Gecenin En Doğusu

By Kalemimdenkitabim

5.3M 309K 117K

... "Soğuk, açlık, susuzluk, uykusuzluk, işkenceler.. Aklının alıp alamayacağı her şeyi göğüsleyebilirim. En... More

1-Gece
2-Ev Arkadaşı
3-Ağustos Böceği
4-'İyi'
5-Kayıp Bardak
6-Dondurma
7-Mutsuz
8- Doğu Operasyonu
9-Hassas
10-Beyaz
11-Fırtına
12-Görev
13-Mecbur
14-Mağara
15-Alfa Beş
16-Ama?
17-Mahkeme
18-Abi
19- Sevgilim
20-Hızlı
21-Güzel
22-Güven
23-İclâl
24-Umut
25-Sinir Harbi
26-İzin
27-Tek
28-Gizem
29-Âşık
30-Eğitim
31-Fırtına'nın Gece'si
32-Kâbus
33-Kıskançlık
34-Veda
35-Taş
36-Yem
37-Uyan
38-Kırgın
39-Kuzgun
40-Oy
41-Yağız
42-Pencere
43-Poligon
44-Tuz
45-Kayıt
46-Dönüş
48-Rüya
49-Cesur
50-Ecel
51- Elveda
52-Ya Hep Ya Hiç
53-Halka
54-Kimse
55-Hediye
56-Gece'nin En Doğu'su
57-Düğün
58-Mutlu
59-Ayaz
60-♾
-Özel Bölüm-
Panodaki Duyuru!
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm-
-Özel Bölüm- Anka -

47-Kafe

61.9K 4.1K 1.3K
By Kalemimdenkitabim

Doğu evimize dönemeden, annemler gitmek zorunda kalmıştı. Babam, aldığı bir telefon üzerine apar topar Ankara'ya gitmeye karar verdi. Bütün ısrarlarıma rağmen sebebini bana söylemeseler de, son derece ciddi bir durum olduğunu; düğünü erteleme fikirlerini bana sunduklarında anlamıştım. Açıklayabilecekleri bir şey olsa benden gizlemezlerdi biliyordum. Bu yüzden fazlaca üstelemeden durumu kabullendim.

Kerem Amca hariç, Çağan Ailesi'nin diğer fertleri de İstanbul'a dönünce yalnızlığımı Candaş'la paylaştım. Düğünümüz yalan olmuştu ve Doğu bir haftadır eve doğru düzgün uğramıyordu. Yüzünü neredeyse hiç göremiyordum.

Bir haftanın sonunda Candaş da gidince, yalnızlığı kucaklamak kaçınılmaz olmuştu.

Doğu'nun evde olduğu bir Pazar sabahı, hevesle kahvaltı hazırlamış, ufak ufak simidimi kemirerek onun duştan çıkmasını beklerken Nazlı'dan gelen mesajı okumak için telefonuma uzandım.

Nazlı: Kafedeyim, sen ne zaman gelirsin?

Gece: Doğu evde, bugün gelemem.

Nazlı: Akşam buluşalım o zaman?

Gece: Timi de dahil etsek?

Nazlı: Bana uyar.

Gece: Anlaştık o zaman. Doğu'nun bir işi çıkmazsa sekiz gibi geliriz.

"Görev yalnız o, iş değil." dedi tepemden bir ses.

"Mesajlarımı mı okuyorsun gizli gizli?" dedim telefonun ekranını ters çevirip masaya bırakırken.

"Gözüm çarptı bir an için." dedi omuz silkerek. Sonra eğilip elimdeki simidi ısırdı.

"Simitlerime dadanmasana Doğu!"

"Alt tarafı bir ısırık aldım sevgilim."

"Senin 'alt tarafı bir ısırığın' simidimin yarısını yok etti."

"Aman yemedik kıymetlini."

"Yo, gayet de yedin. Hem oturup doğru düzgün kahvaltı etsene sen. Neden ayaktasın?"

"Halletmem gereken birkaç şey var, çıkmalıyım."

"Hani bugün gitmeyecektin? Bir gününü bana ayıramaz mısın?" dedim küskünlükle. Bütün iştahım kaçmıştı yine.

"Haklısın güzelim öyle demiştim ama biraz önce acil bir haber aldım. Onu aradan çıkarayım, köstebeği de bulalım, her günüm ve her anım senindir. Çok özledim.." dedi dudağımdan kısa bir öpücük çalıp. Bu kısa öpücüklerden öteye geçecek vakti yoktu beyimizin, özlerdi tabi..

"Alp ne zaman dönecek aranıza?"

"Durum çözülene kadar açıkta hepsi."

"Anladım.. Bu Ceren Komutan tam olarak kim? Masal Teyze, adını duyduğunda çok gerilmişti."

"İstihbarattan."

"Çok açıklayıcı oldu."

"Babama vurgunmuş zamanında. Annem o yüzden haz etmiyor pek. Hâlâ öyle olduğu konusunda şüpheleri var sanırım. Babamın başının etini yiyor. Ama yakışıklı olunca böyle şeyler kaçınılmaz oluyor, adam ne yapsın?" dedi Doğu omuz silkerek.

