young and wild

By extaecy

26.5K 2.9K 4.5K

[tamamlandı] Kırdım, kırdın, kırdık ve kırıldık. Bir daha güvenemeyecek duruma gelene kadar. s | 21' More

young and wild
cp.1 "kasıtlı hata"
cp.2 "geri almak"
cp.3 "karşılıklı vals"
cp.4 "kararlar almak"
cp.5 "paramparça olmak"
cp.6 "resmi tanışma"
cp.7 "karşılıklı iş"
cp.8 "adım atmak"
cp.9 "sahne arkası"
cp.10 "ruhuna ilk adım"
cp.11 "koruma içgüdüsü"
cp.12 "karanlığa sırt çevirmek"
cp.13 "arkasında duran tehlike"
cp.14 "bileklerinde kelepçe"
cp.15 "soğuk koridorlar arasında"
cp.16 "kendi içinde savaş"
cp.17 "seninle birlikte kalacağım"
cp.18 "yokluğun intikamı"
cp.19 "hayatını mahvettiğin gün"
cp.20 "yıldızları gizlemişsin"
cp.21 "yeniden doğmak"
cp.22 "geçmişin geleceğindir"
cp.23 "gitmeden önce dinle"
cp.23'5 "beni yine terk et"
cp.24 "tek başına kaldığında"
cp.25 "bitmeyen kalp yarası"
cp.26 "tekrar kapanmayacak"
cp.27 "kalbinin sesini dinle"
cp.28 "sona yaklaşırken"
cp.29 "yok olacaksın"
(f)cp.31 "her şey bittiğinde"
special gift #1
special gift #2
special gift #3

cp.30 "yeni yıl"

481 64 71
By extaecy

bana yine eskisi gibi cok yorum yapar misiniz diye merak ettim..

sizi bekliyor olacagim

bolum sarkisi 💌 isaac dunbar - intimate moments

iyi okumalar

cp.30 "yeni yıl"

Işıl ışıl süslenmiş kocaman bir ağaç, altına konan hediye paketleri ve parmaklar arasında yer edinen kupa içerisine konan sıcak çikolata.

Lee Felix, gördüğü görüntülerin heyecanıyla yerinde duramıyordu. Arkadaşlarıyla ne kadar çok partiye gitse de, yanlarından kalabalık eksik olmasa da yeni yıl denildiğinde evlerinden dışarı çıktıkları hiç olmazdı.

Minho'nun içtikçe kendini bıraktığı halleri, Thomas'ın arkalarını toplamayı bırakarak kendini bir köşeye atması, Fresha'nın yeni yıl coşkusu ile söylediği şarkılar ve Hyunjin'in temas bağımlısı gibi üzerinden bir dakika inmiyor olduğu zamana hasret kalmıştı.

Yılın sadece tek bir günü her şey yolundaymış gibi, hiçbir şey umurlarında değilmiş gibi davranarak bütün kontrolcü hallerine ara verirlerdi.

Ve ilk defa bu küçük çekirdek ailelerine üç kişi daha katılacaktı.

Yanında yürüyen erkek arkadaşının parmaklarından, kendi parmaklarını geçirip "Ne düşünüyorsun?" diye sorduğunda Chan, kafasını oğlana eğmiş yanağından öperek "Beni neyin beklediğini bilmiyorum." demişti. "Yılbaşı gecesi evimde alkol alarak geçerdi. Daha önce kimseye yılbaşı hediyesi almadım."

Chan duraksayıp geçtikleri mağazalara bakarken "Aslında." dedi. "Daha önce kimseye hediye almadım."

"Changbin bana daha önce aldığını söylemişti."

"Changbin abartıyor." diyerek karşılık verdi Chan. "Bir şey istediğini söyledi ve aldım. Hediye sayıldığını zannetmiyorum."

"Yine de düşüncelisin." Felix parmaklarını tuttuğu çocuğu çekiştirerek "Şu mağazaya girelim." dediğinde Chan sabahtan beri yaptığı gibi onu takip etti. Hangi mağazalara gireceklerini Felix seçiyordu, hediyelerini alıyordu ve bunları yaparken Chan onu mağazada bekliyor, sorduğu sorulara cevap vererek yine kendi bildiğini okumasını izliyordu.

Felix hediyelerini yılbaşına yaklaşmadan önce almıştı fakat bu yenilerini almasına engel değildi. Bütün bütçesinin yarısını çoktan geçmişti. Minho'nun verdiği karta güveniyordu. Parasının bitmeyecek oluşunu bildiğinden daha fazla hediye almaya devam ediyordu.

"Bu Hyunjin'e yakışırdı." Gösterdiği krem rengi kazağa bakarken "Hyunjin'e aldığın üçüncü hediye." dedi Chan. "Ona daha kaç paket hediye almayı planlıyorsun?"

Felix dudaklarını sarkıtıp "Eğlenceli değilsin." dedi. "Kaç paket hediye aldığımı saymak yerine güzel olup olmadığını söylemelisin."

Chan tuttuğu paketleri havaya kaldırarak "On iki tane alışveriş poşeti taşı, seni de görelim." diyerek karşılık verdi.

"Homurdanmayı bırak. Changbin için aldığım halter takımlarını da sana taşıtabilirdim."

Chan gülmüş, "Hiç uslu bir çocuk değilsin." demişti. "Yılbaşını nerede kutlayacağımız konusunda bir karara vardınız mı? En son Minho ile tartışıyordunuz."

"Liseden beri her yılbaşını Tom'un evinde kutlarız. Bu bir gelenektir. Büyük annesi ölmeden önce bize tatlı kurabiyeler yapardı. Sıcak çikolatamızı alırdık. Daha sonra içerdik ve Hyunjin'i ağaç olmadığına dair ikna etmeye çalışırken Fresha onun tepesine çıkmaya çalışır, 'Ben de ağaca konulan yıldızım!' diyerek bağırırdı. Şimdi ise bizim evde neden kutlama yapılmak isteniyor anlamış değilim."

