Komşu Düşmanlığı.

De isiltili1yazarr

690K 37.5K 15.8K

Kız öğrenci eviyle Erkek öğrenci evinin savaşıdır! • Gece yarısında alt komşusu yüksek sesle müzik açtığı içi... Mais

1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
1. Özel bölüm.
2. Özel Bölüm.

27.

14.3K 806 221
De isiltili1yazarr


Kızlarla birlikte, evde boş boş oturuyorduk. Alp'in babasının aradığını Alpe ve kızlara söylemiştim.

Alp, herhangi yabancı numara gelirse kesinlikle açmamamı söylemişti. Samiyi sorduğumda, iyi olduğunu söylemişti. Bu durum beni gerçekten mutlu etmişti.

Sami iyiydi, ama doktor hala hastaneden çıkarmıyordu. Hayati tehlikesi sanırım hala sürüyordu.

İremin telefonu çalınca, sinirle, "salak kardeşim arıyo" dedi. Ardından telefonu açtı, İremin kardeşi, "abla boku yedin Bedriye ablalarla biz size geliyoruz" dedi.

İrem, "açmıyorum kapıyı napcaksınız?" dedi. Beyza, direkt mutfağa yönelip, "bir şeyler hazırlayalım" dedi. Pelo da Beyzanın yanına mutfağa geçmişti.

İrem sinirle, "ya kime sordunuz da geliyorsunuz ya?" diye bağırdı.

İremin kardeşi eliyle kapak yaptı ve, "aslında annem çıkarken haber ver demişti ama senin götün sıkışsın diye şimdi haber veriyorum" dedi ve arka kamerayı çevirip arabayı gösterdi.

Şaşkınlıkla İremle birbirimize baktık. İrem sinirle, "sen gel buraya o manda boku rengi olan saçlarını nası tek tek yoluyorum" dedi.

Ardından kardeşinin ne diyeceğini umursamadan telefonu kapatıp, bana döndü.

İremle aynı anda ayağa kalkıp, evi toplamaya başladık. Sude ve İrem evi topluyorlardı. Ben de süpürgeyi çalıştırmıştım.

İrem bi yandan söyleniyor, bi yandan iş yapıyordu. Bu durum gerçekten çok komik gözüküyordu. İremin kardeşinin yaptığı çok yanlıştı. Geliyorlardı ve bize son dakikalarda haber veriyorlardı. Üstüne üstlük her her aşırı derecede dağınıktı.

Süpürme işim bittikten sonra, silmeye başladım. Mutfaktan da güzel kokular gelmeye başlayınca, iyice mayışmıştık. İrem sinirle, "o salak buraya gelsin, nasıl ağzına sıçıyorum bakın görün" dedi. Gizlice telefonu elime alıp, Alp mesaj atmış mı diye baktım.

Atmamış olduğunu görünce, hüzünle telefonumu geri yerine bıraktım. Bugün hiç konuşmamıştık ve çok özlemiştim. Hiç çevrimiçi de olmamıştı.

İrem sinirle bağırınca, irkildim ve korkuyla İreme baktım. İrem sinirle, "gelicekler şimdi ne halt yiyeceğim şimdi?" dedi, ağlamaklı sesiyle.

Silme işi bitince, direkt İremlere yardım etmeye başladım. Etrafta dağınık gözüken ne varsa hepsini güzelce yerleştiriyordum.

Birden kapı çalınca, İremle birbirmize şok içerisinde baktık. İrem korkarak kapıya yaklaştı, ve kapıyı açtı. Karşısında kardeşini görünce gülmemek için kendimi sıktım.

Kardeşi, İrem gibi boyalı sarı saçlıydı. Ama bana kalırsa İreme sarı saç daha çok yakışıyordu. Kız gülerek içeri girdiğinde, İrem kız kardeşinin kafasına vurdu.

İrem sinirle, "Allah'ım ben ne günah işledim de böyle manda boku gibi bir kardeşim oldu?" diye söylenmeye başladı. İremin kardeşi eve heyecanla bakıyordu.