"O ne demek şimdi? 'Tecrübe konuşuyor' mu demek istiyorsun?"

"Yani.. Bir Kerem Çağan olmasak da bizim de kendi çapımızda bir karizmamız var."

"Başlatma şimdi karizmana! Bir İclâl vakası daha yaşamak istemiyorum ben Doğu."

"O konulara hiç girmeyelim şimdi."

"Baban Ceren Komutandan hiç şüphe etmiyor.. O da, senin İclâl'e 'kıyamadığın' gibi Ceren Komutana kıyamıyor olmasın? Masal Teyze de bunu hissedip rahatsız oluyordur belki?" dediğimde Doğu güldü ve yanımdaki sandalyeyi çekip oturdu.

"Alfa, Alp'ten de şüphe etmiyor, Mehmet'ten de, Harun'dan da. Ceren Komutana özel bir durum değil. Her komutan, askerini tanır. Askerinin neyi yapıp neyi yapmayacağını iyi bilir."

"Ama yanıldığınız da oluyor demek ki.. Aranızda bir köstebek olduğuna göre?"

"Aramızda değil."

"Ne demek aramızda değil?"

"Sen boş ver bütün bunları. Ne kadar az bilirsen senin için o kadar iyi."

"Askeriyenin dışına bu kadar değerli bir bilgi nasıl çıkacak ki Doğu? İlla ki içeriden biri yardım etmiştir." dediğimde, Doğu cevap vermek yerine gülmekle yetindi. Sonra ayağa kalkıp eğilerek alnıma bir öpücük kondurdu ve çayından bir yudum aldı.

"Ben çıktım." dedi cevabımı beklemeden mutfaktan çıkarken. Ben hızlıca kalkıp arkasından gidene kadar çoktan kaybolmuştu.

Derin bir nefes alıp ayaklarımı sürüyerek mutfağa geri döndüm ve kahvaltı sofrasını toparladım. Kendime uzun bir duş ve ardından birkaç keman resitali armağan ettikten sonra yapacak bir şey bulamayınca üzerime bir elbise geçirip Nazlı'nın kafesine doğru yola çıktım.

Kulaklıklarımı takıp müziğin ritmine kendimi kaptırarak güzel havanın tadını çıkara çıkara kafeye doğru adımlarken, omzuma değen elle bir anda durdum.

Bana gülümseyerek bakan bir çift kahverengi göze, tuhaf bakışlarımla karşılık verirken dudaklarının kıpırdadığını gördüm. Kulaklıklarını çıkarırsan adamı duyabilirsin Gece.. Gözlerimi kırpıştırıp kulaklıklarımı çıkardığımda adam bir kahkaha attı.

"Gece.. Ben de neden şaşkın şaşkın bakıyor diyorum. Duymuyordun demek beni." dedi adam gülümsemesini silmeden. Bir yerden tanıdık geliyordu ama..

"Hatırlamadın mı beni? Uğur ben. Aynı bölümdeydik?" dediğinde bende ampuller yanabilmişti şükür.. Tabi ki hatırlıyordum. Defalarca not için peşinde koşturduğum adamı nasıl unutabilmiştim ki zaten? Yazıklar olsun sana çıkarcı Gece.. Her şey köprüyü geçene kadar mıydı yani?

"Uğur! Elbette hatırladım." dedim abartılı bir sevinçle ona sarılarak. Sonra geri çekilip yüzüne baktım. Yüzünü unutmuş olabilirdim belki ama Ankara'da görev yaptığını hatırlıyordum.

Üniversite bittikten sonra bölüm birincisinin en iyi okullardan teklifler aldığı dedikodusu benim de kulağıma çalınmıştı. Acaba memleketi burası mıydı? Öyle olsa gerek Gece.. Yaz tatili için Ağrı'yı seçeceğini sanmam. O güzel okulları bırakıp çalışmak için buraya da gelmeyeceğine göre?

"Kusura bakma, dalgınım biraz bu aralar. Sen buralı mıydın?" dedim ama toparlıyor muydum yoksa daha da mı batırıyordum bilemiyorum..

"Hayır, gönüllü geldim buraya. Biliyorsun, en büyük arzularımdan biriydi bu." dedi gülümseyerek. Biliyorsun dedi Gece. Biliyor muyum? Nereden biliyorum?

"Ah, elbette. Bilmez miyim?" dedim ben de ona bir gülüş sunarak.

"Bir an için sahiden de beni unuttuğunu sandım. Buraya atandığını duyduğumda çok şaşırmıştım doğrusu. Kesin Candaş da buradadır o yüzden gelmişsindir diye düşündüm ama öyle değilmiş."

"Tek gönüllü sen değilmişsin demek."

"Öyleymiş.. Tahmin etmeliydim." dedi sakin bir sesle. Yüzüme uzun uzun baktığında gözlerimi kaçırıp kulağımın ardından firar eden saçlarımı, yerlerine geri uğurladım.

"Madem ikimiz de buralardayız, bir gün mutlaka oturup birer kahve içelim." dedi biten sohbeti devam ettirmek istercesine.

"Olur. Hatta vaktin varsa şimdi bile içebiliriz. Arkadaşımın kafesine gidiyordum ben de. Bak, hemen şurada." dedim ileriyi işaret ederek.