"Mekan çok da önemli olmamalı. Sonuçta birlikte gireceğin arkadaşların yine yanında olacak."

Felix omuz silkti. "Nikotin almaya ihtiyacım var. Dışarı çıkalım."

"Kaçıyor musun sarışın?"

"Kaçıyor değilim. İstemiyorum. Minho'ya da söyledim. Fresha benim gibi düşünüyor. Hyunjin zaten bunalımda olduğu için fark etmez kafasına girmiş fakat onu ikna ederek kendi tarafıma geçirebilirim. Ayrıca halter takımlarını da Tom'un evine gönderttim. O ağacı depodan çıkarmak zorundalar. Ben de gidip süslemesini yapacağım." Felix duraksamış "Yeni süsler almalıyız." demişti. "Chan yeni süsler alabilir miyiz?"

Kocaman açtığı gözleriyle Chan'ın parmaklarına yapıştığında karşısındaki çocuğun tatlığına çoktan tav olmuştu. Kafasındaki kurabiye adamlı tacı her hareketinde oynuyordu. Üzerinde kocaman kırmızı bir yeni yıl kazağı vardı. Ren geyikleri ile süslenmişti. Boynunda adı yazılı olan kolyesi yeniydi. Geçen hafta Fresha ona takarken bu ana şahit olmuştu.

Işıl ışıldı.

Gözleri parlıyordu, mutluydu. Chan bu görüntüye bütün bir hayatı boyunca bakabileceğini düşündü. Onun mutluluğu ile mutlu oluyordu. Onun sesini duymak için konuşuyordu. Daha sakin birine dönüşmüştü. Kaos ondan uzaktaydı.

"Alırız." dedi erkek arkadaşına bakarken. "Geçtiğimiz mağazalardan birinde görmüştüm."

Felix'in gülümsemesi için yapmayacağı hiçbir şey yoktu.

"Minho beni oraya getirme."

Birkaç saat sonunda, Chan alışveriş poşetlerini bagaja yerleştirirken Felix telefonda konuşuyordu. Changbin'in arabasını almışlardı. Yol üzerinde bulunduğu yere uğrayıp Tom'un evine geçeceklerdi.

"Bunu şimdi mi söylüyorsun?" diyerek bağırmaya devam etti sarışın. "Bizim evde kutlamak için verdiğin savaşın nedeni bu muydu?"

Felix nefesini dışarı vermiş "Alırız ağaç." demişti. "Zaten değişmesi gerekiyordu. Chan ile hala alışveriş merkezindeyiz."

Chan duyduğu şeyle yüzünü asarken Felix telefonu kapattı. "Ağaç kırılmış. Bizim evde kutlama yapmak istemesinin nedeni buymuş. Çok çocukça birisi değil mi sence de? Alırız ağaç biter. Olay yaratıp beni de gerdi iki günde."

Felix alnındaki kırışıklıkları gösterirken Chan sadece sürücü koltuğuna oturmuş izliyordu. "Bak şunlara!" dedi. "İki günde çıktı alnımı çatmaktan. Maske yapıyorum yine de geçmiyor. Her şey Minho denilen o yerden bitmenin suçu!"

"Geri mi döneceğiz şimdi?"

"Evet. Oturduğumuz her an zaman kaybı. Hadi Chan." dedi Felix arabadan inerken. "En büyük ağacı bulup almak zorundayız."

Telefon ahizesinin diğer ucundaki kişi telefonu kapattığında "Görev tamam." dedi. Fresha fırından yılbaşı öncesi kurabiyelerini çıkarırken "Tom'u büyük bir dertten kurtardın." diyerek güldü. Birlikte saatlerdir mutfakta gece için yemek hazırlıyorlardı.

Yılbaşından önceki gece birlikte toplanıp film izlerlerdi. Kendi uydurdukları birkaç oyun oynarlar, yeni yıl beklentilerini küçük kağıtlara yazarak kapalı kutunun içerisine atarlardı. Önceki yıl yazılan beklentileri okuduktan hemen sonra.

Minho, gelen var mı diye kontrol ederek çevresine bakındığında "Thomas fazla abartıyor." dedi. "Jisung'u çocuğu gibi sahiplendi. İşten izin alması bir yana, yüzünü doğru düzgün göremedim. Ne zaman arasam Jisung ile serada vakit geçiriyor."

"Sadece destek olmaya çalışıyor. Bir yandan da kendi mentalini toparlıyor. Farkında mısın bilmiyorum ama bizim üzerimizdeki elini bile çekmeye başladı."

"Elini çekmesini isteyen yoktu." Minho, şeker kaselerini çıkarırken söyleniyordu. "Sordu mu bana, tek başıma kalmak istediğimi? İstemiyorum."

"Küçük çocuklar gibi davranıyorsun." dedi Fresha. "Bu hallerini görmeye alışkın değilim."

"Çocuk gibi davrandığım yok." diyerek inkar etti Minho. Aldıkları paketleri açarken gece için hazırlık yapıyordu. "Yılbaşı ağacını Jisung'a süsletmek ne demek? Felix'in onu öldürmesini mi istiyor? Evimizin minik bebeği o. Bütün bir yıl o ağacı istediği gibi düzenlemek için gün sayıyor. O da yetmiyor süsleme için üç gününü harcıyor. Şimdi ise sadece bir günü var."

"İki tane ağacımız olmasaydı eğer ne olurdu onu düşün asıl. Birini dışarıya yerleştiririz. Veranda daha sıcak olsun diye Changbin yedek ısıtıcı almaya gitmişti. Hediyeleri de içerideki ağacın altına koyarız."

