İZLER KALIR

By afroditmavisi

12.3M 886K 686K

"Sana hiç söylemedim ama sana aşıktım. Bunu yüzüne karşı söyleyememek de benim ayıbım olsun." 070822 ☁️ More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
FİNAL : PART 1
FİNAL : PART 2
FİNAL : SON PART
ÖZEL BÖLÜM | PART 1
ÖZEL BÖLÜM | PART 2

16

207K 17.3K 9K
By afroditmavisi

Konuya Fransız - Tuzak

Sıramda oturmuş bir yandan müzik dinliyor bir yandan da önümde açık olan test kitabından matematik sorularını çözüyordum. Son zamanlarda dersleri haddinden fazla boşladığımı fark ettiğimden beri boş bulduğum her anı bu şekilde değerlendirmeye başlamıştım. Bazı hisler, duygular gelip geçiciydi ama senenin sonundaki o önemli sınav her daim kalıcıydı. Şimdi kafamı oyalayan şeyler yüzünden derslerime gerekli önemi vermeyip senenin sonunda ağlamak istemiyordum.

Elimi, kafamı uzun süredir eğik tuttuğum için ağrıyan boynuma yerleştirip ovmaya başlarken başımı geriye doğru attım hafifçe. Ders çalışmaktan boyun fıtığı geçirecektim en sonunda ve sınav senesinin bana kattığı tek şey bu olacaktı.

Kulağımda çalan şarkı değişirken çözdüğüm son testin de cevaplarını kontrol etmiş ve kapağını kapatmıştım. Yanlışlarıma bakmaya sonra karar vermiştim. Testi çantama gönderip masanın üzerini boşaltırken ön sırada hissettiğim hareketlilikle kafamı kaldırıp gelene bakmıştım. Karşımda gördüğüm yüz Seray'a aitti. "Selam." dedi önümdeki sıraya otururken.

"Selam." diye karşılık verdim. Günün son dersindeydik, dersimiz beden olduğu için hoca bizi serbest bırakmıştı. Bazı öğrenciler dışarıdayken bazıları benim gibi test çözmek için sınıfta durmayı tercih etmişti. Seray da onlardan birisiydi. "Test mi çözüyordun?"

"Evet ama bitti şimdi."

Kalemimi ve silgimi kalem kutumun içine koyup fermuarını çektim. "Bahsi geçen çocuğa mesaj attın mı? Çok merak ettim." dedi Seray yerinde kıpırdanarak. "Tabii anlatmak zorunda değilsin, o kadar yakın değiliz ne de olsa. Ben merak ettim sadece." İki gün önce Seray'a yazmıştım fakat sonra bir daha konuşmamıştık. Her ne kadar bahsettiği ihtimaller moralimi daha da bozsa da en azından kafamdaki soruların birazcık da olsa cevap bulmasını sağlamıştı.

"Attım," dedim sıkıntıyla. "Ama atmasaydım keşke."

Soner'in bana karşı kurduğu en uzun cümlenin 'yazdığın çoğu şeyi okumuyorum bile' olması beni çok üzmüştü. Salak değildim, yazdığım her şeyi okuduğunu biliyordum. Yazdıklarımı okumuyorsa ona şakasına 'Tarih notu çıkarsana' diye mesaj attığımda nasıl çıkarmış ve masama bırakmıştı? Ya da madem mesajlarımı okumayacağı kadar değersizdim neden bana şarkılar öneriyordu ve ona önerdiğim şarkıları saatlerce dinliyordu? Hareketleriyle sözlerinin arasında koca bir zıtlık vardı.

Şaşkınlıkla konuştu. "Aa, neden?"

"Biraz kırıcı konuştu." dedim mesajların detayına çok inmek istemediğim için.

"Anladım," Kafasını sallayarak geri çekildi. "Sonra konuşmadınız mı hiç?"

"Dün özür diledi." Mesajına hâlâ cevap vermemiştim. Hem cevap yazsam bile ne yazacaktım ki? Küçük bir özürle hallolacak bir konu değildi bu.

"Demek ki hisler karşılıklı." diye bir çıkarımda bulundu. "Hiç özür dilemeyebilirdi."

