KURU GÜL

By maerdddd

65.6K 5.7K 1.4K

Laçin'i yatağına bırakırken gözlerini açmış babasının elini tutmuştu."Baba beraber uyuyalım mı? Hem kitapta o... More

GİRİŞ
1.GERİ DÖNÜŞ
3.Kötü Başlangıç
4.MESAFE
5. GÖZLERİN GÖRMEDİĞİ
6.BUZLARIN ÇATIRTISI
7.YENİDEN TANIŞMA
8.YEMEK
9.SAMİMİYETEN UZAK

2. YENİ BAŞLANGIÇ

6.8K 519 125
By maerdddd

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Kitap hakkındaki düşüncelerinizi okumak beni mutlu ediyor.

Mabel Matiz, Zor Değil
Onur Tarçın, Tomorrow I'll be fine

Adnan



Vatanım benim herşeyimdi.

Ben kimmiydim?

Ben Teğmen Adnan Tekin.

Bu vatan uğruna canını verebilecek binlerce kişiden yalnızca bir tanesiyim.

Vatanı,milleti korumak boynumun borcu. Atalarıma,köklerine olan borcum. Vatan sevdam herşeyden öte.

Ben bu vatanın evladıyım kanım sadece vatanımı korumak için akar. Yüreğim sadece vatan aşkıyla atar.  Bayrağa, vatana ihanet edeni tırnaklarımla paramparça ederim.

Göğsümde kabaran aşkla, bileğimdeki kuvvetle, analarımızın dualarıyla düşmanını adımlarımla tir tir titretirim.

Bu uğurda canım vatanındır.

İzin gününde olmamıza rağmen Altay komutanım hepimizi eğitimden geçirmişti.Her yerim ağrıyordu. Bir an önce eve gidip kendimi yatağa bırakmalıyım. O son yerde sürünme hepimizi bitirmişti. Sadri abide bugün ayrı bir sinirliydi. Üç aydır suskundu. Yaşadığı kaybı atlatamamıştı. Hepimiz için zordu ama onun canı ayrı yanıyordu. Canından can gitmişti. Kolay değildi.

Düşüne düşüne yürüdüğüm sokak arasında bir ses duydum. Önce ne olduğunu anlayamadım ama sonra bir kadının kısık sesli inlemesini duydum.Sese doğru adımlarımı hızlandırdım. Duyduğum ses beni bir çıkmaz sokağa getirdi. Gördüğüm manzara tam olarak şöyleydi. Yerde dizlerinin üzerine düşmüş bir kadın ve tepesinde ona vurmak için bekleyen bir adet dangalak.

"Ne oluyor lan burda? " dedim.

İkisininde bakışları bana döndü. Adam hemen eğilip yerdeki bıçağı aldı ve kadının boğazına dayadı.

"Sen işine bak. Seni ilgilendirmez."dedi pişmiş kelle.

"İşime bakıyorum zaten."dedim onlara doğru bir adım attım. Adam elindeki bıçağı bana doğru uzatacağı esna eli başka bir el tarafından tutuldu. Dizlerinin üzerinde duran kadın adamı bileğinden yakalayıp yere savurdu. Adam resmen önümde takla atmıştı.

"Bu beni dizlerimin üzerine düşürdüğün için."dedi ve adamın elini bileğinden kırdı. Adam öyle bir haykırdı ki sanki bileği değil vücudundaki bütün kemikler kırıldı.

"Bu da kardeşimi düşürdüğün için."dedi ve adamın yüzüne sağlam bir tekme geçirdi. Aldığı darbeyle adam bayıldı. Kadın ise kenarda olan, benim yeni fark ettiğim çantayı aldı. Bana dönüp konuşmaya başladı.

"Polisi ara, adresi ver, gelsinler. Kap-kaç olayı dersin. Ha bir de bir yere ayrılma polis geldiğinde ifade verirsin görgü tanığı olarak. Ben kardeşimi alıp geliyorum."dedi. Arkasını dönüp yürümeye başladı. On saniye kadar arkasından ağzım açık bakakaldım.

