Yasaklı

By aabuseaa

119K 1.4K 124

Kağıda siyah kalemle şunlar yazılmıştı: "Senin yüzünden son bulan hayatlar,hesaplarını görmek için karşına di... More

Aptal
Hayranlık
Bar'da
Cevapsız Sorular
İlk Ders
Siyahlı Adam
Korku
Anılar ve Sırlar
Tanışma
Kaçış
Hasta
Vicdan
İhanet
Biten Aşkların Ardından

Lavinia

6.2K 108 2
By aabuseaa

"Cansu...Cansu..."

Yanıbaşımdan gelen müzik gibi fısıldamaydı bu.Konuşanın kim olduğunu çıkaramıyor,sadece bu mükemmel sesin beni okşamasına izin veriyordum.

Cennete gideceğimi hiç düşünmezdim ama hiçbir zebaninin sesi böyle olamazdı herhalde.Olsa olsa bir melekti bu konuşan.

Melek,bana bir şeyler daha söylüyor ama ne olduğunu anlayamıyordum.Daha doğrusu sadece kurduğu cümlelerin içinden kendi adımı çıkarabiliyordum.

Yüzüme gelen sert bir darbe indi.Melek ne yapıyordu?

Bir darbe daha geldi ve yüzümden akan soğuk bir sıvıyı hissettim.

Biri şu meleğe canımın yandığını söyleyebilir mi?!

Son bir sert darbeyi daha yüzümde hissedince kendime geldim ve gözlerimi yavaşca açtım.

Ölmemiştim.

Gözlerimi açtığımda karşımda bulduğum yüz Kerem'indi.Yüzü yüzüme yakın,kaşlarını çatmış, endişeli gözlerle bana bakıyordu.

"İyi misin?Çığlığını duyup buraya geldiğim zaman,baygın haldeydin."

Ben sadece ölmemek için yalvaran beynimin sesini ve beni vurmak için karşımda dikilen o silueti hatırlıyordum.Sonrası...Sonrası karanlıktı.Beni içine çeken karanlık bir girdap.Öyleydi ki,öldüğümü zannetmiş hatta cennete gittiğimi düşünmüştüm.Şimdi bile kafam ağır geliyor,kaldırabilecek gibi hissetmiyordum.

Ben cevap vermeyince Kerem'in gözlerindeki endişe bulutlarının daha da fazlalaştığını gördüm.

"Kalkabilecek misin?" diye sordu.

Kalkabilecek miyim?

Şu anda kafam bana bin ton ağırlığında gelsede sırtım demir kapıya yaslanık duramazdım.

Başımı'evet' der gibi sallayınca elini uzattı.Şöyle bir eline baktım ve elimi uzatıp elini tuttum.

Beni elimden çekerek ayağa kaldırdı.Bedenlerimiz birbirine değecek kadar yakındık şimdi.

"Neler oldu?" diye fısıldadı.Nefesi yüzüme çarpmıştı.

Ne diyecektim ki?Birinin beni öldürmeye çalıştığını ve az önce ölüme ne kadar yaklaştığımı mı?Buraya neden geldiğimi hiç mi sormayacaktı?Ben de ona Emir'le olan fotoğrafımızı gösterip işte beni bunla tehtit ediyor mu demeliyim?

Belki de hata yapıyorum ama söyleyemem.Kimseye.

Doğru kelimeleri aramaya çalıştım ama bulamadım.Yaşadığım korku ve heyecan beynimi durdurmuş,hareketlerimi kısıtlamıştı sanki.

"Hiç..." sesim boğuk çıkınca boğazımı temizleyip devam ettim:

"Hiçbir sey olmadı.Iyiyim ben."

Kaşlarını bu sözüme karşı çatıp,gözlerini yüzümde gezdirdi.Yüzümde yalan,korku ve endişe arıyordu.

"Iyiyim diyorsun ama sesin ve görünüşün tam tersini söylüyor."

Söyleyecek ve yapacak hiçbir şeyim yoktu.Yaşadığım her şey benim cılız omuzlarıma yüklenmiş,kaderimin bana göstereceklerini bekliyordum.Herzaman yalnız hissetmiştim kendimi şu dünyada ama ilk defa bu kadar yalnız hissediyordum.Yabancı bir ülkenin toprakları da tek başıma kalmış,başkalarının asla anlayamayacağı bir dilden konuşuyordum.Böylesine çaresizlik benim kaldırabileceğimden fazlaydı.Kaldıramıyordum işte.Tüm bunlar bana fazla geliyor,dibe çekiyordu.