"Hyunjin ne alemde biliyor musun?"

"Changbin'in yanında." dedi Fresha. "En son Jisung'u bardan eve getirdiğimiz gün gördü. Üzerinden geçen günleri hesaba katarsak keyfi olmadığını biliyoruz. Onun haricinde senden fazlasını bilmiyorum."

"O gece neler konuştuğunuzu hala anlatmadın."

"Anlatacak birisi de değilim Minho. Ağladığını ve saçını boyadığımı bilmeniz yeterli. Gerisine karışıp onu bunaltmayalım."

"Saçlarına hala alışamadım."

Fresha gülmüş "Pamuk şekere benziyor." demişti. "Yanaklarını ısırmaya kalktım ama kocaman eliyle suratımı ittirip durdu."

"Benimkini de boya. Turuncu gezmek istemiyorum."

"Sana yakıştı. Hayatına biraz renk geldi. Haftaya değiştiririz."

Minho göz devirmiş, "Birlikte turuncu olacaktık fakat sen beni sattın." demişti. Elindeki kaseleri hazırladığı mutfak masasına koyarken Fresha süslediği kurabiyelerden kafasını kaldırdı. "Bunu söyleyeceğini bildiğim için çantamda turuncu bir peruk taşıyordum. İstediğin an kafama takarım."

Çocuk gülmüş, "Kızmama fırsat vermiyorsun." dediğinde Tom içeri girmişti. "Neler yaptınız?"

Fresha'nın yanağını sıkıştırıp fırın tepsisinde duran kurabiyelerden birini ağzına atarken Fresha karnını yumrukladı. "Uzak dur şirin adamlarımdan!"

"Yemek hazırladık. Aynı." dedi Minho. "Siz neler yaptınız?"

"Çıkan yabani otları temizledik. Çocuklar ne zaman geliyor?"

"Birazdan gelirler." dedi Fresha. Son kurabiyesini de süsleyip geri çekildi. Geniş tabağa dizdiğinde işi bitiyordu.

"Bana borçlusun." Tom kaşlarını kaldırarak Minho'ya baktığında "Felix ikinci bir ağaç getiriyor." dedi. "Onu süsleyecek."

"Ev konusunda tartışma yaratmasaydınız onunla ben konuşabilirdim. Ve anlayışla karşılardı." dedi Tom. "Yani sana borçlu değilim."

Fresha şaşkınlıkla "Anlayışlı davranmak mı?" diye sorduğunda Minho "Ağaç süsleme konusunda, Felix?" diyerek devam ettirdi. "Sen kafayı sıyırmışsın."

"İşsizlik buna yaramamış." dedi Fresha. "Küçücük bir beyni vardı zaten, onu da yitirmiş."

Minho "Bizi çok iyi tanırdı eskiden." dedi. "Biriyle vakit geçirmeye başladığından beri unutulmuşuz."

"Abartıyorsunuz."

Fresha "Sen kaşındın." diyerek tepsiyi kaldırdı. "Felix geldiğinde ağacın hemen yanında dikiliyor olacaksın. Birine saldırmaya kalkarsa hak ettin."

Kapı çaldığında Minho "Gösteri başlasın!" diyerek bağırdı. Bütün dişleri ortaya çıkmış, gülen gözleri kısılırken yaşanacak olaylar onu keyiflendirmişti.

Tom kapıyı açıp poşetlere yardım etmek için uzandığında girişten görülen salonun görüntüsüyle evin içinde bir çığlık koptu.

"Ağacım! Ağacıma ne oldu?"

Felix hızlı adımlarla ağaca koşarken poşetleri elinden fırlatmış, sürgülü kapıdan elleri toprak içerisinde giren Jisung şaşkınlıkla Felix'e bakmıştı. "Ona ne yaptınız? Hangi zevksiz yerleştirdi bu süsleri?"

Feryadı netti. Bağırmaya devam ediyordu. Göz yaşları yer edindiğinde Hyunjin "Bu dramayı unutmayın." dedi. "Sonra ben bir şeyleri abarttığım zaman size hatırlatacağım." Cebinden çıkarıp video kaydı aldığı telefonunu da işaret ederken Minho "Siktir git." demişti. "Yılın her anı böyle değil."

"Bu ağacın katili ortaya çıksın! Ne yaptılar sana? Güzelim konuş benimle."

Chan "Sana yeni ağaç aldık ya." dedi. "Onu süslersin işte."

Yaptığı en büyük hatalardan birisi karışmaktı fakat bunu öngörememişti. Felix buğulanmış gözlerini Chan'a çevirip kaşlarını çatarken "Nefret ediyorum." dedi. "Ben yeni yıla girmek istemiyorum her şey berbat ilerliyor işte."

Hyunjin "Anda kal!" diyerek seslendi.

Uzun zamandır hiç keyif almadığı kadar eğleniyordu. Felix ona morali bozuk olduğu için sataşamıyordu.

Jisung "Özür dilerim." dediğinde Felix bakışlarını ona çevirdi. Giyindiği mavi tulumunu süzüp yüzüne baktı. Gözleri üzgün bakıyordu ve ne için özür dilediğini o an anlamıştı. Keyfi daha da kaçarken olduğu yere oturdu. Kimseye kızamıyordu, ağacına hiçbir şey olmamıştı. En başından söyleseler Jisung ile süslemek için orada olabilirdi fakat haber veren yoktu.

Nefesini dışarı üfleyip sürgülü kapıdan dışarı çıktı. Yaktığı sigarasıyla kendini sakinleştirmeye çalışırken düşen göz yaşlarını siliyordu.

Onun için anlamı büyüktü.

