wisteria [gxg]

winnieepeg

2.7K 126 87

On yıllık bir esaretten nasıl kurtulunur? Dikkat: Bu hikaye eser miktarda şiddet, kan, ölüm, tecavüz ve taciz... Еще

1. En fazla nereye gidebilirsin ki Prenses?
2. Bu evde yardım çığlıklarına koşulmaz.
3. Ses çıkarma Prenses...
4. Mavi akıyor gönlüme.
6. Camekandaki Lalezar.
7. Ölüm Meleği.
8. Parmağına dokunan diken...
9. Cinayet silahı, akasya.
10. Geçmişe giden menekşeler...
11. Nefret kalpte yer etmez ama...

5. Özgürlüğe tutsak...

187 9 14
winnieepeg

Bölüm şarkısı; Halsey–People disappear here.

Halsey–Lilith.

***

Özgürlük, her türden insanın uğruna ölebileceği bir fanteziydi. Her yaştan, her ırktan insan biraz daha fazla özgür olabilmek için çırpınırdı.

Çocuklar büyüyünce özgür olacaklarını düşündüklerinden daha hızlı büyümeye çalışır, yetişkinler gerçek hayatın büyümekten ziyade parayla döndüğünü anlayınca daha fazla para kazanma yolları arardı.

İş yaşlılığa gelince ise, geçip giden zamanın ardından yapmak istedikleri çocukça şeyler için paraları olsa da enerjileri ve sabırları olmadığından pişmanlıkla dolu yaşlılar hep biraz huysuz olurlardı. Çünkü yaşlılar bunca zaman, özgürlük diye peşinden koştukları her şeyin aslında bir fantezi olduğunu, yıllarını harcadıkları özgürlük fikrine tutsak olduklarını anlarlardı.

Ve bir ömrü kaybetmek, ağırbaşlılıkla kabul edilebilecek bir şey değildi.

Öfkeliydim. Ömrümün yarısını kaybettiğim için. Hayatımın en güzel yıllarını bir rüya evinde, yalnızca o evde, yaşadığım için pişmandım. Ömrümün sonuna kadar da pişman kalacaktım.

Bazen, uzaktaki boğazı, serçe parmağımın tırnağı kadar küçük gözüken Avrupa kıyısındaki köşkleri izlerken tam olarak bunu düşünüyordum. Özgürlük fikri, yedi yaşından beri zihnimi kurcalıyordu işin aslı. Öfkemin damağımda bıraktığı acı tadın sebebi, boğazın başka hiçbir köşesini görmediğim için, kız kulesini yalnızca bir kez, o da bir dizide, gördüğüm içindi.

Kahvaltı, akşam yemeği gibi sekizde yenirdi. Sergen'in ne kadar hastalık hastası olduğundan, sağlıklı yaşamla kafayı bozduğundan bahsetmiştim.

Kahvaltı sofrasında, meyve salataları ve sebze salataları bu sebepten ağırlıkta olurdu. Özel yapılan, az yağlı çavdar ekmeği ve glutensiz ekmekler sofranın iki köşesine kondurulurdu. Sofrada yeni kopartılmış beyaz zambaklar, süs ve koku salmaları amacıyla kristal vazolar yerleştirilirdi.

Sabah kahvaltı takımları, akşamkiler kadar şaşalı olmazdı. Beyaz sade tabakların üzerinde üç çeşit peynir hazır bulunurdu. Kahvaltıda, sütlü çay içilirdi. Sergen'in çayı daha önce normal şekilde içtiğine şahit olmamıştım zaten. Dişleri beyazlattığı ve kalbe zarar verdiğini söylerdi. Kalbe zarar verenin öfke ve nefret olduğunu, ona hiçbir zaman söyleyememiştim.

Merdivenleri türlü düşünceler eşliğinde inerken özgürlükten kahvaltıya birçok düşüncenin içinden akmıştım ancak evimizin yeni bahçıvanı tamamen aklımdan çıkmıştı.