Umutsuzluğum,çaresizliğim,korkum,yalnızlığım...Hepsi etrafımı çevirmişti.Akbaba gibi leşimi bekliyorlardı.

Gözlerim yanıyordu.

Hayır ağlama!Ağlama!

Ben kendimi ağlamamak için sıkarken dudaklarımın arasından bir hıçkırık kaçtı.Sonra kendimi tutmayı bırakıp gözyaşlarımın yüzümü yıkamasına izin verdim.

Kerem başımı göğsüne yatırıp o pahalı takım elbisesini kirletmeme izin vermişti.Bir yandan ağlıyor bir yandan hıçkırıyordum.Kerem saçlarımı okşayıp sürekli bana 'ne olduğunu' soruyordu.

Sonunda ağlamayı kesip başımı göğsünden kaldırdım.Gözlerini ilk defa bu kadar yakından görüyordum ve ilk defa hiç olmadığı kadar duygu vardı gözlerinde.Her ne kadar gözleri 'bana güvenebirsin' diye bağırsada,yaşadıklarımı ona anlatamazdım.Kerem,kapalı bir kutu gibiydi ve açtığımda,içinden nasıl biri çıkacağını bilmiyordum.Bildiğim tek şey ona güvenemezdim.

Kendimi ondan uzaklaştırmak için bir adım geri gittim.

"Ben...Ben söyleyemem Kerem.Gitmeliyim." dedim.

Kaşlarını çattı.Büyük ihtimalle her dediğinin ikiletmeden yapılmasına alışmıştı ve şimdi ona karşı çıkmam onu sinirlendirmişti.

İtiraz edecek gibi dursada elini sıkıntıyla saçlarının arasına daldırıp:

"Pekala.Dediğin gibi olsun." dedi sogukca.

Ah yine o soğuk ve umursamaz kişiliğine dönüvermişti.

Ona sert bir cevap vermek isterken rüzgar sert bir şekilde esmeye başladı ve ben göğsümde ki ve yüzümde ki ıslaklık nedeniyle zaten üşürmekte olan bedenim titremeye başladı.

Bir dakika!Islaklık mı?

Gözlerimi bedenime çevirince gri elbisemin göğüs kısmının ıslanmış olduğunu farkettim.

"Sen uyanmayınca elimde ki şampanyayı yüzüne döktüm." dedi ben elbisemin mahvolmuş haline bakarken.

"Cidden mi?Çok zekice gerçekten!" diye bağırdım tiz bir sesle.

Ellerini iki yana açıp kaldırarak:

"Elimde olan tek sıvı oydu,kusura bakma." diye cevap verdi.

"Off ya..." dedim ellerimi saçlarımın arasında gezdirirken.

Elimi saçımdan çekip bir an önce çantamı ve telefonumu bulup eve gitmek istiyordum.

Arkamı dönüp az önce bayılmış olduğum demir kapının oraya baktım ama çantam orada yoktu.

Gözlerimi etrafta gezdirirken bir yandanda söyleniyordum:

"Cidden...Mükemmel bir gece..."

Hırsla tekrar Kerem'e döndüm.

"Bu mükemmel gece için teşekkürler.Artık her sosyete partilerine çağırırsın." dedim dişlerimin arasından.

Sonra onun cevabını beklemeyip arkamı döndüm ve o karanlıkta siyah çantamı aramaya koyuldum.Yürüyüp bahçe kapısını önüne geldim ve eğilip elimle yeri yoklamaya başladım.

Bu psikopat çantamı da aldı yoksa?

"Bunları mı arıyorsun?" diye arkamdan seslenen Kerem'e yerimden kalkmadan döndüm.

Havaya kaldırmış olduğu elinde siyah çantam ve telefonum vardı.Ve yüzünde de alaycı bir sırıtış.

Sinirle yerimden kalkıp hızla yanına gittim ve eşyalarımı elinden almak için hamle yaptım.O da beni daha çok kızdırmak istercesine elini başının üstüne koymuş,eşyalarımı ulaşamayacağım bir mesafeye getirmişti.

