ARIN DENİZ (Gerçek ailem)

By baksanalanizmarit

608K 37.7K 6.9K

GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023* More

KARAKTER TANITIMI
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BABA TARAFI
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
(İNSTAGRAM)
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41

BÖLÜM 32

7.7K 608 87
By baksanalanizmarit

BÖLÜM 32: EV

ARIN DENİZ KARANLIK

"Yav bari yemek verin Allah'ın cezası adamlar! Geldiğimden beridir açım ben, aç!" Saatlerdir olduğu gibi yine bağırıyordum kendi kendime.

Şimdi burda olamak yerine konaktaki kalan yemekleri yemek vardı.

Hayır yani ne olurdu birkaç gün daha bekleselerdi kaçırmak için?

Ben yemekleri düşünürken deponun kapısı açılmıştı. Gelen kişiler yine o muhteşem üçlüydü. Ama bu sefer sevinmiştim gelmelerine. Çünkü diğer korumalar gibi giyinen adamın elinde tepsi vardı. Şükür.

Adamlar iyice bana yaklaştıklarında gördüğüm şeyle birlikte ağlayacak gibi olmuştum. Dalga mı geçiyorlardı bu adamlar benimle?

"Acıkmışsındır müstakbel karıcığım." Karıcığım kısmını uzatarak konuştuğunda kusasım gelmişti. Allah belanızı versin. Özellikle Ahves itinin. Onu unutmayalım.

Tepsiyi tutan adam biraz daha bana yaklaşıp kucağıma koydu tepsiyi.

Tepsinin içinde yarım küflü bir ekmek ve kireçli olduğu renginden belli olan bir bardak su...

Cidden mi ya? Bu kadar mı şerefsiz ve cimrisiniz? Bir insan bunu köpeğe bile vermez.

İnsan değiller ki.

Bu sefer Ahves veya önümdeki şerefsizlere beddua etmek yerine kendime ediyordum. Allah benimde belamı versin. Ben salak gibi o aptala inanmıştım.

"Yemeğini çok sevdin heralde? İştahla bakıyorsun." Alaylı bir şekilde konuşması ile gözlerimi kapattım. İnsanlıktan nasibini almamış şerefsiz. Kafamı kaldırıp Çınar'a baktım. Büyük bir gülümsemeyle bakıyordu. Gülüşünü...

"Aynen çok sevdim müstakbel kocacığım (!). Sen de yer misin?" Sırıtarak konuştuğumda Çınar birkaç saniye bana baktı ve konuştu.

"Müstakbel karım beni mi düşünüyormuş?" Müstakbel karın gelip seni sevsin.

"Müstakbel karının ellerini ve ayaklarını çözde gelip seni iyice bir düşünüp sevsin ha?" Gayet sakin ve gülümseyerek konuştuğumda tepsiyi getiren adam gülmüştü.

"Aaa ama olmazki karıcım. Daha evlenmedik. Evlenmeden olmaz." Onun bu alaylı şekilde konuşmasına göz devirip Cumali'ye döndüm. Bu ne biçim bir isimdi. Annesi ve babası bu ismi koyarken ne düşünerek koymuşlar çok merak ediyorum.

"Beni bıraksanız mı artık?" Bıkkınlıkla sorduğumda derin bir nefes aldı.

"Hayır." Şerefsiz. Bir anda aklıma gelen şey ile şaşkınlıkla gözlerim irice açılmıştı. Lan! Ben en önemli şeyi unutmuştum.

"O adamlar Ahves itini niye dövdüler? O şerefsiz size yardım etmedi mi?" Kaşlarım çatık şekilde onlara bakarken Cumali ellerini arkasında birleştirdi.

"O çocuk bize yardım etmedi. Tanımıyoruz onu. Ama adını duyduk, İlhan'ın yiğeni." Şaka mıydı bu? Ne demek İlhan'ın yeğeniydi.

***

Yazardan;

"Nerde lan benim kızım?!" Azat bir yandan önünde kanlar içinde  duran Ahves'e vuruyor bir yandanda bağırıyordu. Bir tekme daha savurduğunda, köşede durup amcasını izleyen Bora Azat'ın yanına gidip kolundan tuttu.

"Amca tamam. Sen bize bırak. Elbet konuşacak." Diyar ve Pamir gelip Azat'ın iki koluna girmişlerdi. Onlar köşedeki koltuklara gittiklerinde Bora dizlerini kırıp Ahves'e yaklaştı. Yan bir şekilde yerde yatan çocuğun yakalarından tutup kaldırdı ve yüz yüze gelecek şekilde tuttu.

Bora'yı izleyen Barkın ve Tugay da oraya doğru ilerlemişlerdi. Ahves yarı baygın olacak şekilde gözlerini açıp onlara baktığında Bora dayanamayıp kafasını Ahves'in burnuna geçirmişti.

Yarım saat önce Ahves'i bulmuşlardı ve hemen depo gibi olan yere getirmişlerdi. Yarım saattir sırayla herkes Ahves'e vuruyorlardı. Karaaslan larda adamlarını tüm Mardin'e salmışlardı.

Bora, ayağa kalktığında Barkın vurmaya başlamıştı.

