BERDEL

By TugbaKpplnn

5.5M 303K 50.1K

Berdel sonucu yatalak bir Ağanın eşi olacaktım... Ama nedenlerde boğulacağım bir sır dünyasına gireceğimi ner... More

1. BÖLÜM -BERDEL'E KARAR-
2. Bölüm -Ezilmeye Başlamak-
3. Bölüm -Kibir-
4. Bölüm -Ağır Sözler-
5. Bölüm -Gizli Saklı İşler-
6. Bölüm -Emanetin Acısı-
7. Bölüm -Bazı Gerçekler-
8. Bölüm -Geçmişten Kareler-
9. Bölüm -Ufak Temas-
10. Bölüm -Tatlı Heyecanlar-
11. Bölüm -Karışık Duygular-
12. Bölüm -Mutluluk ve Rezillik-
13. Bölüm -Acı Kâbus-
14. Bölüm -Çelişki-
15. Bölüm -Üç Maymun Benlik Değil-
16. Bölüm -Çöp Çatanlık-
17. Bölüm -Akıl Almaz Gerçek-
18. Bölüm -Utanç-
19. Bölüm -Mucize-
20. Bölüm -Huzursuzluk-
21. Bölüm -Gönlüm Senden Razı-
22. Bölüm -Heyecan-
23. Bölüm -Acı-
24. Bölüm -Kader Ve Şans
25. Bölüm -Deliymişim-
26. Bölüm -Lunapark-
27. Bölüm -Uğurlamak-
28. Bölüm -Rapunzel-
29. Bölüm -Son-
31. Bölüm -Dumur Olmak-
32. Bölüm -Biz Kazandık-
33. Bölüm -Şehvet-
34. Bölüm -Şehvet 2-
35. Bölüm Sürprizler
36. Bölüm -Umut ve Mucize-
37. Bölüm -Hazırlık-
38. Bölüm -Ölümle Burun Buruna-
39. Bölüm -Kötüden İyiye Güzel Anlar-
40. Bölüm -Bir Yaramazlık Meselesi-
41. Bölüm -Oyun-
42. Bölüm -Sevinç-
43. Bölüm -Duygusal Aziz-
44. Bölüm -Huysuz Duygular-
45. Bölüm -Curcuna-
46. Bölüm FİNAL -Sonsuz Tebessüm-

30. Bölüm -Karar; Aziz Ahkanoğlu-

111K 7.8K 1.4K
By TugbaKpplnn

Günün ikinci bölümü, atlamadan okuyunuz :)


Şehrin girişinden itibaren içime bir kasvet çökmüş üzerine mutsuzluk kırıntıları gelmişti. Yarım saatlik şehre girdiğimizden beri olan kasvetim arabanın içindekilerede yansımıştı.

Tanıdığım ve taşını ezbere bildiğim sokaklara girmeye başladığımızda görünen görüntüyle kaşlarımı çattım. Üç sokak geriden başlayan sıralı arabalara bakıp etrafta koşuşan çocuklardan dar sokakta zor ilerliyorduk.

"Geç mi kaldık?" ses tonu düşen Aziz'e çevirdim bakışlarımı, hayır geç kalamazdık. Kalmamıza izin veremezdim.

"Abi biraz daha hızlı sür." cevap beklemeden ön camdan bakınmaya devam ettim. İçimdeki kasvet gittikçe büyüyor yüreğime ağırlık biniyordu.

Benim yüzümden yarım saat geç kalmıştık. Dönüşte araba tuttuğu için yol kenarında durmak zorunda kalıp midemin kendisine gelmesini beklemişik ve şu an eğer geç kaldıysak kendimi yer bitirir Aziz'in yüzüne bakamazdım.

Derin bir nefesimi içime alıp dudaklarımı yalarken Aziz'in elini elimin arasına alıp kafamı iki yana salladım. Eğer ağa olarak Ali seçildiyse ve geç kaldıysak şer çıkararır bu işi bozardım.

Telefonumu çantamdan çıkarırken adım adım ilerlediğimiz yola bakıp Zelal'i arayarak hoparlöre aldım. Uzun çalışların ardından kapanan telefonla yüreğim dahada daraldığında dolan gözlerimi Aziz'e göstermemeye çabalıyordum. Daha da düşüremezdim moralini.

Elimde tuttuğum telefon önce titreyip sonra yüksek ses ile çaldığında panikle iki kez kaydırıp açamayışımdan dolayı Aziz elimden alıp sakince açtı. Kaşları çatıktı ve ben onun sinirli halini görmemiştim.