"Şunları ver." dedim sinirle elimi eline uzatırken.

Yüzünde ki sırıtış daha da büyüdü.

"Bir şartla." dedi.

Derin bir of çekip karşıda ki dağların yıkılmasını istedim.Yüzümü ellerimin arasına aldım ve bu gece buraya geldiğim için kendime sağlam bir küfür ettim.

Ellerimi yüzümden çekmeden kısaca:

"Söyle." dedim.

"Önce ceketimi giyip şu üşümeyi keseceksin sonra da şoförüm seni evine bırakacak." dedi.

Yüzümü elimden çekip elimi ona uzattım.

Ceketini hızlı bir hamle ile çıkarıp elime tutuşturunca bende hiç vakit kaybetmeden üstüme ceketi geçirdim.

Uzaktan bir arabanın farları ağaçlara vurunca ve lastik sesini duyunca gitme vaktimin geldiğini anladım.

Tam karşımdan görüş alanıma giren siyah Mercedes,yanımızda durdu.
Kerem o şımarık ruhunda asla bulundurduğunu düşünmeyeceğim şeyi-kibarlığını-gösterip,kapıyı benim için açmıştı.Arabaya binmeden eşyalarımı vermeyeceğini tahmin ettiğimden ona sert bir bakış attıktan sonra arabaya girip o krem rengi deri koltuklara kuruldum.O da benim için kapıyı kapattı ve eğilip pencere hizasına geldi.Eşyaları pencereden kucağıma atınca ona karşı olan sinirimede bir kütük daha atmış oldu.

"Hey!Biraz yavaş olsana." diye tısladım.

O benim bu sinirimden hiç etkilenmediğini belli etmek ister gibi,yeşil gözlerinden neşe saçarak güldü.

"Sonra görüşürüz küçük kız." diye fısıldadı yüzüme doğru.

"Umarım görüşmeyiz." dedim düz bir şekilde.

Bu lafımı komik bulmuş olsa gerek yine güldü.

Karşılık olarak sadece gözlerimi kısarak baktım ve şoförün beni evime götürmek için arabayı çalıştırmasını bekledim.

###

Eve geldiğimde saat onikiyi geçmişti.Annemler uyumuştu ve diğer odalardan da ses gelmeyince Nazlı ve Emir'in de uyumuş olduğunu farkettim.

Nazlı ve Emir...

İkisini aynı cümlede olmasına bile dayanamazken beraber uyumuş olma ihtimalini aklıma bile getirmek istemiyordum.

Sinirle üstümde ki elbiseyi ve Kerem'in ceketini çıkarıp kirli sepetine attım.Dolaptan büyük bir tişört çıkarıp üstüme geçirdikten sonra yatağıma kuruldum.

Düşünmem gereken büyük bir sorunum vardı.Bu gece beni öldürmek isteyen kişi neden o tetiği çekmemişti?Tam karşısında savunmasız bir şekilde duruyordum.Tetiği çekmemesi benden istediği bir can dışında başka şeyler olduğunu da düşündürmüştü.Ne olabilirdi ki?Para olamazdı.Sonuçta Kerem kadar zengin bir aile değildik.Aklıma başka bir şey de gelmiyordu açıkcası.Yaşayıp öğrenecektik.

Midem büyük bir gurultu çıkarınca deli gibi acıktığımı hissetim.Bu aralar yemek yemeyi cidden unutuyordum.Yerimden kalkıp yavaşca kapıyı açtım ve mutfağa doğru yöneldim.

"Bıktım artık!Senden de ve o şıllıklardan da bıktım."

Ne?

Yarı ağlamaklı öfkeli bir ses Emir'lerin kaldığı odadan bana ulaşmıştı.Konuşan Nazlı olmalıydı.Olduğum yerde durup biraz daha iyi duymak için kapılarına yaklaştım.

"Ozaman neden hala bu saçma,kağıt üzerinde ki mahkumiyetimi bitirmiyoruz?" diye tısladı Emir.

Ah-ha!

Karşılık olarak sessiz bir hıçkırık duyuldu kapının arkasından.

"Seni seviyorum...Hep sevdim.Kimse..." diye cevap verirken bir hıçkırık daha kesti Nazlı'nın sesini.