"Nerde lan! Nerde benim kardeşim?" Bağırışları tüm depoyu inletirken o hala vurmaya devam ediyordu. Bu sırada içeriye Barın girmişti.

BARIN KARANLIK

"Zahir, ne yap ne et bul şu konumu!" Zahir, bağırmam ile daha çok hızlanırken sinirle kendimi onun yanına attım.

"Abi, konumun yeri tesbit edilemiyor." Arın'ı hangi cehenneme götürdülerde konum çekmiyordu?

"Ne demek tesbit edilemiyor lan!" Ayağa kalktım ve telefonu çıkartıp Barkın'ı aradım.

Üçüncü çalışta açılmıştı telefon. Ama Barkın değildi.

"Barın abi?" Açan kişi Baran'dı.

"Baran, Barkın nerde?" Sorduğum soru ile hemen cevap vermişti.

"Şu anda Ahves itini dövüyor." Gülerek konuştuğunda kaşlarımı çatmıştım. Ahves ne alakaydı?

"Ahves ne alaka Baran?" Baran birkaç saniye cevap vermemiş kısık bir küfür çıkmıştı ağzından.

"Abi biz sana söylemedik mi?" Kısık ama duyacağım şekilde konuştuğunda iyice sinirlenmiştim.

"Neyi lan neyi?! Ne uzatıyorsun." Daha çok bağırmamla Zahir de bana dönmüştü.

"Abi en iyisi sen buraya gelince anlatalım biz sana." Telefonu yüzüme kapattığında gözlerimi yummuştum. Sırayla geliyordu bunlar bana.

***
Sonunda gelmiştim Mardin'e. Hemen uçaktan indiğimizde ilerde duran arabaya doğru ilerlemeye başladık. Zahir biraz daha hızlanıp sürücü koltuğuna yerleştiğinde ben de onun yanınadaki yere oturmuştum. Zahir telefonu çıkardı ve bir konum açtı.

Yarım saatlik bir yoldan sonra ormanın içinde bir depoya gelmiştik. Dedemindi burası. Hemen araçtan indik ve ilerlemeye başladık. Ordaki adamlar büyük kapıyı açtıklarında hemen içeriye girdik. Herkes burdaydı. Ne alak olduklarını anlamadığım Karaaslan'lar bile. Bizim girmemiz ile tüm bakışlar bize döndüğünde Ahves'i döven Barkın'da ayağa kalkmıştı.

"N'oluyo burda?" Dedemlerin oturduğu yere doğru gittim ve önlerinde durdum. Babam yan tarafta oturan Aram'a işaret verdiğinde Aram hemen masadaki bilgisayarı açıp birkaç tuşa bastı. Ekranı bana çevirdiğinde boş yere oturup daha dikkat kesildim görüntülere.

Görüntüleri her izlediğimde dahada sinirleniyordum.

Ahves bilerek kardeşimi o piçlere vermişti. Asıl sorun Arın'ı kaçıran İlhan değilde başka birinin olmasıydı. Hızla ayağa kalkıp Ahves'in yanına gittim. Eğilip yakalatından tuttum ve ayağa kaldırdım.

"Nerde lan kardeşim!" Yüzüne yumruklarımı geçirmeye başlamıştım. Artık yüzü tanınmayacak hale geldiğinde tekrar yere attım. Bayılmıştı. Zahire dönüp işaret verdiğimde hemen köşede duran su dolu varillerden bir tanesini Bekirle birlikte önüme getirmişlerdi.

Üstümdeki beyaz gömleğimin kollarını dirseklerime kadar katladım ve kol saatimi çıkarıp yanımda duran Adar'a verdim. Yerde yatan Ahves'in saçlarından tutup kaldırdım ve diğer elimlede ensesini tuttum. Hiç beklemeden kafasını suyın içine soktuğumda kendine gelmiş olmali ki çırpınmaya başlamıştı. Biraz daha öyle durduktan sonra kafasını çıkartım ona döndüm.

"Nerde kardeşim?" Derin nefesler aldığında tekrar kafasını soktum suyun içine. Bu sefer diğerine göre daha fazla süre tuttuğımda Adar bana seslenmişti.

"Abi ölecek. Önce Deniz'in yerini söylesin de daha sonra öldürürsün." Sudan kafasını çıkardığımda nefes nefese konuştu.

"Bilmiyorum." Tekrar suya sokup çıkardım ve yüz yüze gelmemizi sağladım.

"Ne demek bilmiyorsun lan? Sen verdin benim kardeşimi onlara!" Tekrar kafasını suya sokacakken bağırmıştı. "Tamam. Anlatıcam." Zahir sandalye getirdiğinde hızla oraya iteklemiştim Agâh'ı. Alp ve Han gelip, oturduğu sandalyede kıpırdamasın diye omuzlarından tutup sabitlemişlerdi.

"Anlat." Birkaç saniye sustuğunda sağında duran Han kafasına vurmuştu.

"Onları tanımıyorum." Konuşacağım sırada benden önce Alp söze girmişti.

"Taksit taksit anlatma lan!" Deyip Han'ın yaptığı gibi o da kafasına vurmuştu.