Her zaman büyük olmuştu ve arkadaşları bunu biliyordu. Ne kadar özenle hazırlandığını, eskiden ailesi ile neler yaşadığını. Çok kırılmıştı ve Jisung süslediği için ağzını açamıyordu. Daha kötü bir durumda olduğunu biliyor olmaktan nefret etmişti. Bencilliği neden ortadan kaybolmak zorundaydı ki? Chan onu iyi birisi yapmıştı. Eskiden Jisung'un ne yaşadığına bakmaz, ortalığı aleve verirdi. Bütün süsleri indirtir, tekrar kendisi süslerdi fakat içinden hiçbirini yapmak gelmemiş aksine bağırıp ortalığı ayağa kaldırdığı için çok üzülmüştü.

"Sakinleştin mi?"

"Benimle konuşma."

Felix, gelen arkadaşına bakmadı. Tom kendi sigarasını yakarken "Buna ihtiyacı vardı." dedi. Sürgülü kapıyı arkasından kapattığı için sözlerinin duyulmayacağının bilincindeydi. İçeride bıraktıkları arkadaşları daha küçük olan ağacı içeri taşımışlar, hediyeleri yerleştirmeye başlamışlardı. Jisung, Felix'in arkasından bakarken Fresha "Atlatır kafana takma." demiş Jisung'u Chan ile birlikte yukarı göndermişti.

"O kadar mı kızdın?"

"Seni sikmemek için zor duruyorum Thomas. Benimle muhatap olma."

"Gerçekten kızmışsın."

Felix gitmek için adım attığında "Bekle." dedi. Küçük sarışının omzuna kolunu atmış kendisine çekmişti. "Küsemeyiz, yılbaşı arifesinde olmaz."

"O yüzden sinirliyim zaten. Hatırlatıp durma."

"Buna ihtiyacı vardı Felix." dedi tekrar. "Bana senin sözlerini hatırlatmıştı. Onlara, sana açıklama yaparsam izin vereceğini söyledim ama dinlemediler."

Çocuğu kendisiyle birlikte oturtup, cebindeki sigara paketinden yenisini uzattı. Felix kabul edip "Sizden nefret ediyorum." dediğinde "Biz de seni seviyoruz." diyerek karşılık verdi Tom. "Seninle aileni terk etmeden önceki kış neler konuştuğumuzu hatırlıyor musun?"

Felix cevap vermedi fakat hatırlıyordu. Tom'un kendisine nasıl destek olduğunu, karşısında parçaları saçılmış bir şekilde ona bakarken ağladığı sahneler gözünün önünde çoktan canlanmıştı.

"Bana neden her yılbaşı zamanı ağacı kendin süslemek için savaştığını anlattığında çok etkilenmiştim. Küçüklüğünden beri, tek bir ağaç süsüne dokunmanın yasak olmasını, nasıl heveslendiğini ama asla dile getiremeyeceğini bildiğini anlatırken yaralı görünüyordun. Yılbaşını senin için neyin özel kıldığını çok iyi biliyorum. Bu yüzden depodan ağacı çıkartırken aklımdaki tek düşünce sana bir an önce haber vermekti. Sonra bir şey oldu." dedi. "Jisung'u ağacı izlerken gördüm. Daha önce ailesiyle hiç yeni yılı kutlamadığını söyledi. Alışveriş merkezlerinde gördüğü büyük ağaçlar dışında yakından ağaç bile görmediğini ve belki senin için özel olan bu süslerin onun içinde özel olabileceğini düşündüm. Özür dilerim. Seninle paylaşıp, sana sormam gerektiğini biliyorum. Hatam herhangi bir şeyi de değiştirmeyecek. Sadece Jisung için mutlu olabileceği bir an yaratmak istedim."

"Oldu mu bari?" Felix biten izmaritini yanda duran küllüğe bastırırken sessizce sormuştu. "Oldu." dedi Tom.

"İyi."

"Geçti mi sinirin?"

"Şöyle uyuz laflar etme." dedi Felix." Nasıl sinirli kalabilirim ki? Kendimi iğrenç hissettim."

"İçeri girelim hadi. Kendini kötü hissetmene gerek yok. Söylememek bizim hatamızdı."

Felix ayaklanıp içeriye baktı. Changbin, Hyunjin'in pembe saçlarını ısırmaya çalışırken Hyunjin onu ayaklarıyla itekliyordu. Gördüğü görüntüyle gülümserken, merdivenlerden inen Chan'a kaydı bakışları. Jisung kolunun altındaydı. Göz göze geldiklerinde çocuk ağzını oynattı. 'İyi misin?'

Kafasını sallayarak Tom'un beline sarıldı. Hala yılbaşını kurtarabilirdi.

Saatler sonra Minho sakladıkları kapalı kutu ile salonda belirdiğinde Felix, Chan'ın dizlerine kafasını koymuş uyukluyordu. İzledikleri filmden hoşlanmamıştı. Fresha ve Changbin istediği için açılmıştı.

İkisi de sıkıcı bir çiftti. Birbirlerini buldukları günden beri etraflarında kalpler uçuşuyordu. Hyunjin ve Jisung birbirine uzak oturmuşlardı. Film boyunca ortalarına Minho ve Tom yerleşmiş, yayılmışlardı. Bir araya gelmeyecek ve konuşmayacak gibi görünüyorlardı.

Hyunjin'in pembe kafasına baktıkça Felix'in içi sıkılıyordu. Eğer aşık olduğunu hissederse pembeye boyayacağı sarı saçlarından bahsettiğinde, Felix onun sonsuza kadar sarışın kalacağından emindi.

"Getirdim."

Dikkati, ortada bulunan sehpaya bırakılan kutuya kaydığında "Şimdi açmasak olmaz mı?" diye sordu. Geçen yıl neler yazdığını çok iyi hatırlıyordu. Yanında Chan olduğu için çekinmişti. Pek düzgün şeyler yazmadığı ortadaydı.

Hyunjin "Chan senin gerçek yüzünü görmüştür." dedi. "Duyduklarına şaşırmayacak."

