İZLER KALIR

By afroditmavisi

12.4M 896K 692K

"Sana hiç söylemedim ama sana aşıktım. Bunu yüzüne karşı söyleyememek de benim ayıbım olsun." 070822 ☁️ More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
FİNAL : PART 1
FİNAL : PART 2
FİNAL : SON PART
ÖZEL BÖLÜM | PART 1
ÖZEL BÖLÜM | PART 2

34

207K 16.5K 6.6K
By afroditmavisi

Mavi Gri - Bu Kız Benim Kaderim

Beste; Günaaydınnnn

Beste; Bugün cumartesi

Beste; Harika bir gün planladım

Beste; Şimdi saat çok erken, sabahın beşi falan

Beste; Ben normal insanların uyandığı saate kadar ders çalışacağım

Beste; Sonra 11'de senin psikiyatrist randevun için hastaneye gideceğiz

Beste; Ay ilk seansın, senden çok ben heyecanlıyım (Gönderilmedi.)

Beste; Tabii sen heyecanlı değilsindir (Gönderilmedi.)

Beste; Ben, sen iyileşme yolunda ilk adımını atacağın için heyecanlı ve mutluyum (Gönderilmedi.)

Beste; Dün hastaneyi görmeye gittiğimde yakınında çok güzel bir park gördüm

Beste; Tam piknik yapmalık alan

Beste; Oyun yerleri, basketbol futbol sahaları falan var

Beste; Cıvıl cıvıl bir yer

Beste; Senin randevun bittiğinde oraya geçeriz

Beste; Piknik sepeti hazırlayacağım bize

Beste; Biraz orada takılırız

Beste; Yani hafta sonundayız diye benden kurtulduğunu sandıysan feci yanılmışsın

Beste; Randevun bitene kadar seni bekleyeceğim

Soner çevrimiçi.

Soner; Beklemene gerek yok

Soner; Boşuna zamanın gitmesin

Beste; Senin için yaptığım hiçbir şeyde zamanım boşa gitmez

Beste; O düşünceyi aklından çıkar önce

Beste; Ayrıca sana her adımında yanında olacağımı söylemiştim

Beste; Sözümü tutmamazlık etmem

Beste; Şimdi ben gidiyorum

Beste; Dersin başına oturuyorum

Beste; Senin bana verdiğin matematik testiyle çalışacağaım <3<3<3 (Gönderilmedi.)

Beste; Sen de randevun için dinlenip hazırlanıyorsun

Beste; Şimdilik görüşürüzzz

Beste çevrimdışı.

Beste çevrimiçi.

Beste; <3

Beste çevrimdışı.

Soner; Görüşürüz

Soner çevrimiçi, 05.09.

Soner çevrimdışı, 05.21.

***

Elimdeki piknik sepetini sallaya sallaya hastanenin bahçesinde gezinirken Soner'in kaç saattir içeride olduğunu hesaplamaya çalışıyordum. Telefonumdan kontrol ettiğimde sadece yarım saat geçtiğini görmüş ve adeta yıkılmıştım. Fazlasıyla heyecanlı olduğumdan yerimde duramıyordum, bana çok daha uzun bir süreymiş gibi gelmişti geçen bu yarım saat.

Burası sadece psikolojik tedaviye ihtiyacı olanlar için açılmış ve bu amaçla hizmet veren bir hastaneydi. Yatılı tedavi görmek zorunda kalanların bir kısmı bahçedeydi. Dışarıdan bakıldığında hepsi çok normal insanlara benziyordu ancak içlerinde ne fırtınalar kopuyordu. Soner de tıpkı onlar gibiydi. Kendi hâlinde, asosyal bir izlenim vermesi onun insanları çok sevmediğine yorumlanabilirdi fakat bana kalırsa o hayatımda gördüğüm en insancıl kişiydi. Sadece nasıl iletişim kuracağını bilemiyordu ve çevresi ona bu konuda pek de yardımcı olmuyordu.