"Çok isterdim ama şimdi gitmeliyim. İşle ilgili bir görüşmem var."

"Tamam, ben seni daha fazla tutmayayım öyleyse. Hoşça kal." dedim elimi tokalaşmak için uzatarak. Uğur, beni bekletmeden elimi kavradı ve gülümseyerek diğer elini cebine atıp telefonunu çıkardı.

"Yanlış anlamazsan.. İşimi şansa bırakmak istemem.." dedi telefonunu gözümün önünde sallarken.

"Ah tabi.. Numaramı vereyim." dedim ve karşılıklı numara alışverişimizin ardından birbirimizden ayrıldık.

Kafeye girdiğimde -Doğu ne zaman çıksa, tüm tim bir aradaymış gibi düşündüğümden olsa gerek- Kadir'i burada bulmayı beklemiyordum.

Bir kızla oturmuş, sohbet edip gülüyordu. Konuştuklarını dinleme girişimime, Nazlı'nın bana seslenmesiyle son vermek zorunda kaldım. Beni kolumdan tutup mutfağa çekiştirirken bakışlarım hâlâ Kadir ve o kızdaydı.

"Arkadaşı herhalde. Acil operasyon şart gibi. Sinem gelecek mi diye sordu bir de bana. Bile bile getirmiş kızı." dedi Nazlı fısıldayarak.

"Tanışalım." dedim kaşlarımı çatarak. Zavallı Sinem, çok değil, daha bir hafta önce onun için tonlarca gözyaşı dökmüştü ve Kadir'in cevabı muydu? Yazıklar olsundu!

"Bizi ilgilendirir mi bilemedim Gece. Tereddütlerim var."

"Ne demek bilemedim? Ayıp yahu!" dedim, mutfaktan çıkıp sinirli adımlarla içeri geçerken. Masalarına vardığımda Kadir gülümseyip bir sandalye çekti.

"Hoş geldin yenge, otursana." dedi bir de tatlı tatlı.

"Oturayım mı?" dedim şaşkınlıkla. Biz onu azarlayacaktık Gece, neden işimizi zorlaştırıyor?

"Otur tabi, gel." dedi Kadir gülümsemesini asla sonlandırmadan. Sonra kıza döndü yüzünü.

"Neriman bak bu Gece, Doğu Komutanımın nişanlısı." dedi gurur duyar gibi.

"Memnun oldum." dedi kız elini uzatarak. Ben de elini tutup tokalaşma girişimine karşılık verdim mecburen. Affet beni Sinem..

"Ben de öyle." dedim zoraki bir gülüşle.

"Biz üç kardeşiz yenge, Neriman da bizim ortanca." dedi Kadir.

"Kardeş?" dedim şok içinde. Asıl bize yazıklar olsunmuş Gece! Ama haksız da sayılmam ki canım! Adamın adı çıkmış dokuza, inmez sekize.. Bir sürü kadınla beraber oldu dememiş miydi Sinem?

"Kardeşim evet. Bir de ufaklık var, o daha lisede."

"Öyle mi? Allah şey yapsın.. Bağışlasın yani, korusun falan.. Zihin açıklığı da versin inşallah." diye üzerimdeki şoku atamadan dümdüz saçmalarken, Nazlı da yanımızda almıştı soluğu.

"Hayırdır Gece, kime dualar yağdırıyorsun?" dedi çatık kaşlarıyla.

"Nazlı kız, ben de sana bakınıyordum sizi tanıştırmak için. Siparişleri kafamıza atar gibi bırakıp kaçtın." dedi Kadir.

"Ayıp etmişim. Keşke 'gibi' yapmasaydım." dedi Nazlı mırıldanarak.

"Anlamadım, niye?" dedi Kadir şaşkınca.

"Bir de niye diyor.." dedi Nazlı mırıldanarak.

"Sinem gelecek değil mi? O gelecek diye geldik bak buraya. Onunla da tanıştıracağım Neriman'ı." dedi Kadir. Nazlı tam patlayacakken araya girdim.

"Nazlı sen tanışmadın değil mi Neriman'la? Kadir'in kız kardeşi olan Neriman.. Ortanca." dedim uyarmak için dirseğimle koluna dokunup.

"Kız neyi?" dedi Nazlı da şok içinde.

"Kardeşim." dedi Kadir omuz silkerek.

"Özbeöz?"

"Evet."

"Kardeşini Sinem'le tanıştıracaksın?"

"Evet Nazlı kız. Ne büyüttün ya? Belki aileden hissederse fikri değişir dedim. Bir de böyle deneyeceğim şansımı. Ne dersin, fikri değişir mi sence?" dedi Kadir merakla.

"Değişir gibi." dedi Nazlı şaşkınlığını atamadan.

"Sizin neyiniz var bugün? İkiniz de bir tuhafsınız.."

"Sıcaktan. Ben bir soğuk kahve yapayım hepimize. Senin kardeşine de yapayım. Ortanca kardeş.. İyi gelir. Açılırız." dedi Nazlı ayağa fırlayarak.

"Rica etsem bana da lavabonun yerini gösterebilir misiniz?" dedi Neriman kibarca.

