ŞEYTANIN ÇIRAĞI

silassen

720K 43.3K 17.6K

"Seni öpeceğim." dediğimde duraksadı. "Sadece beynim yerinde değilken bunu yapabilirim." diye devam ettiğimde... Еще

1. Bölüm: "Şeytanın Astları."
2. Bölüm: "Yalanın Şampanyası."
3. Bölüm: "Akşam Yemeği."
4. Bölüm: "Deprem."
5. Bölüm: "Şeytanın İni."
6. Bölüm: "Akın değil, Aeron."
7. Bölüm: "İtaat."
8. Bölüm: "Böcek."
9. Bölüm: "Kraliçe."
10. Bölüm: "Medusa."
11. Bölüm: "Cehennemden kaçan kadın."
12. Bölüm: "Ne cennet ne cehennem."
13. Bölüm: "Baş melek."
14. Bölüm: "Tercih."
15. Bölüm: "Ata."
16. Bölüm: "Sürpriz Ziyaretçi."
17. Bölüm: "Çıkarlar."
18. Bölüm: "Toplantı Odası."
19. Bölüm: "Kargaşa."
20. Bölüm: "Davet."
21. Bölüm: "Terfi."
22. Bölüm: "Kırmızı."
23. Bölüm: "Asıl Kötülük."
24. Bölüm: "Cehennemi Hisset."
25. Bölüm: "Ortak."
26. Bölüm: "Cehennem Kokusu."
27. Bölüm: "Haber."
28. Bölüm: "Röportaj."
29. Bölüm: "Anılar."
30. Bölüm: "Şeytanizm."
31. Bölüm: "Manipülatif ve Basit."
32. Bölüm: "Köstebek."
33. Bölüm: "Yeni Plan."
34. Bölüm: "Cehennem Adam."
35. Bölüm: "Kahve."
36. Bölüm: "Green."
37. Bölüm: "Alaska."
38. Bölüm: "Çitlembik."
39. Bölüm: "Balık hapı yuttu."
40. Bölüm: "Dudağın, dudağımın altında."
41. Bölüm: "Kötülük."
42. Bölüm: "Şeytanın yanındaki melek."
43. Bölüm: "Ben Ada Milan."
44. Bölüm: "Habercilik."
45. Bölüm: "Evli."
46. Bölüm: "Maske."
47. Bölüm: "En az senin kadar."
48. Bölüm: "Mira Yener."
49. Bölüm: "Bir Görüş Kabininde."
50. Bölüm: "Babam."
51. Bölüm: "Yurt dışı."
52. Bölüm: "Ne yapıyorsun?"
53. Bölüm: "Kızgınlık."
54. Bölüm: "Alay."
55. Bölüm: "Siyahın yanındaki beyaz."
56. Bölüm: "Aftiel ve Aeron."
57. Bölüm: "Sarhoş olana kadar."
58. Bölüm: "Korkma küçük hanım."
59. Bölüm: "Merve."
60. Bölüm: "İntikam Yemini."
61. Bölüm: "Müzayede."
62. Bölüm: "Alaska'nın yeni ortakları."
63. Bölüm: "Allie'nin ruhu."
64. Bölüm: "Oyun."
65. Bölüm: "Saten gecelik vakası."
66. Bölüm: "Beni öptü."
67. Bölüm: "Gecenin izleri."
68. Bölüm: "Ata'nın yardımı."
69. Bölüm: "Bu bir savaş."
70. Bölüm: "Haber."
71. Bölüm: "Ajan."
72. Bölüm: "Maskenin altında yatan gerçek."
73. Bölüm: "Kandırılmak."
74. Bölüm: "Günah."
75. Bölüm: "İşkence Odası."
76. Bölüm: "Savaşa savaş, kana kan Ata."
77. Bölüm: "Gerçek Oyun."
78. Bölüm: "Seni sevmiyor oluşum kötü değil."
79. Bölüm: "İntikam."
80. Bölüm: "Biz aynı gemideydik."
81. Bölüm: "Senden etkileniyorum Aeron."
83. Bölüm: "Saldırı."
84. Bölüm: "Adem ve Havva bile..."
85. Bölüm: "İhanetkar."
86. Bölüm: "Tanrı'nın günahkar oğlu."
87. Bölüm: "Kalpsiz şeytan."
88. Bölüm: "Ada Ajans."
89. Bölüm: "Cehennemin Cezası."
90. Bölüm: "Düşmüş Melek."
91. Bölüm: "Seni karşıma çıkaran Tanrı."
92. Bölüm: "Rüya."
93. Bölüm: "Ölüm ve aklın savaşı."
94. Bölüm: "Lilith sensin sevgilim."
95. Bölüm: "Sabah Yıldızı."
96. Bölüm: "Sarman'ın daveti."
97. Bölüm: "Bıçak Sırtı."
98. Bölüm: "Senin suçun değil."
Final: "İNTİKAM ALMAK İSTİYORSAN İKİ MEZAR KAZ."
2. KİTAP