Koca bir okul ona kötü birisiymiş gibi davranıp onu her şey konuda dışlarken nasıl kendisini birilerine açabilirdi ki? Okul, sınıf gruplarına bile almıyorlardı, onu bu kadar yok sayıyorlardı.

Sınıf grubunun yönetici bendim ama benim onu almama sebebim grupta hiçbirinin rahat durmayıp Soner'e sataşacağını bilmemdendi.

Acaba hiç onu almadığımı düşünüp üzülmüş müydü?

"Of," dedim ayağımla bir taşa vurarak. "Nereden düştü bu düşünce benim aklıma? Üzülmüş müdür acaba?" Taşı takip edip durduğu yere ulaştığımda bir kez daha vurmuştum. "Yönetici olduğumu nereden bilecek ki?" Taşı yakalayıp yine vurdum. "Üzülmemiştir ya."

"Kiminle konuşuyorsun hanım kız?" Duyduğum yaşlı kadın sesiyle irkilerek kafamı kaldırdığımda kaldırıma oturmuş olan kadını görmüştüm. Hemen beş metre kadar uzağımda mevsimden ötürü kurumuş otların kenarındaki kaldırıma oturmuştu. Üzerinde burada çoğu hastanın üzerinde gördüğüm bir eşofman takımı vardı. Onun da burada yatılı kalan hastalardan olduğunu anlamam uzun sürmemişti bu yüzden.

Ayağımın ucundaki taşa yavaşça vurup uzaklaştırdım. "Kimseyle teyze," dedim. "Öyle kendi kendime konuşuyorum."

"Fark ettim onu kız," dedi gülerek. "Benimki de soru işte."

Bu kadınla konuşarak zamanımı geçirebilirim düşüncesiyle taş ile oynamayı bırakıp teyzeye doğru yürümeye başladım. "Sen kim için buradasın bakayım? Seni hiç buralarda görmedim, yeni hasta mısın yoksa?"

Piknik sepetini yere bırakıp teyzenin yanındaki boşluğa çöktüm. "Kendim için değil teyze, tanıdığım birisi için geldim."

"Kimmiş bu tanıdığın kişi?"

Soner'den bahsederken ona ne şekilde hitap etmem gerektiğini bilmiyordum. Asla arkadaş değildik ancak aramızdaki şeye bir isim koyduğumuz da söylenemezdi. Onu sevdiğimi biliyordu, tam olarak dile getirmemiş olsa bile onun da bana karşı boş olmadığını biliyordum ve hepsi bu kadardı. "Şey," dedim yanağımı kaşırken. "Sevgilim galiba."

Öpüşen iki insan başka ne olabilirdi ki? Hem birlikte de uyumuştuk. Aramızdaki ilişkinin tam adı olmasa da ben bu hâlimizi fazlasıyla sevmiştim. Her şeyden öte Soner bana karşı açıktı, duygularını gizlemiyordu. Konuşmamazlık etmiyordu, benden kaçmıyordu. Bu seviyeye gelmek kolay olmamıştı ama şimdi geriye dönüp baktığımda yaptığım her şeye değdiğini görebiliyordum.

"Kız sen de mi bilmiyorsun neyin olduğunu? Galiba ne demek? Sevgilin mi, değil mi karar ver." Konuşma tarzı beni güldürmüştü. Hafiften Karadeniz ağzı vardı ve komik gelmişti.

"Öyle, öyle." dedim. Soner bilmiyorsa da an itibariyle kendisi benim sevgilim olmuştu. Bir ara ona da haber verirdim.

"Hah iyi." Tatmin olmuş bir şekilde kafasını salladı. "Nesi varmış bu deli oğlanın?"

"Travmalar teyze ya, çocukluk falan." dedim çok derine inmeyerek. "Psikolojik destek alması gerektiğine karar verince buraya geldik."

