Panduf | Texting

Bởi birgizemligizem

919K 52.7K 11.6K

Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden... Xem Thêm

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Tezat
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33

Bölüm 22

25.3K 1.5K 280
Bởi birgizemligizem

Yaralarıma isim vermedim
Dönersin diye bekledim

BÖLÜM YİRMİ İKİ

"Niye yemeğe çıkmak istedin ?" Oldukça şık bir mekanda rezervasyon yaptırmıştı bizim için.

"Birbirimizi daha iyi tanıyalım diye" dedi gülümseyerek. "Sohbet edelim, tüm gece konuşalım istedim."

"Göktuğ bak" dedim buraya gelme amacım olan konuyu bir an önce açmak için. "Bana karşı arkadaşlık dışında bir şey hissediyor musun yoksa sadece samimiyet anlayışlarımız mı farklı çözemiyorum."

Gülümsemesi derinleşti. "Sorarken cevabı biliyorsun aslında."

Hayır, bilmiyorum dercesine yüzüne bakmayı sürdürdüm. Pes ederek "Çok belli ediyorum bence" dedi. "Benim için bir arkadaştan daha ötesin Laçin."

"Göktu-" Araya girmeme izin vermeyerek "Lütfen sözümü kesmeden dinle" dedi. "Ben seni bir keresinde dans ederken izleme fırsatı buldum. O günden bu güne gözlerimi senden alamıyorum. Akşam grubuna geçerken tek isteğim seninle tanışmaktı. Başta basit bir beğeni sanıyordum ama seni tanıdıkça fazlası olduğunu fark ettim." Elimin üzerine bıraktı elini. "Senden çok hoşlanıyorum. Bana bir şans veremez misin?"

Elimi çekmekte bir saniye gecikmedim. Şu an bu masada oturmaktan bile öylesine rahatsızdım ki. "Göktuğ bunların bende karşılığı yok" diyerek uzatmadım. Olabildiğince kısa kesmem gerekiyordu çünkü bence. "Seni bir arkadaştan fazlası olarak görmüyorum. Bu konuşmadan sonra bu şekilde bile göremeyeceğim açık. Hislerine saygı duyuyorum fakat seninle ben diye bir ihtimal yok."

"Acele karar verme hemen" Suratındaki bariz bozulma canımı sıksa da açık konuşmazsam bu iş daha uzardı. "Beni tanımadığın için öyle diyorsun. Zamanımız çok, tanırsın sonra seversin de."

"Böyle şeyler zamanla olacak ya da planlaması yapılacak şeyler değil ki! En azından benim için. Heyecan ya vardır ya yoktur. Bu kadar basit."

Sıkıntıyla çenesini sıvazladı. İlk kez her daim kendinden emin ifadesinde gördüğüm yenilmişlik benim için bir şey ifade etmiyordu. "Sadece biraz düşün, bizi düşün." dediğinde sabrım taşmaya başlamıştı.

"Göktuğ sen yoksun kalbimde" dedim net bir şekilde. "Olmayacaksın."

"Bunu bilemezsin büyük konuşuyorsun-"

"Olamazsın çünkü orası dolu."

Ağzından çıkmaya hazırlanan cümleler sessizliğe karıştı. Gözlerindeki bakış hayret ve öfkeye bulandı. Masanın üzerinde kalan elini yumruk yaptığını gördüğümde bakışlarımı kaçırdım. "Kim ?"

"Bunu bilmene gerek yok."

Diretti. "Kim ?"

"Göktuğ!"

"Laçin" dedi öfkeyle. "En azından kim için reddedildiğimi bileyim. Söyle."

"Ben bunu ona bile söylememişim açıkça sana neden söyleyeceğim ? Uzatmayalım. Sen hislerinden bahsettin ben de kalbimin bir başkası için attığını söyledim sana. Bence kalkalım artık ve bu konu burada kapansın."

Ayağa kalktığım an bileğime sardığı koluyla gitmeme engel oldu. "Yok öyle, bana bir şeyleri açıklamak zorundasın."

Bileğimi çekmek istediğimde bırakmadı. Ben masumca "Bileğimi bırak" diyecek bir kız değildim. Bu yüzden tüm öfkemi ona yansıtarak "Parmaklarını seviyorsan bileğimden çekersin" demeyi seçtim. "Hemen!"

Gözlerinden kıvılcımlar çıkıyorsa da dediğimi yaptı. "Yanlış yapıyorsun" dedi ben ardıma dönmeden hemen önce. "Eğer onun içinse...pişman olacaksın Laçin."

"Neyden bahsediyorsun sen ?"

"Sana o sağlam pabuç değildir demiştim," Yüzümün aldığı hali görünce "Anlaşılmıyor mu sanıyorsun?" diye sordu. "Ona bakışlarının da onun sana bakışının da farkındayım."

