Melekler Kampı 4- AKKOR MEYAN...

By Birsenlker

21.3K 2K 106

Melekler Kamp Serisinin 4. ve son kitabıdır. Keyifli okumalar More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20

Bölüm 12

833 95 4
By Birsenlker

12. BÖLÜM

Prenses ayağa kalkarken, Arın'ın sevincini yüreğinin derinliklerine kadar işlediğini hissetti. Bölgesine döndükten sonra, onu bir daha kim bilir ne zaman görecekti. Peri padişahı babası, onca olan bitenden sonra, burayı ziyaret etmesine asla izin vermezdi.

Canela buruk kalbiyle, perilerin onu yönlendirdiği sığınağa doğru yürüdü. Arın geride kalmıştı. İçinde, hükmünü geçiremediği tuhaf bir duygu belirdi. İstem dışı geriye dönüp, küçük dostuna baktı. Sendeliyordu.

"Neyi var?"

Yekta serinkanlılıkla kızı yanıtladı. "Sadece yorgun..."

Prenses, ona söylenenin doğru olmadığını biliyordu ama itiraz edecek durumda olmadığı için, yoluna devam etti. Kısa zamanda iyileşeceğinden emindi. Bir an önce toparlanıp, bölgesine dönmek zorundaydı.

Babasının, başına gelenlerin tüm ayrıntılarını bildiğine bahse girerdi. Peri padişahı sanki olacakları daha önceden biliyormuş gibi, kısa bir süre önce ona izleme sihri yapmıştı. Ya da yapmamış mıydı? Üzerinde izleme sihri olsa, şimdiye kadar çoktan gelip olaylara müdahale etmiş ve onu alıp götürmüş olmaz mıydı?

Olanlar üzerine kafa yordukça, içinden çıkılmaz bir hâl alıyordu. Kesinlikle bilmediği bir şeyler dönüyordu ortada fakat ne olduğunu çözemiyordu. Nasılsa önünde sonunda öğrenirdi, acele etmesine gerek yoktu.

Toplantı yaptıkları salona girdiler hep birlikte. Periler, Canela ve Arın'ın oturmasına yardım edip, nöbet yerlerine geri dönünce, Arın kendini daha fazla tutamayıp, cevabını duymaktan deli gibi korktuğu soruyu sordu.

"Diğerleri nerede?" Konuşmakta zorlandığı, Canela'nın gözünden kaçmadı.

Prenses istem dışı yerinden kalkıp, küçük dostunun yanına gitti. "Hiç iyi görünmüyorsun. Neyin var?"

Perilerden biri elinde küçük bir matarayla geri döndü. Matarayı Canela'ya verip, oradan ayrıldı. Prenses, muhafızlara verdikleri mataranın benzerini elinde tutuyordu. Zaman kaybetmeden kapağını açıp, Arın'ınmemba suyunu içmesine yardım etti. Ardından da kendisi içti.

Tadı farklıydı. Ne tatlı, ne tuzluydu. İçindeki bir madde, hafifçe boğazını yakmıştı. Ama serinletici ve güzeldi. "Nasıl hissediyorsun?"

"Beni merak etme, başa çıkamayacağım bir şey değil."

Prensesin soran bakışları Yektayı buldu. Peri huzursuzca kıpırdandı. "Lav perilerini ağlatmak hiç kolay değildir. Çünkü bu, bizim kendimizi savunma yöntemimizdir. Gözyaşı döken bir lav perisi zayıf düşer, gözyaşlarıyla birlikte gücünün büyük kısmını kaybeder. Arın ağladığı için, bitkin ama onun da dediği gibi, merak edilecek bir şey yok. Kısa zamanda toparlar."

Canela küçük dostu için endişelenmekten kendini alamadı. Ona kızgındı. "Seni zayıf düşüreceğini bile bile neden ağladın ki? Kendini birazcık tutamaz mıydın sanki?"

Arın tatlı bir tebessümle kızın gözlerine baktı. Prenses o masum bakışlarla karşılaştığı anda, söylediklerine pişman oldu. Küçük dostu, onun haline üzüldüğü için, kendisini tutamayıp ağlamıştı. Bağışıklığının zayıflayacağını bildiği halde... Canela'ya değer veriyordu.

Canela başına gelenlere rağmen, gerçek bir dost edinmenin sevinciyle, kollarını küçük periye doladı. O sırada, Arın'ın tatlı bir tebessümle yanıtladığı sorunun asıl cevabını, Yekta verdi.

"Lav perilerinin gözyaşları ilaçtır, prenses. Sihrimin artık etkili olmadığı anlaşılınca, hayatınızı kurtarmak için, bunu yapmak zorunda kaldı."

Canela son sözler karşısında, adeta şoka girmişti. "Hayatımı kurtardın... Bir kere daha... Borcum kabarıyor." Prenses, lav perisine sarılmaya devam ederken, gözyaşlarını tutamadı. Böyle bir fedakarlığı hak edecek ne yapmıştı?

"Beni boğmaktan vaz geçersen, ödeşmiş oluruz."

Canela, küçük periyi gerçekten de boğmak üzere olduğunu fark edince, histerik bir kahkaha attı. Yanaklarından yaşlar süzülmeye devam ederken, dostunu saran kollarını gevşetip, kenara çekildi. Arın'ın hemen yanındaki tabureye oturup, bitkin dostunun küçük parmaklarını avucuna aldı.

Küçük perinin kalbi sevgiyle doldu. Gözyaşı dökerken, bir karşılık alacağı aklının ucundan bile geçmemişti. Ancak buna rağmen prensesin saf sevgisiyle ödüllendirilmişti.