"O neydi lan?"

Şaşkınlığı bir kenara bırakıp polisi aradım.

&

Kadınların asker olması hep garipsenmiş, küçümsenmiştir. Küçüklükten beri kime 'ben asker olcağım' desem bana küçümseyen ciddiyetsiz bakışlarla bakmıştı. Nefes teyze ve Ahmat amca bile benim için bir heves olarak düşünmüşlerdi. Liseyi bitirip akademiye başlamamla beni ciddiye almış, bazen kararımdan vazgeçirmeye çalışmışlardı. Ama ben ne onları ne de akademidekilerin aşağılayıcı şekilde asker olamayacağım söylemlerini dinlemiştim. Bir tek Ezgi beni desteklenmişti. Tüm arkadaşlarım ve ailem beni desteklemezken Ezgi hep beni desteklenmişti.

Küçüklükten beri böyleydi. Herkes yaparsın derken Ezgi elimi tutar, sırtımı sıvazlar 'başarabilirsin' derdi.

Şimdi özel kuvvetlerde bir askerdim.

üsteğmen Laçin Öztürk

Buraya gelmem kolay olmamıştı.

"Demek siz de askersiniz?"dedi bir saat önce tanıştığım Celal komiser.

"Evet."diye yanıtladım. Ezgi sıkıldığını belli eden bir nefes verdi.
"Başka birşey yoksa biz artık gidelim."dedim.

"İfadelerinizi imzalayıp çıkabilirsiniz. Birşey olursa biz sizi ararız."diyip masasını üzerindeki kağıtları bana ve Ezgi'ye uzattı.
Hızlıca imzalayıp tekrar ona uzattığımız esnada içinde bulunduğumuz odanın kapısı tıklatıldı.

"Gel."dedi Celal komiser tok bir sesle.

İçeri isminin Adnan olduğunu öğrendiğim, beni hırsızla boğuşurken gören adam girdi. Benden en fazla bir yaş büyük duruyordu. Aynı yaşta da olabiliriz.

"Gel Adnan gel.Sende ifadeni imzala."dedi Celal komiser. Onun konuşmasıyla bakışlarımı Adnan'dan çekip Ezgi'ye çevirdim. Ezgi bariz bir şekilde Adnan'ı süzüyordu. Bu kız hiç değişmicek, şu an ikna oldum buna. Yedisinde de neyse yetmişinde de aynı olur. Ayağımı ikimizin arasında bulunan sehpanın altından uzatıp ayakkabımın ucuyla onun ayakkabısına hafifçe vurdum. Tabii benim hafif anlayışım Ezgi'ye fazla gelmiş olacak ki ağzından "ah" diye bir ses çıkardı. Odada ki herkesin bakışları Ezgi'ye dönerken ilk konuşan Adnan oldu.

"İyimisiniz?"

Ezgi birkaç saniye bön bön Adnan'a baktı, daha sonra bakışlarını kaçırdı.

"İyiyim. Ayağımı sehpaya çarptım da."dedi. Adnan anladım der gibi kafasını salladı. Ardından Celal komiserin yanına geçip o da ifadesini imzaladı.

"Adnan sen nasıl dahil oldun bu işe?"dedi Celal komiser merakla.

"İşte abi ben eve gidiyordum. Sesleri duyunca bir bakayım dedim. Sonrası burası işte."dedi kısaca.

"Yani sen adama elini sürmedin mi?"dedi Celal komiser.

"Yok. Yani tam sürecektim Laçin hanım bana bırakmadan halletti."dedi.

"Maşallah Laçin Hanım eliniz ağırmış. Tek başınıza adamın hem bileğini kırmışsınız hem de kaburgasında üç çatlağa sebep olmuşsunuz. Helal olsun."dedi şaşkınlıkla.

Ben birşey diyemeden Adnan söze girdi.

"Valla abi o da pek birşey yapmadı sayılır. İki hareketiyle adam yerde baygın yatıyordu. Ağzım açık izledim olanları."Sesinde hem hayranlık vardı hem şaşkınlık.

