Panduf | Texting

By birgizemligizem

937K 53.8K 12K

Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Tezat
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33

Bölüm 23

22.8K 1.4K 470
By birgizemligizem


Merhaba, nasılsınız ?

Bu kızın vizeleri geliyor, imdatlar olsun ☠️


Sen geçerken sahilden sessizce
Gemiler kalkar yüreğimden gizlice



BÖLÜM YİRMİ ÜÇ

Sena Aydoğan

Gözlerimin kuruduğuna, yüzümde hislerimi ele verecek bariz bir şey olmadığına ikna olduğum gibi çıktım lavobadan. Bizimkilere siz gidin ben arkadan geleceğim demiştim. Sorgulasalar da sanırım Eren'le geleceğimi düşünerek uzatmamışlardı.

Ne komik? Onlara bile anlatmaya utanıyordum. Sevgisizlik lanetliydi. Ben lanetlenmiştim belki de.

Karşıma çıkan hiçbir erkek gerçekten sevmemişti beni. Güzel olduğumu çok duymuştum, iltifatlar almıştım, pahalı hediyeler... Hiçbiri değildi istediğim. Tek istediğim gerçek hislerdi.

Sevilecek bir yanımın olmadığını düşünüyordum artık. Belki de sahiden baş belasıydım Poyraz'ın dediği gibi. Gürültücüydüm, kafa ütülüyordum.

Eren gibi peşimde koşan bir çocuğu bile iki günde kendimden soğutmayı başarmıştım.

Sarsak adımlarla merdivenden inecekken dengemi sağlayamadım ama düşmeden bir el kolumdan yakaladı beni. "Dikkat et" dedi beni çektiği gibi göğsüne çarptığım beden. Kafamı kaldırdığım gibi "Poyraz" dedim şaşkınlık içinde. "Sen gitmedin mi ?"

"Fare gibi saklanıp ağladın mı ?" diye kızdı. "Sabah bir şeyin yoktu ?"

"Niye gitmedin sen ?"

"Eren ile geleceksin öyle mi ?" Başını iki yana salladı olumsuzca. "Hadi yanlarındaki herifler yüzünden Gökçe ve Laçin'in aklı beş karış havada, ben bu bahaneleri yer miyim ?"

İstemsizce gülümsedim. "Senin aklın beş karış havada ne zaman olacak paşam" diye takıldım. Benim gibi gülmedi. Hatta hiç olmadığı kadar ciddiydi. "Niye ağladın kızım sen ?" diye sordu anlatmamı isteyerek. "Ne oldu ?"

"Konuşmamız şart mı ?" diye usulca sorduğumda Poyraz'ın kabul etmeyeceğini adım kadar iyi biliyordum. Ama beni şaşırtarak üzerime gelmedi. "Yürü" dedi beni önüne katıp odama geri götürürken. İçeri girdiğimizde "Çantanı topla tüm eşyalarını al yanına" dedi. "Biz dönüyoruz, diğerlerini arkamızdan turla beraber gelir."

"Ama kızlar ?"

"Zaten bir gün sonra onlar da gelecek Sena" Bıkkın ifadesiyle kaşlarını çattı. "Bir gün boyunca kendine işkence etmek yerine rahat edersin işte"

"Hayır olmaz merak ederler ben iyiyim Poyraz gerçekten."

İkna olmadığını fark ederek oturduğum yatakta yanıma vurdum pat pat. "Gelsene otur."

Onun yerine yatağımın başlığına yaslanarak uzandı ve ben ondan tarafa yaklaşmaya mecbur kaldım. Başının altına aldı kolunu ve gözlerini kapattı. Yüzündeki yorgunluğu okumak belki de çok kolay olduğundan "Doğruyu söyle" diye onunla uğraşmaya karar verdim. "Aslında beni kontrol etmek için değil şu tepeye gidesin yok diye kaldın değil mi ?" 

Alayla dudağının kenarı kıvrıldı ama gözlerini açmadı. "Çok kötüsün."

Onun gibi sırtımı başlığa yaslayıp bağdaş kurdum. O sormasa da anlatacaktım. "Beni sevmiyormuş" dedim kısık sesimle. "Sadece güzelmişim onun için, hepsi o kadarmış." Rahatsızlık hissiyle dolup taştım düşüncelerimin getirisi olarak. "Göründüğüm gibi havalı değilmişim tanıyınca tüm havam sönmüş."

Poyraz yine alaylı bir ses çıkardı. Kızarak koluna vurdum. "Dalga geçme, çok kırıldım. Ben gerçekten hisleri var sanmıştım."

"Salaksın." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Poyraz!"

Omuz silkti yattığı yerden. "Süzme olanından.."