"Zelal sadece karara bağlanıp bağlanmadığını söyle." kızın konuşmasına fırsat vermeden sert bakışlarını dışarıya yollayıp çenesini sıktığında telefondan gelecek yanıtı bekliyordum.

İçimden bildiğim tüm duaları okumaya başladığımda aynı zamanda da yalvarmaya başladım, ne olur karara bağlanmamış olsundu.

Neredeyse iki aydır bunu bekliyorduk, aslında beklemiyor sadece Aziz'in iyileşmesini beklemiştim ama şans gibi onun iyileşmesine denk gelmişi ve bu fırsatı geri tepemez, teptiysekte yinede ulaşmaya çabalardık.

İmkansız diye bir şey yoktu.

"Abi Jerden aşiretinin ağası geldi, çabuk olun!" Zelal'in panikli sesiyle abime döndüm, Jerden Aşireti?

"Hasiktir." Aziz elindeki telefonu kısık küfürle bir yana attığında gözlerimi büyüttüm. Aziz'den ilk defa bir küfür duyup, ilk defa sinirini görüyordum.

"Karan durdur arabayı." elini arabanın kulpuna atıp açtığında abimin arabayı durdurmasını beklemeden ayağını dışarıya atıp durmasıyla bir dışarıya çıktı. Kendi tarafımdanda indiğimde Ömer çoktan dışarıya atmıştı kendini.

"Abi!" Aziz'in büyük ve sert adımlarıyla gözlerimi dahada büyüttüm, bu kadar hızlı ve sert adımlarla daha hiç yürümemişti. Karan abimde arabayı olduğu gibi yolun ortasına bırakıp inerken anahtarı orda oturan gençlere atmış arabayı bir yere çekin diye konuştuğunu duymuştum.

"Koş Suna." abim yanımdna geçip giderken en arkada kalmamdan dolayı gerçektende koşmaya başladım. "Abi, Jarden aşireti?"

"Ağalığa karar veren aşiret." kaşlarım havaya kalkıp gerilirken bilmediğim detay ile daha hızlı koşup üç adamın yanına geçtim. Ömer, Aziz'in kolunu tutmuş dengeli yürümesini sağlıyordu.

Konağın uzun duvarına yaklaştığımda dışarıdaki onlarca hatta yüze yakın belkide daha fazla adım Aziz'i görmesiyle ayağa kalkıyor dudakları şaşkınlıkla aralanıyordu.

"Aziz mi o?"

"Hakkatten ayaklanmış."

"Aziz Ağa geliyor!" devam eden fısıldaşmalar arası bir çocuk önden koşarak konağa girene kadar Aziz ağa geliyor diye bağıra bağıra konaktan içeriye girmişti.

Aziz merdivenleri abiminde kolunu tutmasıyla bir yavaş ama kendinden emin adımlarla çıktığında heyecandan nefesim boğazımda kitleniyordu.

"Gafurlar aşiretinin ağalığı Hakan Ağa'dan alınıp, oğlu A-"

"Hoş geldiniz ağalar!" Aziz'in sert sesle geldiğini belli etmesiyle divanlarda oturan adamlardan olan baş köşede oturan adamın sesini kestiğinde herkesin birden ayaklanmasıyla divanda yatay pozisyonda duran adama baktım. Yıllarca Aziz'in canını yakan adama.

İlahi adalete güvendiğimi hep söylerdim, Hakan Ağa'nın ameliyatı kötü geçmiş sonucunda ise sol bacağının artık tutmayacağını ve dahada kötüsü tedavisinin dahi olmayacağıydı.

Dışardaki adamlar içeriye doluşmuş, üst katta oturan kadınların hepsi balkon uçlarına çıkmış başına aldıkları şeşleriyle bir ağızlarını kapatıyorlardı.

Gözlerimi Ali'ye çevirdim giydiği takım elbiseyle efendi bir görünüş sergiliyordu, cani adam.

"Geç kaldım, kusura bakmayın." Aziz, Ömer ve abimden destek almayı kesip en başta konuşan ve sözü kesilen adama biraz daha yetişmenin verdiği rahatlıkla yavaş ama dik şekilde yürüyüp ayağa kalkmadan oturan adamın eline uzandığında adam şaşkınlıkla elini vermişti.

Burada kimse Aziz'i beklemiyordu anlaşılan.

