Panduf | Texting

By birgizemligizem

920K 52.7K 11.6K

Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden... More

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Tezat
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33

Bölüm 13

27.9K 1.6K 375
By birgizemligizem


Merhaba, nasılsınız ?

Diğer bölümlerinizin iki katı uzunluğunda bir bölümle geldim bu sefer, keyifli okumalar ❤️‍🔥



Boş gemiler geçiyor gönlümün kıyısından
Ruhum yorgun ve bezmiş düşman sayısından


BÖLÜM ON ÜÇ

Günlerim sınavlar yüzünden korkunç derecede yoğun geçiyordu. Onca yoğunluğun arasında dans provalarına gidememiştim. Benim için artık alışıldık bir durumdu bu. Vize ve final haftalarında ya da jüriye çıkacağım zamanlarda provada olmamama Serkan Hoca bile artık bir şey demiyordu.

Gece hiç uyumadığım için acıyan gözlerim ve arka arkaya yuvarladığım kupalarca kahvenin midemi bulandırması yüzünden yeterince kötü hissetmiyormuşum gibi birde sınavım kötü geçmişti. Bir şeyleri yoluna koymaya çalışırken daha fazla şeyin yolundan çıkmasından nefret ediyordum. Hepsi üst üste gelmişti. Karnıma saplanan ağrıyla iki büklüm olurken aklıma gelen ihtimalle küfür ettim. Telefonumun ekranına baktığım gibi uygulamaya girmeye gerek kalmadan ekrana düşmüş bildirimler arasından o bildirimi gördüm.

Regl olacaktım.

Harika! Bir sen eksiktin...

Gökçe'ye gidecektim ama öncesinde markete girip ped aldım. Onun evinde kalacaktım bu yüzden reglimin ilk gününün ne kadar ağrılı olduğu düşünüldüğünde yurtta kalmayacağıma sevindim.

Otobüsteki sıkışıklığa rağmen güç bela telefonumu buldum. "Geliyor musun bebek ?" dedi Gökçe açar açmaz. "Geliyorum da sende ağrı kesici var mı, regl oldum. Yoksa gelirken alacağım."

"Var, var merak etme. Sen gelene kadar yemek hazırlıyorum o zaman ben."

Gerek olmadığını söylememe kalmadan yüzüme kapattı. Zaten ona yardım edebilecek kadar iyi değildim şu an. Otobüste yere çöküp gözlerimi sıkı sıkı kapatmayı istiyordum hatta. Otobüsten inip evinin olduğu sokağa yürürken de işkencem devam etti. Nihayet kendimi evine atabildiğimde doğrudan kıyafetlerimi değiştirip üzerime kalın polar pijama takımımı giydim. Saçlarımı da dağınık bir şekilde topuz yapmıştım.

"Yemek hazır olmak üzere ben fırını kontrol edeyim sen de beş dakika uzan içeri." diyerek beni mutfağa sokmadı Gökçe.

"Yardım etseydi-"

"Zaten içeride yiyeceğiz, geç sen geliyorum bende."

Salonuna girdiğimde ki zaten bu ev bir oda ve bir salondan oluşuyordu, çok dar ve kiler büyüklüğünde bir mutfak olduğunu saymazsak, koltuğuna uzanıp oradaki pikenin altına sindim. Birkaç dakika içinde mayışmak üzereyken koltuktaki titreşim yüzünden rahatım bozuldu. Belimin kenarından bulup çıkardığım telefon Gökçe'nindi. "Gökçe" diye içeri seslendim. "Birisi arka arkaya mesaj atıyor sana."

"Kimmiş baksana"

Gökçe'nin telefonunda şifre yoktu. Bu konuda fazla rahat takılırdı. Bu yüzden sorun etmeden bildirimlere tıkladığım anda biriken bir sürü mesajla karşı karşıya kaldım.

0532*******: Söylemeyecek misin

0532*******: Hala mı ?

0532*******: Cevap da vermiyorsun

0532*******: Şaka mısın kızım sen ?

0532*******: Gökçe !

0532*******: Yavrum sen beni öptün farkında mısın ? Ben değil.

