En Baştan

Autorstwa renklerinacisi

1.5M 95.3K 15.5K

"Yıllar sonra anneme kavuşmuş gibiyim Eylül." diyerek sardı beni abim. "Anne kokusu..." Saçlarımı koklayan a... Więcej

Giriş - Abi?
1 - Işıklar
2 - Yeni Yaşam
3 - Aile
4 - Alışmak
5 - Gün Boyu
6 - Göz yaşı
7 - Güven
8 - Gerçekler
9 - Huzur
10 - Davet
11 - Geçmişin Acıları
12 - Bitkinlik
13 - Rize
14 - Yemek
15 - Anne
16 - Değer
17 - Vazgeçmek
18 - Korku
19 - Karşılaşma
20 - Misafir
21 - Oyun
22 - Sahne
23 - Oğlum
24 - Mahkeme
25 - Tuzak
26 - Enerji
27 - Kıskanmak
28 - Düğün
29 - Telaş
30 - Yalnız
31 - Tükenmek
32 - Öfke
33 - Pişmanlık
34 - Özlem
35 - Maç
36 - Hisler
37 - Gerginlik
38 - Eylül
39 - Kurtulmak
40 - Plan
41 - Sarhoş
43 - Güç
44 - Sevgi
45 - Yeniden
46 - Neşe
47 - İtiraf
48 - Vurgun
49 - Eksik
50 - His
51 - Yuva
52 - Yolculuk
53 - Aşk
54 - Kırgınlık
55 - Ateş
56 - Kardeşlik
57 - Final
Özel
Final 2. Kısım
Final - Son
Yuva - Özgür

42 - Son Huzur

17.8K 1.4K 317
Autorstwa renklerinacisi

Günün ikinci bölümü, stresliyim xmsşeğfk
İyi okumalarr🌹

"Tutup götürmem lazımdı kolundan, sürekli erteledim."

"Abi yeter, kendini suçlamaktan vazgeç artık."

"Doktor nerede kaldı, gidip bir bakın."

Yorgun bedenimi kıpırdatmaya çalışırken, abimlerin sesini duymamla daha da zorladım kendimi. Hissettiğim ağrıyla kısık bir şekilde inledim.

"Uyanıyor." diyen Umut abimin sesini duydum. Ardından Utku abim konuştu.

"Eylül'üm."

"Zorlamayın." dedi Ömer abim. Alnımda dudaklar hissettim. Gözlerimi hafifçe aralayıp birkaç kez kırpıştırdım.

Bayılmış mıydım ben?

Kapı açıldığında giren kişiye bakmak için gözlerimi o tarafa çevirdim. Doktor, yanında Ateş ile içeri girdi. Ateş bana bakıp hafifçe gülümsedi.

"Eylül, uyanmışsın." dedi kırklı yaşlarındaki doktor. Hafifçe başımı salladım.

"Bazı testler yapıldı sana. Ancak sonuç alınamayan bir sürü kağıt var elimde. Bugün hastanede yatman gerekebilir. Tetkikler uzun sürecektir."

"Bir problem var mı peki?" dedi Ömer abim elimi bırakmadan.

"Şimdilik bir şey söyleyemem. Anlattıklarınızdan yola çıkarak elbette şüphelendiğim durumlar var ama emin olmam gerekiyor."

Bana doğru yaklaştı yavaşça. Yüzünden gülümsemesini silmedi.

"Nasıl hissediyorsun?"

"Yorgun." dedim hemen. Yeni uyanmıştım ama uyumak istiyordum.

"Yaptığımız testler hafif testler değildi. Yine de biraz uyanık kalmalısın, hemşireler gelip başka testlere götürecekler." Ardından Ömer abime döndü. Ömer abim başını aşağı yukarı salladıktan sonra yastığımın yanındaki boşluğa oturdu. Yüzümü avcunun içine almıştı.

Doktor çıktıktan sonra, içeri kucağında Özgür ile Egemen abim girdi.