"Valla bizim çocuklar kayıtları birazdan getirir ben de izlerim. Öyle bir anlattın ki izlemesem olmaz."dedi Celal komiser.

"Neyse abi biz artık çıkalım. Bugün Altay komutanım canımızı okudu zaten. Epey yoruldum. Başka birgün yine uğrarım yanına."dedi Adnan.

"Tamam aslanım! Beklerim her zaman."dedi Adnan'nın sırtını sıvazlarken.Ardından bize döndü.

"Laçin Hanım tanıştığımıza memnun oldum."dedi elini bana uzatırken. Elini sıkıp "Ben de çok memnun oldum. Hersey için sağolun."dedim. Elini benden çekip Ezgi'ye uzattı."Ezgi Hanım çok geçmiş olsun tekrardan."dedi. Ezgi de aynı şekilde elini sıkıp konuştu.

"Sağolun.Herşey için."dedi.

"Ne demek görevimiz. İyi akşamlar" dedi Celal komiser.

"İyi akşamlar" dedi Ezgi yerinden kalkıp.

Bende iyi akşamlar dileyip oturduğum yerden kaktım. Odadan çıkıp kapının kenarında duran valızlerimize doğru yöneldim. Adnan benden önce davranıp iki valizi eline aldı. Ona doğru döndüm. "Biz hallederiz. Seni zaten boş yere buraya kadar yormuş olduk."dedim. Neredeyse iki saattir karakoldaydık.

"Ne demek Laçin Hanım duymamış olayım. Hem buraya yabancısınız sizi evinize kadar bırakayım."dedi.

Açıkçası hiç reddedemeyeceğim bir teklifti. Eve nasıl gideceğimizi bilmiyorduk. Bütün gün ordan oraya sürüklenmekten halim kalmamıştı. Dahası bugün hiç Nefes teyzeyi aramamıştık. Her an bir Tunceli uçağına atlayıp buraya gelme olasılığı vardı.

"Peki"dedim. Kalan bir valizi de ben aldım. Ezgi'nin yüzünden uyku akıyordu. Normalde bu kadar sesiz olmazdı ama bugün o kadar çok yorulmuştu ki hiç sesi çıkmıyordu.

Karakoldan çıkıp caddede ilerlemeye başladık. Bir taksi bulsak iyi olacaktı.

"Adresinizi öğrenebilir miyim?"dedi Adnan. Ezgi çantasını karıştırıp adresin yazdığı kağıdı Adnan'a uzattı. Adnan elindeki valizleri yere indirip kağıdı aldı. Adrese baktıktan sonra kafasını kaldırıp Ezgi'ye baktı.

"Sibel'le mi yaşıyorsunuz?"diye sordu.Ezgi ağzını açıp kocaman esnedikten sonra "Eğer bugün gidebilirsek yaşayacağız inşallah. Sen nerden tanıyorsun ki Sibel'i?"diye sordu. Uykusu olduğu için şuan bir çocuktan farksızdı.

"Üst komşum oluyor kendisi."dedi Adnan

"Ne?"diye sordu Ezgi gözlerini kocaman açarak.

"Tesadüf."dedi Adnan omuz silkerken."Bir taksi bulsak iyi ol..."

Onun lafını bölen şey benim karşıdan gelen taksiye çaldığım ıslık oldu.

&

Taksi bir apartmanın önünde durunca elimi çantama attım. Adnan benden önce davranıp ücreti ödedi. Bakışlarımı uyuya kalan Ezgi'ye çevirdim. Yavaşça yaklaşıp onu uyandırmaya çalıştım.

"Ezgi hadi kalk, geldik."dedim.

"Anne beş dakika daha..."diye homurdandı.Onun bu haline gülerken Adnan çoktan taksiden inmiş bagajdan valizlerimizi alıyordu.

"Ezgi hadi uyan. Geldik bak yeni evimiz."dedim onu hafifçe sarsarak.

Sarsmam onu daldığı uykudan uyandırdı. Gözlerini kırpıştırıp etrafına baktı.