"Kimse seni benim sevdiğim kadar sevemez." dedi hıçkırıkları bir nebze olsun azaldığında.

"Ben sevmiyorum ama.Hiçbir zamanda sevmedim." diye cevap verdi Emir.

Buna karşılık olarak içerden ufak bir 'çat' sesi geldi.Birisi tokat attı sanırım diye düşündüm.Kapıya hızla çarpan bir şey yüzünden korkuyla yerimden sıçradım.

"Yeter artık!Sakin ol!" dedi Emir öfkeli bir sesle.

"Şimdi yeni oyuncağın o mu ha?Sakın inkar etmeye kalkma!Pencereden o içeri girinceye kadar nasıl baktığını gördüm!"

Bu sefer duvara inen bir yumruğun sesi duyuldu ve ben tekrar korkuyla yerimden sıçradım.Içeride ciddi anlamda büyük bir kavga vardı ve benim tüm bunları dinlememem gerekirken merakıma yenik düşmüş onları dinliyordum.

Kapı hızla açılınca geriye doğru bir hamle yaptım ve kapıdan çıkanın Nazlı olmamasını diledim.

Bugün ilk defa şansım yaver gitmiş kapıdan çıkan Nazlı olmamıştı.Emir tam karşımda durmuş öfkeli gözleri beni görünce şaşkınlıkla açılmıştı.Hemen arkasını hızlıca kontrol edip kapıyı kapattı.Artık içerden ses gelmiyordu.

Ben tam ağzımı açıp onları dinlemediğimi söyleyecekken o kolumdan tutup beni odama doğru sürüklemeye başladı.

"Hey!" diye bir itiraz sesi çıkarttım.

Ama o bana aldırmadan beni sürüklemeye devam ederek odama soktu ve odanın kapısını yavaşca kapattı.

"Şey...Kusura bakma.Bağırışları duyunca..." diye konuşmaya başladım utanarak.

Eliyle boşver dercesine bir hareket yapınca rahatladım.

"Konumuz bu değil." dedi gayet soğuk bir şekilde.

Bana doğru tehditkâr bir adım attı ve devam etti:

"Konumuz...Neden o adamla tekrar buluşmanla ilgili."

Ha?

Salak gibi yüzüne baktığımın farkındaydım ama nerden bu konuya geldiğimizi anlayamamıştım ve onun bu konuyla neden ilgilendiğini.

"O adam iyi biri değil Cansu.Onunla görüşmeni istemiyorum." diye devam etti Emir.

Her ne kadar bu sahiplenici tavırları hoşuma gitsede ona bunu belli etmeyecektim.

"Kerem'den mi bahsediyoruz?" diye sordum.

Anlamazdan gelmeye çabalıyordum.

"Evet!" diye tısladı.

Bana doğru bir adım atmıştı ve sinirlendiğini belli etmek istercesine boynunda ki damarlar gerilmişti.Onu ilk defa böyle görüyordum.Ve bu halini sevmemiştim.

"Neden onunlaydın?" diye sordu tekrar.

Bugün sabır ve sakinlik kotamı yeterince doldurmuştum.Cidden.Yeter.Artık.

Öfke yavaşca bedenimi esir alırken ona sadece düz bir şekilde baktım.

"Bu seni ilgilendirmez." dedim soğukca.

Eğer savaş istiyorsa,hodri meydan!

Ben daha ne olduğunu anlayamadan bir hamlede yanıma ulaştı ve dirseğimden sım sıkı tutup kendine çekti.Üzerinde gıri bir eşofmandan başka bir şey yoktu ve yüzüm çıplak göğsüne odaklanmıştı.Teninden gelen o kendine has ıhlamur kokusu burnuma dolmuştu.Kafeste tutulan bir aslana bakmak gibiydi ona yakın olmak.Kafesin ardından delice bir arzuyla dokunmak,keşfetmek isterken kafesin içinde beraber olmanın bir hayli canının yakacağını bilmek gibi iki duygu arasında kalmaktı.Ona uzak olmakta can yakıyordu,yakın olmakta.
Hele şuan o kahverengi gözlerine dalmışken daha çok hissettim bunu.
Ben rüya aleminde dolaşırken o konuşmaya başladı:

"Neden.Onunlaydın."