"Ah kıyamam nasıl da kibar? Tabi ki gösteririm, neden göstermeyeyim? Sen bizim de kardeşimizsin. Dünya ahret kardeş. Ortanca." dedi Nazlı anlamsızca sırıtarak.

Onlar yanımızdan ayrılırken gülüşüme engel olamamıştım. Hayır deli miydik divane miydik? Ortada fol yok yumurta yok, ne diye bilmeden etmeden.. Tövbe tövbe.. Fevrilik başa bela Gece ama biz de arkadaşımız için yani..

"Sevgilim sandınız." dedi Kadir arkasına yaslanıp kollarını göğsünde kavuştururken.

"Evet. Ne yani Sinem senin için onca göz yaşı döküp korkuyla yollarını gözlerken, senin gözlerimizin önünde başka bir kadınla görüşmene sessiz mi kalsaydık?"

"Sıkı dostlukmuş sizin ki, tebrik ederim. Ama lüzumsuz bu hareketleriniz."

"Bin beş yüz kadınla beraber olduğun için artık alışmış olmalı Sinem, değil mi? Lüzumsuz olan bir şey varsa o da sensin Kadir. İstediğin gibi yaşamakta, istediğin kadınla düşüp kalkmakta özgürsün. Miden nasıl alıyorsa öyle yap ama Sinem'in gözüne soka soka değil. Biraz merhametin olsun."

"Hop hop hop. Yavaş gel Cesur, yalan yanlış şeylerle zan altında bırakma beni. Bozuşmayalım." dedi Kadir öne eğilip ellerini masanın üzerinde birleştirirken.

"Yalan yanlış mı?"

"Bir ilişki istemeyen Sinem. Benim ne kabahatim var?"

"Ona 'seviyorum' deyip, sana gelmesini bekleme zahmetine girmeden başkalarıyla olan sen değil misin? Bir de ne kabahatim var diyor?" dedim gözlerimi devirip arkama yaslanırken.

"Başkalarıyla olmak?" dedi Kadir kaşlarını çatıp.

"Anlamamış ayağına yatma Kadir, aptal değilim ben." dediğimde Kadir bir kahkaha attı.

"Komik olan ne?" dedim sertçe. Sonunda o da ciddileşmişti. Hem de hiç olmadığı kadar ciddiydi sanki..

"Kim söyledi sana bunu?"

"Sinem." dedim omuz silkerek.

"Sinem söyledi öyle mi? O da böyle düşünüyor yani? O yüzden bütün o saçma tavırları."

"Kadir ben anlamıyorum." dedim kaşlarımı çatarak.

"Arkadaşına onu sevdiğimi söyleyip onunla bununla yattığım falan yok. Kime bakmışım ona baktığım gibi? Yatakta mı basmış beni? Kiminle öpüşürken görmüş? Ulan bırak yatıp kalkmayı, öpüşmeyi, kimin elinin elime değdiğini görmüş onu söylesin, ona da razıyım."

"Ya-Yani.. Olmadı mı?" dedim afallayarak.

"Şerefsiz miyim ben Gece? Sizin gözünüzde böyle bir adam mıydım hep?" dedi Kadir hayal kırıklığıyla dolu öfkesini sakince dışa vururken.

Sandığımız bütün o şeyleri yapmış bir adam, bu kadar öfkelenir miydi? O da iyi bir oyuncu olabilir miydi? Öyle olsa bile bize neden oynasın Gece?

Benim bir şey söylememe fırsat kalmadan, Sinem kafeye giriş yapmıştı. Berbat zamanlamasıyla Kadir'in öfkeli bakışları ona dönerken, Nazlı ve Neriman da gülüşerek yanımıza geliyordu. Kadir öfkeyle kalktığında Neriman ona daha da yaklaştı. Sinem, çatılmış kaşlarıyla ve dolmasına ramak kalmış gözleriyle, hayal kırıklığı içinde Kadir'e baktı.

"Bari gözlerimin önünde yapma." dedi iğrenir gibi. Kadir güçlüce yutkunup elini Neriman'a uzattı.

"Hadi Neriman. Gidiyoruz." dedi bakışlarını Sinem'den çekmeden. Neriman bir iki adım atıp Kadir'in uzattığı elini tuttu.

"Bugün de bununla yatacağım. Nasıl hemşire? Beğendin mi?"

"Ab-" dedi Neriman ama Kadir'in sert sesi onu susturdu.

"Sus Neriman!" dedi Kadir ve bakışlarını yeniden Sinem'e çevirdi.

"Ne diyorsun hemşire? Bir şey söyle, güzel mi? Hani ben senin gözünde böyle bir şerefsizim ya? Sana köpek gibi aşıkken başkalarıyla oluyorum ya?" dedi Kadir, kardeşinin elini bırakmadan Sinem'in yüzüne iyice yaklaşarak.

Sinem öfkeli bakışlarla Kadir'e tokat atmak için elini kaldırdığında, Kadir onu bileğinden yakaladı.

"Eğer bu tokadı hak etseydim, yemin ederim kılım kıpırdamazdı." dedi hayal kırıklığıyla. Hangisi daha fazla acı çekiyordu şimdi?