"Merhaba efendim." Sesini duyana kadar. Kızın sesi bir kapalı kapı, ağır bir duvardı.

"Ooo, sen yeni bahçıvan olmalısın." Yuşa'nın ayık ama boğuk sesini duyunca gözlerimi devirdim.

"Nehir miydi?"

Birkaç hışırtı sesi duyuldu, el sıkıştılar galiba? Sonrasında Nehir söze girdi.

"Evet, siz de Yuşa Bey?"

"Evet. Vaov...Söylemeden edemeyeceğim; çok güzelsiniz."

Samimiyetsiz yavşak.

Orada merdivenlerin bitimine iki basamak kala, yemek odasını dinliyor olduğumu yukarıdan birilerinin indiğini duyunca fark ettim. Hemen içeriye girdim.

Kız, "Teşekkür ederim." derken kapıdan girmekte olan bana kaydı gözleri. Mavi sardunyaların her seferinde farklı bir hisle çevrelendiğini görebiliyordum ancak bu kez hislerini okuyamayacağım kadar kısa baktı bana.

"Seni yaşatabilirim."

Bunu dedikten sonra benim ona dediklerimi kulağına küpe yapmamış gibi köşkün önüne yürümüştü. Ben de ben uyardım diye düşünüp defterime öfkeli bir şeyler karalamış, sonra aklım tamamen yeni uyanmış Yuşa'nın kapımın dibinden gitmesine odaklanmıştı.

"Merhaba." dedim şokla.

Bu benim on yıl sonra ilk kez farklı birisine merhaba dememdi. Bu yüzden sesim titremişti ve eski krem halıya ve parkelere kaymıştı gözlerim.

"Merhaba?" Kafasını eğerek benimle göz teması kurmaya çalıştığını anladım ama ona bakmadan yürüdüm, masanın cam önünde duran sandalyesini, kendi sandalyemi çektim.

İçimden lütfen daha önce görüştüğümüzle ilgili bir şey demesin diye yalvarıyordum. Neyse ki kız bir kez daha ağzını açamadan, Sergen içeriye girdi.

"Vaoh!" dedi Sergen güleç bir ifadeyle. Bu ifadeyi biliyordum. Yedi yaşında, köşkün önünde gördüğüm ifadeyle aynıydı.

Bu ifadeye bakan herkes Sergen'in başarılı bir iş adamı, saygıdeğer bir aile babası ve mutlu bir yaşantısı olduğunu düşünürdü. Enine boyuna düşündüğünüzde Sergen başarılı bir iş adamıydı gerçekten de, yalanlarını kâr ederek satardı ve kimse de yalanlarının son kullanma tarihini fark edemezdi. Onunla zehirlenir, onun büyüsüne kapılırlardı.

Sergen etkileyici kahve gözlerini Nehir'le tanışırken özellikle büyüttü. Sevecen bir yüz elde etti.

"Bahçıvanımız gelmiş." Kızı nazikçe kolundan tutarak, tam karşımdaki sandalyenin önüne taşıdı.

"Evet, o benim." dedi kız gülerek.

"Hoşgeldiniz Nehir Hanım, buyurun lütfen oturun." Kız yok mok bir şeyler mırıldansa da Sergen'in bizzat çektiği sandalyeye ve sofradaki güzel yiyeceklere biat etti.

"Çok teşekkür ederim, hiç gerek yoktu. Bu..." dedi kız. Resmen nutku tutulmuştu.

"Olacak şey mi?" Kızın yüzü aydınlandı, doğruyu bulmuş gibi ışıldadı. "Bu bir test miydi yoksa? Kaldım mı? Aman Tanrım, hemen kalkabilirim!"

Sergen kıza gülmeye başladı, yanındaki Yuşa da babasına katıldı. İki deli kızın nahifliğine çirkin çirkin gülerlerken kızın bu ucuz numaraya kanmasını üzgün gözlerle izledim.