Sesi öfkeli çıkamamıştı.Sadece kelimelerin üstüne basarak söylemiş ve sanki bir şeyleri bastırmaya,içinde bir şeyleri tutmaya çabalıyor gibiydi.

"Parti vardı." dedim fısıldayarak.

Nefesim yüzüne çarpınca bir an gözlerini yumdu.Birkaç saniye gözler ini yumup öylece durdu.Uzun kirpiklerini aralayarak yavaşca gözlerini tekrar açtığında gözleri, benim üstünde beş saniye dahi düşünsem kızaracağım türden bir şeyin yoğunluğuyla parlıyordu.

"Uzak dur ondan." dedi fısıldayarak.

Yüzünü bana doğru eğdiğinde kalbim deli gibi atmaya başlamıştı.Nefes almayı kendime hatırlatmam gerekmişti.

Dudaklarını benimkilerle aynı hizaya getirince duraksadı.

İşte o an sadece sadece biz vardık.
Emir ve Emir'in yüzüme vuran sıcak nefesi.Geriye kalan her şey beynimi terketmişti bile.

Beklediğimi yapmayıp yani beni öpmeyip iyice eğilip başını boynumun girintisine koydu.Kalbim uzun bir maratondaymışım gibi çarpıyordu.Yüzünü görmesem bile gülümsediğini hissedebiliyordum.Kulağıma yaklaşıp,sıcak nefesini vererek fısıldadı:

"Ve bir daha onun herhangi bir şeyini üzerinde görmek istemiyorum."

Sanırım kalp krizi geçiriyordum!

Yavaşca geri çekilse bile hala yakındık ama ciddileşmişti.Sanırım asıl söylemek istediği mevzuya girecekti.

"Yarın taşınıyorum burdan."

Ne?Hayır!

Gözlerimi şaşkınlıkla açıldı ve devam etmesini bekledim.

"Yani başka bir eve."

Korktuğum başıma gelmemişti.Onun taşınıyorum demesinden ben şehri terkediyorum anlamıştım.Pekala, pekte zeki olduğum bir gün değildi ama sebeblerimde vardı.

"Imm...Bu cümlenin ardından bir ama gelecek gibi hissediyorum." dedim

Bu lafıma sessizce gülüp konuşmaya devam etti:

"Az önce şahit olduğun kavganın sebebiyle alakası var.Nazlı burada kalıyor."

Odanın içinde bir ileri bir geri volta atmaya başlamıştı.Bir şeyler düşündüğü açıktı.

"Yani?" diye sordum alacağım cevaptan korkarak.

"Yani biz boşanıyoruz." diye cevap verdi ve volta atmayı kesip tam önümde durdu.

Ne denilerbilirdi ki bu durumda?Daha doğrusu ne hissedilirdi?Sevinmem mi gerekiyordu?Sevinmem gerekiyorsa,evet sevinmiştim.Peki ya karşıda ki odada aşkı için göz yaşı döken Nazlı?Onun için ne hissetmeliydim?

"Neden?" diye sordum.

Göz gözeydik.Şuan ondan tek istediğim içini bana açmasıydı.Benim ona kendimi açtığım gibi o da kendini bana açmalıydı.

Ellerini saçına götürüp karıştırdı.Söyleyeceği şeyin onun için gerçekten zor olduğunu görebiliyordum.

"Çünkü artık ona katlanamıyorum."

Bunları söylerken yine gözlerimin içine bakmıştı.

"En başta evlenmemeliydik ama saçma bir intihar girişimine girdi..." 

Kendi kendine konuşur gibi devam etti:

"Aptal."

Kendinemi söylüyordu yoksa Nazlı'ya mı anlayamamıştım ama şuan kafam bununla uğraşmıyordu.Uğraştığı tek şey; Nazlı'nın intihar etmesi.

"Hiçbir şey anlamıyorum.Her şeyi baştan anlatmaya ne dersin?" diye sordum.

Ayakta durmaktan sıkıldığım için gidip yatağıma oturdum.Emir, hala ayakta duruyor ve beni izliyordu.Gözleri bir yere takılmış gibiydi.Bakışlarını takip edince karşısında sadece üstümde ki büyük tişörtle oturduğumu ve bacaklarımın büyük bir ölçüde gözlerinin önüne serildiğini farkettim.Kendimi ciddi anlamda rahatsız hissederek yastığımı kapıp bacaklarımın üstüne koydum.
O da rahatsız olduğumu hissetmiş olmalı ki gözlerini bana çevirip haince gülümsedi.