"Yazıklar olsun sana!" dedi Sinem ve gözünden bir damla yaş süzüldü.

"Olsun hemşire. Bana da, sevdama da, yok saydığın sadakatime de yazıklar olsun.."

"Sen sadakatten bahsedebilecek son adam bile değilsin!" dedi Sinem bağırarak bileğini Kadir'in elinden kurtarıp. Öfkesini kusmaya hazır gibiydi..

"Değmezmişsin.." dedi Kadir buruk bir gülüş sunup, inatla Sinem'in gözlerinin içine bakarak. Gözünden akan bir damla yaşı silme ya da gizleme gereği duymamış olması yüreğimi sızlatmıştı.

"Kadir.. O bilmiyor.." dedim araya girme gereği duyarak. Yeterince kırıp dökmüşlerdi birbirlerini.

"Evet, bilmiyor.. Bugüne dek öyle bir adam olduğuma kendini inandırmış bir kadın, bundan sonra da bilmesin!" dedi Kadir. Sonra, Neriman'ı çekiştirerek ardına bile bakmadan çıkıp gitti.

"Bir de haklıymış gibi ahkâm kesiyor! Sen de gülüşüyorsun kadınla! Arkadaş mı oldunuz Nazlı? Tebrik ederim." dedi Sinem sinirle bir sandalye çekip otururken.

"Sakin ol Sinem.. Kardeşiydi yanındaki, o kadınlardan biri değil." dedi Nazlı onu teselli etmek adına omzunu sıvazlayarak.

"Kaldı ki; o kadınlar diye bir şey de yok." dedim ben de bir sandalye çekip otururken.

"Ne demek yok?" dedi Nazlı.

Ben, Kadir'le yaptığımız konuşmayı onlara anlatırken Sinem'in yüzü şekilden şekle giriyordu. Nazlı da ondan farklı değildi şimdi. Sessizlik içinde oturduğumuz bir saatin ardından, Sinem nihayet konuşmaya başladı.

"O kadar aptalım ki! O kadar aptalım ki!" dedi büyük bir pişmanlıkla.

"Senin bir suçun yok Sinem. Kendine yükleme bu kadar." dedi Nazlı.

"Ona sormalıydım! En azından 'neden' diye sormalıydım! Sevdiğim adama kendini açıklaması için tek bir fırsat vermedim ben. O, neden uzaklaştığımı bile bilmediği halde benden vazgeçmedi. Anlam veremediği kaprislerimi bile sabırla bekledi ama ben ne yaptım? Bütün kapıları kapadım, kilitledim, yetmedi kat kat set kurdum aramıza Allah kahretsin!" dedi Sinem ayaklanarak.

"Öldüreceğim o yosmaları!" dedi Nazlı da sinirle ayağa kalkıp önlüğünü çıkararak. Bir şey anlayan varsa bize de anlatabilir mi acaba Gece?

"Saçmalama Nazlı. Benim aptallığımdan başka bir şey değil bu. Üstelik şu anda düşünmek istediğim tek kişi Kadir. Onu kaybettim. Çok.. Çok büyük kaybettim hem de.."

"Biri bana konuştuklarınızdan hiçbir şey anlamıyor oluşumun normal olduğunu söyleyebilir mi?" dedim yüzümü asarak.

"Kadir'in yattığını sandığım kadınların hepsi bizim hastanedendi.." dedi Sinem çaresizce.

"Arkadaşların mıydı yani?" dedim şaşkınlıkla.

"Değillermiş.."

Hüzün kaplı bedenini bıraktığı sandalyesinde arkasına yaslandığında, derin bir nefes alıp yanına oturdum. Biri düzeliyor derken diğeri neden bozuluyordu ki sanki? Hepimiz aynı anda mutlu olamaz mıydık?

Sinem yalnız kalmak istediğini söyleyerek yanımızdan ayrılırken ben de eve geçeceğimi söyledim ama Nazlı gitmeme izin vermedi. Akşama dek kafede ona yardım etmiştim ve garsonluğun öğretmenlikten daha zor olduğunu, yorgunluk kaplı bir tecrübeyle deneyimlemiştim..

Kendimi; daha fazla müşteri gelmesin diye içten içe dualar ederken bulduğumda Nazlı'yla göz göze gelir gelmez tövbeler etmiştim. İnsanların ekmek parasıyla oynamamalıyız Gece. Günah yahu!

"İyi ki varsın Gece. Sen olmasan bugün nasıl yetişirdim bilmiyorum." dedi Nazlı gülümseyerek. Utan Gece! Utan!

"Valla çok yoruldum Nazlı. Neden yanına bir eleman almıyorsun?" dedim kendimi mutfaktaki bir sandalyeye bırakıp.

"Hep erkekler başvuruyor." dedi mırıldanır gibi. Yüreğime bir sızı saplanırken kendime engel olamayarak kalkıp ona sımsıkı sarıldım.

"Sen benim tanıdığım en güçlü kadınsın." dedim tüm samimiyetimle. Kollarımın arasındaki bedeninin gerildiğini hissettiğimde bu yaptığıma pişman olmuştum.