Çoktan kendisi için de bir servis açılmıştı, Sergen onunla tanışırken daha onu masanın o tarafına çekmişti ve tek manipülatif bakışla oturmuştu. Şayet bu bir test olsaydı bile, Nehir bu testi kazanmıştı. Sergen'in aradığı saf, salak kızın ta kendisiydi.

Sergen kıza, "Yok canım. Ne testi? Nihan Hanım sabah sizi mülakata almadı mı?"

Adının geçtiği yerde aniden belirme huyu bulunan, hizmetli Nihan Hanım klasik tekerlekli tepsisiyle içeriye girerken arkasında annemin de tekerlekli sandalyenin üstünde bir battaniyeyle yemek odasına girdiğini gördüm.

"Aldı evet."

İçinde pastırma, benim favorim bulut pankekin bulunduğu tepsiyi Sergen'in arkasındaki yerine yerleşirken annem de yanımdaki boşluğa yerleşiyordu.

"O halde Nihan Hanım'ın kararına saygı duyuyoruz demektir."

Yuşa atladı, "Hayırlı olsun yeni işiniz."

"Bizimle bir ömür beraber olursunuz umarım. Güzelce çalışalım." diye devam etti Sergen ve yemin ederim hiçbir cümlesi yalan veya yanlış değildi. Tonlaması tehditkardı ama sesi karpuz kadar şekerliydi. Karşısındaki kişi, kendisini tanımadığı için ne kadar ciddi olduğunu anlayamıyordu.

Kıza bir kez daha üzüldüm ancak bir tutsak daha burada olduğu için, yeni birilerine bu kadar hasrettim işte, mutluydum.

"Nihan Hanım, lütfen bizi güzelce besleyin." diyerek omzunun arkasından kadına işaret verdiğinde, Nihan Hanım servisi açtı.

Tepsideki her yiyecekten yeterli miktarda koyup, diğerlerine geçti. Yuşa'dan sonra Nehir'in tabağına uzandı ve Sergen de o anki karışıklıktan yararlanarak sordu.

"Turgut'la arkadaş olduğunuzu duydum. Onun için çalışırken çok yakınmışsınız?"

Kız, Nihan'ın ellerini izlerken başı dönmüş gibiydi ve soruya da hazırlıksız yakalandı.

"Evet. Babam gibiydi. Kendisini çok severim."

Sergen güldü buna komik gibi. Kız kendisine gelip kızarınca ise bu işten kötü bir koku aldım. Sergen kızla üstü kapalı bir şekilde alay etmişti ve biz sebebini dahi anlayamamıştık.

Kız tabağına öcü görmüşçesine bakarken Yuşa, Sergen'in ilk yudumu almasını bir akbaba gibi bekliyordu.

Nihan benim tabağımı doldururken Sergen kızı bir kez daha kıstırdı.

"Neden çıktın oradaki işinden?"

"Çünkü..." dedi kız. Yanakları kızarıktı zaten son sorudan sonra, şimdi bir de kulakları kızarmıştı.

Onu kurtarma hevesiyle doldu içim. Utancını kendi utancım gibi yaşadım. Ellerimi dizlerime geçirdim, sıktım ve bu hissin geçmesini bekledim.

"Çünkü artık anlaşamıyorduk..."

"Seni rahatsız etti değil mi?" diye arsızca sordu Sergen.

Yuşa heyecanla, "Oha, Turgut Amca pedofili mi?" diye sorduğunda sofrada ölümcül bir sessizlik oldu.

Sergen'in keyfi daha bile arttı, Yuşa'nın yersiz sorusuna bile gülüyorsa bu durumdan hoşlanıyor ve Turgut'u aslında arkadaşı olacak kadar sevmiyor demek oluyordu.

"Yok." dedi kız ama sanki gözlerindeki nefret harlanıyordu. Bu nefret Sergen'e miydi Turgut'a mıydı orada kafam karıştı çünkü kız direkt Sergen'e bakıyordu.

