BÖLÜM 26: KOLYE
"Tamam anne. Gelicem beş dakikaya." Elime hemen telefonu aldım ve Buğra'ya yazmaya başladım.
Siz: Buğra
Siz: Bak bakim bi buraya
Siz:
Allah'sız Buğra: N'oldu yine
Siz: Hani senin bu Mardin'deki amcan ve yengen vardı ya
Allah'sız Buğra: Eee?
Siz: Onlarda kalsana
Allah'sız Buğra: Niye lan
Allah'sız Buğra: Beni kovuyor musun?
Siz: Buğra
Siz: Ne yaşıyorsun
Siz: Ben sana geçen gün ne dedim?
Allah'sız Buğra: Ne dedin
Siz: Cidden balık hafızalısın Buğra
Siz: Mardin'e gidiyorum
Siz: Sen de gel diyorum
Allah'sız Buğra: Heee şimdi hatırladım
Allah'sız Buğra: Tamam o zaman zaten amcamda orda kalmamı istiyordu
Allah'sız Buğra: Ne zaman gidiceksin sen
Siz: Bugün
Allah'sız Buğra: Tamam yarına ordayım
Siz: Buğra
Allah'sız Buğra: Buyur
Siz: Seni çok seviyorum bunu unutma
Allah'sız Buğra: Yine duygusal biri oldun sen
Allah'sız Buğra: Ben de seni seviyorum
Allah'sız Buğra: sen de bunu unutma
***
Buğra'yı gerçekten çok seviyordum. Eski hayatımdaki annem babam sandığım insanlardan bile çok severdim onu. O, benim bu hayattaki en yakın arkadaşım hatta kardeşimdi.
"Deniz! Hadi kızım." Annemin tekrar bana bağırması ile yataktan kalktım ve son bavuluda alıp asansöre bindim.
Asansör durduğunda indim ve bahçeye çıktım. Herkes bahçede beni bekliyorlardı. Bedir amcam larda az önce gelmiştiler. Ve ne alakaysa Ahu teyze ve Yalçın abide burdaydı. Ha birde Ahves Agah. Niye burdaydı bunlar?
Kendi kendine sorgulamayı kestim ve onların yanlarına ilerledim.
"Deniz'de geldiğine göre artık gidebiliriz." Herkes arabalara doğru gitmeye başladı. Ben de tam ilerleyecekken fark ettiğim şey ile durdum. Barın abim hiç kıpırdamadan elleri pantolonun ceplerinde bir şekilde bize bakıyordu. O gelmiyor muydu?
"Abi. Sen gelmiycek misin?" Sorum ile başını iki yana sallayarak konuştu.
"Hayır. Burdaki işlerimi halletmem gerekiyor." Sert sesiyle cevap verdiğinde üzüntüyle omuzlarımı indirdim. Hala benimle doğru düzgün konuşmuyordu. Kafamı yavaşça aşağı yukarı doğru salladım ve arkama döndüm. Tam yürüyecekken abim elini omzuma atarak beni durdurdu ve kendine çevirdi.
"Unutuyordum az kalsın." Diyip elini cebine atıp siyah bir kutu çıkardı.
"Dön arkanı." Dediği şey ile hızla arkamı döndüm. Açık olan saçlarımı bir eliyle tutup sol omuzuma bıraktı. Boynumda soğukluk hissedince kafamı biraz daha yana yatırdım.
"Rahat dur. Bunu asla çıkarma Arın Deniz. Sakın. Her zaman senin boynunda kalsın bu kolye." Saçlarımı tekrardan sırtıma attığında ona doğru döndüm. Dediklerini kafam ile onayladım ve bakışlarımı boynundaki kolyeye çevirdim. Gümüş ve zarif bir kolyeydi. Hilal şeklinde bir ay ve ayın içinde de açık mavi güneş gibi bir şey vardı.
"Teşekkür ederim abi."
***
"Bir yerinizde durun ya!" Barkın'ın uyarısını hiç takmadan oyuna devam ettik.