"Bak, anne uyanmış. Ağladığına değdi mi şimdi?" dedi Özgür'ü öpüp. Yanıma gelerek Ömer abimin kucağına bıraktı. Özgür anında bana uzanınca ellerini tutup öptüm hemen.

"Eylül, iyisin değil mi?" diyen Ateş'e baktım. En uzak noktada durmuş, duvara yaslanmıştı. Gülümseyerek başımı salladım.

"Çok korktum." dedi Utku abim saçlarımı okşarken. "Seni öyle baygın görünce elim ayağıma girdi sanki."

"Çekilin kızın başından. Bunalttınız."

Egemen abim, Ömer abimin söylediğini takmadan ona ters ters bakıp yanıma geldi. Gözlerinin içine bakarak yanağımdan öptü ancak minik eller tarafından geriye doğru itilmişti. Özgür, Egemen abimi ittikten sonra ellerini yüzüme koyup sarılmaya çalıştı.

"Bu küçük sıpaya hayatta karşı çıkamam, parçalar beni."

Abimler kendi aralarında konuşurken, gözüm Ateş'e takıldı. Ona baktığımı görünce dudağı hafif yukarı doğru kıvrıldı.

"Anne uf oldu." dedi Özgür koluma bakarak. Serumu o an fark etmiştim. Elini uzatıp iğneye dokununca Ömer abim geri çekti.

"İyileştireceğiz onu." dedi Özgür'ün karnını baş parmağı ile hafifçe okşarken.

Gün boyu, oradan oraya sürüklenmiştim hemşireler tarafından. Şu test, bu test derken nihayet odaya getirmişlerdi beni. Odada kafasını geriye yaslamış Ateş'i görmeyi beklemiyordum. Sesleri duyunca kafasını kaldırıp bana ve kolumdan tutarak destek veren hemşireye baktı.

"Eylül Hanım'ın testleri yapıldı." dedi hemşire Ateş'e doğru. "Gitmenizde sakınca yok, sonuçlar çıkınca haber verilecektir."

Ateş, hemşireye teşekkür ettikten sonra yanıma geldi. Ağırlığımı kendi üzerine alıp belimden tuttu. Yatağa oturduğumda yanıma yerleşti.

"Acıktın mı? Abinler kantindeydi önce oraya gidelim istersen."

"Pek iştahım yok. Sen neden gitmedin?"

"Sen gider miydin?" dedi aniden. Sorduğu soru afallamama neden oldu.

"Gitmezdim."

Dudağı sola doğru kıvrıldı. Gözleri bir süre gözlerimde sabit kalınca pes eden ben olmuştum.

"Dün-"

"Dün çok tatlı bir Eylül ile tanıştım."

"Hı?"

Tepkime gülüp ellerini arkaya koydu. Avuç içleri yatağa değdiğinde, hafifçe geriye doğru gitti.

"Özür dilemenden ziyade, bana kızmanı bekliyordum."

"Sarhoş olan bendim, sana neden kızayım ki?"

"Abinlerin yanında ikimizden bahsetmeni engelleyebilirdim ama yapmadım. Açıkçası hoşuma gitti."

Ter bastı, sadece odanın ısısı çok sıcak diye...

"Ateş ben biraz patavatsız davrandım sanırım. Yani bilmiyorum, beni çekmek zorunda değilsin. Benimle uğraşmak zorunda değilsin."

"Bu konuşma nereye gidiyor?" diyerek sözümü kesti. Yüzü ciddi bir ifadeye bürünmüştü.

"Sadece içimden geçenleri söylemek istedim." dedim hemen. Kimsenin beni zorunluluk olarak görmesini istemezdim. Acımasını, asla istemezdim.

"İçinden geçenler bu mu yani?"

"Gidelim mi?"

Konuşmanın gerginliğini atmak adına ona bakmadan kalktım yataktan. Kendisi de kalkarak koltuktaki çantayı aldı. Özgür'ün çantasıydı. Küçük çantayı tek omuzuna atıp elini belime sardı. Temasını unutmaya çalışarak, verdiği destek ile minik adımlarla çıktık odadan.

