ATEŞİN KALBİ

By tugbamiyyy

2.6K 193 25

Bazı tesadüfler mucizelere neden olur ve o mucizeler hayatımızın dönüm noktası olabilir. Eda için de öyle. Bi... More

BAŞLANGIÇ
BÖLÜM-1
BÖLÜM-2
BÖLÜM-3
BÖLÜM-4
BÖLÜM-5
BÖLÜM-6
BÖLÜM-7
BÖLÜM-8
BÖLÜM-9
BÖLÜM-10
BÖLÜM-11
BÖLÜM-12
SEZON FİNALİ
BÖLÜM-15
Açıklama
BÖLÜM-16

BÖLÜM-13

54 8 1
By tugbamiyyy

Herkese merhaba❤ Benimle bu yola çıktığınız için öncelikle teşekkür ederim. Okunma sayılarımın düşük olmasından dolayı moralim bayağı bozulmuştu. Bir anda kitabı silmeyi düşündüm. Sonra dedim ki kendime "Bu hikaye gün gelecek ait olduğu yeri bulacak." O günü sabırsızlıkla bekliyorum. İyi ki varsınız❤

******

"Sen Miran'ı mı seviyorsun Eda" Eda sessizliğini koruyordu. Böyle bir şey olabilir miydi? Eda beni seviyor olabilirdi? Yüzümde istemsiz bir gülümseme oldu ama o gülümseme bir anda son buldu. Eda'nın bağırışıyla kendime geldim.

"Aahh! Kolumu bırak Barış!" Hızlıca yanlarınla gidip Barış'ın suratına sert bir yumruk attım. Yere düştüğünde burnundan oluk oluk kan akıyordu.

"Bir daha ona dokunduğunu görürsem dağıtacağım tek şey yüzün olmaz anladın mı beni!!" Sinirden gözüm dönmüştü. Bir yumruk daha atacağım sırada Eda'nın koluma sarılmasıyla duraksadım. Korku dolu gözlerle bana bakıyordu.

Sesimizi duymuş olacak ki Serkay da koşarak yanımıza geldi. Ne olduğunu anlamamış şekilde bize bakıyordu.

"Serkay bu arkadaşı al, aşağıya indir salona. Biraz hava alsın beynine oksijen gitsin." Serkay Barış'ın koluna girip yerden kaldırdı. Aşağıya inerken bile gözü hala Eda'daydı. Şerefsiz bir de bakmaya cesaret ediyor.

O sırada Eda bana sarıldı. Donup kaldım öylece. Kokusu, kokusu tıpkı annem gibiydi. Gözlerimi kapattığımda sanki annem bana sarılmış gibi hissettim. Derin bir nefes aldım.

"Eda parfümünün markası ne?" Afallamış bir şekilde bana baktı. "Miran sen iyi misin, ne parfümünden bahsediyorsun?" Kafayı yemiş olabileceğimi düşünmesi muhtemeldi. Cevap vermediğimde gözlerini devirdi. "Parfüm değil Miran, parfüm filan sıkmadım ben."

Sonra tekrar sarıldı bana. Bu kez ben de ona karşılık verdim. Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum, yavaşça başını kaldırdı. "Konuşalım mı?" dedi. Odaya geçtiğimiz de koltuğa oturdum, o karşımda öylece duruyordu.

"Üniversitede tanıştık. Geldiği gün yanıma oturdu. Bir anda benimle samimi olmaya başladı. Sanki beni tanıyor gibiydi. Benimle ilgili her şeyi biliyordu neredeyse." Aklıma gelen şey olmuş olamazdı. Hayır abla bu kadar da yapmış olamazsın.

"Bu da benim tuhafıma gitti, uzak durmaya çalıştım. Aradan bir süre geçti, beni sürekli takip ettiğinin farkına vardım. Nereye gitsem peşimden geliyordu. Bir gün beni evime kadar takip etmiş. Sonra..." Ağlamaya başladı. Aklıma gelen şey olmuş olamazdı. Yapmamış olsun...

"İçeri girdi zorla, bana zarar vereceği sırada babam geldi, kurtardı beni." Daha çok ağladığını fark ettiğim de yanına gittim. Alnına küçük bir öpücük kondurdum. Buna nasıl cesaret etmiştim bilmiyorum ama yapmıştım işte.

"Eda hani demiştim ya sana geç kaldığım için özür dilerim diye, şimdi tekrar özür dilerim yanında daha erken olamadığım için." Hafifçe gülümsedi.

"Arabada arayan oydu. Numaramı nerden bulmuş bilmiyorum. Beni 2 gündür tehdit ediyordu. En yakın arkadaşım Zehra, başımdan geçenleri ona anlatmış. Tabi Zehra bilmiyor olanları. O da beni tehdit etti, kimin yanındaysan annen gibi onunda ölüm sebebi olacaksın diye."

"Şerefsiz sana neler yaşatmış! Bana neden söylemedin Eda!?" Sinirden odanın içinde volta atıyordum.

"Nasıl söyleseydim Miran? Zaten yeterince başına bela oldum bir de bununla uğraş istemedim."