"Pekâlâ. Üzgünüm, bu soruları sormamalıydım." Annemin tabağı da doldurulunca Sergen pankekini kesip bir yudumu ağzına yolladı.

Yuşa açlığını gizleme gereği duymadan saldırdı. Sergen hemen bir uyarı öksürüğü yolladı ve Yuşa bir köpek gibi açlığını saklayarak, sakince pastırmasını mideye yolladı.

Kız tüm bunları bir robot gibi izlerken yüzünde bir gülümseme belirdi. Sergen tabağındakilerle, Yuşa ise ağzını doldurmakla meşguldü bu yüzden kızın gülüşündeki sinsiliği görmediler.

Ancak ben gördüm.

Kız sanki en başından beri onu izlediğimi biliyormuşçasına gözlerini sakince bana devirdiğinde, mavi dalgalı gözleri benimkilere çarptı.

"Adın ne?" diye bana sorduğunda şok oldum. Sergen, Yuşa ve annem de şok oldu. Herkes yemeyi bırakıp bana baktığında gerginliğim odayı doldurdu.

"Ne?" dedi Sergen. Sesi buz gibiydi.

Nihan Hanım paniğe kapıldı ama kız hiç duraksamadan konuştu.

"Nihan Hanım, kızın adından bahsetmedi de. O yüzden sormam gerekiyormuş gibi hissettim."

Nihan ağzını açamadan Sergen arkasına döndü ve kadına aşağılayıcı bir bakış attı.

"Öyle mi?"

Bu büyük bir olay değilmiş gibi gelebilirdi ama buraya her işe giren kişi neyin ne olduğunu bilerek girerdi. Nihan Hanım'ın görevi bilgilendirmekti.

Akasya Gökalp, 17, Asya veya Prenses olarak bilinir, çiçek tarlasında sıklıkla bulunsa da konuşulması yasaktır ve herhangi bir iletişim aracından uzak tutulmalıdır.

"Anlattım!" dedi Nihan Hanım. "Beni dinlemiyor olmalı!"

Nehir gülümsedi. "Bunun neden bu kadar büyütüldüğünü bilmesem de, bana söylemediğinize epey eminim Nihan Hanım."

Nihan ağzını açmışken Sergen elini kaldırıp hemen olaya hakim oldu. "Pekâlâ, öncelikle sakin olalım." Nihan hemen sakinledi.

Nihan'a hep özenmişimdir. Hangi kafayla Sergen'e bu derece bağlandığını bilmesem ve o durumuna özenmesem de kadın robot gibiydi. Sergen ne derse işlemciye kaydedip sonsuz bir güvenle yapıyordu.

"Nihan Hanım mülakat esnasında ses kaydetmiş olmalısınız, onu getirir misiniz acaba?" dedi Sergen, Nehir'e bakarken. Kızın ses kaydına nasıl bir tepki vereceğini beklerken arkasındaki Nihan'ın şokla bakakaldığını fark etmedi.

Oha, cidden benden bahsetmemiş miydi?

Vaov... İşte bu kaos demekti.

Keyifle olacakları izlerken Nehir'in gözleri yandan bana kaydı ve Sergen'in bakmadığı ilk anda bana göz kırptı.

Kalbim, benim zayıf ve sevgisiz kalbim, en ufak etkiye tepki verdiği için yarış atı gibi hızlandı bir göz kırpmasına.

Neden bilmiyordum ama bu kızın inanılmaz havalı ve göründüğü kadar salak olmadığı hissine kapılıyordum. Her hareketi çok sade ve güzeldi.

"Nihan Hanım?!" dedi Sergen. "Ses kaydı!"

"Ses kaydı... Efendim, ses kaydedici bozuktu da. Çok üzgünüm... Ben..."

Sergen şok oldu ve bir anda masadan kalkıp arkasında iki büklüm olmuş, sımsıkı topuzlu esmer kadına baktı.

