Bölüm 4

1.1K 119 1
                                    

4. BÖLÜM

Canela kendine geldiğinde, cehennem zindanlarından birinde olduğunu düşündü. Elbette orayı daha önce hiç görmemişti ama söylentileri herkes duymuştu. Ve bulunduğu yer, tam olarak anlatılanlara uyuyordu. Bunaltıcı derecede sıcak, yeterince karanlık ve kan donduracak kadar ürkütücü...

Yerinden kalkıp, demir parmaklıklara doğru ilerledi. Anlık bir saflıkla parmaklıkları kavradı. Muhafızlara seslenip, onu bırakmalarını istemekti amacı, böyle bir sonucu asla tahmin edemezdi.

Önce ellerini saran ısının etkisiyle geri çekildi. Ardından hücrelerine kadar işleyen derin ıstırabın farkındalığıyla sarsıldı. Dumanı tüten avuçlarının acısıyla attığı çığlık, hücre duvarlarında yankılandı. Yasak elemente dokunmuştu. Hıçkırıkları boğazına dizildi. Bu imkânsızdı...

Acı ve gözyaşları içinde bocalarken, zindanın derinliklerinden belli belirsiz bir ses duyuldu. Canela, sesin yaralı periye ait olduğunu anlamıştı fakat kendini o kadar güçsüz, o kadar berbat hissediyordu ki, kimseyi ne görecek, ne de duyacak hali vardı. Kendi dünyasında kaybolmuş gibiydi. Yasak elemente dokunmakla, lanetlenmişti. Ayın sihri, artık ona yoldaşlık etmeyecekti!

Sihirle bile, hiçbir işin üstesinden gelemeyecek kadar beceriksiz olan peri prensesi, şimdi ne yapacaktı?

Lav perisi, prensese sesini duyurmak için boşuna uğraşıyordu. Yaralı bacağını peşinden sürükleyerek, kızın yanına kadar ilerledi. Minik parmaklarını prensesin, bacağına yaslayıp, onu telkin etmeye çalıştı ama nafileydi.

Canela, perinin iyi niyetini anlayabiliyordu. Ama gerçekten şu anda onunla uğraşacak halde değildi. Sinirleri yıpranmıştı. Öfkeyle, perinin elini kendinden uzaklaştırdı. Ayağa kalkıp, karşısına dikildi.

"Benden uzak dur..." Yanmış avuçlarını ona gösterip, "Yaptığınız şeye bir bak, sende kalkmış beni teselli etmeye mi çalışıyorsun? Bunun hesabını vereceksiniz. Yasak elementi kullanma iznini size kim verdi, söyle?"

"Canın yandığı için böyle konuşuyorsun."

Canela öfkeyle soludu. "Bu işten sıyrılabileceğinizi mi sanıyorsu..." Prensesin sözleri, parmaklıkların ardından gelen kahkaha sesleriyle bölündü.

"Bize kim engel olacakmış, söylesene. Yoksa sen mi?" Bir kez daha aynı iğrenç kahkaha duvarlarda yankılandı. Perinin takındığı alaycı ifade, git gide sinir bozucu bir hal alıyordu. Mümkün olsa, Canela onu oracıkta alaşağı edebilirdi.

"Babamı tanıdığına eminim ve gücünün tüm perileri kapsadığını bildiğine de..."

Karşısında ahkâm kesen lav perisinin görünüşü, diğerlerinden biraz farklıydı. Üstelik yeterince değilse bile, onlardan daha iri yapılı olduğu da gözden kaçmıyordu.

İri lav perisi kızın sözleri üzerine, şöyle bir düşündü. Yeni edindiği güçler karşısında, peri padişahının şansı olduğunu düşünmüyordu. Planını on yıllar önce yapmıştı. Zamanı geldiğinde şahı yenecek, ardından da onun görkemli tahtına kurulacaktı. Elbette yeni peri padişahı olarak!

Şahın karşısına çıktığında, yenilmek söz konusu bile olamazdı. Beklemeyi tercih etmesinin tek nedeni buydu.Yeteneklerini geliştirmek için zamana ihtiyacı vardı. Ama prensesin elinde olması her şeyi değiştirirdi. Şahı yenmek için aşırı gelişmiş güçlere ihtiyacı olmayabilirdi. Onu bu haliyle de yenmek mümkündü. Kızın elinde olması, galibiyetin anahtarıydı. Peri padişahı, prensese zarar verilmesine izin vermezdi. Onu çok iyi tanıyordu. Güçlü kozunu kullanmaktan geri durmayacaktı.