Başkasının temasında irkilirken, Ateş'in bana güven vermesi beni nedensizce korkutuyordu.

Asansöre binip zemin kata geldik. Kantine ilerlerken abimleri görmüştüm. Bir masada oturmuş, düşünceli bir şekilde etrafa bakıyorlardı. Kafasını kaldıran Egemen abim beni görünce gülümsese de, gözleri belimdeki ele kayınca sert bir ifadeyle ayağa kalkmıştı. Yanıma gelir gelmez beni kendine doğru çekti.

"Tamam mıyız?" dedi bakışlarını Ateş'in üzerinden çekmeden. Başımı sallayarak onayladım. Hepsi masadan kalkıp yanımıza gelmişlerdi.

"Sağ ol Ateş," dedi Ömer abim kucağında Özgür varken. Ateş'in sırtındaki çantayı almıştı. "Özgür ile ilgilendin. İşinden ettik seni de."

"Problem değil, pek işim yoktu zaten." diyerek cevap verdi. Sebebini bilmediğim bir şekilde ona bakamıyordum.

"Hadi abi, Eylül fazla yoruldu." dedi Umut abim. Ateş geri çekilip bana baktı.

"Bir problem olursa ararsınız, gelirim mutlaka."

"Biz eşek başı mıyız burada? Hallederiz." Egemen abim konuşurken belimdeki elini resmen etime geçirdiğinde yüzümü buruşturdum.

"Egemen!" dedi Utku abim. Ateş derin bir nefes aldı. Abimlerle kısa bir vedalaşmadan sonra uzaklaştı.

"Eylül niye söylemiyorsun," diyerek belimdeki elini aniden gevşetti Egemen abim. "Sıkmışım hayvan gibi. Acıdı mı çok?"

Başımı hayır anlamında sallarken Umut abim çoktan kendine çekmişti beni. Önden önden ilerlemeye başladı.

"Kucağıma almamı ister misin?" dedi bana dönerek.

"Hayır, yürüyebilirim."

Şakağıma bir öpücük bırakıp daha da kendine çekti. Gülümseyerek tek elimi beline sardım. Arabanın yanına yaklaşınca beni arkaya, Egemen abimle arasına oturtmuştu.

"Evde eksik var mıydı?" dedi Ömer abim arabayı çalıştırırken. "Çorba yapalım, sebze yemeği de yapalım."

"Yapalım abi, yapalım." Utku abim dikiz aynasına bakarak gözlerimizi birleştirdi. "Doktor beslenmesini hiç beğenmedi nasıl olsa."

"Üstüne gitmeyin kardeşimin." diyerek omzuna yatmamı sağladı Egemen abim. Tutamadığım göz kapaklarımı anında kapattım. Kucağında oturan minik oğlum bana doğru yaslandı.

Yol üzerinde bir markette durduktan sonra eve gelince, abimler salona öyle bir yatak hazırlamışlardı ki artık buraya yatak odası diyebilirdim. Üzerime kat kat hırka giydirmişlerdi. Ömer abim ve Egemen abim yemek hazırlarken, ben de Utku abimin kolları arasında uyukluyordum.

"Uyuma güzelim," dedi abim. "Yemeğini yedikten sonra yatarsın."

"Ama siz bana böyle bebek gibi bakarsanız ben alışırım." dedikten sonra gülümsedim kocaman. Umut abim kucağında Özgür ile gelip yattığım yerdeki boşluğa oturdu.

"Alış kız, ömrüm boyunca bakarım sana."

"Anne gidelim." Özgür bana doğru uzanınca Utku abim dikkatle kucağına aldı. Onun omzuna yerleşmemle oğlum da göğsüne yattı. Yüzlerimiz birbirine yakın olunca burnuna öpücük bıraktım.

"Umut, çek o kıskanç gözlerini bozma huzurumu."