"Ya da en başından özür dilemesini gerektirecek bir şey yapmayabilirdi." dediğimde beni haklı bulmuş olacak ki kafasını aşağı yukarı salladı. "Orası öyle tabii ama hepimiz insanız sonuçta, hatalar yapabiliriz. Önemli olan onlardan pişman olup olmadığımız." Konunun içeriğini tam olarak bilmediği için ona göre benim anlattığıma bakarak konuşması kolaydı ama ben Seray'dan daha farklı düşünüyordum.

"Ve değer vermediğimiz kişilerden özür dilemeyiz." diye ekledi.

"Ya," dedim çenemi avuçlarıma yaslarken. "Beni böyle umutlandırma sonra hayal kırıklığına uğrayacak olan kişi benim." Dün annem de aynısını yapmıştı ve ister istemez Soner'e karşı içim umutla dolmaya başlıyordu artık. Bu kadar çok inandıktan sonra işler istediğim gibi olmadığında en çok üzülecek olan yine bendim.

"Peki," Harfleri uzatarak konuşmuştu. "Bu tarz konuşmayayım o zaman." Kafamı sallayarak dediğini onayladım. Gereksiz umutlardan uzak durmak istiyordum. "Sen yazdığından beri kafamı kurcalıyor ama yine cevap vermek zorunda değilsin. Bu bahsi geçen kişinin Soner olma ihtimali kaç?"

"O kadar mı belli oluyor dışarıdan ya?" diye sızlanırken buldum kendimi. "Belli olmuyor aslında." dedi beni rahatlatmak amacıyla. "Grupta sürekli Soner'i savunuyorsun, kim onun hakkında ne dese sana demiş gibi davranıyorsun. Bir de kaç kez gözlerini Soner'in üzerinde yakaladım. Yani fark etmemem imkansız aslında çünkü tam Soner'in önünde oturuyorum. Ona baktığını göz ucuyla da olsa görebiliyorum. Eh, geçen hafta Soner'in senin sırana kahve bıraktığını da gördüm. Böyle olunca da bana yazdığında bahsettiğin kişinin Soner olduğunu saniyesinde anladım."

Seray anlattıkça girdiğim şokun etkisiyle her saniye dudaklarım biraz daha aralanırken hayretle yüzüne bakakalmıştım. "İyi ki belli etmiyormuşum." diye mırıldandı, zar zor konuşabildiğimde. "Bir de belli etseydim nasıl olacaktı acaba?"

Dediğime sesli bir şekilde güldüğünde kendimi tutamayıp gülümsemiştim. "Ama merak etme benden başka birinin fark ettiğini sanmıyorum."

Ozan dışında...

"Umarım..." Aramızda bir sessizlik oluştuğunda konuşmamız bittiği için kalkıp gideceğini düşünmüştüm ama nedense öyle yapmamıştı. Bakışlarını masaya dikip sessizce oturmaya devam etmişti. Bu sınıfta Soner dışında kimseye ısınamamıştım bunca zamandır ama Seray'a karşı geldiğinden beri nötrdüm. Son zamanlarda gruptaki tavırlarına bakarak kafa yapımızın diğer herkesten daha çok uyuşacağını düşünmüş, o gece bu yüzden ona yazmaya karar vermiştim.

Sempatik birisiydi, zamanla daha yakın olabilirdik belki de.

Çıkış zilinin çalmasına ne kadar kaldığını öğrenmek için telefonuma bakacağım sırada sınıfın kapısı açılmış ve içeriye Soner girmişti. Kapıyı kapatmak için arkasını dönmesini fırsat bilip birkaç saniye boyunca onu süzmüştüm. Üzerinde hep görmeye alışık olduğum o siyah sweati vardı. Normalde fazlasıyla dağınık olan saçları bugün biraz düzeltmeye çalışmış gibi daha düzgündü. Bu görüntü bende elimi saçlarının arasına sokup parmaklarımı o tutamların arasında gezdirme isteği uyandırıyordu her seferinde. Öyle yumuşak görünüyordu ki saçları. Emindim ki çok güzel de kokuyordu.

Soner arkasını döndüğünde ona baktığımı fark etmesini istemediğimden bakışlarım masanın üzerindeki ellerime çevrilmişti. Önceki dersin başından beri ortalıkta yoktu, nerede olduğunu fazlasıyla merak etsem de ona yazmamak için irademi güçlü tutmuştum.