"Peri prensesini ağırlamak benim için bir şereftir. Ancak bilmeni istediğim küçük, çok küçük bir ayrıntı var... Akkor Meyanı, bağımsızlığını ilan edeli o kadar uzun zaman oldu ki, inan ben bile zamanını unuttum. Yani demem o ki, peri padişahının hükmü bize geçmez tatlım. Şimdi müsaade edersen, şahla pazarlık hazırlıklarına başlamak istiyorum. Lütfen kendini fazla hırpalama, değerinin düşmesini istemem!"

Canela, ona acısını bile unutturan sözler karşısında şoka girmişti. Lav perisinin ardından bilinçsizce haykırdığını hatırlıyordu. "Şahımızın senin gibi bir pislikle pazarlık yapacak kadar kendini alçaltacağına inanıyor olamazsın."

Adam, tuhaf bir bakış eşliğinde kıza döndü. "Babanı yeterince tanımadığın ortada... Senin için yapmayacağı şey yoktur. İnan seve seve tahtından vaz geçer." Omuz silkip, umursamaz bir tavırla ekledi. "Hem ne fark eder ki? Kabul etse de, etmese de ben savaşa hazırım!"

"Savaş mı?"

Adam iğrenç kahkahasını tekrarlayarak, yürüyüp gitti. Geride soru işaretleri ve pişmanlıklar bırakarak...

Canela, nasıl bir belaya düştüğünü düşünüyordu. Aptalca inadı yüzünden, Gece Selinde çıkabilecek bir savaş söz konusuydu. Nasıl bu denli pervasız davranabilmişti? Sırf Hagno'ya kızdığı için mi, iş bu raddeye gelmişti? Hayır hayır, kararını yakamoz perisinin davranışından önce vermişti. Kaçmak değilse bile, küçük bir kaçamak için zaten gelecekti buraya. Olanların Hagno ile alakası yoktu.

Öğrenecekleri karşısında babasının yaşayacağı hayal kırıklığını düşünmek istemiyordu. Bir kez daha, ama böylesini babası bile tahmin edemezdi.

Birinin eline dokunmasıyla irkildi. Boş bakışlarını yanındaki küçük periye çevirdi. Elinde tuttuğu oval taşı, kızın avuçlarında yuvarlıyordu. Davranışına pek bir anlam veremese de, sesini çıkarmadı. Aklı babasında ve olabilecek savaşta takılı kalmıştı.

Prenses gördüklerinden oldukça etkilenmişti. Zihni, istem dışı küçük periye kaydı. "Nasıl yaptın bunu?" Yaraları neredeyse tamamen iyileşmişti.

Minik peri gülümsedi. "Zindanı çok sık ziyaret edenlerdenim diyelim."

"Anlamadım!"

"Demek istediğim, biraz asiyim sanırım. İki günde bir mutlaka burada buluyorum kendimi. Boş ver sen bunları... Demek şahın kızısın, öyle mi?"

Canela sadece başını sallamakla yetindi. Perinin, o minicik haliyle gerçekleştirdiği iyileştirmenin sırrını anlamaya çalışıyordu. Ve tabi ki, anlattıklarını. "Çok kötü bir peri olmalısın!"

"O giden, anladığın gibi bizim şahımızdı. Aşırı derecede despot olduğunu söylemekte bir sakınca yok sanırım. Despotluğu bazen, biz lav perilerini çok zor durumlara sokabiliyor. Elbette birilerinin ona yaptığının yanlış olduğunu söylemesi gerekir. Ve o kişi de genelde ben oluyorum. Dolayısıyla da, kendimi ifade etmeyeher yeltendiğimde, soluğumu burada alıyorum. Hoş bir hayat olduğunu söyleyemem ama içimden geçenleri saklamaya çalıştığımda da kendimle çakışıyorum. Bende, kendimle çakışmaktansa başkalarıyla çakışmayı tercih ediyorum, diyelim." Konuşurken gülümseyişi hiç solmamıştı. Elini uzatıp, "Ben Arın, senin adın ne?" diyerek, gülümseyişine devam etti.

6

Melekler Kampı 4- AKKOR MEYANI- (Tamamlandı) KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now