Utku abim Özgür ve beni kolları altına alınca güldüm. Umut abime bakarak nispet yapıyordu.

"Beyin yoksunu ya..." diyerek kalktı Umut abim. Özgür'ün minik elleri yanağımda gezinirken yüzü düşüktü. Gülmesini istediğim için uzun bir şekilde boynundan öptüm. Kahkaha atarak beni itmeye çalıştı.

"Dayı kurtar!" dedi kahkahasının arasından. Utku abim Özgür'ü geriye çekip gözlerini kıstı.

"Eylül Hanım, siz hayırdır?" demesiyle ben de kahkaha atmıştım.

"Eylül, yanıma gelir misin bebeğim?"

Ömer abimin sesiyle hafifçe doğruldum. Umut abim yardımcı olarak ayağa kaldırdı beni. Mutfağa geçtiğimde ocağın altını kısıp bana çevirdi vücudunu.

"Hadi siz çıkın." dedi Egemen abime ve Umut abime.

"İnanamıyorum, resmen ayırdı bizi."

"Hadi Egemen hadi." Umut abim Egemen abimin kolundan tutarak mutfaktan çıkınca, Ömer abim kapıyı kapatıp sandalyeye oturttu beni. Tam karşıma geçip saçlarıma kokulu bir öpücük bıraktı.

"İyisin değil mi?"

"Daha iyiyim, gerçekten."

"Ne konuştunuz Ateş ile, canını mı sıktı?"

Dediği şeyle donmuş bir vaziyette ona baktım. Geriye yaslanıp bir süre tepkimi izledi.

"Hayır, nasıl olduğumu sordu sadece."

"Seni üzerse anında bilmek istiyorum, tamam mı güzelim?"

Başımı bir robot edasıyla salladım. Yaptığımız bu konuşma feci derecede germişti beni. Ayağa kalkıp ocaktaki yemekten bir tabağa doldurduktan sonra tekrar oturdu. Kaşığı daldırıp bana uzatınca şaşkın yüz ifademe güldü.

"Çok uykun var, hemen ye dinlen güzelce."

Kaşıktaki çorbayı ağzıma alıp yüzümü buruşturdum. Midem su bile kabul edecek düzeyde değildi.

"Abi, uyandıktan sonra yesem olur mu? Yiyecek gibi değilim."

"Olmaz." dedi bir kaşık daha uzatarak. "En azından şu çorbanı iç."

Abim çorbayı içirirken, büyük bir sabırla sızlanmalarımı dinlemişti. Nihayet bittiğinde kendimi tekrar salondaki yatağımda bulmuştum. Egemen abim üzerimi örttükten sonra mutfağa geçti. Özgür'e de yemek yedireceklerini söyledikleri için, rahat bir şekilde uyumuştum.

-

Duyduğum telefon sesi, gözlerimi açmama neden oldu. Ömer abim masaya uzanıp telefonumun sesini kısmıştı ancak çoktan uyanmıştım. Gözleri bana çevrilince gülümsedi.

"Çok mu uyudum?" dedim hafifçe doğrulup. Salonda sadece ikimiz vardık.

"İki saat bile olmadı daha. Abinleri de işe gönderdim."

"Sen de gitseydin ya abi."

Kaşlarını çatıp oturduğu koltuktan hafifçe bana doğru eğildi. "Benden kurtulmak istediğini bu kadar belli etme bari."

"Kuru iftira." dedim ben de gülerek. Ardından masadaki telefonuma uzandım. Cansu aramıştı. Numarasına basarak kulağıma götürdüm.

"Cansu, bir problem mi var?"

"Yok Eylül Hanım, yarın canlı müzik vardı hazırlıkları yapalım mı diye soracaktık."

Dudağımı ısırarak abime baktım. Elini başına yaslamış, bana bakıyordu. İzin vermeyecekti ama geçen ay da ertelemek zorunda kalmıştım.