82. Bölüm: "Alaska'da Parti."

5K 301 217
silassen


Instagramdan takip etmeyi unutmayın tamam mı? Adım> siladhikayeleri

☘️

Arabanın içine doluşan nefes seslerimize -ki benim seslerime desek daha doğru olurdu- odaklanmamaya çalışarak sertçe yutkundum ve camı açtım. Araba, hala yol kenarında farları kapalı bir biçimde duruyordu. "Bakmayacak mısın bana?" diyen Akın'ın sesiyle beraber ona döndüm.

Alt dudağını ıslattı. "Ne dedin az önce bana?" diye sorduğunda bakışlarımı kaçırdım. "Ne dedim?" güldü. "Çok iyi biliyorsun." dedi birden. "Bir şeytanı nasıl kandırabileceğini çok iyi biliyorsun, sanki şeytan senmişsin gibi." yutkundum.

Ona Aeron diye seslenmemden mi bahsediyordu? Dudaklarımdan dökülen basit bir kelimeden ibaretti oysa. Onu bu kadar kolayca etkileyebileceğimi daha önceden bilseydim eminim ki, daha önceden yapardım.

"Ben kazandım." dedim öylesine. Sırıttı. "Bir yarışta mıydık küçük hanım?" deyip birden üstüme doğru eğildiğinde tüm bedenim kasıldı. Fark ettiğine emindim ama bunu umursamadan iki elinin yardımıyla elbisemin her iki ucundan tutarak aşağıya doğru çekiştirdi. "Bir şeytanı baştan çıkarmaya utanmıyor musun, küçük?"

"Şeytan baştan çıkmaya çok meyilli sanırım..." diye mırıldandığımda geri çekilmeden, üstten bakışlarıyla bana baktı. "Şeytan baştan çıkmaz bebeğim, baştan çıkartır ama sen bir istisnasın." güldüm istemsizce. Ardından arabayı çalıştırarak sürmeye başladığında derin bir nefes almıştım.

"Beni deli ediyorsun." dedim.

"Sevindim."

"Bir dün ki halimize bak, bir de bugün ki." yandan bir bakış attı. "Ben hiç şikayetçi değilim bundan." deyip gözleriyle yüzümü işaret edince kaşlarımı çattım. "Alaska'ya az kaldı sayılır. Kimsenin seni, yüzünün her tarafına dağılmış rujunla veya dağılmış saçlarınla görmesini istemem." duraksadım.

Akın başka hiçbir şey demeden önüne döndüğünde kaşlarımı çatarak arabanın üstündeki cam bölmesini açtım. Gördüğüm yüzle küçük dilimi yutacaktım. Cidden dediği kadar vardı. Aslında öpüşmemiz küçük sayılırdı ama buna nazaran bir o kadar vahşiydi. Çünkü şimdiden kalçama bıraktığı elinin acısını hissedebiliyordum ve dudaklarım sızlamaya başlamıştı. İlk önce elimle saçımı düzeltmeye çalıştım.

"Mızmızlanmayacaksın değil mi?" kaşlarımı kaldırdım. "Ne için?"

"Seni..." dudağının kenarı kıvrıldı. "Biraz hırpaladığım için." elimin tersiyle dudaklarımı temizledim ve önemsiz bir şeyden bahsedercesine "Pek hırpalandım sayılmaz. Daha iyilerini görmüştüm." dedim sakince ve rujumu tazelemeye başladım. Arabanın birden çukura girmesiyle rujun yanağıma bulaşması kaçınılmaz olmuştu elbette. Akın'ın kısık sesli gülüşünü duyarken gözlerimi sıkıca yummuştum.

"Bilerek yaptın değil mi?" dediğimde "Evet." dedi. Tip tip ona baktığımı gördüğünde "Yalan söylediğin için seni cezalandırmak istedim." yüzünü buruşturdu. "Bilirsin işte meslekten kalma şeyler..."

Sinirlenmeyeceğim. Kesinlikle sinirlenmeyeceğim. "Hayır madem kötüsün neden kötüleri cezalandırmaktan bu kadar keyif alıyorsun?" diye ters ters sorduğumda bakışları sanki az önce hiç gülmüyormuş gibi düz bir hal aldı. "Babam çok ısrarcı güzellik." dedi bir anda göz kırparak.