Her yeri toplamıştık. İremin kardeşi önümde durdu ve, "merhaba ben akça" diyip elini uzattı. İrem gözlerini devirip, "sanki iş görüşmesine geldi" demeyi ihmal etmedi.

Elimi uzatıp, "bende Efsun" dedim. Akça, bakışlarını saçlarıma çevirdi ve, "oha, saçların doğal mı?" dedi.

İrem her zaman ki gibi lafa atlayıp, "senin saçlar ne kadar doğalsa Efsunun saçları da o kadar doğal tamam?" dedi. Akça sinirle İreme döndü ve, "ya abla boş yapma" dedi.

İrem sinirle, "keşke sen gelmeseydin, manda götü seni" dedi. Beyza ve Pelin gülerek mutfaktan çıktılar ve yanıma oturdular. Akça herkesle tek tek tanışıyordu. Kapı çalınca, İrem aşırı derecede sahte olan gülümsemesini takındı ve kapıyı açtı. Ardından, "hoşgeldiniz" dedi sahte bir heyecanla. İçinden sövdüğüne yüzde yüz emindim. Kadınlar içeri girince, İremin annesini tahmin etmek zor olmamıştı. İçeri geçip oturduklarında, kızlarla birlikte mutfağa kalkıp, hazırladığımız şeyleri masaya koyduk.

İrem tam yanıma oturmuştu. Hafif kulağıma eğilip, "bak, şu kömür gözlü olan Bedriye karısı. Ela gözlü olan annem, diğeri de Bedriye karısının kızı. Yeni evlendi" dedi. Kafamı salladım ve, "nasılsınız?" diye soru yönelttim. İremin annesi, "iyiyim kızım, siz nasılsınız?" diye sordu. Yutkundum ve, "iyiyim, teşekkür ederim" dedim. İremin dediği kadar vardı gerçekten. Bedriye denilen Kadın, gerçekten ters ters bakıyordu. Halaların geneli böyle miydi? İrem sahte gülüşüyle, "sen nasılsın Bedriye abla?" dedi. Sudeye baktığımda, gülmemek için kendini sıkıyordu. Bedriye denilen Kadın, "yemek biraz tuzlu olmuş, sen nasılsın İremcim?" dedi. İrem sinirle yutkundu ve, ters ters bakarak "aslında sevgimizi koymuştuk içine, neden öyle oldu anlamadık" diyince, Pelin öksürmeye başladı. İreme vur dedik, öldürmüştü resmen.

İremin annesi, sinirle İreme baktı ve, "biraz tuzlu olmuş kızım" dedi. İrem gözlerini devirdi ve, "haftaya bende size gelirim Bedriye abla, sen daha iyisini yaparsın bizde yeriz" dedi. Bedriye abla ters ters bakmaya başlayınca, gülmemek için kendimi sıktım. İremin annesi de İreme ters bir şekilde bakıyordu. İrem asla geri adım atmıyordu. Aklına ne gelirse, düşünmeden söylüyordu. İremin Annesi, İreme sinir olduğu her halinden belliydi. Bedriye abla bize döndü ve, "kızlar, üniversite nasıl gidiyor?" diye sordu. Sesinde ki yapmacıklığa ve sinsiliğe göz devirmemek için kendimi sıktım. Pelin lafa atladı ve "çok iyi gidiyor, sağolun" dedi. Bedriye ablanın yüzünden belli olduğu kadarıyla, memnun olmamıştı. Ancak memnun olmuş gibi davranıyordu. Ortam aşırı derecede gergindi, İrem her an patlayacak gibi duruyordu. Sakinliğini koruyamadığı, her halinden belliydi.