"Ben bugün gelemeyeceğim ama siz hazırlıkları yapın. Yarın eksikleri beraber gözden geçiririz."

Abim aniden kaşlarını çatınca ona bakmamak için önüme döndüm. Cansu ile vedalaştıktan sonra gelecek sorulara hazır hissetmeye çalıştım.

"Nereye gidiliyor hayırdır?"

"Abi şimdi şöyle-"

"Olmaz."

Bedenini televizyona doğru çevirip bakışlarını benden ayırdı. Kısık bir nefes verip yanına oturdum.

"Abi, geçen ay ertelemiştim canlı müziği. Bir daha mı erteleyim yani?"

"Bir de canlı müzik!" dedi hemen. Sert bakışlarını bana çevirince gülen yüzümü görmesiyle anında yumuşadı.

"Olmaz Eylül, ısrar etme. Gözümün önünden bayıldığın an gitmiyor zaten."

Göster kendini Eylül, hadi kızım.

Bir kolumu beline dolayıp başımı göğsüne koydum. Kafamı hafifçe kaydırıp yüzüne baktım. Gülümsediğini görmüştüm ancak anında ifadesiz haline bürünmüştü.

"Hiç mi oluru yok? Bak iyileştirdin zaten, turp gibi oldum."

Gözlerini tekrar bana çevirip ofladı. Dayanamamış olacak ki elini belime atarak alnımdan sıkıca öptü.

"Başımın belası... Kötü hissettiğin an eve dönülecek, tamam mı?"

"Tamam." dedim heyecanla. Yanağından öpmemle gülüşü büyüdü. Açtığı televizyona odakladım bakışlarımı. Bir süre öyle kaldıktan sonra, telsizden ağlama sesini duymuştuk.

"Otur sen, ben bakarım." diyerek ayaklandı abim. Ben de peşinden kalktım.

"Banyosunu yaptırmam lazım. Ben de geleyim."

Beraber odaya girdiğimizde Özgür bizi görür görmez susmuştu. Abim ona yönelirken ben banyoya geçerek bebek küvetini hazırladım. Kıyafetlerini de ayarlayıp abime seslendim. Özgür'ü uçuruyormuş gibi tutarak yanıma geldi.

"Hazır mısın küçük sıpa?" dedi keyifle. Sandığının aksine, Özgür banyo yapmaktan pek keyif almazdı. Küveti görür görmez abime yapıştı adeta. Uykudan yeni kalkmasının verdiği huysuzluk da vardı.

"Abi sıkı sıkı tut olur mu?" dedim Özgür'ün üzerini çıkartmaya çalışırken. Özgür çırpınarak elini sağa sola hareket ettiriyordu.

"Oğlum yavaş!" dedi abim oğlumun ellerini tutarak. "Yeğeninden dayak yedi diyecekler ya."

Üzerini tamamen çıkarttığımda, elim bezine gitmişti ki abim duraksadı. Bakışlarını bana çevirince anlamsız bir şekilde baktım ben de.

"Eylül," dedi telaşla.

"Abi?"

"Bu çocuk sünnet oldu mu?"

Dudağımı ısırdım gülmemek için. Abim son derece ciddi duruyordu çünkü.

"Oldu. En sağlıklısı doğduktan bir süre geçtikten sonrasıymış. O yüzden erken oldu."

Rahatlamış gibi derin bir oh çekti. Tutamadığım gülüşümü serbest bıraktım o an.

"Gülme Eylül, ciddi konular bunlar."

"Öyle tabi." dedim oğlumun bezini de çıkarıp. Gülüşüme engel olamıyordum. Özgür'ün çırpınmalarına rağmen, abim küvete koyabilmişti. Banyo oyuncaklarını küvetin içine dizmemle biraz olsun sakinleşti.

"Bahçede mi yapsak?" dedi abim aniden.

"Neyi?"

"Düğünü tabi ki. Paşalara layık bir sünnet düğünü."

Duygulanma, sakın duygulanma. Dur...