Felix köşedeki yastığı kafasına fırlatırken "Sen neler yazdın hatırlamıyorsun galiba?" diyerek üste çıktı. "Ağzımı açtırma benim."

"Birazdan dökülecek zaten ortaya." dedi Minho. Anahtarı kilide sokup çözerken "Birbirimize söylemeyeceğimize dair söz vermiştik!" diye bağıran kişi Fresha'ydı. "Hainsiniz."

"Onların siyam ikizi olduğunu unutma." dedi Tom. "Yazdıktan otuz saniye sonra fısıldaşmaya başlamışlardı."

Minho içeri atılan ilk kağıdı çıkardığında "Bu benimki." dedi. "Yeni kedi sahiplenmek istediğimi yazmışım."

"Sıkıcı!"

Minho, Felix'e dil çıkarmış sonraki çektiği kağıtla "Felix." diyerek sırıtmıştı. Okuduğu kelimelerle yüzünü buruştururken "Ciddi misin?" diye sordu.

"Hangi dileğimi çektin?"

"Seni zirveye ulaştıracak birisi."

Felix gülüp "Evet gerçekleşti." dediğinde Chan elini alnına götürdü.

"Fresha bekar ve sıfır kırışıklık yazmış."

"Pişman değilim." dedi Fresha. "Fakat kırışıklıklarım olmasa güzel olurdu."

"Çileğim senin o halin bile güzel."

"Fakir avutuyor sanki." Hyunjin konuştuğunda Felix güldü. Kafasına yediği ikinci yastık kız arkadaşından geldiğinde "Saldırı için erken!" diyerek kendini savunma pozisyonuna aldı. Tom'un arkasına.

"Thomas kedisinin evcilleşmesini istemiş."

Minho kaşlarını çatarak arkasına döndüğünde "Senin kedin yok." dedi.

"Hayır var."

"Hani? Nerede o zaman? Salak mısın?"

Fresha "Senden bahsediyor aptal." diyerek söylendi. "Çok zeki olduğuyla ilgili övünüyor ya birde."

Minho göz devirip "Felix." diyerek devam etti. "Tanrım neden isteklerin bu şekilde?"

"Her şeyi böyle eleştireceksen ben okurum." Minho kolunu uzatıp Hyunjin'e vurmuş "İstediği şey motor kullanan, seksi bir erkek arkadaşmış." demişti.

"Ona da sahibim. Bu yıl benim yılım olabilir mi acaba?"

"Hyunjin faturalarını geciktirmemeyi dilemiş. Cidden çok aptalsınız."

Changbin "İstekleriniz hep bu şekilde mi?" diye sorarken Minho "Seni de seneye göreceğiz." dedi. "Ben, Tom'un istifa etmesini dilemişim. Rüyamda görürüm fakat insan dilemeden edemiyor işte."

Felix kutuya uzanıp "Ben de okuyacağım." dedi. "Fresha geçen yıl yaptığı gösteriden daha iyisini yapmayı dilemiş."

"Bu sene efsaneydi. Sizin için diktiğim kıyafetler muazzamdı."

"Açık söylemek gerekirse kendimi çok iyi hissetmiştim." dedi Hyunjin. "Şimdi ben çekeceğim. Evet, yine Felix. Yine bir arzusu. Kapısında köpek olacak bir erkek arkadaş."

"Egoistsin." Minho konuştuğunda Felix "Kıskanma." dedi. "Sen de açık alanda sevişmek istediğini yazmışsın." Elindeki kağıdı Minho'ya fırlattığında Minho "Başarımla dalga geçme." dedi. "İstemişim ve aldım."

Fresha sehpaya yaklaşıp eline aldığı kağıdı okudu. "Hyunjin saçlarını pembeye boyamak istemiş."

"Dileklerimiz her yıl daha kötü oluyor." Hyunjin gülerek ortamdaki havayı dağıtmaya çalıştığında Felix "Neden geçen yıl bunu dilediğimi anlamadım." diyerek kağıdı buruşturdu. "İnan ol merak etmiyorum ama söyle." dedi Minho.

"Karda sevişmek istemişim. Bir kere çok soğuk. Ayrıca üşümekten zevk de almazsın."

"Senin fantezi dünyandan iğreniyorum."

Fresha "Partnerini kedi kılığında sikmek istediğini yazmışsın Hyunjin. Kim daha iğrenç bunu mu tartışalım şimdi?"

"Tamam artık yenilerini yazalım. Bu kadarı bana yeter." Tom yeni kesilmiş kağıtları uzatırken Felix "Tek bir dileğim olduğu için sorun yok." dedi.

Jisung önündeki kağıda bakarken ne yazacağını bilmiyordu.

Seneye onlarla beraber olmayabilirdi. Yazacağı herhangi bir şey birbirlerinden kopmayacaklarına, ne olursa olsun tekrar toplanacaklarına dair yemin niteliği taşıyordu. Kafasını kaldırırken Fresha'nın ona gülümseyerek baktığını gördü. Dudaklarını birleştirip önündeki kağıdı karalarken pişman olmayacağını hissediyordu.

"Sence burada sevişsek başımıza bir şey gelir mi?"

Felix, girdikleri serayı gezerken Chan peşinde adımlıyordu. İçeride kendi uydurdukları oyunu oynayan arkadaşlarını bırakmıştı. İçmek istemiyordu. Midesi yediği yemekle doluydu. "Kar fantezini seraya mı taşıyorsun?"

Chan arkasından yaklaşıp çocuğun belini kavradığında Felix güldü. "Alanımız büyük. Değerlendirmemek yazık olur."

Kafasına konan öpücükle Felix başını yukarı kaldırdığında tepelerine inen kar tanelerini fark etti. "Chan kar yağıyor." dedi heyecanla. "Çok güzel bak!"