"Dalga geçme." dedim.

"Geçmiyorum. Senin Tanrı'nın kim olduğunu bilmiyor musun sanki?"

"Senin Tanrı'n dediğin şey, baban." dudaklarını büzdü. "Hm...pek bir şey ifade etmiyor." gözlerimi devirdim bir tövbe çekerek. Neyse ki az kalmıştı varmamıza çünkü şimdiden panayır havasını görebiliyordum. Müzik sesleri onlarca kilometreye rağmen duyulabileceğim güçteydi. Yaklaştıkça müzik sesleri, insanların sesine karışıyordu. Araba, her zamanki yerini aldığında kapıyı açarak aşağıya indim.

Akın, elindeki anahtarı korumalardan birine fırlattı. "Biz vale değiliz." dedi dişlerinin arasından bir koruma. Akın gülümsedi. "Ol o zaman." deyip kolunu belime doğru sardığında tepki vermemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Yuvarlak bir masanın etrafındaki üç sandalyeden birine oturmuş Melih'in yanına gidiyorduk. Sanki tahtına kurulmuş bir kral gibi rahattı. Bizim geldiğimizi gördüğünde ufak bir baş selamı verdi. Akın, sandalyemi çektiğinde ona inanamaz gözlerle baktım.

Bu Akın değildi.

Gözleriyle oturmamı işaret ettiğinde şimdi onun Akın olduğuna emin olmuştum. Akın'da yanımdaki sandalyeye kuruldu. "Partimizin onur konuğu olarak biraz geç geldiniz." Akın'ın bana baktığını hissettim. Dakikalar önce yaşananlar yanaklarıma kan hücresinin fırlamalarına sebep olurken "Birkaç işimiz çıktı." dedi alayla.

İşimiz.

Kesinlikle çok güzel ve önemli bir işimiz vardı. Mesela dakikalarca...Her neyse işte. Partiyi biraz anlatmam gerekirse büyük, yuvarlak bir havuzun kenarında onlarca masa vardı. Bu masaların üzerinde yiyecekler, içecekler mevcuttu ve adını bilmediğim -ama aklıma hiç iyi şeyler gelmiyor- onlardan vardı işte. İnsanlar kalabalık bir grup halinde kendini müziğe kaptırmış eğlenirken bazıları içkiyi fazla bulmuş olacak ki birbirinin üzerine atıyordu. Yüzümü buruşturdum. "Beğenmediniz sanırım?" diye sordu Melih.

"Daha nezih bir ortam beklemiştim." dedim kısaca. Güldü. "Kafası uçuk hepsinin, ne kadar nezih bir ortam bekleyebilirsin ki?" bir şey demedim. "Denedin mi hiç?" diye sorduğunda gözlerimi kırpıştırdım. "Ben...yani- pek denedim sayılmaz." kaşlarını kaldırdı. "O nasıl oluyor?"

"Fazla uçuk." dedi Akın birden araya girerek. "Aklının bile almayacağı şeyler yaptırıyor sana ama kullandığın zaman dünyanın en mutlu insanı oluyorsun. Hiçbir sorumluluğun yok, gerçek hayattan kopmak için basit bir çözüm sadece ama fazla basit. Küçük hanımın kullanmayacağı kadar basit, değil mi?" başımı salladım.

"Tecrübelisin sanırım?" dedi Melih. "Hayır." dedi Akın. "Ama kullanan çok insan gördüm." Melih ceketinin cebinden bir sigara kabı çıkardı. Bu, o müzayede çıkardığı kaptan bir tık farklıydı ama aynı sayılırdı. İçinden sigaradan daha ince bir şey çıkardığında Akın'a ve bana uzattı. Akın hiçbir çekinme göstermeden içinden bir tane çıkarıp diğer elinin tersiyle kabı itti. "İçmez." dedi sadece.

Güldü Melih. "İçinde bulunduğu konuma göre fazla korumak istiyorsun onu." dedi ve hiçbir şey demeden dudaklarına götürdü. Bunun bir ot türü olduğunu tabii ki anlamıştım ve Akın'ın şu an yanımda püfür püfür içiyor olması bile gerilmeme yetiyordu ve Allah aşkına! Bir grup keşin arasında kalmıştım. Beni öldürüp kenara atsalar eminim sabah kimse ne yaptığının farkında olmayacaktı.

Akın dumanı üfleyerek kısık gözleriyle bana baktı. "Endişelenme bebeğim." dedi sadece. Bir kolunu, sandalyenin üzerinden omzuma doğru atmıştı. "Gerçek satıcılar ve ticaretini yapanlar bunu sürekli içmez." deyip önemsiz bir şeyden bahsediyormuşcasına baş parmağıyla çenesini kaşıdı ve külünü yere attı.