"Sen..." Sofrada misafir olduğunu hissedince, yerine zorla oturup öksürerek sinirini gizlemeye çalıştı.

"Bunu sonra tartışacağız Nihan Hanım. Aşağıya inip Emine Hanım'ı gönderir misiniz?"

Nihan neredeyse ağladı ağlayacak bir şekilde yürümeye başladığında Nehir endişeli bir yüz ifadesi takınarak; "Ya ben böyle önemli olduğunu bilmiyordum, çok üzgünüm."

Sergen o esnada gözlerini kapatmış nefes egzersizi yaptığından Yuşa lokmasını binbir güçlükle yutup cevap verdi.

"Sizinle alakası yok, Nihan Hanım sorumluluklarını bilmeli ve ailemizdeki bütün kişileri size tanıtmalıydı. Bu arada, orada oturan kız da," Beni işaret ediyordu.

"Asya Gökalp. Kardeşim."

Nehir, "Öyle mi, hiç benzemiyorsunuz?" dediği an sofrada ikinci bir ölümcül sessizlik oldu.

Sergen gözlerini açtığında için için yanan nefretiyle sordu. "Nihan Hanım size hiçbir şey anlatmadı mı Nehir Hanım?"

"Biraz meşguldü anladığım kadarıyla. Evi gezdirmedi, sadece bahçeye çıktık–"

Yuşa gözlerini büyüttü. "Evi gezdirmedi mi? Voah, bu kadın yürek mi yedi?"

Sergen yumruğunu sıkarak Yuşa'ya bakınca Yuşa bu kez yorumuyla babasını güldüremediğini anlayıp başını eğdi.

"Devam edin."

"Ve bana çiçekler hakkında teknik sorular sordu. Sonrasında evde çalışan veya yaşayan herkesin aile olduğundan, kol kırılır yen içinde kalır gibisinden bir şeyler bahsetti. Pek anlamadım neyden bahsettiğinden açıkçası. Ardından başı döndüğü için gitti, beni de kış bahçesine bıraktı. Bu arada kış bahçesi baya kötü durumda, işe başlayacaksam oradan başlamak isterim."

Sergen şaşkınlık içinde kızı dinlerken, masadaki dengenin nasıl döndüğüne inanamadım. İlk başta kızın şaşkın şaşkın cevap vermesini dinlemiş ve onun adına utanmıştım ancak şu an Sergen'in yüzünü bu hale koyabildiği için ona biraz özenir haldeydim.

Sergen gibilerini şaşırtmak, çocuk doğurmaktan zordu. Bu kız ise safozluğuyla bunu başarabilmişti.

"Sizi yalnız mı bıraktı? Evde? Bıraktı?"

Annem gelen öfke patlamasını önceden hissedip sandalyesini geri çekti ve o daha kendisini geriye tam çekememişken, Sergen masadaki seramik çay bardağına yumruğunun tersiyle çoktan vurmuştu. Neyse ki anneme gelmeyen bardak kırıntıları Nehir'i yerinde sıçratırken, annemi kendime doğru çekip Sergen'e bakmayı reddettim.

Böyle zamanlarda ona bakamıyordum çünkü öfkesi çok kolay bana yönelebiliyordu. Bir keresinde Yuşa eve geç ve sarhoş gelmesine rağmen, sırf Sergen'e Yuşa'yı azarladığı sırada bakarken yakalandığım için çalışma odasında kendimi çırılçıplak soyulmuş bir halde kemer yerken bulmuştum. Kulaklarımda yankılanan tek ses ise;

"Neden bana öyle baktın orospu?"ydu.

Dolayısıyla. Hayır.

Sergen ayağa fırladı.

"Nihan Hanım'la konuşmalıyım."

Nehir bu yaşananlara inanamıyormuş gibi eli ağzında samimi bir şekilde sordu.