Chan kolları arasında dönen çocuğun gözlerine bakarken "Çok güzel." diyerek tekrarladı. Yüzüne yansıyan ışıkla parlayan çillerine baktı. Dudaklarını çil noktaları üzerinde gezdirirken "Gördüğüm bütün manzaralardan daha güzelsin." demişti. "Sana baktığım zaman etrafımdaki hiçbir görüntü gözüme güzel gelmiyor."

Felix "Beni seviyorsun." dediğinde Chan "Seni seviyorum." dedi.

Dudakları birbirine kavuşmuş, elleri ait oldukları noktaları kavramıştı. Hareketleri yavaştı. İkisi de arzudan çok sevginin kollarına düşmüştü. Birbirlerini tüketmekten hoşlansalar bile sadece anı yaşamak istermiş gibi küçük dokunuşların esiri altına girmiş, zevk alıyorlardı.

Chan kolları arasında tuttuğu çocuğu her öptüğünde, kafasında susan seslere hala şaşırıyordu. Üzerindeki etkisi büyüktü. Değişim duygusu ona hep korkunç gelirdi. Değişmek istemezdi. Şimdi ise değişmekten çok Felix'in içindeki o yaralı tarafını tamir ettiğini, aslında kim olduğunu ortaya çıkardığını görebiliyordu.

Hiçbir zaman değişmemişti. Sadece yaraları sarılmış, kendine bir ev bulmuştu.

Felix boynuna konan öpücüklerle tepelerine yağan kar tanelerine bakarken yanına Chan'dan başka kimseyi almak istemiyordu. Çıplak poposu soğuk masaya dayandığında, içerisine giren sertlikle kollarını tuttuğu çocuğun adını inlerken dilediği tek şey oydu.

Sahip olmak istediği, ait olmak istediği tek kişiydi.

Minik beyaz kağıda onun adını karalamıştı. Mutlu olmasını istediğini yazmıştı. Chan hayatına girdiği günden beri onu bu duyguya doyurmak istiyordu. En ufak mutluluğa alışmasını, ne kadar çok sevildiğini göstermek istiyordu.

Felix, dudaklarını öptüğü çocuğun bedenini ezbere tanırken ruhunu da tanımak istiyordu.

Aynı Chan'ın kendisini tanıdığı gibi.

"Uyanın!"

Bir ses. Enerjik, yüksek ve katlanılamaz derecede neşeli. Evin her noktasında yankı yaparken Changbin söylenerek gözlerini açıp yanındaki boşluğa bakmış, yerinde doğrulurken "Uyandım!" diyerek seslenmişti.

Fresha ve Felix, sabahın erken saatlerinde son kahvaltıları için uyanmışlardı. Jisung'un odasına dalıp onu da uyandırırlarken Felix, Tom'un dün söylediği şeyleri düşünüyordu. Çocuk aynı kendisi gibi yaralıydı. Hayatında yeni şeylere ihtiyacı vardı.

Onunla verandaya kahvaltılık taşırken Jisung'un eskisi gibi davranmadığının farkına varmıştı. Tom'un neden toparlanması için bu kadar çaba harcadığını anlayabiliyordu.

"Günaydın." Felix, arkasından sarılan kolları tutmuş, boynuna konan öpücükle gülümsemişti. "Günaydın." diyerek erkek arkadaşına dönerken Chan'ın yanağına uzandı.

"Sabahın köründe yapmayın şunu."

"Ben her gün katlanıyorum bu manzaraya." Hyunjin, Minho'ya cevap verirken sandalyesini çekip oturdu. Jisung'a bakmamaya çalışıyordu. Onunla geldiğinden beri diyalog içerisine girmemişti. Rahatsız etmek istemiyordu. Konuşmak ve ona sarılmak için yanıp tutuşuyor olsa bile uzak durması gerektiğini biliyordu.

Tom salaş bir tişörtle dışarı çıktığında Changbin ısıtıcıları kontrol ediyordu. Fresha "Oturalım." dedi. "Gece için planlarımızı tekrar kontrol edecek miyiz?"

"Sıcak çikolatalarımızı Minho yapacak değil mi?" Felix ağzına attığı salatalık ile konuşurken "Yapacağım." dedi Minho. "Ayrıca ateş yakmak için malzeme almıştık. Şekerleme eritip yeriz."

"Seranın içini beğendiniz mi?"

Tom'un sorduğu rastgele soruyla Felix başını salladı. "Bayıldık." dedi. Harika bir yere dönmüş. Üstelik kar da yağdı."

"Jisung çok uğraştı."

"Sen de yardım ettin." Jisung, konu sera olduğu zaman rahat konuşuyordu. Changbin hemen yanında saçını okşayıp "Aferin." derken Jisung elini ittirip "Köpek seviyor yine." diye homurdanmış Fresha gülmüştü.

"Size kazak diktim." dedi. "Baştan söyleyeyim herkes giyinmek zorunda. Yapmak günlerimi aldı."

"Evet bunun için çok uğraştı." Changbin sevgilisini desteklerken Felix "Benim kazağıma ışık ekledin mi?" diye sordu. "Geçen yıl ekleyeceğine söz vermiştin."

"Ekledim merak etme."

Ellerini çırpıp "Yaşasın!" dediğinde Minho "Asla büyümeyecek." dedi. "Her yıl böyle."

"Geçen yıl Hyunjin'i de ayartıyordu." dedi Fresha. "En azından bu yıl Hyunjin duruldu."

"Bana büyüdüğümü söylemeyin. Darılırım." Hyunjin yanında oturan kıza sırnaştığında Fresha hemen karşılık vermiş, ilgi gören Hyunjin ise anında geri çekilmişti. "Neden ittirmiyorsun beni? Yaptığın hoş mu?"