"Bahçeye en güzelinden bir sünnet yatağı, bir de müzik sistemi." Ardından bana döndü. "Anası söylesin müziği hatta. O yanında gitar çalan zibidi de gelir."

"Demir mi?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

"Adını mı sordum kızım? Neyse, teyzemlere de haber vermek lazım."

"Abi ne gerek var, masraf yapmayalım durduk yere."

"Dayı!"

Tam bana karşı çıkmak için cevap verecekti ki, Özgür'ün sesiyle ona dönmek zorunda kaldı. Abim onu sıkı sıkı tuttuğu için Özgür hareket edemiyordu ve sinirlenmişti kendi çapında.

"Bana bak sıpa, burada sana eğlence hazırlamaya çalışıyorum sen bana bağırıyorsun."

Tutuşunu gevşetip elimdeki şampuanı aldı. Özgür'ün saçlarını dikkatle yıkarken hala düşünceliydi. Ben ise sadece karşımdaki görüntüye odaklanmıştım.

Özgür oynadığı her oyuncağı abime gösterirken abim de onunla konuşuyordu. Minik saçlarını o kadar naif yıkıyordu ki, kırılacak bir eşyaymış gibi davranıyordu.

"Eylül, sen Özgür'ün yemeğini hazırla güzelim. Ben giydirip getiririm."

"Tamam." dedim gülümseyerek. Banyodan çıkıp sırtımı kapıya yasladım. Hissettiğim bu huzur duygusu, tarif edilemezdi.

Aşağı iner inmez Özgür'ün yemeğini hazırladım. Ömer abim tam bir çay bağımlısı olduğu için çay suyunu da koymuştum. Kısa süre sonra arkamda hissettiğim hareketlilikle aniden döndüm.

Özgür, Ömer abimin kucağından gülerek bana doğru uzandı. Kucağıma alarak kocaman öptüm onu. Abim ona krem renkte peluş bir tulum giydirmişti.

"Özgür'ün böyle bir tulumu mu vardı?" dedim düşünürcesine. Abim Özgür'ün yemeğini alıp bebek sandalyesinin masasına bıraktı.

"Sen görme diye aldıklarımı odamda saklıyorum." dedi muzipçe. "Daha nasıl kıyafetleri var bir bilsen."

Özgür'ü sandalyeye oturtup çayı kontrol ettim. Bir yandan onunla uğraşırken bir yandan abim ve Özgür'ü dinliyordum.

"Aç ağzını, bak bir tane daha uçak var burada."

"Uçak yok." dedi Özgür sinirle. Çay doldurduğum bardakları alıp abimin önüne bıraktım, ardından yanına oturdum.

"Tamam. Uçak değil bu, araba olsun."

Özgür dudaklarını büzüp kollarını birbirine bağladı. Ağzını sıkı sıkı kapatmıştı.

"Eylül, bir baksana." diyerek şaşkın şaşkın kaşığa baktı abim. "Acaba bu ağız, Işık'ın evi olabilir mi?" dedikten sonra Özgür'ün ağzına götürdü kaşığı.

"Hav hav gelmis!"

Heyecanla ağzını açınca abim hızla kaşığı ittirdi. Derin bir nefes alıp çayından içti.

"Bu çocuk Umut ve Utku'nun izinden gidiyor, yazıyorum buraya."

"Tabi öyle olacak!"

Mutfağın girişine çevirdim gözlerimi. Umut abim heyecanla gelip Özgür'ü öptü sıkı sıkı. Ardından benim yanıma gelip kollarını sardı.

"İyi misin her şeyim?"

"İyiyim abi, dinlenince geçti zaten."

"Salak herif, niye kapıyı çalmadan geliyorsun?" dedi Ömer abim. Umut abim anahtarını salladı.

"Anahtarım olduğu için."

"Utku abim nerede abi?" dedim merakla. Genelde ikisi birlikte gelirlerdi.

"Egemenle birlikte onlar. Emir ile konuşacaklar."