"Yanlış bir şey mi yaptım? Kimseyi zora sokmak istemezdim. Lütfen beni kovmayın. Bu işe çok ihtiyacım var..." diyip ağlamaya başladığında yanında oturan Yuşa şok oldu.

Sergen bile duraksadı ve kızın sebepsiz akan gözyaşlarına bakakaldı.

"Hayır hayır..." demeye başlayan Sergen'i Yuşa kurtardı.

"Dedik ya, bu Nihan Hanım'ın göreviydi diye. Lütfen ağlamayın."

Yuşa kızın omzuna dostane dostane patpatlayınca Sergen Yuşa'ya devam etmesini söyleyip yemek salonundan çıktı. Çıkmadan hemen önce Yuşa'ya;

"Yuşa, Nehir Hanım'a evi gezdirip, yapılması ve yapılmaması gerekenleri gerçekten anlat. Kişileri tanıt ve eğit. Nehir Hanım, gün sonunda hâlâ burada kalmak isterseniz, sizinle çalışmaktan memnuniyet duyarız. Şimdi gitmeliyim."

Yuşa hazır asker, "Tamamdır baba." dedi.

Ve Sergen aşağıya Nihan'ı bir güzel fırçalamaya inerken, Yuşa kıza bir peçete uzattı.

"Ağlama artık." Yuşa'nın sesindeki o nazik rica midemi bulandırdı. Pankekimin tamamını ağzımda öğütebilecekmiş gibi özgürce yedim. Sergen masada öksürüp uyaracak değildi sonuçta. Rahatça yemeğimi yerken benim üzerimden çıkan kaosta nasıl işin bana bulaşmadığını merak ettim. Genelde ismimin yalnızca dahil olduğu şeylerde bile en az 10 kırbaç yerdim.

"Bu işe bu kadar çok mu ihtiyacın var?"

Kız gözleri ıslak ıslak başını kaldırıp Yuşa'ya baktı. Yuşa orada eridi yavrucak.

"Bu iş için hayatımı mahvettim. Turgut Bey'i sildim de geldim."

Ve size yemin ederim. Cümlesindeki hiçbir şey yalan ya da yanlış değildi. Tonlaması tehditkardı ama sesi karpuz kadar şekerliydi. Karşısındaki kişi, kendisini tanımadığı için ne kadar ciddi olduğunu anlayamıyordu.

O an, kızın göründüğünden daha tehlikeli olduğunu anladım. Sergen'in ona yaptığı manipülasyonun aynısını Yuşa'ya uyguluyor, gözlerindeki o ısrarcı bakışla çocuğu kendisine bağlıyordu.

Bu kız kimdi böyle? Şeytan mıydı, cadı mıydı?

***

peace out✌️

asagiya biraz kendi cektigim cicek fotolarini birakicam 45 yasindaki nineler gibi cicek fotosu cekip arkaya sarki sozu koyan kisi benim evet

I CAN'T FALL IN LOVE IF I SHOW IT

I CAN'T CALL IT LOVE IF I SHOW IT

HAVE YOU NOTICED, TELL ME HAVE YOU NOTICED?

sari gullerin en iyi dostumsun anlamina geldigini biliyor muydunuz?


Продолжить чтение

Вам также понравится

ASYA Su

Чиклит

298K 16.9K 34
Abi kitapları kıtlığı çekiyorsanız doğru yerdesiniz. Bölümleri yazdıkça atacağım. "Onu istemiyorum." Nefret dolu bakışları bendeyken babamdan uzakla...
747K 46.6K 50
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
4M 66.8K 58
Eğlencesine gidilen konserde bir insanın hayatı değişebilir mi? Unutulan anılar adına nasıl birine aşık olabilir?
117K 3.3K 47
Arkadaşı tarafından para için ihanete uğrayan bir kızzın adama mahküm edilmesi ön izleme : 3.bölüm Helin ben çok özür dilerim pişman oldum gerçektenn...