Bölüm 15

783 92 7
                                    

15. BÖLÜM

Sonay, kan ter içinde sıçrayarak, yattığı yerden doğruldu. Ani hareketi, omuzundaki yarayı fark etmesine neden olmuştu. Reflekse sağ omuzunu kontrol etti. Yarasından ince bir kan sızıyordu. Dikkatini içinde bulunduğu oda çekince, omuzunu boş verip, nerede olduğunu anlamaya çalıştı.

Yeni yetme burayı daha önce gördüğüne yemin edebilirdi. Kenarları tüllerle süslenmiş yatağı incelerken, sesli düşündü.

"Prenseslere layık bir oda..." Kelimeleri zikretmeye başladığı anda, aklına rüyası geldi. Gerçekçiliği inanılmazdı. Sanki tüm olanları birebir yaşamış gibi hissediyordu. Ancak zihnindeki uyuşukluk, bir şeylerin yanlış olduğunu düşündürüyordu.

Sonay düşünce yetisini kaybetmiş gibiydi. Bilinçaltının derinliklerinden biri ona sesleniyordu. Başta duymak istemedi. Kulaklarını tıkadı. Bir süre sonra, sesin dışardan gelmediğini anladığında, paniğine engel olamadı. Etkili bir büyüden farksızdı. Kendini sese itaat etmek zorunda hissetti. Mücadele edemezdi. Kaderi onu çağırıyordu.

Yeni yetme bir an bile düşünmeden, sesin onu yönlendirmesine izin verdi. Balkona çıktı ve kendini boşluğa bıraktı. Tıpkı yakamoz perisinin kulesinden atladığında olduğu gibi, öylece ayaklarının üzerinde, avlunun ortasına konuvermişti.

Nereye gittiğini bilmiyor, sorgulamıyordu da. Ormanın derinliklerine doğru ilerledikçe, ağaçlar, çalılar, hatta ve hatta su birikintileri bile tanıdık gelmeye başlamıştı. Ancak zihnindeki uyuşukluk, düşünmesini zorlaştırıyor, burayı nereden tanıdığını hatırlamasına engel oluyordu. Adeta bilincini kaybetmişti.

Sağlıklı bir burma ağacının yanından geçerken durdu. Bir adım gerileyip, ağacı inceledi. Başta bir şey olmadı ama biraz zorlayınca; Canela'nın, ziyarete geldiği sırada, Hagno'nun sırtını yaslayıp, toprağı eşelediği ağaç olduğunu hatırladı.

Tıpkı anlamsız sandığı rüyasında gördüğü gibi...

Yakamoz perisinin o anki görüntüsü canlanıverdi zihninde. Bilincini saran duvarların çatlamaya başladığını hissediyordu. Yerlere kadar uzanan şifon geceliğinin eteklerini toplayıp, koşar adımlarla yoluna devam etti.

Artık ne yöne gideceğini biliyordu.

Akkor Meyanına...

Geçit kapısına yaklaştıkça, ruhu çalkantılarla sarsılıyordu. Ormanın sınırına geldiğinde durdu. Gece Selinin yakamoz ışığı altında boşluk gibi görünen, kurak alana baktı. Sınırı çizen görkemli ağaç, sağ tarafında öylece duruyordu.

Her şey zihnine bir anda akıvermişti. Başını ellerinin arasına alıp, dizlerinin üzerine çöktü. Bir biri ardına gelen anıları durdurmaya çalışıyordu. Bu kadarı çok fazlaydı. Acı dolu bir çığlık geceyi delip geçti.

Anılar saldırıyı kestiklerinde, Sonay nefes nefeseydi. Artık sadece hissetmiyor, biliyordu. Rüya ya da hayalle ilgisi yoktu tüm bunların. O, Canela'ydı. Tüm o anıları birebir yaşamıştı. Ve şimdi de, yarım kalan işini tamamlamaya gelmişti. Başlattığı laneti bitirmeye!

Çığlığı duyan kalabalık, kurak alanın üzerinden Sonay'a doğru yürümeye başladı. Yeni yetme düz bölgenin ortasındaki karaltıları fark edince şaşırdı. Bölgeye inip, onlara doğru ilerledi.

İlk dikkatini çeken, Erce ve Abra olmuştu. Koşar adım ona yaklaşıyorlardı. Hemen arkalarından, Hagno,mihrace ve diğer yakamoz perileri takipteydi. Neden sonra, hafif kilolu, kısa boylu biri çekti dikkatini. Aslında yürüyüşü çok tanıdıktı ama Gece Selinin loş ışığı, perinin yüzünü görmesini engelliyordu.

Gruba yaklaştıkça, esrarengiz peri daha tanıdık gelmeye başladı. Hagno'nun ışıltılı kanatları heyecanla oynaşırken, bir anlığına adamın yüzünü aydınlattı. Sonay onu gördüğü anda, kalbi yerinden çıkacak sandı.

"Baba..." diye haykırarak, sevinçle koşmaya başladı.