"Ben.. Yedi numaranın siparişlerini götüreyim. Soğumasın." dedi telaşla benden ayrılıp. Tezgâhın üzerinde duran buz küpleriyle dolu iki limonataya baktığımda güçlüce yutkundu.

"Isınmasın yani. Buzlar.. Erimesin.. Tadını bozuyor eriyince." dedi ve bardakları tepsiye yerleştirip hızlı adımlarla yanımdan ayrıldı.

Kendime saydırarak elime geçen bulaşıkları yıkamaya başladım. Bazen gerçekten bilinçsizce hareket ediyordum.

"Ah Gece! Ders iki, ders iki!" diye söyleniyordum kendi kendime.

"Nerede duracağını bil." dedi arkamdan bir ses.

Başımı çevirip omzumun üzerinden arkama baktığımda Doğu'yu gördüm. Kollarını göğsünde kavuşturarak kapının pervazına yaslanmış beni izliyordu. Bu adamın kapı pervazlarına yaslanmak gibi bir hobisi olsa gerek Gece. Ya da seni izlemek gibi? Kesinlikle ikincisi!

"Sevgilim.. Gel hadi yardım et bana." dedim önüme dönüp.

Doğu beni ikiletmeden yanıma gelip belimi kavradı ve göğsünü sırtıma yasladı. Boynuma bir öpücük kondurduğunda kasıldığımı hissetmiştim. Bulaşık şey yapacaktık Gece?

"Bulaşıklar-"

"Çok özledim.. Günlerdir biz bekliyoruz. Bence biraz da bulaşıklar bekleyebilir." dedi Doğu cümlemi tamamlamama izin vermeden. Sonra beni kendine çevirdi ve dudaklarıma kapandı.

Beklemediğim anda başlayan bu öpücüklere hemen adapte olabilme yeteneğine sahiptim. Tebrikler Gece! Bu öpücüğe de karşılık vermeye başladığımda bir kez daha onu ne kadar özlediğimi fark ettim. Dudaklarını böyle doyasıya hissetmeyi, uslu durmayan ellerinin vücudumu keşfe çıkışını..

"Doğu.." dedim fırsat bulduğum ilk boşlukta. Dudakları boynuma indiğinde nefes alışverişlerim çoktan düzensizleşmişti. Saniyeler ve hatta saliseler içinde beni bu denli arsızlaştırması haksızlıktı.

Boynumu keşfetmekten vazgeçen dudakları göğüslerime doğru inerken nefesimi tuttum. Zaten ders ikiyi uygulamakta delicesine zorlanıyordum. Bir de böyle şeyler yapınca.. Yapınca.. Ne diyorduk? Aklımız durdu Gece. Kanımız hızlı akıyor. Sıcak mı oldu burası?

"Nazlı gelirse-"

"Gelmeyecek." dedi ve birden başını kaldırıp yüzlerimizi birbirine sabitledi. Belimi sıkıca sarıp beni tezgâha oturttuğunda sıyrılan eteğimin altına sızan elleri, her zerremi titretmeye yeminli gibi beni çıldırtan bir yavaşlıkta dolaşmaya devam ediyordu.

Bir yandan; dudakları, dudaklarımı ilmek ilmek işlerken kendimi iyiden iyiye kaybettiğimi hissediyordum. Bu eşsiz bir kayboluştu.. Mümkünse hep kayıp kalsaydım ve kimse bulmasındı beni.. Vücudumu keşfe çıkan elleri durmasındı.. Siz evlenmediniz Gece. Düğününüz ertelendi..

"Neden?" dedi Doğu birden isyan edercesine. Sahi neden evlenmemiştik biz? Doğu beni duyamaz, o başka bir soru soruyor olmalı..

Durmuş beynim, bunu süzgeçten geçirmeliydi.. Uzun uzun düşünmeli ve şanslıysam, sonunda bir anlam çıkarmayı başarmalıydı bu sorudan. Ama hayır.. Konuşmaktan ve düşünmekten acizdim şimdi. Mümkünse bir süre daha da aciz kalmak istiyordum. Uzun bir süre.. Sonsuza dek? Yok artık Gece!

Eli, çıplak tenimi yakmaya devam ederken, beni sertçe çekerek kendine daha da bastırdığında inlememin önüne geçememiştim. Zaman, mekân, durum.. Hepsi ne hali varsa görsündü.. Biz.. Ne halimiz varsa görseydik şimdi. Bizim ne halimiz vardı?

"Neden bu kadar güzel?" dedi bu kez acı çekercesine.

"Güzel olan ne?" dedim dudaklarından ayrılmadan.

"Tadın." dediğinde düşünmeye çalıştım. Tadım.. Tat..

"Kokun.." dedi cevap vermemi beklemeden burnunu boynuma sürterek.

"Bana bile dünyayı unutturacak kadar kusursuz olan tenin.." diye eklediğinde yine bir cevap beklemiyor olmasını umdum. Çünkü şu an adımı bile sorsa söyleyemezdim.

Doğu biraz daha konuşursa bu iş yatakta bitecek Gece.. Gerçi konuşmasa da sonuç aynı olacak gibi. Ama sana bir müjdem var: Burada yatak yok! Yani mekân sizin için ders ikiyi uyguluyor.. Ona bir teşekkür borçlusun.