0532*******: Benden köşe bucak kaçmana gerek var mı ?

Ben gözlerimi ardına kadar açmış son mesajı okuyorken Gökçe bir anda içeri koşarak girdi ve kıpkırmızı olmuş suratıyla "Şey" dedi. "Okudun mu ?"

O sırada son mesajı okudum.

0532*******: Bana desen ki Doruk seni istemiyorum anlayacağım kafa karışıklığına ekmek bandığımın kızı beni bir anda çekip öpüyorsun sonra da sarhoştum hatırlamıyorum yalanına sığınıyorsun

Tam bu sırada bir mesaj daha geldi. Gökçe dudağını ısırarak ifademi süzüyordu. Ben şok içinde son mesajı sesli okudum.

0532*******: Hayır içmiş olsan ben bunu anlamaz mıyım hani senin tadına da baktım yani..

Gökçe bir küfür ederek elimden çekti telefonu ve kaçarcasına "Ben. Yemek." gibisinden bir şeyler zırvaladı. Kolundan tuttuğum gibi yanıma çektim.

"Otur, anlat!"

Surat asarak oturduğunda koltuğa telefonunda yeni atılmış kendisinin henüz okumadığı mesajlara bir göz attı önce. "Gerçekten öptüğün adama sarhoşum yalanı mı sıktın?" diye sordum alaya alarak. "Pardon Doruk diyecektim."

"Of ya" Siyah parlak saçlarını çekiştirdi. "Durmadan mesaj attığını unutmuşum ben."

"Hatırladığın gibi içeri koştun ama biraz geç kaldın hayatım, ben göreceğimi gördüm."

Bacaklarını kendine çekip kollarını etrafına sardı ve başını arkaya koltuğa yasladı. "Bana olan ilgisini biliyordun zaten. Çalıştığım yeri öğrenmiş. Zırt pırt çıkıp geliyor. Ben çıkış yapana kadar kapıda bekliyor. Beni bırakmak istiyor ama kabul etmeyince bindiğim taksiyi takip ediyor. Eve girdiğimden emin olana kadar gitmiyor."

"Oha, manyak mı yoksa romantik mi anlamadım?"

Güldü ama bir şey söylemedi. "Dün de geldi işte." dedi ama yanakları kızardı yine. "Yavuz dün gün boyu saçma sapan konuştu durdu benimle. Yok işte hayatımda kimse olmadığı için böyle gerginmişim. Aslında onu kabul etsem tüm gerginliğimi alırmış..."

"Hala peşinde dolanıyor mu o it ?"

"Pes etmiyor ki hiç!" diye hayıflanırken kaşları çatıldı. "Ben de ağır konuştum bu kez. Onun gibi bir adamla olma fikrinin bile midemi bulandırdığını söyledim."

"Hak etmiş."

"Etti ama yediremedi. Kavga ettik. Bana dedi ki.."Gözleri doldu. "Babasız büyüdüğüm için doğru erkeği ayırt edemiyormuşum. Zaten bu kadar asi ve kaprisli bir kadını kimse çekemezmiş. Beni sadece bedenim için istiyormuş." Alaylı ve mutluluktan uzak bir gülüş çıktı dudaklarının arasından. "Görünüşe bakılırsa onun dışında kimse de beni istemiyormuş zaten." Başını kaldırıp gözlerini benimkilere çevirdi. "Seni sevecek birini bulamayıp yine bana kalacaksın ama merak etme ben de elimi üzerinden çekmeyeceğim, bunu dedi."

"Siktir oradan piç kurusu." Dişlerimi sıktım. Babasız büyüdüğünü nasıl öğrenmişti ? Onu buradan yaralayacak kadar aşağılık bir herifti Yavuz.

"Sonra işte bende bir anlık öfkeyle, bana deliler gibi aşık bir adamın olduğunu ve benim de onu sevdiğimi söyledim." Başını ellerine çevirdi. "Biliyorum aptalca ama kimsesiz olduğumu düşünmesine izin veremezdim. Korksun, çekinsin; bana yaklaşamasın diye-"

"Bu yüzden mi Doruk'u öptün."