"Eda sakın bir daha böyle bir şey söyleme. Beni daha fazla sinir etme. Zaten kafam attı nereye dalsam diye düşünüyorum. Benim kısa bir işim var. Sen dinlen ve sakın korkma. Şehriyar'ı yanına yollayacağım. Barış'da zaten konakta olmayacak. İçin rahat olsun.

"Çok geç kalma tamam mı?" Tamam anlamında kafamı salladıktan sonra odadan çıktım. Bu gece herkes bana hesap verecekti. Yaşanılan her şeyin hesabını soracaktım. Hızlıca yukarı dedemin odasına çıktım. Kapıyı vurduğumda babaannem açmıştı.

"Hayırdır oğlum bir şey mi oldu?" dedi uykulu bir halde. "Babaanne dedeme söyle, hazırlansın kapıda bekliyorum onu. Konuşacaklarım var onunla."

"Miranım ne oldu gece gece, deyiver bana?"

"Israr etme babaanne, dedeme söyle sen gelsin bekliyorum." Merdivenlerden koşar adımlarla indim. Serkay ve Barış bahçedeydi. Barış'a doğru yöneldim. Ayağa kalktığı sırada bir yumruk daha attım.

"Bu Eda'yı üzdüğün her an için!" Kolundan tutup tekrar kaldırdım.

"Bu da Eda'yı tehdit ettiğin için!" deyip bir yumruk daha attım. Üstü kan revan içindeydi. Serkay beni tuttu ve kenara çekti. "Kardeşim sakin ol, konakta yapılacak şey değil bu. Verecek hesabı varsa hallederiz birlikte."

"Arabayı bindir bunu. Şu dağlık yer vardı ya hani, önceden gittiğimiz oraya götür geleceğim ben." Sert bakışlarını gözlerime dikti.

"Öldürecek misin beni Miran Yaman!" Bir anda kahkaha attım.

"Senin için daha iyi planlarım var Barış. Öldürmek sana cenneti vaat etmek gibi bir şey. Ama seni cennet bile kabul etmez."

"Peki ya seni kabul edecek mi o cennet? Söylediğin yalanlarla ahkam kesersin ancak böyle!" Serkay kolundan çekip götürdü. Yerimde öylece donup kaldım. Söylediğim yalanlar... Nasıl altından kalkacağımı bilmediğim yalanlar...

Kendime geldiğimde Şehriyar'ı Eda'nın yanına yolladım. Arabaya bindim ve dedemi bekledim. Dedem kaşları çatılmış bir şekilde arabaya bindi. Hiçbir zaman gülmezdi. Hep ciddi dururdu. Annem ve babam öldükten sonra daha sert bir insan olmuştu.

"Gece gece beni ayağa kaldıracak kadar mühim olan ne?"

"Önce gitmemiz gereken bir yer var." Ona cevap hakkı tanımadan arabayı sürmeye başladım. Yol boyunca ikimiz de sessizdik.

Geldiğimiz yeri gördüğünde öfkeyle bana baktı. "Niye buraya geldik?" Geldiğimiz yer annem ve babamın mezarıydı. Cevap vermedim ve arabadan indim. O da peşimden geldi. Mezarın başına geldiğimde onları nasıl özlediğimi hatırladım.

"Dede hatırlıyor musun annem ve babam öldüğünde ben evin çatısına çıkmış, ağlıyordum. Yanıma gelmiştin. Beni kucağına alıp "Ateşim, oğlum. Sen bana annen ve babanın emanetisin. Bundan sonra yanında her zaman ben olacağım. Ben senin hem baban hem annen olacağım." demiştin."

"Evet dedim." Gözlerinin sulandığının farkındaydım ama hala ciddiyetini bozmuyordu.

"Şimdi benim annem ve babam olur musun?" Bakışlarını gözlerime dikti. Ağlıyordum. Annem ve babamı uzun zamandır ziyaret etmemiştim. Özlem bir toprak parçasına olur mu hiç? Oluyormuş meğer, içinde sevdiğin olunca...

"Ben her zaman yanındayım Ateşim, o gün dediğim gibi."

"Şimdi Ateş'in kalbi çok acıyor dede. Senden cevabını almam gereken sorular var bu acının dinmesi için." Meraklı gözlerle bana bakıyordu.

"Annem ve babamın katili kim?" Bu soruyu hiç kimseye sormamıştım. Ablamın bana anlattıklarıyla büyümüştüm. Neden, nasıl diye sorma gereği duymadan ablamın içimde bir saniye sönmesine bile izin vermediği ateşi büyütmesine izin vermiştim.

"Bunu neden soruyorsun?" Gözlerini benden kaçırıyordu.

"Anneler ve babalar çocuklarından bir şey saklamaz ya hani, sende benden saklama. Bu nefret beni her geçen gün bitiriyor. Annem ve babamın katili Mehmet Aksoy mu?" Bir anda gözlerini benden kaçırdı. Sessizliği devam ediyordu.

"Dede cevap versene! Bir açıklama bekliyorum artık. Lütfen gerçekleri anlat!" Mezarlığın taşına oturdu. Eline aldığı toprağı sımsıkı sıktı. O da ağlıyordu. Neden ağladığını anlamamıştım.