Öfkeyle "Sen çok mu farklısın acaba ?" diye sordum. "Bu gidişle yalnız öleceksin farkında mısın? Herkese kaba davranıyorsun, kimseyi sevmiyorsun; hiçbir kıza ilgi duymuyorsun. Ben en azından şans veriyorum.."

Gözleri yavaşça aralandı. "Aynen, değmeyecek adamlara şans veriyorsun. Devam et."

"Gerizekalı!" Benim gibi öfkelenerek doğruldu ve burun buruna geldik hep olduğu gibi. "Düzgün konuş kızım benimle."

"Aptal" dedim bu kez. "Bıktım senden ya."

"Ben bayılıyorum sana."

Çocuk gibi küserek kollarımı göğsümde birleştirdim ve önüme döndüm. Bir süre boyunca sessiz kaldık. En sonunda koluyla kolumu dürten o oldu. "Pişt!" Ses vermeyince tekrar yaptı aynı şeyi. "Küstük mü ?"

"Haklıymışsın" dedim kırgınlık içinde.

"Ne ?"

"Haklıymışsın fazla gürültücüyüm ve insanların başını ağrıtıyorum heyecanımla."

"O piç mi dedi bunu sana ?"

"Ne fark eder ki ?" Kabullenmişlikle bacaklarımı kendime çekip kollarımı etrafına doladım ve küçülebildiğim kadar küçüldüm. "Herkes aynı şeyi düşünüyor zaten. Eren'den de duymuşum çok mu?"

"Sena" dedi sesinde öfke yer edinirken. "Bana bak!" Kaşlarımı çatarak ona çevirdim yüzümü. "Ne dedi?" diye sordu dişlerinin arasından. "O şerefsiz dölü sana ne dedi de ağlattı seni?"

Gözlerim çok kolay doluyordu ve bundan da nefret ediyordum. Güçsüz bir kızdım ben aptal güçsüz sevilmeyen bir kızdım. Kendimden de nefret ediyordum artık. "Tepkilerim, heyecanım, hislerim hepsi fazla gelmiş ona. Aşırıymış, öyleymişim ben."

Elini alnına atıp sertçe sıvazladı. "Sikerler." Ayağa kalktığı gibi beni de çekti ve ayağa dikti. "Yürü gidiyoruz, nerede bu it odasında mı hala?" Bir yandan konuşuyor bir yandan beni de sürüklüyordu. Kolumu zor kurtarıp önüne geçtim. "Dur ya" dedim sinirle. "Nereye gidiyoruz?"

"Aptal veledin zırvaladıklarının hesabını sormaya!"

"Velim misin sen benim saçmalama!" Poyraz'ın öfkesi kimsenin öfkesine benzemezdi. Deli damarı vardı onun. Sevdiği insanlara zarar veren her kimse o kişiye bunun hesabını en ağır şekilde ödetirdi. Sabırsızdı, umursamazdı ama söz konusu biz olunca fazla korumacıydı. Hayatına girecek kadına acıyordum. Bizi bile bu kadar sahiplenip korumaya çalışırken delirttiği düşünülünce kıza yazık olacaktı. Öte yandan Poyraz hayatına kimseyi alacak gibi de durmuyordu. Zaten bence almamalıydı da. Yanına kimseyi yakıştıramazdım sanırım onun.

"Sana laf edecek kim ki o ?" dedi yine dişlerinin arasından. "Neyin fazla gelmiş?Bir şey diyeceğim olmayacak ulan...piç kurusu şükür edeceğine birde memnun kalmamış öyle mi ?"

Aslında aynı şeyleri Poyraz da düşünüyordu. Bunu bilmek canımı yaksa da ona hatırlatmaktan geri durmadım. "Niye sen de aynı şeyleri düşünmüyor musun benim hakkımda ?"

"Ne saçmalıyorsun Sena ?"

"Baya işte" dedim öfkeyle. "Hep demiyor musun çocuk gibisin diye. Gürültücüsün, heyecanlısın... Aynı şeyleri düşünüyor seninle benim hakkımda aslında."

"Süzme salak demiştim ya sana" dedi alayla yine. "Sadece salak değilsin sen körsün kör."

"Ne diyorsun ya ?"

Gözlerini kapatıp açtı sinirle ve odadan çıkmadan önce dibime kadar girdi "Benimle senin hakkında aynı şeyleri düşünüyor olsaydı" dedi ilk kez bana karşı bu kadar gerçek bir öfkeyi serbest bırakarak. İlk kez gerçekten öfkesine bakıp kendimi ona büyük bir yanlış yapmış gibi mahçup hissettim.

"Seni bırakmayı aklının ucundan geçirmezdi."

