58. Bölüm: "Korkma küçük hanım."

5.9K 410 89
                                    

instagramdan takip etmeyi unutmayinnn❤️ adin: siladhikayeleri
ayrica cok guzel buyuyoruz tesekkur ederim size. her yorumunuz, begeniniz cok onemli benim icin.

*

Yavaşça yutkundum. "Delirdin herhalde?" dedim ve önümdeki viskiyi tek bitişte bitirdim.

Ağzımda bıraktığı acı tatla yüzüm buruşurken Akın'ın yanımdaki kıkırtısını işittim.

"Gülme" homurdandım. "Böyle yapıyorsun ya bitiyorum." dedi, hala sesi neşeli çıkıyordu. "Nasıl?" dedim.

"Flörtöz flörtöz davranıyorsun ama karşılığını alınca nasıl da muma dönüyorsun..." gözlerimi devirdim.

"Alakası bile yok." dediysem bile kendime inanmıştım. Bana o cümleyi kurduktan sonra nasıl heyecandan içten içe deliye döndüğümü bilmese de olurdu.

Çocuk değildim, çok fazla kişiyle konuşmuştum ama hepsinin bana hissettirdikleri birbirinden farklıydı.

Oysa şimdi hepsinin aynı, farklı olanın Akın olduğunu düşünüyordum.

Kendine gel dedim kendi kendime. Kendine gelmelisin, sana oyun oynadığının farkına var...

"Şu." dedi Akın bir anda. Çenesiyle karşıyı gösterince o tarafa baktım.

Büyük bir masa vardı, sahnenin en önünde yer alıyordu. "Melih ve Sarman mı?" diye sorduğumda cıkladı. "Hayır." dedi.

"Onlar sadece kukla." kaşlarımı çattım. "Nasıl yani?"

"Tanışmak ister misin?" diye sordu ama öylesine bir soru gibiydi çünkü bir anda bileğimden tutarak yürümeye başladı.

Yüksek topuklularımla ona yetişmeye çalışırken bunu fark etti, omzunun üzerinden bir yüzüme bir ayakkabılarıma bakıp başını iki yana salladı.

Daha sonra bileğimdeki elini yavaş yavaş elime indirdiğinde ilk kez el ele tutuştuk.

Masanın yanına geldiğimizde sesler duruldu. Tam on bir kişi vardı, bu on bir kişinin içindeyse tek bir kadın vardı.

Beyaz, saten elbisesi bacaklarını sıyırmış oldukça güzel bir görüntü sunmuştu. Diz kapağına kadar ipleri alan, ince bir topuklu ayakkabı giymişti ve dudakları kırmızıydı. Sadece benimkinin aksine kırmızının en parlak tonuydu.

Saçları küt, simsiyahtı. Yüzünde, kırık beyaz taşlı bir maske vardı. Kulaklarında ise maskesiyle uyumlu kelebek küpesi.

"Bir şeye mi bakmıştınız?" dedi bir adam arkasına yaslanarak. "Yok." dedi Akın. "Yerime oturuyorsun." durdum.

Adamda şaşkınlıkla birkaç saniye durdu. "Ne diyorsun lan sen?" tedirginlikle masada oturan diğer adamlara baktı.

Onlarda bir o kadar kızgın görünüyordu ama bu kızgınlıkları kimeydi anlamamıştım.

Akın'ın yanında küçük bir çocuk gibi dudaklarımı kemirirken kadının bakışlarını üzerimde hissediyordum

"Duydun." dedi Akın. "Yerimde oturuyorsun."

Adam sinirle ayağa kalktı. "Sen belanı mı bulmaya geldin lan?" diyerek Akın'ın üstüne yürüdüğünde birkaç adım geriledim.

Akın göz ucuyla bana bakıp daha sonra ona doğru yürüyen adamın, daha fazla yaklaşmasına izin vermeden boynunu tuttu.

Salondan bir anda çığlık koptuğunda sertçe yutkundum.

"Ne yapıyorsun?" dedi Akın. "Küçük hanımı korkutuyorsun." ardından sanki bir çöpü fırlatıyormuş gibi yere doğru attı.

Masadakilerin de ayaklanmasıyla iyice gerilmiştim. Akın, ceketini düzeltip "Aeron." deyip tükürürcesine yerdeki adama baktı, hala kıvranıp duruyordu.

"Beyazdan nefret ederim." dedi ve beni, az önce adamın kalktığı sandalyeye yerleştirdi.

"Beyaz takım elbise giymem." dedi.

Yerdeki adam beyaz giyinmişti. "Bir dahakine aranızda köstebek sızmadan dikkatli olursunuz." şaşkınlıkla duraksadığımda herkes öfkeyle mırıldanıyordu.

Birkaç güvenlik gelip adamı yerden kaldırdığında adamın, kapı dışına çıkana kadar olan yalvarışlarını dinledim.

"Ona ne olacak?" diye sordum Akın'a başımı kaldırıp. Ensemden doğru elini sürtüp çeneme getirdi ve geriye doğru çekti.

Başım, karnına denk gelecek şekilde düştüğünde "Korkma küçük hanım." dedi.

"Ah." dedi bir başkası. "Çıkan karışıklıktan dolayı özür dileriz."

"Eşinizin geleceğini bilmiyorduk efendim." dedi bu sefer bir başkası.

"Sizi beklettiğimiz için kusura bakmayın." çalışan, yanımda sandalyeyi getirdiğinde Akın çenemi okşamayı bırakıp yanıma oturdu.

Ayrıca ne demişti?

Eşim mi?

"Söylemem mi gerekiyordu?" dedi Akın gülerek. "Ben neredeysem eşimde ordadır." şaşkınlıkla ona baktığımda dudaklarımı ıslattım ve hızlanan kalbimin sesini kimse duymasın diye dua ettim.

Saf saf salonu incelerken, az önceki olaylar karşısında bile hiç istifini bozmamış kadın, prosunu üfleyip masaya bıraktı. "Sizi daha önce hiç görmemiştim." dedi kalın dudaklarını aralayarak.

"Aftiel." dedim baş selamıyla. Ne kadar az konuşursam o kadar iyi olurdu diye düşünüyordum. Açık vermeden bu geceyi atlatmalıydım.

ŞEYTANIN ÇIRAĞIWhere stories live. Discover now