Ve ben kızardığımı hissettim.

Kahretsin!

"Her şeyi anlatacağım ama..." diye başlayıp yanıma doğru geldi.

Tam önümde duruyordu şimdi.Eğilip saçlarımın arasına bir öpücük kondururken:

"Ama şimdi uyu Lavinia'm" diye devam etti.

Kapıdan çıkıp giderken tüm duygularımı altüst etmiş,kalbimi mutlulukla ve heycanla çoşturan kelimeleri dolaşıyordu:

"Ama şimdi uyu Lavinia'm"

###

Sabah kendimi öyle mutlu hissederek uyanmıştım ki,nerdeyse dün gece ölümden döndüğümü unutmuştum.Emir her şeyi silip götürmüştü işte.Sesi,sözleri,gülüşü...Tüm yaşadıklarımı silip götürmüştü.Lavinia'm demişti bana.Kelimenin anlamını bilmesem bile,ruhumu okşadığını hissetmiştim.Ve onun açısından kendimi özel hissettirmişti.Ama Emir buydu işte.Hisler silsilesi.Artık buna şasırmıyordum hatta hoşuma gidiyordu.
Yüzümde küçük bir gülümseme ile yataktan kalkıp banyoya yürüdüm.Lavaboda yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra doğruca odama yürüdüm ve dolabımdan kısa bir tayt alıp giydim.
Şimdi annemi sorguya çekme zamanıydı.Sinsice gülümsedim ve odadan çıkıp annemi bulmaya gittim.

Annem ve babam kahvaltı masasına oturmuş,hem bir şeyler atıştırıyor hem de fısır fısır konuşuyorlardı.Konuşmaya o kadar dalmışlardı ki geldiğimi farketmemiş lerdi.

"Günaydın canım ailem!" diye bağırıp ikiside korkuyla sıçrayınca sesli bir kahkaha attım.

"İlahi Cansu...Evde ortalık karışıyor sen hala oyun peşindesin." diye söylendi.

Hemen gidip ikisininde yanağından birer öpücük kondurdum ve bir sandalye çekip babamın karşına oturdum.

"Yüzünü gören cennetlik kız.Ne zaman seni sorsam ya dışardasın ya uyuyorsun." diye bir zılgıtta babamdan yemiş oldum.

"İşler güçler be baba." deyip ona göz kırpınca gülümsedi.

Daha fazla konuşmak istemiyordum çünkü deli gibi açtım.Ekmeğimi koparıp önümdeki yumurtaya bandırıp ağzıma attım.

"Neler oldu neler...Emir evden taşındı sabah.Boşanıyorlarmış Nazlı'yla.Aman bir görseydin sabah evin içini...Kavga kıyamet...Nazlı yalvardı gitme diye ama ne fayda..." diye başladı anlatmaya annem soluk almadan.

Hayret ben hiçbir şey duymamıştım.Gerçi görmediğim iyi olmuştu.Nazlı cadısının ne diyeceğine ne yapacağına belli olmazdı.

"Yaa...Çok üzüldüm.Neden boşanıyorlarmış peki?" diye sordum ağzımdaki lokmayı yuttuktan sonra.

Annem sıkıntıyla iç geçirdi.Onların ayrılıyor olmasına gerçekten üzülmüştü.

"Nazlı'nın dediğine göre başka bir kadın varmış.Hiç yakıştımı şimdi bu...O arayı bozan kadınıda Allah bildiği gibi yapsın" diye devam etti.

Ağzımda ki lokma boğazıma kaçınca öksürük krizine girdim ve annem hemen uzanıp sırtıma vurdu.

Gerçekten insanlar beni öyle mi görecekti?Yuva bozan kadın gibi?

Iştahım kaçmıştı bile.Elimde ki çatalı tabağıma bıraktım.

"Nazlı nerede şimdi?" diye sordum.

"Odasında yatıyor.Ona teyzeme haber vermemiz gerektiğini söylesemde,o hala onun döneceğini söyleyip duruyor." diye cevap verdi annem üzgünce başını iki yana sallayarak.