Masanın üzerinde ellerimi birbirine geçirmiş parmaklarımla oynarken Soner'in kendi sırasına değil de benim sırama doğru yaklaşmakta olduğunu göz ucuyla görmüştüm. Kalbim Soner'in attığı her adımda hızını mümkünmüş gibi daha da arttırırken nefesimi tutmuş bekliyordum.

Soner sıranın yanına geldiğinde çok kısa bir an adımlarını yavaşlatmış ve elinde tuttuğu kitabı masamın üzerine bıraktıktan sonra eski hızıyla yanımdan ayrılmıştı. Masanın üzerindeki yepyeni kitaba bakarken aynı anda dönüp Soner'e de bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Kendi sırasına oturduğunda elimi kitaba doğru uzattım.

Mücadele yıllarındaki İzmir'i anlatan tarihi bir kitaptı. Kapağının gıcır gıcır olmasına bakılırsa yeni satın alınmıştı. Sayfalarını incelemek için kapağını kaldırdığımda hemen ilk sayfada küçük kare bir not kağıdı karşılamıştı beni. Kağıdın üzerinde Soner'in el yazısıyla yazılmış bir not vardı.

"Yazdığın her şeyi okuyordum." Ve hemen altında da bir şarkı adı vardı. Konuya Fransız, Tuzak.

Gülümsememek için yanaklarımı ısırırken benimle birlikte notu gören Seray "İnanmıyorum," dedi fısıltıyla. "Soner'i nasıl bu hâle getirdin kızım? Ben onunla arkadaş olmak için bile kaç defa denesem de bana mısın demedi çocuk."

Kafamı eğerek saçlarımın yüzümün iki yanına dökülmesini sağlayıp Soner'in beni göremediğinden emin olduğumda içimde tutmakta zorlandığım gülüş dudaklarıma yansımıştı. "Kolay olmadı." dedim sessizce. Tam bu anda çıkış zili çaldığında yavaşça oturduğum yerden kalktım.

"Görüşürüz sonra." dedi Seray muhtemelen eşyalarını almak için sırasına giderken. "Görüşürüz." Çantamı ve masanın üzerindeki kitabı alıp kimseye bakmadan sınıftan çıktıktan sonra olduğum koridoru bitirince sırtımı duvara yaslayarak durdum. Sınıftan çıktığımdan beri yüzümden eksik olmayan gülümseme daha da büyürken utanmasam olduğum yerde sevinçten tepinecek haldeydim.

Yanımdan geçen birkaç kişinin garipser bakışlarını fark ettiğimde kitabı göğsüme bastırarak merdivenleri inmeye başlamıştım. Dengemi kaybetmemeye özen göstererek çantamdan kulaklığımı çıkarıp bir dakikaya yakın bir süre boyunca düğümünü çözmekle uğraşmıştım. Söylene söylene kulaklığımı açabildiğimde telefonuma taktım ve Soner'in notta yazdığı şarkıyı Spotify'da aratarak ilk çıkanı açtım.

Şarkı kulağıma dolmaya başladığı an telefonu cebime koyacaktım ki daha elimdeyken gelen bildirimle titremişti. WhatsApp'dan gelen bildirime girdim.

Soner; Bugün ödev yok mu

Mesajı okuduğumda engel olamadığım bir sırıtış oluşurken biraz bekledikten sonra cevap yazdım.

Beste; Yok

O hâlâ çevrimiçiyken uygulamadan çıkıp telefonu cebime soktum ve ilk kez duyduğum bu şarkıya kendimi bırakarak okulun çıkışına yöneldim.

***

Beste'nin Tarih sevgisiyle benim Soner sevgisi kapışır

Soner'in önerdiği şarkılardaki sözlere dikkatli bakın ;) Hiçbir şarkı boşa önerilmiyor

Continue Reading

You'll Also Like

1.1K 145 5
New York başkanının güzel kızı Abby Adams, Fransa'da bir üniversitenin tanıtım reklamını çekmek için New York'dan Paris'e gider ve babasının isteğiyl...
3.5K 1.2K 35
Dünya hiç olmadığı kadar kaos içinde. Büyük bir savaş, bambaşka bir evrene açılan boyut kapısı, çeşitli yaratıklar, büyücüler ve çok daha fazlası. E...
589 156 5
Bir cesedle başlayan bu hikayenin kıvılcımları büyük bir ateşi oluşturacaktı ve yakıcaktı. Yakıcaktım,durmucaktım ve bu hikayede yanan biz olucaktık...
1.1M 42.6K 49
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...