"Neredeyiz?"diye sordu.

"Eve geldik, hadi kalk."dedim ve çantamı omzuma atıp taksiden indim. Benim arkadam Ezgi de indi. Adnan üç valizide bagajdan çıkarmış, ikisi eline almıştı. Birini de ben aldım. Ezgi desen ayakta zor duruyordu.

Apartmandan içeri girdik. Asansörün önüne gelip üzerindeki yazıyı görünce hepimiz bir durduk.

ASANSÖR KULLANILAMAZ!BAKIM YAPILIYOR!

Ben merdivenlere yönelince Adnan da arkandan geldi. Ezgi merdivenlerin başında durmuş öylece duruyordu.

"Altı kat merdiven mi çıkacağız?"diye sordu. Sesi ağlayacakmış gibi çımıştı. Adnan'la aynı anda kıkırdadık. Sesimiz merdiven boşluğunda yankılanıp Ezgi'nin kulağına ulaşmıştı.

"Bana mı gülüyorsunuz?"diye bağıran gür sesi apartmanda yankılandı. Ardından da merdiveni çıkan hızlı adım sesleri.

"Sesini alçalt insanları rahatsız edeceksin. İlk günden kimseden şikayet duymak istemiyorum."dedim.

"Valla benden duymuş olmayın sizin karşı komşunuz Nezahat abla çıt sesi duysa hemen ev sahibine şikayete gidiyor."dedi Adnan.

"Duydun mu Ezgicim. Ses yok."dedim uyarırcasına.

"Aman be! Sanki ne sesi yapıcam evde."dedi Ezgi. Yarın evde konser vereceğine adım kadar emindim. Bir kere bağırarak şarkı söylemeden duramazdı. Duşta bile bağıra çağıra şarkı söylüyordu. Bazen tuvalette bile.

Sonunda altıncı kata gelince 16 numaralı kapıya ilerledik. Kapının önüne gelince elimdeki valizi bıkarıp zili çaldım.Kapıyı siyah saçlı, uzun boylu, adının Sibel olduğunu düşündüğüm kız açtı. Önce bana ve Ezgi'ye baktı, sonra hemen arkamız da dikilen Adnan'a baktı.

"Laçin ve Ezgi değil mi?"diye konuşmaya başladı.

"Evet. Ben Laçin. Memnun oldum."dedim ve sağ elimi ona uzattım. Uzattığım elime bakıp gülümsedi ve uzanıp elimi sıktı.
"Sibel. Ben de memnun oldum."dedi. Elini benden çekip Ezgi'ye uzattı."Ezgi değil mi? Telefonda konuşmuştuk."dedi.

"Evet. Memnun oldum bende. Ay şuan sarılmak, kucağına falan atlamak isterdim ama çok yorgunum. Başımıza neler geldi bir bilsen."dedi Sibel'in elini sıkarken.

"İçeri geçin o zaman hemen. Aç mısınız? Yemek var ısıtırım hemen size. İsterseniz duş alın bir."dedi sıcakkanlılıkla.

"Valla ben hiç hayır diyemicem. Hem çok açım hem de çok yoruldum.Ama önce bir duş alsam harika olur."dedim içeri geçerken. Ayakkabılarımı çıkardım, elimdekileri kapını yanına bırakıp uzun, ince koridordan salona geçtim. Arkamdan Ezgi, Adnan ve Sibel de gelince herkes kendini koltuklara atmıştı.

Ezgi ayaklarını ovuyorken Sibel'in gözü Adnan'a takıldı.

"Adnan."dedi.

"Sibel."dedi Adnan karşılık olarak.

"Sen hayırdır?"dedi Sibel.

"Hayır mı şer mi bilmem ama biz iki sokak aşağıda karşılaştık Hanımlarla. Daha doğrusu Laçin Hanım'la. Kendisi kapkaççı dövüyordu. Sonra işte karakol falan en son buraya geldik. Anlattırma bana şimdi öldüm bugün. Altay komutanımda bugün canımızı okudu zaten eğitim diye. Kızım çok açım ya kalk bir şeyler getirde yiyelim hadi."dedi Adnan.