"Yazık oldu." diyen babam konuya noktayı koymuş oldu.

Bu konun kapanmasına sevinerek derin bir nefes aldım.Emir her şeyi anlatmak zorundaydı artık.Birinin canı bu kadar yakıyorsa bunun sebebini söylemeliydi.

"Telefonun çalıyor Cansu." diye seslenen annemin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

Başımla onay verip yerimden kalktım ve koşar adım odama girip yatağımın üstünden telefonumu kaptım.
Arayanın Kerem olduğunu görünce ekrana doğru gözlerimi devirsemde aramaya cevap verdim:

"Efendim?"

"Buluşmamız gerek." diye cevap verdi ciddi bir tonla.

"Neler oluyor?" diye sordum.

Merak etmiştim doğrusu.Onunla olan tüm münasebetimizi dün bitirdik sanıyordum.

"Buluşunca anlatırım.Bir saat sonra dün kahvaltı ettiğimiz kafeye gel." dedi ve telefonu suratıma kapattı.

Bu neydi şimdi?Onun bildiği ne olabilirdi ki benimle ilgili?Büyük ihtimalle buluşmak için bahane arıyordu.Dünkü lafımı bana yurtturacaktı.

Sersem.

Sıkıntıyla iç geçirdim.Sorunlar bitmiyordu ki.Önümde çözmem gereken bir yığın,çetin ceviz sorun vardı.Emir,sürekli peşimde dolaşan psikopat...Bir de Kerem çıkmıştı şimdi.

Gitmemeliyim.O sersemin önemli bir şey söyleyeceğine inanmıyorum.

Ama ya önemliyse?Ya  gerçekten bir şeyler biliyorsa?Bu riski göze alamazdım.Hem bir kaç saat daha Kerem'e katlanabilirdim sanırım.

Emir onunla buluştuğumu duyarsa...

Sanırım o problemlerimin en alt sırasındaydı.Bir şeyler uyduracaktım artık.

Vakit kaybetmeden üzerimdeki çıkarıp,dolaptan bir kot ve tişört çıkartıp üstüme geçirdim.

###

Üstümü giyinip annemlere dışarı çıkacağımı haber verdikten sonra hızla evden çıkmış yola koyulmuştum.Şimdi Ay Cafe görüş alanıma girmişti bile.Kafeye biraz daha yaklaştığımda önünde bir kalabalık olduğunu farkettim.Merakla adımlarımı hızlandırdığımda kalabalığın içinden öfkeli bir ses kulağıma ulaştı:

"Sana ondan uzak dur demedim mi lan?"

Sesin sahibini tanıyordum.

Kalbim korkuyla çarparken kalabalığa iyice yaklaşıp insanları yararak ortada kavga eden o iki kişiyi gördüm.

İkisini de tanıyordum.

Az önce öfkeyle bağıran diğerini yere düşürmüş elleri yakasını sarmıştı.Yerde yatanın burnundan akan kan ellerine bulaşmıştı.

Yerde yatan alaylı sesiyle konuşmaya başladı:

"Yoksa onu senden çalacağımdan mı korktun?"

Yumruğunu suratına geçirmek için kalkan eli görünce dehşetle bağırdım:

"Emir dur!"

Sesimi duyunca havada donan elini indirmeden bana döndü.Altta yatan Kerem'de bana dönmüştü.

"Senin burda ne işin var?"

Continue Reading

You'll Also Like

TUTSAK By Elsa

Mystery / Thriller

67.6K 2.4K 36
"Ben; kışı yaşadığım bir akşam beni yakan rüzgarı da çok iyi tanıyorum, bir cehennem akşamı beni üşüten alevleri de"
17.3K 1.5K 17
Buket Ayaz, Kraliçe takma adıyla popüler olmuş bir yazardır. Türkiye'nin en başarılı yazarları arasında parmakla gösterilir. İşinde başarılı olmayı k...
90.4K 6.5K 54
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!
PUS (+18) By Siriustaki•°

Mystery / Thriller

7.5K 390 34
Sıradan bir hayat ve gizem dolu bir adam. Yalanlar ve suçlarla dolu bir dünya. Pus adlı bir ekip. Onlara sonradan dahil olan ve hayatının dönüm nokta...