"Ne diye beni bu yemeğe çağırdın ve bunları söyledin o zaman ?"

Yalan bir tebessümle "Hatandan dönmeni istiyorum," dedi. "Kendine bunu yapma. Yaman sevmez, onun sevgisi zehirli. Onu seven kadınlar yalnızca zarar gördü bugüne kadar. Sen de onlardan biri mi olmak istiyorsun?"

Kaşlarımı istemeden de olsa çatmıştım. Bir tarafım onu dinleme diyordu ama içimdeki o güvensiz taraf sormamı istiyordu. "Merak etmiyor musun niye düşman gibi olduğumuzu ?" diye devam etti. "O kötü bir adam. Romantik bir filmin başrolü ya da kitap karakteri değilsin sen, kalbin kırılınca yalnızca kırılmış olacak. İyileştiremezsin hasta bir adamı Laçin. Romantik bir sonu yok bu hikayenin."

Şimdi sorabilirdim sözlerinin altında yatan sebebi, neden bahsediyorsun sen demekten kolay ne vardı ?

Sormadım ama muhattabım Göktuğ değildi çünkü. Yaman'ın odasının önünde buldum kendimi. Kapıyı açtığında şaşırdı, beklemiyordu beni sanırım. Tepeden tırnağa süzdü beni. Üzerimdeki sade ama bedenimi saran elbiseden çektiğinde gözlerini içeri girmem için kapıyı tamamen açmıştı.

"Ne bu halin?" Niye geldin diye değil de bunu sorması tam Yaman'ın yapacağı türden bir hareketti zaten.

"Ne var halimde ?"

"Fazla güzelsin,"

Hesap sormak isteyen beynimi susturmak mümkün olsa buna "Hep öyleyim" minvalinde bir cevap verirdim ama onun yerine "Yemekten geliyorum," dedim.

Tek kaşı kalktı. "Yemek ?" Derin bir nefesle şişti beyaz tişörtünün altında gerilen göğsü. "Arkadaşlarınla inşallah ?"

"Öyle diye düşünerek gitmiştim ama Göktuğ arkadaş olarak görmüyormuş beni."

Bir saniye, tek bir saniyede yüzündeki tüm ifade değişti. Farkında olmadan bir adımda dibime girdi. Eli sanki kayıp gidecekmişim gibi sıkı sıkı tutundu belime. Diğer eli bacağının yanında yumruk olmuştu. Gözleri hep karaysa şimdi kömürdü. "Deneyebilir miyiz diye sormak için çağırmış beni" diye devam ettiğimde kömürden irislerine sıçrayan kıvılcımları seçebileceğim kadar dikkatli bakıyordum gözlerine.

Gözlerini kapatıp açtı. Yetmedi boşta kalan elini kaldırdı ve yumruk yaptığını ancak fark ederek kaşlarını çattı. Serbest bıraktığı eliyle burnunun kemerini sıktı başını öne eğip. Yeterince kontrollü olduğuna inandığı an "Ne dedin ?" diye sordu. 

"Duydun Yaman, Göktuğ beni yemeğe davet etti, konuşmak istiyormuş. Bende onunla konuşmak istiyordum zaten."

Sertçe yutkundu. "Gittin yani ?" Yüzündeki hayal kırıklığı bulanmış öfkeyle belime tutunan elinin yerini kolu aldı ve beni kendine çekip yapıştırdı kendine. Başını eğdiğinde tamamen onun tarafından hapsedilmiştim. "O piç kurusuyla konuşacak neyin vardı senin ?"

"Onun konuşmak istediği konuyla aynı aslında-"

"Yapma" diye sözümü kesti. "Canımı yakmak için bunu yapma."

"Canını yakmak isteyip seni kıskandıracak mıyım ben Yaman ? Açık açık anlatıyorum sana kafanda kurduklarının kurbanı etme beni vicdan mahkemende diye."

"Ne diyorsun kızım o zaman? Deneyebilir miyiz ne demek anasını satayım ?" Bağırdığı için avuç içimi dudaklarına bastırdım.

"Sakin olsana sen biraz!" İkimizin de bakışlarında öfke vardı. Yalnız öfke değildi ama bariz kıskançlık barındıran bir öfke...Birde bu kadar yakınken o öfkeyi harlayan bir tutku vardı ki onu yok saymak çok zordu. İstesem itebileceğim adamın tişörtünü ellerimin arasına alıp biraz daha kendime çekişim de bundandı.

Dudaklarıma kayıp duran bakışlarını yine gözlerime mıhladı. "Anlat!" dedi sabırsızca. "Laçin benim ayarlarımla oynama bu saatte yavrum, anlat."