Peri padişahı, kalbinin bu kadar heyecana dayanabileceğinden emin değildi. Beklediği gün nihayet gelip çatmıştı. Kızı ona koşuyordu. Farklı bir bedende bile olsa, ona yeniden sarılacak olmanın mutluluğuyla ayakları yerden kesiliyordu. Kanatlarının açıldığını bile fark etmedi. Sadece, gücü elverdiğince, sevgili kızına koştu.

Sonay, tıpkı prensesken yaptığı gibi, sevgi dolu bir kucaklamayla babasına sarıldı. Ve yüzünü, onun bembeyaz olmuş kaba sakallarına gömdü. Kokusunu doyasıya içine çekti. Ailesine kavuşmuştu...

Peri padişahı, kollarını kızından ayırıp, onu kendinden bir adım uzaklaştırdı. "Dur da sana bir bakayım, ne kadar değiş..." Kelimeler boğazında düğümlendi. Yeni kızına tekrar sarılıp, gözyaşları içinde hasret giderdiler.

"Seni yeniden görmek ne güzel, sevgili prensesim."

Sonay, babasına iyice sokulup, "Hepsi benim yüzümden baba. Beni affet, çocukluk ettim." dedi.

Peri padişahı kızının saçlarını okşarken, özlemi çoktan öfkesini silip götürmüştü. "Sana yeniden kavuştum ya, önemli olan bu!"

Sonay, içini kemiren duygunun ne olduğunu o anda hatırladı. Kollarını babasından ayırıp, geri çekildi. Yüzündeki ciddi ifade, peri padişahının içine kurt düşürmüştü. Sormaya korkarak, geride duran baş meleğe döndü. Cevabını, onun bakışlarından almıştı.

Çaresizlikle kızının ellerini tutup, yalvarmaya başladı. "Yapma... Oraya gidersen, seni bir daha göremeyeceğim. Beni yeniden terk etme! Yeniden sensiz kalmaya dayanamam..."

Sonay babasının neden böyle davrandığını anlayamıyordu. "Sen tüm perileri kontrol eden tek güçsün. Nasıl olur da, benden görevimi yarım bırakmamı isteyebilirsin?"

Arkadan, gruba ulaşan gür ses, herkesin dikkatini üzerine çekmişti. "Hayır Sonay... Baban artık peri padişahı değil. O gece, görevini bıraktı!"

Yeni yetme duyduklarını hazmetmekte zorlanıyordu. Babası... Peri padişahı... Görevinden istifa mı etmişti? Bütün perileri yüzüstü bıraktığına inanmak istemiyordu. Öyle bir niyeti olmasa da, sesi hesap sorar gibi çıktı.

"Yapmadığını söyle... Senin görev aşkın, en çok özendiğim özelliğindi. Bundan vaz geçemezsin! Neden kaçmak istediğim, aklına hiç geldi mi baba? O kadar işine aşıktın ve o kadar da güzel idare ediyordun ki her şeyi; beceriksizliğimden utandığım için kaçtım. Sana layık bir prenses olamadığım için... Hayatım boyunca, 'Acaba senin gibi güçlü bir liderin bir zaafı var mı?' diye, düşünüp durdum. Ancak yoktu. Şimdi görüyorum ki yanılmışım. Farkında mısın baba, beni ilk kez yanılttın."

"Canela..."

"Bilmediğim bir dünyada açtım gözlerimi. Tek hayalim, ait olduğum yeri ve ailemi bulmaktı. Hayal kırıklığıyla karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim."

"Böyle söyleme kızım... Bana güç veren sendin. Seni kaybetmek, her şeyi beraberinde götürdü. Bunun için üzgünüm... Ama yanımda kalmaya karar verirsen, sana söz veriyorum. Ne istersen onu yaparım. Yeter ki beni terk etme."

Sonay babasını anlayabiliyordu. Ancak gitmek zorunda olduğunu da biliyordu. Babasının boş bir hayale kapılmasına gönlü razı olmazdı. Bozulan düzen yeniden kurulmalıydı. Aksi halde, ruhunun bir parçası asla huzura eremeyecekti.

"Sana boş vaatlerde bulunamam. Görevimi tamamlamak için geldim ve gideceğim yer belli. Bu benim kendi hatam..." Hagno'un cezasını hatırlamıştı. Demek, onu abstre kelebeklerine mahkum eden babasıydı. Kaçışından, yakamoz perisini sorumlu tutuyor olmalıydı. Kaçamak bakışları eski dostu Hagno'yu yokladıktan sonra, tekrar babasına döndü. "Bunun için kimseyi suçlamanı istemiyorum... Şimdi, lütfen bana izin ver. Akkor Meyanına gitmek zorundayım!"

"Hayır, onay vermemi bekleme!"

Sonay babasının gözlerine baktı. Ruhunu yakıp kavuran yangını görebiliyordu. Kendisinin durumu da pek farklı sayılmazdı fakat lanet onu çağırıyordu...

Melekler Kampı 4- AKKOR MEYANI- (Tamamlandı) KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now