Kapıyı sertçe çarparak çıkıp gitti. Ne söylediklerinin ne anlama geldiğine ne de öfkesine anlam verebildim. Poyraz anlaşılmazdı neyi zorluyordum ki onu anlamak için. Beni karman çorman geride bıraktığı odada yatağa geri çöküp dolan gözlerimi sildim elimin tersiyle.

Laçin ve Gökçe ile olduğu kadar yakın değildik onunla. Benim yüzümden değil onun yüzünden olan bir şeydi bu. Ben kendimden çok Poyraz'a güvenirdim ve her şeyi ilk ona anlatırdım. Poyraz ise bana kendi hakkında hiçbir bilgi vermez bazen yabancı gibi davranırdı. Sonra yine bir şekilde gönlümü alırdı.

Ne demekti, son söylediği ne anlama geliyordu ? Aklıma gelen aptalca düşünceyle utanarak başımı iki yana salladım hemen. Olacak iş mi canım!! Arkadaşlarına karşı hep korumacıdır o zaten...

Duş alıp yatağa girdim. Kızlar odaya geri döndüğünde her şeyi biliyorlardı çünkü hiçbir şey sormadan yanıma uzanıp bana sarılmışlardı. Gece uyandığımda ise ikiside derin uyuyordu. Ben ise gün boyu uyumaktan dinç hissediyordum. Sessizce odadan çıkıp otelin lobisine indim. Şöminelerin önündeki koltuklar elbette bu saatte boştu. Hatta ışıklar da kapatılmıştı ve karanlığı aydınlatan tek şey yanan ateşin kızıllığıydı. Biraz ürkütücü olsa da oturup ellerimi şömineye doğru uzattım ısınması için. Üzerime ceket almadan odadan çıktığıma pişman olmuştum.

Eren'in sesini duyana kadar her şey iyiydi. "Sena" dedi yanıma yaklaşarak. İrkilerek ondan tarafa döndüm. "Aslında gitmeden önce seni görmek için arayacaktım bende ama şanslıyım ki sen kendin geldin.."

"Eren ?"

Ona dikkatle baktığımda elindeki çantayı fark ettim. Eşyalarını toplamıştı. "Gidiyor musun ?"

Biraz daha yaklaştığında gözündeki büyük morluğu gördüm ve şaşkınlıkla "Gözün?" dedim.

"Sorun yok, hak ettim."

Kırgınlığım diğer her şeyi kapı önüne süpürüyordu. Acımasızca "Öyle" dedim. "Kim yaptı Doruk mu ?"

"Çenemdekini evet," Derin bir nefes alıp. "Özür dilerim" dedi. "Şimdi kızgınsın beni dinlemeye hazır olduğunda konuşmak çok isterim. Duydukların..doğru değil yani anladığın gibi değil."

"Sorun değil" dedim gülümseyerek. "Konuşmak isteyeceğimi sanmıyorum, yanlış anladığımı da. Boşversene düşündüklerin için seni suçlayamam."

"Bak ben-"

"Eren-" diyerek sözünü kestim. "Gerçekten konuşmak istemiyorum. Git artık, için rahat edecekse eğer ben iyiyim."

"Tekrar özür dilerim hepsi için" O gittiğinde çenesindeki yumruğu Doruk'un yapmış olduğu gibi gözündekini de kimin yaptığını biliyordum. Her durumda arkamda duran birinin elinden çıkmış olmalıydı bu yumruk. Ayağa kalkıp yukarı kata çıktım ve tek başına kalan Poyraz'ın kapısına vurdum hafifçe. Uykusu ağırdı bu kadarcık sese uyanık değilse hayatta kalkmazdı. Bir kere daha vurdum şansımı son kez deneyerek ve açılmayan kapıya sırtımı dönecekken önce kapının ardından Poyraz'ın boğuk sesi duyuldu. "Sena?"

"Şey uyuyor muydun ?"

"Gel," diyerek açtı kapıyı. "Ne oldu uyku mu tutmadı ?" Saçı başı birbirine girmişti. Yanağında yastık izi vardı. Bu şapşallığına istemsizce gülmeye başladım.

"Ne oldu ?" dedi kaşlarını çatarak.

İçeri girerken "Hiç" dedim. "Tatlısın sadece."

Surat astı hemen. Huysuz elbette tatlı göründüğünü duymak hoşuna gitmezdi. "İyi misin ?" diye sordu gerçekten merak eder şekilde.

"Dövmüşsün çocuğu."

"Sakın bana niye yaptın falan demeye geldiğini söyleme!"

"Hayır" dedim yine tebessüm ederek. "Teşekkür etmek için geldim, birde gündüz çok uyudum."

"Ve.."

Odasındaki yatağa bakıyordum ama oturmadım. "Kızlar uyuyor."