"Bana karşı tavırları değişti bir süredir farkındayım, rahatsız oldum ve aklına başka türlü bir ihtimal getirmesin diye konuşmak istedim. Teklif önce ondan geldi sadece." Böyle bakarken anlatmak zordu ama susarsam tekrar cesaretimi toparlayabileceğime güvenim yoktu. "Yemek yiyelim orada konuşuruz, dedi. Ben de kabul ettim."

"Niye ?" Dişlerinin arasından "Bu elbise...siktiğimin herifiyle niye yemeğe çıkıyorsun sen ?"

"Konuşmak için."

"Yemek şart mıydı?"

"Acıkmıştım zaten"

"La havle" Sabrı kalmamış gibi elini ensesine atıp yukarı kaydırdı saçları arasından. "Acıktıysan bana gelseydin, arasaydın, mesaj atsaydın. Bekleseydin hiç değilse kızım ben seni bulurdum."

"Bulmamışsın bak ben sana geldim ama sen neredeyim sormamışsın kendine?"

"Uyuyakalmışım" Kaşlarını daha çok çattı. "Bu mu konumuz lan ? Delireceğim iki saat uyuduk hatun Göktuğ pezevengiyle yemeğe çıktım diyor." Ağzının içinde "Sikeyim bu elbise niye bu kadar dar ?" derken belimdeki koluna koydum boşta kalan elimi.

"Romantik bir yemek değildi, konuşmak içindi. Sence bu elbiseyi onu reddetmek için mi giydim?"

"Giyemezsin! Sen ona elbise falan giyemezsin."

"Reddetme kelimesi vardı orada bir yerde," Manyaktı zaten ama iyice manyağa çevirmiştim galiba.

"Başka ne olacaktı zaten?" derken yine sesi çok fazla yükseldi. Sıkıntıyla "Yaman" dedim. "Bağırma, dinlemeyi bilmiyor musun ya sen ?"

Sonunda sustuğunda devam ettim. "Onun yanından erken ayrılacaktım zaten, elbise seninle gideceğimiz yemek içindi."

"Benimle mi ?"

"Evet, yemek yemedim. Sadece dinledim konuştum ve geldim. Hepsi bu. Sonra seni arayacaktım, yemek yiyelim demek için."

"Niye öncesinde söylemedin bana ?"

"Gitmeme engel olurdun."

Sabır çekti bu kez. "Kızım sen benim günahlarımın bedeli misin ?" Omuz silktim. Açıkta kalan omzuma dudaklarını bastırdı. "Çok fena intikam alıyorsun benden aklınca değil mi ? Kızgınsın sen ondan beni delirtmek isteyişin. Ne oldu?"

Göktuğ'un söylediği sözleri bir bir tekrar ettim ona. "Seni ben söylemeden anladı, bakışlarımızı okumak kolaymış bizim." Yine küfür edeceğini anlayarak o konuşamadan ağzını kapattım. "Uyardı beni Yaman. Senin sevgin zehirliymiş, seni seven kadınlar hep zarar görmüş. Ben de zarar görecekmişim. Ha birde hasta bir adamı iyileştiremezmişim. Ne demek tüm bunlar ?"

Belimdeki kolu serbest kaldı. Gözlerindeki ifade taş kesti. Beni üşüten boşluk hissiyle daha da öfkelendim. "Doğru mu ?"

"Çoktan sorup öğrenmedin mi ? Öğrendiğine inanmadın mı zaten?" Ses tonu bile buz kesmişti. "Notumu vermedin mi çoktan Laçin ? Ne diye bana rol kesiyorsun ?"

"Sormadım!" Yakasından salınan kolyesinden çektim sertçe. "Sana soruyorum. Ona sormadım. Ne demek tüm bunlar ?"

O an yaşadığı karmaşayı okudum gözlerinde. Baştaki duygusuzluk maskesi çabuk yıkıldı. Aramıza ördüğü duvarları yıkmak bir söze bir bakışa mı bağlıydı? Dahası afalladı sanki bana bakarken bakışlarından içime şefkat akıp gitti. "Ne yani ?" dedi inanamıyormuş ama bir taraftan da inanmak istediği tek şey buymuş gibi. "Ona inanmadın ve ona sormak yerine bana mı geldin ?"

Kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Güvenmemi istemiyor muydun sen sana ? Al işte, anlat bana gerçeği. Anlat ki sana güveneyim." İhtiyaçla "Lütfen," dedim. "Beni kandırmak da elinde, seç istediğini."

Sıcacık bir duygu yerleşti bakışlarına. Gülümsedi. Öyle bir gülümsedi ki kalbim sıkıştı gülüşünün güzelliğiyle. Sanırım ona hissettiklerim acı veriyordu bana yoksa kalbimdeki bu sancı da neyin nesiydi? Aşk böyle miydi? Acıtır mıydı ?