Doğu'nun elleri birden bire bedenimi terk ettiğinde beş yüz derece sıcakta buz kesmiştim. Belimden tutup beni tek hamlede tezgâhtan indirdiğinde; sızlayan her yanım, ayrı ayrı isyan bayrağı çekmekle meşguldü.. İlk sırada kavrulan dudaklarım vardı elbette.

"Evde." dedi Doğu, kulağıma yasladığı dudaklarını fısıldayarak oynatıp dizginlemeye çabaladığım arsız hislerimi kamçılamak istercesine sürterek.

"Komutanım, çıktık biz. Buralar size emanet." dedi Asaf bir anda kapıda belirerek.

"Tamamdır." dedi Doğu bir elini kaldırıp.

Bütün bunlar yaşanırken ben saf saf ikisine bakıyordum. Şu an asla kendimde değildim. Bütün hislerimle beraber az öncede sıkışıp kalmıştık biz.. Biri bizi buradan alsındı! Ya da Doğu'yu yeniden buraya yollasındı.. İkinci seçenek çok daha tatlı değil mi Gece? Eyvahlar olsun! Ben bile yoldan çıkmışım!

"Güzelim sen iyi misin?" dedi Doğu endişeli gözlerini gözlerime dikerek.

"İyiyim." diye yalan söylediğimde yüzümü ellerinin arasına aldı.

"Emin misin? İstersen kafeyi kapatıp eve geçebiliriz." Ev diyor Gece.. Evde yatak var. Odalarımız birbirimize yasaklı ya? Salon yasaklı değil! Doğru. İkinci dersten de sınıfta kalıp duruyoruz. Hayatta olmaz. Doğu hiçbir dersten sınıfta kalmıyor ama.. Bu kez o da kalacak gibi. İkiniz aynı sınıfta kalırsanız..

"Kalalım." dedim birden.

"Yani kafede kalalım. Sınıfta değil." diye eklediğimde Doğu kaşlarını çattı.

"Sınıf mı?" dedi şaşkınca.

"Doğu."

"Efendim güzelim?"

"Neden biz kapatıyoruz kafeyi?" dedim kaşlarımı çatarak. Konuyu değiştirmek güzel taktikti. Başka şeyler düşünmeliydim. Biraz önceki naif ve aynı zamanda beni delirtecek kadar keskin o öpüşmenin dışında bir şeyler.. Hayır, tenin Doğu'nun dokunuşlarını yeniden hissetmeyi falan istemiyor! Çıkar şunları kafandan Gece!

"İşleri varmış." dedi Doğu omuz silkerek.

"Evde mi?" dedim pat diye.

Doğu zar zor bir iki adım uzaklaştığım bedenini yine bana yasladığında güçlüce yutkundum. Sen çok ama çok terbiyesiz bir kadın oldun Gece.. Hayır bari belli etme!

"He senin aklın orada kaldı?" dedi pis pis gülerek.

"Daha neler! Neden orada kalsın benim aklım? Benim aklım başımda. Aklımda da şey var." dedim geri çekilip tezgâha bakarak.

"Bulaşıklar." dedim kendimden emin gibi.

"Evet, kesinlikle ikna oldum." dedi sıcak dudaklarıyla boynuma yavaş öpücükler kondurarak. Sonra beni yeniden tezgâhla arasına hapsetti.

"Kafeyi kapatıp eve geçme teklifim hâlâ geçerli." dedi fısıldayarak. Hayır demeliydim.. Hayır de Gece!

Dudaklarını kavrayan dudaklarım ona bambaşka yanıtlar verirken, bu kez benim ellerim onun tişörtünün altına sızarak sırtını okşamaya başladı. Ben; neden, nasıl, ne zaman olduğunu bilmeden içimden çıkan vahşi Gece, önce onun dudaklarını dişlerinin arasına sıkıştırdı. Ardından sırtında usulca dolaşan parmak uçlarım bu naifliği bir kenara bırakarak tırnaklarımı derisine sabitlemeyi seçti.

"Gece.." dedi Doğu güçlükle çıkan sesiyle. Adımı duyduğumda kendime gelerek bir an durdum. Doğu, sol elini kaldırıp baş parmağını beni daha da delirtmek ister gibi dudaklarımda gezdirdi.

"Ben de insanım güzelim. Ve sınırları aşmak üzereyim." dedi dudaklarını dudaklarımdan uzaklaştırmadan.

"Sınırlar? Ders iki mi? Ama ders iki çok zor.." dedim kendimden beklemediğim bir performansla sırtını yeniden parmak uçlarıma bırakarak.

Doğu gözlerini kapattı ve başını geriye atarak adem elmasını sundu gözlerime. Sırtını kuşatan ellerime, boynuna ulaşan dudaklarım eşlik etti.

"S*keyim dersini de sınırını da!" dedi ve bedenimi havalandırıp yeniden tezgâhın üzerine oturttu beni.

Telefonu çalmasaydı ve içerideki müşteriler bize seslenmeye başlamasaydı bugünün nasıl biteceği belliydi.. Belki de bunlar bir işaretti ve durmalıydık.