Yerinde dikleşip arkasına kısa bir bakış atıp Ömer'i yanına çağırdı, saygıdan dolayı aynı onun yaptığı gibi selamlamasını ve elini öpmesini istiyordu.

Abim bana dönüp kenara geçmem için kafa işareti yaptığında hanımların çıktığı balkon merdivenin en aşağısında Zelal'i görmemle oraya geçtim. Anında koluma girmiş sevinçle derin bir nefes almıştı.

"Tanımayanlar, belki görmeyenleriniz vardır. Ben, Gafurlar aşiretinin Ağası olan Süleyman Ağa'nın torunu ve aynı zamanda Gafurlar aşiretinin varisi, dedemin vasiyeti üzerine ağalığın devredildiği Aziz Ahkanoğlu."

Gür sesiyle Jarden aşiretinin ağasının yanında oturan diğer aşiret ağalarına ve avluya doluşan onlarca adama bakarak sert ve baskın sesiyle konuştu.

Aziz'in sert çehresi ona daha çok aşık olmama ve kasıklarımda tatlı bir sancılanma oluşuturuyordu. Aziz'i hep bu halde görmek istiyordum. Baskın, dik başlı, karşısına geçenlerin titreyeceği bir halde olsun bunca yaşanan acılara ve bundan sonrakilerede aynı böyle dimdik dursun istiyordum.

"Şiyan Ağa, buraya Ali ağa olacak diye geldik."

"Benden memnun olmayana kapı ordadır Ahmet Ağa." Aziz, bir adım öne çıkıp Ali'nin yanındaki oturan adama doğru konuştuğunda Zelal streten kolumu sıkmıştı ama Aziz'in verdiği cevapla rahatlamıştı, bende kolumu kurtardım ama tekrar tutmuştu.

"Sen benim evimden kimi kovuyorsun?!"

"Ali! Haddini bilesin senin karşında abin var! Ayrıca burası yine dedemin vasiyeti üzerine benim!" boğazını acıtmayacak kadar sert ve yüksek sesle konuşup karşısındaki kendine diklenen adamı susturdu.

"Şiyan Ağa, buraya ne için geldiğinizi unutmayın, bu zamana kadar ağalık mı bilmiş ki şimdi ona itimat edeceksin." Ali ceketinin düğmesini açıp bir adım kenara kayarak Aziz'in yanında kalan adama doğru konuştu.

"Ağalık bilirim merak etme, ilk önce saygı öğretildi bana. Beni yatağa mahkum ettiğinizden önce." Aziz bir adım daha atıp dik tuttuğu çenesiyle tekrar Ali'nin göz hapsine girdiğinde konuştuğu cümleyle gözlerimi saliselik kapatıp tekrar açtım.

"Ben Aziz Ahkanoğlu, Gafurlar aşiretinin ağasıyım! Kabul etmeyenler, beni karşısına alacak olanlar şimdi çıksın gitsin." Aziz, Ali'nin ilk önce gözlerinin içine daha sonrada ahaliye bakıp bir adm tekrar geriye çıkarak Jarden aşiretinin ağası olan Şiyan Ağa'nın yanına oturdu.

Gözlerini meydan okurcasına herkesin üstünde gezdirip, üstünlüğünü ve kararlılığını gösteriyordu. Gözleri o kadar adamın arasından bana kaydığında ufak bir tebessüm gönderdim. Sert gözlerini dudaklarımdaki tebessüme getirip yumuşar gibi olmasıyla boğazını temizleyip tekrar ahaliye döndü.

Bu durum boğazımda garip ses oluştururken gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Bana gelince yumşaması gidip ağalık vasıfını kaydıracak derecede ağzına vurup öpe öpe sevme isteğimi öne çıkarıyordu.

Gözlerimi biraz daha üzerinde durdurup çıt çıkmayan onlarca adamın arasında gezdirip merdivenlerden yukarıya çıkarıp balkonun ortasında yanında bir çok kadına rağmen sert gözleriyle bana bakan kadına çevirdim.

Kenafir gözlerine yine koskoyu bir sürme çekmiş, ne olduğunu belli edercesine tiksinen ve kibir dolu gözlerini üzerimden ayırmıyordu.

Dudaklarım iki yana kıvırıp güzel bir tebessüm sunduğumda çenesini daha çok sıkmasıyla bakışlarımı sessizliğin içinde boğazını temizleyen adama çevirdim.

"Oturun Ağalar." Şiyan elleriyle oturmaları için işaret verdiğinde stresle yerimde kıpırdanıp oturan adamlara baktım.