Sibel şok olmuş gözlerle bir bana bir Adnana döndü. "Ne kapkaççısı,ne karakolu Adnan?"dedi.

"Ben duşa gireceğim sonra sana herşeyi baştan anlatırız."dedim.
Sonra odaların bulunduğu kısımlara baktım "Hangi oda senin ki?"diye sordum. Sibel kendisine sorduğumu anladı ve bakışlarını bana çevirdi."Koridorun başındaki oda benim. Ortadaki oda ve sondaki oda boş. Banyonun yanındaki oda diğerlerine göre daha küçük olduğu için orayı çamaşır odası gibi kullanıyorum."dedi.

"Evin sahibi sensin değil mi?"dedi.

"Aslında babam. Onlar annemle Mersin yaşıyorlar. Benim tayinim buraya çıkınca babam bu evi aldı."dedi.

"Peki neden kendine ev arkadaşı arıyordun? Yani ev sizinmiş kira gibi bir derdin yok."dedim.

"Aslında kendim için değil. Babam artık çalışmıyor biraz birikmişi var ama onlara yetmez o yüzden ben de ev arkadaşı bulmaya karar verdim."dedi.

Kafamı anladım dercesine salladım.

Bakışlarımı Ezgi'ye çevirdiğimde yerinde olmadığını gördüm. Odalardan birinden ses geldiğinde yerimden kalkıp oraya doğru ilerledim. Ortada ki odaya girdiğimde Ezgi'yi yatağa uzanmış valizlerini de dolabın yanına fırlatmış bir şekilde buldum.

"Ben bu odayı seçiyorum. Burası diğerinden bir parke daha büyük. Saydım." dedi. Söyledikleri kıkırdamama sebep oldu. Sibel gelip yemek ısıtacağını söyledi. Ezgi de kalkıp ona yardım edeceğini söyleyince bende kendi odama valizimi bırakıp duş almaya karar verdim. Kısa bir duş alıp odaya tekrar döndüm. Bakışlarımı odada gezdirdim. Ne küçük ne de büyük bir odaydı. Benim için yeterliydi. Bir köşede tek kişilik yatak, pencerenin önünde bir çalışma masası ve sandalye, odanın diğer köşesinde bir kıyafet dolabı bulunuyordu. Valizimi açıp içinde bir tişört ve bir şort aldım. Saçlarımdaki havluyu çıkarıp taradıkdan sonra kurutmadan odadan çıktım.

Mutfağa girdiğimde Ezgi, Adnan ve Sibel yemeğe başlamışlardı. Bir yandan da bugün yaşadıklarımızı konuşuyorlardı.

" Biz şu iki sokak aşağıdaki kahveci var ya, oradaydık işte. Evi bulamayınca seni arayayım dedim. Tam o esnada birden biri çantamı aldı, gitti. Bende öyle düştüğüm yerde kaldım. Sonra Laçin hemen koştu peşinden. Sonra işte yakalamış adamı orda Adnan'la karşılaşmışlar."dedi hikayeyi bildiği kadar anlattı. Bende bir sandalye çekip yanlarına oturunca hikayesinin geri kalanını Adnan anlatmaya başladı.

"Bende tam eve geliyordum. Sesleri duyunca bir bakayım dedim.
Şu aşağıdaki çıkmaz sokak var ya işte orda. Baktım Laçin Hanım yerde adam bunu vurmaya hazırlanıyor. Sonra işte ne oluyor lan burda dedim . Adam yerden bıçağı aldığı gibi Laçin Hanımın boğazına dayadı. Sonra dedi ki 'İşine bak' falan dedi. Bende dedim işime bakıyorum zaten. Tam adama doğru yürüyordum adam bu sefer bıçağı bana uzatıcaktı ki baktım adam önümde iki seksen yatıyor."dedi.

Ezgi'nin bakışları korkuyla bana döndü.
"Laçin ya sana bir şey olsaydı. Bir daha sakın koşma öyle aksiyon peşinde falan."dedi kollarını bana sararken.