"Hiçbir şey bildiğin gibi değil."

"O zaman bilmem gerekeni anlat." Ayağa kalktı ve arkasını döndü. Ağladığını belli etmemeye çalışıyordu farkındaydım.

"Ablan seni bir yalanla büyüttü. Ailenin katili Mehmet Aksoy değil oğlum." Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Onca yaşadığım şey yalandan mı ibaretti yani? Çektiğim vicdan azabı boşuna mıydı? Eda'nın peşine düştüğümden beri çektiğim acı meğerse boşaymış...

"Bu...Bu nasıl olur dede?! Ablam niye böyle bir konu hakkında bana yalan söyledi?!"

"Bak Miran sana anlatacağım şeyler ağır gelecek. Bunları kaldırabileceğini biliyorum. Sen benim torunumsun. Senden tek istediğim ablana söylediği yalan için sırt dönüp onu yalnız bırakmaman." Dediği şey öyle imkânsızdı ki... O yıllarca gözünü bile kırpmadan beni öldürmeyi seçmişti. O masum bir cana kast etmişti. " Bana gerçekleri anlat artık!"

"Eda'nın Mehmet Aksoy'dan bir abisi vardı Anıl Aksoy adında. Ceyda'yla nasıl olduysa yolları kesişti yıllar önce."

"Bu nasıl olur? Vedat Sayer'den önce sadece Eda oldu diye biliyordum ben."

"Bildiğin en büyük yanlış buydu. Eda'dan önce bir çocukları daha olmuş. Mehmet Aksoy, Eda'nın annesi Vedat Sayer ile evlenince çocuğu ondan almış, bir daha da göstermemiş. Eda'yı da Vedat Sayer'in kızı olarak bilmiş hep."

"Anlattığın şeyler o kadar karışık ki hiçbir şey anlamıyorum."

"Farkındayım, her şeyin ne kadar karmaşık olduğunun. Her şeyi tam anlamıyla dinlediğinde anlayacaksın. Mehmet Aksoy yıllarca oğlunu annesinden saklamış. Sonra Anıl Ceyda'yla tanışmış. Ceyda babaannene heyecanla telefon açmıştı hiç unutmam. Ben evleneceğim adamı buldum diye. Evlenecekleri sırada babası karşı çıktı. Artık Anıl'ı nasıl tehdit ettiyse düğün sabahı yazdığı mektupla Ceyda'yı terk etti." Ablamın öfkesinin sebebi buymuş demek ki. Ama bunun vebalini neden ben ödüyordum ki?...

"Ceyda bir süre hiç toparlanamadı. Psikolojisi bozulduğu için tedavi gördü. Annen ve baban her zaman destek oldu onlara. Ceyda onlar sayesinde tam toparlanmışken o yangın oldu. Annen ve babanın ölümüne Mehmet Aksoy'un sebep olduğunu düşündü. Yıllarca bu yalana inandırdı kendini. Biz ne yapsak da inandıramadık yangının elektrik kontağından çıktığına. Sonra çok büyük yemin etti intikam almak için. Engel olmaya çalıştık, sana anlatmak için de çabaladık ama bizi kendi canıyla tehdit etti."

Duyduğum şeylerin ağırlığıyla olduğum yere çökmüştüm. Bir yandan annem ve babamın mezarlığına bakıyordum. Keşke şimdi yanımda olsaydınız... Ben bu ağır yükü kaldıramıyorum...

O sırada telefonum çaldı. Baktığımda arayan Serkay'dı. Meşgule attım, tekrar aradı. Şimdi hiç sırası değil Serkay, hem de hiç.

"Konağa geldiğin gün her şeyin farkındaydık. Ama sen Eda'ya öyle bir bakıyordun ki, tıpkı babanın annene baktığı gibi... Hiçbir şey diyemedik sana. Senden tek isteğim ablana sakın sırt çevirme." O sırada telefonum tekrar çaldı. Sinirlenip telefonu açtım.

"Ne var lan! Meşgule atıyorum görmüyor musun?" Serkay'ın sesi kesik kesik geliyordu.

"Barış kaçtı. Engel olamadım. Kafamda yerde bulduğu şişeyi parçaladı, arabayı aldı gitti. Çabuk, çabuk konağa git! Eda'ya her şeyi anlatacak!!"

Continue Reading

You'll Also Like

546K 4.8K 26
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
3K 88 3
Hayatımın bir kozmetik marketinde değişeceği aklıma gelmezdi. Bugün 14 şubat Sevgililer günüydü ve ben her zaman ki gibi kendi kendime hediye almaya...
91.1K 5.8K 32
Adliyenin bahçesinde Yalın'la birbirimize sudan çıkmış balık misali baktık. Bitmişti. Resmen boşanmıştık. "Bitti." Yalın gerçeği benden önce dile get...
3.7K 522 53
"Ben seninle mutlu son istemiyorum." dediğimde söylediğimi algılayamamış gibi bana baktı. "Mutlu olalım ama aynı zamanda sonsuz olalım." ''Mutlu son...