Bir anda çekti beni kollarının arasına. Bu kez tek koluyla değil tüm bedeniyle sardı beni kapladı kendine gizledi. "Sen hep bana gel yeter ki" dedi duyduğum en güzel ses tonuyla. "Benim sana veremeyeceğim hesabım olamaz güzelim."

"Ne demek seven kadınlar hep zarar gördü."

"Göktuğ'un kız kardeşi" dedi. "Aşık olduğunu sanıyordu bana, saplantıydı bana kalırsa. Hoş-" Kısa bir an geri çekilip çenemin altından kaldırdı başımı yüzümü izlerken "Aşk da bir saplantıymış. Seni görünce anladım." Gözleri hatırlamak istemediği bir şeyi hatırlamaktan rahatsız olduğunu belli edercesine buğulandı. "Umut vermedim, uzak durdum. Her hareketimden heveslenecek bir halt bulurdu, bulmasın diye kötü davrandım bilerek. Aptalca ama bağırırsam sevmez, nefret eder belki diye... Kız kendini uçurumdan aşağı attı Laçin," dedi bir anda. "Köpek gibi pişmanım, keşke insan olsaydım da kırmasaydım kalbini. Ama kibarca reddedince anlamıyordu işte, bilemezdim ki!" Zorlandığını fark ederek göğsüne ufak bir öpücük bırakıp onu cesaretlendirmek istedim. "Bilemezdin."

"Bilmiyordum yemin ederim aklımın ucundan geçmedi. Kurtuldu şükür, ölmedi. Az daha kardeşini alıyordum Göktuğ'dan. Baktığı yerden dünya üzerindeki en şerefsiz adam benim."

"Nerede şimdi kız ?"

"Bilmiyorum"

"Ya senin Göktuğ'a nefretin ?"

"O mevzu derin, belki zamanı gelir bir gün onun da güzelim."

"Seven kadın demedi yalnız," diye hatırlattım tüm kıskançlığımın yansıdığı sesimle. "Kadınlar dedi!"

Yüzündeki kasvet dağıldı. Dudağının kenarı kıvrıldı. "Kıskançlığına ölürüm senin" dedi içi gidermiş gibi dudaklarıma bakarken yine. "Eskiden düşman değil dosttuk. Yalan değil, etrafımda çok kadın vardı. Belki dünyayı siklememem çekici geliyordu onlara, benim odağımı üzerine çekebilmiş tek kadın olmaktı arzuları. Bunu birinin ağzından bizzat duydum hatta. Mesela ben bile değildim kendi egolarıydı. Ama olmadı, ben kimseye bakmadım öyle. Hiç kimse olmadı değil, oldu. Öylesine demek saygısızlık belki öyleydi ama. Ben sevmedim kimseyi. Kırdım, döktüm ben hep kabaydım yavrum bunu kimseden saklamadım."

"Takıldın yani...Öylesine?"

Sıkıntıyla "Sakın kendine pay çıkarma anlattıklarımdan" diye araya girdi hemen. "Sana baktığımda hissettiğim gibi kimseye hissetmedim diye geçmişin suçlusu ben değilim. Şu hayatta benim olmasını istediğim, deli gibi arzuladığım, varlığına şükredeceğim tek kadın sensin. Ait olmak istediğim tek kadın sensin."

"Benim için herkesten özelsin klişesi mi bu ?"

Güldük ikimizde. "Öyle veya değil. Gerçek bu, ister kabul et-"

"İster ?"

"Başka seçenek yok, ya beni kabul et ya da sürüneyim kapında."

"Sürünme boşuna" dedim kollarımı boynuna dolayarak. Alt dudağına sürttüm dudağımı. Kolları sıkılaştı. "Belki o kapı aralıktır sana."

❤️‍🔥

Merhaba, nasılsınız ?

Bölümü sevdiniz mi ?

Düzenleme fırsatım olmuyor bölümleri, belki yaza kalır o işler. Sizi çok rahatsız eden yazım yanlışlarında yorum bırakmanız yeter.

Bu bölümün son cümlesinde kaldım ben size iyi geceler güzellikler 🥵

Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
1.6M 53.1K 24
"Zorla evlendik farkındasın değil mi?" dedim dehşetle. Umursamadı ve gözlerimin en derine bakıp, belimde olan eli belimi okşamaya başladı. "Evet kar...
4.6K 2.1K 81
Perdesi açık olan cama baktı. Bugün yıldızlar çok netti. "Küçük prens okurken bir söz görmüştüm. Acaba bir gün hepimiz kendi yıldızımızı yeniden bula...
261K 16.9K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...