki."
"İşte onu diyorum. Bende olmayan birşeyi, senden saklamamış oluyorum ya." dedim, grurla.
"Bazen abla olan benmişim gibi hissediyorum." diye homurdandı ve beni beklemeden kapıdan çıktı.
Bende hemen arkasından çıktım.
Kapının önünde duran BMW'yi gördüğümde, ağzım aralandı. Kim bilir hangi şanslınındı. O arabayı zorda olsa umursamadan, kardeşimin peşine düştüm.
Eh, yuh ama!
Bu kız BMW' ye mi yürüyor?
Yani mecazi anlamda değil, Herneyse..
Hızla yanına ulaşıp, kolunu tuttum.
"Acaba sevgilinin kaç yaşında olduğunu sorabilir miyim?" diye tısladım sinirle.
Bana anlamayan gözlerle baktıktan hemen sonra konuştu.
"16" dediğinde, iyice sinirlendim.
"Sevgilin 16 yaşında ve araba mı kullanıyor?"
"Yok sen yanlış anladın. Arabayı o değil, abisi kullanıyor. Abiside artık bizim okulun öğrencisi." dediğinde derin bir nefes alıp verdim.
"İyi o zaman sen git." dediğimde, kaşlarını yukarı kaldırdı.
"Hayır yürümek istiyorum." dedim, hızla.
"Geç kalırsın." dediğinde, omuz silktim.
"Birşey olmaz sonuçta ilk ders Salih Hocanın, kandırırım ben onu dert etme." dedim ve göz kırptım.
"İyi madem hadi görüşürüz." dedi ve yanağıma uzandı.
Anında geri çekildim.
"Biliyorsun Cansu, sevmiyorum öyle öpücük felan." dediğimde, bozuldu.
"İyi, peki." dedi ve arkasını döndü.
Daha bir adım atmışken, kolundan tutup kendime çevirdim ve yanağımı uzattım. O da vakit kaybetmeden hızla öptü.
"Bunu asla unutma, bir gün koz olarak kullanacağım." dedi ve koşarak yanımdan uzaklaştı
Bende onun bu haline gülümsedim ve arkamı döndüm. Bazen cidden, çocuk olabiliyordu.
Yolun ortasında öylece kaldığımı fark ettiğimde, Kulaklığımı takarak yola koyuldum. Birkaç adım sonra kulaklığım biri tarafından kulağımdan çekildi.
Çekene bakmak için kafamı kaldırdığımda, bir çocukla karşı karşıya geldim. Ben çocuğun kim olduğunu anlamaya çalışırken, konuştu.
"Niye bizimle gelmiyorsun?"
"Anlamadım?" dedim, hayretle.
Az önceki BMW' yi gösterdi.
"Gelmiyor musun?"
"Hayır, yürümeyi tercih ederim." dedim, havalanan kaşlarımı indirirken.
"Hava soğuk." dedi, ellerini cebine koyup etrafına göz gezdirirken.
"Bu seni değil, beni ilgilendirir." dedim, düşünceli halini tersliyerek.
"Öyle tabii, ama -"
"Cansular bekliyor," diye hatırlatma yaptım. "Gitsen iyi olur, çünkü ben gelmiyorum."
Aralanan ağzını görmezden gelerek arkamı döndüm ve kulaklıklarımı takıp, yürümeye devam ettim.
Okula vardığımda, direk bizim yerimize gittim. Yani bizim tayfanın yeri.
Neresi mi?
Spor Salonu.
Zaten bizden başka bir yer, beklenilemezdi. Her sabah çantamızı bile bırakmadan buraya gelir, biraz vakit geçirdikten sonra derse girerdik ama ben bugün, biraz geç kalmıştım. Sude bana derse girmediklerini ve yerimizde olduklarını, mesajı atmıştı.
Spor salonuna girdiğimde her zamanki gibi bağdaş kurarak yere oturmuş bir dörtlü ile karşı karşıya geldim. Hepsine günaydın dedikten hemen sonra bende çantamı bir kenara fırlatıp, bağdaş kurarak yere oturdum.
"Ee ne yapıyorsunuz gençler?" dedim ellerimi arkadan yere sabitlerken.
Cem "Trolleniyoruz kanka, sen?" dediğinde gözlerimi devirdim .
"Valla hormonlusun sen, cidden bak." dediğimde, Burak, Kuzey ve Sude gülmeye başladılar. Tabi kısa bir süre sonra bende onlara eşlik ettim. Birkaç dakika sonra bu gülme, kahkahalara dönüştü.
Biz böyle gülerken spor slonunun kapısı açıldı. Tabii reflex olarak hepimizin kafası o yöne çevrildi. Biri içeri girdi ve ardından kapıyı kapattı. İçeri giren kişi arkasını döndüğünde, gözlerim kocaman açıldı.
Yok artık!
Bu, o değil miydi?
Ya da, daha önemlisi.
Bunun, burada ne işi var ?
Bana ulaşmak için ;
İnstagram: Gizemlipremsess
Twitter: Gizemlipremsess
Youtube: Gizemlipremsess
Snapchat: Gizemlipremsess
Tumblr: ironikbirii