Sırtını sıvarlarken "Ezgi şaçmalama istersen. Benim işim bu. Hem ben acemi miyim? Bir şey olmaz bana kolay kolay."dedim.

"Sen yine dikkatli ol. Ben sensiz naparım."dedi sol yanağıma sulu bir öpücük bıraktı.

Adnan yemeğini bitirip kendi evine geçti. Ben yemeğe geç katıldığım için hala yemeğimi yerken, Ezgi ve Sibel sohbet ediyor, ara ara bende katılıyorum. Sibel buradaki bir devlet hastanesinde çalışıyormuş. Haftada bir gün gece nöbeti oluyormuş. Bir yıldır burda yaşıyormuş. Dediğine göre Adnan üç yıldır burda yaşıyormuş. İlk taşındığı gün apartmandaki bir adam Sibel'i rahatsız etmiş, Adnan da bunu görünce adamı dövüp apartmandan kovmuş. Çok iyi arkadaşlarmış. Ara sıra birbirlerine yemeğe gidip geliyorlarmış.

"Sevgilin var mı?". Ezgi'nin pat diye sorduğu soru Sibel'i dumura uğratmıştı. Konuyu birden değiştirmesine şaşırmıştı. Az önce konu yemekken birden farklı bir noktadan bahsetmek Ezgi'nin en iyi yaptığı şeydi. Sibel şaşkınlığı üzerinde atınca konuşmaya başladı.

"Yok."dedi. Bunu söylerken gözlerindeki hüzün açıkça belli oluyordu. Bir yarası vardı. Gözleri o yarayı belli ediyordu.

Ezgi Sibel'deki değişimi hemen fark etmiş, konuyu değiştirmişti.
"Aman boşver sevgiliyi benimde yok. Kız kıza takılırız ne güzel. Ayy! Sibel ben seni çok sevdim. Bundan önce gittiğimiz yerlerde hiç bu kadar anlaştığım biri olmamıştı."dedi ve pat diye kendini Sibel'in kollarına attı. Sibel ikinci kez dumura uğramış bir şekilde kollarını Ezgi'ye sardı. Onları bu hali bana kocaman bir kahkaha attırırken "Ezgi'nin enerjisi yerine gelmiş anlaşılan.Alışsan iyi edersin hep böyledir.Mesela iki saniye sonra sana çocukluk anılarını ağlayarak anlatabilir."dedim.

Ezgi bana ters bir bakış attı. " Hakkımda yanlış şeyler anlatma kız deli olduğumu düşünecek."Bakışlarını tekrar Sibel'e çevirip "Sen ona bakma benim enerjime yetişemediği için saçmalıyor. Ee anlat bakalım Tunceli erkekleri yakışıklı mı?"dedi.

Sibel'le ikimiz aynı anda kahkaha atınca Ezgi bu sefer ikimize kötü kötü bakmaya başladı. Kollarını göğsünde birleştirip küstüğünü açıkça belirtti. Sibel Ezgi'nin yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra"Tunceli erkekleri yakışıklı mı bilmem ama yarın izin günüm istersen çarşıya çıkarız. Kendin karar verirsin yakışıklı olup olmadıklarına."dedi. Ezgi'nin gözleri hemen ışıldadı.

"Gerçekten mi? Sen çok iyi bir arkadaşsın Sibel bundan sonra bir numarasın. Laçin'i bile geçtin."dedi sevinçle.

Yemeğimi bitirip tabağımı makine koydum. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Ezgi ve Sibel'in pek yatası yoktu anlaşılan çünkü şuan kendileri kahvelerini yapıp apartman sakinleri hakkında bir dedikodu yapıyorlardı.

"Hadi ben yatıyorum."dedim onlara. Beni duymadılar bile. Mutfaktan çıkıp kendi odama yöneldim.