"Aslında.." Biraz sessiz kaldı. "Sadece bu yüzden demek isterdim ama-"

"Nasıl yani ?"

Ofladı seslice. "Çıkışta Yavuz da peşimden gelecekti bunu bildiğim için hızlı davrandım. İnanmamıştı çünkü hayatımda birisinin olduğuna. Yetiştiğinde mekanın kapısı önündeydik ve ben kimsenin olmadığı sokağa bakarken güldüğünü duydum Yavuz'un. Hani şu sana deliler gibi aşık sevgilin çıkışına bile gelmedi mi yoksa zaten öyle birisi olmadığı için mi göremiyorum ben kimseyi, diye sordu."

"Doruk gelmemiş mi ?"

"Geldi." dediğinde yüzünde beni şoka uğratan bir gülümseme belirdi. "Arabası önümüzde durdu ve indiğinde "İşim vardı geç kaldım diye korktum, yeni mi çıktın ?" diye sordu." İç çekti. "O an o kadar iyi hissettirdi ki Laçin. Yani Yavuz umrumda değildi. Sadece çok yalnız hissettiğim anda orada olması..birde zaten geleceğini biliyordum." Dudağını ısırdı Gökçe. "Ben küçükken babam da okul çıkışında beni almaya gelirdi. Hani bilirsin ya senin için geleceğini, çünkü hep gelir."

"Doruk'un da geleceğini biliyordun. Çünkü hep geldi."

"Evet biliyordum ama dışarı çıktığımda göremeyince gelmeyecek sandım. Onu karşımda görene kadar yaşadığım hayal kırıklığını nasıl ifade ederim bilmiyorum. Ama işte o an sadece onu öpmek istedim."

Sırıttım. "Bir anda öptün mü öyle ?"

"Yaklaştığımda o hala kendini açıklıyordu. Bu gecelik benim arabayla gibi bir şeyler söylerken bir anda yakasından tutup onu aşağı çektim ve öptüm onu."

"Bayılacağım çok güzel. Of çok güzel olacaksınız" Kucağımdaki yastığı çekip başıma vurdu.

"Git romantik film falan izle, şu tepkilerini orada ver."

"Sizden ala romantik film mi var kızım ? Ee anlat sonra ne oldu."

"Başta şaşırdı tabi. Bir an karşılık vermeyecek sandım. Sonra belimi öyle sıkı kavrayıp beni kendine çekti ki bedenlerimiz arasında bir santim bile kalmadı." Pancara dönüşen suratı çok tatlıydı. "Ben çekilecektim. İzin vermedi.  Isırdı alt dudağımı hayvan ve geri çekti dudaklarımı dudaklarının arasına." Güldü anlatırken o anı tekrar yaşıyordu. "Nefesimin artık yetmediğini fark ettiğinde ancak bıraktı ama uzaklaşmadı. Kulağımın altından öptü ve "Bu karşılamanı neye borçluyum ?" diye sordu."

Sonra silkelenerek kendine geldi. "Yavuz kapıda dikilmiş dumur olmuş halde bizi izliyordu. Doruk onu fark ettiğinde gerildi. Bakışlarından hoşlanmadı sanırım." dedi. "Yine de arkadaşını da bırakalım mı, diye teklif etti ama hemen karşı çıktım. Arabasına da binmek zorunda kaldım işte."

"Zorunda kalmış..hanımefendi bir dakika önce çocuğu yemişsin yemiş."

Kaşlarını çattı yine. "O beni yedi asıl be. Hayvan nasıl sıktıysa parmaklarının belimde hala izi var."

"Allahım felfenayım, ölebilirim şuracıkta."

"Ağrın yok muydu senin ne bu mutluluk ?" Sataşmasını umursamadım bile.

"Ağrımı unuttum kızım sayende." Heyecanla "Arabada ne konuştunuz peki?" diye devam ettim sormaya.

"Ben başta utançtan hiç konuşmadım. O da hiç susmadı. Kendi kendine konuştu hatta-" diyerek gülmeye başladı. "Az önce ne yaşandı ? Sen beni öptün mü lan ?" Sesini kalınlaştırıp onu taklit ederken bende gülmeye başladım. "Hassiktir hayal mi görüyorum!?" Nefessiz kalana kadar taklidine güldük. "Sonra hayal miyim diye gözünü kapatıp tekrar açtığında kaza yapacağız diye kızdım ve gerçek olduğuma ikna oldu."

