Bölüm 11

767 97 2
                                    

11. BÖLÜM

Efran aceleyle küreyi yerinden çıkarıp, içinde yer elmalarının bulunduğu çantasına koydu. Küçük grubuna dönüp, "Aldım, hadi gidelim!" dedi.

Arın, küreyle karşı karşıya geldiğinde, Efran'ın yüzünde anlık bir pırıltı gördü fakat üzerinde durmadı. Onun ilgilendiği daha çok, Canela'nın sağlık durumuydu. Küreyi de aldıklarına göre, artık prensesi bölgesine geri götürebilirdi.

Efran önde, Canela arkasında, Arın ise en arkada ilerliyordu. Geldiklerinden daha hızlı bir çıkış oldu. Bu kadar kolay olacağı, kimsenin aklına gelmemişti. Aslında prenses olmasa hiçte kolay olmayacaktı ya, lav perileri olarak ona karşı duydukları minneti, daha sonra da ifade edebilirlerdi.

Bodrum çıkışına vardıklarında, muhafızların yerinde olmadığını görmek, paniğe yol açtı. Etrafı göz ucuyla kolaçan ettiklerinde, aynı muhafızların küçük bir orduyla onlara doğru koştuklarını gördüler.

Efran çantaya uzanırken; Arın, "Buradan!" diyerek, yolu gösterdi. Peş peşe koşmaya başladılar.

Aralarında küreyi kullanabilecek kadar tecrübeli olan kimse yoktu. Deneyebilirlerdi tabi, ama ne kadar işe yarayacağı tartışılırdı. Yekta'ya bir ulaştırabilseler, o ne yapması gerektiğini bilirdi.

Canela'nın içinden güçlerini kullanmak geliyordu ama bir türlü cesaretini toplamayı başaramadı. Gece Selinde yeterince rezil olmuştu beceriksizlikleriyle, Akkor Meyanında da aynı rezaleti yaşamanın gereği yoktu. Dostlarının, onu bu haliyle hatırlamasını istiyordu. Koşmaya devam etti.

Uzun süren bir koşturmacayı geride bırakmanın rahatlığıyla, Canela kendini, bulduğu ilk kaya oyuntusuna attı. Bir türlü düzenleyemediği nefesi, göğsünü iyice zorlar olmuştu. Durduramadığı öksürükleri de, cabasıydı.

Arın oyuntuya girmeden Efran'a, küreyi hemen Yekta'ya götürmesini söyledi ve onu sığınağa gönderdi.

Oyuntuda karşılaştığı manzarayla, dehşete düşmekten alamadı kendini. Prenses krizin eşiğindeydi. Derhal yanına koşup, oval taşı çıkardı. Yaralanmalarda işe yarayan taş, şu anda hiçbir etki göstermiyordu. Telaşla kızın elini avuçlayıp, onu telkin etmeye çalıştı.

"Benimle kal, Canela. Sakinleşmek zorundasın... Bu krizi birlikte atlatacağız... Hadi, şimdi burnundan nefes almanı istiyorum. Lütfen bana yardımcı ol ve burnundan nefes al... Güzel, aynen bu şekilde devam et... Çok iyi gidiyorsun... Evet, şimdi de düşüncelerini hastalığından uzaklaştırmayı dene. Güzel şeyler hayal et... İşe yarıyor. İyi olacaksın, sen çok güçlü bir prensessin!"

Arın'ın yönergeleri, gerçekten işe yaramıştı. Canela kendini çok daha iyi hissediyordu. Nefesi normal düzeye ulaştığında, doğrulup, sırtını kayaya yasladı. Her yer çok sıcaktı. Bölgesinin serin havasını özledi.

"Biliyorum zor olacak ama senden, kalkmanı istiyorum. Sığınağa çok yaklaştık."

Prenses şaşırmıştı. Hırıltılı nefesiyle güçlükle konuştu. "Beni geçide götüreceğini sanıyordum."

"Aslında öyleydi... Sığınağa geçitten daha yakınız. Önce Yekta'nın yanına gidelim. Şu sana daha önce yaptığı sihri tekrarlar ve böylelikle sen de, geçit kapısına kadar dayanabilirsin. Aksi halde..."

Canela'nın cümlenin devamını duymasına gerek yoktu. Küçük dostunun söylemek istediği şeyi anlamıştı. İşin kötü yanı, sonuna kadar haklı olmasıydı.

"Tamam, nasıl istersen!"

Arın, kalkmasına yardım etti. Bu haliyle onu zorlamak hoşuna gitmiyordu fakat yapılacak en doğru hareketi yaptığına inanıyordu. Zira aklına başka bir fikir gelmiyordu.

Lav perisi kızın yanında o kadar küçük kalıyordu ki, yürümesine yardım etmek için sadece elini tutabiliyordu. Tabi parmaklarının kızın avucunda kaybolduğu gerçeğini görmezden gelmesi zordu. Hayatında ilk kez, cüssesinden rahatsız olduğunu hissetti.

Prenses yardım etmek istemese, çoktan geldiği yere dönmüş, huzur ve sağlıkla hayatına devam ediyor olurdu. Ancak o, kalmayı seçmişti. Sırf lav perilerine yardım etmek, Akkor Meyanını huzura kavuşturabilmek için. Fedakarlığının bir karşılığı yoktu. Lav perileri olarak yapabilecekleri tek şey, onu minnetle hatırlamak olacaktı.

Prensesin ölmesine izin veremezdi. Ne yapıp edip, onu bölgesine ulaştırmalıydı.

Sığınağa neredeyse varmak üzereydiler. Arın, görüş alanına giren ilk periden yardım istedi. Canela'nın artık ayakta bile duracak hali kalmamıştı. Zaten birkaç adım sonrasında da, yere yığıldı.

Prenses etrafında olan biteni görüyor olmasına rağmen, herhangi bir tepkide bulunamıyordu. Önce Arın'ın endişe dolu haykırışlarını dinledi. Ardından, etrafına toplanan üç kişilik grubun telaşlı koşturmacasını gözlemledi. Sonrasında ise sessizlik... Canela ölmek üzere olduğu için, perilerin sustuğunu düşünmeye başlamıştı ki, Yekta görüş alanına girdi.

Periler Yekta'nın yolunu açarken, Arın yerinden kımıldamamıştı. İhtiyar peri önceki sihrin aynısını yapıp, etkisini göstermesini bekledi.

Canela'nın zihnini kaplayan buğu, alnına değen tatlı bir serinlikle dağılıverdi. Yeniden görmeye başladığında fark ettiği ilk şey, küçük dostunun tuhaf bir şekilde ıslanmış olan yüzü oldu. Gülümsemeye başladığında, yanaklarından birkaç damla daha süzülüp, alnına düştü. Hissettiği tatlı serinliğin nedeni buydu demek ki. Dostunun gözyaşları...

Oysa o, Akkor Meyanındaki her şeyin, kor gibi yakıcı olduğunu sanmıştı.

Canela, onunla geçirdiği zaman arttıkça, Arın'a karşı hislerinin güçlendiğini fark etti. Ne Hagno'yla, ne babasıyla, ne de diğer perilerle olmayan bir şey oluşmuştu aralarında.

Gerçek bir dostluk!

v]i@QNn6Bp4#4

Melekler Kampı 4- AKKOR MEYANI- (Tamamlandı) KİTAP OLUYORWhere stories live. Discover now