Seray'ın geçen hafta önerdiği Psikiyatrist'ten bir randevu almıştık. Bu doktor da dahil olmak üzere internette bulduğum tüm doktorları araştırmış, yorumlarına bakmış ve en doğru seçeneğin Seray'ınkinden yana olduğuna karar vermiştim.

"Anlatacak mı bu uşak doktora yaşadıklarını?"

"Biraz ketumdur ama anlatır." dedim hiç düşünmeden. "Benden başka kimse bilmiyor gerçi ama bir doktorla çevresindeki insanlar bir değil, ne de olsa."

"Hiç güvenme kızım." diyerek içime şüphe tohumlarını dikmişti. "Anlatmaya diye gelip tam beş seans boş boş oturup da geri dönenleri gördük burada. Ketumsa kolay kolay anlatmaz hemen."

"Anlatana kadar geliriz teyze." dedim. "Benim pes etmek gibi bir amacım yok."

Kolay bir yola adım atmadığımızı zaten biliyordum. Uyuşturucu bağımlılığı senelerce tedavi alınarak atlatılan bir illetti. Bunun yanında travmaları da eşlik edince sürecin ne kadar zor olacağı açıkça belliydi. Soner kendi yatağında uyuyamıyordu, kabuslar görüyordu, gecelerini uykusuz geçiriyordu. Sadece bunu atlatması bile çok uzun sürecekti.

O gece benim yanımdayken uyayabilmişti ama ben her zaman onun yanında değildim. Benim elimde olan bir şey olsa hep yanında olurdum ancak benim de bir ailem vardı ve Soner'e en fazla bu kadar destek olabiliyordum.

"Çok mu sevdalanmışsın sen bu oğlana?" diye sordu. "Bu devirde kimse kimsenin bu kadar yanında olmaz."

Utançla bakışlarımı kaçırırken dudaklarımda engelleyemediğim bir gülümseme belirmişti. Soner'e olan sevgimin kalbimden taştığını bile söyleyebilirdim ancak birisine bunu anlatmak garipti. "Olabilir." dedim geçiştirmek istercesine.

"Benim kocam da beni 'sen delisin' diyerek terk etti, gitti." Gülüşüm solarken yanımdaki kadına üzüntüyle baktım. Yer yer beyazlamış saçlarına, kırışmaya başlamış yüzüne bakılırsa tahminimce altmışlı yaşlarındaydı. "O zamandan beri hiç inanmam aşka, sevdaya ama senin gözlerinden belli, çok sevmişsin. Sen de benim hayırsız gibi bırakıp gitmeyesin çocuğu." Sonlara doğru sesi sinirli çıkmıştı.

"Bırakmam teyze."

"Aferin." diyerek beni takdir ettiğinde yeniden gülmüştüm. Ani parlayan siniri çabuk sönmüştü.

Gülmeye devam ederken bahçede gezinen bakışlarım hastanenin kapısından çıkan Soner'i fark etmişti. Telefonumdan saate baktığımda içeri girmesinin üzerinden ancak kırk dakika geçtiğini görmüştüm. Bu kadar kısa sürmesi normal miydi? İlk seans her şeyin başı olduğu için biraz daha uzun sürmesi gerekmez miydi?

Soner bahçeye bakınıp beni fark edince bu tarafa doğru yürümeye başlamıştı. Ayağa kalkarak üzerimi düzelttim. "Bu çocuk mu?" diye sordu teyze, Soner'i fark edince.

Kafamı salladım. "Yakışıklıymış, maşallah." dedi beğeniyle Soner'i süzerken. Güldüm, sen onu bir de benim gözümden gör diye geçirdim içimden.

Teyzenin yanından ayrılacakken piknik sepetinin içindeki sandviçleri hatırlayarak kapağını açtım. Ne olur ne olmaz diye fazladan yaptığım streçle sarılı sandviçlerden birisini elime alıp teyzeye uzattım. "Bunu versem kabul eder misiniz?"

"Sağ ol kızım, siz yiyin." dedi gülümseyerek.