"İçim mi rahatlamalı?" diye sorduğumda "Benim yanımdaysan diken üstünde oturma." yüzünü buruşturdu. "Bundan hoşlanmıyorum."

"Sanki elimdeymiş gibi konuşuyorsun." homurdandım. Sürekli salladığım bacaklarıma bir bakış atıp elinin bir tanesini oraya yasladı. Gücüyle beraber bir bacağım dururken "Ben varken endişeleneceğin tek şey bedeninde bırakacağım izler olabilir küçük hanım." yutkundum.

"Ah. Sizde mi buradaydınız?" bizim bakışmamızı bölen şey tanıdık iki sesti. Merve ve onun sevgilisi Kaan. "Buraya iki sandalye çekin." dedi Melih korumalarına. Hiç ikiletmeden iki sandalye çektikleri sırada elimi uzatmıştım. "Merhaba." Merve'de karşılık verdi.

"Merhaba."

"Kaan." dedi Akın'a elini uzatırken. "Akın." dedi sakince. Karşılıklı oturdular. O günün aksine Merve sade giyinmişti. Mavi, kısa bir elbise vardı üzerinde. Saçlarını toparlamıştı, kulağında inci küpeler duruyordu. Aslında üzerimdeki elbiseyi fark etmesini beklemiştim ama hiçbir tepki vermemişti. Sadece gözü çok kısa bir an takılmıştı.

Ki şu an fark ettiğim başka bir gerçeklik vardı. Neden Melih'te fark etmemişti? Rahatsızca yerimde kıpırdandım. Doğru olmayan şeyler dönüyordu. Akın'a baktığımda bunu fark etmiş olacak ki konuşmayı kesip bana döndü. "Sorun ne?" diye fısıldadı. "Hiç." dedim sadece. Bacağımdaki elini çeksin diye kolunu çekiştirdiğimde hiç oralı olmadı, aksine daha sıkı tutmaya devam etti.

Bıkkınlıkla bir nefes verdim.

"Siz onlarsınız." dedi birden Merve.

"Kim?"

"Müzayede gecesinde ortalığı kasıp kavuran çift." deyince tek kaşımı kaldırdım. "Bunu nereden anladın?" Merve kırmızı dudaklarını ıslatarak "Gözlemlerim iyidir sadece." güldüm. "Bunu birkaç dakikada mı anladın?" diye sorduğumda cıkladı.

"Aftiel ve Aeron ha?" gülümsedi. "İlk başta neden kendinizi sakladığını anlamıyordum ama şimdi anlıyorum." sigara paketini çıkarıp bana uzattığında "Hayır." dedim kısaca. Gülümsedi. "Sigara bile içmeyen bir kadının bu kadar pisliğin içinde ne işi var onu anlamıyorum..." elbiseme bakıp "Beyaz yakışmış." dedi sadece.

"Teşekkürler." dedim kısaca. Ondan önce dediklerine hiçbir yorumda bulunmadım. Zaten Merve'de üstelemedi. "Alaska'nın kurulmasının üzerinden bugün tam on yıl geçti." birisi merdivenin en üst basamağına çıkarak bağırdı. "Biz kurtulduk."

"Biz kurtulduk!"

"Biz kurtulduk!"

"Biz kurtulduk!"

Hep bir ağızdan, büyük bir kalabalığın çıkardığı sese baktım. "Biz kurtulduk?" diye mırıldandığımda Akın "Burada olmasalardı muhtemelen dört duvar arasında ömür çürüteceklerdi." diye açıkladığında mantığıma biraz olsun oturtabilmiştim.

"Biz kurtulduk!" dedi merdivenlerdeki çocuk ve kadehini havaya kaldırdı. Çocuk diyordum çünkü benden bile küçük olduğuna emindim neredeyse. Yüzündeki büyük bir gülümsemeyle bakıyordu herkese. Neredeyse on beş yaşlarındaki bir erkek çocuğu ona taş fırlattı. "Oyun oynayalım artık! Bırak onu." diye bağırınca herkes güldü.

"Herkes tanıyor sanırım birbirini." dediğimde Melih "Öyle." dedi. "Buradaki herkes bir aile gibidir." dedi. "Herkes birbiri için her şeyi yapar." başımı salladım.

Herkes birbiri için, her şeyi yapar mı sahiden?

"Ah benim minik prensesim de buradaymış." yüzümü eğdiğimde bunun Çitlembik olduğunu gördüm. Korumanın elindeki tasmayla adeta kıvıra kıvıra geliyordu bu tarafa. "Sıkıldın mı bunlardan bebeğim?" köpeğin yüzünü ellerinin arasına aldı. "Sıkılmış mı benim güzel kızım?" Çitlembik hırladı.