"Ruh hastası mısın? İlgi vermem için sırnaşıyorsun, verince de beni tersliyorsun."

Hyunjin dudak sarkıtıp "Sarışınımdan da ilgi bekliyorum ama o günler geride kaldı." dedi. Felix karşısında oturan çocuğun bacağına tekme atıp "Yalancı!" diye bağırdı. "Daha geçen hafta kollarımda uyudun."

"Bitirdiyseniz kaldıralım şu masayı." dedi Tom. "İşim var."

"Yılbaşından önce son kahvaltımız huysuzluk yapma." Minho çocuğun peşinden ayaklanırken söyleniyordu. Mutfağa ilerlerken kenarda duran paketi kapıp açık alandan içeri girdi. Tabağını masa üzerine bırakan çocuğa paketi uzattığında Tom kaşlarını çatmış, "Bu ne?" diye sormuştu.

"Hediyen."

Minho'nun cevabı basitti. "Bunu şimdi açarsam Felix'in akşam koparacağı yaygaranın farkındasın değil mi?"

"Ona öyle bir hediye aldım ki, fark etmeyecek bile." dedi Minho.

"Açıyorum o zaman."

Minho heyecanla başını sallamış "Aç hadi." demişti.

Tom hediye paketini çıkartıp kurdeleyi çözmüş, kutusunu açtığında gördüğü eşya ile gülmüştü. Ciddi olup olmadığını anlamak ister gibi Minho'nun yüzüne baktığında çocuk tepki bekliyordu. Gözleri parlıyordu ve beğenisini istediği çok açıktı.

Tom "Bu çok güzel." dediğinde Minho "Ben yaptım." dedi. "Senin için."

"Sen, ördün mü?" Şaşkınlıkla kutu içerisinden kedi desenli atkıyı çıkarırken Minho başını salladı. "Fresha'dan yardım istedim. Çok zordu. İlk atkım hiçbir şeye benzemedi ama başardım. Beğendin değil mi?"

"Minho çok beğendim." dedi Tom. Çocuğun yüzüne avuç içini yaslamış, dudaklarını alnına bastırmıştı. "Teşekkür ederim."

"Şapka ve atkı takmaktan hoşlanmadığını biliyorum fakat üşümeni istemedim."

Thomas atkısını boynuna dolamış "Hiç çıkarmayacağım." demişti. Bu sözleri söylerken Minho ciddi olduğunu biliyordu. Onun beğenisini aldığı için mutluydu.

"Keşke ökse otu altında olsaydık. Seni öpebilirdim."

Çocuk gülüp, "Beni öpmek için ota ihtiyacın yok." dedi. "Seni zevkle öpebilirim."

Minho onu öperken huzurlu hissediyordu. Parmakları dokunmayı sevdiği vücudunda gezinirken içi sıcacıktı. Kedi dövmesini okşamış, dudaklarını çekerken "Seni seviyorum." demişti. Tom, ondan bu kelimeleri daha önce çok az duymuştu. Minho duygularını ifade etmeyi sevmezdi. Kendini açığa çıkardığında, savunmasız kaldığını hissederdi. Her zaman göstermekten yana olmuştu.

Şimdi ise onu sevdiğini fısıldarken, gözlerinin içine bakarken Tom ne yapması gerektiğini biliyordu. Minik kedisini yukarı çıkarıp onunla ilgilenecekti. Onu kolları arasına alıp sarılırken, istediği her şeyi teker teker yerine getirecekti.

Minho'nun dudakları arasından çıkan her bir kelime onun için emirdi. Onu mutlu etmek, onunla olmak istiyordu. Aralarındaki en büyük engel olan işini bırakmaya karar verdiği ilk andı. Daha önce çok düşünmüştü fakat yürürlülüğe sokmaya hazır değildi. Birlikte olmalarının zamanı gelmişti.

Burnunu öpüp "Ben de seni seviyorum." dedi.

Saat akşam onu gösterirken Minho yaptığı sıcak çikolataları dağıtmakla meşguldü. Felix kardan adamlı kupasını Chan'a gösterirken "Bunu bana Tom aldı." demişti. "Üç sene önce, o kadar çok kar yağmıştı ki dışarıda saatlerce kar topu oynadıktan sonra kardan adam yapmıştık. Sonra ise hediyesini açtığımda beni böyle bir kupa karşıladı."

"Çok anlamlı."

Felix başını salladı. Hediye yığınlarına bakarken "Listemde bu sene yeni bir resim dosyası vardı. Muhtemelen şurada duran büyük kutu bana ait." dedi. "Minho almış olmalı. Artık onları o kadar iyi tanıyorum ki neler almış olabileceklerini önceden tahmin edebiliyorum fakat sen" Çocuk susup suratını sevgilisine yaklaştırırken "Sır küpüsün." diyerek devam etti.

"Sen de söylemedin." dedi Chan. "Sadece oyuna uygun oynuyorum."

"Çok kötüsün."

Freshaköşede duran ağacın genişliğine yaklaşmış olan en büyük pakete bakarken "Bunun ne olduğunu cidden merak ediyorum." dedi. "Gördüğüm andan beri açmak istiyorum."

"O Changbin'e ait." Felix cevapladığında Changbin kaşlarını havaya kaldırmış "Benim mi?" diyerek sormuştu. Şaşkındı. En büyük hediyenin kendisine ait olmasını beklemiyordu. "Evet. Minho, Hyunjin ve benim hediyem."

Minho "Beni dahil etmeyin." dedi. "Daha kartımın ekstresine bakmaya fırsatım olmadı. Changbin'e hediyesini vermiştim zaten."

Felix "Yine mi?" diye sorduğunda "İnsan içinde hediye vermeyi sevmiyorum." dedi Minho.

"İnsan olarak sayılıyoruz en azından." dedi Hyunjin. "Olaya iyi tarafından bakmamız gerekiyor."