"Allahım şu saatten sonra bu çocuk eniştemizdir. Aksini kabul etmiyorum."

"Yok enişte falan. Ben arabada konuyu kapatmazsa kapıyı açıp atlamakla tehdit edince evime bırakana kadar konuşmadık. Evin önünde konuşmak istedi ama ben kaçtım. Sonra da işte gece boyu durmadan mesaj attı."

"Hiçbirine cevap vermedin mi ?"

"Yo sabah sarhoştum, hatırlamıyorum yazdım."

Benim arkadaşımın beyninde ciddi sorunlar vardı. "Niye yaptığının arkasında durmuyorsun ?"

"Ne diyeceğim ?" diye sordu. "Beni işe aldıran bir yavşak saçma sapan konuşunca gaza gelip seni öptüm mü diyeceğim?"

"Hayır onu öperken hissettiklerini söyleyeceksin. Bana anlattığın gibi." Koluna vurdum uzanıp. "Sakın sadece Yavuz yüzünden bunu yaptığına kendini ikna etmeye çalışma. İkimizde bunun böyle olmadığını biliyoruz."

"Hayatta söylemem. Ölürüm daha iyi."

Gökçe daha fazla konuşmama izin vermeyerek konuyu kapattı. Yemeklerimizi yedikten sonra güzel bir film izledik ve uyumak için Gökçe odasına geçti. Benim ağrım gece daha çok arttı. Bir yerden sonra dayanılamaz hale geldiğinde gecenin bir yarısıydı. Yine de yumruklanan kapıya yerimden kalktım. Gökçe benden önce kalkmış ve çoktan kapıyı açmıştı.

Kapıda dağılmış halde bir Doruk vardı. Burnundan soluyordu. Gökçe'nin uykusundan uyanmış saçları dağınık ve yüzü şiş halini görünce bakışları derinleşti. "Telefonu niye açmıyorsun?" diye sormaya çalışırken yuvarladığı kelimelerden ve yoğun alkol kokusundan sarhoş olduğu belliydi.

Gökçe ne yapacağını bilemez halde bana baktı. İnanılmaz derecede çok ağrım olduğu için duruma odaklanamadım. Gökçe tekrar başını Doruk'a çevirdiğinde Doruk elini kapı pervazına yaslamıştı. "Derdin ne kızım senin benimle ?" diye bağırdı. "O telefonu niye açmıyorsun?"

Sesi gecenin bu saatinde böyle yüksek çıktığı için endişelenen Gökçe elini Doruk'un dudakları üzerine kapattı. "Bağırma allahın cezası!"

Doruk onu elini kendi eli arasına alıp kolayca indirdi ve başını eğerek yaklaştı. "Ben miyim allahın cezası? Sen benim cezamsın asıl." Tam o sırada dengesini kaybetti ve iri bedeninin ağırlığı altında ezilen Gökçe'nin omzuna yasladı başını. Ben ona yardım etmek için kapıya ulaştığımda merdivenleri atlayarak çıkan Yaman'ı fark ettim. Doruk'u ensesinden kavradığı gibi kendine çekti ve arkadaşımı büyük bir yükten kurtardı. Kendi kemiksi koca elini Doruk'un ağzına kapatıp öfkeyle "Gerizekalı iki dakika gözümü üstünden ayırdım sadece hemen nasıl kızın evine damladın?" Başını Gökçe'ye çevirdi. "Kusura bakma hayvan gibi içti. Ne ara arabayı çalıştırdı anlamadım bile. Arkasından hemen bende geldim ama-"

"Yok, önemli değil." Gökçe onun bu halinin sorumlusu olduğu için kendini suçlu hissediyor olacak ki normalde tüm sokağı ayağa kaldıracağı halde sessizce kapıyı ardına kadar açtı. "İçer girin, öyle konuşalım."