Odama girip kendimi yatağa bıraktım. Yarın askeriyeye gidecektim. Altı aydır izinliydim.Açıkçası göreve çağırılmayacağımı bile düşünmeye başlamamıştım. Son yaşanılan olaydan psikolojik olarak çok etkilenmiştim. İlk başlarda hiç uyayamıyor,birşey yemiyor, yediğim şeyi de hemen kusuyordum. O görüntüler sürekli gözümün önüne geliyordu. Şimdilerde daha iyiydim ama hala etkisi devam ediyordu. Bazı geceler kabusları bana unutturmak istemiyor gibi o geceyi hatırlatıyor. İstesem de unutamazdım zaten. Bir parçam o gece de kaldı benim.

&

Sabah erken uyanmıştım. Ezgi ve Sibel dün gece geç saatlere kadar sohbet ettikleri için hala uyuyorlardı. Hemen üzerime bir beyaz tişört, altımda lacivert bir pantolon geçirdim. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yapıp birkaç tutam perçemin önüme düşmesine izin verdim. Saçlarım ne uzun ne kısaydı. Sürekli aynı boyda kestiriyordum.Yüzümü nemlendirip, kirpiklerime rimel sürdüm. Burnumun ve yanaklarımı üzerindeki leke gibi olan noktalara baktım. Kendime çilli demezdim yok denecek kadar azlardı. Sanki kendime kalemle sahte çil yapmışım gibi duruyorlardı. Tenim kahverengi saçlı ve gözlü normal birine göre daha açıktı. Ezgi sarışın olmasına rağmen tenlerimiz neredeyse aynı renkti. Babam Ne açık tenli ne de çilliydi. Bu özelliklerimi o kadından almıştım. Ama saçlarım ve gözlerim tıpkı babamınkilerle aynıydı. Açık kahve.

Dudaklarıma biraz renk vermek için şeftali rengi bir hafif bir ruj sürdüm. Gözüm tırnaklarıma kaydı. Siyah ojelerimi kenarları hafif sokulmuştu. Ama çok sırıtmıyordu. Dışarıdan bakan biri bir askere göre çok süslü olduğumu düşünebilirdi. Pek umursadığım söylenemezdi. Ben buydum. Pek çok kadın gibi bende kendime bakmayı, süslenmeyi seviyordum. Askerim diye kendimden ödün vermiyordum. İşimide severek yapıyorum. Hatta bazen dağlarda aylarca kalmışlığım bile vardı. Kir,pas içinde haftalarca yıkanmadığım olmuştu. Ama kendimle ilgilenmeyi ihmal etmiyordum.

Çantadamdan parfümümü alıp sıktım. Gözlerim yerde açık duran valizime kaydı. Eşyalarımı yerleştirmek gerekiyordu ama pek vaktinin olacağını düşünmüyordum.Birkaç parça kıyafeti alıp bol çantamın içine koydum.

Çantamı omzuma asıp odamdan çıktım. Ezgi'nin odasına girdim. Yatağına doğru yaklaşıp tekmeleyerek üzerinden attığı yorganı üzerine örttüm. Yatağın kenarına oturup yüzüne dağılmış saçlarını yüzünden çektim.

"Ezgi?"diye fısıldadım. Hafifçe kıpırdatmaktan başka birşey yapmadı. Tekrar "Ezgi?"diye fısıldadım.

"Hım?"uykulu bir sesle mırıldandı.

"Ben çıkıyorum. Birşey olursa arasın. Tamam mı?"dedim.

"Hı-hım."dedi gözlerini açmadan kafasını sallayarak. Yanağına bir öpücük bırakıp yanından ayrıldım. Dış kapının yanına gelince ayakkabılıktan spor ayakkabılarımı alıp, giydim. Evden çıkıp ağır ağır merdivenleri inmeye başladım.

"Laçin Hanım"

Arkamdan birinin seslendiğini duyunca merdiven basamaklarını durup seslenen kişiye baktım. Adnan çıktığı evin kapısını kapatıp bana doğru ilerledi. Yanıma gelince "Askeriye' ye mi?"diye sordu.

"Evet"dedim.

"Birlikte gidelim o halde."dedi.

"Olur."dedim. Apartman kapısına gelince önce benim geçmem için yol verdi.Önden ben, arkadan o apartmandan çıktık.