"Ayakla vurma şu topa!" Yüzüncü kez Kuzey'in bağırmasını umursamayıp yine ayakla vurmuştum voleybol topuna. Kuzey'de benim gibi voleybol ve futbol oynamayı çok severmiş. Ve voleybol topuna ayakla vurulmasından hiç haz etmiyordu. Tabi ben de onun inadına daha çok ayakla topa vurduğum için dahada sinirleniyordu. Gülerek Kuzey'e döndüm ve ayağımın altındaki top ile ona bakmaya başladım.
"Deniz, biraz daha şu topa ayakla vurursan Kuzey seni aşağı atar." Pars, yorulmuş olmalıki kenardaki koltuklara oturmuştu.
"Çocuklar hadi oturun yerlerinize, birazdan inişe geçeriz." Babamın dediği ile topu ayağım ile ileri itip arkamdaki koltuklardan birine oturdum.
Ne mi yapıyorduk şu an? Mardin'e girmek için özel bir jete binmiştik. Ve biz bu jetin içinde voleybol oynuyorduk.
Herkes kendi yerlerine oturunca inişe geçmiştik.
***
"Ayyy. İnşallah burda kendime bir aşiret ağası bulurum." Heyecanla konuştuğumda bütün bakışlar bana dönmüştü.
"Ne var be?! Ne olur sanki benimde bir aşiret ağası manitam olsa? Çok mu görüyorsunuz bana?" Sonlara doğru kendimi acındırarak konuşmuştum.
"Deniz. Sus bence canım kardeşim!" Tugay, beni kolunun altına alarak konuşmuştu.
"Niyekine?" Ben de elimi beline atmıştım.
"Suskine." Beni götürdüğü yere baktığımda minübüsü tarzı bir arabaya doğru yürüyorduk.
***
"Hadi inin." Babam sustuğu an inmiştim arabadan.
Oha.
Amanın anı.
Mükremin su?
Ha?
Biz aşiret dizilerinin içinde olabilir miyiz acaba?
Olabilir.
Aklıma gelen şey ile birlikte hızla arkamda duran kişilere döndüm.
"Baba?! Burda berdel denilen saçmalıktan varmıdır?" Hızla bakışlarımı Kuzey ve Mert'e döndürüp gözlerimi kısarak baktım.
"Yuh amına koyayım!" Mert'ten gelen sesle bakışlarımın anlamı anlamıştı. Herkes ona döndüğünde Elif teyze hızla oğlunun kafasına vurmuştu.
"Deniz. Saçmalama." Kuzey'e göz devirip tekrardan önünde durduğumuz konağa döndüm.
Cidden de bu konak dizilerden fırlamış gibiydi. Korumalar iki yandan büyük kapıyı açtıklarında, avluda duran kişileri görmüştük. En önde babaannem vardı.
"Nasıl yani? Zil yok mu burda? Burda da mı zile basamıycam?!" Hafif bağırarak söylediğim şeyler ile birlikte kenarda durmuş bana bakan Bora konuşmuştu.
"Vardı aslında. Ama babaannem sizin geleceğinizi, özellikle de senin geleceğini duyduğu an zili çıkarttı." Güler konuşmasını bitirdiğinde teessüf edermiş gibi bakarak babaanneme döndüm.
"Aşk olsun Rojda hanım. Anladım ben. Beni sevmiyorsun ve beni istemiyorsun. İstenmediğim yerde kalmam. Gidiyorum ben!" Tam arkamı dönecekken ensemden tutulması ile dönememiştim.
Hadi ama! Kedi miyim ben?
"Ya kim tutuyor ensemden? Kedi miyim ben!" Dediklerim ile herkes gülmüştü. Arkamdan Barkın'ın sesini duyduğumda anlamıştım onun olduğunu.
"Hadi Deniz. Yürü." Elinden kurtulup konağın içine girdim. Hızla dedemin yanına gittim. Önce elini öptüm sonra ise sarıldım. Ayrıldığımızda dedemin yanında duran babaannemi gördüm. Yandan yandan ona baktım ve yavaşça önünde durdum.
"Bakma öyle kenafir gözlü Rojda hanım. Hadi hadi, sanada sarılayım bari." Onunda önce elini öptüm daha sonrada sarıldım.
Aklıma gelen şeyler ile birlikte hemen ondan ayrılıp konuşmaya başladım.
"Babaannemmm! Bulur muyuz burda bana aşiret ağası bir çıtır?" Babaannem gülmüştü.