Yemek faslı bitince, kızlarla birlikte sofrayı toplamaya başlamıştık. Ardından Beyza çayın suyunu koydu, ve birlikte salona geçtik. Salona oturur oturmaz, Bedriye ablanın kızı "İremcim, evlilik düşünmüyor musun?" diye sorunca, Beyzanın içtiği su boğazında kalmıştı. Direkt ayağa kalktım ve sırtına vurmaya başladım. Beyza, "oha" dedi. Bi yandan öksürüyor, bi yandan yok artık gibi şeyler söylemeye çalışıyordu. İrem, "yok canım ben bu yaşta evlenip koca eline bakmak istemiyorum" dedi. Ardından, "kendi paramı kazanıp yemek, daha cazip geliyor" dedi ve hiç samimi olmayan bi gülüş attı. Bedriye ablanın kızı göz devirdi ve bakışlarını yere çevirdi. Gerçekten hiç samimi değillerdi. Buna rağmen, neden misafirliğe gelmişlerdi? yutkundum ve etrafıma baktım. Su arıyordum.

Beyza çayları getirmek için mutfağa girdiğinde, bende arkasından ayağa kalktım. Bu gergin ortamda olmak beni yormuştu. Mutfağa girdiğim anda kapıyı kapattım ve, "çok gergin bi ortam" dedim. Beyza gülerek, "baba tarafından akraba işte, ne bekliyorsun?" dedi. Kafa salladım ve, "gerçekten ya, soruları çok saçma. İremi tuzağa düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar" dedim. Beyza bana hak verdi ve, "kesinlikle, ama İrem onların bu haline alışmış gibi. Yani ne sorarlarsa sorsunlar, iyi cevap veriyor" dedi. Beyzanın dediği doğruydu, İrem lafını eksik etmiyordu. Ve bana kalırsa, İremin halası ve kızı bunu hak ediyordu.

Salona tekrar geçtiğimizde, herkesin çaylarını koyduk ve yerimize tekrar oturduk. Bedriye abla, "aileni özlemiyorsun sen galiba? zor değil mi böyle ailenden uzak yaşamak?" dedi. Ardından, "yani bilemedim, hırlısı var hırsızı var" diye mırıldandı. İreme bakıp gözlerimle sakin ol demeye çalıştım. İremin sakin cevap veremeyeceğini bildiğim için lafa atladım ve, "aslında, burda hepimiz ailemizi özlüyoruz. Ancak geleceğimizi kurtarmak için dayanıyoruz. Ayrıca, kapımızı kilitleyip yatınca hırlı veya hırsız problemi ortadan kalkıyor" diyip zor da olsa gülümsedim. Bedriye ablanın kızı, "evlenmeyi düşünmüyor musun? bak ben senin yaşındayım bide karnımda çocuğum var" dedi. Ardından, "yani geç kalma diye diyorum, sonra kimse almaz. Annen turşunu kurar" diyip kahkahalarla gülmeye başladılar. Sinirlerim kat ve kat artıyordu. Ayağa kalkıp, saçını başını yolmamak için kendimi zor tutuyordum. Pelin lafa atladı ve, "bence siz biraz fazla erken evlenip, fazla erken çocuk yapmışsınız. Bu yaşta olan bi genç kız okumalı" diyip göz kırptı. Pelin hep böyleydi, sinirlendiğim zaman lafa atlar, ve lafımın devamını getirirdi. Peline dönüp, göz kırptım ve bakışlarımı yere çevirdim..

Misafirler gittiği için mutluyduk. Bedriye abla ve kızı, işimiz çıktı diyerek gitmişlerdi. Evde, İremin annesi, ve İremin kız kardeşi Akça vardı. Akça birden odamıza dalınca, şaşkınlıkla kapıya baktım. Akça makyaj malzemelerimizin yanına şok içerisinde geliyordu. Bu hali gerçekten çok komikti. İrem yattığı yerden, "sakın makyaj malzemelerini çorlamayı düşünme, yırtarım seni" dedi. Akça gözlerini devirdi ve, "öylesine bakıyorum zaten, babam alır bana" dedi. Ardından makyaj malzemelerini incelemeye başladı. Ardından şok içerisinde "abla yuh, ne kadar çok makyaj malzemesi var burda?" dedi. İrem, "saymadım" diyince, kahkahalarla gülmeye başladım. Akça ve İrem gerçekten çok komiklerdi. Akça camdan dışarıya baktı ve, "oha abla sizin binada bu kadar yakışıklı erkek var mıydı?" diye sordu. Sorduğu soruyla, İremle birbirimize baktık. İrem hiçbir şey olmamış gibi, "boşuna bakma, o çocuklar benimle yaşıt. Abi dersin ancak" dedi. Akça sinirle, "abla aşkın yaşı yoktur bi kere. Ayrıca sen nerden biliyorsun benden büyük olduklarını? yoksa tanıyor musun?" diye sordu.

