26. Bölüm: "Cehennem Kokusu."

7.5K 471 133
                                    




"Birazcık beni bilgilendirmeye ne dersin?" diyerek tek kaşımı kaldırdım. Akın, kadehini masaya bırakarak şişeyi eline aldı ve havaya kaldırarak "İster misin?" diye sordu. "Hayır." dedim. "Belki senin bünyene etki etmez ama eminim, bir kadeh sonra sarhoş olacağım."

"Sorun yok." dedi. "Korktuğun ne?" dediğinde kafam karışmıştı. "Anlamadım?"

Beni dinlemeden boş şarap kadehime, şarabı dökmeye başladı ve "Korktuğun şey sarhoş olmaksa yanımda olabilirsin." diye umursamazca fısıldadı ve devam etti. "Yok." mırıldandım. "Kalsın."

"Yoksa kendini benim yanımda güvende hissetmiyor musun?" diye sorup arkasına yaslandı ve derin gözlerini, gözlerime kilitledi. "Duymak istediğin şey ne?" rahatsızca yerimde kıpırdandım. "Duymak istemiyorum," bakışlarıyla kadehi gösterdi. "Sadece bana eşlik etmeni istiyorum."

Oflayarak kadehi elime aldım ve yudum içtim. "Memnun misin?" diye sorduğumda sırıttı. "Çok."

Akın, elindeki kadehi sallarken bir şeyleri düşünüyor gibiydi. "Çiçek sever misin?" diye sordu bir anda. Kaşlarımı çattım. "Ne alaka?"

"Sadece cevap ver." gözlerimi devirip kollarımı göğsümde kavuşturdum ve "Evet." dedim. "Neden?" dedi bu sefer. "Bilmem...zaten çiçekten çok onu veren önemlidir." başını salladı. "Tamam küçük hanım. Aslında çiçeklerin bir kokusu vardır değil mi?" diyerek başka bir şeyden bahsetti bu sefer.

"Her şeyin kokusu vardır." dedim. "Senin bile."

"Öyle mi?" dedi. "Nasıl kokuyorum öyleyse?"

"Tarif edemeyeceğim kadar değişik, eğer cehennemin bir kokusu olsaydı sende sırıtmazdı." dediğimde memnun kalmış bir biçimde gülümsedi ve "Güzel." dedi. "Beğendim."

"Ama bunları demenin bir sebebini anlayamadım?"

"Anlayacaksın." öne doğru eğildi ve bir eliyle yaklaş işareti yaptı. Ona ayak uydurarak, yüzüne doğru eğilince "Hm.." diye mırıldandı. "Herkesin kokusu vardır, hatta şu masanın bile." diye mırıldandı. "Ve bizim kaçağımızın da bir kokusu var." gözlerimi kocaman açtım.

"Nasıl bir şey?" diye sordum telaşla. "Tarifi olamayacak kadar kötü, sana yakışacak kadar güzel." dediğinde duraksadım. Akın, benim duraksamamı fırsat bilip geri çekilerek arkasına yaslandığında "N-ne?" hızla geri çekildim.

"Nasıl yani?" diye sordum.

"Duydun." dedi. "Cehennemden bozma bir koku, kimsenin tarif edemeyeceği kadar saça. Kokusu var ama yok. Uzun zamandır onu arıyorduk ama seninle tanıştığımızdan beri onun bir kokusu var." gözlerimi kırpıştırdım.

"Artık cehennemin bir kokusu var." dedi. "Ben miyim?" diye sordum korkulu sesimle. "O ben miyim? Aradığınız şey ben miyim?" başını iki yana salladı. "Hayır." dedi. "Ama ona belki de dokundun, belki göz göze geldiniz, belki de sadece aynı kafede kahve içtiniz."

Şok içindeydim.ş

Allie ile aynı ortamda bulunmuştum. Yirmi üç yıl önce cehennemden kaçacak kadar kötü birisiyle belki de konuşmuştum. Ya bana bir şey yapmış olsaydı? Cidden, şeytanlar her yerdeydi. Bazen bir nefes kadar yakınımızda olabiliyordu demek ki.

"Bu nasıl olabilir?" diye sordum. "Ben değilim bunu biliyorsun değil mi?" telaşlanmıştım. "Eğer ben olsaydım neden sana yardım edeyim ki? Neden seninle tekrardan cehenneme döneyim ki? Ben değilim." diye konuşurken Akın, masanın üzerindeki elimi tuttu ve "Sakinleş." dedi.

"Senin olmadığını biliyorum." kendinden emin konuşuyordu. "Cehennem böyle kokmaz." deyip elimin tersini okşadı ve "Ben nasıl kokuyorum ki?" diye sorduğumda dilini dişlerinin üzerinde gezdirip güldü ve "Orası da bana kalsın." dedi.

"Peki." fısıldadım. Az önce öğrendiğim şeyi daha hazmedememiştim. "Peki.. hala bu kokuyu alıyor musun?" diye sordum.

"Alıyorum." dedi. " Neden se3ninle bir anlaşma yaptık hiç düşündün mü? Seni diğerlerinden üstün kılan şey neydi biliyor musun?" kollarını masaya yasladı. "Çünkü cevap sensin, cevap anahtarı sende." kaşlarımı çattım.

"Ben...bilmiyorum." dedim. "Cevap anahtarı bensen bile bilmediğim soruyu nasıl işaretleyebilirim ki?" gülümsedi.

"Yakında anlayacaksın." dedi Akın. "Onu bizzat sen yakalayacaksın."

ŞEYTANIN ÇIRAĞIWhere stories live. Discover now