Ben derin nefesler alarak tezgâhtan inip elbisemi düzeltirken Doğu da alnını kaşıyarak benden biraz uzaklaşıp cama yaklaştı. Sanırım kendine gelmeye çalışıyordu.

"Tekrar et." dedi sonra telefondakine. Söylenenleri bile anlamıyorduysa demek..

"Çömez misin sen Tetik? Uyarı ateşi açın!" diye hiddetle söylenip telefonu kapattığında yanına doğru adımladım.

"Sevgilim, iyi misin?" diye sorduğumda belimi kavrayıp derin bir nefes alarak alnıma bir öpücük bıraktı.

"Daha iyi olabilirdim." dedi sonra.

Aklım yeniden başımdan gitmeden evvel kendime bir dur demeliydim. Ama Doğu'nun, belimi kavrayan elleri bu kararıma set kuruyor, biraz önceden çıkıp şimdiye gelmemi engelliyordu.

"Ben bulaşıkları halledeyim." dedi Doğu, beni büyük bir zahmetten kurtararak bardakları köpüklemeye girişirken.

Gözlerim, ellinde tutup sıktığı bulaşık süngerine sabitlenmiş, zihnime edepsiz sinyaller göndermek için iş başındaydı. Geriliyordum. Bana ne oluyordu Allah aşkına? Yuh! Bulaşık süngeri olmayı da hayal etmezsin ama Gece?

"Sen yıka o zaman. Ben de bir müşterilere bakayım." dedim ve Doğu'suz bir hava sahasına doğru hızlıca adımlayarak mutfaktan çıktım.

Birkaç sipariş aldıktan sonra, aldığım siparişleri hazırlamak için yeniden mutfağa geçmem gerekmişti. Akıl sağlığımı korumak adına Doğu'yu içeride görevlendirip siparişleri bir başıma güzelce hazırladım ve servis etmesi için ona verdim.

Sevgilim, Yüzbaşı Doğu Çağan unvanından Garson Doğu Çağan unvanına hızlı bir geçiş yapmış ve buna çabucak adapte olmuştu. Tek sorun.. Fazla ciddi olmasıydı..

"Ciddiyetten kıssak mı biraz Yüzbaşım? Hani bu insanlar sivil ya? Üstelik müşteri.. Biraz güler yüz şart. Esnafsın sen bugünlük." dedim gülümseyerek.

"Her iş biraz ciddiyet ister."

"İşte o 'biraz' kısmında sıkıntılarımız var gibi."

"Durmadan sırıtamam Gece. Beğenmiyorlarsa kapı orada. Zorla mı tutuyoruz sanki? Zaten bir oturuyorlar saatlerce kalkmıyorlar. Ne boş insanlar bunlar böyle, değil mi?"

"Şşh! Sessiz konuş bari, duyacaklar şimdi."

"Vatana millete bir faydaları yok, akşama kadar baba parasıyla kafelerde sürtüyorlar."

"Yaz tatilindeler ya sevgilim? Ne yapsın çocuklar? Gece gündüz ders mi çalışsınlar? Dinlenmek onların da hakkı."

"Bir tek bize dur durak yok desene.."

"Hadi sen mutfağa geç, biraz da ben servis yapayım." dedim ama Doğu elbette ki bunu kabul etmedi.

Bütün akşam boyunca masaların ortasında dolanıp durdu. Herkes gittiğinde birlikte bulaşıkları yıkamaya koyulduk. Bu zaman diliminde; güç bela üstesinden geldiğim düşüncelerin geri dönmemesi için epey bir çaba sarf etmem gerekmişti.

Sonunda her şeyi toparlayıp kafeden çıkmak üzereyken, biri tarafından adımın seslenilmesiyle ikimizin de bakışları kafenin kapısına döndü.

Merhaba 🌸

Biraz da onlar hasret gidersin istedim ama umarım bunu yaparken sizi rahatsız edecek kadar ileri gitmemişimdir 🙈

Yoğun bir hafta olduğu için bölümü yetiştiremeyeceğimi sanıyordum ama bir baktım 3706 kelime olmuş 🙄

Bu arada Sinem ve Kadir ikilisi size neler düşündürdü merak ediyorum 🤔

Yorum ve oylamalarınızı bekliyor olacağım ⭐️

Sevgiyle kalın

Instagram: kalemimdenkitabim

-

Continue Reading

You'll Also Like

495 146 7
Savcı olma hayallerini gerçekleştirmiş; işinden, hayatından oldukça memnun olan Eda, çok sevdiği yeğeninin doğum günü kutlamasından sadece dokuz saat...
737K 30.8K 48
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
20.6K 3.2K 187
Bazen bazı cümleler karşımıza çıkar. Sanki yaşadığımız hisleri biliyor gibi. Öyle aniden pat diye kalbimize vurur. Belki bir gün tam hissettiğiniz ş...
Yan(a) Yana By 💫

Teen Fiction

855 154 7
Kaçtığı şeye koşar mı insan? Korktuğu şeye körü körüne bağlanır mı? Bade istemediği şeylerin bütünü olan Karan'a karşı konulmaz derecede aşık olurken...