"Fazla yapmıştım zaten. Alın, lütfen." diyerek direttiğimde kadın "Eh, iyi madem." demiş ve sandviçi benden almıştı. "Teşekkürler güzel kız."

"Afiyet olsun." dedim ve kadına arkamı dönerek Soner'e doğru yürümeye başladım.

Sonerle orta noktada buluştuğumuzda teyzenin az önce içime düşürdüğü ve Soner'in bu kadar erken çıkmasının arttırdığı şüphelerimi çaktırmamaya özen göstererek neşeli bir tavırla konuştum. "Nasıldı ilk seans?"

Ela gözleri birkaç saniye kadar yüzümde gezindikten sonra benden ayrılmışlardı. "İyi." diye kısa bir cevap verdi.

"Ne kadar iyi?" diye sordum Soner'in koluna girip onu bahsettiğim parka doğru yürütmeye başladığımda.

"Normal iyi."

Garip bir tavrı vardı. İçeriye girdiği anla alakası yoktu. "Soner iyi misin?" dedim yüzüme bakmaya çalıştığım sırada.

"İyiyim." demişti ama iyi değildi. Görebiliyordum.

"Bilmediğim bir şey mi var?"

"Yok." Kolundan çıkıp önüne geçerek yüzüne baktım. Bakışlarını itinayla benden kaçırıyordu. Üstelik görüşmesi bahsettiği gibi 'iyi' geçmişse kendini biraz daha olsa iyi hissetmesi gerekmez miydi? "İçeride anlattıkların yüzünden mi böylesin?" Bana anlattığında da nasıl kötü olduğunu kendim görmüştüm, doktora anlatırken de aynısı olmuş olabilirdi.

"Hayır." dediğinde parmaklarımı çenesine sarıp yüzünü kendime doğru çevirerek bana bakmasını sağladım. "Sorun ne öyleyse."

"Dün," dedi pes edercesine nefesini verirken. Anlatmazsa peşine düşeceğimi biliyordu. "Yine kullandım."

Dün yine uyuşturucu kullanmıştı...

Ona kızmaya hakkım yoktu ama o kızacağımı sanıyor olsa gerek ki, bunu söylerken mahcuptu. Neşem yok olup gitmişti ama bu, Soner'in uyuşturucu kullanması yüzünden değil de bana bunu söylerken utanıp sıkılan tavrı yüzündendi. "Soner," dedim ılımlı bir sesle. "Bir anda kullanmayı bırakmanı isteyen yok ki senden. Zaten istesen de bunu yapamazsın. Yine kriz anında mıydın?"

Kafasını salladı. "Kriz anlarında iradenin olmadığını sen de söylemiştin. Ben bunun için sana kızmam, yavaş yavaş düzelecek her şey. Yavaş yavaş kurtulacaksın bu illetten." Çenesindeki elimi yavaşça yukarıya çıkarıp avuç içimi yanağına yasladım. Parmağımla ağır ağır tenini okşarken gözlerini kapatıp yanağını elime yasladı.

Hava soğuk olduğu için üşümüş olan tenini avuç içimden yayılan sıcaklık ısıtıyordu. "Sana asla kızmadığımı unutma tamam mı?"

Elini yanağımdaki elinin üzerine götürdüğünde avucu elimin tersine kapanmıştı. Gülümserken Soner yüzünü çevirip dudaklarını avucuma bastırmıştı. Nefesim kesildiğini hissederken dudakları uzun süre tenimden ayrılmamıştı.

"Beste," dedi gözlerini açtığında. Beklentiyle ona bakmayı sürdürdüğümde nefesimi tamamen kesmeye yemin etmiş gibi konuşmaya başlamıştı. "Sana istediğini verebiliyor muyum bilmiyorum. Seni mutlu edip etmediğimden emin değilim, çoğu konuda beceriksizimdir. Dile getirmiyorum belki ama..." Duraksayıp sesli bir şekilde nefesini verdiğinde elaları aynı benimkiler gibi beklentiyle bana çevrilmişti. "Anlıyorsundur hislerimi."