İrem sinirle, "tanıyorum çünkü salak. Bizim okuldalar ikinci sınıflar" dedi. Ardından, "abi de" dedi. Akça şok içerisinde İremin yatağına oturdu ve, "abla, sarışın var bi tane çok yakışıklı ya" dedi. İrem sinirle yerinden kalktı ve, "seni çok pis döverim, abin yaşında onlar" dedi sinirle. Akça, "neyse abla bi tane çocuk vardı ya" dedi. İrem ayağa kalktı ve, "bi tane mi vardı?" diye sormasıyla kahkahalarla gülmeye başladık. Akça sinirle gözlerini devirip, "sadece gülüyorum, çok komik" dedi.

Akça yerinden kalkıp tekrar camdan dışarıya baktı. Ardından, "abla makyaj malzemelerinden bi tane versene ya" dedi. İrem sinirle, "gökten yağmadı bana da, biriktirdim aldım. Sende biriktir" dedi. Akça bu sefer gözlerini devirip, İremin dolabını karıştırmaya başladı. Gerçekten çok sinir bozucu bi kardeşti. İremin sürekli seni döverim, demesi kadar vardı. Sürekli ablasından bir şeyler almak istiyordu, alamayınca annesine söylemekle tehdid ediyordu. Bazı özellikleri, Pelinin abisine benziyordu. Tek çocuk olduğum için mutluydum. Kardeş ve abi, abla sorunlarım yoktu.

İrem yine de gerçekten sabırlı bi abla olduğunu düşünüyordum. Birden kapı açılınca hepimiz kapıya baktık. İremin annesi hazırlanmış, bir yere gidiyor gibiydi. İremin annesi, "baban gelmiş öyle gezmeye gidiyoruz, Akça sende gelecek misin?" dedi. Akça, "yok istemiyorum siz gidin" diyince, İremin annesi kapıyı kapattı ve evden çıktı. Çıktığı gibi İrem Akçanın kolundan tutup, mutfağa doğru yürütmeye başladı. Şok içerisinde kavgalarını izliyordum. İrem tokayla saçlarını yukardan bağladı. Bu hareket, kavga olursa saçıma zarar gelmesin hareketiydi.

İrem kardeşini mutfağa bıraktı ve, "buraları temizle" dedi. Akça sinirle, "abla senin evin ya, neden ben temizliyorum?" diye bağırdı. İrem Akçanın kafasına bi tane vurdu ve, "bi temizleme de kızlarla birleşip seni nasıl dövüyorum" dedi. Akça bize bakınca, ben bir şey demedim. Beyza tam bir şey diyecekken, İrem ters bi bakış atıp Beyzayı susturdu. Ardından tekrar Akçaya bakıp, "yarım saatin var" dedi ve yanımıza oturdu. Akça da aynı ablası gibi söylene söylene iş yapmaya başladı. İreme döndüm ve, "bunca saattir bunu mu bekliyordun?" dedim. İrem gülmemeye çalışarak kafa salladı. Akça, "oh abla, sen şimdi geceleri de geziyorsundur" dedi. İrem, "gezmeyip de ne yapacağım? üniversite kazandım tabiki gezerim" dedi. ardından havalı bir bakış attı. Akça sinirle, "abla sen kazanmadın ki. Özele verdik biz seni" dedi. İrem, "demek ki neymiş? özele verilebilecek kadar değerliymişim" dedi. Akça gözlerini devirdi ve, "ağlaya zırlaya özele gittin abla" dedi. İrem ayağından terliği çıkarıp son hızla Akçay'a fırlattı. Ardından, "yanında ki kovada ki suya kafanı daldırır çıkarırım. Canımı sıkma işini yap" dedi. Kahkahalarla gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk.