"Buluruz illaki. Ama senin gibi bir deliyi ister mi bilemem." Bu dediğine göz devirip yengelerime döndüm.
"Hiç bakma öyle." Omuzlarımı düşürüp bana gülerek bakan Bora'ya döndüm.
"Gel buraya Deniz. Boş konuşma Deniz." Hemen gülümseyip yanına gittim ve sarıldım.
"Neyssse. Boraşkım bulur bana." Kafama yine tokat yemiştim. Ama olmuyordu böyle.
***
Sapık: Napıyorsun?
Siz: Uzanıyorum
Siz: Sen?
Sapık: Ben de
Sapık: Aslında sana önemli bir şey söylemem gerek
Siz: N'oldu
Siz: AAYYY
Siz: YOKSA BANA AŞIK Mİ OLDUN???
Sapık: Olabilir
Gönderilmedi
Sapık: Ciddiyim
Siz: Tamam ben de ciddiyim
Sapık: Şu Ahvesmidir Agah mıdır nedir
Sapık: Ondan uzak dur
Sapık: Lütfen
Siz: Niye
Siz: Ve sen onu nerden tanıyorsun
Sapık: Boş ver sen orasını
Sapık: Uzak dur ondan
Sapık: Lütfen Deniz
Siz:
Siz: Senin dediğin gibi olsun tamam
Siz: Ama anlatacaksın neden olduğunu
Sapık: Tamam
Sapık: Anlatıcam
***
Kafam karışmış bir şekilde karşımdaki duvara bakıyordum. Neden böyle dediki? Ahves Agâh'ı nerden tanıyordu?
Ayağa kalktım ve odadan çıktım. Merdivenlerden indim ve mutfağa girdim. Bir saat önce bu mutfağın yerini ezberlemek için az kalsın deliriyordum. Evin yardımcıları ve Boran vardı mutfakta.
"Ooo, Deniz hanım gelmiş." Gülerek göz devirdim ve masaya oturdum.
"Acıktım ben ya." Boran'da beni onaylayarak kafasını salladı.
"Son on beş dakika. On beş dakika sonra ne bulursam azıma atıcam. Bulduğum şey babam bile olsa." Son söylediğini demeseydi iyiydi. Çünkü Baver amca duymuştu. Hemen Boran'ın yanına gelip ensesine vurdu.
"Doğru konuş lan hayvan." Gülmemek için elimi ağzıma kapattım. Boran elini ensesine götürüp babasına döndü.
"Baba sen yanlış anladın ya. Hiç öyle dermiyim ben? Hem yemekler duruken niye seni yiyeyim ama di mi?" Bu çocuk harbi maldı.
Bildiğin sıçıp sıvadı geri zekalı. Baver amca, Boran'ın bu dediğine dahada sinirlenip bir tane daha vurdu ensesine. Ayağa kalktım ve mutfaktan çıkmak için ilerlemeye başladım.
"Baver amcam, bir tane de benim için vur lütfen." Hızlı adımlarla salona girdim ve boş bir yer bulup oturdum.
Ne kadar çok gözlerimi karşımda oturan Ahves'e değdirmek istemesem de göz göze geliyordum sürekli.
Cidden de hiç güven vermiyordu bu çocuk.
Sıkıldığım için kafamı yanımda oturan Adar'a çevirdim. Salonda geçen sohbeti dinliyordu o da. Benim baktığımı görünce bana dönmüştü. Hiç konuşmadan bakışmaya devam ettiğimizde sonunda sıkılıp konuştum.
"Acıktım." Bu halime gülüp konuştu.
"Ben de. Yedi dakika kaldı." Bunu dedikten hemen sonra içeriye yardımcılardan biri girdi.
"Hanım ağam sofra hazırdır." Babaanneme bakarak konuştu ve mutfağa geri döndü.
"Hadi. Geçelim sofraya az kaldı zaten ezanın okunmasına."
Herkes sofraya oturmuştu. Ben yemeklere bakarken birinin telefonu çaldı.
"İzninizle. Bu telefonu açmam lazım." Sandalyesinden kalktı ve salondan çıktı.
__________
Ahves Agâh'tan soğudum niyeyse
Neysssee
Yorum yapın pleasee
*30.03.2024*
🖤🖤