Gülüşüm büyürken yanağını okşamaya devam ettim. "Anlıyorum."

Yeterince hissettirebiliyorken dile getirmese de olurdu. Lafta herkes birbirine 'seni seviyorum' derdi, samimi olmasa bile. Önemli olan bunu hissettirebilmekti. Soner söylemese de bana hissettirebiliyordu, bu bana yeterdi.

Piknik sepetini yere bırakıp kollarımı Soner'in boynuna doladım. Elleri belime giderken yüzünü boynuma gömüp derin bir nefes almıştı. Kalbim bir kez daha rotasından şaşmıştı. Zaten Soner'in yanındayken kalbimin ritminin bozulmadığı tek bir an yoktu.

"Pembe şapkan..." dedi, yüzü boynuma gömülü olduğundan sesi boğuk çıkmıştı. "Bende."

"Şapkam?" dedim sorarcasına. Neyden bahsettiğini anlamamıştım.

"Parkta kaybettiğin şapka. Kenarında adın yazıyor, iple işlenmiş. Şapkayı birisi senin için örmüş, belli. O bende."

"İyi de," dedim geri çekilirken. Kollarımı boynundan ayırmamıştım hâlâ birbirimize çok yakındık. "Ben onu yıllar önce kaybetmiştim." Parka gittiğim bir gün eve döndüğümde şapkamın kafamda olmadığını fark etmiştim. O gün çok üzülmüştüm çünkü annem onu günlerce benim için uğraşmış ve o şapkayı örmüştü.

"Kaybetmedin, düşürdün. Ben de aldım."

"Ben çok küçüktüm Soner. Daha seninle tanışmıyorduk bile." Kafam karışmıştı. O şapkanın Soner'de olmasına imkan yoktu.

"Biliyorum, daha on yaşındaydın." Şaşkınlıkla dudaklarım aralanırken devam etti. "Annenle birlikte parktaydın. Parktan çıktıktan sonra otobüse bindiğiniz sırada düşürdün. Ben de aldım, yıllardır bende."

"Böyle bir şey nasıl olabilir?" diye sordum şok içerisinde. "O kızın ben olduğumu nereden biliyorsun?"

"Seni hiç unutmadım ki," Belimdeki kolları sıkılaşmıştı. Yakınlığımız vücudumun dengesini bozuyor olsa da şu an bunu bastıran bir şey vardı; şaşkınlık. "Adın yıllardır hafızamda. Ne zaman Beste diye seslenen birisini duysam sen sanarak dönüp bakıyordum. On yaşındayken bende bıraktığın etkinin farkında değilsin. Geçen sene sınıfta seni gördüğüm ilk zaman anlamıştım, senin parktaki kız olduğunu çünkü hiç değişmemiştin."

Yıllar önce parkta beni görüyordu, düşen şapkamı alıp saklıyordu ve biz yıllar sonra aynı okulda karşılaşıyorduk. Kader değil de neydi bu? "Ben seni neden hatırlamıyorum?" Soner'i daha önce gördüğümü öğrenmenin şokunu atlattıktan sonra üzüldüğüm ilk şey bu olmuştu.

Neden evlerinde gördüğüm çocukluk fotoğrafının bu kadar tanıdık geldiğini şimdi daha iyi anlamıştım.

"Küçüktün," derken bir eli açık bıraktığım saçlarımın arasına karışmıştı. "Bizim evimize yakın bir park var, annenle oradaydınız. Annen seni salıncakta sallıyordu. Yanınıza geldim, annen benimle çok ilgilendi. Adını söyledin benimle tanışmaya çalıştın ama ben çok konuşmadığım için ilgini yan salıncakta sallanan çocuğa verdin. Konuşmadığım için bana 'seni hiç sevmedim' dedin."

"Ne?" dedim hayretle. "Üzüntümden öleceğim şimdi ne olur yapmadın de." Benim öylesine söylediğim bir laf Soner'de büyük bir etki yaratmış olabilirdi. Hem de o kadar küçükken ve ailesiyle tonla sorunlar yaşıyorken.