Eğer gülersek, İrem bize de ters bakışlar atacaktı buna emindim. Birden telefon çalınca direkt kendi telefonuma baktım. Benim telefonum çalmıyordu. Hüzünle telefonumu geri yerine bıraktım. Alp, beni özlememiş miydi? Pelin telefonunu eline alıp, telefonunu açtı. Abisi Samet arıyordu. Pelin sinirle, "ne var abi?" dedi. Samet abi, "size geleceğim yarın öğlen" dedi. Pelin, "kimden izin aldın abi?" diye sordu. Samet abi, "birinden izin almam mı gerekiyordu? kardeşimin evi değil mi? gelirim" dedi. Akça, "abla sakın sen böyle düşünüp bizim eve gelme. Biz seni istemiyoruz çünkü" dedi. İrem, Akçay'a ters bi bakış attı ve, "ben gelmiyorum zaten. Siz geliyorsunuz çağırılmadan" dedi. İrem her türlü lafını yapıştırıyordu.

Bu durum gerçekten komikti. Akça sürekli laf yemesine rağmen, yine de laf atıyordu. Pelin sinirle, "ya abi ben senden kurtulmak için kız öğrenci evine yerleştim. Sen kalkmış diyorsun ki sana geleceğim. Gelme abi istemiyorum ya" dedi. Pelin gerçekten sinirlenmişti. Samet abi, "ben senin abinim, gelirim gelmem sanane?" dedi. Gerçekten aşırı derecede gıcık bir abiydi. Pelin sakince, "tamam abicim, ama sen bana gelmezdin. Neden gelmek istiyorsun?" diye sordu sakince. Aslında sakin değildi, sakin olmaya çalışıyordu. Samet abi sahte sakinliğiyle, "yarın yemek yapmaya hevesim yok" dedi. Pelin birden sinir krizi geçirdi ve, "ya abi defol git nerde yiyorsan ye ya git nerden zıkkımlanıyorsan zıkkımlan. Bıktım senden artık düş yakamdan" dedi. Samet abi, "tamam hadi yine iyisin, gelirken abur cubur da alırım" dedi. Pelin sinirle, "zıkkımın kökünü de al tamam? onu pişireceğim çünkü" dedi. Birden telefonuma bildirim gelince, direkt telefonumu açtım.

Alp; arka bahçeye gelir misin? konuşmamız gereken önemli şeyler var..

Yazdığı mesajla şok oldum. Konuşmamız gereken ne olabilirdi? hızla yerimden kalktım ve dolabıma koştum. Kızlar arkamdan, "Efsun noluyor?" diye bağırdılar. "Alp arka bahçeye çağırıyor. Önemli şeyler konuşmamız gerekiyormuş" diye bağırdım. Kızlar tek tek odama girdiler ve, "ne önemlisi?" dediler. Sude heyecanla, "yoksa çıkma teklifi mi edecek?" diye sordu. Bilmiyorum derecesine kafamı salladım. Ardından dolabımdan birkaç kıyafet alıp giyinmeye başladım. Kızlar kendi aralarında Alp'in ne diyebileceğini tartışıyorlardı. Üstümü giyindikten sonra hızla evden çıktım. İrem, "Efsun, çok dikkat et" dedi. Dediği gibi kalbime anında ok saplandı.

Kendimi kötü hissediyordum. Asansörün düğmesine bastım ve Titreyen ellerle beklemeye başladım. Asansör geldiği an bindim ve sıfırıncı kata bastım. Ellerim titriyor, aklıma türlü türlü şeyler geliyordu. Bi yandan soğuk soğuk terler akıtıyordum. Kalbime tekrar ağrı girince, yutkundum ve yere baktım. Asansör sıfırıncı katta durunca, direkt indim. Hızla binadan çıktım ve arka bahçeye doğru hızla yürüdüm. Alp bankta oturuyordu. Ve gökyüzüne bakıyordu.