Anladığını belirtircesine yatağa tekrar yattı. İstediğim şeyi tahmin eder gibi telefonunu çıkarıp uzattı. "Sesini kısmana da gerek yok." dedi sanırım bana acıyarak. Heyecanla yanına zıpladım. "Valla mı ?"

"Sadece bu seferlik" derken sesinden uyku akıyordu. Yanımda çoktan uyuklamaya başlarken ben onun telefonuna indirip bölümler boyunca oynadığım ve çok iyi bir seviyede olduğum için silmesine karşı çıktığım oyuna girdim. Bu oyunu sesli oynamama asla izin vermezdi normalde. Senin gürültün yetiyor birde oyununla mı uğraşacağız diyordu.

"Poyraz" dedim bir yandan oyunumu oynarken.

"Hı" dedi.

"Sağ ol."

Sessiz kaldığında yine "Poyraz" dedim. Bu sefer daha bıkkın bir şekilde "Hı" dedi.

"Eren sanırım biraz haklı, çocuk gibiyim ben." Ses vermediği için devam ettim. "Düşündüm de baksana hala çocuk oyunları oynuyorum. Hem az önce karanlıkta aşağı indiğimde korktum biraz."

"Çocuksu olman kötü bir şey değil." dedi uykulu uykulu.

"Tepkilerim seni de utandırıyor mu ?"

"Ne ?" Başını kaldırıp sertçe baktığında "Eren benden utanıyordu bence" dedim dudak büzerek. "Sizi de utandırıyor muyum bazen? Sonuçta hep birlikteyiz."

"Aptalca sorular sorma" diyerek kafasını yeniden yastığa bıraktı.

"Poyraz" dediğimde inleyerek "Ne var ?" diye sordu mutsuz mutsuz. Başına bela olduğum halde beni kovmamasına şaşırıyordum ama Poyraz tüm salaklıklarıma tahammül ederdi zaten. "Hasta olsan sana hoşlandığın kızın çorba yapmasını istemez miydin ?"

Suratını buruşturdu. "O gerzeğe birde çorba mı yaptın ?" Omuz silktim.

Bu sefer o "Sena" dedi dakikalar sonra. Bende onun gibi "Hı" dedim oyuna dalmış olduğum için. Telefonun ekranına elini kapatınca başımı ona çevirdim. Ciddi bakıyordu.

"Bugün yanından ayrılmadan önce söylediğim şey" dedi rahatsızca.

Tahmin ettiğim gibi kendini yanlış ifade etmiş ve yanlış anlaşılmaktan korkmuştu. Genişçe gülümseyip omzunu sıktım. "Yanlış anlamadım şapşal biliyorum demek istediğinin o olmadığını"

Kaşlarını çattı. "Bak Sena ben se-"

"Biliyorum biliyorum sen beni korumaya çalışıyorsun, evet seni dinleyip bu çocuktan bir sik olmaz dediğinde uzak durmalıydım ve evet yine haklısın ki hep değmeyecek adamlara değer veriyorum." Yanaklarımı şişirip geri bıraktım. "Söz veriyorum bir dahakine seni dinleyeceğim."

Ağzını açtı konuşacak gibi ama söyleyeceğinden vazgeçerek geri kapattı. Sonra "İyi" dedi hoşnutsuzca. Her zamanki umursamaz ses tonunu duyduğuma göre aramızdaki tuhaflığın yok olmasıyla rahat edebilirdim. "Dinlesen iyi edersin" diyerek yine vurdu başını yastığa.

"Oyunun şarkısını da açabilir miyim?" diye sorduğumda "Sena!" diye kızdı hemen.

"Tamam ya" dedim. Sırtımı geriye verdim ve oturmak ve yatmak arasında bir pozisyonda oynamaya devam ettim. Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başladığında başta dirensem de bir süre sonra bilincim yavaştan kapandı. Son bilincinde olduğum şey elimdeki telefonun çekildiği ve belime dolanan güçlü kolun beni aşağı çekip başımı yastığa koyduğu oldu. Üzerime örtülen yorgana refleksle sokulurken hayal meyal bir şeyler duydum ama rüya mı gerçek mi ayırt edememiştim.

"Başımın belası minik fare.."



❤️‍🔥



Neler oluyor bu aşağılık yerde🫠

Neyse yorum istiyorum arkadaşlar bol bol yorum, önemli şeyleri belirliyor sizin yorumlarınız 🫶🏻

Sonraki bölümde görüşmek üzere...

Continue Reading

You'll Also Like

8.2K 1.5K 22
[texting, tamamlandı] amelia: ben anıt mezar yaptırmak istiyorum. darian: bunun için çok doğru bir yerdesiniz. amelia: duyduğuma göre siz çok iyi mez...
25.5M 906K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
2.6M 85.4K 60
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
1.6M 67.2K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...