"Ne Emir'i lan?" Ömer abim hızla dönmüştü bu tarafa doğru. Umut abim karşıma oturup derin bir nefes aldı.

"Nasıl oldu bilmiyorum ama, Emir Eylül'ün yaşadıklarını öğrenmiş. Eylül ile konuşmak isteyince Utku sinirlendi, klinikte hasta vardı o yüzden peşinden Egemen'i yollamak zorunda kaldım."

İkisinin de bakışları benim üzerimdeyken, ben tepkisiz kaldım. Ne kadarını öğrendiği umurumda değildi. Hiçbir şey olmamış gibi yapmaya devam edecektim.

"Memek!"

Özgür abimin elindeki kaşığa uzanınca ona döndüm. Abim son kaşığı da verince tabağı alıp tezgaha bıraktım.

Emir'e bunu kim söylemişti merak ediyordum. Baran'ın söylemeyeceğine emindim, söylerse bu onun zararına olurdu.

Yaşadıklarımın yayılması beni giderek tedirgin etmeye başlıyordu.

"Eylül..." dedi Umut abim yanıma gelerek. Yüzümü kendine çevirdi. Yanağıma dokunup hafifçe sildiğinde düşen göz yaşımı o an fark etmiştim.

"Kimden duyduğunu öğrenecekler ve gelecekler, bu yüzden gittiler zaten."

"Çok da önemli değil."

Fazlasıyla önemli.

Günün sonuna doğru, abimleri beklerken telaştan ölmek üzereydim. Stresten dolayı halsizliğim de baş göstermişti. Telefonumun ışığı yanınca, Özgür ile oynayan abimlere kısa bir bakış atıp elime aldım.

Sonuçların çıktığına dair bir mesaj, stresime stres katmıştı sanki. Bir süre mesaja bakakalırken kapı çalınca kafamı kaldırdım. Umut abim kalkıp kapıya gidince yavaşça ayağa kalktım.

İlk olarak Utku abim girmişti içeri. Yeni yeni yürümeye başladığı için yavaş geliyordu, yüzündeki sinir görülmeyecek gibi değildi.

Ardından Egemen abim geldi. O da farksız değildi, burnundan soluyordu.

"Ne oldu?" dedi Ömer abim ciddiyetle. Cevap vermesini deli gibi isterken, arkasında gördüğüm kişiyle duraksadım.

"Olan şu," dedi öfkeyle. "Ailemde namus diye bir şey kalmadı!"

Sinan Işık, önceden gördüğüm hallerine göre çok daha dik duruyordu. Yüzündeki öfke bana baktıkça artıyordu sanki.

"Ne diyorsun lan sen?" dedi Umut abim.

"Ya siz bu kızı bu evden atarsınız, ya da ben atmasını çok iyi bilirim!"

-

Aklınızdaki soru işaretlerini gideremediğim için çok özür diliyorum ama toparlaya toparlaya ilerliyorum gerçekten xlxşsğwpdm

Bir sonrakii bölüm rahatlayacağız hep birlikte söz❤️

(Yani rahatlayacağız derken... Öyle bir rahatlama değil kdşsğwmv)

Destekleriniz için çok teşekkür ederim, iyi ki varsınıız<3

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

18K 973 34
🌘 Adam gitti, kadın kaldı Adam bıraktı, kadın öldü Adam ağladı, kadın kahroldu Kadın ağladı, adam öldü Kadın unuttu, adam geldi Kadın geldi, adam he...
5.5K 236 38
İki hayat tek hikaye... Koruyanlar neden hep erkek olur? Bu sefer koruma bir KADIN(!) . . . Havucu bana uzattı. "İster misin?" Kafamı olumsuz anlamda...
19.8K 1.6K 37
Giyu sevdiği herkesi kaybetmişti : Ablasını ve en yakın arkadaşını . Hashira olunca saygı göreceğini sanmıştı ama ne yazık ki yanılmış .Herkes giyud...
1.4M 53.5K 54
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...