Heyecanla yanına oturduğunda, bakışları beni buldu. Masmavi okyanus gözleri, dolmuştu. Şok içerisinde, "Alp?" dedim. Alp, "Efsunum, fazla uzatmayacağım" dedi. Şaşkınlıkla onu dinliyordum. Alp, "babam, seni asla rahat bırakmayacak" dedi. Ardından gözlerinden yaşlar döküldü. Gözlerim anında dolmuştu, Alp "onu hapse göndermeden, bize gerçekten rahat bi hayat olmayacak" dedi.

Ardından, "babam, holdingin de yasal olmayan şeyler yapıyor. Bunu açığa çıkaracağım. Ama bu zaman diliminde, burda yaşayamayacağım sevgilim" dedi. Gözlerimden yaşlar dökülüyordu.

Alp, gidiyor muydu?

bu gerçek olamazdı, Alp beni bırakmazdı.

Alp gözlerimde ki yaşları eliyle sildi, ardından "Efsunum, lütfen bir şey söyle. Susma" dedi.

Âdeta boğazım düğümlenmişti. Hiçbir şey söyleyemiyor, sadece ağlıyordum. Yutkundum ve, "beni bırakma" diye fısıldadım.

Alp, alnını alnıma yasladı. Göz yaşlarımız, birbirini takip ederek süzülüyordu. Belimden tuttu ve kendine çekti. Ardından, "geri geleceğim, sana söz veriyorum geleceğim" dedi.

"Ya ölürsen Alp, ya o adam seni öldürürse?" dedim.

"Ölürsem de senin uğruna öleceğim sevgilim. Bundan güzel bir şey var mı?" dedi.

Dudaklarını yavaşça dudaklarıma değdirdi. İlk öpüşmemiz gibi öpüyordu. Sıcak, ama yumuşakcık olan dudakları hareketlenmeye başladı. İlk öpüşmemiz gibi, hem ağlıyor hem öpüşüyorduk. Yavaşça geri çekildi ve,

"Seni çok seviyorum sevgilim" diye fısıldadı.

Ardından ayağa kalkıp, sarıldık. Sonra da arkasını dönüp hızla uzaklaştı. Oturduğumuz banka oturdum ve, tüm dünyam başıma yıkılmışçasına ağlamaya başladım. Hiçbir şey düşünemiyordum. Alp, gidiyordu ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Alpe, seni seviyorum diyemeden gitmişti.

Alp bana ilk defa seni seviyorum demişti. Belki de bu, son diyeceği seni seviyorumdu.

***

Merhaba sevgili okuyucularım, nasılsınız? bende keyifler düşük.. Hem ağlayıp, hem çok güldüğüm bi bölümdü. Alp ve Efsun, üzümlü keklerim. Neyse, Düşüncelerinizi yorumlarda belirtmeyi unutmayınnn

Komşu düşmanlığı serisiyle alakalı videolar paylaştığım tiktok hesabıma da destek olalım; kitap_alintilarim7

Sınır; 150 vote, yorum sınırı koymuyorum ama emeğimin karşılığı olarak bi tane bile olsa yorum atmayı unutmayınn

Sizleri seviyorum - ışıltılı yazarınız.

Continue lendo

Você também vai gostar

12.4K 1.7K 3
"Aslında komik çocuksun." Karizmatik bir şekilde gülümsedim. "Ama biraz aptalsın." Operatöre Bağlanıyorsunuz evreninden yan kitaptır. Seriden bağı...
3K 1.5K 24
Kısa son bahar hikayesi (Her bölümün kelime sayısı 2000'in altındadır.)
2.8M 150K 80
🌟10.06.2018'de yayınlanmaya başlanmıştır.🌟 "11/D" olan konuyu "12/D" olarak değiştirdiniz. +0545: O grubun adını değiştiren Dila mı? Gözlerime ina...
15.6K 8.2K 22
0546*** : Görüyorum, yaraların kanıyor. 0546*** : Bir ben görüyorum, bir beni görmüyorsun. 0546*** : Yaralarını sarmak istiyorum. 0546*** : İzin verm...