Sonuç tam tersi olsaydı da, yine aynı şeyi yapardı. Çünkü kızın ruhundaki iyiliği, güzelliği görmüştü. Acıların ağırlığıyla kararmış o lanetli zindan, prensesin varlığıyla bir anda, ay doğmuşçasına aydınlanıvermişti. Onun kalbinin saflığını görmemek için, kör olmak gerekirdi.

Neler olduğunu öğrenmek için, Yekta'nın konuyu bir an önce toparlaması gerekiyordu. Akkor Meyanının geleceği, konutta yaşananlara bağlıydı ne de olsa. Bakışlarını masaya indirip, Arın'a hitaben konuşmasına başladı.

"Bizimkiler yakalanıp, zindana atılmışlar. Dışarıda gördüğünüz üç peri, ellerinden güçlükle kaçabilmiş ama ne yazık ki diğerleri, onlar kadar şanslı değilmiş."

Arın heyecanla atıldı. "Önemi yok. Güç küresi bizde, muhafızların onları bırakmasını sağlayabiliriz."

Kürenin sözü geçince, Yekta'nın gözleri ışıl ışıl parladı. Demek Erkrolit'i alabilmişlerdi. İşte bu, uzun zamandır duyduğu en harika haberdi. "Onu bana ver. Hemen kullanmaya başlamalıyız."

Arın ve Canela şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Canela öfkesine hâkim olamadı. "Aşağılık pislik... Küreyi sana getirmedi, değil mi? Bunu nasıl yapar?"

Arın, yıllardır yakın arkadaşı olan Efran'ı, bir anda karalamak istemiyordu. "Hemen suçlama, belki o da yakalandı. Ya da ne bileyim, saklanmak zorunda kalmışta olabilir veya başka bir şey. Her neyse, ne olduğunu bilmiyoruz, erken karar vermeyelim."

Öfke, prenses ve küçük dostuna hastalıklarını unutturmuştu. Canela, burnundan soluyordu. "Erken karar verdiğim falan yok. Küreye dokunduğu anda ki yüz ifadesini hatırlamıyor musun? Bir acayiplik olduğu belliydi. Ama bu kadarını asla tahmin edemezdim."

Yekta, susmaktan yana kullandı hakkını. Tartışmaya müdahale edemeyecek kadar, yıpranmış hissediyordu. Her şey ortadaydı. Efran onları sırtından vurmuştu...

Arın arkadaşını savunmaya devam etti. Ancak Canela haklıydı. Efran tuhaf davranmıştı. Çünkü plana göre, küreyi Yekta'ya o getirecek, Efran da prensesi geçide götürecekti. Aslında garip tavrı dikkatini çekmesine rağmen, altında bir şey aramamıştı. Şimdi anlıyordu ihanete uğramışlardı. Üstelik en yakın dostu tarafından...

"Yine de beklemeyi tavsiye ediyorum. Bekleyip, görelim."

Yekta nihayet konuşmaya karar verdiğinde, ikili dikkatini, uğradıkları ihanetten ona yöneltti. "Bekleyecek zamanımız yok. Tahminlerim doğruysa, muhafızlarla birlikte buraya doğru çoktan yola çıkmış olmalı." Bakışlarını Canela'ya çevirip, kesin bir dille konuştu. "Prenses, bizim için yaptıklarınıza minnettarız. Ancak burada yapabileceğiniz başka bir şey kalmadı. Artık evinize dönmenizin zamanı geldi. Arın geçide ulaşmanızı sağlayacaktır. Şimdi, hemen çıkın. Efran'ı ben oyalarım."

Canela ne diyeceğini bilemiyordu. Onları bu halde bırakmak hiç içinden gelmese de, ihtiyar periye katılıyordu. Elinden hiçbir şey gelmezdi. Gözleri, küçük dostunun gözleriyle buluştu. Bakışlarında onay vardı.

Yenilgiyle doğruldu. İçini hüzün kaplamıştı. Gitmek için arkasını dönmüştü ki, yeniden Yekta'ya döndü. "Size yardım getireceğim. Babam beni kırmayacaktır."

"İmkansız şeyler istemeyin prenses... Sevgili babanız da diğerleri gibi, hükmünü bizden geri çekti. Şimdi geri gelmesi için bir nedeni yok. Böyle olmasını biz istemiştik!" Canela, perinin yüzündeki acı tebessümü asla unutamazdı.

Küçük dostu, artık gitmeleri gerektiğinin işaretini verdi. Ve çıkışa doğru koşmaya başladılar. Daha çıkışa varmadan, muhafız perilerin nidaları kulaklarına ulaşmıştı.

Efran,sandığından çabuk harekete geçmiş olmalıydı. Canela, böyle bir ihaneti nasılolurda öylece kabullenebilirdi? O pisliğin karşısına dikilip, hesap sormaisteğini güçlükle bastırdı. Ve koşmaya devam etti. Babasına ulaşmalı, ondanyardım istemeliydi...

Continue Reading

You'll Also Like

167 65 6
Kelimeler bile duygu ile yüklenince bir başka oluyor, insanoğlu kağıda dökmesin de ne yapsın?..
338K 5.4K 28
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
2.5K 1.4K 30
"Kalbimin ritimleri sende her attığında, seni canından çok seven benim olduğumu hatırla..." "Sende kalbini taşıyan kişinin, hep elini kalbine koyduğu...
421 105 12
Soygun bir sanattır, soyguncularda sanatçı