"Ağalık için davaya giden iki kardeş vardır." eliyle bir Ali'yi bir Aziz'i göstermesiyle Zelal'e döndüm. Daha hiç ağalık seçimi gibi bir olayı izlememiştim ve ne olacağını bilmiyordum.

"Şimdi ne olacak?" fısıladayışımla stresten ısırdığı dudağını serbes bırakıp bana bakmadan konuştu, gözlerini ortamdan geri çekemiyordu.

"Otuz aşiret ağasına tek tek soracak, en sonunda oy çoğunluğuna ordadanda herkesin düşüncesini dinleyecek ve kendi kararını verecek." gözlerini kitlediği yerden sonunda çekip bana döndüğünde kaşlarım çatık dinliyordum.

"Ama vasiyet var Aziz seçilmeli."

"Bak bu Şiyan Ağa, namı diğer ağalığın kitabını yazan adam, burdaki ağaların yarısına o yarısınada babası karar vermiş. Vasiyet falan dinlemez, hangisi kafasına yatarsa onu seçer." meraktan ve gergin ortamdan dolayı susmamı isteyen bir ses tonuyla konuştuğunda aynı onun gibi yapıp dudaklarımı içten içe ısırırken izlemeye başladım.

"Ben Ali Ağa'yı seçerim. Bunca zaman içimizde durdu ağalığı da bilir oturup kalkmasınıda." içlerinden saçlarını siyaha boyadığı bariz belli olan adam konuşmaya ilk başladığında bazıları kafasını sallamıştı.

"Bende Ali Ağa derim." başka birisi daha lafa atladığında hâlâ Aziz'in kendinden emin durması benide güçlü tutuyordu kararını söylemesi gereken yirmi sekiz ağa ve birde Şiyan Ağa vardı.

"Ben Aziz Ağa derim. Süleyman Ağa, vasiyetinde Aziz'i seçip ölmeden önce bile bunu dile getirdiyse bir bildiği vardır." ortalarda olan saçlarına aklar düşen adam konuştuğunda heyecanla yerimde kıpırdandım. Aziz elini göğsüne koyup başını eğmişti.

"Bende Süleyman Ağa'nın bir bildiği vardır diye düşünürüm." bir kişi daha Aziz'i seçtiğinde yerimde kıpırdanıp Zelal'i de hafif salladım ama hamile olduğu aklıma geldiği saniye geri bıraktım.

Birde çocuk ödeyemezdik kimseye.

Dört kişi konuşmuş iki kişi Aziz'i seçmiş kararını ondan yana kullanmışlardı. Ali herkesin gözünün içine dik bakıp kendini seçmeleri için psikolojik baskı uygulamasına rağmen Aziz bakışlarını öylesine gezdiriyor kendine güvenmelerini gerektiğini sessizce anlatıyordu.

Yarım saat geçmiş dakikalar dönüşerek bir saate yakın olmuş biz ikimizde abimin getirdiği sandalye ile otumuş yine kolkola ilk başlarda sakin olan seçme işinin hararetle neredeyse kavgaya dönüşmesini izliyorduk.

Aziz'i seçenler ve Ali'yi seçenler olarak iki ayrılmıştı ve her yeni konuşan daha yüksek sesle konuşuyor, her cevap verecek olanda bir öncekini bastırıyordu.

"Hakan Ağa bu zamana kadar malına ne mal katmış ne büyütmeye ne de bir yardım eli oldu. Aziz yatağa düşmeden önce hangi birinize yardım etmedi! Düşman dahi demeden ihtiyacınız olduğunda gelmedi mi kapınıza! O günleride mi unuttunuz?!" ilk başta Aziz'i seçen adam hararetle bağırarak diğerlerini kendilerine getirmeye çabalarken Ali lafa atladı.

"Ben size hiç mi yardım etmedim Ağa!"

"Ettin ya ettin, karşılığında da yüz küçük baş aldın!" gözlerimi büyüttüğümde aynı anda Zelal'le birbirimize döndük. Dudaklarımızı büzüp bu duruma şaşırdığımızda herkes şaşırmıştı.

Bir tek şaşırmayan yılan gözleriyle gururla oğlunu dslestekleyen kadındı.

"Hakan Ağa'nın da, Ali Ağa'nın da para göz olduğunu herkes bilir."

"Sen ne dediğini sanıyorsun Ağa!" Ali ayağa kalkıp kendinden yaşça büyük elinde tesbih çeviren adamın üzerine yürümesiyle arkasında bekleyen oğulları ya da korumaları hemen adamın önüne geçip elini kolunu sallayarak küfürler savuran adamı geri ittiler.