"Sinirli sanki." dediğimde Çitlembik bana doğru döndü ve havlamaya başladı. Yerimde gerim gerim gerilirken Akın bıyık altından gülüyordu resmen. "Gülmesene be!" dedim ve ayağına vurdum.

"Ada'ya mı gitmek istiyorsun?" dedi Melih hınzır bakışlarıyla. Gözlerimi büyüttüm. "Sakın bak!" Çitlembik'in tasmasını hafifçe saldığında buraya doğru koşturduğunu görerek çığlık attım ve sandalyeden kalktım. "Ya git bunu ısır!" dedim Akın'ı göstererek. Akın belimden tutup bir yere kaçmamı engellerken Çitlembik'in tasmasından kavradı.

"Artık hep onlarla olacağız, biraz alışmalısın bence." dedi sırıtarak. Melih'e baktığımda onun da alaycıl bakışlarını görerek "Benimle dalga geçiyorsunuz ama." dedim sinirle. "Ne dalgası Ada kız? Bak küçük bebeğim seni koklamak için nasıl da hevesli." dedi Çitlembik'i işaret edip.

"Ya normalde izin verirdim." dedim.

'Ya öyle mi?' bakışı fırlattılar. "Ama bu elbise çok özel, yani üzerine salya gelmesini falan istemem." dediğimde Melih şöyle bir elbisemde göz gezdirdi ama daha fazlasını yapmadı. Elimin ucuyla başını okşayınca hırladı.

"Ama bu hırlıyor?"

"Seviyor."

"Sevdiği kişilere hep hırlar mı?"

"Genelde ısıracağı kişilere hırlar." gözlerimi büyütüp Akın'ın yakasından kavradım. Akın gülerken beni geri çekti. "Kızın benim küçük hanımı mı korkutuyor ama." dedi alayla Akın. "Lütfen geri çek." Melih gözlerini devirerek Çitlembik'in tasmasını eline doğru doladı ve ipini kısalttı. Onlar kendi aralarında birbirlerini severlerken "Benimle dalga geçmek demek?" dedim Akın'a.

"Hm." dedi. "Dalga geçtim sayılmaz aslında, korktuğunda nasıl yanıma yanaşacağını biliyor musun diye test ettim." gözlerimi devirdim. "Geçtim mi bari?" dedim alayla. Başını salladı, ciddiydi. "Hatta on üzerinden on aldın küçük hanım."

Dudaklarımı büzerek yeniden sandalyeye oturdum. Merve, "Köpeklerden çok korkuyorsun anlaşılan." dedi yüzündeki eğlenceli bir ifadeyle. "Sadece Çitlembik." diyerek parantez açtım. Güldü. "Bende buraya ilk geldiğim gün çok korkmuştum." dediğinde kaşlarımı kaldırdım.

"O kadar yaşlı mı?"

Merve kaşlarını çattı. "Ne zaman geldiğimi nereden biliyorsun ki?" kaşlarımı çattım. Hala bir şeyleri anlamamış mıydı? "Tahmin." dedim kısaca. "Anladım." dedi. "Yıllar oldu ama hatırlamak istemeyeceğim kadar fazla yıllar..." derin bir nefes aldı. "Her neyse köpek on yaşında." sırıttı. "Sakın Melih'e, Çitlembik için köpek dediğimi söyleme. Beni öldürür."

Bende gülümseyerek karşılık vermeye çalıştım ama artık bir şeyleri toparlayamayacak kadar yorulmuştum.

☘️

Bolum nasildiii? Begendiniz mi asklar?

Yorumlarinizi cok cok heyecanla bekliyorum bu arada<3 hadi opuyorum sizi. Gorusuruz!❤️

Instagram: siladhikayeleri

Продолжить чтение

Вам также понравится

Bal Bade'm (Gerçek Ailem) wolfbakışlıspidey

Подростковая литература

352K 22.7K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
Gece Çökünce ravzişşş

Любовные романы

44.8K 1K 17
Jasmine Gibson zor bir durumdadır. Banka hesabı neredeyse boştur, işi yoktur ve ailesinin onun için seçtiği eşi reddettiği için ailesi ona sırt çevir...
Çilek Kız Lara

Подростковая литература

1.3M 89.2K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
590K 48.2K 63
Komadan uyandığı andan beri ailesinden sevgi görmemiş Rosemarie'nin tek istediği onu çok sevecek bir adamdır. Hayatındaki sevgisizliği bu şekilde dol...