"Yapmadın."

"Yalancı." dedim sahte bir sinirle. Söylemiştim işte.

"Farkında değildin, boş ver." diyerek beni rahatlatmaya çalıştı.

Çok üzülmüştüm. Kim bilir Soner bu lafı duyduğunda ne kadar üzülmüştü? Küçükken bile olsa Soner'i üzmüş olmam düşüncesi berbattı. "Of," dedim Soner'e sarılarak. "Özür dilerim seni üzdüysem." Hayatımda başka sorun yokmuş gibi şimdi buna dertlenmiştim, içime oturmuştu.

"Üzmedin Beste, ayrıca çocukken yaptığın bir şey için özür dilemek zorunda değilsin. Böyle davranacağını bilseydim söylemeseydim." Çocuk gibi omuzlarımı kaldırıp indirdim. Minik Soner'in o zamanlar ne hissettiğini düşününce kendime kızıyordum ister istemez.

Eli saçlarımı okşamaya devam ederken geriye çekilip yüzüne baktım. "Ama bence telafi etmişimdir," dedim gözlerine bakarak. "Şimdi seni çok seviyorum."

Üstü kapalı imaların ardından ilk kez Soner'e açık açık onu sevdiğimi söylüyordum. Bunu duymalıydı, hâlâ onu seven birilerinin olduğunu bilmeliydi. Yalnız değildi, hiç olmayacaktı. Soner'in gözlerindeki ışıltıyı görünce bunu neden daha önce söylemedim diye suçlarken bulmuştum kendimi. O hep böyle mutlu olacaksa ben her daim onu sevdiğimi dile getirebilirdim.

Kafasını sallayarak beni onayladı. Kendimi tutamayarak Soner'e doğru yaklaşıp dudaklarımı onunkilere bastırdım. Yumuşak dudaklarına ufak bir öpücük bırakmış ve ardından geri çekilmiştim.

Bakışlarımı yüzünden ayırarak kollarımı boynundan çektim ve yerdeki piknik sepetini elime aldım. "Şimdi gidip planladığım pikniğimi yapıyoruz. Bize çok güzel şeyler hazırladım."

"Beste," diyerek ona bakmamı sağladı. Montunun iç cebinden beyaz bir zarf çıkarmıştı. "Gün bittiğinde bunu bana okur musun?" Annesinin ona bıraktığı mektubun zarfıydı. "Tek başıma okumak istemiyorum."

Zarfa bakarak güçlükle bir nefes çektim içime. Bunu okumak benim için de zor olacaktı ama Soner için bunu yapabilirdim. Elimi uzatarak zarfı ondan aldım.

"Okurum."

***

Aslında piknik kısmını da ekleyecektim ama anca bu kadarını yetiştirebildim

Continue Reading

You'll Also Like

12.8K 4.5K 122
Bir birinden habersiz 9 kişi Bir birinden bağımsız 9 yaşam Bir ada, büyük oyunu kim kazanacak? "Dina,Hera,Sera,Nora,Pamir,Noyan, Rodin,Uzay ve Zemh...
12.9K 1.3K 6
BİLDİĞİNİZ TÜM KURT ADAMLAR VE VAMPİR HİKÂYELERİNİ UNUTUN. HİÇ BİLMEDİĞİNİZ YERLERE KEŞFE HAZIR MISINIZ? O ZAMAN SENDE KAHVENİ AL GEL ARAMIZA KATIL. ...
2.9K 1.2K 9
"Sana, bana aşık olmamanı söyledim. Neden beni dinlemedin." Genç depresif bir kız... Ressamlık tutkusu onu ölüme götürürken, küçüklüğünde babasının b...
46.7K 4.1K 58
Yasaklı Kanat Serisinin 2. Kitabıdır. Elizya artık gücünün farkına varıyor. Kendini keşfetmek hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı. Artık daha büyük...