"Daha fazla uzatma Şiyan Ağa, kan mı dökülsün istersin ver kararını iki kardeşi birbirine dargın etme!" onca gürültünün içinde en yaşlı duran adam konuştuğunda Ali'de zorlukla yerine oturmuştu.

Şiyan Ağa'nın kötü gülüşü ortama düştüğünde altına aldığı ayağını sallandırıp biraz durduktan sonra ayağa kalktı. Onun kalkmasıyla bir herkes kalktığında Zelal'in de kalkmasıyla bir kolum havalandığında bende kalktım.

"İki kardeşi birbirine dargın etmem ya Hüso Ağa, iki kardeşin yüzünü ortaya koyarım." elini arkasından bağlayıp yavaş adımlarla ortada yürümeye başladığında Zelal gerginlik ile karnını tuttu.

O gerildikçe bende geriliyordum.

"Sustum, uzun uzun oturdum iki kardeşide, sizleride dinledim." derin bir nefes alıp olduğu yerde durup bütün ağaları gerisinde bıraktı.

"Konuşma boyu iki konu geçti, biri para pul diğeri merhamet işiydi. Konu boyu her para pul geçmesine Ali olaya atladı, her merhamet ve insani bir konu olsun Aziz lafa atladı." yarım saatlik tartışma arası oturup dinlerken neyi ölçüp biçtiğini şimdi anlamıştım.

Aslında dedikleri ile gururda duymuştum, Aziz konularda sadece ahali hakkında sorun olduğunda konuşmuş para pul konularına girmemişti bile.

"Ağalık dediğin kendini insanlardan üstün görmek değil! Aksine onları el üstünde tutmakla olur Ali! Sen ağalığı böyle mi öğrendin?!" sert adımlarla Ali'nin tam karşısına geçip bağırdığında yutkundum. Gözüme masum gelen adam şeytana dönüşmüştü.

"Ben kararımı verdim." az öncekine tezat normal bir ses tonuyla konuşup yerine geçtiğinde ellerini dizlerine vurarak oturdu. Elleriyle yine herkesin oturması için gösterirken kolumun aşağı çekilmesiyle bir bende oturdum. Otur kalk stresten ve gerginlikten iyice kötü oluyordum.

Ağalarında yeniden oturmasıyla gözlerimi Aziz'e çevirdim. Etrafta gezdirdiği gözlerini bana çevirip bu sefer gülüşünü gizlemeden çok hafif gülümsedi. Ona karşılık hemen gülümseyip heyecanla nefes aldım.

"Gafurlar aşiretinin ağası, Süleyman Ağa'nın da vasiyeti üzerine Aziz Ağa'dır."

Adamın cümlesini bitirmesiyle silahlar patlamaya başladığında korkuyla yerime sindim. Fatih abim kalktığı gibi Zelal'in yanına koşar adım gelmişti. Kutlama olarak sıkıyorlardı ve yüksek ses kulaklarımı acıtıyordu.

İki dakikaya yakın süren silah seslerinin ardından gözlerimi sonunda açıp önce omuzumdan korkumak amaçlı tutan abime daha sonrada Aziz'e çevirdim.

Şiyan Ağa'nın elini öpüyordu. Arkası sıra diğer ağalarında elini öptüğünde bana döndü. Alt dudağımı ısırıp sonunda başardığımız için gözlerim dolduğunda geniş bir tebbesümünü sunup tekrar yerine geçti.

"Herkese haber salın! Akşam yemeğine ve bir hafta sonra olacak Gafurlar aşiretinin ağası Aziz Ahkanoğlu'nun düğünü olduğunu söyleyin! Düşman dost ayırt etmem herkes buyursun masama otursun." gözlerimin içine bakarak kurduğu cümleyle gözlerimi büyüttüm.

Düğünümüz mü olacaktı?

Bence mükemmel oldu :)

Continue Reading

You'll Also Like

8.9K 890 48
İki paralel evreni birbirine bağlayan tek varlık benim. Varoluşumun sebep olduğu kıyamet, yıllar sonra müsebbibini buldu. Sevdiğim adamın da içinde b...
1.5M 69K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
642K 26.6K 45
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
1.2M 74.8K 48
Hale, sosyal medyada yazdığı bir yorumun hayatını bu denli değiştireceğini nereden bilebilirdi ki.