O sırada Yaman içeri baktı ve beni gördü. Ne haldeydim bilmiyorum ama gözleri kocaman açıldı. Beyaz üzerinde kahverengi ayıcıklar olan polar pijamamda gezindi kara gözleri. "Laçin."

Aynı şekilde onu süzdüm. Beyaz gömleğinin yakası açıktı. Altındaki siyah bol kumaş pantolon ona çok yakışmıştı. Dağınık saçlarının ona ne kadar yakıştığını tekrar fark ederek bakışlarımı kaçırdım. Çünkü bana bakışı ona bakmaya devam edemeyeceğim kadar yoğundu.

Doruk'u az önce benim uyuduğum koltuğa bırakıp geri çekildiğinde yine bakışları beni buldu. "Uyuyor muydunuz ?"

"Evet" dedi Gökçe benim yerime. Sonra bana yaklaştı. "Güzelim sen geç benim yatağımda uyu istersen. Ben Doruk'a kahve yapacağım."

Doruk "Gökçe" diye bağırdı yine beklenmedik bir anda. "Nerdesin ?"

Yaman "Hay senin çenenin bağını-" diye başladığı cümleyi bakışlarını bize çevirerek bitirmemeyi tercih etti.

Tam o sırada beni iki büklüm eden ani krampla ağzımdan dökülen inlemeye mani olamadım. Kasıklarımın üzerine bastırdığım elimle koltuğun bir köşesine oturdum. Gözlerimi sıkı sıkı kapattığımda genetik kodlarıma sövüyordum içimden. Reglimin bu kadar ağrılı geçmesi o ay içinde yaşadığım hastalık etmenleriyle de alakalıydı elbette ve bu seferki beni yine hastanelik edecek boyutta sancılıydı.

Yaman'ın bana doğru eğildiğini fark ettim. "Ne oldu, canın mı yandı ?"

Başımı aşağı yukarı salladım sadece. Çoktan yanıma oturmuş Gökçe "Regl ağrın mı arttı ?" diye sordu. "Of serum yemeden geçmiyor ki seninki. Hastaneye gidelim."

"Yok, gerek yok."

Karnımın üzerinden elimi çeken Yaman'dı. Hemen sonra büyük elini kasıklarım üzerinde hissettim. Yavaşça masaj yaparken "Çok mu ağrıyor?" diye sordu kalın ve tok sesine nazaran yumuşak şekilde.

Ben aptal gibi kaldığım için Gökçe benim yerime "Onun regli çok şiddetli geçer.." diye açıkladı durumu. "Hadi güzelim hastaneye gidelim."

"İstemiyorum ben hastane falan."

Sonraki saniye Gökçe ve Yaman arasında benim ne anlama geldiğini idrak edemediğim bir bakışma geçti ve Yaman bana doğru eğilerek kolunu bacaklarım arasından geçirdiği gibi beni kucağına aldı.

Başını kaldırıp kemikli çenesiyle göz göze gelince kaşlarımı çattım. Başını eğdi ve kara gözleri kahvelerimle denk düştü.

"Hastaneye gidiyoruz ve senin itiraz hakkın yok"

"Hayır gitmiyoruz."

Karşı çıkmamı kimse umursamadı. Gökçe ne ara gidip çantamı getirdi bilmiyorum ama Yaman'a cüzdanımı gösterdi. "Kimliği içinde, baktım. Gidebiliriz."

Sızdı sandığımız Doruk yine "Gökçe!" diye bağırınca hepimiz ona döndük.

Yaman "Sen bu gerzekle kal, tüm apartmanı başımıza toplayacak yoksa." dedi sıkıntıyla. Sonra başını bana çevirdi be Gökçe'nin elindeki cüzdanı işaret etti. Cüzdanımı aldığımda "Ben onu götürürüm," dedi Gökçe'ye ithafen.

Continue Reading

You'll Also Like

1M 72.9K 55
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
2.5M 80.2K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
1.6M 59K 56
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
32K 1K 61
Ea are o viata plina de dezastru, plina de umilinta si un trecut negru. Nu poate scapa de ceea ce o urmareste. "RAZBUNAREA" ! Ea, este o fata finuta...