Minho kafasına vurup "Dayak mı istiyorsun?" diye sorduğunda Fresha "Ne olur açalım kutuları!" diye bağırdı. "Lütfen açalım artık."

"Kaç dakikamız kaldı?"

"Daha bir saat var."

"Tamam açalım hadi." Felix led ışıklı kazağını yakıp ağaca yaklaşırken Changbin büyük paketin başındaydı. Fresha ona yardımcı olmuş, birlikte halter takımlarının olduğu koca kutuyu açarlarken Jisung gördüğü malzemelerle gülmeye başlamıştı.

Tom şaşırmamıştı. İçinde ne olduğunu teslim alırken öğrenmişti. Felix yine yapacağını yapmıştı. "Kaslarına kas katmak için." dedi sarışın. Hyunjin "Tamam şimdi gerçek hediyesini verebiliriz." dediğinde Fresha "Kötüsünüz." demişti.

Hyunjin, Changbin'e "Bu hediyeyi geri alacağım bilgin olsun." dedi. "Bizim evimizde durması gerekiyor."

"Yapımı bitti mi sonunda?" Felix konuştuğunda Hyunjin "Final zamanına denk geldiği için uzun sürdü." dedi. "Chan'ın hediyesini iki günde bitirmişti."

Changbin, domuz ve tavşanlı pembe kupasına bakarken Hyunjin ve Felix aynı anda "Aileye hoş geldin!" diyerek bağırdılar. "Bu bizim evimiz, senin evin demektir." dedi Felix. "Keşke Jisung'a da verseydik. Aynı anda açsalar daha güzel olurdu."

Köşede duran paketi Jisung'a verip sarıldığında "Sen de hoş geldin." dedi. "Umarım beğenirsin."

Jisung açık kahverengi, sincap desenli kupasına bakarken "Teşekkür ederim." dedi. Gözleri Hyunjin'e kaymış kendisine baktığını fark edince ona adımlamıştı. İki saniye içinde sarılıp geri çekilirken yanakları kıpkırmızı oldu.

Çocuklar manevi hediyelere önem veriyorlardı.

Felix aldığı hediyeleri, arkadaşları açarken mutlulukla onları izliyordu. Ailesi genişlediği için huzurluydu. "Benim hediyeme bakmayacak mısın?"

Yanında beliren bedene bakarken "Aynı anda açalım." dedi. Köşede duran paketleri birbirlerine verirken Chan büyük paketine bakmış "Korkmalı mıyım?" diye sormuştu.

Felix gülüp "Hayır." dedi. "Gördüğüm an aklıma sen geldin."

Chan hediye paketini açarken Felix kendi minik paketini çözmeye başlamıştı. Gördüğü zarif bileklikle gözlerinin dolduğunu hissetti. Bilekliği zincirdi. Kurt ve civciv simgesi vardı. Küçük yıldızlarla süslenmişti. Her bir yıldızın çillerini temsil ettiğini biliyordu. Chan'ın uğraştığı belli oluyordu. Bütün detayları özenle hazırlamıştı.

Sarışının bileğine bilekliğini takmış, yanağını öpmüştü. Felix "Çok güzel." dedi. "Asla çıkarmayacağım."

Chan bileğini havaya kaldırıp kendi bilekliğini gösterdi. Aynısından takıyordu.

"Kurtlu pijama tulumumu üstümden yırtmadan çıkarabilirsin umarım."

"Çok şirin görüneceksin." dedi Felix. "Minicik olacaksın. Seni cebimde gezdireceğim."

"Bu yeni bir fantezin olabilir mi?"

"Konu sen olduğu zaman kendime sahip çıkamıyorum."

Fresha neredeyse çığlık atarak "Yeni yıla gireceğiz!" dediğinde Minho "Toplanın!" diyerek ayağa kalktı. Bütün arkadaşları birbirlerine sarılırken geri sayım yapmak için hazırlandılar. Gülüyorlardı, mutluydular.

Felix arkadaşlarına bakarken bu anı sonsuza kadar yaşayabilirdi.

Ailesiyle birlikte, huzuru yakaladığı bu küçücük anısı onun için dünyaya bedeldi.

merhaba,

bu konusmayi yapmam icin erken fakat sonraki bolum final olacagi icin ruh halimi kestiremedigimden konusmak istedim

hikayemi okudugunuz, karakterlerimi benim kadar sahiplendiginiz icin cok tesekkur ederim

birlikte koca bir yili arkamizda biraktik, gulduk, agladik, sinirlendik ve simdi de sona geliyoruz

arkamda birakmak benim icin zor olacak, yirmi dokuzuncu bolumu yazmaya basladigim gunden beri aglayip duruyorum zaten bu yuzden final sonrasi konusmak istemedim neler soyleyecegimi bilemedigimden

sadece cok tesekkur ederim bekledigimden daha guzel karsilandik, sicakliginizi surekli hissettik

umarim yeni baslayacagim kurgumdaki karakterlerim de buradaki kadar sicak bir karsilasma yasarlar

sonraki bolum gorusuruz, optum

Continue Reading

You'll Also Like

1.4K 176 5
yangone ; sadece bir yapbozum , senin istediğin gibi parçalayabileceğin bir yapboz jaywon - minific !! conan gray - jigsaw şarkısından esinlenilmiş...
422K 34.5K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
37.3K 4.4K 29
O, en yakın arkadaşım. O, çocukluk arkadaşım. Kendisine sürekli bunları hatırlattı. Fakat belli ki, her an göğüs kafesini yırtıp çıkabilecekmiş gibi...
1.8K 190 3
biz artık sadece adı bazı günler anılan iki oğlanız.*/ ellerindeki zarfla yanaştılar, tekerlekli sandalye üzerindeki bedene |aot spoiler warning| baş...