"Timiniz belli mi Laçin Hanım?"diye sordu.

"Yok henüz değil. Gidince Nusret Albay'la görüşüceğim."dedim.

"Anladım."dedi kafasını sallayarak.

"Kardeşiniz Ezgi Hanım?"diye sordu.

"Ezgi ne?"dedim anlamayacak.

"Çalışıyor mu yani?"diye sordu.

"Ha! Yok. O sadece ben nereye gidersem geliyor işte. Aslında işletme okudu. Galeri açtı. Ama şuan babası işletiyor."dedim.

"Babası derken. Kardeşiz demiştiniz. Babalarınız farklı mı?"dedi şaşkınca.

Kıkırdayarak "Hayır."dedim. "Kardeşiz ama kan bağımız yok. Ben beş yaşındayken babamı kaybettim. Beni Ezgi'nin annesi ve babası büyüttü. Ezgi benim için kardeş, bazen kardeşten bile öte."dedim.

"Peki sizin anneniz o neredeydi?"diye sordu.Sorusuyla yüzümdeki gülümseme yavaşça soldu. "Benim bir annem yok, hiç olmadı."dedim.

Cevabım onu şaşırtsada ne başka bir şey sordu ne de yolun geri kalanında konuştu. Sessizce yürüdük. On dakikanın sonunda askeriyedeydik.

Ben Albay'la görüşmeye, o da kendi timinin yanına gitmek üzere ayrıldık.

Yavaş adımlarla Albay'ın odasına doğru yürüdüm. Odanın kapısına gelince kapıyı çaldım. İçeriden gelen "Gel" sesiyle içeriye girdim. İçeri girdiğimde gördüğüm genç simayla şaşırmadan edemedim. Açıkçası Nusret Albay'ı altmışlarında biri olarak düşünüyordum ama karşımda kırklarında olan bir adam vardı.

"Üsteğmen Laçin Öztürk değil mi?"dedi bunu sormak için değil emin olduğu birşeyi doğrulamak için sormuştu.

"Evet Komutanım."dedim.

"Albay Nusret Eroğul"dedi bana elini uzatarak. Uzattığı elini sıkarak "Memnun oldum Komutanım."dedim. Beni şaşırtan sadece yaşı değil, davranışlarıydı da. Ben üzerimde bir hakimiyet kurmaya çalışacağını düşünmüştüm. Ama bu adam bana baya iyi davranıyordu. Yoksa ilk gün diye mi?

"Otur lütfen."dedi. Bu dediği beni daha da şaşıtsa da dediğini yapıp oturdum.

"Seninle konuşmamız gerekiyor. Ama önce sana timinden bahsedeyim."dedi.

Birşey demeden onu dinlemeye devam ettim.

"Yeni timin Kalkan timi."dedi.

...


Bu bölümde bu kadardı...

Olaylar daha çok yeni hemen heyecanlı birşeyler beklemeyin ama üçüncü bölümde Kalkan timiyle tanışacağız!

Merakla bekleyin🙃

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...

Oy vermeyi ve kitap hakkında yorum yapmayı unutmayın lütfenn
Maerdddd😉
İ

nstagram,ma_erdd
Tiktok,ma_erd

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 106K 43
~Bu kitap tüm zorluklara inat aşkından vazgeçmeyip aşkı için savaşanlara ithaf edilmiştir.~ -------------------------- "Aşk mıdır beni,sana bu kadar...
806 84 8
Depremde ailesini kaybeden Çiğdem Karasoy yıllar sonra başarılı bir Türk askeri olmuştur.Yeni görevinde Sarp Ateşdağlı ile sahte bir evlilik yaparak...
1.8M 52.9K 87
sse-sen uzak dur benden!! "Benden kaçışın yok" diyerek adamlarını üzerime saldı..
762K 69.4K 37
❝Savaşı durduramam ama elime mikrofon alarak insanların sesini duyurabilirim.❞ Savaş kaybolmaktır. Ben bu savaşta kayboldum. Beni babam bile bulamadı...