"O adamları gördüğün zaman niye Deniz'i korumadın!" Tugay sinirle bağırdığında Ahves konuşmuştu hızla.

"Onları bahçedeki diğer korumalardan sanmıştım." Yalanını siktiğim.

"At yalanı sik-" Atakan'ın lafını bölen Cihan tarafından gelen kafasına yediği tokattı.

"Genelde Deniz'in kafasına vurdunuz! Deniz yok diye bana mı vuruyorsunuz." Aklına Arın'ın gelmesiyle önce gülmüş daha sonrada sinirle Ahves'e dönmüştüm.

"Tekrardan suyun içine girmek istiyorsun anlaşılan. Ama bilki bu sefer ölmeden çıkarmam." Tam ona yaklaşacakken korkuyla konuşmuştu.

"Amcam. O gece aslında Deniz'i amcam kaçıracaktı. O adamlarıda amcamın adamları sanmıştım." Bu itin amcası kimdi amına koyayım?

"Amcan kim lan şerefsiz?" Bedir amcam arkadan bağırdığında konuşmaya devam etti.

"Amcam... İlhan." Şaka mı yapıyordu bu it? İlhan Ahves'in nasıl amcası olabilirdi.

"Ne demek amcam? Yalçın abinin kardeşi yokki amına koyayım." Bora bağırdığında tekrar Ahves'e döndüm.

"Yalçın ve Ahu benim gerçek ailem değil. Ben bebekken beni yurttan evlatlık aldılar. Yıllar sonra amcam yani İlhan karşıma çıkmıştı. Amcanım demişti. Ondan sonrada sürekli yanımda olmıştu." Öğrendiğim gerçekler ile hemen babama döndüm.

"Yalçın abi hiç bahsetti mi bu konudan baba?" Babam kafasını olumsuz şekilde salladığında dedeme döndüm. O da bilmiyordu.

***

ARIN DENİZ KARANLIK

Aşiret ağası diye o kadar yalvardıktan sonra böyle bir aptal ile evleneceğime inanamıyordum.

Sanırım gerçektende bu aptalla evlenecektim...

"Zaten ne zaman dualarım kabul olduki? Hayır yani anlamıyorum ben ne yaptımda hiç bir duam kabul olmuyor. Tuvalette ekmek mi yedim? Ya da hacca giden otobüsü mü taşladım?" Sinirle bağırırken karnım guruldamıştı.

Heralde küfür etmişti.

Benden çıktığını bilmesem korkardım. O derece yani.

Kapı gürültülü bir şekilde açıldığında yine o aptallar girmişlerdi. Bu habeş maymunlarını görmekten gına gelmişti. Şu anda Kuzey'in yüzüne bile hasret kalmıştım.

Çınar yanıma gelip ellerimi çözmeye başladığında şaşkınlıkla Cumali'ye döndüm. O bana hiç bakmadan önümde eğilip ayaklarımı çözmeye başladı.

Ellerim ve ayaklarım sonunda iplerden kurtulunca rahat bir nefes aldım.

"Kalk." Lan cidden de şimdi mi evlenecektik?

Kalkmadığımı gördüğünde sert olacak şekilde kolumdan tutup çıkışa doğru sürüklemeye başladı.

Şerroya bak, sanki patates çuvalı sürüklüyor.

Depodan çıktığımızda ormanlık bir alanda olduğumuzu gördüm. Hemen ilerde bir ev vardı. Eve doğru sürüklemeye başladığında sabır çekip ona yetişmeye çalıştım.

Evin dış kapısının önüne geldiğimizde hızla kalıyı açmış ve birlikte içeriye girmiştik. Ben evi incelemeyle uğraşırken o beni alt kata indirmişti. Beni bir sal ya.

Alt kata indiğimizde hızla bir kapıyı açıp beni içeriye atmış ve çıkmıştı. Tabi kapıyı kitlemeyi unutmamıştı.

Hassiktir!

Bu neydi böyle?

***

Not: Bölüm 29'a gidin ve Filiz'in konuştuğu yeri tekrar okuyun :)

Aaayy tarih dersinden 95 almışım. 5 puanımı nerden kırdıysa artık.

İyileştiğime göre daha fazla bölüm yazabilirim artıkk

*08.04.2024*

🖤🖤

Continue Reading

You'll Also Like

AYZA By suliesyien;)

General Fiction

4.2K 160 19
17 yılını bütün zorluklarla geçiren ayza üvey ailesinden bissuru şiddeti ve travmayi görende ayza bakalım yeni ailesine alışabilecekmiydi? peki gerçe...
677K 31.2K 55
Klasik abi kurgusudur!
130K 6.6K 28
" Annemle babamın yaptığı ilk hatasın."dedim düştüğüm yerde yatarken. "İkincisi de sen misin?" Dedi kafasını telefondan kaldırıp. "Hayır. İkinci hata...
4.5K 292 32
Bilinmeyen Numara: Neden izin verdin? Bilinmeyen Numara: Nasıl izin verirsin ? Bilinmeyen Numara: Nasıl yaparsın bunu kendine? Bilinmeyen Numara: Ken...